Re: [TÜRKİYE:28865] Turkiye-icin-el-ele@googlegroups.com adlı grubun özeti - 24 Konu konuda 25 İleti ileti

88 views
Skip to first unread message

Abbas gökçe

unread,
Feb 15, 2014, 9:07:08 AM2/15/14
to Turkiye-i...@googlegroups.com

 

                       Ermeni Soykırımı İddiası ve Yalın Gerçekler

 

                                                                                                                  Abbas GÖKÇE

                                                                                                     K. Meclis ve Danıştay E. Üyesi

 

      Bir ütopya gibi, başta Ermeniler olmak üzere bazı devletlerce; 1915 yılında Osmanlılar

tarafından bir buçuk milyon Ermeni katledilmek suretiyle, bir “Ermeni Soykırımı” yapıldığı iddia edilmiş ve maalesef kimi ülkeler de parlamentolarından bu iddiayı kabul edenler yasalar çıkarmışlardır (*)

 

      Bu ülkeler, “tarihi tarihçiler yazar, siyasi parlamentolar değil!..” gafletini yaşayarak, Ermeni tarafını tutmak suretiyle yalın gerçekleri değiştirmeğe çaba göstermişlerdir.

 

      Başta ABD olmak üzere; her yıl bu komedi, özellikle 24 Nisan tarihinde yeniden sahnelenmeğe çalışılmaktadır.

 

      Türkiye ve Ermenistan başta olmak üzere; bütün tarihi arşivler gün ışığına çıkarıldığı taktirde ; gerçekleri göz ardı ederek peşin hükümle karar alan devletleri tarih kınamış olacaktır.

 

      Tarihi belgelerin şahit olduğu yalın gerçek şöyledir:

     Birinci Dünya savaşında Osmanlı Devleti; İngiliz ve Fransız ordularına karşı savaşırken, Osmanlı vatandaşı olan Ermeniler de doğuda Rus Ordusu ile birlik olmuş, Ermeni çeteleri köylerde, kentlerde bulunan Osmanlı halkına saldırmış, köy ve kasabaları basarak katliama başlamıştır.

 

      Yine Osmanlı vatandaşı olan Ermeniler Kayseri, Bitlis, Erzurum, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Ankara, Van, İzmit, Adapazarı, Adana, İzmir gibi birçok illerde isyanlar çıkartmışlardır.

 

      Bu durumda Osmanlı ordusu, iç ve dış düşmanlarla aynı anda savaşmak zorunda kalmıştır

      Cephede düşman, yurt içinde Ermeni vahşet ve isyanlarıyla karşı karşıya kalan Osmanlı Devleti bu ayaklanmaları önleyebilmek düşüncesiyle, Ermeni Patriği, Ermeni kökenli Milletvekilleri  ve Ermeni önde gelenlerini çağırarak “Buna engel olmalarını, Ermenilerin bu katliam, yağma, talan ve isyanları durdurmadığı taktirde, Devletin de gerekli önlemleri alacağını bildirmiştir.

 

       Bütün girişimler hiç fayda vermeyince; Osmanlı Devleti 24 Nisan 1915 te tüm Ermeni Komitelerini

kapatmış ve daha sonra bir “Tehcir Kararnamesi” çıkarmıştır.

 

      Bu kararnameye göre:

     “Ordu kumandanları, askerî gereklerden ötürü veya casusluk ve hıyanetlerini hissettikleri

köy ve belde halkını tek, tek veya toplu olarak başka yerlere sevk ve iskân ettirebilirler.”

 

      Maddeden de anlaşılacağı üzere; herhangi bir din, mezhep milliyet ve ırk ayırımı yapılmadığı

gibi Devletin bir bölgesi de esas alınmamıştır.

 

       Kafkas, İran ve Sina cephelerinin güvenlik hattını oluşturan bölgelerdeki Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi, onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür.

 

      Yer değiştirme kararı bütün Ermenilere uygulanmamıştır. Şöyle ki:

 

      Katolik ve Protestan mezhebinde bulunan Ermenilerin yanı sıra, Osmanlı ordusunda subay ve sıhhiye sınıflarında hizmet gören Ermeniler ile Osmanlı Bankası şubelerinde ve bazı konsolosluklarda çalışan Ermeniler devlete sadık kaldıkları sürece göçe tabi tutulmamışlardır.  

 

      Hasta, özürlü, sakat ve yaşlılar ile yetim çocuklar ve dul kadınlar da sevke tabi tutulmamış, yetimhaneler ve köylerde koruma altına alınarak ihtiyaçları devletçe, Göçmen Ödeneği'nden karşılanmıştır. Bu tablo, Osmanlı'nın yer değiştirme konusundaki iyi niyetini göstermesi açısından önemlidir.


      Tehcir kararı”, düşman karşısında çaresiz kalan bir Devletin aldığı zorunlu bir tedbirdir…

      Tehcir kararnamesi gereğince; bu kararname kapsamına giren Ermenilerin Osmanlının güney hududuna ve Suriye’ye nakillerine başlanmıştır.

 

      Bu nakil sırasında ortaya birçok sorunlar çıkmış ve ölüm ve yağmalara sebep olmuştur. Şöyle ki:

 

      • Nakli yapılanların yolları çok uzun ve o günün araçları göz önüne alınırsa ulaşım güçlükleri mevcuttur.

 

      • Kış mevsiminde kar ve soğuk ulaşım zorlukları yaratmıştır.

 

      • Rahatça konaklama yerleri bulunmadığından yolda yorgun ve bitap düşülmüştür. Yolda hastalananlar için tedavi güçlüğü mevcuttur.

 

      • Eşkıya baskını, yağma ve öldürme olayları olmuştur. (Bunların Kürt kökenli olduğu da bilinmektedir.)

 

      • İşte bu şartlar içinde pek çok ölüm vakaları olmuştur. (İddia edildiği gibi iki buçuk değil.) Ölümlerin nedeni işte bu, soykırım değil. Eğer soykırım söz konusu olsaydı İstanbul ve Anadolu’da bulunan ve hatta Devlet içinde görevde olan milyonlarca Ermeni göz ardı edilir miydi?

      Tersine Ermeniler ve Ermeni çeteleri tüm Anadolu’da milyonlarca masum Osmanlıyı, soykırıma varan bir iştahla öldürmüşlerdir.

 

      Ermenilerin binlerce Türk'ün canına mal olan isyan ve katliamları karşısında bile, Osmanlı Hükümeti'nin ortaya koyduğu sakin ve sağduyulu tavır, belgeleriyle sabittir.  

 

       Öte yandan; Ermenilerin sıkça dile getirdiği gibi yer değiştirme sırasında 1.5 milyon Ermeni ölmemiştir. Gerek Osmanlı ve Ermeni, gerekse yabancılara ait istatistikler, I. Dünya Savaşı döneminde Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin toplam nüfusunun 1.250.000 civarında olduğunu göstermektedir

 

        Soykırım iddiası konusunda  ABD eski Başkanı Reagan’ın danışmanı Fein’a göre:

 

       “Beyaz Saray araştırma yaptırmış ve Ermenilerin iki milyon Müslüman Osmanlı’yı katlettiği ortaya çıkmıştıtr” “ Ermeniler, kendi arşivlerini açmıyor, çünkü bu gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyor…” 

      ABD Başkanı Ronald Reagan’ın hukuk danışmanlığını yapan Bruce Fein, sözde Ermeni soykırımı iddialarını değerlendirdi. Ermenilerin bu iddialarının son derece asılsız olduğunu belirten Fein, Reagan’ın başkan olduğu 1981′de bu konunun Beyaz Saray tarafından araştırıldığını ve iddiaların asılsız olduğunun belgelendiğini belirtmiştir.

 

       Fein’in diğer açıklamalarına gelince:

 

       “Osmanlı İmparatorluğu’nun azınlıklara karşı “müthiş” sayılabilecek bir özen gösterdiği gerçeğini unutmamak gerekir. Azınlıklar, kendi dini özgürlüklerini ve hayatlarını son derece rahat bir şekilde sürdürürdü.

Ermeni terör çeteleri I. Dünya Savaşı sırasında Fransa ve Rusya ile birlikte iki milyon kadar Osmanlıyı da öldürdüğü bir gerçek. Ermeni kayıplarının ise 500 bin civarında olduğu araştırmalarla kanıtlandı.

      Burada asıl önemli konu, Ermenilerin ihanetidir. Osmanlı da kendisini savundu. Özellikle ABD’de yaşayan Ermeniler, soykırım yalanı ile büyük getiri sağlıyor. ABD yönetimi de büyük paralar döndüğü için Ermenileri karşısına almak istemiyor. Ermeniler ısrarla kendi arşivlerini açmıyor. Çünkü yıllardır soykırım yalanı ile dönen getirimi kaybetmek istemiyorlar. Arşivler açıldığı anda gerçek ortaya çıkacak.

 

      Bir de parlamentolarından karar çıkararak tarih yazmaya yeltenen sözde devletler “ Tarihi siyasal meclisler değil, tarihçiler yazar “ gerçeğini öğrenseler…

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

(*) Uruguay (1965),ıbrıs Rum Yönetimi (1982),Avrupa Parlamentosu (1987),Arjantin (1993),Rusya Federasyonu (1995),Kanada (1996),Yunanistan (1996),Lübnan (1997),Belçika (1998),Fransa (2001),İsveç (2000),İtalya (2000),İsviçre (2003),Slovakya (2004),Hollanda (2004),Polonya (2005),Almanya (2005),Venezuela (2005),

Litvanya (2005),Şili (2007)

 

 

 

 

 

 

                                                 ------------------------


15 Şubat 2014 12:46 tarihinde <Turkiye-i...@googlegroups.com> yazdı:

Grup: http://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele/topics

    "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com> Feb 15 11:49AM +0200  

    ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
    Kimden: yasemin <yasem...@hotmail.com>
    Tarih: 14 Şubat 2014 17:19
    Konu: Din nedir?
    Kime: "erzinca...@gmail.com" <erzinca...@gmail.com>
     
     
     
    "Din" nedir?!
     
    "Din"; ne dediğini bilmeden yatıp kalkma olarak icra edilen "namaz",
    günde beş defa -benim inandığım gibi
     
    inanacaksın- dercesine, inanmayanlara ve başka dinden olanlara zorla
    dinletilen "ezan", bolca ve lüks olarak
     
    yaptırmakla günahların affedileceği zannedilen "cami", amacından çoktan
    sapmış "oruç", "kurban", "hac"
     
    olarak biliniyor. Ne acı!
     
    Dincilerin; "din"i, kadının namusu, başörtüsü, cinselliği ve
    şekilcilikten ibaret saydığı, anlattığı ve yaşattığı
     
    çok açık! "Din" in tek kaynağı olması zorunlu Tanrı'nın son ilahi Kitabı
    Kur'an; günümüzde, yobazların,
     
    cennet, cehennem pazarlayanların, gelenekçilerin, kendilerine
    sorgu-sualsiz bağlı kullar yaratan tarikatların,
     
    cemaatlerin ve Diyanetin tekelinde, anlatmak istediklerinden çok
    uzaktadır. Anlaşılmayı, anlamı
     
    sorgulanarak okunmayı beklemektedir.
    Arapça okutulma dayatma zorunluluğu, zulmü; anlaşılıp, yaşama
    uygulanabilir olmasında en büyük engeldir.
     
    İçeriği bilinmediğinden, ya da yanlış bilindiğinden Arap örf ve
    âdetleri, Kur'an'ın önerdikleri gibi algılanmaktadır.
     
    Saç, sakal, kıl, kılık, kıyafet değildir Kur'an'ın derdi.
     
    Muhteşem ahlaki ilkelerle dolu Kur'an, kula kul olma onursuzluğundan
    kurtarıp, insana özgürlüğünü sunar!
     
     
     
     
    --
    Türkiye için el ele mail grubumuz
    *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
    <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
     
    Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
    <turkiye-i...@googlegroups.com> *
     
    Erzincan Kemaliye Egin Grubum
    http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
     
    Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
     
    Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
     
    Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
    https://twitter.com/#!/MiLALDi
     
    Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
    http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

     

    ahmet dogan Simsek <ahmetdog...@gmail.com> Feb 15 12:39PM +0200  

    Büyük bir dünya devleti iken Haçlıların ve Siyonistlerin ittifak halinde
    dışarıdan Sabataist Yahudiler ve masonların da içimizden onlara yardım ve
    askeri birliklerimizi onların pusularına sürmesi sonucu savaşı kayıp ettik.
    Bizim kaybımız başı olduğumuz İslam alemininde kaybı ve Türm Osmanlı ve
    İslam topraklarının yağmalanıp düşmanla işbirliği yapmış olanlara
    kurdurulan devlet yapıları kurularak sömürgeleştirildi. Milli yapımız
    ahlakımız davranış tazır milli değerler ve geleneklerimiz galiplerin kendi
    kokuşmuş çıkarcı ve ahlaksız medeniyetleri ile karıştırılıp ifsat edildi.
    Elimizde kalan topraklarda esir düştük ve parya olarak galiplerin
    hizmetinde onların sömürgesi olarak kalakaldık. İlerleme durdu. Elimizde
    kalan Topraklarımız üzerinde tasarruf hakkımızı bile kaybettik yer altı
    zenginliklerimizin üzerine anahtarı galiplerin elinde olan kilitler
    vuruldu. İfsat edilen din ve ahlakımızı tabir edecek yollar kapatılıp
    eyyamcılık günü birlik yaşam her türlü ahlaksızlık serbest bırakılıp milli
    kimliğini belirgin olarak yaşamaya devam edenler işlerinden kovuldu. Asıldı
    sindirildi. Din dolayısı ile ahlaki eğitim ve Kuran yasaklandı. İşte bu
    dönemde elimizde sadece Şehadet getirmek ile pek az yaşlılardan oluşan cami
    cemaatinin korumaya çalıştığı camiler kaldı. Büyük millet çınarı
    köklerinden yeni sürgünler sürdü. Yapılan pek çok gayretlere rağmen Ezan ve
    Caminin yerine Kilise ve Çan çalmayı kimse yerleştiremedi. Millete Müslüman
    gibi yaşamak istiyorsanız İrana gidin Suudi Arabistana gidin gibi eski
    vilayetlerimizde ki kurulu haçlı ve Siyonizm sömürgesi durumuna düşürülmüş
    sömürgelere kovulmak istendik. Sabır ettik la havle çektik sonunda yeniden
    ayağa kalkmaya başladık. Milli kimliğimizin vazgeçilmez bir nirengi noktası
    olan ezanları bir işgal altında dahi susturmadık. Susturamadılar. Bundan
    sonra ise asla susturtmayız. Susturmak isteyenlere de izin vermeyiz. Gidin
    batıda Kiliselerin çanlarını susturunuz. AB liderleri toplantısında her
    kesin duracağı yere o ülkenin bayrağı konulmuştu. Sadece bizim başbakanımız
    yerdeki bayrağına basmadı ve onu alıp kaldırdı iç cebine kalbinin üstüne
    koydu. Diğerleri baka kaldılar. Şehadet ve Ezan seslerini susturmak
    isteyenlere karşı ilk TBMM de kabul edilen İstiklal marşı anayasal korumaya
    alındı. Anayasamızdan bir bölüm olmaya devam etmektedir.
    Biz bu istiklal marşını kanlarımızla yazdık. Kaldırmak isteyenlerde aynı
    bedeli ödemek zorundadırlar. Bunun başka bir fiyatı faturası yoktur. Bu
    vatanda tütmeye devam eden en son ocak varlığını sürdürdükçe de devam
    edecektir.
     
     
     
    *Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne
    namahrem eli.Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-Ebedi yurdumun üstünde
    benim inlemeli.*
    Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli- Ebedi yurdumun üstünde
    benim inlemeli
    Haziran 8, 2007KR@L~53 <http://bilinmeyenler.wordpress.com/author/kral53/>Yorum
    yapın<http://bilinmeyenler.wordpress.com/2007/06/08/bu-ezanlar-ki-sahadetleri-dinin-temeli-ebedi-yurdumun-ustunde-benim-inlemeli/#respond>Yorumlara
    git<http://bilinmeyenler.wordpress.com/2007/06/08/bu-ezanlar-ki-sahadetleri-dinin-temeli-ebedi-yurdumun-ustunde-benim-inlemeli/#comments>
     
    <http://www.k-maras.com/anadosya/atam/istiklal_siir.mp3>DİNLE Tıklayınız
    istiklal marşının açıklaması anlamı
     
    Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli- Ebedi yurdumun üstünde benim
    inlemeli
     
     
     
     
    *Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;Sönmeden yurdumun üstünde
    tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;O benimdir, o
    benim milletimindir ancak.*
     
    *Mehmet Akif Türk milletine cesaret,ve tahammül aşılamak için ve onda
    bulunan duyguları harekete geçirmek için şiirine korkma sözüyle başlıyor.
    Bayrak bir milletin bir milletin geleceğinin ve bağımsızlığının sembolüdür.
    Bayrağın sönmesi türk milletinin istiklalini kaybetmesidir. Şair ülkemizde
    tek bir insan kalana kadar bu vatanı savunacağımızı belirtiyor. O halde en
    son Türk bireyi son nefesini vermeden türk istiklal ve bağımsızlığını yok
    etmek, Türk bayrağını söndürmek mümkün değildir. Zira bayrağımız
    milletimizin yıldızıdır. Bayrağın kaderi ile milletimizin kaderi birbirine
    bağlıdır. Bayrak bizimdir, biz yaşadıkça onu elimizden kimse alamaz. Türk
    milletinin bütün fertlerini öldürmedikçe bağımsızlığını kimse yok edemez.*
     
     
     
     
    *Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu
    şiddet, bu celal? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...Hakkıdır,
    Hakk'a tapan milletimin istiklal!*
     
    *Şair ikinci kıtada bayrağımızın o zaman ki kırgın, küskün, öfkeli halini
    dile getiriyor. Türk vatanının bazı parçaları, işgal edilmiştir. Bu yüzden
    bazı bölgelerde bayraklarımız indirilmiş yerine düşman bayrakları
    asılmıştır. Kaş çatmak öfke halini ifade eder. Kaş ayrıca edebiyatımızda
    hilale benzetilir. Sevgilinin kaşları daima hilal şeklinde gösterilmiştir.
    Bayraktaki hilal de tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşı gibi çatılmıştır.
    Kahraman türk milletini üzmektedir. Türkün beklediği, özlediği gülen bir
    bayraktır. Türk bayrağının gülmesi göklerde dalgalanmasıdır. Bir aşığın
    sevgilisinden güler yüz beklemesi gibi bağımsızlığa aşık Türk milletide
    özgürlüğün sembolü olan bayraktan gülmesini beklemektedir. Bu milletimizin
    en doğal hakkıdır. Çünkü türkler bağımsızlıkları ve bayrakları uğruna pek
    çok kan dökmüşlerdir. Bu kanları bayrağa helal etmeleri için onun da
    nazlanmayı bırakıp göklerde dalgalanması gerekir. Türk milleti daima Allah
    <http://www.diyadinnet.com/ile-ilgili-bilgiler/index.php?BilgiBul=Allah>'a
    inandığı ve taptığı için özgürlük onun hakkıdır.*
     
     
     
     
    *Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.Hangi çılgın bana zincir
    vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.Yırtarım
    dağları, enginlere sığmam, taşarım.*
     
    *Şair "ben" diyor.(Ancak kast ettiği mana aslında bizdir türk milleti adına
    konuşmaktadır) Türk milleti ezelden beri hür yaşamıştır,hür yaşayacaktır.
    Onun özgürlüğünü elinden almak isteyen ancak çıldırmış olmalı,zira böyle
    bir harekete kalkışanlar ağır bir şekilde cezalandırılır. Türk milleti
    bağımsızlığı uğrunda önüne çıkacak her engeli aşacak güçtedir. O; böylesine
    yüce bir amaç için dağları delecek, enginlere sığmayıp,deniz
    <http://www.diyadinnet.com/ile-ilgili-bilgiler/index.php?BilgiBul=deniz>leri
    taşıracaktır güçtedir.*
     
     
     
     
    *Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,Benim iman dolu göğsüm gibi
    serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,"Medeniyet!"
    dediğin tek dişi kalmış canavar?*
     
    *Bu kıtada şair vatanımızı istilaya kalkışan avrupalılara meydan okuyor.
    20. asrın başında avrupa medeniyeti 19.yy. deki görkeminden oldukça
    uzaktır. O sebeple şair bayıyı tek dişi kalmış canavara benzetiyor. Ancak
    avrupa mevcut teknik imkanlarını seferber ederek topuyla, tüfeğiyle,
    tankıyla bizi yok etmeye çalışmaktadır. Mehmetçik ise bu güce topla,
    tüfekle, mızrakla, kılıçla cevap vermeye çalışmaktadır. Avrupalı kendini
    çelik zırhla korurken mehmetçik ona iman dolu altın göğsüyle karşılık
    vermektedir.*
     
     
     
     
    *Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma, sakın.Siper et gövdeni, dursun bu
    hayasızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...Kim bilir, belki
    yarın, belki yarından da yakın.*
     
    *Şair kahraman Türk askerine hitap ediyor. Türk yurdunu alçakları
    uğratmaması için gerekirse canını feda etmesini öneriyor. Şehit
    gövdelerinin meydana getireceği siperler düşmana mani olacaktır. Mehmet
    Akif düşmanın çok kısa bir süre içinde bu hayasızca akına son vereceği
    Allah'ın Türk milletine Kuran-Kerimde vaad ettiği zafer gününün yarından
    bile daha yakın bir zamanda doğacağına inanmaktadır.*
     
     
     
     
    *Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:Düşün altındaki binlerce
    kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:Verme,
    dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.*
     
    *Şair Türk Ordu
    <http://www.diyadinnet.com/ile-ilgili-bilgiler/index.php?BilgiBul=Ordu>suna
    vatanın kutsallığını hatırlatıyor. Toprak ile vatan arasında büyük bir fark
    vardır. Toprağı vatan haline getiren onu elde etmek ve korumak için savaşan
    fertlerin varlığıdır. Kısacası sıradan bir toprak büyük bir değer taşımaz;
    ama vatan toprağı uğrunda şehit olan atalarımızın o topraktaki
    mezarlarıdır. Bu kutsal vatanı dünyalara değişmeyiz. Toprak dünyanın
    dünyanın her yerinde bulunur. Ancak atalarımızın kanlarıyla sulanan
    topraklar vatanımız üzerindedir.*
     
     
     
     
    *Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda?Şüheda fışkıracak toprağı
    sıksan, şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda,Etmesin tek
    vatanımdan beni dünyada cüda.*
     
    *Bu vatan cennet kadar kıymetlidir. Şehit olanların ruhu dini inanışımıza
    göre doğrudan doğruya cennete gider. Şehitlerimiz bu vatan toprağında
    yattığı için cennetten farksızdır. Bir avuç toprağı sıksak şehitler
    fışkıracak sanırız. Canımızdan çok sevdiğimiz insanları varımızı yoğumuzu
    Allah alsında yalnız yaşadığımız sürece bizi vatanımızdan ayrı düşürmesin.*
     
     
     
     
    *Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:Değmesin mabedimin göğsüne
    namahrem eli. Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-Ebedi yurdumun üstünde
    benim inlemeli.*
     
    *Allah'a şair hitap ediyor. Mehmet Akif'in Allah'tan tek dileği ibadet
    yerlerinin göğsüne düşman elinin değmemesidir. Camilerimizden okunan
    ezanlar sonsuza kadar türk yurdunun üstünde inlemelidir. Çünkü bu ezanlar
    dinimizin temelidir.*
     
     
     
     
    *O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,Her cerihamdan, ilahi, boşanıp
    kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na'şım;O zaman yükselerek
    arşa değer belki başım.*
     
    *Ezan sesleri yurdumuzun üstünde inledikçe şehitlerimizinde ruhları şaad
    olacaktır. Ezan sesi sadece yaşayanlara değil, ölülere hatta onların mezar
    taşlarına bile tesir eden yüce bir anlam taşır. Şehit atalarımızın her
    şeyden arınmış ruhları yerden fışkıracak, ezan sesiyle ayağa kalkacak ve
    dışa yükselecektir.*
     
     
     
     
     
    *Dalgalan sen de şafakalar gibi ey şanlı hilal!Olsun artık dökülen
    kanlarımın hepsi helal. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:Hakkıdır,
    hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin
    istiklal!*
     
    *Şair zafer gününün heyecanını yaşıyor. Şanlı bayrağımız dalgalandıkça
    gökyüzünü şafakla yarış edercesine gökyüzünü kızıl renge boyamaktadır. Türk
    milleti yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur. Atrık onun için yok olma
    korkusu kalmamıştır. Bayrağımız şehitleri mizin kanlarını hak etmiştir.
    Bağımsızlık Allah'a tapan ve doğruluktan ayırmayan Türk milletinin en doğal
    hakkıdır.*
     
     

     

    "M.Kemal Adal" <adalk...@gmail.com> Feb 15 12:21PM +0200  

    Kıbrıs'ta zoraki evlilik
     
    *Armağan KULOĞLU
    <http://www.yenicaggazetesi.com.tr/armagan-kuloglu-24659y.htm>*
     
    *15.02.2014 00:00*
     
    [image: Armağan KULOĞLU]
     
    *Armağan KULOĞLU*
     
    *armagan...@yahoo.com <armagan...@yahoo.com>*
     
     
    *Kıbrıs konusunda defalarca müzakere yapılmış, ancak bu müzakerelerden
    sonuç alınamamıştır. Bundan önceki müzakerenin kesintiye uğradığı zamana
    baktığımızda, Yunanistan'ın ve GKRY'nin özellikle ekonomik kriz içinde
    olduğu ve bunun politik alanda zafiyet yarattığı bir döneme rastladığı
    görülmektedir. Ülkelerin politik alanda güçlü olmadıkları zamanlarda
    istedikleri sonuçları alamayacakları, diplomasi tecrübeleriyle sabittir.*
     
     
    * Şimdi de özellikle ABD'nin, bunun yanında da AB ve BM'nin teşvik, telkin
    ve örtülü baskılarıyla yeni bir müzakere süreci başlamıştır. Ancak bu yeni
    müzakere sürecinin, Türkiye'nin iç ve dış siyasette yaşadığı sıkıntılı
    döneme denk gelmesi dikkat çekmektedir. *
     
     
    * Müzakerelere başlanmasında, özellikle Kıbrıs adası etrafında tespit
    edilen ve çıkarılması için uluslararası şirketler tarafından çalışmalar
    yapılan petrol ve doğal gaz kaynaklarının, arama, çıkarma ve işletme
    hakkıyla aidiyet konularındaki anlaşmazlıkların ve bu konuda menfaat
    sağlama düşüncelerinin ağır bastığını da söylemek mümkündür. *
     
    *****
     
    *Öngörülen Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin uluslararası temsil, dış
    politika, maliye ve tek egemenlik konularındaki yetkisi, merkezi yönetimde
    olacağından, ortaya çıkacak statü özellikle Türkiye'nin aleyhine bir durum
    yaratacaktır.*
     
     
    * Bilindiği üzere GKRY, Kıbrıs Cumhuriyeti sıfatıyla İsrail'le hidrokarbon
    arama ve işletme anlaşmaları yapmıştır. Ancak Türkiye söz konusu bölgelere
    gemilerini ve uçaklarını göndererek bu çalışmalara engel olmaya
    çalışmıştır. Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tesisiyle, yapılan
    anlaşmaların önünde bir engel kalmayacaktır. TSK ve özellikle Deniz
    Kuvvetleri üzerinde son yıllarda oluşturulan baskı da, moda deyimiyle
    "manidar"dır.*
     
     
    * Yeni kurulacak cumhuriyetle Türkiye arasındaki kıta sahanlığı ve münhasır
    ekonomik bölge sınırları orta hattan geçecek, Doğu Akdeniz'in diğer
    sahalarındaki münhasır ekonomik bölge anlayışında da Türkiye'nin ciddi
    kayıpları olacaktır. Neredeyse kendi kara suları dışında arama ve işletme
    yapma imkânı kalmayacaktır.*
     
     
    *****
     
     
    *Türkiye; AB'ye üyelikte Rum engellemesinden kurtulacağı, dış politikada
    elinin rahatlayacağı telkinleriyle, KKTC de; AB statüsüne kavuşacağı,
    ambargolardan kurtulacağı söylemleriyle heveslendirilmeye çalışılmaktadır.**
    Türkiye ve KKTC, müzakerelere yeniden başladığı ve Rum kesimiyle ortak bir
    başlangıç metninde uzlaştığı için boşuna tebrik edilmemektedir. Bunun
    altında ABD ve AB'nin menfaatleri yatmaktadır.*
     
     
    * Ortak metindeki tek egemenlik durumu, bugüne kadar Türkler tarafından
    sürekli duyarlılık gösterilen bir konuyken, başlangıçta bundan vazgeçilmesi
    anlaşılır gibi değildir. Hür ve egemen olmak, Kıbrıs Türkünün hakkıdır.
    Bundan vazgeçilmemelidir.*
     
     
    *****
     
     
    *Kıbrıs'ın hâlâ Türkiye ve Kıbrıs Türkü açısından önemi idrak
    edilememiştir.** Kıbrıs bize tarihi bir mirastır. Tarihi mirastan ve onun
    yükümlülüklerinden kaçınmak, tutarlı bir devlet için mümkün değildir.*
     
     
    * Kıbrıs, Türkiye'nin güvenliği konusudur. Türkiye'nin; güney emniyetini,
    deniz alaka ve menfaatlerini, münhasır ekonomik bölge anlayışını devam
    ettirmesi, enerji güvenliğini sağlaması, hava sahası konusunda sorun
    yaşamaması ve Doğu Akdeniz'de etkili olması için, adanın, mutlaka kendi
    kontrolünde bir statüde olması gerekmektedir.*
     
     
    * Kıbrıs, Türkiye'nin güvenirliği konusudur. 60 yıldır süren meseleyi kendi
    ve Kıbrıs Türkü'nün menfaatleri istikametinde halledemeyen bir Türkiye,
    kendisine güven duyan ve duymak isteyenlere güven vermez. *
     
     
    *Aynı zamanda Kıbrıs meselesi duygusal bir konudur. Türk kamuoyunu tatmin
    etmeyen bir çözüm kabullenilemez.*
     
     
    * Kıbrıs; Ada'daki Türkler için, güven içerisinde, hür ve egemen olarak
    varlıklarını devam ettirebilecekleri bir vatana sahip olunması, Türkiye
    için de, ulusal güvenliğinin sağlanması, Doğu Akdeniz'deki etki alanının
    kısıtlanmasına engel olunmaması ve milli menfaatlerinin korunması
    meselesidir*
     
     
     
    *. Konuyu mutlaka çözeceğim diye bugüne kadar sürdürülen politikalar bir
    tarafa bırakılamaz ve katlanılan fedakârlıklar görmezden gelinemez. Kıbrıs
    konusu, başka düşüncelerle taviz verilecek bir konu olarak algılanamaz*
     
     
    *. Kıbrıs konusu 1974'te çözülmüş, 1983'te bitmiştir. Zaten ırkı, dili,
    dini, kültürü, sosyal yapısı, tarihi, hatta hiçbir şeyi birbirine
    benzemeyen toplumlardan müşterek bir devlet olamayacağı aşikârdır. *
     
     
    *Başkalarının menfaati için zoraki evlilik yaptırılamaz.*
     
     
    *http://www.sanalbasin.com/goster/23871/?href=http://www.yenicaggazetesi.com.tr/
    <http://www.sanalbasin.com/goster/23871/?href=http://www.yenicaggazetesi.com.tr/>*
     
     
     
    --
    Selam...
    T.C. / M. Kemal Adal

     

    Sili Ozerdim <silio...@gmail.com> Feb 14 02:06PM +0200  

    .....
     
    GEÇTİĞİMİZ YIL İÇİNDE, İZMİR BAŞKANINI AŞAĞIDAKİ BASIN
    AÇIKLAMASIYLA İSTİFAYA DAVET ETMİŞTİK...
     
    BUGÜN DE BU ÇAĞRIMIZI TEKRAR EDİYOR VE SEMA PEKDAŞ'I CHP NİN BELEDİYE
    BAŞKAN ADAYLIĞINDAN İSTİFAYA DAVET EDİYORUZ !...
     
    LATİFE HANIM GRUBU
     
    [image: Satır içi resim 1]
     
    Değerli Karşıyakalılar ve Basınımızın değerli mensupları;
     
    İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş,
    Bağımsızlığımızın sembolü Türk Bayrağı ile devletimizin kurtarıcısı ve
    kurucusu Mustafa Kemal Atatürk rozetini yakasına takan avukatları ve
    yargıçları " karar verme aşamasında taraf " olarak düşünmekle, bayrağımızı
    ve Atatürk'ümüzü, dini bir sembol ve siyasi bir kimlik taşıyan "Türban" ile
    aynı kefeye koymuştur...
    Yetmemiş, Pekdaş, İzmir Barosu internet sitesinden "Türk Bayrağını" da
    kaldırmıştır..
     
    Bugün geldiğimiz noktada " Hukuk" kaldığı kadarıyla olsa bile, varlığını
    Cumhuriyete borçludur, Mustafa Kemal Atatürk'e borçludur..
     
    O'nun rozetini takmak bir şereftir..O'na minnet duymaktır.. Mustafa Kemal
    Atatürk söz konusu olunca "tarafsız olmak" demek, "O'nu, Onun ilke ve
    devrimlerini anlamamak" demektir...
     
    Bu vatan topraklarında yaşayan her bir yurtsever,
    " Korkma ! sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" diye başlayan milli
    marşımızın ve bağımsızlığımızın sembolü Türk Bayrağı rozetini göğsüne
    takmakla ancak gurur duyar..
     
    Oysa, milletimiz için onur ve gurur vesilesi olan bu iki değerimizle aynı
    çizgiye taşınan "türban" bugüne kadar, her alanda siyasi bir kimlik,
    birilerine taraf olunduğunu göstermek ve kadrolaşmak için araç olarak
    kullanılmış ve kullanılmaya devam etmektedir.......
     
    İzmir Barosu Başkanının bu açıklaması, Mustafa Kemal Atatürk ve Türk
    Bayrağı rozetlerini yakalarına takanların "biz de birilerinin tarafıyız"
    gibi görülmelerine sebep olacak manadadır..
     
    Değerli Karşıyakalılar ve Basınımızın değerli mensupları sizlerin
    huzurunda Sema Pekdaş'a sormak istiyoruz;
     
    Atatürk veya Türk Bayrağı rozetini takan kişi, avukat veya yargıç değil de,
    davalı veya davacının kendisi ise, karar verme aşamasında olanlar nasıl
    etkilenecektir ?...
     
    İlk-Kurşunun atıldığı, ilklerin şehri İzmir, Atatürk'üne ve Türk Bayrağına
    gönülden bağlıdır.
     
    " Yargıçlarda, Atatürk rozeti ve Türk Bayrağı görmek istemiyorum. Ne
    Atatürk rozetli yargıç ne de, başörtülü avukat olsun" diyen bir baro
    başkanı Cumhuriyetin kalesi İzmir'e yakışmaz...
     
    İzmir Baro Başkanı Sema Pekdaş'ı bu söz ve davranışlarından dolayı kınıyor
    ve kendisini İstifaya çağırıyoruz !...
     
    Saygılarımızla,
    LATİFE HANIM GRUBU
    * VE*
    *ULUSALCI GÖNÜLLÜLER*
     
    *Sili Özerdim-Nazmi Doyan-Ahmet Kılıçaslan Aytar-Yalçın Gürel Gürsu-Nebiye
    Gürsu-gülcan gürsu-Mahire Gürsu-Seyfettin Gürsu-Nevval Yula-Halime
    Yula-halil Yula-Arcan dolak-Saime Dolak-Rıza Dalgıç-Suzan Marmarisli-Liset
    Marmarisli-Aytaç Marmarisli-Düriye Kayaalp-Rıfkı Kayaalp-Selden Kayaalp-Ali
    Ulvi Burdurlu-Ulviye Burdurlu-**Gülnar Erinç-Ahmet Erinç-Sıla Doğru-Güney
    Doğru-**Arslan Adsız-Ramazan Saraçoğlu-Emre Özgen-Ela Korcan-**Lale
    Korcan-Bahri Erdem-Serdar Okan-Sami Ayaz-Halil Yavru-**Ergun Çağrı-Sündüz
    Çağrı-Halise Demir-Şenay Karlı-Kemal Karlı-**Nermin Öz-Kemal Öz-Sadık
    Öz-Galip Çimenli-Kemal Çimenli-**Sevil Zorlu-Şeniz Zorlu-Adnan Pars-Sevda
    Cura-Ahmet Demir-**Zeki Demir-Süreyya Erdim-Hilmi Erdim-Dr. Ferit Erdim-**Dr.
    Zafer Pektaş-Dr. Nazlı Uçan-Dr. Hüsnü Aydın-**Dr. Kamuran Gelenbe-Dr. Ahmet
    Lütfü Saraç-Dr. Ferzan İzmirli -**Nermin Cebbar-Şevket Rodoplu-Şükriye
    Geldiay-İlter Geldiay-**Sevil Yurtoğlu-Lebit Yurtoğlu-Kadriye
    Evkuran-Hayriye Evkuran-**Sevilay Yargıcı-Feral German-Ayşen Kolcu-Sevin
    Kayabaysal--*Pertev Kayabaysal-Lerzan Yurdatapan-Gülsün Kulalı-Koray
    Kulalı-Nuray
    Adalı-Çiçek Altaylı-Şekip Altaylı-Ayla Öksüz-Şermin Savat-Seyfi Savat-Durdu
    Hasoğlu-Galip Hasoğlu-Nazlı Niş-Hasan Niş-Füsun Alnıaçık-Giray
    Alnıaçık-Nişan Severcan-Mehmet Severcan-*Nazlıcan Gümüşbaş-Dursun
    Gümüşbaş-Samiye Günlükçü-**Yeter Gazioğlu-Seyit Gazioğlu-Sevin Arcan-Oktay
    Düzlük*Mehmet Emin Gün-Soner Bayır-Songül Bayır-Güner Kaptan-Neslihan
    Gün-Barış Can-Canan Can-Osman Evliya-Nil Evliya-Ülkiye Avcı-Kemal
    Avcı-Servet Avcı-Ahmet Acar-Pervin Acar-Şükrü Gülesin-Cahit Acıpayam-Lütfü
    Can Gürses-Ali Nusret Kanlı-Saliha Menevişli-Tayfun Tüylücan-Ali
    Servet-Mine Sazlı-Aydın Örme-Hasan Örme-Selim Güloğlu-Leyla Tanmak-Mustafa
    Tanmak-Ünver Taşçıoğlu-Meliha Taşçıoğlu-Erdem Tunç-Sıdıka Kayrak-Ayşe
    Kayrak-Avni Kayıral-Mesarret Kayıral-*Selime Coşkuncan-Salih Arısoy-Filiz
    Arısoy-Olcay Yılgın-*Selim Yılgın-Sevil Kapani-Benan Akşit-Selva Karacasu-Neşet
    Karacasu-Tunç Bilge-Yamaç Su-Sekine Kibirli-Günnur Bahçeli-Hasan
    Bahçeli-Halil Bahçeli-Ali Ekber Tütüncü-Korkmaz Elveren-Zişan Mutlu-Ziya
    Mutlu-Semih Akyakalı-Selim Akyakalı-Cemile Sazlı-Akın Sazlı-Ülkü
    Sönmezcan-Gülsüm
    Sönmezcan-Aylin Tapan-Vildan Tapan-Mustafa Rodoslu-Dürdane Rodoslu-Kamil
    İçli-Selma Yaşlı-Hüseyin Yaşlı-Berrin Soylucan-Yüksel Soylucan-Namık
    Zorlu-Vefa Zorlu -Nilgün Pusmaz-Hayal Kuleli-Orçun Kuleli-İlker Buğra-Soner
    Buğra -Dilek Karman-Vacide Karman-Saliha Karman-Mete Karman -Ümit
    Komanlı-Şükriye Komanlı-Defne Komanlı-Çetin Bora-Elvan Bora-Şeyma
    Burcu-Cengiz Burcu-Nerime Yılmaz-Atilla Yılmaz-Şule Görköy-Erdoğan
    Görköy-Fidan Albayrak-Doğan Albayrak-Kısmet Eray-Vasfi Eray-Seyfi Eray--Handan
    Eray-Sabite Alaylı-Kudret Alaylı-Firdevs Alakuş-*Nimet Alakuş-Civan
    Vardar-Selime Vardar-Neslihan Gü*Mehnet Emin Gün-Meltem Selvi-Güneş
    Selvi-Kamer Konuk-Aysun Konuk-Kaan Yüce-Mustafa Kemal Alkan-Nabi Özturan-Hulusi
    Özturan-Adviye Özlü-Refika Özlü-Seyhan Korkmaz-İncila Korkmaz-Sevinç
    Peker-Haşim Peker-Emine Peker-Ruşen Peker-Bergüzar Köken-Kevser
    Köken-Nükhet Menet-*Salih Menet-Haver Kurt-Esat Kurt-Yüce Kurt-Elva
    Kurt-**Nurdan
    Kurt-Şule Görgülü-Zeliha Kutlu-Fethi Kutlu-**Mehmet Ayaşoğlu-Sinan
    Ayaşoğlu-Sertap Küllahçı-Bengü Küllahçı-**Meziyet Elmas-Ali Bilgin
    Elmas-Sabite Çiftçioğlu--**Muzaffer Çiftçioğlu-Süreyya Alansu-Şakir
    Alansu-Seda Burkut-**Sinan Burkut-Sevilay Büke-Aydın Büke*
     
     
     
     
     
     
    --
    *TC Sili*
     
    [image: Resim]
     
     
    * ek* -- Tüm ekleri
    indir<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=zip&zfe=cp857>
    (sıkıştırma
    hedefi:
    Türkçe
    [image: Dosya adı kodlama menüsü]
    ) Tüm resimleri
    görüntüle<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=imgs>
     
    [image: ata ve bayrak.jpeg]<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&attid=0.1&disp=inline&realattid=f_h8pql53l0&safe=1&zw>*ata
    ve bayrak.jpeg*
    31
    .
    .
    SORGULAMAYAN İNSAN CAHİLDİR,
     
    SORGULATMAYAN İNSAN İSE ZALİMDİR
     
     
    YURTTA SULH CİHANDA SULH
     
    PEACE AT HOME PEACE ON EARTH
     
    K. ATATURK

     

    Sili Ozerdim <silio...@gmail.com> Feb 14 06:51PM +0200  

    *Kim bu "havuza" giren işadamları?! *
    *Çoğunluğu Karadenizli ve Nakşibendi. *
    *Yani, Başbakan Erdoğan'ın bölgesinden ve tarikatından. *
     
    *Bir bileşen daha: Ticari icraatları hep mahkeme konusu. *
     
    *Bu tablo tek başına Türkiye rejimi/sistemi hakkında bilgi vermektedir. *
     
    *Madem Türkiye son yıllarda sürekli yargı adaletsizliğini konuşuyor. *
    *Hukuku/adaleti bir başka açıdan daha ele almalıyız: *
    *Bu "havuz"daki işadamları neden hep cezadan "yırtıyor"?! *
    *Niye adaletin keskin kılıcı bunlarda ufak bir kesik bile yapamıyor?! *
     
    *İşte Turgay Ciner... *
     
    *Babası Hüsnü Ciner yoksuldu. *
    *Amcası Mehmet Ciner'in, Niksar'daki kuyumcu dükkanında çalıştı. *
    *30 yaşında 1938'de Naciye ile evlendi; ikisi kız dördü erkek olmak üzere
    altı çocuğu dünyaya geldi. *
    *1940'ta tekrar Hopa'ya döndü; kamyonla taşımacılık yaptı. *
    *13 yıl bu işi yaptıktan sonra taşımacılığı bırakıp otomobil yedek
    parçaları alım-satım işiyle uğraştı. *
    *1957'de İstanbul'a taşındı. *
    *1964'te vefat etti. *
     
    *İşin başına ağabey Yener Ciner geçti. *
     
    *Turgay Ciner ticarete çay ocağı çıraklığından başladı. *
    *7 Mart 1978'de İstanbul Talimhane'de 35 metrekarelik oto yedek parça
    dükkanını açtı. *
    *Umduğunu bulamadı. *
    *Şimdi Habertürk binasının bulunduğu yerdeki dükkanda sinek avlıyordu. *
    *Ağabeyinin Almanya'dan gönderdiği yedek parçalarla sinek avlama dönemi
    bitti. *
     
    *Mahkemelere yansıyan iddiaya göre, ağabeyi Ahmet Ciner polisti ve
    Almanya'da uyuşturucu kaçakçılığından hapis yattı. *
    *Avukatı, Almanya'nın en ünlü avukatlarından Rolf Bossi idi. *
    *İki yıl yatıp çıkmıştı. *
    *(Ahmet'in oğlu Metehan Ciner de, uyuşturucu ve cinayetten hapse girdi.) *
     
    *Yine mahkemelere yansımasına bakılırsa, Cinerler kaçakçıydı. *
    *Turgay Ciner, 1980'de gümrük kaçakçılığından gözaltına alındı. *
     
    *Ayrıca; kardeşi Tuncer Ciner'le 1995 ve 1998'de iki ayrı polis
    operasyonuna uğradı. *
    *Gözaltına alındı. *
     
    *1990-1991 yıllarında 69 Mercedes'i Türkiye'ye soktuğu belirlendi. *
    *'Teşekkül Halinde Kaçakçılık' suçlaması ile 10 yıldan 15 yıla kadar hapsi
    istendi. *
     
    *Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ve Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde
    dosyalar birleştirildi. *
    *Sonuç?! *
     
    *Turgay Ciner hep yargılandı: *
    *- Taksim'deki apartman sahibi Mehmet Güner, zor kullanarak binaya girip el
    koyduğu içinTurgay Ciner hakkında şikayette bulundu. *
    *Beyoğlu 10. Asliye Ceza Mahkemesi'nde 2 yıla kadar hapis istemiyle dava
    açıldı. *
    *Sonuç?! *
     
    *- Büyük Tekstil AŞ'nin sahibi Recep Akın, 192 milyon liralık iplik parası
    borcunu vermeyen ve adamları tarafından darp edildiği iddiasıyla Turgay
    Ciner hakkında suç duyurusunda bulundu. *
    *Ciner gözaltına alındı. *
    *Sonuç?! *
     
    *Turgay Ciner için bunlar "çerez" idi... *
     
    *Turgay Ciner, 1997'de "Havaş" adıyla şirket kurdu. *
    *Ardından Havaalanı Yer Hizmetleri AŞ'nin özelleştirmesine girdi. *
    *Kazandı. *
     
    *Mesele bu kadar basit değildi... *
     
    *"Kumarhaneler Kralı" Ömer Lütlü Topal da bu özelleştirmeye girmişti. *
    *Fakat, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Interpol'den Topal'ın ABD'de
    uyuşturucu kaçakçılığından hapis yattığı yolundaki belgeyi getirterek onu
    saf dışı etti. *
     
    *Kuşkusuz Mehmet Ağar'ın kardeşi Yunus Ağar'ın, Turgay Ciner'in
    şirketlerinde yönetici olmasıyla bunun hiç ilgisi yoktu! *
     
    *Fakat: *
    *- Hopa nüfusuna kayıtlı Mustafa oğlu 1931 doğumlu Nizamettin Ciner ve
    Hüsnü oğlu 1941 doğumlu Yener Ciner ve Mustafa oğlu 1938 doğumlu Yılmaz
    Ciner'in sigara ve uyuşturucu kaçakçılığı yaptıkları belgeleri polis
    kayıtlarında vardı. *
    *Mehmet Ağar nedense belgeleri çıkarmayı unutmuştu! *
    *(Yener Ciner, bugün Cinerler Group Onursal Başkanı.) *
     
    *Havaş meselesi mahkemelere yansıdı. *
     
    *- Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne 3 dilekçe veren işadamı Ersin Ortaç,
    "Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayında uyuşturucu var, olayın içinde,
    Turgay Ciner var" dedi. *
     
    *- Aynı mahkemeye, 1970-1979 tarihleri arasında Kırklareli Dereköy
    Gümrüğü'nde görevli emekli bir polis tarafından gönderilen dilekçede ise;
    Turgay Ciner, Ersin Ortaç ve Ömer Lütfü Topal'ın defalarca birlikte
    yurtdışına çıktığı öne sürüldü. *
     
    *- Ayşe Armağan da, "Öldürülen Ömer Lütfü Topal'ın paraları da İş Bankası
    Taksim Şubesi'nde bloke ediliyordu. *
    *Turgay Ciner bütün bunları bildiği için konuşmasın diye banka müdürü kocam
    Ünal Armağan'ı kaçırıp tehdit etti" dedi. *
     
    *Sonuç?! *
     
    *- Başbakanlık Teftiş Kurulu Susurluk Raporu'nda (sayfa 60) da Turgay
    Ciner'in adı, uyuşturucu kaçakçılığına ilişkin olayların anlatıldığı
    bölümde geçti. *
     
    *Sonuç?! *
     
    *Bitmedi... *
     
    *Enerji ihalelerinde yolsuzluk ve rüşvet iddiaları üzerine 2001'de
    başlatılan "Beyaz Enerji Operasyonu" kapsamında, Turgay Ciner DGM Savcısı
    Talat Şalk'a ifade verdi. *
    *Sonuç?! *
     
    *- Turgay Ciner, TMSF'ye devredilen Etibank soruşturması kapsamında
    soruşturmayı yürüten DGM Savcısı Ercan Cengiz'e ifade verdi. *
     
    *Sonuç?! *
     
    *- Özelleştirme sonucu Turgay Ciner tarafından devralınan Afşin-Elbistan
    Termik Santrali'nde meydana gelen 2 ayrı göçükte 11 işçi öldü. *
    *Turgay Ciner suçlu bulunsa bir daha linyit sahası ve termik santral
    işletemeyecekti. *
     
    *Sonuç?! *
     
    *- Öldürülen tefeci Nesim Malki'nin borç defterinde Turgay Ciner'in 23
    milyon dolar kaydının bulunduğu açıklandı. *
    *Turgay Ciner, Tefeci Malki cinayetine adı karıştırıldığı için Ceytaş'ı
    kapatma kararı aldı. *
     
    *Sonuç?! *
     
    *- SPK, Park Elektrik hisse senedinde gerçekleştirdikleri işlemler
    nedeniyle, Turgay Ciner hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunma kararı
    aldı. *
     
    *Sonuç?! *
     
    *- Turgay Ciner'in, sahibi olduğu Penyelüks aleyhinde bir kısmı karşılıksız
    9 çek yüzünden 7 ayrı ihtiyati haciz kararı alındı. *
    *İstanbul 3'üncü Asliye Ticaret Mahkemesi 10 milyar lirayı aşan
    başvuruların tümünü kabul etti. *
     
    *Sonuç?! *
     
    *Ve Turgay Ciner, 1998'de Dinç Bilgin ile ortaklık kurarak medyaya adım
    attı. *
    *Daha sonra Sabah ve atv'nin büyük hissesini aldı. *
    *Satış Dinç Bilgin'in sahibi olduğu, Etibank'ın TMSF'ye devredilmeden
    birkaç gün önce gerçekleşti. *
    *İMKB'deki işlemlerinde 23 trilyon liralık olağanüstü fiyat hareketleri
    oldu. *
    *Konu TBMM'ye getirildi. *
     
    *Sonuç?! *
     
    *Turgay Ciner'in kamu ihalesine girme yasağı olduğu için, Show TV ihale
    yapılmadan doğrudan satıldı! *
    *300 milyon dolarlık zarar olduğu yazıldı. *
    *Sonuç?! *
     
    *Hangisini yazayım: *
    *Çayırhan Termik Santrali'nin usulsüz devrini mi?! *
    *Akyazı-Pazarköy'de bulunan hidroelektrik santrali işletmesini mi?! *
    *Beypazarı Trona Yatağı'nda soda kültü çıkarılması ve işletilmesini mi?! *
    *Siirt/Madenköy bakır sahası işletmesini mi?! *
    *Gaziantep İslahiye'de iki adet maden sahasını mı?! *
    *Silopi ya da Konya Ilgın Termik Santrali'ni mi?! *
    *Hopa Limanı özelleştirmesini mi?! *
    *Kıyı bankacılığını mı?! *
    *Mensucat Santral'i ve Penyelüks'ü nasıl satın aldığını mı?! *
    *MİT'in 6 Haziran 1997 tarihli raporuna rağmen kamu bankalarından nasıl
    kredi aldığını mı?! *
    *Beşiktaş Başkanı Süleyman Seba'yı düşürüp kulübü ele geçirmek için neler
    yaptığını mı?! *
    *Kasımpaşaspor'u mu?! *
     
    *Uzatmayayım; diyeceksiniz ki, "sen bize sonuçtan bahset!" *
     
    *Sonuç: *
    *Forbes Dergisi tarafından her yıl açıklanan 'Dünyadaki Dolar
    Milyarderleri' listesine giren altı Türk'ten biri oldu! *
    *Devlet Üstün Hizmet Madalyası aldı! *
    *Tacikistan'ın Türkiye Fahri Konsolosu oldu! *
    *Türk-Amerikan İşadamları Derneği tarafından 'Başarı Ödülü' ile
    onurlandırıldı! *
    *Fethullah Gülen'in Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın sponsoru oldu! *
    *"Alo Fatih"i işe aldı! *
     
    *Daha ne olsun?! *
     
    Soner Yalçın
    *sya...@sozcu.com.tr <sya...@sozcu.com.tr>*
    2 minutes ago,
    Cesuryorum<http://www.blogger.com/profile/04605777830357221954>
    tarafından
    yayınlandı
     
     
     
    *-- *
    *"Şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev 'HAYAT'tır." *
    Nusret DEMİRAL
    *-- *
    *"Atatürk gibi dehalar ancak görünüşte ölürler. *
    *Öyle insanlar bir nesil için doğmadıkları gibi muayyen bir devir için de
    doğmazlar." *
    Türk Gençliği
    *-- *
    *"Muhterem Milletim'e şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başına
    taç ettiği adamların kanındaki ve vicdanındaki cevheri asliyi çok iyi
    tahlil etmek dikkatinden, bir an tevakki etmesinler..." *
    Gazi Mustafa Kemal Atatürk
    *-- *
    *"Bizler; *
    *Gözünde Vatanını, *
    *Gönlünde ATATÜRK ilke ve İnkılaplarını tutabilen, *
    *Vicdanında dinini saklayabilen, *
    *Milliyetçilik ve laiklik düşüncesi içinde görev yapanlardanız." *
    Nusret DEMİRAL
    *-- *
    *Cesuryorum; Atatürk'e, Türk Toplumu'na, Türk Devleti'ne zarar verenlerin,
    hakaret edenlerin, Türkiye'nin kaynaklarını sömürenlerin, Atatürk'ün
    kurduğu çağdaş, laik, demokratik ve tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni
    yıkmak isteyenlerin açıkça ifşa edildiği ve gerçek yüzlerinin gösterilmek
    istendiği bir sayfadır!*
     
     
     
    --
    *TC Sili*
     
    [image: Resim]
     
     
    * ek* -- Tüm ekleri
    indir<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=zip&zfe=cp857>
    (sıkıştırma
    hedefi:
    Türkçe
    [image: Dosya adı kodlama menüsü]
    ) Tüm resimleri
    görüntüle<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=imgs>
     
    [image: ata ve bayrak.jpeg]<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&attid=0.1&disp=inline&realattid=f_h8pql53l0&safe=1&zw>*ata
    ve bayrak.jpeg*
    31
    .
    .
    SORGULAMAYAN İNSAN CAHİLDİR,
     
    SORGULATMAYAN İNSAN İSE ZALİMDİR
     
     
    YURTTA SULH CİHANDA SULH
     
    PEACE AT HOME PEACE ON EARTH
     
    K. ATATURK

     

    Oraj POYRAZ <oraj....@openmail.cc> Feb 15 10:22AM +0200  

    Özellikle Fransızların Orta Afrikadaki operasyonlara dikkat......
     
    Oraj POYRAZ
     
    Bülent ESİNOĞLU : Fransa'nın asker ihtiyacını karşılamak boynumuzun borcudur!?
     
    Fransa, Orta Afrika Cumhuriyetinde, Amerika ve Avrupa adına bir işgal sürdürüyor.
     
    Ancak, işgalin gerek asker, gerekse mali bakımdan Fransa'ya ağır yükler getirdiği kesin.
     
    62 milyon nüfusa sahip Fransa'nın askeri olmadığından değil.
     
    Gerek iç kamuoyu, gerekse, masrafların ve bedellerin yaygınlaştırılıp, maliyeti düşürme isteğinden ötürü bizden asker istiyorlar.
     
    Aslında gerçek asker talebi Amerika'dan geliyor. Görüntü AB istiyor.
     
    Amerika, Orta Afrika işgalinde, Fransa'ya en çok destek veren ülkedir.
     
    Lakin o da, masrafları bölüştürmek, saldırı ve sömürüye meşruiyet kazandırma peşinde…
     
    Hani şu meşhur uluslar arasılık var ya…
     
    Suça daha çok müşteri devlet dedikleri devletleri katıp, konuya meşru bir görüntü vermek.
     
    Türkiye'ye asker isteyen resmi mektup, AB'den geliyor.
     
    Ancak talebin menşei Fransa'dır.
     
    Fransa Başkanı Holand'ın gecen hafta içinde, neden Türkiye'de olduğu da ortaya çıktı.
     
    180'den fazla Fransız şirket, Türkiye'de faaliyet gösterir. Türkiye'den elde ettikleri karları, hiçbir sınırlama olmadan Fransa'ya götürürler.
     
    Ermeni Soykırımı Yalanından hiç vazgeçmezler.
     
    Şimdi de Afrika için Mehmetçiğin kanını istiyorlar.
     
    İster istemez, Osmanlının son günleri aklımıza geliyor.
     
    Anadolu'muzu Güneybatıdan işgal etmişlerdi. Maraş'ta, Antep'te Ermenileri üzerimize salmışlardı.
     
    Türkiye, bu emperyalist ülkelerin dediklerini yapa, yapa Osmanlının son günlerinde olduğu gibi, gene parçalanmanın eşiğine geldi.
     
    Akıllarına gelen her şeyi istediler, istiyorlar.
     
    Ermeniler için toprak, Afrika için asker otoları için vergi muafiyeti…
     
    Dile benden ne dilersen…
     
    İktidarımız ne kadar Müslüman maşallah…
     
    Bu günlerde, Ermenistan sınırlarında mayın temizleme işleri yapılıyor.
     
    Kapılar elden geçiriliyor.
     
    Tüm kapılar yakında açılacak.
     
    Azerbaycan'ın %20'ini işgal ettiler diye, Candaşlarımız için kapatmıştık.
     
    Şimdi ne değişti de, kapılar açılacak.
     
    Amerika, yeniden desteğini, Erdoğan iktidarına versin diye…
     
    AB bize ne verdi de, biz onların çıkarı için asker vereceğiz?
     
    Bu siyasi iktidara zerre kadar güvenim yok.
     
    Afganistan'da hala iki bine yakın askerimiz var. Korkuyorum. Amerikan askeri çekilince, oraya da, ilave asker isteyecekler.
     
    Bunlar kendi halkına eylemlerde silah sıkar. Ama emperyalistler asker isteyince, evet derler.
     
    Sonra halka dönüp, “bizim sorumluluklarımız var” derler. Evet, bunlar esas itibari ile sömürgeci devletlere karşı sorumludurlar.
     
    Halka hizmet ettiklerini söylerler.
     
    Kime hizmet ettikleri gönderdikleri askerden belli değil mi? Batının sürekli AKP iktidarını desteklemesi bundandır.
     
    Arada bir attıkları sahte salvolara inanmayın.
     
    14.2.2014, bulente...@gmail.com
     
    a45UyF587661-201307301451-{{SN}}
     
    ^^^^^ - vvvvv
     
    zaryop:jaro
     
    Kariniz size, Karnini iceri cek demeye basladiginda, siz zaten cekiyor iseniz, orta yasa gelmissiniz demektir...
     
    George C. Scott
     
    - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
     
    Kurmus oldugum gruba uye olun
     
    Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
     
    Ozgur_Gunde...@yahoogroups.com
     
    Ayrilmak isterseniz de :
     
    Ozgur_Gundem...@yahoogroups.com
     
    Grup Sayfamız :
     
    http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
     
    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
     
    http://orajpoyraz.blogspot.com/

     

    "M.Kemal Adal" <adalk...@gmail.com> Feb 15 12:00PM +0200  

    HER EKEN BİÇEMEZ. AMA BİÇEN, EKTİĞİNİ BİÇER.
     
    --
    Selam...
    T.C. / M. Kemal Adal

     

    "T. C. - Nihal Gülbahar " <nihalg...@gmail.com> Feb 14 05:53PM +0200  

    [?]
     
    *Bursa'ya doğru bakınca *
    *Ulucami'yi değil, TOKİ Doğanbey'i göreceksin. *
    *Sakın şaşırma!*
     
     
    *"Söylesem, tesiri yok;*
    *Sussam gönül razı degil!" *
    *Fuzulî*
     
    *****
     
     
    --
    *NE MUTLU "TÜRK'ÜM" DİYENE !*
    Mustafa Kemal ATATÜRK
     
     
     
     
    "*Dünyada her millet, icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine
    ortak sayılır.*"
    Mustafa Kemal ATATÜRK

     

    "T. C. - Nihal Gülbahar " <nihalg...@gmail.com> Feb 14 05:10PM +0200  

    [?][?][?]
     
    *Sevgilerle...*
     
    *N. G.*
     
    *****
     
     
    --
    *NE MUTLU "TÜRK'ÜM" DİYENE !*
    Mustafa Kemal ATATÜRK
     
     
     
     
    "*Dünyada her millet, icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine
    ortak sayılır.*"
    Mustafa Kemal ATATÜRK

     

    Oraj POYRAZ <oraj....@openmail.cc> Feb 15 11:28AM +0200  

    Yılmaz Özdil: Şehzade Mustafa
     
    Halit Ergenç, Mehmet Günsür'ü boğdurdu, sayın ahalimizde 461 sene sonra jeton düştü! Şehzade Mustafa'nın türbesine koşup dua ediyorlar.
     
    *
     
    E madem öyle…
     
    Hayır duayla anılması için, ecdadımızın bir başka hayırlı evladını yazayım bari.
     
    *
     
    Rüstem Paşa.
     
    Hani, evladını boğduran padişahımız efendimizin damadı var ya, işte o.
     
    *
     
    Şerefsizin önde gideniydi.
     
    Rüşvet mikrobunu bu topraklara bulaştıran ilk devlet(!) adamıydı. Damat ve Sadrazam unvanlarından başka bir sıfatı daha vardı: Ebvab-ı Rüşvet Fatihi… Yani, rüşvet kapısını fetheden kişi!
     
    *
     
    Para karşılığında beylik-komutanlık satardı, mangırı bastırana makam-mevki dağıtırdı, kendi kesesini doldurana devlet kesesine ait arazileri peşkeş çekerdi, barış anlaşmaları imzalanırken bile yabancı devletlerden avanta alırdı, işi düşen herkesi yolardı. Fuzuli'nin “selam verdim, rüşvet değil diye almadılar” dediği dönem, bu arkadaşın dönemiydi.
     
    *
     
    Koltuğunu korumak için evladını katleden padişahımız efendimize yakışır bi damattı… Koltuğunu korumak için yapmayacağı ahlaksızlık yoktu. Fitnenin, entrikanın, yalanın, iftiranın “ecdadı”ydı.
     
    *
     
    Güya o kadar dindar'dı ki…
     
    Şahsına ait 8 bin adet Kuran-ı Kerim vardı!
     
    *
     
    Kefenin cebi yok tabii… Dört kolluya binip giderken, hırsızlıklarıyla biriktirdiği şu serveti bıraktı: 1 milyon 200 bin altın, 11 milyon akçe, 33 iri mücevher, 815 çiftlik, 476 değirmen, 1700 köle, 12 bin 900 at, 500 altın eyer, bin gümüş eyer, 130 altın üzengi, 1100 deve, 1200 sığır, 2 bin zırh, 1500 gümüş tolga, 5 bin kaftan, 860 altın kabzalı-mücevher süslü kılıç, bin gümüş mızrak… Kendisinin çalıp çırpıp, mücevher tutkusuyla ünlü olan eşi Mihrimah'a devrettikleri ise, bilinmiyor.
     
    *
     
    Ve, bakıyoruz 461 sene sonra…
     
    *
     
    Şehzade Mustafa'nın akranları, evlatlarımız, Ethemler, Ali İsmailler, Abdullahlar hâlâ katlediliyor.
     
    Rüstem Paşalar hâlâ baş tacı.
     
    Yakışır sayın ahalimize.
     
    a45UyF587661-201307301451-{{SN}}
     
    ^^^^^ - vvvvv
     
    zaryop:jaro
     
    Uc turlu yalan vardir; basit yalan, kuyruklu yalan ve istatistik.
     
    Benjamin disraeli
     
    - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
     
    Kurmus oldugum gruba uye olun
     
    Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
     
    Ozgur_Gunde...@yahoogroups.com
     
    Ayrilmak isterseniz de :
     
    Ozgur_Gundem...@yahoogroups.com
     
    Grup Sayfamız :
     
    http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
     
    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
     
    http://orajpoyraz.blogspot.com/

     

    "davut arslantürk" <oray...@hotmail.com> Feb 15 09:48AM  

    http://youtu.be/pgHmlmzhfgk
    http://youtu.be/dWEYv32kBcw
    http://youtu.be/ZQ880mlF1Ls
     
     

     
    KADER
     
    Bir gül damlası gibi doğarken güneş
    Yelkenler sessis sularda yol alıyordu

    Yürüdük yorulduk
    Derlenip koyulduk
    Dağlara taşlara
    Kan Revan olduk

    Kimi çiçekler açtı
    Kimi ateş yağdı
    Silahlar ölüm kustu
    Demir Ökçe kan bastı

    Bu bir MİLİTARİK olaydı
    Sivili bin beterdi
    Sorgu yoktu,
    Sual yoktu
    Zındanlar, zındanlar, zındanlar...
    Ölüm dahil her şey vardı.

    İndik tepelerden çıktık dağlara
    Yorulduk, kaybolduk sular seller içinde

    Kartallar uçtu tepemizde
    Çaylaklar, Kuzgunlar, Akbabalar...
    Her yerde bağlı bağlı taşlar,
    Uyuz köpekler gibi uluyordu çakallar

    Çıktık bölük pörçük
    Geldik köyümüze...

    Vay vay...
    Vay ki vay!

    Millet ayrılmıştı;
    Saf-ı saf...

    Ak sakallılar, karabaşlar,
    Takkeliler takunyalılar,
    Kıçını duvara dayayanlar,
    Bir şey kanıtlıyormuş gibi;
    Gelip geçene bakıp,
    Sakal sıvazlayıp,
    Salavat çekenler
    Noksan gelen kömür için:
    Ana avrat düz gidenler.

    Nasıl denmesin vay vay...
    Vay ki vay!

    Camiler esir düşmüş
    Kışlalar perişan
    Yalakalar basmış her yanı
    Yal yal olmuş yalaklar

    Bütün bunlar olsa da;
    Meydanlarda kıyametler kopuyor.
    Tomalar zehir saçıyor.
    Biber gazı ölümü çağırıyor.
    Çocuklar ölüyor...
    Kör oluyor

    Ve siyaset paralel diyordu.
    Paralel paralel paralelli
    Mangırı milli ya lelli
    Anlayan deli zır deli
    Bademler hınzır deli

    Ve bir el
    Kapkara bir yüzle
    Utanmadan aramızda geziyordu.

    İnsan!
    Ah insan.
    İyiye kötüye karşı
    Yağmura sele rüzgara karşı
    Ah insan!..

    Kiminin ruhu yaşlıdır
    Kimi çok geç kalmıştır; genç olmak için
    Boğulmuştur ihtiyar masallarda
    Kimi öfkeyle kalkmıştır,
    Kin intikam nefret kaplamıştır içini

    Kimi sapkındır, sapıktır.
    Akılları fikirleri donların içindedir.
    Ruh kaybolmuştur,
    Karışmıştır yalanlara

    Kimi:
    Gitmek bilmez
    Yaş kemale erse de;
    Sever dünyayı.
    Oysa sürüm sürüm yaşamanın anlamı var mı?

    Ağaçların uygun rüzgarları beklemesi,
    Yaprakların sararması,
    Yavaş yavaş dökülmesi,
    Fırtınaların kopması,
    Dalların kırılması,
    Köklerin sökülmesi gibi
    Gitmeli insan

    Paralel yaşamanın anlamı yok...

    Yaşam:
    Bazen kolkola girmektir,
    Bazen kolunda bir karanlık taşımaktır

    Kimbilir?
    Ayağında çarık, elinde asa, sırtında heybe yürürsün...
    Ötelere gidersin, zamandan da ötelere gidersin.
    Ya da;
    Çökersin bir taşın yanına,
    Bir ağaç gölgesine,
    Kader diye beklersin.
    Yatınca uykulara
    Uyanınca düşlerle
     
    Kader bir bilmecedir
    Çözemezsin.

    içimizden biri

    asla umutsuzluğu değil
    KAVGAYA DEVAM AŞKINA

     

    "davut arslantürk" <oray...@hotmail.com> Feb 15 09:42AM  

    ey gönlümün rüzgarları

    hırçın kavgaların
    ağır günleri
    ılık denizlerde değilim artık

    masum bir sonbahardayım
    rüzgarlar soğuk esiyor
    elsiz kolsuz tırmandığım tepeler
    büyüyor gözlerimde

    ey gönlümün rüzgarları
    yılların soluğu içimde
    sonsuzluğu görüyorum
    solgun bir yaprakta

    tutulmuş gecede
    sessiz bir yağmur
    suların sessiz akışı
    zaman dinlemez
    alır götürür beni

    içimizden biri

    asla umutsuzluğu değil

     

    "Nurullah aydın" <na74...@gmail.com> Feb 15 10:53AM +0200  

    *Nurullah AYDIN *
     
    *15 Şubat 2014-ANKARA*
     
     
     
    *YENİ TÜRKİYE'DE SİYASET VE YARGI*
     
     
     
    Suç'un, ahlak'ın, adalet'in, hak'kın, milli irade'nin, demokrasi'nin
    anlamları değişiyor.
     
    İslamcısı, tarikatçısı, dincisi, dinsizi, sosyalisti, ulusalcısı,
    Atatürkçüsü, muhafazakarı, ırkçısı, milliyetçisi, ülkücüsü, demokratı,
    liberali, döneği, herkesin kafası karışmış durumda.
     
     
     
    *Demokrasi deniliyor;* meclis suçlular meclisine dönüşüyor.
     
    *Hukuk devleti deniliyor;* hukuk yandaşa göre anlam kazanıyor.
     
    *Adalet deniliyor;* yandaşa karşıta göre adalet deniliyor.
     
    *Bürokrasi deniliyor;* yandaşlığa dayalı yeni bürokratik yapılanma sürüyor.
     
    *Medya deniliyor*; her olaya zıt görüş ortaya koyan ikicilikli anlayış
    ortaya çıkıyor.
     
    Her gün yalan söyleniyor, olaylar çarpıtılıyor. Yaşa varol deniliyor.
     
     
     
    Kim demokrat, kim baskıcı?
     
    Kim doğruyu söylüyor, kim yalan söylüyor?
     
    Kim gerçeği açıklıyor, kim yanıltıyor?
     
    Kim haklı kim haksız?
     
    Kim terörist, kim vatansever?
     
    Halk dinli dinsiz diye etnik ve mezhep ayrışmasına yönelmiş hala birlik
    diyorlar.
     
     
     
    *Deniyor ki* siyasetçiyi, seçilmişi, halk sandıkta ancak ve ancak
    cezalandırabilir onun dışında o yargılanamaz, hesap veremez.
     
     
     
    Kanunlar çıkarılmış, Meclis şu kadar süre çalışmış, kime ne? Sana ne, bana
    ne?
     
     
     
    *Meclis;* suçluların birbirini koruyup kolladığı, ayrıcalıklı kişilerin yer
    aldığı, dokunulmazlık zırhıyla donanmış, Birbirlerinin gırtlağına sarılan,
    burun kıranların yer aldığı yer.
     
     
     
    *Kimi suçlu* gizli tanık olur, etkisizleştirilecek kişileri suçlama aleti
    olur.
     
    *Kimi suçlu* ihale alamaz kimi suçlu ihale alır, milletvekili olur, davalar
    durur.
     
    *Kimi suçlu* milletvekili olur, davalar durur.
     
    *Kimi suçlu* yandaş olur, bürokrattır, kimse dokunamaz.
     
    *Kimi suçlu* terör eyleminden dolayı tutuklanır, milletvekili olur, davalar
    durur.
     
    *Kimi suçu* hırsızlık yapar, görev yaptı denir, korunur.
     
    *Kimi suçlu *bağış adı altında rüşvet alır, bağış suç değil denir.
     
     
     
    *Deniyor ki *reform paketleri ile yargıda düzenleme yapıyoruz.
     
    Hırsızlığın, rüşvetin üzerine giden hakimi savcıyı polisi görevden
    alınırken, kanun adamı nasıl olur da; güçlü-etkili kişi ya da kişilerle
    ilgili hukuku işletebilir?
     
    *Hukuk devletinde Yargı'nın görevi;* güçlüyü korumak, kollamak, garibanı
    ise susturmak ve sindirmek midir?
     
    Güvencesiz kanun adamı, seyrediyor olan biteni. Arada sırada bir mankeni
    gözetim altına alır, gündemi meşgul eder. Çaresiz seyreder. Peki neden?
     
     
     
    *Soruyorum hukuk kimler için?*
     
    Bir tane siyasetçi, müteahhit, iş adamı, gazeteci, sanatçı ,bürokrat
    yargılanınca tutuklanınca hemen ayağa kalkılıyor, yargılanamaz tutuklanamaz
    deniliyor.
     
     
     
    Cezaevlerine bakın. Yüz binin üzerinde cezaevinde kalanlar içinde kimler
    var?
     
    Çeşitli gerekçelerle birçok kişi tutuklu, yargılanıyorlar.
     
     
     
    Yaşanan gerçekler ortada iken bunların tartışılması yerine yıllar öncesinin
    konularını gündeme getirip tartıştırıyorlar.
     
     
     
    İslam'ın ahlakı değerlerini altüst eden yeni İslamcıların etkili ve yetkili
    olduğu* bir ülke.*
     
    Hırsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin, yalanın, talanın suç olmaktan
    çıkarılmak istendiği* bir ülke.*
     
     
     
    *Garip Türkiyem.* Tüm bunlara rağmen; seçimde oyunu neden ve niçin kime
    verdiğini bilmeyen garip insanlar ülkesi. Daha çok soysunlar daha çok çalıp
    çırpsın daha çok kandırsınlar diye yalan söyleyenlere oy veren garibanlar.
    Müstehaklar mı desem bilmem ki?
     
     
     
    *Demokrasi;* kimler için anlaşılmıyor mu?
     
     
     
    *Günün Sözü:* Kişiye göre adaletsizlik yapılıyorsa felaket yakındır.

     

    recep akdur <drrece...@gmail.com> Feb 14 04:45PM +0200  

    ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
    Kimden: adlibilimciler dernegi <adlibilimcil...@gmail.com>
    Tarih: 14 Şubat 2014 16:39
    Konu: **Saglik Hukuku Kongresi
    Kime: adlibilimler <adlibi...@yahoogroups.com>,
    saglik...@yahoogroups.com, tumunive...@yahoogroups.com,
    tumsagl...@yahoogroups.com, toksikoloji <toksi...@yahoogroups.com>,
    adlipsi...@yahoogroups.com, adl...@yahoogroups.com
     
     
     
     
    *Adli Adli Bilimciler Derneği Sağlık Hukuku Kongresi*
     
     
     
    *1-4 Mayıs 2014 MARMARİS*
     
     
     
    **Düzenleyen Adli Bilimciler Derneği*
     
     
     
    *Kongre Düzenleme Kurulu Eş Başkanları*
     
    *Prof.Dr.Yener Ünver. Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı.*
     
     
     
    *Prof.Dr.İ.Hamit Hancı. Adli Bilimciler Derneği Başkanı. Ankara Ü. Adli
    Bilimler Enstitüsü Müdürü.*
     
     
     
    *Kongre Sekreterleri*
     
    *Prof.Dr.Hakan Hakeri. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi
    Dekanı.*
     
     
     
    *Prof.Dr.Zerrin Erkol. Adli Bilimciler Derneği Sağlık Hukuku Komisyonu
    Başkanı*
     
     
     
    *Yard.Doç.Dr. Nezih Varol. Sağlık Hukuku Merkezi (SAHUMER) Genel Müdürü.*
     
     
     
    *Av.Cahid Doğan. Türkiye Barolar Birliği Sağlık Hukuku Eğitim Koordinatörü*
     
     
     
     
     
    *1 Mayıs 2014 Perşembe*
     
     
     
    *Açılış 09.00 -10.00*
     
    *Açılış Konuşmaları*
     
     
     
    *Prof.Dr.YENER ÜNVER Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı - Kongre
    Eş Başkanı*
     
    *Prof.Dr.İLYAS DOĞAN YÖK Denetleme Kurulu Başkanı*
     
    *Prof.Dr.METİN FEYZİOĞLU Türkiye Barolar Birliği Başkanı*
     
     
     
    *Oturum 1. 10.00 -11.00*
     
    *Oturum Başkanı:Prof.Dr.İLYAS DOĞAN YÖK Denetleme Kurulu Başkanı*
     
     
     
    *Konuşmacılar :Prof.Dr.YENER ÜNVER. Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi
    Dekanı - Kongre Eş Başkanı. Kamu Görevlisi Hekimlerin Ceza Hukuku
    Bakımından Soruşturma Usulü*
     
     
     
    *Prof.Dr.HAKAN HAKERİ İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi
    Dekanı. **Hekimlik alt-kültürünün tıp hukukuna yansımaları*"
     
     
     
    * Prof.Dr.MUHARREM ÖZEN. Ankara Üniversitesi Hukuk Müşaviri. Organ Ve Doku
    Ticareti*
     
     
     
    *ARA 11.00 -11.15*
     
     
     
    *Oturum 2. 11.15 - 12.30*
     
    *Oturum Başkanı: Prof.Dr.YENER ÜNVER. Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi
    Dekanı - Kongre Eş Başkanı. *
     
     
     
    *Konuşmacılar : Yard.Doç.Dr.NEZİH VAROL. **Sağlık Hukuku Merkezi (SAHUMER)
    Genel Müdürü.**Sağlık Hukuku Açısından Sağlık Hizmetleri.*
     
     
     
    *Prof.Dr.GÜROL CANTÜRK. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp A.D
    Başkanı. Adli Tıp Açısından Onam *
     
     
     
    *Prof.Dr.ZERRİN ERKOL. Adli Bilimciler Derneği Sağlık Hukuku Komisyonu
    Başkanı. Ceza Hukukunda Adli Tıbbi Boyutuyla İlliyet Bağı Kavramı*.
     
     
     
    *Av.PERVİN YILDIZ Ankara Barosu. Hekimin Sır Saklama Yükümlülüğü*
     
     
     
     
     
    *12.30- 13.30 YEMEK*
     
     
     
    *Oturum 3. 13.30 - 14.45*
     
     
     
    *Oturum Başkanı: Prof.Dr.ZERRİN ERKOL. Adli Bilimciler Derneği Sağlık
    Hukuku Komisyonu Başkanı*
     
     
     
    *Konuşmacılar :Av.GÜLER POLAT İstanbul Barosu. Engelli Bireylerin Adli Tıp
    ve Sağlık Kurullarında İncelenmeleri ve Raporlamasının Engellilerin
    Haklarına İlişkin Birleşmiş MilletlerSözleşmesi Işığında Değerlendirilmesi.*
     
     
     
    *Av.ÜMİT ERDEM .** İstanbul Barosu Sağlık Hukuku Merkezi Başkanı. Üreme
    Hakları.*
     
     
     
    *Av.CAHİT DOĞAN. Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşaviri - Türkiye Barolar Birliği
    Sağlık Hukuku Programı Koordinatörü. Sterilizasyon Öjeni mi,Nüfus
    Planlaması mı*.
     
     
     
    *Av.DEVRİM KARAKÜLAH. **Adli Bilimciler Derneği Genel Sekreteri.
    ?????? D**inlemenin
    Hukuki Yönü "*
     
     
     
    *14.45- 15.00 Ara*
     
     
     
    *Oturum 4. 15.00 - 16.00*
     
     
     
    *Oturum Başkanı: Av.PINAR AKSOY GÜLASLAN. Ankara Barosu Sağlık Hukuku
    Komisyonu Başkanı*
     
     
     
    *Konuşmacılar :*
     
    *Doç.Dr.AYFER UYANIK Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel
    Hukuk . Sınır Ötesi Tele Tıp Uygulamalarından Kaynaklanan Hukuksal
    Sorunlar.*
     
     
     
    * Av.BERNA ÖZPINAR Ankara Barosu. Yaşamın Sonunun Sağlık Hukukuna
    Yansımaları. *
     
     
     
    *Yrd.Doç.Dr.ERDAL YERDELEN. **Yıldırım Beyazıt **Üniversitesi** Hukuk
    Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku A.D Başkanı. Hekimin İrtikap Suçu.*
     
     
     
    *2 Mayıs 2014 Cuma *
     
     
     
    *Oturum 5. **09.00 -10.00*
     
     
     
    *Oturum Başkanı: Av.CAHİT DOĞAN. Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşaviri - Türkiye
    Barolar Birliği Sağlık Hukuku Programı Koordinatörü.*
     
     
     
    *Konuşmacılar :*
     
    *Av.PINAR AKSOY GÜLASLAN. Ankara Barosu Sağlık Hukuku Komisyonu Başkanı.
    Genetik Veri Bankaları "*
     
     
     
    *Av.SUNAY AKYILDIZ. Tıp Hukuku Derneği Başkanı. Sağlıkta Arabuluculuk*
     
     
     
    *Öğr. Grv. Cengiz Doğan, Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek
    Yüksekokulu Turizm ve Otelcilik Programı. Sağlık Turizmi Hukuku ve Turizm
    Etiği. *
     
     
     
    *10.00 - 10.15 Ara*
     
     
     
    *Oturum 6 10.15 - 11.15*
     
    *Oturum Başkanı:Prof.Dr.KADRİYE BULDUKOĞLU Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik
    Fakültesi Psikiyatri B.D Başkanı.*
     
     
     
    *Konuşmacılar :*
     
     
     
    *Prof.Dr.BESTİ ÜSTÜN Türk Hemşireler Derneği Şiddete Sıfır Tolerans Çalışma
    Komisyonu üyesi - Uzm.Hem.HATİCE UÇAK Türk Hemşireler Derneği y.k üyesi.
    Türk Hemşireler Derneği Şiddete Sıfır Tolerans Çalışma Komisyonu Raporu .
    *
     
     
     
    *Doç.Dr.ÖZEN KULAKAÇ Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Kadın
    Doğum B.D Başkanı. Şiddet Kültürü ve Hemşirelik *
     
     
     
    *Hem.FERDA ÜLKER Türk Hemşireler Derneği Antalya Şube Başkanı- Hem.CANAN
    GÜNGÖR. Hemşirelerin Şiddete Maruz Durumları ve Şiddetle İlgili Düşünceleri
    Konya ve Antalya Örneği. *
     
     
     
     
     
    *11.15-11.30 Ara*
     
     
     
    *Oturum 7 11.30 - 12.00*
     
     
     
    *Oturum Başkanı:Prof.Dr.GÜROL CANTÜRK. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
    Adli Tıp A.D Başkanı*
     
     
     
    *Av.MEHMET SERCAN SAPTAŞ Ankara Barosu - Yard. Doç. Dr. AHMET GÖKDEMİR
    Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi. Güvenli ve Sağlıklı Konut
    Hakkı.*
     
     
     
    *Stj.Av.SELCEN BAYÜN . Çevreden ( Doğadan ) Sağlığa bir bakış*
     
     
     
     
     
    *Oturum 8 UZMANINA SORUN Oturumu . 12.00 - 12.30*
     
     
     
    *Oturum Başkanı: Yard.Doç.Dr.NEZİH VAROL. **Sağlık Hukuku Merkezi
    (SAHUMER) Genel Müdürü.*
     
     
     
    *Konuşmacı : RAYHAN BOZABALI. RBD????*
     
     
     
     
     
    *12.30-13.30 YEMEK*
     
     
     
    *Oturum 9. 13.30 - 14.45*
     
     
     
    *Oturum Başkanı. Av.DEVRİM KARAKÜLAH. **Adli Bilimciler Derneği Genel
    Sekreteri.*
     
     
     
    *Konuşmacılar :*
     
    *Yard.Doç.Dr.SERKAN ÇINARLI **İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare
    Hukuku Anabilim Dalı** - Dr.ASLIHAN TEYİN **Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
    Adli Tıp Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi. **Tıbbi Uygulama Hatalarında
    Yargı Öncesi Çözüm Usülleri ve 663 Sayılı Kanun*
     
    *Hükmünde Kararnamedeki Düzenlemenin Uygulanamama Nedenleri "*
     
     
     
    *Konuşmacılar :SIRRI ŞENBAYRAM - ALPER TEKER- MEHMET SÜRÜCÜ - HAKKI
    EROL - M.FARUK OZAN . BURDUR İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ . Burdur İlinde Çalışan
    Tüm Diş Hekimlerinin Hasta Hakları
    Konusundaki Bilgilerinin Değerlendirilmesi.*
     
     
     
    *Dr.FATMA KORAL. Adli Tıp Kurumu. Tanısal Histeroskopi İşlemine Bağlı
    Karbondioksit Embolisi .*
     
     
     
    *Dr.FATİH SEZER. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp A.D Doğumsal
    Kol Felci : Olgu Sunumu*
     
     
     
    *Oturum 10 Poster Oturumu . 14.45- 15.30*
     
     
     
    *Oturum Başkanı:Yrd.Doç.Dr.ERDAL YERDELEN. Yıldırım Beyazıt **Üniversitesi**
    Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku A.D Başkanı. *
     
     
     
    *2 Mayıs 2014 Cuma *
     
    *SAĞLIK HUKUKUNDA SİGORTA KURSU (Opsiyonel/Katılım Belgeli)*
     
    *09.00 -12.00 ve 13.30- 14.45*
     
    *Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası*
     
    *Hastane Sorumluluk Sigortası*
     
    *Tamamlayıcı Sigorta Uygulaması*
     
    *Sağlık Sigortası Uygulamaları*
     
    *Risk Belirlemesi*
     
    *Prim Karşılığı Zarar*
     
    *Maliyet Hesabı*
     
    *Kritik Sigortalar*
     
    *Özürlü ve Maluliyet Hesaplaması*
     
    *Sorumluluk Sigortaları*
     
     
     
    *3 Mayıs 2014 Cumartesi*
     
     
     
    *Oturum 11. 09.00 - 10.30*
     
     
     
    *Oturum Başkanı:Hem.FERDA ÜLKER Türk Hemşireler Derneği Antalya Şube
    Başkanı*
     
     
     
    *Hem.MERAL DÖLEK. Medical Park. Acil Hemşireliği Derneği Başkanı. Acil
    Hemşiresinin Yasal Sorumluluğu*
     
     
     
    *Doç.Dr.FATMA CEBECİ Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi cerrahi
    hastalıkları hemşireliği a.d Hemşirelik Uygulama Alanlarında Malpraktis
    Örnekleri . sözel*
     
     
     
    *Doç.Dr.EMİNE EFE - Hem.FERDA ÜLKER- Uzm.Hem.EMİNE
    İLASLAN - Uzm.Hem.MÜNEVVER ERKUL*
     
    *Hemşirelerin Uygulama Alanlarında Karşılaştıkları Şiddet Durumları. sözel*
     
     
     
    *Hem.SONGÜL PİŞKİN. İlaç Uygulama Hataları ve Önlemede Hemşirenin
    Sorumluluğu sözel*
     
     
     
    *10.30- 10.45 ARA*
     
    *10.45- 11.30*
     
    *Oturum 12. Doç.Dr.ÖZEN KULAKAÇ Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi
    Kadın Doğum B.D Başkanı*
     
    *Dr.EMRAH DURAL. Adli Bilimler Enstitüsü. Sildenafil** Düzeylerinin,
    Pulmoner Arteriyel Hipertansiyon Hasta PlazmalarındaKromatografik
    YöntemLe Belirlenmesi
    ve "Bitkisel Kökenli" Ürünlerde İllegal Varlığının Araştırılması.*
     
    *Kim.YÜCEL DENER Sağlık Bakanlığı TİTCK Daire Başkanı . Tükürükten
    Uyutucu,Uyuşturucu Analizleri.*
     
     
     
    *Prof.Dr.GÜROL CANTÜRK - Dr.SÜNDÜZ ADIYAMAN -* *Dr.EMRAH EMİRAL*
     
    *" Fenilketonüri-Tıbbi Malpraktis İddiası: Olgu Sunumu "*
     
     
     
    *11.30-11.45 ARA*
     
     
     
    *11.45-12.30 Oturum 12. Uzmanına Sorun*
     
    *Oturum Başkanı:Prof.Dr.MUHARREM ÖZEN. Ankara Üniversitesi Hukuk Müşaviri*
     
     
     
    *Uzman: Prof.Dr.YENER ÜNVER Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı -
    Kongre Eş Başkanı*
     
     
     
    *12.30-13.30 YEMEK ARASI*
     
     
     
    *13.30 Sosyal Program*
     
    *Yat ve/veya Köy Turu (Opsiyonel)*
     
     
     
    *4 Mayıs 2014 Pazar *
     
    *Günübirlik RODOS GEZİSİ (Opsiyonel)*
     
     
     
    *Saatlere uyulması hususunda hassasiyet ricasıyla*
     
     
     
     
     
    *Düzenleme ve Bilimsel kurul*
     
    *Prof.Dr.İlyas Doğan YÖK Denetleme Kurulu Başkanı- Gazi Üniversitesi Hukuk
    Fakültesi*
     
     
     
    *Prof.Dr.Metin Feyzioğlu. Türkiye Barolar Birliği Başkanı*
     
     
     
    *Prof.Dr.Erkan İbiş. Ankara Üniversitesi Rektörü*
     
    *Prof.Dr.Hakkı Gökbel. Selçuk Üniversitesi Rektörü*
     
    *Prof.Dr.Murat Doğan**. **Erciyes Üniversitesi Rektör Yardımcısı. Erciyes
    Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı.*
     
    *Prof.Dr.Mithat Kıyak. Okan **Üniversitesi** Rektör Yardımcısı *
     
     
     
    *Prof. Dr. Arzu Oğuz. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı.
    Karşılaştırmalı Hukuk ABD Başkanı, FİSAUM Müdürü*
     
     
     
    *Prof.Dr.**Çiğdem Kırca. **TOBB ETÜ Hukuk Fakültesi Dekanı.*
     
    *Prof.Dr.**Çağlar Özer. **Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı.*
     
    *Prof.Dr.Sacit Adalı. Anayasa Mahkemesi Önceki Üyesi - Turgut Özal
    Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı.*
     
    *Prof.Dr. Kamil Kumanlıoğlu. Ege **Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı.*
     
    *Prof.Dr. Dilek Özcengiz. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı.*
     
    *Prof.Dr.Enver Bozkurt. Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı.*
     
    *Prof.Dr.Şengül Hablemitoğlu**. **Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri
    Fakültesi Dekanı.*
     
    *Prof.Dr.Şakir Musayev. Azerbaycan Adli Tıp Kurumu Başkanı*
     
     
     
    *Prof.Dr.Nilgün Sarp. KKTC Lefke Avrupa Üniversitesi Sağlık Bilimleri
    Fakültesi Dekanı.*
     
    *Prof. Dr. Ali Şafak Balı Afyon Kocatepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
    Dekanı*
     
     
     
    *Prof.Dr. Osman Hayran Yeditepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi
    Dekanı*
     
     
     
    *Prof.Dr.Haydar Sur. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi
    Dekanı*
     
     
     
    *Prof.Dr.Adalat Hasanov. Azerbaycan Adli Tıp Kurumu*
     
     
     
    *Prof.Dr.Murat Dikmengil. Düzce Üniv Tıp Fakültesi - Trakya **Üniversitesi
    Tıp Fakültesi Önceki Dekanı.*
     
     
     
    *Prof.Dr.Nevzat Artık. Ankara Üniversitesi Gıda Enstitüsü Müdürü.*
     
     
     
    *Prof.Dr.Mehmet Ali Kılıçarslan. Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği
    Fakültesi Dekan Yardımcısı*
     
     
     
    *Prof.Dr. Yalçın Özkan. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Eczacılık Bilimleri
    Merkezi ve Farmasötik Teknoloji A.D Başkanı*
     
    *Prof.Dr. Göknur Aktay İnönü Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Önceki Dekanı
    - Türk Eczacılar Birliği Eczacılık Akademisi Adli Eczacılık Birim
    Koordinatörü -Türk Farmakoloji Derneği Klinik Toksikoloji Çalışma Grubu*
     
    *Prof.Dr. Tevfik Özlü . ** Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi
    Başhekimi. Türk Toraks Derneği Genişletilmiş Yönetim Kurulu Üyesi-
    Karadeniz Teknik Üniversitesi Hasta Hakları Uygulama ve Araştırma Merkezi
    (HAHUM) Müdürü.- Hasta Hakları ve Sağlıklı Yaşam Derneği (HAKSAY) Kurucu
    Üyesi ve Önceki Başkanı.*
     
    *Alb.Prof.Dr.Yavuz Sinan Aydıntuğ. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Diş
    Hekimliği Bilimleri Merkezi*
     
     
     
    *Prof.Dr.Erdem Özkara Dokuzeylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp A.D
    Başkanı - Dokuzeylül Üniversitesi Sağlık Hukuku Uygulama ve Araştırma
    Merkezi (SAHUM) Müdürü*
     
     
     
    *Prof. Dr. Cemil Kaya İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan
    Yardımcısı, İdare Hukuku Öğretim Üyesi*
     
    *Prof.Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir. **Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp
    Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı - **Türk Tıp Tarihi Kurumu Başkanı -
    Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Başkanı - Uluslararası Biyoetik Derneği,
    Asya Biyoetik Derneği üyesi. ISTAM (International Association for the
    Study of Traditional Asian Medicine) Derneği'nin konsey üyesi ve
    Uluslararası İslam Tıp Tarihi ve Uluslararası Tıp Tarihi Dernekleri'nin
    Türkiye Milli Temsilcisi.*
     
    *Prof.Dr.İsmail Balık. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon
    Hastalıkları A.D Başkanı*
     
     
     
    *Prof.Dr. Lale Karabıyık. Klinik Toksikoloji Derneği Y.K Üyesi - Gazi
    **Üniversitesi
    Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon A.D Anesteziyoloji Yoğun Bakım
    Bilim Dalı Başkanı*
     
     
     
    *Prof.Dr.Gürol Cantürk. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp A.D
    Başkanı*
     
     
     
    *Prof.Dr.Nezih Kök Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp A.D Başkanı-
    Tıp Hukuku Derneği Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi.- Erzincan Hukuk Fakültesi
    Önceki Dekanı*
     
     
     
    *Prof.Dr.Nesrin Çobanoğlu Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Etiği A.D
    Başkanı*
     
     
     
    *Prof.Dr.Saadet Ülker. Türk Hemşireler Derneği Genel Başkanı.*
     
     
     
    *Prof.Dr.Recep Akdur. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D
    Başkanı- TÜMÖD Başkan Yardımcısı.*
     
     
     
    *Prof.Dr.Osman Celbiş. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp A.D
    Başkanı*
     
     
     
    *Prof.Dr. Refia Palabıyıkoğlu. Ufuk Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı*
     
     
     
    *Prof.Dr.Kadriye Buldukoğlu. Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi
    Psikiyatri A.D Başkanı.*
     
     
     
    *Prof.Dr. Kadircan Keskinbora **Göz Hastalıkları ve Tıp Tarihi ve Etiği
    Uzmanı.* *Bahçeşehir Ü. Tıp Fakültesi*
     
     
    Prof.Dr.Ünal Kuzgun. TODBİD (Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği
    sağlık Hukuku Kurulu Başkanı
     
     
     
    *Prof.Dr. Bahar Boydak. Ege Üniversitesi Fakültesi İç Hastalıkları A.D -
    Acil Tıp A.D Önceki Başkanı*
     
     
     
    *Prof. Dr. Muharrem Özen. **Ankara Üniversitesi Hukuk Müşaviri. - Ankara
    Üniversitesi Hukuk Fakültesi.*
     
     
     
    *Prof.Dr.Nevzat Alkan. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli
    Tıp A.D -Adli Bilimciler Derneği*
     
     
     
    *Prof. Dr. Havva Karagöz. **Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi*
     
     
     
    *Prof.Dr.Pervin Somer. Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi*
     
     
     
    *Prof. Dr. Yusuf Büyükay. Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk
    Bölümü Öğretim Üyesi.*
     
     
     
    *Prof. Dr. Recep Akcan, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Usûl ve
    İcra- İflâs Hukuku Öğretim Üyesi*
     
     
     
    *Doç.Dr. Yalçın Büyük. Adli Tıp Kurumu Başkanı.*
     
     
     
    *Doç.Dr. Fatih Yağmur.

     

    "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de> Feb 14 01:20PM +0100  

    Sayın TARCAN’ın dün paylaştığım yazısında eksik olan „ÖNEMLİ bir NOT“la
    birliklte yazıyı bir kez daha paylaşıyorum..
     
    Aydoğan Kekevi
     

     

     
    -----Ursprüngliche Nachricht-----
    Von: Haluk TARCAN [mailto:haluk...@haluktarcan.com]
    Gesendet: 14 Şubat 2014 Cuma 02:24
    An: Haluk TARCAN
    Betreff: E-posta gönderiliyor: 1915 öncesi Emeniler
     

     
    Bir önce gönderdiğim yazını sonunda çıkmamış olan bu önemli not ile yazıyı
    yeniden gönderiyorum iy geceler halûk Tarcan
     

     

     
    1701/1'den 1922'ye kadar Ermeni Sorunu
     
    Saygılarla
     
    Halûk Tarcan
     
    ERMENİ İDDİALARI TARAFSIZ HUKUK VE ADALET KARŞISINDA DAİMA MAHKÛM OLMUŞTUR
     

     
    Tarih sırasına göre Ermeni sorununun doğuşu ve iki hukukî mağlubiyetinin
    çok kısa özeti:
     
    1. 1701/1702… 14. Lui, Orta Asya’nın limanları sayılan Adana, Mersin ve
    İskenderun’a sahip olmak için burada yaşayan değişik mezheplerdeki
    Ermenilerin katolikleştirilmesi ve ileride bir küçük Ermenistan kurulması
    projesini başlatır.
     
    2. 1779… Ruslar’ın himayesinde bir Ararat Prensliği projesi (Türk
    Tarihinde Ermeniler, 9 Eylül Üniversitesi Yayını, İzmir 1983)
     
    3. 1780… Katolik Ermeniler tarafından Zeytun suikastı: Ermenilerin
    vergilerini ödemeleri için gelen Maraş Valisi Ömer Paşa’nın öldürülmesi…İlk
    silâh patlamıştır. Zeytun isyanları: 1782-1808….Bu isyanlar, 1922’ye kadar
    tekrarlanmıştır.
     
    (Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası - Osmanlı ve Sovyet Belgeleriyle Ermeni
    Mezalimi, H.K.Türközü, TKAE Ank.1982)
     
    4. 1876… Patrik Nerses İngiliz Büyükelçisi Henri Elliot’a Batı’nın ilgisini
    çekmek üzere her an isyana hazır olduklarını bildirir.
     
    5. 1878… Ayastefanos… Ruslar Yeşilköy’e kadar gelirler; Ermeni sorunu
    uluslararası platforma taşınır.
     
    6. 1890-1908… Ülke çapında ilk organize isyanlar... Van; isyan,
     
    katliam ve yıkım… Sasun isyanları, vb..
     
    • 1895,28 Temmuz… İngiliz Büyükelçisi Londra’ya bildirir: Ermenilerin,
    Batı’nın ilgisini çekmek için, Türkleri katliam yapmaya sevkedecek geniş
    çapta isyan, yıkım kararı aldıklarını bildirir. (Foreign Office 424/426
    s.205/206-K.Gürün)
     
    • 22 şehirde isyan edip yıkım, yağma, öldürmeler… 29 Eylül 1895’ten 3
    Aralık 1895’e kadar sürer.
     

     
    7. 1914… Ermeni çetelerinin artık Batı’nın dikkatini çekmek için değil,
    Doğrudan yerel ve toplu öldürmeye girişmeleri ile Türk Soykırımı fiilen
    başlar
     
    • 1915 Rus-Osmanlı savaşının başlamasıyla Rus ordusundaki 150 bin Ermeni
    askeri yıkma, yakma, ırza geçme ve katletmeye devam eder
     
    • 22 Nisan 1915… Türk Soykırımı hâline dönüşen bu Ermeni komitacılarının
    cinayetlerine dayanamayan Osmanlı Hükûmeti tutuklama kararı alır
     
    Durum, Hukuksal değerdeki belgelerle tüm dünyaya anlatılacaktır
     
    • Patrik Eçmiadzin tutuklama kararını ABD Başkanı Wilson’a “Ermeni
    Soykırımı başladı” diye bildirir (USNA, M53/43, 876.4016/591 s.651-K.Gürün)
     
    • ABD Büyükelçisi ise, esas suçlular, tutuklanmış olanlardır diye
    Washington’a telgraf gönderir
     
    • Devamında zorunlu göç kararı alınacaktır
     

     
    Ermeniler, 1915 yılı öncesinden asla söz etmezler ve bütün dünyayı 24 Nisan
    1915 kararını, “hiçbir şeyden haberi olmayan masum Ermenilere uygulanacak
    Soykırım kararı” diyerek aldatırlar.
     
    8. Ermeni terörü Rus kuvvetlerinin ilerlemesi ile Türk kıyımı hâlinde devam
    eder.
     
    9. 1917… Rus İhtilâli ile Rus ordusunun kontrolünden çıkan Ermeni
    Komitacıları geniş çapta kıyım yaparlar.
     
    10. Osmanlı ordusunun kendini toparlaması ve geri çekilen Ruslar’dan kalan
    yerleri geri almaya başlaması üzerine sonlarının geldiğini anlayan Ermeni
    komitacıları Osmanlı ordusunun önünden kaçarken katliamlara vahşice devam
    ederler, bu cinayetler 1922 İzmir’in alınışına kadar devam eder
     
    11. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda İngilizler uluslararası bir
    mahkemede Osmanlı İmpratorluğu’nu soykırımı ile mahkûm etmek istediler.
    İstanbul’un İngilizler tarafından işgalinde İngiliz hukukçuları, Patrik
    Zaven efendi ile işbirliği yaparak soykırımı zanlılarını Malta adasına
    sürdüler
     
    • 110 bin belgeyi içeren Osmanlı arşivlerini didik didik aradılar
     
    • Sonuçta, İmparatorluğun Ermeni Soykırımı kararı almış olduğuyla
    ilgili bir tek belge bile asla ortaya çıkmadı ve Ermenilerin iddialarının
    İkinci elden ve söylenti seviyesinde kalıp hukukî hiçbir değeri olmadığını,
    1921 tarihli bir rapor ile Londra’ya bildirdiler
     
    • Malta sürgünleri yurda döndüler
     

     
    Ermeni komitacılarının ORLY Hava Meydanı’nda yaptıkları suikast nedeniyle
    SEVR şehrinde 1985’te açılan davada SEVR mahkemesi
     
    • Ermenileri, büyük tarihçileri Ternon, Challiand ve Carzou
    tarafından öne sürülen iddiaların
     
    • İkinci elden ve söylenti seviyesinde kalıp, hukukî
     
    değeri olmadığı kanaatına vararak
     
    • Türklerin Soykırımı kararı almamış olduklarına hükmetmiş,
     
    • Ermeni teröristleri 5 - 7yıl vb.. hapse mahkûm etmişlerdir.
     
    Sonuç: Ermenilerin tarafsız adalet karşısındaki iddialarının söylenti ve
    ikinci derecede kalan iddialar olması nedeniyle
     
    • Hukuk karşısında ikinci,
     
    • dava sonucu olarak ilk mağlubiyetleridir.
     
    Türkler soykırımı kararı almamışlardır... Bu karar Ermeni iddialarının
    Hukuken mahkûm edilmesidir.
     
    Not .”Ermeniler” kelimesi bir deyim olarak kullanılmışlardır. İmparatolukta
    sadakatleri ve çalışkanlıklarıyla tanınmış, Osmanlı Kültürüne sanat ve
    zenaatlarıyla katkıda bulunmuş Millet-i Sadıka sıfatını almışlar aralarında
    vezir, Büyükelçi, konsolos, geneldirektör saviyesine kadar yükselmiş olan
    Ermeni halkının tümü demek değildir. Komitacılar ile Dış kuvvetlerle
    işbirliği yapmış ve eli silâhlı olarak isyan etmiş kıyım, yıkım yapmış
    kişiler söz konusudur.,
     

     

     
    Bu davada başta
     
    • Büyükelçi Kâmuran Gürün’ün Ermeni Dosyası, Süreyya Yücel – Şinasi
    Orel’in Talât Paşa’nın Telgrafları, Bilâl Şimşir’in Ermeni Sorununun
    Tarihsel Özeti, Prof.E. Feigl’ın Bir Terör Efsanesi başvurulan yayınları
    oluşturur.
     
    • Prof. M.Soysal, Pof. Sina Akşin, Prof. H. Köni, Prof. Avedis
    Hacınlıyan, Prof. Türkkay Ataöv dinlenmişlerdir.
     
    • Okunacak çok önemli bir öteki eser Şükrü Server Aya’nın, “Soykırım
    Tacirleri Ve Gerçekler” kitabıdır - Derin Yayınları 2009. Bu kitapta Ermeni
    iddiaları sadece Batı kaynaklarına dayanılarak çürütülmüştür.
     

     
    Halûk Tarcan (CNRS-Paris)

     

    "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de> Feb 14 01:28PM +0100  

    MUSTAFA YILDIRIM
     
    USA - ACYPL YILDIZLARI ve CHP ve BEŞİKTAŞ..
     
    Kemal Kılıçdaroğlu, 2014 belediye başkan adaylarını seçerken gençleri öne
    çıkardığını belirtiyor; ama belki de o gençlerin bazıları yola çoktan mı
    çıkmışlardır.
     
    “Ortağın Çocukları” kitabının 2010 basımından bir bölümü sabrınıza sığınarak
    özetliyorum:
     
    II. Dünya Savaşı’nın ardından ABD, bir yandan Marshall Fonu aracılığıyla
    parasal destek oluştururken öte yandan ordusunun bir bölümünü Avrupa’da
    bırakmış ve daha sonra NATO ile ortak cepheyi sağlamlaştırmıştı. Siyasal
    ortamı da boş bırakmak istemeyen ABD, yalnızca kirli operasyonlarla
    gelişmeleri denetim altında tutmakla yetinemezdi; ülkelerin yönetimine aday
    olabilecek gençlerle ilişki kurulmalıydı. 1966’da her ülkede kabul görecek
    bir adla ACYPL (Amerikan Genç Siyasal Liderler Konseyi) kuruldu ve
    çalışmalarına NATO yan kuruluşu Atlantik Konseyi bürosunda başladı.
     
    ABD Dışişleri bu örgütle ilişkisini, “Her yıl Yurttaşlar Değişim Bürosu ile
    ACYPL program önceliklerini saptar ve uygun görülen 20-25 projenin
    [ülkelerde girişimin] uygulanmasını düzenler. Bakanlık ve ACYPL’nin
    çıkarları arasındaki denge özel karakter taşır” diyerek açıklıyor ve
    ekliyor:
     
    “ACYPL 90’dan fazla ülkeyle değişim programları gerçekleştirdi; birkaç bin
    üyeli bir dünya çapında şebeke kurdu; üyelerin büyük bölümü ABD’de ve
    dünyanın öteki ülkelerinde etkili konumlara geldiler.”
     
    Her yıl 100’e yakın kişiyi ABD’ye ve hedef ülkelere taşıyan ACYPL, ABD
    Dışişleriyle birlikte ülkelerde kendilerine “dost ve ömür boyu üye” kabul
    edilen kişilerden oluşan öbekler oluşturdu. Örgütün çalışmalarına katılan
    ABD vatandaşlarından 100’e yakını da eyaletlerde, devlette, siyasal
    partilerde, Başkanlık özel bürolarında önemli görevlere geldiler; Kongre’ye
    seçildiler, üçü bakan, ikisi büyükelçi ve yedisi vali oldu. ACYPL ömür boyu
    üyeleri öteki ülkelerde de devlet üst yönetimlerine, bakanlıklara,
    başbakanlıklara yükseldiler.
     
    İdeal adaylar Amerika’da
     
    Sivil Örümcek Ağı resmi merkez kuruluşu NED ile çalışan ARI Derneği de
    gençliği örgütlemede Türkiye temsilcisi oldu ve ACYPL için seçilmiş ekipleri
    Amerikalılara tanıtmak için Washington’a götürdü. İlk ekipte ARI Derneği
    yöneticileri Filiz Katman, Aytuğ Atahan, Sarp Tiryakioğlu “Escort olarak"
    görevliydiler. Seçilen beş kişi medya-siyaset temsilcisiydi: CNN Türk
    muhabiri Ayşen Atasir, AKP İstanbul yöneticisi İsmail Kaan, DYP Afyon İl
    Başkanı Gültekin Uysal, Leiden Üniversitesi öğrencisi Hayim Behar. Kısa
    sürede ekipler ekipleri izledi. Götürülenlerden bazıları:
     
    Ayça Akpek: SHP [Sosyal Demokrat Halk Partisi]
     
    Murat Yalçıntaş: İTO [İstanbul Ticaret Odası.]
     
    Zeynep Karahan Uslu: AKP Halkla İlişkiler Başkan Yardımcısı ve İstanbul
    Milletvekili.[i]
     
    Burhan Kayatürk: Kimlik Mağazaları yöneticisi, AKP Ankara Milletvekili.
     
    Özlem Gürses Tatar: Gazeteci, TV programcısı.
     
    Çağrı Erhan: Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM)
    yöneticisi.[ii]
     
    Ümit Ertuğ Kumcuoğlu: Chase Manhattan Bank Temsilcisi, Kıraça Holding ve ARI
    Derneği yöneticisi.[iii]/[iv]
     
    Amerika’ya “geleceği parlak” siyasi denilerek götürülenlerden en başarılısı
    o zamanlar genç bir avukat olan Murat Hazinedar, CHP yöneticisiydi. Mustafa
    Sarıgül’le birlikte CHP’den disiplin kararıyla uzaklaştırıldı. Sarıgül’ün
    danışmanı oldu ve Sarıgül’ün Türkiye Değişim Partisi kurucuları arasına
    katıldı.
     
    İlişkilerini iyi değerlendiren Murat Hazinedar, ARI Derneği ile birlikte
    ACYPL üyesi Amerikalıları 2010’da Ordu kentine getirdi; onları Vali Orhan
    Düzgün ve çeşitli kuruluşlarla tanıştırdı.[v] (Ortağın Çocukları, 3. Basım,
    s. 136-140’dan)
     
    Murat Hazinedar sonunda muradına erdi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nca CHP’nin
    kalesi olarak görülen Beşiktaş ilçesinin Belediye Başkan adaylığına atandı.
     
    Murat Hazinedar’ın yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, F tipi TUSCON’la
    okyanusu aşıyor “onlara laikliği anlattım” diye geçiştiriyor. CHP Yerel
    Yönetimler sorumlusu Gökhan Günaydın Washington’da F tipi Rumi Forum’a
    giderek CHP’yi tanıtmaya çalışıyor…
     
    Ayni dönemde Hazinedar’ın eski başkanı Mustafa Sarıgül, Faruk Loğoğlu ve
    Richard William Murphy ile yemek masasında liderliğini pekiştiriyordu.
     
    Her adım doğru atılıyor. CHP vekili ve parti yöneticisi Loğoğlu, Türkiye’den
    “ümit vaat eden” genç lider adaylarını belirleyen örgütün seçici
    kurulundaydı. Murphy de istihbaratçıların, şirket temsilcilerinin, devlet
    adamlarının, akademisyenlerin kuruluşu CFR’nin patronlarındandır .
    Anımsanacaktır ki CFR, ABD dış politikasını belirleyen en güçlü örgüttür.
    (CFR ve Cumhurbaşkanı, RP ilişkileri için bkz. Sivil Örümceğin Ağında)
     
    CHP’de “Turuncu Devrim yaptık” diyen yüce yönetici Gürsel Tekin, 13 Eylül
    2013’te CHP’ye getirilen ACYPL üyesi Amerikalılara birer CHP altın rozeti
    takmıştı.
     
    Ordu’dan Beşiktaş’a getirilen ACYPL üyesi belediye başkan adayının bahtı
    açık ve sonraki aşama ülke liderliğidir. Zaten bu devirde onca yerli-yabancı
    emek boşa gidemez! Gürsel Tekin, Eylül 2013’te CHP’ye getirilen ACYPL üyesi
    Amerikalılara birer CHP altın rozeti takmıştı.
     

     
    Aslına bakarsanız Amerikan önderleriyle fotoğraf çektirenler ülkemizde hep
    pirim yapmıştı ve şimdi de öyle!
     
    Şimdi, yandaşların gönlü hoş olsun diye kitaplarda yazdıklarımı inkâr etmek
    mi gerekiyor?!
     
    11.2.2014
     
     
    _____
     
    [i] Zeynep Karahan Uslu, ACYPL ‘Uluslararası Seçkin Üyeler’ listesine girdi.
     
     
    [ii]Çağrı Erhan, 2007’de DP Ankara milletvekili adayı oldu.
     
    [iii] Ü. Ertuğ Kumcuoğlu, eski bürokrat, büyükelçi ve cumhurbaşkanı
    danışmanı, DSP ve MHP Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun oğludur.
     
    [iv] ACYPL konuklarından Burhan Kayatürk, Özlem Gürses, Murat Hazinedar,
    Ayça Akpek ve ARI’dan Ahmet Şavkın ve ARI Yöneticisi Ural Aküzüm ve Cüneyt
    Yüksel (AKP MV), o günlerde Washington’a Cumhurbaşkanı olarak ilk kez gelen
    Abdullah ‘Cumhur’ Gül ile de görüştüler.
     
    [v] Murat Hazinedar, Kemal Kılıçdaroğlu ekibi 2010’da CHP’ye egemen olunca
    “CHP’de bir lider değişimi” olduğunu ve kendisin de CHP’ye çağrılması
    gerektiğini ileri sürdü. Hazinedar ve ARI tarafından Ordu’ya getirilen ACYPL
    üyeleri için bkz. Ortağın Çocukları, 3. Basım. NED çekirdek örgütü CIPE ile
    yürütülen işadamları değişim programını da desteklemiş ve 14 işadamı Mayıs
    2010’da Amerika’nın yolunu tutmuştu. CIPE için bkz. Sivil Örümceğin Ağında

     

    DES Genel Merkezi <des.gen...@gmail.com> Feb 14 02:44PM +0200  

    *İşsiz Öğretmen Sayısı Artacak!*
     
     
     
    *Dershanelerin kapanmasıyla birlikte buralarda çalışan 50 bin civarındaki
    öğretmenle birlikte, yıllardır atanmayı bekleyen 300 bin işsiz öğretmen
    adayının Milli Eğitim Bakanlığınca istihdam edilebilmesinin biran önce
    formüle edilmesi gerektiğini söyleyen Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES)
    Genel Başkanı Gürkan Avcı, "Hâlihazırda atanmayı bekleyen ve işsiz kalacak
    olan öğretmen sayımız 350 bin civarında ve bu sayıya her yıl 50 bin yeni
    mezun katılıyor. Türkiye, İzlanda'nın nüfusundan daha fazla olan işsiz
    öğretmen sorununu pratik ve nesnel formüllerle çözmesi gerekiyor" dedi.*
     
     
     
    *225 BİN EMEKLİLİĞİ GELMİŞ ÖĞRETMEN VAR!*
     
    *DES Genel Başkanı Gürkan Avcı, "Emekliliği hak etmiş 225 bin civarındaki
    öğretmenimizin özlük ve mali haklarında yapılacak birtakım destekleyici
    düzenlemelerle, emekli maaşlarında sağlanacak iyileştirmelerle emekli
    olmaya teşvik edilebilir. Bu sayede hali hazırdaki 300 bin atanamayan
    öğretmenimizle birlikte dershanelerin kapanmasıyla işsiz kalacak 50 bin
    civarındaki öğretmenimize istihdam alanı açılmış olur" dedi. *
     
     
     
    *ÖĞRETMENLER EMEKLİ OLMAK İSTEMİYOR!*
     
    *Öğretmenlerin ek göstergelerinin düşük olması ve emekli olduklarında
    ellerine geçen maaşın yarı yarıya azalması nedeniyle emekli olmak
    istemediklerini dile getiren Gürkan Avcı, "Son yıllarda özellikle ekonomik
    nedenlerle toplam öğretmen sayısının 100'de biri ancak emekli oluyor.
    Emekliliği gelmiş öğretmenlerimiz mutlu emeklilik hayatına
    kavuşturulmalıdır" dedi.*
     
     
     
    *ÖĞRETMENLERİN EK GÖSTERGESİ 3600 OLMALIDIR*
     
    *Yeni atanan öğretmen ile emekliye ayrılan öğretmen sayıları arasında
    yıllar geçtikçe oransal bir çarpıklık oluşmaya başladığına dikkat çeken
    Avcı, Bunun nedeni öğretmenlerin emekli olduğunda maaşların azalmasından
    kaynaklanmaktadır. Bu sorun ve sıkıntının çözümü öğretmenlerin ek
    göstergelerinin 3600'e yükseltilmesidir" değerlendirmesini yaptı.*
     
     
     
    *ÖZEL OKUL ORANI YÜZDE 10'A YÜKSELTİLMELİ*
     
    *Resmi ağızlar tarafından yapılan açıklamalara göre Milli Eğitim
    Bakanlığı'nın 120 bin öğretmen açığı bulunduğunu söyleyen Avcı, sözlerini
    şöyle sürdürdü: Özellikle ihtiyaç duyulmayan alanlarla ilgili kimi eğitim
    fakültelerinin kontenjanları azaltılmalı, kimileri ise kapatılarak, ihtiyaç
    duyulan alanlara yönlendirilmelidir. Gençlerimizin işsizliğe, umutsuzluğa
    mahkûm edilmemesi için hızla adımlar atılmaya başlanmalıdır. Atanmayı
    bekleyen öğretmen adaylarının istihdamını sağlayacak diğer alternatif bir
    formülde; halen yüzde 3'lerde seyreden özel okulculuğun hükümetçe daha
    fazla desteklenerek yüzde 10 seviyelerine yükseltilmesi ve atanamayan
    öğretmenlerin buralarda istirhamının sağlanması yoluyla olacağı gerektiğine
    inanıyoruz.*

     

    "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de> Feb 14 10:59PM +0100  

    Aydoğan KEKEVİ
     
    Seçimlere bir fırt kala..
     
    ya da
     
    y-CHP nereye?!
     

     
    Belediye seçimlerine şunun şurasında bir fırtlık zaman kaldı.
     
    Ama “Ana Muhalefet“teki aday kargaşası sürüyor.
     
    Bunda tabii ki “biatçı” olmamanın; “her önüne konulana parmak kaldırmama”nın
    etkisi de büyük.
     
    Ama sadece bu mu?
     
    * * *
     
    Ara sıra yazdığım yazılardan beni tanıyan dostlar bilirler “parti”
    “particilik” gibi bir kaygım yoktur.
     
    Bu nedenle ne doğrudan bir partiyi över ne de yererim.
     
    Bu, partili olmamamdan; partilerin iç işleyişlerini, neyi neden
    yaptıklarını, hangi kararı neden aldıklarını bilemememden, dolayısıyla da
    uzaktan gazel okuyup haksızlık yapmaktan çekinmemden kaynaklanan ilkesel bir
    tutumdur..
     
    Onun için sizden bu yazıyı parti veya CHP karşıtı bir yazı olmaktan öte
    genel anlamda “Cumhuriyeti Kuran İrade”nin partisindeki “Mustafa Kemal’
    karşıtlığı”na; “haksızlığa” ve “tutarsızlığa isyan” olarak
    değerlendirmenizi rica ediyorum...
     
    * * *
     
    Yazıyı da önceki gün yazdım bu arada “boş vermek”le “boş vermemek”arasında
    gidip geldim.
     
    Sonunda bunu, yani “eleştiri” yap(a)mazsak şu 11 yıllık AKP iktidarı
    süresince yaşadığımız o “iktidar biatçıları”ndan ne farkımız kalacak?”
    düşüncesi ağır bastı.
     
    * * * * *
     
    Önümüzdeki “Belediye Seçimleri” öncesindeki y-CHP’de yaşanan Sn.Nasuh
    Mahruki olayı da dahil şu son “aday kaosu” türünden olayları; ve de yine
    y-CHP’nin son 11 yıldır Türkiye’de yaşananlara, gelişmelere dönüşümlere
    fazla kontra olmayan; “light” muhalefetini; ve buna paralel yeni
    “üyeler”ini; “Yönetim kurulları”ndaki ve özellikle “Merkez Yönetim
    Kurulu”ndaki değişiklikleri vb. kavrayabilmek, daha iyi “değerlendirebilmek”
    ancak onu yine aynı şekilde “11 yıllık gelişmelere fazla kontra olmayan bir
    düşünce ve varsayım zemini” üzerine oturtmadan anlayabilmek yorumlayabilmek
    mümkün değil.
     
    Evet“mantik akıl ve realite dışı” olarak gördüğümüz bu gelişmeleri, 11
    yıldır yaşananları muhalif cepheden bakarak başka türlü kavrayabilmek
    imkansız.
     
    Bu da ancak yine aynı kriterlerle; aynı göz ve aynı “BOP” gözlüğüyle bakıp
    değerlendirebilmekle mümkün...
     
    * * *
     
    Durum; CHP’deki “yenileşme”yle birlikte başlayan, taa başından beri
    yaşananlar; kargşa; yapılan hatalar dizisi bize böylesi bir kargaşanın
    ancak “Bilinçli bir kaos” mümkün olabileceğini gösteriyor..
     
    Çünkü y-CHP’de yaşananlar ülkeyi AKP iktidarından ve AKP zihniyetinden kendi
    kuruluş ilke ve ülküsü doğrultusunda, kuruluş iradesine bağlı kalarak, kendi
    öz gücüne güvenerek aydınlığa kavuşturmayı amaçlayan bir partinin sorumlu
    davranışını çağrıştırmıyor.
     
    Bugün artık sadece parti veya kurum olarak değil, ülke olarak da; aklın
    mantığın ve realitenin sıfırlandığı; “olağandışılığın” ve akıldışılığın
    eğemen olduğu; her türlü etik kaygısından çok uzak bir nokta da
    bulunduğumuzu düşünüyorum..
     
    Yani onlara en çok ihtiyacımızın olduğu bir noktada..
     
    * * *
     
    Her sorumlu yurttaşın üzülerek gördüğü, içi yanarak kabullendiği bu noktada
    insan ister istemez “Acaba gök katından bir yerlerden bunlara söz verildi;
    bunlar da o yerlere söz mü verdiler?” diye düşünmeden ve sormadan edemiyor;
    bunlara “Yeterki siz Atatürkçü aday sayısını sınırlı tutun, ağırlığınız
    şimdiye kadar (11 yıldır) olanları yıkmak değil, özünü korumaktan,
    aşırılıklarını yontmaktan, biraz da tamirattan yana olanlardan oluşsun,
    gerisine karışmayın” denmiş olabilir mi?..
     
    Evet acaba bunlar da bunun verdiği güven, rahatlık ve kaygusuzluk içinde
    olduklarından mı bu kadar sere serpe “Fransız”ca davranıyorlar?....
     
    Çünkü “Bu kadar çarşafa dolandırmak ancak kasıtla mümkündür.”
     
    Aydoğan KEKEVİ 11/14.02.14

     

    "T. C. - Nihal Gülbahar " <nihalg...@gmail.com> Feb 15 03:06AM +0200  

    [?][?][?]
     
    *Hem de anlayacağı dilden!*
     
    [image: Gömülü resim için kalıcı bağlantı]
     
     
     
     
    --
    *NE MUTLU "TÜRK'ÜM" DİYENE !*
    Mustafa Kemal ATATÜRK
     
     
     
     
    "*Dünyada her millet, icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine
    ortak sayılır.*"
    Mustafa Kemal ATATÜRK

     

    "KERİM ÖZBEKLER" <kerimoz...@gmail.com> Feb 15 04:58AM +0200  

    EKMEK KONULU 17.ŞİİR YARIŞMASI BAŞLADI VB. DUYURULAR...
     
    KERİM ÖZBEKLER
    GAZETECİ-YAZAR-ŞAİR
     
    16 ŞUBAT 2014 PAZAR GÜNÜ, SAAT.10.30'DA;HUNAT HATUN MEDRESESİ, TENNURİ
    CADDESİ-KAYSERİ ADRESİNDE, TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ KAYSERİ ŞUBESİ VE
    KAYSERİ BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYESİ'NİN İŞ BİRLİĞİ İLE 3.KEZ OKUR YAZAR OKULU
    AÇILACAKTIR. BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYESİ'NİN KATKILARI İLE YÜRÜTÜLECEK OLAN
    PROĞRAM, MAYIS SONUNA KADAR DEVAM EDECEKTİR. PAZAR GÜNÜ AÇILIŞI YAPILACAK
    OLAN PROĞRAM'IN DEVAMI CUMARTESİ GÜNLERİ, SAAT.10.00'DA
    GERÇEKLEŞTİRİLECEKTİR.
    GENÇLERİN-ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ ÖPRENCİLERİ İLE
    ÖĞRETMENLERİN ÜCRETSİZ OLARAK SÜRDÜRÜLECEK BU PROĞRAMA İŞTİRAK ETMELERİ
    İSTENMEKTEDİR, DERSLERE İŞTİRAK EDECEK KİŞİLERE. DERS VERECEK
    ÖĞRETMENLERİN+EĞİTİCİLERİN+YAZARLARIN KİTAPLARI ÜCRETSİZ OLARAK
    VERİLECEKTİR-DAĞITILACAKTIR, AÇILIŞ PROĞRAMI İSE AŞAĞIDA Kİ ŞEKİLDE
    UYGULANACAKTIR;
    1. TYB Kayseri Şube Başkanı Ahmet İlhan'ın konuşması,
    2. Büyükşehir Belediyesi Kültür ve sosyal İşler Daire Başkanı Oktay
    Durukan'ın konuşması,
    3. Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Atabey Kılıç'ın ilk
    yönlendirme dersini vermesi,
    4. Kursiyerlere sonraki hafta ders verecek olan yazarın kitabının verilmesi.
    İLGİLENENLERE, ÖNEMLE DUYURULUR.
     
    1-2 MART 2014 TARİHLERİNDE;ISPARTA BELEDİYESİ KÜLTÜR SİNEMASI-ISPARTA
    ADRESİNDE, ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI EDEBİYAT VE SANAT BULUŞMASI ETKİNLİĞİ
    YAPILACAKTIR. ÇUKUROVA EDEBİYATÇILAR DERNEĞİ (ÇED)-KAYSERİ ŞAİR YAZAR VE
    EDEBİYATÇILAR DERNEĞİ (KAYSEDER)-BATI TRAKYA TÜRKLERİ ARAŞTIRMA DERNEĞİ
    (BATTAM)-BURSA AŞIKLAR ŞAİRLER DERNEĞİ (AYŞAD)-ANKARA BİRLEŞEN YÜREKLER
    DERNEĞİ-SİVAS YAZARLAR VE ŞAİRLER DERNEĞİ (SİYŞAD)-TÜRKMENELİ VAKFI-YOZGAT
    ŞAİRLER YAZARLAR DERNEĞİ (YOŞAYBİR-DER)-ISPARTA ZEKİCE KÜLTÜR SANAT
    EVİ-ANTALYA AVRASYA KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYAT DERNEĞİ (ASKED) SAHİL KİTAP
    YAYINLARI VE ANTALYA SANAT DERGİSİ YÖNETİCİLERİ-ÜYELERİ BU ETKİNLİKTE YER
    ALACAKLARDIR. ETKİNLİK ISPARTA BELEDİYESİ KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ
    TEL.0-246-2116143 ISPARTA TARAFINDAN ORGANİZE EDİLMİŞTİR, İLGİLENENLERE
    ÖNEMLE DUYURULUR.
     
    9 MART 2014 PAZAR GÜNÜ, SAAT.14.00-17.00 ARASINDA;KAYSERİ İL ÖZEL İDARESİ
    TİYATRO SALONU-GÜLTEPE MAHALLESİ, MUSTAFA KEMAL PAŞA BULVARI, ÖZÜM SOKAK,
    NO.18 MELİKGAZİ-KAYSERİ TEL.0-352-2355618 ADRESİNDE, GÜRHAN OLCAYTÜRKAN
    ŞİİR DİNLETİSİ YAPILACAKTIR. BU ETKİNLİĞİ İSTEYEN HERKES ÜCRETSİZ OLARAK
    İZLEYEBİLİR, ÖNCEDEN İRTİBAT KURMAK İSTEYENLER AŞAĞIDA Kİ TELEFON
    NUMARASINI KULLANABİLİRLER:METİN ÖZÇİMEN-TEL.0-505-8170599, İLGİLENENLERE
    ÖNEMLE DUYURULUR.
     
    ***************************************************************************************
     
    EKMEK ÖDÜLLÜ 17.ŞİİR YARIŞMASI'NDA 11 ŞAİRE ÖDÜL VERİLECEK...(SON KATILIM
    TARİHİ.13 NİSAN 2014.PAZAR)
     
    KERİM ÖZBEKLER
    GAZETECİ-YAZAR-ŞAİR
     
    Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın destekleyip, tescillediği ve Osmaniye
    Ozanlar Şairler Yazarlar Derneği Yöneticileri tarafından organize edilen
    17.geleneksel ekmek ödüllü şiir yarışması başladı. Yarışmaya katılmak için
    yapılan açıklama, aşağıda ki şekildedir;
     
    YARIŞMAYA KATILMA KOŞULLARI;
    1. Şiirin konusu serbesttir. Yarışmaya en fazla 3 şiir gönderebilirsiniz.
    2. Yarışmaya kendi yazmış olduğunuz şiir veya şiirlerinizle
    katılabilirsiniz.(Kendinize ait olmayan bir şiirle katılmanızın
    belirlenmesi durumunda) dereceye girseniz bile, olayın anlaşılması
    durumunda koşullara uyulmaması nedeniyle ödülünüz iptal edilir.
    3- Yarışmamız;Şiir okuma değil, şiir yazabilme olarak anlaşılmalıdır.
    4 -Şiirlerinizin altına gerçek isminizi değil;Kullanacağınız Rumuz ile
    birlikte yaşınızı da belirtmelisiniz. Ayrı bir kağıtta ise;Şiir veya
    şiirlerinizin ismi-isimleri, RUMUZ'unuz, gerçek adınız ve soyadınız, açık
    adresiniz, telefon numaranız, varsa elektronik posta adresinizi belirtmeniz
    gerekmektedir. Her katılımcı birden fazla şiirle katılıyorsa katıldığı tüm
    şiirlerinde de aynı rumuzu kullanması gerekmektedir.
    5. Yarışmaya göndereceğiniz şiirlerde herhangi bir siyasi parti lideri veya
    siyasi içerikli bir düşünceyi destekleyici görüşler olmamalıdır. (Böylesi
    şiirler ön eleme sonunda yarışma dışı bırakılır)
    6-Şiirlerinizi elden getirebileceğiniz gibi, posta ile de
    gönderebilirsiniz. (Posta ile göndermelerde gecikmeler veya elimize
    ulaşmamış olmasından organizasyonumuz sorumlu değildir. Ancak; posta
    gönderileri sonunda rumuzunuzu belirterek telefonla arayarak gönderinizin
    bize ulaşıp ulaşmadığını sorup öğrenebilirsiniz)
    7.Yarışmamıza göndereceğiniz şiirlerin 13 Nisan 2014 Pazar günü,
    saat.19.00'a kadar elimize ulaşmış olması gerekmektedir.
    8.Yarışma sonuçlarımız;25 Nisan 2014 Cuma günü, saat: 17.3o'da Osmaniye İl
    Merkezindeki;Kıbrıs Şehidi Albay Halil İbrahim Karaoğlanoğlu Parkı, Şiir
    Meydanı'nda düzenlenecek törende açıklanacak ve ödüller sahiplerine
    verilecektir.
    9-Yarışmamızın ödül törenine katılmak istemeleri durumunda;
    Organizasyonumuzla yapılacak olan görüşmeler sonunda, yol-konaklama ve
    diğer giderlerinin masrafları (kabul edilmemesi) durumunda giderler
    katılımcıların kendileri tarafından yapılacaktır. Organizasyonumuzla
    yapılan görüşmeler sonunda;Giderleri benimsenen yarışmacılarımızın;
    Osmaniye'ye geliş-dönüşleri, konaklama ve yemek ihtiyaçları tarafımızdan
    karşılanacak, bu giderler için para harcaması yapmayacaklardır.
    10- Yarışmaya il dışından katılıp ta ödül törenine gelemeyenlerden ilk 11
    dereceye girenlerin ödülleri programın gerçekleştirilmesinin ardından, 10
    gün içerisinde verdikleri adrese kargo ile gönderilecektir.
    11-Yarışmaya katılım koşullarına uymayanlar, eksik veya aksaklık bilgileri
    bulunanlar sonradan hak sahibi olamayacakları gibi; Osmaniye İl ve
    ilçelerinden katılanlar (30 gün) içinde ödüllerini gelip almadıkları
    durumunda hak iddia edemeyeceklerdir. Osmaniye'nin komşu illeri dışındaki
    diğer illerde oturanlara organizasyonumuz kargo ile ödüllerini göndermekle
    sorumludur.
    12-E-posta adresimize Şiirlerin gönderilmesi, Yarışma koşullarımıza göre
    kabul edilmez.
    13-Yarışmamıza katılabilmek için herhangi bir 'katılım ücreti'
    istenmemektedir.
     
    YARIŞMAYA BAŞVURU ADRESİ;
     
    Mustafa BARDAK
    OSMANİYE OZANLAR ŞAİRLER YAZARLAR DERNEĞİ (OŞYAD)
    Ekmek Ödüllü 17.Şiir Yarışması
    Alibeyli Mahallesi, Musa Şahin Bulvarı, Şehit Bekir Evirgen Sokak, No.3
    kat.2
    80010 OSMANİYE
    TEL.0-535-7113607 VEYA 0-545-5013316 VEYA 0-543-5908080
    E POSTALAR;
    mustaf...@maynet.com
    mustafab...@hotmail.com
     
    ***************************************************************************************
     
    Değerli Arkadaşlar,
     
    Başkan yardımcısı olduğum LOBISAV örgütlenmemizi, yurt dışındaki Türk
    derneklerini de kapsayacak şekilde Turkish Diaspora Council (Türk
    Diasporası Konseyi) adı altında Washington ve Ankara bazlı bir şemsiye
    organizasyonuna yönelttik. ABD ve Avrupa'dan dernekler de bu tarafsız,
    milli dava şemşiye organizasyonun altında toplanmaya başladılar. Siz de
    tanıdığınız organizasyonların aramıza katılmasına aracı olursanız, memnun
    oluruz.Lobisav.org'daki imza kampanyasına katılan dostlarımızın isimlerini,
    yeni web sitemiz www.turkishdiasporacouncil.org a taşıdık. Diğer
    çalışmalarımızı da yeni adresimizden inceleyebilirsiniz. İlk etapta, Ermeni
    baskı gruplarına karşı hazırladığımız sivil nota imza kampanyamıza katılımı
    artırmaya çalışıyoruz. Internet kullanmayan aile bireylerinizin isimlerini
    de kendi e-posta adresinizden tek tek yazarak gönderebilirsiniz.ABD'de daha
    bu ay yeni bir ihanet örgütü kurulmuştur. New York merkezli "Anatolian
    Dispora Derneği" sözde 'soykırımın' tanınması(!), tazminatın verilmesi(!)
    ve bu konunun (ABD ve Türkiye dahil tüm dünyada) eğitim müfredatlarına
    girmesi için kurulduğunu ve 2015'e hazırlandığını açıkladı! Anadolu ve
    Türk isimlerini kullanmasına rağmen, bu kuruluşun Ermeni Diasporasının
    himayesinde olduğu açıktır. Onurlu tarihimizin karalanmasına asla izin
    vermeyeceğimiz gibi, savaş döneminde Ermenilerin ülkemizi parçalamak için
    Ruslarla bir olduğunu, yüzbinlerce vatandaşımızı da katlettiğini gözardı
    ettirmeyiz. Amaçları soykırımı Türkiye'ye kabul ettirmek, özür diletmek ve
    tazminat koparmakmış!...
    2015 Nisan'ına çok az bir süre kalmış olmasına rağmen, geçmişte
    kaybettiğimiz propaganda savaşını önümüzdeki bir yıl içinde
    kazanabilecağimiz bir lobicilik savaşı ile bertaraf etmek, hep birlikte
    çalışırsak mutlaka mümkündür. Sizlerin önerilerinizi duymak hem beni hem
    de Genel Başkanımız Ercüment Kılıç'ı (aynı zamanda Washington'daki ATAA'nın
    geçmiş başkanıdır) mutlu edecektir.
    Mesajımızı çevrenizde yayar, tanıdığınız derneklerin birliğimize
    katılmasına yardımcı olursanız daha çabuk büyürüz.
    FATMA SARIKAYA
    Kimden: <t...@turkishdiasporacouncil.org>
    Tarih: January 27, 2014 at 12:03:31 PM GMT+2
    Kime: "Fatma Sarikaya" <sarik...@yahoo.com>
    Konu: Ermenilere İLK SİVİL NOTA
    Ermeni meselesinde haklılığımıza inanıyorsanız.
    Bu milli davaya yardım adına siz de katılır mısınız?
    E-mail listelerinizle lütfen paylaşır mısınız?
     
    Teşekkür ederiz.
     
    Dünyanın önemli tarihçilerinden Amerikalı Prof. Justin McCarthy: "Siz
    Türkler kibar ve hassas insarsınız. Haklı olduğunuz halde saldırılar
    karşısında hala sessiz durabiliyorsunuz."
     
    LÜTFEN TIKLAYINIZ VE KATILINIZ
    http://lobisav.org/kampanya.asp
     
    17 bin kişiyi aştık. Şu ana kadar 500'e yakın Türk akademisyeni ve profesör
    desteklediler.
    2015 ve sözde soykırımının 100. yıldönümü Ermenilerin büyük girişimlerde
    olacakları yıldır.
    Sivilller olarak 98 yıllık sessizliğimize son vermek, ölü toprağını
    üzerimizden atmak zorundayız.
    Bu mesajı lütfen listelerinize dağıtır mısınız?
    Mesajımızın duyulmasına yardımcı olur musunuz?
    www.turkishdiasporacouncil.org
     
    ***************************************************************************************
     
    Eller Bize Neler Etti Sor Öğren
     
    Çağıran el, sallandı gel,gel diye
    Silahlı el, yollandı öl,öl diye
    Bir el başka eli vurdurur niye
    -.......Eller bize neler etti, sor öğren
    -.......Dikkatli ol gerçekleri gör öğren
     
    Çalışkan el, nasırlımı nasırlı
    Dümende el, kusurlumu kusurlu
    Hesaplar bir başka elde küsürlü
    -.......Eller bize neler etti sor öğren
    -.......Dikkatli ol gerçekleri gör öğren
     
    Başka bir el, asla vaz geçmez bizden
    Bir el, çok şey ister, ve alır sizden
    Bir el, girer çıkmaz hiç cebimizden
    -.......Eller bize neler etti sor öğren
    -.......Dikkatli ol gerçekleri gör öğren
     
    Bir el, vurur başımıza durmadan
    Bir el, girer içimize sormadan
    Bir el, çıkar karşımıza yılmadan
    -.......Eller bize neler etti sor öğren
    -.......Dikkatli ol gerçekleri gör öğren
     
    Bir el, oyar gözümüzü mil ile
    Bir el, keser sözümüzü dil ile
    Satın alır para ile mal ile
    -.......Eller bize neler etti sor öğren
    -.......Dikkatli ol gerçekleri gör öğren
     
    Bir el, illettir takılır peşlere
    Bir el, oyalar bizleri boş yere
    Bir el, vurulan silledir başlara
    -.......Eller bize neler etti sor öğren
    -.......Dikkatli ol gerçekleri gör öğren
     
    Bir el, gördüğünü kapar bırakmaz
    Bir el, diğerine tapar bırakmaz
    Bir el, bizi maşa yapar bırakmaz
    -.......Eller bize neler etti sor öğren
    -.......Dikkatli ol gerçekleri gör öğren
     
    Yusuf Değirmenci
    www.antoloji.com/yusuf-degirmenci-2/siirleri/
     
    ***************************************************************************************
     
    Fransa'nın asker ihtiyacını karşılamak boynumuzun borcudur!?
     
    Bülent ESİNOĞLU
    bulente...@gmail.com
     
    Fransa, Orta Afrika Cumhuriyetinde, Amerika ve Avrupa adına bir işgal
    sürdürüyor.
     
    Ancak, işgalin gerek asker, gerekse mali bakımdan Fransa'ya ağır yükler
    getirdiği kesin.
     
    62 milyon nüfusa sahip Fransa'nın askeri olmadığından değil.
     
    Gerek iç kamuoyu, gerekse, masrafların ve bedellerin yaygınlaştırılıp,
    maliyeti düşürme isteğinden ötürü bizden asker istiyorlar.
     
    Aslında gerçek asker talebi Amerika'dan geliyor. Görüntü AB istiyor.
     
    Amerika, Orta Afrika işgalinde, Fransa'ya en çok destek veren ülkedir.
     
    Lakin o da, masrafları bölüştürmek, saldırı ve sömürüye meşruiyet
    kazandırma peşinde...
     
    Hani şu meşhur uluslar arasılık var ya...
     
    Suça daha çok müşteri devlet dedikleri devletleri katıp, konuya meşru bir
    görüntü vermek.
     
    Türkiye'ye asker isteyen resmi mektup, AB'den geliyor.
     
    Ancak talebin menşei Fransa'dır.
     
    Fransa Başkanı Holand'ın gecen hafta içinde, neden Türkiye'de olduğu da
    ortaya çıktı.
     
    180'den fazla Fransız şirket, Türkiye'de faaliyet gösterir. Türkiye'den
    elde ettikleri karları, hiçbir sınırlama olmadan Fransa'ya götürürler.
     
    Ermeni Soykırımı Yalanından hiç vazgeçmezler.
     
    Şimdi de Afrika için Mehmetçiğin kanını istiyorlar.
     
    İster istemez, Osmanlının son günleri aklımıza geliyor.
     
    Anadolu'muzu Güneybatıdan işgal etmişlerdi. Maraş'ta, Antep'te Ermenileri
    üzerimize salmışlardı.
     
    Türkiye, bu emperyalist ülkelerin dediklerini yapa, yapa Osmanlının son
    günlerinde olduğu gibi, gene parçalanmanın eşiğine geldi.
     
    Akıllarına gelen her şeyi istediler, istiyorlar.
     
    Ermeniler için toprak, Afrika için asker otoları için vergi muafiyeti...
     
    Dile benden ne dilersen...
     
    İktidarımız ne kadar Müslüman maşallah...
     
    Bu günlerde, Ermenistan sınırlarında mayın temizleme işleri yapılıyor.
     
    Kapılar elden geçiriliyor.
     
    Tüm kapılar yakında açılacak.
     
    Azerbaycan'ın %20'ini işgal ettiler diye, Candaşlarımız için kapatmıştık.
     
    Şimdi ne değişti de, kapılar açılacak.
     
    Amerika, yeniden desteğini, Erdoğan iktidarına versin diye...
     
    AB bize ne verdi de, biz onların çıkarı için asker vereceğiz?
     
    Bu siyasi iktidara zerre kadar güvenim yok.
     
    Afganistan'da hala iki bine yakın askerimiz var. Korkuyorum. Amerikan
    askeri çekilince, oraya da, ilave asker isteyecekler.
     
    Bunlar kendi halkına eylemlerde silah sıkar. Ama emperyalistler asker
    isteyince, evet derler.
     
    Sonra halka dönüp, "bizim sorumluluklarımız var" derler. Evet, bunlar esas
    itibari ile sömürgeci devletlere karşı sorumludurlar.
     
    Halka hizmet ettiklerini söylerler.
     
    Kime hizmet ettikleri gönderdikleri askerden belli değil mi? Batının
    sürekli AKP iktidarını desteklemesi bundandır.
     
    Arada bir attıkları sahte salvolara inanmayın.(14 Şubat 2014.Cuma)
     
    ***************************************************************************************
     
    CHP İZMİR'DE ADAY KRİZİ...
     
    Prof.Dr.Tülay ÖZÜERMAN
    tulay.o...@gmail.com
     
    Operasyon geçirerek, Y-CHP diye anılan parti hala Atatürkçü, laik çizgide
    ısrarlı olanların umudu. Çünkü devletin biçimini belirleyen Cumhuriyet'in
    tüm nitelikleri dönüştürülüyor, devletin hukuki niteliği yasa marifeti ile
    yok ediliyor, devlet içinde yeni bir devlet kuruluyor. Rejimde köklü bir
    dönüşüm yaşanıyor, her gün farklı tartışma başlığı ile oyalanırken,
    devletin temel taşlarından hangilerinin söküldüğünü, gedikleri gördükçe
    fark ediyoruz. Hızlı ilerleyen bu dönüşüm

     

    "Celal Çelik" <celal...@gmail.com> Feb 15 10:35AM +0200  

    *Hekimoğlu İsmail - Hiçbir ağaç meyvesiyle övünemez *
    Hekimoğlu İsmail
     
    aile-sağlik Yazarlar<http://www.zaman.com.tr/columnistMenuDetail.action?sectionId=6>
    Hekimoğlu
    İsmail<http://www.zaman.com.tr/columnistDetail_getNewsById.action?columnistId=1036>
    Hiçbir ağaç meyvesiyle övünemez
     
     
    Âdem aleyhisselamdan günümüze kadar insanlar iki kısma ayrılmıştır; canının
    istediği gibi yaşayanlar, Allah'ın istediği gibi yaşayanlar.
     
     
    Enaniyeti yüksek insanlar canının istediği gibi yaşayanların içindedir.
    İslamiyet'in dertlerinden biri budur. Enaniyet sahibi şahıs farklı ve üstün
    olmak adına birtakım davranışlarda bulunur. Kendi fikirlerini yüceltir.
    Onlar İslamiyet'e uygunmuş gibi yaşamaya başlar. Kendi oluşturduğu
    İslamiyet harici sistemi, İslamiyet olarak kabullenir. Ortaya garip bir
    yaşayış çıkar. E hani neyi, nereden, ne zaman öğrendin? Sorsan İslamiyet'i
    yaşıyor. Dışarıdan bakan da der ki, işte şu bir Müslüman'dır. Yani kendine
    de yazık etti, İslamiyet'e de.
     
    Evinde bir kitaptan birkaç sayfa okur, bütün kitabı öğrendiğini sanır. Bu
    bilgiyle, her duyduğunu kafasına göre yalan yanlış yorumlamaya başlar.
    Dışarı çıkar. Arkadaşlarına bir nutuk çeker. Bu nutukla gururunda haklı
    olduğunu gösterir.
     
     
    Kimisinin enaniyeti öyle kabarmıştır ki, bir bileni dinlemek dahi onlara
    zor gelir. Bir de şu izzeti nefs lafı var. İzzet-i nefsime dokunuyor,
    diyorlar. Berbat olan nefsi izzetli yaptılar.
     
     
    İnsanlar birçok fırsatı enaniyetten kaçırıyor. Bir makine mühendisini vaaz
    dinlemeye çağırdım. Gelmek istemedi. Sebebini sordum. Vaizden öğreneceğim
    hiçbir şey yok, dedi. Bu enaniyet sahibi şahıs, vaaz edenin karşısında
    oturup onu dinlemek istemedi.
     
    Hatta, o beni dinlesin, dedi. Böylece cehaleti devam ederken gururu da
    arttı. Görülüyor ki enaniyet, insanı İslamiyet'i öğrenmekten büyük ölçüde
    alıkoyuyor. Tabii İslamiyet'i yaşayabilmenin şartı onu öğrenmektir.
     
     
    Ben bilirim, ben yaparım, ben başarırım… Bu iddialar firavunluğa kadar
    gider. Ben başardım demek yok. Allah nasip etti, oldu denilecek. Yoksa
    enaniyeti onun şükrünü engeller. Ben çalışıp kazandım diyenin aklı
    noksandır. Çalışma kuvvetini de, rızkı da veren Allah'tır. İnsanın,
    Allah'ın verdiği kabiliyetleri kendinden bilmesi Allah ile alakasını
    kesmesi demektir. Hiçbir ağaç meyvesiyle övünemez. Çünkü onun kuru
    dallarına yemyeşil yaprakları ve lezzetli meyveleri veren Allah'tır.
     
     
    Benim hiçbir şeye ihtiyacım yok, demek de tehlikelidir. Çünkü bu,
    acziyetini unutmaktır. Kulluk edebilmenin en önemli şartlarından biri
    acizliğinin farkında olmaktır. Yoksa enaniyeti onu dua etmekten de
    alıkoyar. Niye dua etsin? Hiçbir şeye ihtiyacı yok ki!
     
     
    “İstediğim gibi yaşarım” diyor. Olur mu öyle şey? Kâinatta hiçbir şey
    başıboş değil. Her şey birbiriyle irtibatlı. Evet, insanlar hangi yolda
    yürüyeceklerine kendileri karar verirler fakat “istediğim gibi yaşarım”
    demek kader inancına ters düşer.
     
     
    Anne-babalar çocuklarına, benim gibi yaşayacaksın, dememeli. Tehlikeli.
    İslamiyet Allah'a ve Resulü'ne tâbi olmayı emreder. Gururlu insan buna
    yanaşmaz. Kendisi başına buyruk yaşadığı gibi çocukları da ona uysun ister.
    Hâlbuki şöyle demeli; Peygamberimiz gibi yaşamaya gayret edeceğiz.
     
     
    Akıl yorum yaparken vicdan akla sınır çizer. Helal dairede kalmak
    zorundasın der. Vicdanı körelmiş insanlarda akıl hâkim olur. Enaniyet
    sahipleri kendi akıllarını yüceltirler, vicdanlarını köreltirler.
     
    Böyle olunca akıllarına eseni yaparlar. Hâlbuki aklı da noksan. Ben bilirim
    derken cehaletini anlamaz. Benim kimseye ihtiyacım yok derken bir tek kan
    damarının tıkanmasıyla düşeceğini, bir tek sinirin kopmasıyla çıldıracağını
    anlamaz. Canının istediği gibi yaşar. Canının istediği gibi yaşayanların
    akıbetleri hepimizin gözünün önündedir.

     

    hamza selcuk <hamza...@gmail.com> Feb 15 08:52AM +0200  

    Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah'ın adıyla
    O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün
    kılmak için Resûlünü hidayet ve Hak Din ile gönderendir.
    Tevbe suresi 33

     

--
Sayın "TÜRKİYE İÇİN EL ELE MAİL GRUBU" grubu üyesi.
grubumuzla ilgili şikayetleriniz ve tavsiyeleriniz grup yönetimine " erzinca...@gmail.com " adresimize bildirin,
Grubumuzda yayınlanan iletilerin yasalar karşısında tüm sorumluluğu yazarına ve iletinin üzerinde değişiklik yapıp yayınlayan üyeye ait olacaktır, İletilerin mutlaka konu başlıklarını yazınız. İletilerinizde Başka bir grubun tanıtımı, url adresleri yada benzeri ibareler bulunması halinde o iletiler yayınlanmayacaktır.. önemle duyurulur. saygılarımızla
---
Bu e-postayı Google Grupları'ndaki "TÜRKİYE İÇİN EL ELE MAİL GRUBU" adlı gruba abone olduğunuz için aldınız.
Bu gruba kayıt göndermek için Turkiye-i...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu grubu http://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele adresinde ziyaret edebilirsiniz.

rifat balaban

unread,
Feb 17, 2014, 8:49:38 AM2/17/14
to turkiye-i...@googlegroups.com, orhan kose, rifat balaban, Ata Mumcu, bozkurt, ytumerdem@gmail.com tumerdem, Aycan Mumcu Zorlutuna, Çağrı Yıldırım, Haluk Balaban, Ahmet AKMER, Selami Başar, Rıfat Rıfkı Balaban, sebahattin şahin, Shady Yılmaz, Recai Basaran, N. Erdem, seyme...@gmail.com, Kazim Hatip, Orhan Uçar, murat oruç, erdem@, Halil Atılgan, TC Lütfü Yanar, rifat...@hotmail.com, Mehmet Arınç, Mehmet Karakus, Fahrunnisa Mumcu'na, Atilla Denli, Cemal Muhittin Uygun, Mahir Vurmaz, Necati Gürses, Harun Köse, Şenol Toprak, balaba...@hotmail.com, Nusret Özden, Handan Kayakökü, Şakir Duman, Nazım Onay, Hamdi Doğan



To: Turkiye-i...@googlegroups.com
From: Turkiye-i...@googlegroups.com
Subject: [TÜRKİYE:28912] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 24 Konu konuda 25 İleti ileti
Date: Sun, 16 Feb 2014 14:18:29 +0000
    "M.Kemal Adal" <adalk...@gmail.com> Feb 16 04:09PM +0200  

    ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
    Kimden: Cuneyt Sasmaz
    Tarih: 16 Şubat 2014 14:57
     
    *Paralel devlet kavramı aslında PKK dolayısıyla ortaya çıkmıştı. *
     
    *2009 yılında düzenlenen KCK operasyonunda savcılar, PKK'nın Güneydoğu'da
    bir paralel devlet kurduğunu görmüş ve bunu iddianamelerine taşımışlardı. *
     
    *O halde, devlet içinde paralel bir yapılanmayı, paralel örgütlenmeyi,
    hele hele paralel devleti kabul etmeyen herkes, öncelikle bu konuda bir
    yorum yapmalı. *
     
    *Elbette sözümüz başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere, bugün adeta
    bir "kızıl tehlike" gibi "paralel tehlike" manşetleri atan AKP beslemesi
    yandaş medyaya... *
     
    *Evet Tayyip Erdoğan, sözüm sana: *
    *PKK'nın paralel devlet kurduğunu düşünüyor musun?! *
     
    *Sabah akşam, beş değil elli beş vakit paralel devlet diyorsun, bu dediğin
    paralel devlete PKK'nın paralel devleti de dahil mi, değil mi?! *
     
    *Sence PKK'lılar bir paralel devlet kurdu mu yoksa masum bir şekilde tıpkı
    evcilik oynar gibi devletçilik mi oynuyorlar?! *
     
    *Bugünkü AKP-Cemaat çatışmasının gözlerden kaçan bu yanını incelemekte
    fayda var. *
     
    *Paralel devlet suçlaması savcılar tarafından PKK'ya yüklendiği zaman AKP
    ile PKK arasında kıyasıya bir savaş sürüyordu. *
     
    *Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'di. *
    *BDP'li Belediye Başkanları dahil yüzlerce isim KCK soruşturması kapsamında
    tutuklanmıştı. *
     
    *Hemen ardından Oslo Krizi patlak verdi. *
     
    *Ortaya çıktı ki, bir taraftan PKK'ya darbeler indiren AKP, diğer taraftan
    PKK üst düzey yönetimi ile Oslo'da pazarlık masasındaydı. *
     
    *Bugün geriye dönüp baktığımızda Oslo'da Tayyip Erdoğan'ın PKK ile
    anlaştığını, Apo ile görüşmelerin başladığını, AKP ile PKK arasında bir
    ittifak kurulduğunu net olarak görebiliyoruz. *
     
    *2013 yılında İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin görevden alındı, hemen
    ardından Akil Adamlar Heyeti oluşturuldu, PKK ile AKP arasındaki ittifak
    resmen ilan edildi. *
     
    *Son bir yıldır, yani PKK ile AKP arasındaki ilişkiler düzeldiğinden bu
    yana, Cemaat ile AKP arasındaki ilişkilerin bu denli bozulması sizce
    tesadüf olabilir mi?! *
     
    *İsterseniz son iki yıllık gazete arşivlerini bir tarayın, orada PKK'nın
    elebaşısı bebek katili Apo'nun, sürekli Cemaat'i suçlayan, hem de paralel
    devlet kurmakla suçlayan açıklamalarını göreceksiniz. *
     
    *Ve elbette bugün Tayyip Erdoğan'ın Cemaat düşmanı söylemi, birebir
    Apo'dan alınmıştır. *
     
    *Zaten Apo ve Tayyip Erdoğan'ın pek çok meselede ortak bakış açılarının ve
    ortak söylemlerinin olduğunu biliyoruz. *
     
    *Ve artık şunu da net olarak biliyoruz: *
    *Cemaat, hem PKK'nın hem de AKP'nin ortak düşmanıdır. *
     
    *Kimsenin Cemaat'in yapılanmasını aklamak gibi bir niyeti yok. *
     
    *Ama birilerinin Cemaat de Cemaat diyerek, hem PKK'nın hem de AKP'nin
    paralel devletlerini gizlemesi de apayrı bir paralel tezgah değil mi?! *
     
    *Çok net bir şekilde görmemiz gerekir ki, bugün Cemaat'e yönelik paralel
    devlet suçlaması, aslında PKK'yı meşrulaştırmanın, özgürleştirmenin,
    Kürtlere devlet hakkı tanımanın, gizlenmesi, perdelenmesi amacıyla
    yapılmaktadır. *
     
    *Tıpkı bir dönemin "bu kış komünizm geliyor" perdelemesi gibi... *
     
    *Hatırlarsak o dönemde de bu millet komünizm öcüsüyle korkutulmuş ve
    ardından darbe gelmişti. *
     
    *Emin olun, bu defa Cemaat paralel devleti ile korkutmanın ardından iki
    bela birden gelecek: *
     
    *Öncelikle AKP'nin faşist cuntası kurulacak. *
    *Ki tam bir Gestapo rejimidir bu. *
     
    *Ve hemen eşzamanlı ve paralel olarak Kürdistan kurulacak! *
     
    *O nedenle, bugünkü Cemaat karşıtlığına siyasi destek verenler, AKP ve
    PKK'nın yedek kuvveti konumundadırlar. *
     
    *Peki bu kadar ortadaki bu tehlikeyi görenler yok mu?! *
     
    *Biz, en başından itibaren paralel devlet gerçeğini tespit ettik. *
    *Şu anda Fethullah Gülen'le de bu konu üzerinden davalığız. *
    *Daha doğrusu bizi dava eden Fethullah Gülen. *
     
    *Ama biz, tek paralel devlet olarak Cemaat'i görmedik. *
    *Cemaat'in yanında AKP'nin de, PKK'nın da paralel devlet kurduğunu açıkça
    söyledik. *
     
    *Ve dahası, AKP ile Cemaat çatışmasından tek kârlı çıkacak olanın da PKK
    paralel devleti olacağı uyarısını yaptık. *
     
    *Ama görüyoruz ki, kimileri için iktidarın yanında Cemaat'e saldırmak
    kolay bir yol olmuş durumda. *
     
    *Ve ne hikmetse bu kesimler, AKP'nin Cemaat'i hedef alarak yaptığı kanunsuz
    uygulama ve düzenlemelere ses çıkartmıyor! *
     
    *AKP'nin son dönem yaptığı uygulamalar, Ergenekon tertibinden ve
    hukuksuzluğundan bile daha vahimdir. *
     
    *Ve eğer bu nasıl olsa Cemaat'i hedef alıyor diye sessiz kalırsak, hele
    hele destek olursak, sanmayalım ki bundan sadece Cemaat zarar görecektir;
    asıl zararı bu ülkenin ilerici, Atatürkçü güçleri görecektir. *
     
    *O nedenle en çok bugün uyanık olmak zorundayız. *
     
    *Kaldı ki işin PKK boyutu ülkemizi bambaşka bir kaosa doğru
    sürüklemektedir. *
     
    *Tayyip Erdoğan, kesinlikle tarihin gördüğü en büyük Kürt kahramanıdır. *
     
    *2002-2013 arasındaki dönemde, yani Tayyip Erdoğan'ın iktidarında, iki tane
    Kürt devleti kurulmuştur! *
     
    *Düşünsenize, yüzlerce yıldır kabile bile kuramayan bu topluluk, Tayyip
    Erdoğan sayesinde iki tane devlet kurmuştur. *
     
    *Irak'taki Kürt devletinin bir numaralı koruyucusu Tayyip Erdoğan'dır. *
     
    *Suriye'deki Kürt devletinin kurulması için Suriye'nin kuzeyinde
    istikrarsız bir bölge yaratan da Tayyip Erdoğan'dır. *
     
    *Ve Tayyip Erdoğan öylesine büyük bir Kürtçüdür ki... *
     
    *Bakın Barzani ile Suriye'deki PYD'nin arası bozuk. *
    *Neredeyse savaşacaklar. *
     
    *Türkiye'deki PKK ile Barzani'nin arası yine kötü. *
     
    *Türkiye'de PKK ile Hizbullah, Burkay'cılar ve diğer Kürt gruplarının
    arası açık. *
     
    *Hatta PKK içinde bile birbiriyle geçinemeyen taraflar var. *
     
    *Ama birbiriyle kavgalı bu kadar Kürt grubunun barışık olduğu tek isim var
    dünya üzerinde o da T.C.'nin Başbakanı olan Tayyip Erdoğan! *
     
    *Ve onun himayesinde tüm Kürt grupları barış içinde yaşıyor. *
     
    *Adam öylesine sıkı bir Kürtçü ki, kendi partisi AKP'yi bile Güneydoğu'da
    pasife çekti, tüm alanı PKK'ya teslim etti. *
     
    *Peki bu Kürtçünün, yani aslında Kürtçülüğün esas liderinin Türkiye'yi
    götürdüğü yer neresi?! *
     
    *Bunu anlamak için "Şer Ekseni Tuzağı"nı kavramamız gerekir. *
     
    *Tayyip Erdoğan, Türkiye'yi Batı karşıtı, antidemokratik, Şeriatçı bir
    ülke konumuna doğru hızla ve bilinçli bir biçimde sürüklemektedir. *
     
    *Türkiye dünyadan tecrit edilmektedir. *
     
    *Tüm komşuları ile kavgalıdır. *
     
    *Dahası Suriye'de El Kaideci grupları silahlı bir şekilde
    desteklemektedir. *
     
    *İran'a yasadışı altın kaçakçılığı organize etmektedir, kara para
    aklamaktadır. *
     
    *Böylesi bir ülke, tam da Batı'nın Şer Ekseni statüsüne alacağı bir
    ülkedir.*
     
    *Zaten asıl kumpas da tam olarak budur. *
     
    *Cemaat, bu tehlikeyi görmüş ve AKP'nin İsrail provokasyonundan bu yana
    iktidarı uyarmaya çalışmıştır. *
     
    *Bugün Cemaat'in Amerikancı veya İsrailci diye suçlanmasının ardında
    böylesi bir gerçeklik yatmaktadır. *
     
    *Aklı başında herkes, Tayyip Erdoğan'ın bu gerçek çılgın projesinin
    Türkiye'yi nereye sürüklediğini görmektedir. *
     
    *Ama sapla saman öylesine karışmıştır ki, Amerikan köpeği PKK'nın
    elebaşısı Cemil Bayık, Cemaat'i Amerikancı diye suçlayabilmektedir. *
     
    *İşte bu noktada kumpas içinde kumpası deşifre edebiliriz. *
     
    *Türkiye Cemaat ve darbe korkutması ile Tayyip Erdoğan tarafından hızla
    Kuzey Kore tarzı bir despotik rejime götürülecektir. *
     
    *İnternetin bile yasaklandığı bu ülkenin Batı ile olan tüm bağı
    kopacaktır. *
     
    *MİT, terörü finanse eden, organize eden bir suç teşkilatına
    dönüştürülecektir. *
     
    *Ve hemen ardından Tayyip Erdoğan, uluslararası savaş suçlusu ilan
    edilecektir. *
     
    *Tüm bu karanlık tezgah boyunca AKP'nin yanında olan, ona paralel bir
    şekilde destek olan PKK isyan edecektir. *
     
    *Diyecektir ki bu ülkede artık yaşamak istemiyoruz. *
     
    *Hikaye size tanıdık geldi değil mi?! *
     
    *Evet, Sudan'da eli kanlı diktatör El Beşir'in hikayesinin aynısı... *
     
    *Ama zaten El Beşir ile Tayyip Erdoğan'ın sıkı dostlukları ve ruhsal
    benzerlikleri de biliniyor. *
     
    *El Beşir, Batı müdahale edeceği zaman ülkesinin bölünmesini kabul edip
    iktidarda kalabilmişti. *
     
    *Tayyip Erdoğan'ın o şansı olabileceğini sanmıyorum ama eminiz o da El
    Beşir gibi ülkesinin bir bölümünün kopmasına ses çıkartmayacaktır. *
     
    *PKK paralel devletine sesi çıkmayan bir adam emin olun PKK'nın bağımsız
    bir devlet ilan etmesine de ses çıkartmaz. *
     
    *Ve işte o zaman gelsin Üçüncü Kürdistan! *
     
    *Bunların hiçbiri komplo teorisi değil yaşadığımız süreç. *
     
    *Kimse kimseyi aptal yerine koymasın.*
     
    *Kimse kimseyi saf zannetmesin. *
     
    *Cemaat'e saldıranlara çağrımız açık: Haydi sıkıyorsa PKK paralel
    devletine de karşı çıkın! *
     
    *Elbette AKP'nin paralel devletine de! *
     
    *Unutmayın, bu üç parelel devletin savaşının sonucudur bu üç Kürdistan... *
     
    *Şunu da hatırlatalım, bu üç Kürdistan'ın üçüne de karşı çıkmayan, T.C.'nin
    yanında değildir ve paralel suçlamasından kaçamaz. *
     
    *Çünkü Kürt devleti hala T.C.'nin kırmızı çizgisidir. *
     
    *http://www.turksolu.com.tr/436/gokcefirat2436.html
    <http://www.turksolu.com.tr/436/gokcefirat2436.html>*
     
     
    *DİP NOT:*
     
    'Zalimler arası kavga' karşısında tavrımız ne olmalı?
     
    *Yaşar Nuri Öztürk*
     
    *in...@yasarnuri.com <in...@yasarnuri.com>*
     
    *28 Ocak 2014, 11:29*
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
    *Kavgadan maksadımız; Türkiye'yi on küsur yıldır ortaklaşa yürüttükleri
    karanlık zulümlerle inim inim inleten dinci koalisyonunun önderleri
    arasındaki ibret ve dehşet verici savaştır. Kavga, akıl almaz bir hararet
    ve şiddet kazandı. Ülkeyi soyarak, entrikalar çevirerek ele geçirdikleri
    televizyonlar, gazeteler; bugüne kadar zulmettikleri insanların değil,
    birbirlerinin aleyhinde coşuyor. Bakıyorsunuz, birisi kendi şefini asrın
    maneviyat önderi (!) yapmak için edebiyat döktürüyor; öteki ise
    liderlerinin 'allahlığını' ilan ediyor! "Başımızda öyle bir lider var ki,
    Allah'ın bütün sıfatlarına sahip bulunuyor" deme imansızlığını gösteriyor.
    Liderini az önceki sözlerle öven kişi, bu zihniyet hakkında bugüne kadar
    yaptığımız Kur'an'sal tespitlerin canlı bir tanığı oldu. Velhasıl,
    zalimler koalisyonunun sözcüleri zıvanadan da imandan da çıkmış
    bulunuyorlar. Demek ki; Cenabı Hak, bunların hidayet yollarını da, vicdan
    ve idrak yollarını da kapattı; kalplerini mühürledi. Nasıl mı? Cevabı
    Kur'an'dan dinleyelim: "Allah, ilimden nasipsizlerin kalplerini işte
    böyle mühürler." (Rum Suresi, 59). "Allah, tüm zorba, kibirli kalpleri
    işte böyle mühürler." (Mümin Suresi, 35). "Kuşkusuz olan şu ki; gerçeği
    örten o nankörleri sen uyarsan da, uyarmasan da onlar için aynıdır; iman
    etmezler. Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır.
    Onların kafa gözleri üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir
    azap öngörülmüştür." (Bakara, 6-7). **BİZ BU KAVGADA TARAF OLAMAYIZ!*
     
     
    *Olursak, biz de imanımızı yitiririz. Çünkü; zalimlere taraf olup destek
    vermek şöyle dursun, eğilim göstermek bile insanı cehenneme götürür:*
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
    *"Zulmedenlere eğilim göstermeyin! Yoksa ateş sizi sarmalar. Allah'tan
    başka dostlarınız kalmaz, size yardım da edilmez." (Hûd, 113). Zalimler
    arası bu dalaşta takınacağımız tavrın dayandığı ilkeler şunlar olmalıdır:
    1. Zalimlerin birbirleri aleyhindeki sözler doğru, birbirleri lehindeki
    sözler yanlıştır. Bu zalimler birbirlerini çok iyi tanırlar. Güç ve
    imkânları ellerinde bulundurdukları için, hiç kimse onlarla bilgi edinme
    yarışına giremez. Onlar zulümleri birbirlerinin yardımıyla işledikleri için
    zulümde uyguladıkları yöntemleri çok iyi bilmektedirler. Bakın birbirleri
    için 'çete, haşhaşî, yalancı peygamber, Firavun, kumpasçı...' nitelemelerini
    kullanıyorlar. Demek ki, onları en iyi anlatacak olan; yine onlardır. 2.
    Birbirleri aleyhindeki sözlerinin doğruluğu, onların doğruluğu anlamına
    gelmez. 3. Birbirleri aleyhindeki sözler dışında hiçbir sözlerinin
    doğruluğu söz konusu edilemez. Zulümlerini insanlara, dine ve Allah'a
    iftira yoluyla gerçekleştirdikleri için, Kur'an onların doğruyu söyleme ve
    tanıklık yapma haklarını 'ebediyyen' kaydıyla ellerinden almaktadır.
    Kendileri dışındaki insanlar aleyhinde söyledikleri hiçbir şey, peşinen
    doğru kabul edilemez; söylediklerini, doğruluk liyakati olan başkalarından
    tasdiklemek gerekir. Başkalarından tasdik ihtiyacı duymayacağımız sözleri
    ise, sadece kendi aleyhlerindeki sözleridir.*
     
     
    *http://www.yurtgazetesi.com.tr/yazarlar/-zalimler-arasi-kavga-karsisinda-tavrimiz-ne-olmali-makale,7078.html
    <http://www.yurtgazetesi.com.tr/yazarlar/-zalimler-arasi-kavga-karsisinda-tavrimiz-ne-olmali-makale,7078.html>*

    --
    Selam...
    T.C. / M. Kemal Adal
     
      "mehmet necati güngör" <mnecat...@gmail.com> Feb 16 01:37PM +0200  

      *BÜYÜK TAKASA DOĞRU!*
       
      Mehmet Necati GÜNGÖR
       
       
       
      Türkiye, büyük bir takasa doğru yol alıyor.
       
      İlk takas devletle, paralelinin takasıydı.
       
      Ne zaman ki ucu kendilerine dokundu, takas başladı.
       
      Daha önce huzuruna çıkıp, el pençe divan durdukları Hoca
      efendi tu kaka!
       
      "Yalancı peygamber"
       
      "Haşşaşi"
       
      "Çete"
       
      "Örgüt"
       
      "İnlerine gireceğiz!"
       
      Ki...
       
      İlk mermiyi çiçeği burnunda bakan, kendi memleketinde,
      hemşerilerinin huzurunda sıktı. Hançeresinin üst perdesinden:
       
      "Sen kimsin? Kimsin? Kimsiiiin?" diye bağırarak...
       
      Operasyon başladı, polisler, hakimler, savcılar sür'atle
      yer değiştirdi.
       
      İkinci takas, kutularla banka müdürünün takası.
       
      "O dürüst adamdır" diyerek arkasında durmuştu zaten.
      Arkasından tahliye geldi.
       
      "Kutulara ne oldu?" diye soran olmadı.
       
      Bu da kutularla müdürün takası!
       
      Sırada mahdumların takası var. İşaret fişeği atıldı bile:
       
      "Savcılar hakkında suç duyurusunda bulunulacak!"
       
      Yakında onlar da dışarı.
       
      Zaten İranlı tehdit edip duruyormuş:
       
      "Salmazsanız her şeyi açıklarım!"
       
      O'nun da altınlarla takasını göreceğiz galiba...
       
      Asıl büyük takas seçimlerden sonra...
       
      Vatanseverlerle ötekilerin takası.
       
      Yeniden yargılanma, adil yargılanma gibi söylemler boş!
       
      Yeniden yargılanmanın önü asla açılmayacak. Bu bir önsezi.
       
      Apo'yu söz verildiği üzere dışarı nasıl salacaklar
      sanıyorsunuz?
       
      Vatanseverlerle takas ederek.
       
      Başbuğ'u Apo ile takas edecekler...
       
      Bu arada bütün PKK'lılar, KCK'lılar genel afla
      salıverilecek.
       
      Onlar salıverilirken, vatanseverlere "hadi siz de buyurun"
      denilecek.
       
      İsteğiniz kadar "af değil, adil yargılama istiyoruz" deyin.
       
      Gidiş, buna doğru.
       
      Büyük takasa hazır olun.
       
      Yakındır!
       
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com> Feb 16 01:26PM +0200  

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      From: Nusret Kebapci <nusret...@gmail.com>
      To: undisclosed-recipients:;
      Cc:
      Date: Sat, 15 Feb 2014 21:18:22 +0200
      Subject: KASTAMONU
       
      *KASTAMONU*
       
       
       
       
       
      12 Şubat Çarşamba günü Başkent'te Kastamonu günlerinin 10.su başladı.
       
      16 Şubat Pazar günü akşamına kadar sürecek bu etkinliğe gelenler
      Kastamonu'yu birçok yönüyle de tanıma fırsatını bulmuş olacaklar...
       
      Burada hemen yiyecek ve içecek aklınıza gelmesin...
       
      Ben özelikle...
       
      İçten...
       
      Güler yüzlü...
       
      Konuksever Kastamonu insanlarını tanımanın çok daha önemli olduğunu
      düşünüyorum...
       
      Elbette...
       
      Kastamonu'dan gelen yüzlerce çeşit, birbirinden güzel yiyecek ve içecekleri
      de var ama...
       
      Oraya kadar gitmişken...
       
      Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında çok fedakârca mücadele eden kahramanları...
       
      Hani o hepimizin bildiği...
       
      Cepheye mermi taşırken yağan yağmurdan mermiyi korumak için, çocuğunun
      üzerinden hırkasını alıp merminin üzerine örterek çocuğunu da kendi vücut
      sıcaklığıyla ısıtmaya çalışırken ölen, kahraman Şerife Bacı'yı hatırlamamak
      olur mu?
       
      Ya Hamamcı Kadı Salih Reis'i
       
      İlerlemiş yaşına rağmen Kurtuluş Savaşı'nda fedakârca görev yapan İnebolu
      Kayıkçılar Loncası üyesi bu vatan kahramanını anmamak...
       
      Etkinliğin son günü...
       
      Yani 16 Şubat Pazar günü saat 13.00'de orada bulunan ziyaretçilerle
      birlikte koro oluşturularak Çanakkale türküsü söylenecek...
       
      Bilmeyenler için söyleyim...
       
      Çanakkale zaferinin yıldönümlerinde söylenirken içimizi titreten o hüzünlü
      türkü var ya...
       
      İşte o türkü de Kastamonulu İhsan Ozanoğlu'na ait...
       
      Ve yine tarih kitaplarına geçtiği için söyleyim...
       
      Çanakkale savasında en çok şehit veren il Kastamonu...
       
      O kadar ki...
       
      Küre ilçemizin bu gün Ersizler adıyla anılan köyünün bu adı almasının
      nedeni bile...
       
      Köyün tüm erkeklerinin Çanakkale Savaşı'nda şehit düşmesi...
       
      Aslında Çanakkale'de olduğu gibi...
       
      Kurtuluş Savaşı'nda da Kastamonu'nun katkılarını unutmak mümkün değil...
       
      Üstelik tüm bu fedakârlıkları düşünürken...
       
      Bu kentin işgal altına girmediğini...
       
      Hatta
       
      Sevr anlaşmasına göre bile Türklere bırakılacak topraklar arasında
      bulunduğunu da asla unutmadan...
       
      Elbette Kastamonu'dan ve Kurtuluş Savaşı'ndan bahsedilir de...
       
      Atatürk'ün Kastamonu'da açıkladığı ilk devrim olan Şapka Devrimi
      atlanılabilir mi?
       
      Özellikle son yıllarda Kılık Kıyafet Devrimi'nin yok sayılarak toplumu
      tekrar dini kıyafetlere hapseden sürece dur dercesine...
       
      Fuar alanının girişinde elinde şapkasıyla duran Atatürk'ü görmemek...
       
      Aslında hep tarihten anlattık ama Kastamonu Ankara'ya sadece 230 km
      uzaklıkta olan...
       
      Üstelik
       
      Dört mevsimi de yaşayabileceğiniz çok güzel bir tatil beldesi...
       
      Bu kadar tanıttıktan sonra ne dersiniz, AKM' ye gitmeye değmez mi?
       
       
       
      *13-02-2014*
       
      *Nusret KEBAPÇI*
        "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com> Feb 16 01:24PM +0200  

        ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
        Kimden: Hikmet Sofu <hikmet...@gmail.com>
        Tarih: 16 Şubat 2014 01:26
        Konu:
        Kime: Muzaffer İlaldı <erzinca...@gmail.com>
         
         
        BÜYÜK TÜRK MİLLETİ!..
         
        MİLLET PARTİSİ GÖREVE HAZIR!
         
        HİKMET SOFU
         
         
         
        ÖNCE HAK, HUKUK, ADALET!..
         
        Her şeyin başı adalet. Malın, mülkün temeli; gelişmenin, maddi ve manevi
        ilerlemenin, yükselmenin şartı adalet!..
         
        BÜYÜK TÜRK MİLLETİ!..
         
        SEN KÜFÜRLERE, KRİZLERE DEĞİL; İYİLİKLERE, MUTLULUĞA LAYIKSIN!
         
        HAYDİ! YOLSUZLUĞA, KASAYA, KUTUYA SON VERELİM!..
         
        Kültürsüzlük, hukuksuzluk, adaletsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, rantçılık,
        adam kayırma, rüşvet, karunlaşma, çeteleşme, kutuplaştırma, kin-nefret
        tohumları ekme, 'alo fatih', tarafgirlik, bölücülük, din istismarı, paralel
        devlet, parti devleti, diktatörlük, darbe, vesayet, kasa-kutu-tape, rüşvet
        havuzları, hokus fokus dönemine son!..
         
        'Onlar götürdü, biraz da biz götürelim'e son!.. Beldemizin zenginlikleri
        adaletle paylaşılacak...
         
         
         
        ADALETLE HİZMET İÇİN GÖREVE TALİBİZ
         
        Her bir hemşehrimiz ayrımsız adalet, şefkat ve saygıyla hizmete layıktır...
         
        Çevreye duyarlı, havayı, suyu, doğal hayatı, tabi güzellikleri, zengin
        tarihi ve kültürel mirası gözümüz gibi koruyarak gelecek kuşaklara aktaran
        bir belediyecilik politikası...
         
        Depreme ve tabi afetlere dayanıklı planlı alt ve üst yapı...
         
        Trafik keşmekeşinden son!..
         
        Yeniliklere açık, belediyecilik ihtiyaçlarının bilgi-teknoloji çağına uygun
        karşılandığı, yeşillikler içerisinde, çiçek gibi medeni bir şehir!..
         
        Hemşehrilerimizin fikirlerine değer veren demokratik-sosyal belediyecilik...
         
        Mazlumun, zayıfın, haklının yanında; zalime baş eğdiririz...
         
        MİLLET PARTİSİ GÖREVE HAZIR!
         
        BİZ BELEDİYEMİZİ İYİ YÖNETİRİZ!..
         
        OYLARINIZI İSTİYORUZ...
          "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com> Feb 16 01:22PM +0200  

          ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
          From: Ismail Kara <kar...@gmail.com>
          Date: Sun, 16 Feb 2014 08:17:26 +0200
          Subject: Fwd: Karozan İSMAİL KARA, 2:P A Z A R K E Y F İ -24-
           
           
          *P A Z A R K E Y F İ -24-*
           
          *Seçme özlü sözler :*
          -Korkaklar, ecelleri gelmeden birkaç defa ölürler,
          cesurlar ise ölümü bir defa tadarlar. *(Shakespeare)*
          -Dünya bir sahnedir; herkes rolünü oynadıktan
          sonra çekip giderler. *(Winschooten)*
          -Ölüm korkusu, ölüm acısından daha şiddetlidir.
          *(La Bruyere)*
          *-*Tanrı, kendilerini övenlerden nefret eder. *(St.Clement)*
          *-*Tanrı, dolu ellere değil, temiz ellere bakar. *(Syrus)*
          -Tanrının değirmeni ağır, ama iyi öğütür. *(G.Herbert)*
          -Vicdanınız temizse, o zaman özgürsünüz. *(Goethe)*
          -Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada
          *y*aptığı iyiliklerdir. *(Hz.Muhammed)*
          *
          *Bir dörtlük :*
          Niceleri geldi, neler istediler.
          Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
          Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
          O gidenler de hep senin gibiydiler.
          *(Ömer Hayyam)*
          ***
          *Hukukçuların görevi :*
          Hukukçuların birincil görevi,
          tüm çağdaş nitelikleriyle
          hukuk devletini gerçekleştirmek,
          hukukun üstünlüğü ilkesini
          yaşama yaşama
          geçirtmektir.
          *(Yekta Güngör Özden)*
          ***
          *Sıra sana da gelir*
          *"Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım;*
           
           
           
          * çünkü ben sosyalist değildim.Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
          çıkarmadım;çünkü sendikacı değildim.Sonra Yahudileri topladılar, sesimi
          çıkarmadım;*
          *çünkü Yahudi değildim.*
          *Sonra beni almaya geldiler;*
          *benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı"*
          *(Martin Niemöller)*
          ***
          <http://3.bp.blogspot.com/-vhyckcOSjmk/Uu4nwS-LBLI/AAAAAAAAC_I/7iZuvU2cQik/s1600/Tilki.jpg>
           
           
           
           
           
           
           
           
           
           
           
          ***
          *Su, Rüzgâr ve Namus*
          Daha çocukluğumda,
          Dinlemiştim bu masalı;
          Su, rüzgâr ve namus
          Birgün saklambaç oynamışlar.
          *
          Önce su saklanmış;
          Fakat çabuk bulunmuş
          Derin vadiler arasında...
          *
          Sonra rüzgâr saklanmış,
          Onu da bulmak kolay olmuş
          Yüksek dağların tepelerinde...
          *
          Sıra namusa gelmiş,
          O da şöyle söylemiş;
          *
          Dinleyin bir kere,
          Ben kaybolursam
          Bulunmam hiçbir yerde...
          *
          İşte, o günden beri namus kaybolunca
          Bulunmaz hiçbir yerde.
          (S.Petöfi)
           
           
          http://karozan1b.blogspot.com/2014/02/p-z-r-k-e-y-f-i-24_1614.html
           
          *WEB ::: http://karozan.blogspot.com <http://karozan.blogspot.com>*
            "Celal Çelik" <celal...@gmail.com> Feb 16 01:19PM +0200  

            ​​
            ​​
             
            Çağımızın Hastalığı: Flört
             
            Cenâb-ı Hak buyuruyor:
            *“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder,
            çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye
            size öğüt veriyor.”* (Nahl, 90)
             
            Rasûlullah (sav) buyurdular:
            *“Bir kadınla bir erkek bir yerde baş başa kaldıklarında üçüncüsü
            şeytandır.”* (İbn-i Hanbel, Müsned, I, 227; III, 339)
             
            --
             
            "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de> Feb 15 07:33PM +0100  

            Aşağıdaki haberden:
             
            „Akdoğan: Paralel devletin yönlendirmesi“
             
            * * * *
             
            „Ergenekon“ kalmadı abi, „paralel devlet“ verelim, şimdi en geçerli olan o.
             
            Bunlar „AKKAŞIK“ olduklarından hep bir „Günah keçisi“ ya buluyorlar ya
            yaratıyorlar,
             
            Şimdi de her şeyin suçlusu „Paralel Devlet“
             
            Aydoğan
             

             
            * * *
             

             
            http://www.taraf.com.tr/haber/iki-korkunc-yalan-bitti.htm
             
             
            İki korkunç yalan bitti - TARAF / AA / DHA - 15.02.2014
             
             
             
            İki korkunç yalan bitti
             

             
            “Camide içki”den sonra, “Kabataş’ta dövülen başörtülü kadın” da yalan çıktı
             
             
             
             
            Gezi Parkı olayları sırasında Kabataş İşkelesi’nde bir grup gösterici
            tarafından saldırıya uğradığı iddia edilen Zehra Develioğlu’nun görüntüleri
            ortaya çıktı. Kabataş Vapur İskelesi’nin kamera kayıtlarına göre bazı
            eylemciler yanında bebek arabası bulunan Develioğlu’nun yanından geçiyor
            ancak herhangi bir saldırıda bulunmuyor. Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere
            hükümet yetkilileri, AKP’liler ve bazı gazeteciler dayak iddiasına dayanarak
            Gezi Parkı eylemcilerinin başörtülü kadınları hedef aldığını günlerce
            işlemişti. Bu iddiaya karşılık kamera görüntülerinin yayınlanması istenmiş
            ancak görüntüler bir türlü yayınlanmamıştı. Olaydan yaklaşık bir yıl sonra
            ortaya çıkan görüntülerde ise dayak olmadığı anlaşılıyor. Zehra Develioğlu
            bebek arabasıyla birlikte kaldırımda eşinin gelip kendilerini almasını
            beklerken “Belden yukarıları çıplak, elleri deri eldivenli 70-100 kadar
            adamın ortasında kaldım. Beni dödüler bebek arabasını devirdiler, üzerime
            i...ler” demişti.
             
            AVUKAT: BEYANLAR MÜVEKKİLİME AİT DEĞİL
             
            1 Haziran 2013 tarihlı görüntülerde bahsedilidiği bir saldırının
            yaşanmadığının ortaya çıkması üzerine Develioğlu’nun avukatı Abdurrahman
            Kayapınar açıklama yaptı. Açıklama şöyle: “Olayın meydana geldiği bölgede
            bulunan bir kısım mobese kameralarının tahrip edildiği, tahrip edilmeyen
            kısmının ise olay yerini kaydetmediği tespit edilmiştir. Bu itibarla olay
            yerine ait net teşhise müsait görüntülere ulaşılamamıştır. Basında
            yayınlanan kamera kayıtları da mobese kamerası kaydı olmayıp bu nedenle net
            ve belirgin görüntüler içermemektedir. Basın yayın organları tarafından
            müvekkilime ait olmayan bir kısım beyanlar esas alınarak görüntülerin bu
            beyanları desteklemediği iddia edilmekte, müvekkilim etrafında kalabalık bir
            grup tarafından toplanılmış olması önemsiz bir olay gibi gösterilmekte,
            görüntülerin net olmamasından da istifade edilmek suretiyle müvekkilimin
            gerçek dışı beyanda bulunduğu yönünde bir algı oluşturulmaya
            çalışılmaktadır. Müvekkilimin darp edildiği, doktor raporu ile tespit
            edilmiş olduğu halde, raporda bulunmayan hususlar varmış gibi ifade
            edilerek, müvekkilimin ve cocuğunun darp edilmiş olduğu gerçeği gizlenmeye
            çalışılmaktadır.
             
            “BAŞÖRTÜLÜ KIZLARIMIZI YERDE SÜRÜKLÜYORLAR”
             
            Başbakan Erdoğan o dönem dayak iddiasını sık sık dile getiriyordu. Erdoğan
            bir konuşmasında, “Başörtülü kızlarımızın başörtülerinden tutmak suretiyle,
            onları yerde sürükleyenler bunun hesabını nasıl verecekler” demişti.
             
             
             
            BALÇİÇEK İLTER: YANILTILDIM
             
            Zehra Develioğlu ile röportaj yapan gazetecilerden biri olan ve
            “morluklarını gördüm” diyen Balçiçek İlter Twitter’dan açıklama yaptı. İlter
            tweetlerinde şunları yazdı: “Kabataş’ı, nasıl yanıltıldığımı, özürümü yarın
            (bugün) Türkiye’de yazacağım. Şimdi küfür ve hakaretlerinizi alıp
            dağılabilirsiniz! Ayıp bana ait değil, ‘Kadının beyanı esastır’ diyerek
            dinlediğim Zehra Hanım’a aittir, açıklama yapmak zorundadır! Bu akşama kadar
            hiç görüntü izlemedim, izlediğimi iddia etmedim, beni başkalarıyla
            karıştırmayın.”
             
             
             
            BERKAN: BENDE TACİZ KANAATİ OLUŞMUŞTU
             
            KATILDIĞI televizyon programında “Görüntüleri bir kişinin cep telefonundan
            izledim. Orada bir şeyler oluyor, bebek arabası devriliyor” diyen gazeteci
            İsmet Berkan izlediği görüntülerin yayınlanan görüntüler olduğunu söyledi.
            Görüntülerde iddia edildiği gibi dayak ve taciz olmadığının hatırlatılması
            üzerine Berkan şöyle konuştu: “İnsanların ne beklediklerini bilmiyorum.
            Bende öyle bir kanaat oluşmuştu, taciz olduğuna yönelik o dönemde izlediğim
            zaman. Benim de öyle çok önemsediğim bir konu değildi açıkçası. Geçtiğimiz
            hafta bir televizyon programında, soruldu ve soru üzerine şimdi
            söylediklerimi söyledim. Çok kısaydı zaten görüntüler. Tacizin görülmesinin
            imkanı yok o görüntülerden çünkü çok uzakta bir görüntü zaten. Arada
            engeller felan da var. O konuda kadının suç duyurusu var, doktor raporları
            var, polis ifadesi var.”
             
             
             
            Arınç: Başbakan’a sorun
             
            Kabataş görüntüleri dün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a da soruldu.
            Arınç, “Saldırıya uğradığı iddia edilen kadına ilişkin görüntüler dün
            yayınlandı. Görüntülerde iddiaların aksine çok büyük bir nümayiş olmadığı
            dikkati çekiyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusu üzerine,
            “Değerlendiremiyorum. Bunları da izlemedim. Olayın üzerinden de epey zaman
            geçti. Bunlar medyada yer alacak şeyler. Okuyanlar farklı farklı
            değerlendirebilir. Bunlar bana sorulacak şeylere benzemiyor” diye konuştu.
            Başbakan Tayyip Erdoğan’ın olaya ilişkin sözleri olduğunun hatırlatılması
            üzerine Arınç, “Bilemiyorum. Başbakan’a sorun o zaman iddia onunsa bu konu
            hakkında ne düşündüğünü. Zannediyorum o da bir başka camidedir, kendisine
            sorulur” dedi.
             
             
             
            Akdoğan: Paralel devletin yönlendirmesi
             
            Başbakan Tayyip Erdoğan’ın siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan Kabataş
            olayıyla ilgili görüntülerin sorulması üzerine şunları söyledi: “Bir takım
            fotoğraf kesitleri üzerinden yorum yapmak doğru değil. Onun öncesi nedir,
            sonrası nedir, yani o filmin tamamını görmeden bir fotoğraf karesi üzerinden
            yorum yapılamaz. Ortada bir mağdur var, bu mağdurun yaşadıkları var,
            anlattıkları var, adli tabipten aldığı raporlar var. Bunlar şu anda bizim
            için daha geçerlidir. Aksi ispat edilmiş değildir o görüntülerle. Bunlardan
            medet ummayı da doğru bulmuyoruz. Yani ortada bir kadına bir saldırı
            yapıldıysa bebeğiyle birlikte, bunun üzerinde durmak varken, anlaşılan
            paralel yapının yönlendirmesiyle bu tür bir takım fotoğraf kareleri
            üzerinden bir anlam üretilmeye çalışılıyor. Bunlar gerçeği değiştirmez
            arkadaşlar.” Akdoğan, “Sizde paylaşabileceğiniz bir görüntü var mı” sorusuna
            da “Bu yönde bizim bir görüntümüz yok. Olsa zaten çıkardı” yanıtını verdi.
             
            "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de> Feb 15 12:16PM +0100  

            Aşağıda „Aşağıdaki Görsel Çalışmanın mesajına uygun“ dedik ama „ÇALIŞMA“
            ekte olmayıca „mesaja uygunluk“ da olamayacağından bir kez daha hem de
            „görsellisiyle ;))))
             
            A.K.
             
            * * * *
             
            Aşağıdaki görsel çalışmanın mesajına uygun olduğunu düşündüğüm Almancadan
            çevirdiğim bir kısa öyküyü paylaşıyorum..
             
            Aydoğan Kekevi
             
            * * * *
             
            BİN AYNALI TAPINAK..
             
            Hindistan' da yüksek bir dağın doruğuna yapılmış " BİN AYNALI TAPINAK "
            adlı görkemli bir tapınak vardı.
             
            Günlerden bir gün bir köpek dağa tırmandı.
             
            Tapınağın merdivenlerinden çıkarak "BİN AYNALI TAPINAK " a girdi.
             
            Tapınağın bin aynalı salonuna geçtiğinde bin tane köpek gördü.
             
            Korkarak tüylerini kabarttı; kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı;
            korkutucu hırıltılar çıkararak dişlerini gösterdi.
             
            Ve bin köpek de tüylerini diktiler; kuyruklarını bacaklarının arasına alıp
            dişlerini gösterdiler.
             
            Köpek paniğe kapılarak tapınaktan kaçtı.
             
            Ve o andan itibaren bütün dünyanın tehlikeli, korkunç köpeklerle dolu
            olduğuna inandı.
             
            * * *
             
            Bir süre sonra bir başka köpek gelip dağa tırmandı.
             
            O da tapınağın merdivenlerinden çıkıp " BİN AYNALI TAPINAK "a girdi.
             
            Tapınağın bin aynalı salonuna geldiğinde bin tane köpekle karşılaştı ve çok
            sevindi: Kuyruğunu salladı; neşeyle ordan oraya zıpladı ve köpekleri
            oynamaya çağırdı.
             
            Bin köpek de kuyruklarını sallayarak neşeyle ordan oraya zıpladılar,
             
            Bu köpek tapınaktan çıktığında dünyanın dost ve sevecen köpeklerle dolu
            olduğuna inanıyordu. "
             
            ...........
             
            Almanca' dan çeviri: Aydoğan Kekevi 14.02.02 Almanya.
             
            KOPF FIT ( Dinç-Baş ) adlı " Eczahaneciler dergisi" nin Şubat 2002
            sayısından alınmıştır.
             

             
            * * * * * * * * * *
             
            Von: ne_mutlu_t...@googlegroups.com
            [mailto:ne_mutlu_t...@googlegroups.com] Im Auftrag von M.Kemal Adal
            Gesendet: 15 Şubat 2014 Cumartesi 11:00
            An: undisclosed-recipients:
            Betreff: "ÖNCE VATAN" NE VERİRSEN ONU ALIRSIN......PPS.
             

             

             
            HER EKEN BİÇEMEZ. AMA BİÇEN, EKTİĞİNİ BİÇER.
             

             
            --
             
            Selam...
             
            T.C. / M. Kemal Adal
             
              Alparslan Oguz <alpars...@gmail.com> Feb 16 03:34AM +0200  

              ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
              Kimden: Ozer Aksoy
              Tarih: 14 Şubat 2014 23:59
              Konu:
              Kime: Ozer Aksoy
               
               
               
               
               
              O AKSAM HEPIMIZ AC YATTIK..
              AYNEN BU GUNKU
              ANKARA DAKI SIYASETCILERIMIZ GIBI DEGILMI?????
               
               
               
               
               
               
              *YENMEYEN TAVUK !..*Batı Cephesi Kurmay Başkan Albay Asım Bey'in
              (Org.GÜNDÜZ) hatıratından;
               
               
              "... O gün (10 Eylül 1921), Dua Tepe'de düşmanın iniltisini sevinç
              gözyaşları ile kutluyorduk...
              Mürettep Kolordumuzun Kurmay Başkanı Hayrullah Bey (Tümg. FİŞEK), bir akşam
              yemeği hazırlamıştı. Ortada cılız tavuk ile dört beş dilim siyah ekmekten
              başka birşey yoktu...
              Dünden beri ağzımıza en ufak bir lokma girmemişti.
              Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Ben, Kazım Bey (Org.ÖZALP) sofraya bağdaş
              kurduk. Hayrullah Bey (FİŞEK), Tevfik Bey (BIYIKOĞLU), Salih Bey (BOZOK)
              biraz uzaktaydılar.
              ATATÜRK, Kolordu Komutanı Kazım Bey'e dönerek:
              *-"Erlere, yiyecek ne verebildiniz?*" dedi.
              Kazım Bey şaşırdı, durakladı, Kurmay Başkanı'na dönerek;
              *-"Hayrullah Bey, erlere ne verebildik?'' *diye sordu.
              *-"Efendim, dün sabah tedarik ettiğimiz buğdayı, kavurup yedirmek için
              birliklere dağıtmıştık."*
              Mustafa Kemal Paşa biraz durakladıktan sonra ayağa kalktı ve tavuğa el
              sürmeden çadırına doğru uzaklaştı... Biz de dağıldık.
              O akşam hepimiz aç yattık!"
              Askerleri yiyemiyor diye o cılız tavuk bile boğazından geçmemişti
              Atamızın...
               
              Sorarım size; Devletimizin başındakiler, milleti yoksulluktan, açlıktan
              kırılırken neler götürüyorlar?!.. Bir de utanmadan Atatürk'e dil
              uzatıyorlar!
               
               
              [image: YENMEYEN TAVUK !.. Batı Cephesi Kurmay Başkan Albay Asım Bey'in
              (Org.GÜNDÜZ) hatıratından; "... O gün (10 Eylül 1921), Dua Tepe'de düşmanın
              iniltisini sevinç gözyaşları ile kutluyorduk... Mürettep Kolordumuzun
              Kurmay Başkanı Hayrullah Bey (Tümg. FİŞEK), bir akşam yemeği hazırlamıştı.
              Ortada cılız tavuk ile dört beş dilim siyah ekmekten başka birşey yoktu...
              Dünden beri ağzımıza en ufak bir lokma girmemişti. Mustafa Kemal Paşa,
              İsmet Paşa, Ben, Kazım Bey (Org.ÖZALP) sofraya bağdaş kurduk. Hayrullah Bey
              (FİŞEK), Tevfik Bey (BIYIKOĞLU), Salih Bey (BOZOK) biraz uzaktaydılar.
              ATATÜRK, Kolordu Komutanı Kazım Bey'e dönerek: -"Erlere, yiyecek ne
              verebildiniz?" dedi. Kazım Bey şaşırdı, durakladı, Kurmay Başkanı'na
              dönerek; -"Hayrullah Bey, erlere ne verebildik?'' diye sordu. -"Efendim,
              dün sabah tedarik ettiğimiz buğdayı, kavurup yedirmek için birliklere
              dağıtmıştık." Mustafa Kemal Paşa biraz durakladıktan sonra ayağa kalktı ve
              tavuğa el sürmeden çadırına doğru uzaklaştı... Biz de dağıldık. O akşam
              hepimiz aç yattık!" Askerleri yiyemiyor diye o cılız tavuk bile boğazından
              geçmemişti Atamızın... Sorarım size; Devletimizin başındakiler, milleti
              yoksulluktan, açlıktan kırılırken neler götürüyorlar?!.. Bir de utanmadan
              Atatürk'e dil uzatıyorlar!]<https://www.facebook.com/photo.php?fbid=561857693904626&set=a.241393319284400.54813.241313655959033&type=1>
               
              Sili Ozerdim <silio...@gmail.com> Feb 15 12:53PM +0200  

              :
               
               
              Bir zamanlar tarım ülkesiydik,
              *tarım ürünlerimiz sayesinde kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik.*
              *Bir süredir neredeyse havayı ve suyu bile ithal edecek duruma düştük.*
              *Çünkü önce hayvancılık, sonra tarım öldürüldü... Bilerek ve isteyerek,
              teammüden.*
              *Halbuki tarih boyunca akıllı siyaseti sayesinde her alanda her imkânı, her
              güzelliği ve yararlı olanı*
              *kendine yontmayı çok iyi bilen İngiltere'nin*
              *Manş denizinde, Fransa kıyılarına çok yakın küçücük adası SARK'ta,*
              *tarıma ne kadar çok önem verdiğini gözlerinizle görün.*
              *Üstelik orada hava Anadolu'nun eşsiz havası gibi bereket yağdırmıyor.*
              *Bakın, ekilmemiş 1 santimetre kare toprak var mı ?*
               
               
              *[image: Satır içi resim 1]*
               
              -- [image: Satır içi resim 2]
                "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de> Feb 16 02:21AM +0100  

                Sayın Abbas GÖKÇE sözde “Soykırımı” yla ilgili değerli bilgiler içeren aşağıdaki iletiyi göndermiş, kendisine teşekkür ediyor, yazısını sizlerle paylaşıyorum.
                 
                Aydoğan

                 

                 
                Von: tur...@yahoogroups.com [mailto:tur...@yahoogroups.com] Im Auftrag von Abbas gökçe
                Gesendet: 15 Şubat 2014 Cumartesi 14:33
                An: tur...@yahoogroups.com
                Betreff: Re: [turkstk] 1701'den 1922'ye kadar Ermeni Sorunu; 1915 öncesi Emeniler
                 

                 
                Ermeni Soykırımı İddiası ve Yalın Gerçekler
                 
                Abbas GÖKÇE
                 
                K. Meclis ve Danıştay E. Üyesi
                 
                Bir ütopya gibi, başta Ermeniler olmak üzere bazı devletlerce; 1915 yılında Osmanlılar tarafından bir buçuk milyon Ermeni katledilmek suretiyle, bir “Ermeni Soykırımı” yapıldığı iddia edilmiş ve maalesef kimi ülkeler de parlamentolarından bu iddiayı kabul edenler yasalar çıkarmışlardır (*)
                 
                Bu ülkeler, “tarihi tarihçiler yazar, siyasi parlamentolar değil!..” gafletini yaşayarak, Ermeni tarafını tutmak suretiyle yalın gerçekleri değiştirmeğe çaba göstermişlerdir.
                 
                Başta ABD olmak üzere; her yıl bu komedi, özellikle 24 Nisan tarihinde yeniden sahnelenmeğe çalışılmaktadır.
                 
                Türkiye ve Ermenistan başta olmak üzere; bütün tarihi arşivler gün ışığına çıkarıldığı taktirde ; gerçekleri göz ardı ederek peşin hükümle karar alan devletleri tarih kınamış olacaktır.
                 
                Tarihi belgelerin şahit olduğu yalın gerçek şöyledir:
                 
                Birinci Dünya savaşında Osmanlı Devleti; İngiliz ve Fransız ordularına karşı savaşırken, Osmanlı vatandaşı olan Ermeniler de doğuda Rus Ordusu ile birlik olmuş, Ermeni çeteleri köylerde, kentlerde bulunan Osmanlı halkına saldırmış, köy ve kasabaları basarak katliama başlamıştır.
                 
                Yine Osmanlı vatandaşı olan Ermeniler Kayseri, Bitlis, Erzurum, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Ankara, Van, İzmit, Adapazarı, Adana, İzmir gibi birçok illerde isyanlar çıkartmışlardır.
                 
                Bu durumda Osmanlı ordusu, iç ve dış düşmanlarla aynı anda savaşmak zorunda kalmıştır
                 
                Cephede düşman, yurt içinde Ermeni vahşet ve isyanlarıyla karşı karşıya kalan OsmanlıDevleti bu ayaklanmaları önleyebilmek düşüncesiyle, Ermeni Patriği, Ermeni kökenli Milletvekilleri ve Ermeni önde gelenlerini çağırarak “Buna engel olmalarını, Ermenilerin bu katliam, yağma, talan ve isyanları durdurmadığı taktirde, Devletin de gerekli önlemleri alacağını bildirmiştir.
                Sili Ozerdim <silio...@gmail.com> Feb 14 02:19PM +0200  

                Tarih: 14 Şubat 2014 14:05
                Konu: BEKLENEN İNTERNET SANSÜRÜ BU GECE 00.00'DAN SONRA BAŞLIYOR...!
                 
                 
                 
                 
                *BEKLENEN İNTERNET SANSÜRÜ BU GECE 00.00'DAN SONRA BAŞLIYOR...!*
                 
                 
                *1 - Pornografik içerikler izleyenlerin evine 1500 milyardan başlayan
                cezalar gelecek.*
                 
                 
                *2 - Torrent'ten oyun indirenlere 500-1000 TL arası para cezası kesilecek.*
                 
                 
                *3 - Facebook,Twitter,Ask Fm , bu sitelerde pkk'ya yönelik veya eyleme
                yönelik bir şeyler paylaşanlar 2000-2500 TL para cezası ödeyecek.*
                 
                 
                *4 - Playstation(1,2,3,4) Ayrıca tek PS değil seri farketmez korsan oyun
                satın alan ve satan kişi 500-400 TL arasında para cezası yiyecek.*
                 
                 
                *5 - Oyunlarda pkk'ya yönelik eylem hazırlayan ve pkk'ya destek çıkan
                kişiler ve oyun şirketi para cezasına çarptırılacak.*
                 
                 
                *6 - Oyunlara yaş sınırı gelecek kimlik ile oyuna kayıt olunacak.*
                 
                 
                *7 - Bazı haber sitelerine sansür atılacak yalancı haber sunan siteler
                5000-4500 TL arası para cezasına çarptırılacak*
                 
                 
                *8 - Sosyal Medya'daki tüm konuşmalar kayıt altına
                alınacak.(Facebook,Twitter,Ask Fm vs.)*
                 
                 
                *9 - Pornografik görüntü paylaşan sitelere 500-1000 TL arasında para cezası
                kesilecek site fark etmez.*
                 
                 
                *10 - Virüs yapımı site hacklemek vb. gibi programlayanlar ve parayla
                satanlar 7000 TL para cezasına çarptırılacaktır.*
                 
                 
                *SİZDE PAYLAŞIN, BİLGİLENDİRİN...!*
                 
                 
                 
                 
                 
                 
                 
                --
                  Sili Ozerdim <silio...@gmail.com> Feb 15 11:36PM +0200  

                  *Gönderen*
                   
                  * N. G.*
                   
                  *Teşekkürler*

                   
                   
                   
                   
                   
                   
                   
                   
                  *Bursa'ya doğru bakınca *
                  *Ulucami'yi değil, TOKİ Doğanbey'i göreceksin. *
                  *Sakın şaşırma!*
                   
                   
                  *"Söylesem, tesiri yok;*
                  *Sussam gönül razı degil!" *
                  *Fuzulî*
                   
                  *****
                   
                   
                   
                   
                   
                   
                  --


                  [image: Satır içi resim 1]
                   
                  ADD'den CHP'ye ciddi uyarı: Atatürk'ün Kemiklerini Sızlatmayın Efendiler!
                   
                   
                  [image: logo]<http://www.izmirchpdir.com/wp-content/uploads/2014/01/logo.jpg>*"Alelade
                  politikacılıkla milleti parçalamak ihanettir."*
                  Mustafa Kemal ATATÜRK (14 Ekim 1925'de İzmir Kız Öğretmen Okulu)
                   
                  Büyük Ortadoğu Projesi'nin taşeronu, demokrasinin temeli laikliğe karşı
                  eylemlerin odağı olmaktan hüküm giymiş AKP iktidarına karşı verilen
                  mücadelenin en önemli etaplarında biri Mart 2014 te yapılacak olan Yerel
                  Seçimlerdir.
                  Yerel yönetimler iktidara giden yolun başlangıcıdır. Bu nedenle AKP yerel
                  yönetimleri elinde tutmak, olmadığı yerleri de elde etmek için iktiadar
                  olmanın avantajlarını da sonuna kadar kullanarak çalışmaktadır.
                  Biri dışında tüm ilçeleri ile Atatürk'ün Partisinin yönetiminde olan İzmir,
                  iktidarın hedefindedir.
                   
                   
                   
                  *İzmir'de gerek Büyükşehir gerekse ilçelerde gösterilecek adayların
                  belirlenmesine çok az bir zaman kala en büyük ilçesi olan Konak için
                  Belediye Başkanlığına adaylığını açıklayanlardan biri de, İzmir Baro
                  Başkanı Sema Pektaş'tır. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Mustafa Kemal
                  Atatürk ve Bağımsızlığımızın simgesi Bayrağımızı, Anayasa Mahkemesi ve
                  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince "Siyasi simge" olarak tescil edilen
                  Türban ile aynı kefeye koyarak," Ne Atatürk rozetli yargıç, ne de başörtülü
                  avukat olsun" diyen, "Renksiz ve Kokusuz Devlet" olmaktan sözeden Sema
                  Pektaş, Atatürk'ün kurduğu partiden aday adaylığını yüzü kızarmadan
                  açıklamış olabilir, ancak; Atatürk İlke ve Devrimlerinden ödün vermeyen
                  İzmirli, bu anlayışı taşıyan hiç bir adayı kabul etmeyecektir. *Gösterilen
                  her adayın koşulsuz destekleneceği düşüncesi yanlış bir düşüncedir. Adaylık
                  için başvuruda bulunan Kemalist, yurtsever bir çok insan varken "İktidarın
                  ikamesi" hiç kimse çözüm olamaz!
                  İktidarca "90 yıllık zulüm" diye nitelenen Türkiye Cumhuriyeti'nin; ulusal,
                  demokratik ve laik halkçı politikalar üretecek ve uygulayacak samimi
                  politikacılara ihtiyacı var.
                  Bu nedenle özellikle Atatürk'ün kurduğu partinin yerel seçimlerde
                  belirleyeceği adaylar; iktidara giden yolun da taşlarını döşeyecekleri
                  düşünüldüğünde, Kemalist ideolojiyi içselleştirmiş, yaşam biçimleri ile
                  bunu kanıtlayan kişiler olmalıdır.
                  Günlük politikanın sığlığına düşmeden belirlenecek adaylarla iktidara
                  yürümek, sağlam ve emin adımlarla olacaktır.
                   
                   
                   
                   
                  *Sevil Nazan KESKİNAtatürkçü Düşünce DerneğiGenel Sekreter YardımcısıEge
                  Bölge Sorumlusu*
                   
                   
                  *http://add.org.tr/index.php/subelerimizden/1097-add-izmir-subeleri-atatuerk-uen-kemiklerini-s-zlatmay-n-efendiler
                  <http://add.org.tr/index.php/subelerimizden/1097-add-izmir-subeleri-atatuerk-uen-kemiklerini-s-zlatmay-n-efendiler>
                  *
                   
                  ============================================
                   
                  [image: Satır içi resim 2]
                   
                  Tartan'ın Tepkisi Sürüyor: CHP'yi Oyuncak Ettiler
                   
                  15 Şubat 2014
                   
                   
                  Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, CHP'nin dar bir gurubun elinde oyuncak
                  edildiğini, Atatürk ilkelerinin de CHP tarafından ayaklar altına alındığını
                  söyledi. Yeniden aday gösterilmemesi üzerine partiden istifa eden Tartan,
                  İzmir halkının ise CHP yönetimi tarafından koyun yerine konulduğunu
                  söyledi. Tartan, ilçe belediye başkan adayları listesinin belirlenmesinde
                  başlıca rolü oynayan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun istifa
                  resti çekip kendisine yakın isimleri listeye koydurmasını kastederek,
                  "Birisi tavla arkadaşımın oğlu, öbürü bürokratım, diğeri arkaşadışım
                  teyzesi. Durum böyle olunca particilik kalmıyor" dedi.
                   
                  Yeni Asır TV'de yayınlanan Gündem Özel programına konuk olan Konak Belediye
                  Başkanı Hakan Tartan, aday gösterilmemesi ve partiden istifasına yönelik
                  soruları yanıtladı. CHP'nin altı ok hedefinin kalmadığını ifade eden
                  Tartan, CHP'nin halkın sesini duymazdan geldiğini söyledi. Hakan Tartan,
                  CHP yönetiminin anketlere bakılarak aday belirleyeceğini söylediğini
                  belirterek "Bize, 'CHP'ye kim bir fazla oy getirirse o aday gösterilecek'
                  dendi. Yapılan ankette ben yüzde 65 oranında destek gördüm. Ama dediklerini
                  gerçekleştirmediler. O zaman yalan söylemiş oluyorlar, bu da benim hoşuma
                  gitmiyor" dedi.
                   
                  *CHP'yi oyuncak ettiler*
                   
                  CHP'nin bazı kişiler tarafından "oyuncak" haline getirlidiğini söyleyen
                  Tartan, "CHP adeta dar ve küçük bir grubun oyuncağı haline geldi. Parti
                  ruhu, Atatürk ilkeleri ve altı ok hedefleri kalmadı" dedi. Tartan,
                  Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun istifa resti çekip kendisine
                  yakın isimleri başkan adayları listesine koydurmasını kastederek, "Tamamen
                  'ben şunu isterim, bunu isterim' diyorlar. Birisi tavla arkadaşımın oğlu,
                  öbürü bürokratım, diğeri arkadaşımın teyzesi. Durum böyle olunca particilik
                  kalmıyor. Sen, ben küçük olsun bizim olsun" diye konuştu.
                   
                  Hakan Tartan, İzmir halkının CHP yönetimi tarafından koyun yerine
                  konulduğunu belirterek, "Biz odun koysak alırız zihniyeti var. İzmir
                  halkını koyun gibi gören, insani değerlere önem vermeyen bir yapı öne
                  çıkıyor. Bunlar CHP'den temizlendiği gün biz yine yuvamıza geri döneceğiz"
                  diye konuştu.
                   
                  "yavuz altýndiþ" <elver...@yahoo.com> Feb 15 12:28PM -0800  


                  >>Sign my petition
                   
                  >>--
                  >>Dr.A.Nazmi ÇORA
                  --
                   
                  "Yusuf Tunçer" <yusuf...@gmail.com> Feb 15 06:47PM +0200  

                  *[image: Satır içi resim 2]*
                   
                  *ABDULLAH ÖCALAN VE BDP/PKK YÖNETİCİLERİ; *
                  *"KELİMELERİMİ CIMBIZLAMIŞLAR, *
                  *SESİME BENZER SES KULLANMIŞLAR, *
                  *BU GÖRÜNTÜLER MONTAJ**" *
                  *GİBİ LAFLARLA İNKAR ETMEYE KALKTI.*
                   
                  *İŞTE O GÖRÜNTÜLERİN ORİJİNAL VE KESİNTİSİZ *
                  *65 DAKİKALIK **1. BÖLÜMÜ*
                  *BU AKŞAM (15 Şubat Cumartesi) 22.30'DA*
                   
                  *ULUSAL KANAL'DA!*
                   
                   
                  *======================================================*
                   
                  *İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Tülin Oygür:*
                   
                   
                   
                  *BDP YÖNETİCİLERİNİN "MONTAJ" DEDİĞİ GÖRÜNTÜLERİN HAM HALİNİ PAYLAŞIYORUZ!*
                   
                   
                   
                   
                   
                  *BDP'Yİ DAVET ETMİŞTİK: *
                   
                  *GÖRÜNTÜLERİ VERELİM YAYINLAYIN*
                   
                  İşçi Partisi olarak, Abdullah Öcalan'ın İmralı'daki sorgu görüntülerini
                  bugüne dek, bir dizi basın toplantısı düzenleyerek sekiz başlık altında
                  basınımızla ve milletimizle paylaştık.
                   
                  PKK ve APO gerçeğini ortaya koyan, halkımızı bilgilendirerek, özellikle
                  Kürdümüzün bileğindeki Amerikan kelepçesini kırıp özgürleştiren bu
                  açıklamalarımıza, BDP ve PKK ile Öcalan'ın avukatlarından tepkiler geldi.
                   
                  Görüntülerin montaj olduğu savıyla suç duyurusuna varan bu tepkiler,
                  gerçeğin ortaya çıkarılması açısından olumlu olmuştur. Türkiye bu
                  görüntüleri izlemeli, tartışmalı ve iyi anlamalıdır.
                   
                  Genel Başkanvekilimiz Sayın Hasan Basri Özbey, montaj savlarına karşı, 8
                  Şubat 2014 tarihinde düzenlediği basın toplantısında BDP yetkililerine
                  seslenerek "BDP yetkililerini ve Abdullah Öcalan'ın avukatlarına çağrıda
                  bulunuyoruz: Gelin görüntülerin tamamını ham haliyle size verelim. İzleyin.
                  Montaj mı değil mi gözlerinizle görün. Genel Başkanınızın görüntülerini siz
                  yayınlayın. Yayınlayın ki, üyeleriniz, seçmenleriniz ve Kürtlerimiz başta
                  olmak üzere Milletimiz gerçekleri doğrudan görsün, öğrensin" açıklamasında
                  bulunmuştu.
                   
                   
                   
                   
                  *BDP, GÖRÜNTÜLERİ ALMAYA YANAŞMADI*
                   
                  BDP yetkililerine yapılan bu çağrı yanıtsız kaldı. Görüntüleri almaya
                  cesaret edemediler. Ancak, montaj olduğu konusunda iddialarını sürdürmekte
                  devam ediyorlar. Öcalan da "KELİMELERİMİ CIMBIZLAMIŞLAR, MONTAJLAMIŞLAR,
                  SESİME BENZER SES KULLANMIŞLAR" iddiasında.
                   
                   
                   
                  * MONTAJ YALANINA SON NOKTAYI KOYUYORUZ!*
                   
                  İşçi Partisi, gerçeklerle hareket eder. İşte Abdullah Öcalan
                  gerçeği, işte 1999 yılına ait Öcalan'ın İmralı'daki sorgusu sırasındaki
                  görüntüleri.
                   
                  Bu görüntülerle PKK liderini halka tanıtıyoruz. ABD emperyalizminin,
                  AKP'nin ve PKK'nın parlattığı "Serok Apo" ile İmralı'da devlete "hizmet
                  aşkını" ve "taşeron olma" arzusunu ortaya koyan Abdullah Öcalan aynı kimlik
                  midir?
                   
                  Bu soruya halkın vereceği cevap önemlidir. Görüntüleri yayımlayarak
                  özellikle Kürt halkı, gerçeği cesaretle saptama olanağına kavuşturuyoruz.
                  Bu görüntüleri halkımızın bilgilenmesi, gerçekleri öğrenmesi için
                  basınımızla ve kamuoyuyla paylaşıyoruz.
                   
                  "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de> Feb 15 07:31PM +0100  

                  http://www.taraf.com.tr/haber/oral-calislar-ve-arkadaslarina-acik-cagri.htm
                   
                   
                  Oral Çalışlar ve arkadaşlarına açık çağrı - Taraf - 15.02.2014
                   
                   
                   
                  Oral Çalışlar ve arkadaşlarına açık çağrı
                   

                   
                  Taraf ’ın üç ay genel yayın müdürlüğünü yapan Radikal Gazetesi Yazarı Oral
                  Çalışlar, dün Doğan Grubu’na ait CNNTürk televizyonunda, ispatlamak zorunda
                  olduğu bir iddiada bulundu
                   
                   
                   
                   
                  Taraf ’ın üç ay genel yayın müdürlüğünü yapan Radikal Gazetesi Yazarı Oral
                  Çalışlar, dün Doğan Grubu’na ait CNNTürk televizyonunda, ispatlamak zorunda
                  olduğu bir iddiada bulundu.
                   
                  Çalışlar, bu gazetede, daha önce çalışan dört yazıişleri müdürünün kendisine
                  anlattıklarından, “Taraf ’ın tam bir proje olduğuna kesin kanaat
                  getirdiğini” söyledi.
                   
                  Sözünü ettiği yazıişleri müdürleri Markar Esayan, Kurtuluş Tayiz, Yıldıray
                  Oğur ve Tuncer Köseoğlu.
                   
                  Bu insanlar, bu gazetede beş yıl içinde “Taraf ’ın bir proje olduğunu”
                  anlamışlar ve Çalışlar’a bunu ayrıntılarıyla anlatmışlar.
                   
                  Şimdi biz bu beş kişiye açık bir çağrı yapıyoruz.
                   
                  “Taraf ’ın bir proje” olduğunu nasıl anladığınızı...
                   
                  Bunun kimin projesi olduğunu...
                   
                  Siz burada çalışırken bunun proje olduğunu size hangi olayların
                  gösterdiğini...
                   
                  Hangi haberlerin verilişinden bu sonucu çıkardığınızı...
                   
                  Sizin böyle düşünmenize yol açan haberler konusunda gazetede yapılan
                  tartışmalarda neler konuşulduğunu...
                   
                  Kısaca bildiğiniz her şeyi yazın. Biz kelimesine, noktasına, virgülüne
                  dokunmadan yazdıklarınızı yayımlayacağız. Sizin bildiğiniz gerçeği herkes
                  öğrensin. Biz de öğrenelim.
                   
                  Şu anda genel yayın müdürümüz olan Neşe Düzel’in de aralarında bulunduğu
                  gazetenin kurucuları da sizin bildiğiniz gerçeği öğrensin.
                   
                  Siyasi iktidarın, “camide içki içtiler”, “Kabataş’ta başı örtülü kadına
                  tacizde bulundular” türünden korkunç yalanlar söylediği... Onun bu
                  yalanlarını destekleyen ve yayan yandaşların bulunduğu... Kısacası medyanın,
                  “Alo Fatih” hattına bağlandığı bu rezil dönemde, eğer becerebilirseniz, sizi
                  dürüstlüğe ve açıklığa çağırıyoruz.
                   
                  Yoksa televizyonlara çıkıp öyle lafları eğip bükerek, bir söylediğinden
                  biraz sonra çark etmek, “öyle de söylemedim” diyerek belirsiz kavramlar
                  içinde dolaşıp bir gazeteyi suçlamak çok alçakça ve aşağılıkça bir
                  davranıştır.
                   
                  Sizi aşağılık ve alçak olmaktan kurtarmak istiyoruz.
                   
                  Gelin anlatın.
                   
                  İstediğiniz kadar da uzun ve ayrıntılı anlatın. Hepsini yayımlayacağız.
                   
                  Görelim bakalım “proje” neymiş? Siz neymişsiniz?
                   
                  Bekliyoruz.
                   
                   
                   
                  NOT:
                   
                  Taraf, halka açık bir şirket olduğu için her türlü denetimden geçiyor.
                  Kaynağı belirsiz para girişi olsa, bu ânında ortaya çıkar. Taraf ’ın bütün
                  hesapları şeffaf olarak üçer aylık bilançolarda yayınlanıyor. İddiası
                  olanlar, Taraf ’ın yayınlanan denetim raporlarına ve bilançolarına bir
                  baksınlar. Oral Çalışlar’a da asılsız parasal iddiaları için suç duyurusunda
                  bulunuyoruz.
                   
                  "İhsan SEFER" <ihsan...@politikadergisi.com> Feb 16 12:52AM +0200  

                  Çok yakın bir zamanda e-dergimizin 25. sayısı yayınlanacaktır. Bunun için bir yazı havuzu oluşturuyoruz. 7 Mart 2014 tarihine kadar aşağıda belirtilen konularla alakalı sayı sınırı olmaksızın makalelerininiz bekliyoruz. (Göndereceğiniz e-posta adresi aşağıda belirtilmiştir.)
                   
                  Felsefe
                  Teoloji
                  Eğitim
                  Bilinç
                  Ekonomi-Finans
                  Eko-politik
                  Kadın
                  Cinsiyet
                  Sanat
                  Tarih
                  Edebiyat
                  Sosyoloji
                  Psikanaliz
                  Uluslararası İlişkiler
                  Hukuk
                  Politika
                   
                   
                  Ayrıca eğer eski tarihlere ait makaleleriniz varsa onları da ihsan...@politikadergisi.com adresine gönderebilirsiniz.
                   
                  İHSAN SEFER
                   
                  POLİTİKADERGİSİ.COM
                   
                  "KERİM ÖZBEKLER" <kerimoz...@gmail.com> Feb 16 02:00AM +0200  

                  ŞEHZADE MUSTAFA...
                   
                  YILMAZ ÖZDİL
                  HÜRRİYET GAZETESİ

                   
                  Halit Ergenç, Mehmet Günsür’ü boğdurdu, sayın ahalimizde 461 sene sonra
                  jeton düştü! Şehzade Mustafa’nın türbesine koşup dua ediyorlar.
                   
                  E madem öyle…
                  Hayır duayla anılması için, ecdadımızın bir başka hayırlı evladını yazayım
                  bari.
                   
                  Rüstem Paşa.
                   
                  Hani, evladını boğduran padişahımız efendimizin damadı var ya, işte o.
                   
                  Şerefsizin önde gideniydi.
                   
                  Rüşvet mikrobunu bu topraklara bulaştıran ilk devlet(!) adamıydı. Damat ve
                  Sadrazam unvanlarından başka bir sıfatı daha vardı: Ebvab-ı Rüşvet Fatihi…
                  Yani, rüşvet kapısını fetheden kişi!
                   
                  Para karşılığında beylik-komutanlık satardı, mangırı bastırana makam-mevki
                  dağıtırdı, kendi kesesini doldurana devlet kesesine ait arazileri peşkeş
                  çekerdi, barış anlaşmaları imzalanırken bile yabancı devletlerden avanta
                  alırdı, işi düşen herkesi yolardı. Fuzuli’nin “selam verdim, rüşvet değil
                  diye almadılar” dediği dönem, bu arkadaşın dönemiydi.
                   
                  Koltuğunu korumak için evladını katleden padişahımız efendimize yakışır bi
                  damattı… Koltuğunu korumak için yapmayacağı ahlaksızlık yoktu. Fitnenin,
                  entrikanın, yalanın, iftiranın “ecdadı”ydı.
                   
                  Güya o kadar dindar’dı ki…
                   
                  Şahsına ait 8 bin adet Kuran-ı Kerim vardı!
                   
                  Kefenin cebi yok tabii… Dört kolluya binip giderken, hırsızlıklarıyla
                  biriktirdiği şu serveti bıraktı: 1 milyon 200 bin altın, 11 milyon akçe, 33
                  iri mücevher, 815 çiftlik, 476 değirmen, 1700 köle, 12 bin 900 at, 500
                  altın eyer, bin gümüş eyer, 130 altın üzengi, 1100 deve, 1200 sığır, 2 bin
                  zırh, 1500 gümüş tolga, 5 bin kaftan, 860 altın kabzalı-mücevher süslü
                  kılıç, bin gümüş mızrak… Kendisinin çalıp çırpıp, mücevher tutkusuyla ünlü
                  olan eşi Mihrimah’a devrettikleri ise, bilinmiyor.
                   
                  Ve, bakıyoruz 461 sene sonra…
                   
                  Şehzade Mustafa’nın akranları, evlatlarımız, Ethemler, Ali İsmailler,
                  Abdullahlar hâlâ katlediliyor.
                   
                  Rüstem Paşalar hâlâ baş tacı.
                   
                  Yakışır sayın ahalimize.
                   
                  ***************************************************************************************

                   
                  1-2 MART 2014 TARİHLERİNDE;ISPARTA BELEDİYESİ KÜLTÜR SİNEMASI-ISPARTA
                  ADRESİNDE, ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI EDEBİYAT VE SANAT BULUŞMASI ETKİNLİĞİ
                  YAPILACAKTIR. ÇUKUROVA EDEBİYATÇILAR DERNEĞİ (ÇED)-KAYSERİ ŞAİR YAZAR VE
                  EDEBİYATÇILAR DERNEĞİ (KAYSEDER)-BATI TRAKYA TÜRKLERİ ARAŞTIRMA DERNEĞİ
                  (BATTAM)-BURSA AŞIKLAR ŞAİRLER DERNEĞİ (AYŞAD)-ANKARA BİRLEŞEN YÜREKLER
                  DERNEĞİ-SİVAS YAZARLAR VE ŞAİRLER DERNEĞİ (SİYŞAD)-TÜRKMENELİ VAKFI-YOZGAT
                  ŞAİRLER YAZARLAR DERNEĞİ (YOŞAYBİR-DER)-ISPARTA ZEKİCE KÜLTÜR SANAT
                  EVİ-ANTALYA AVRASYA KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYAT DERNEĞİ (ASKED) SAHİL KİTAP
                  YAYINLARI VE ANTALYA SANAT DERGİSİ YÖNETİCİLERİ-ÜYELERİ BAŞTA OLMAK ÜZERE
                  12 ÜLKEDEN 130 GAZETECİ+YAZAR+ŞAİR+OZAN+AKADEMİSYEN BU ETKİNLİKTE YER
                  ALACAKLARDIR. 2.MART 2014 PROĞRAMI AŞAĞIDA Kİ ŞEKİLDEDİR;
                  09.30 TOPLANMA,
                  09.30-11.30 GEZİ,
                  11.40 ZEKİCE KÜLTÜR SANAT EVİ AÇILIŞI,
                  12.00-13.00 ÖĞLE YEMEĞİ,
                  13.15 ŞİİR DİNLETİSİ, ŞİİR OKUMAK İÇİN SAHNEYE ÇIKACAK OLAN ŞAİRLERİN
                  İSİMLERİ AŞAĞIDA Kİ ŞEKİLDEDİR;ABBAS ŞENOL+SAVAŞ KESEN+HÜSEYİN
                  LAPTALI+CENGİZ ÇETİN+NEDİM UYSAL+METİN CANSIZ+SERAP ATAY+MESUT
                  YILDIR+YURTTAŞ ŞAHBAZ+HALİL KARAGÖZ+SÜLEYMAN GÜZEL+OSMAN ERTAN +KADİR
                  YAVUZ+NESRİN DEMİRTAŞ+FATİME CANES+LOKMAN KAPLAN+SÜMER ŞENOL+ALİ GÜNEŞ+ÖMER
                  FARUK ARLI+AŞIK İSMAİL+M.RIDVAN ERTAN+HÜSEYİN SUDUDOĞRU+MÜMİN AĞAR+ALİ
                  KÜÇÜK+MUSTAFA ÖZDEMİR+METİN ÇETİNKAYA+ÖMER SABRİ KURŞUN+MÜJGAN
                  YILDIZAN+AHMET ŞAHİNOĞLU+MİNARE ALİYEVA+MAHMUT İSLAMOĞLU+TERANE TURAN
                  REHİMLİ+NAİLE YUSUFOVA+MEHMET DOĞAN SİLLELİ+TURAN ÖZCAN+HÜSEYİN ZARAR+KEMAL
                  ALKAN+MEHMET ADIGÜZEL+İSMET ÖZALP+ŞAZİYE KABUKÖREN+MUSTAFA SARIVERDİ.
                  15.00-16.00 SAVAŞ ÜNAL YÖNETİMİNDE TÜRK DÜNYASI VE EDEBİYATI KONFERANSI,
                  KONUŞMACILAR AŞAĞIDA Kİ ŞEKİLDEDİR;
                  DOÇ.DR.QUBRA KULİYEVA-BAKÜ DEVLET ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ, AZERBAYCAN
                  PROF.DR.ÖZKAN HÜSEYİN, BATI TRAKYA TÜRKLERİ ARAŞTIRMA KURUMU (BATTAM)
                  BAŞKANI
                  MİRCEVAT AHISKALI, AHISKA TÜRKLERİ YAZARI
                  HAKAN BENLİ NOGAY, TÜRK DERGİSİ YÖNETİCİSİ
                  DR.ŞEMSETTİN KUZECİ, IRAK TÜRKMENELİ VAKFI YÖN.
                  18.00 AKŞAM YEMEĞİ
                  19.00 CEMİLE YÜCEL VE ABDULLAH GÜNDÜZ'DEN TÜRK HALK MÜZİĞİ KONSERİ,
                  PLAKET TÖRENİ,
                  KAPANIŞ.
                  ORGANİZE;
                  İRFAN VELİ KAYACAN
                  ISPARTA BELEDİYESİ-KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ
                  TEL.0-246-2116143
                  ISPARTA
                  İLGİLENENLERE ÖNEMLE DUYURULUR.
                  NOT.3-4 MAYIS 2014 TARİHİNDE DE ANKARA'DA ''ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI
                  EDEBİYAT VE SANAT BULUŞMASI ETKİNLİĞİ'' YAPILACAKTIR, İŞTİRAK ETMEK
                  İSTEYENLER İSE ŞİMDİDEN FACEBOOK ÜZERİNDEN AVRASYA SANAT KÜLTÜR VE EDEBİYAT
                  DERNEĞİ (ASKED) ANKARA TEMSİLCİSİ RANA İSLAM DEĞİRMENCİ İLE BAĞLANTI
                  KURABİLİRLER.
                   
                  ***************************************************************************************
                   
                  SINIR KAPILARINI ERMENİSTAN'A AÇMA HAZIRLIĞI...
                   
                  YENİÇAĞ GAZETESİ
                   
                  Rusya’nın Sesi, Türkiye’nin Ermenistan ve İran’a geçiş noktaları kurma
                  planının Ermenistan’a yönelik ekonomik amborguyu kaldırma hazırlığı
                  olduğunu öne sürdü, Türkiye’nin;Ermenistan’a yönelik ekonomik amborguyu
                  kaldırmaya hazırlandığı iddia edildi. Gelişmeleri Rusya’nın Sesi için
                  yorumlayan Rus siyaset bilimcisi Stanislav Tarasov, Ankara -Erivan
                  ilişkilerinin normalleşmesine ilişkin 2009′da imzalanan Zürih Protokolleri
                  ile ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin öngörüldüğünü anımsattı. Bakü’nün
                  baskısı altında, Türkiye’nin Karabağ meselesini bahane ederek
                  dokümanlardaki maddeleri uygulamadığını hatırlatan Tasarov, ancak bugün iki
                  ülke arasındaki ilişkilerde bir takım değişiklikler meydana gelmekte
                  olduğunu öne sürdü. Tasarov şöyle devam etti: “Dışişleri Bakanı Ahmet
                  Davutoğlu’nun Ermenistan hükümetinin daveti üzerine, Karadeniz Ekonomik
                  İşbirliği Teşkilatı’nın Dışişleri Bakanları Zirvesi’ne katılmak için
                  Erivan’a yaptığı ziyaret, söz konusu değişimlere örnek gösterilebilir.”
                   
                  Yoğun baskı;
                   
                  Batı’nın Ankara ve Bakü üzerinde yoğun baskı yaptığını savunan Tarasov,
                  “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kısa bir zaman önce tamamlanan Almanya ziyareti
                  esnasında, Başbakan Angela Merkel, Ermenistan sınırını açması konusunda
                  Türkiye’ye bir kez daha açık çağrıda bulundu. Benzer çağrılar ABD, Fransa
                  ve birçok Batı’lı ülke tarafından dile getirildi” dedi. Rusya, Kazakistan
                  ve Belarus tarafından kurulan Avrasya Birliği’ne Ermenistan’ın dahil olma
                  sürecinde olduğunu anımsatan Tasarov şu savı dile getirdi: “Ermenistan
                  sınırı, Türkiye açısından Türkiye – Avrasya Birliği sınırı anlamına
                  gelmektedir. Bakü ve Erivan’ın diyaloğunu Türkiye teşvik etmeli. Tek
                  taraflı politikalar sadece mevcut durumu daha da zorlaştırmakla kalmamakta,
                  Türkiye’nin manevra alanını da kısıtlamaktadır.”
                   
                  ***************************************************************************************
                   
                  Ellerimde Sabun Gibi Eridi Gitti Gençliğim...
                   
                  Sonu olmayan sevdanın ateşinde yana, yana
                  Yüzüme kapandı kapı, hiç yüz verilmedi bana
                  Vefasızın birisine gönül verdim koştum ona
                  Aşkın çöl sıcaklığında kurudu gitti gençliğim
                   
                  Esiyordu,o günlerde başımda ki sam yelleri
                  Ne bir yari sevebildim ne tutabildim elleri
                  Hayallerime doldurdum, ve yaşattım güzelleri
                  Hep kurduğum hayallerde var idi gitti gençliğim
                   
                  Gençlikteki anılar düşüncemde tek kaldı
                  Ne haz alma duygusu nede eski zevk kaldı
                  Ne o eski heyecan ne o eski şevk kaldı
                  Umutsuzluk giysisini bürüdü gitti gençliğim
                   
                  Allah bir kapı kapatır diğerini açar dedim
                  Felaket kapıma geldi aldırmadım geçer dedim
                  Programlı ve planlı bir amaca yürümedim
                  Seldi hayatın akışı sürüdü gitti gençliğim
                   
                  Kem gözlere hedef idim, bakışları hep oldu hor
                  Alnımda kalın çizgiler sıra,sıra olmuş dekor
                  Dizlerim yorulmuş gayrı adımları atması zor
                  Geçmiş zaman tünelinde yürüdü gitti gençliğim
                   
                  Yoksulluğun pençesin de duyulmadı,inlemeler
                  Feleğin çemberinde ne çile çekti sineler
                  Haftalar aylar derken tek,tek devrildi seneler
                  Devrilen senelerde eridi gitti gençliğim
                   
                  Adımları zor atıyor dizler artık yorulmuş
                  Alnımda olan çizgiler dizilip sıraya durmuş
                  Başımda saçım ağarmış baktım ki bembeyaz olmuş
                  Çilelerin girdabına çevrildi gitti gençliğim
                   
                  Sandığımdan da kısaymış, bu ömür ne tez eksildi
                  Ben bu günü yaşıyorken, baktım ki dün'üm kesildi
                  Her yaprağın kopuşunda ömrümden günler devrildi
                  Takvimin yapraklarında dürüldü gitti gençliğim
                   
                  Olumsuzluk üzdüğün de, hayırlara yoramadım
                  Nasihat edenler oldu, dinledim. de aldırmadım
                  Baktım zaman akıp gitmiş, hiç farkına varamadım
                  Ellerimde sabun gibi eridi gitti gençliğim
                   
                  Yusuf Değirmenci
                  www.antoloji.com/yusuf-degirmenci-2/siirleri/
                   
                  ***************************************************************************************
                   
                  DEĞERLİ ARKADAŞLARIMIZ DİLEKÇEMİZİN EN AZ BİN KİŞİYE ULAŞMASI GEREK LÜTFEN
                  SİZDE KATILIN TÜRKÇE YAZMA İMKANI VARDIR...
                   
                  Turkiyex27;deki Tutsaklara Mektup: Asagida imzalari olan biz Floridali
                  Turklerin sesine kulak verin
                   
                  Asagida imzalari olan biz Floridali Turklerin sesine kulak verin... “ORDUYA
                  KUMPAS” KURULDU, SİZLERİ TUTSAK ALDILAR
                  Kimler tutsak edilmişti, kısaca hatırlayalım:
                  Sırasıyla;
                  Güneydoğu Anadolu’da PKK ile mücadele eden askerlerin %80’i esir alındı.
                  Yolsuzluk ve kara paranın izini sürenler... Küresel çeteler ile yapılan
                  gizli anlaşmaları açığa çıkaranlar… Misyonerlik faaliyetlerini, gizli
                  kilise evleri millete açıklayanlar… Milli Gemi MİLGEM’i yapan mühendisler,
                  projelendirenler... Ege Kıta Sahanlığına sahip çıkan ve caydırıcı güç
                  olmayı sürdüren denizciler... ABD’yi Karadeniz’e sokmayan denizciler...
                  Ermeni diasporasının “sözde soykırımı dünyaya kabul ettirme, Türk Milletine
                  kabul ettirme çalışmalarına” karşı mücadele edenlerin hepsi esir alınarak
                  bertaraf edildi.
                  Casus dediler, fuhuş dediler, darbe dediler. Nasıl tezgahlandığı yavaş
                  yavaş su yüzüne çıkan cinayetleri esirlere yamamak için kırk takla attılar.
                  Katilden, sapıktan, tecavüzcüden, pezevenkten gizli tanık yaptılar. Esir
                  alınan askerler ile husumeti olan teröristleri gizli tanık yaparak yargıyı
                  hançerlediler.
                  PKK ile mücadele eden askerleri PKK’lı teröristlerin gizli tanıklığıyla
                  mahkum ettiler.
                  Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık gizli tanık yapıldı. İşte o gün Türk
                  Ordusu kimliğinde Türk Milletinin başına bir çuval daha geçirildi.
                  Otuz üç silahsız askerlerimizin katili Şemdin Sakık …
                  Silahsız askerleri önce arabadan indirtti… Sivil elbiseli Mehmetlerden
                  birisinin gömlek cebinden sigarayı alarak yaktırdıktan sonra, dumanı
                  üflerken 33 askerimizi yüzlerce kalaşnikof mermisiyle tarattı… İşte o katil
                  Türk Askerleri aleyhinde gizli tanık yapıldı.
                  O gün yazdık. Dedik ki;
                  Bu davaları kurgulayanların, yargılayanların, destekleyenlerin ve
                  seyredenlerin namusu;
                  Şemdin Sakık ve diğer sapkın gizli tanıkların namusu kadardır.
                  Şimdi cinayetlerini itiraf etmek için sıraya girdiler. Tıpkı PKK lı
                  itirafçılar gibi..
                  Balyoz davasında Müdahil de olan Yeni Akit yazarı “aynı zamanda Erdoğan’ın
                  akil adamı olan” Dilipak “01 Ocak 2014” tarihli “Şimdi Ne Yapmalı” başlıklı
                  yazısında;
                  “(…) Ergenekon ve Balyoz davası gibi davalar, gerçek anlamda bir derin
                  devlet davası değil, uluslararası sistemin, islamcıları sisteme entegre
                  etme planına karşı çıkan sistemin söz dinlemeyen çocuklarına karşı yapılan
                  bir caydırıcı baskı ve tertip operasyonuydu. (…)” diye yazarak itirafta
                  bulundu. Oysa o davaları kutsayanlar arasında kendisi de vardı.
                  Silivri tertibi sonunda neler gerçekleşti:
                  1- Ege’de 16 adamız Yunanistan tarafından işgal edildi.
                  2- Kuzey Kıbrıs Türk Devleti karasuları yabancı petrol şirketlerinin güç
                  alanına terk edildi.
                  3- Güneydoğu Anadolu PKK’ya terk edildi.
                  4- Bebek katili hücresinde siyasallaştırıldı, “karar verici” kişi haline
                  getirildi.
                  5- Suriye sınırımız silindi. Güney sınırımıza PKK’nın Suriye yapılanması
                  PYD yerleşti. Güney sınırımız El Kaide, Hamas, Hizbullah, Nusra gibi azılı
                  terör örgütlerinin üssü haline geldi.
                  6- Askeri pilotlarımız istifaya zorlanarak nerede ise savaş uçağı uçuracak
                  pilotumuz kalmadı.
                  7- Bütün stratejik kurumlar satılmakla kalmadı, stratejik noktalardaki
                  araziler de yabancılara satıldı.
                  8- Türkiye Cumhuriyeti ibaresi resmi kurumların tabelalarından sessizce
                  silinmeye başladı.
                  9- Milli bayramları kutlamak yasaklandı.
                  10- Andımız yasaklandı.
                  11- Güneydoğu da terörist cenazeleri geçerken asker tarafından bir askeri
                  binadan Türk Bayrağı indirildi. Türk Ordusu’na ait tanka PKK tarafından PKK
                  paçavrası asıldı. Asker kışlalara hapsedildi. Silahlı tacizlere karşılık
                  vermesine izin verilmedi. Ordu’dan istifalar başladı. Ordu personelinin
                  morali çökertildi.
                  12- Habur rezaletinde devletin yargısı, valisi, bürokratı teröristleri
                  karşılamak için teröristin ayağına gitti. Kurdukları çadır mahkemesine
                  “teröristler incinmesin diye” Türk Bayrağı asmadılar. PKK’lı teröristler
                  hükümet desteği ile Türk Milletine meydan okudu.
                  13- Nerede ise Muz Cumhuriyeti bile “sözde Ermeni soykırımı yalanını”
                  tanıdı.
                  14- CİA ajanları ülkeye sokuldu. Çalıştığı yerler “devlet sırrı” denilerek
                  gizlendi.
                  15- Malatya-Kürecik’e NATO Füze Kalkanı kuruldu.
                  16- İzmir Müslüman ülkelere saldırmak için NATO’ya üs yapıldı.
                  17- Ülkenin her yerine yabancı askerler yerleştirildi.
                  18- BOP kapsamında Suriye ile örtülü savaş başlatıldı.
                  Bu tertip sürecinde saymakla bitiremeyeceğimiz ihanetlere maruz kaldık…
                  Elimizde sınırları silinmiş, teröristlere üs olmuş, bölünmeye hazır hale
                  getirilmiş, kurumları çökertilmiş bir ülke kaldı. Maddi ve manevi
                  kaynakları elinden alınmış, iflas etmiş, borç batağında bir ülke.
                  Ayrıştırılmış, paralele de paralel yapılardan oluşmuş, birbirine düşman
                  kurumlar. Siz-biz bağlamında radikalleşmiş yandaşlar…
                  Yani, Silivri tezgahı işlevini tamamlamıştır. Tertipçilerin kendileri de
                  itiraf etmişti. “Bu mahkemeler olmasa açılım yapamazdık” dediler. Türkçesi;
                  “Güneydoğu’yu PKK’ya teslim edemezdik” diyorlar.
                  Toplum vicdanının kabul etmediği bu aşağılık tertip, ayaklarına dolanmaya
                  başlamıştı.
                  İşte böyle bir ortamda, biz Güney Florida’da ikamet eden Amerikalı Türkler
                  ve Atatürk’ün askerleri olarak siz esir alınmış değerlerimize tüm
                  kalbimizle destek olduğumuzu bilmenizi istiyoruz.
                   
                  Bir an önce hürriyetinize kavuşacağınıza olan inancımız tamdır. Kara
                  günlerin yakında sona ereceğine, sizlerin tarihe demokratik ve aydınlık
                  Türkiye için bedel ödemiş birer kahraman olarak geçecegine zerre kadar
                  şüphemiz yoktur.
                   
                  Sign my petition
                   
                  Dr.A.Nazmi ÇORA
                   
                  ***************************************************************************************
                   
                  Alo Cin-er...
                   
                  SONER YALÇIN
                  SÖZCÜ GAZETESİ
                  sya...@sozcu.com.tr
                   
                  Kim bu “havuza” giren işadamları?
                  Çoğunluğu Karadenizli ve Nakşibendi.  


                  ---------- Forwarded message ----------
                  From: şahin Erkenez
                  Date: 2014-02-15 23:57 GMT+02:00
                   
                  [image: Satır içi resim 1]
                   
                  --
                  Selam...
                  T.C. / M. Kemal Adal
                   
                    "mustafa acer" <ma...@ttmail.com> Feb 16 12:18PM +0200  

                    GÜN GELECEK! Mustafa ACER 16. 02. 2014
                     

                     
                    AKP Hükümeti kurulduğu günden beri;
                     
                    Rüşvet,
                     
                    İhaleye fesat karıştırmak,
                     
                    Özelleştirilen Millet varlıklarını yandaşa ucuza vermek,
                     
                    Yandaşa hibe ve ucuz kredilerle kaynak yaratmak,
                     
                    Medya kuruluşlarının yandaşlara satışının yapılması için baskı yapmak,
                     
                    AKP'ye taraf olmayanları; yargı yoluyla ve vergi cezaları ile bunaltmak,
                     
                    Yandaşları; yardım kuruluşlarına yaptığı bağışlar nedeniyle, devlete vergi
                    vermekten kurtarmak,
                     
                    Yabancılara vergi muafiyetleri ile haksız kazanç sağlamak,
                     
                    Bankalar, Limanlar, şirketler, Arsa ve binaları yabancılara satmak,
                     
                    Yardım adı altında toplanan paraları şahıslara servet olarak aktarmak,
                     
                    Yandaşa özel kanun çıkararak, vergi oranlarını ayarlamak,
                     
                    İmar Planlarında yapılan değişikliklerle yandaşlara rant sağlamak,
                     
                    Yandaş vakıflara devlet arazisi tahsis etmek,
                     
                    Adam kayırmak,
                     
                    Kadrolaşmak için sınavlarda yolsuzluk yapmak, Devam edegelmektedir.
                     

                     
                    Bütün bu haksız kazanç yollarını Müslüman görüntüsü altında yapmıyorlar mı,
                    esas Türk Milletini kahreden de bu. İslamiyet'te haksız kazanç haramdır. Bu
                    haksız kazanç yollarını yapanların, Müslüman olarak görünseler de İslami
                    şartlara uygun olarak yaşadıklarını söylemek mümkün değildir.
                     
                    Bu olaylarla, Müslümanlığa yapılan kötülükler asla affedilemez. Müslüman
                    görünen bu kişilerin yaptıklarını görenler, İslamiyet'i kötü olarak
                    tanıyorsa, bu da hiç kabul edilemez. Onun için de diyorum ki; bu
                    yolsuzlukları yapanlar, İslami şartlara uygun olarak yaşamıyorlar. Bu tür
                    haksız kazançları kendilerine hak olarak görenlerin kendilerini Müslüman
                    olarak tanıtması, İslamiyet'e yapılan en büyük kötülüktür. "Müslümanlar işte
                    böyledir" denmesi, beni de bütün inananları da incitmektedir. Onun için,
                    Türk Milletinin AKP'ye olan itimadı tamamen sarsılmıştır.
                     
                    Bu yolsuzlukları araştırmak ve bu olayların nasıl yürütüldüğünü incelemek
                    adaletin görevidir. Fakat adalete bu kadar müdahale eden iktidarın olduğu
                    dönemde bu olayların ortaya çıkarılmasını beklemek, mümkün görülmemektedir.
                    Ayrıca bugüne kadar, kader birliği yapan cemaatin emniyet ve yargı
                    mensupları, bu yolsuzlukları ortaya çıkaramaz. Çünkü çoğu yolsuzluklarda
                    cemaatin de ortaklığı bulunmaktadır. Bizden - bizden değil ayıklaması ile de
                    yargı doğru sonuca varamaz.
                     
                    Bu yolsuzluklar; ancak Atatürk İlke ve Hedeflerine uygun kadroların işbaşına
                    gelmesi ile oluşacak, Bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin, bağımsız yargısı
                    göreve geldiği zaman ortaya çıkacaktır.
                     
                    *******
                     
                    Daha 4 yıl önce Sayın Mehmet Şevki EYGİ bakın neler yazmış:
                     
                    ALLAH BİN KERE BELÂNIZI VERSİN! Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete;
                    07. 08. 2010
                    Allah Cezanızı Versin!.. İSLAMCILIĞIN cıcığını çıkarttınız, Allah belânızı
                    versin!..
                    Ben çoğunuzun o e...ski mücahitlik günlerini bilirim, ne nutuklar atıyor,
                    mangallarda kül bırakmıyordunuz. Sonra mücahitlik postunu çıkardınız
                    müteahhit oldunuz.
                    Müslümansan, hangi meşreb ve mezhepten olursan ol, mutlaka doğru ve dürüst
                    olmak zorundasın. Siz yıllar var ki, doğruluk şişesini taşa vurup paramparça
                    ettiniz. Allah bin kere belânızı versin!
                    Namaz kılıyor, günde onlarca defa Allah'tan sirat-ı müstakime (doğru yola)
                    kılavuzlamasını lisan ile niyaz ediyorsunuz ve hayatta tam tersini
                    yapıyorsunuz.
                    Bre uğursuzlar!.. İslam'da devlet ve belediye bütçelerini hortumlamak var
                    mıdır? Rüşvet almak var mıdır? Haram yemek var mıdır? Her türlü emanete
                    hıyanet etmek var mıdır? Yalan söylemek, halkı aldatmak var mıdır? Arsa ve
                    arazileri yapılaşmaya açarak, binalara fazla kat çıkma izni sağlayarak haram
                    komisyonlar almak var mıdır? İhalelere fesat karıştırmak var mıdır? Haram
                    yollarla süper zengin olmak var mıdır?
                    Size beddua ediyorum. Allah belanızı versin!.. İki yakanız bir araya
                    gelmesin!.. Haram servetlerinizi huzur içinde yiyemeyin emi!..
                     


                    Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah'ın adıyla
                    Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve râhiplerden birçoğu
                    insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolundan
                    engellerler. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar
                    yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele! (Bu paralar) cehennem
                    ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları
                    dağlanacağı gün (onlara denilir ki): "İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz
                    servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!"
                    Tevbe suresi 34-35
                     
                    "Doğan Kapkıner" <dkap...@gmail.com> Feb 16 10:47AM +0200  

                    ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
                    Kimden: Mümtaz Bayazıtoğlu <bayhm...@hotmail.com>
                    Tarih: 15 Şubat 2014 19:14
                    Konu: HELÂL ET!-HÜSEYİN MÜMTAZ
                    Kime:
                     
                     
                    *HELAL ET!*
                     
                    *HÜSEYİN MÜMTAZ*
                     
                     
                     
                    Konuya damardan girelim..
                     
                    Hıristiyan milislerinin Müslümanlara yönelik hunharca
                    soykırım yaptığına dair uyarıların yoğunlaştığı Orta Afrika Cumhuriyeti'ne
                    (OAC) asker göndermeye hazırlanan AB, Türkiye'den de destek istemiş.
                     
                    AB'nin Dış İlişkilerden Sorumlu Yüksek Komiseri Catherine Ashton'ın
                    imzasını taşıyan mektupta, Türkiye'nin OAC için kurulacak misyona ne gibi
                    katkılar sağlayabileceğine dair değerlendirmeleri sorulurken, asker
                    gönderme konusunda spesifik bir talebin olmadığı ileri sürülmüş.
                     
                    Mektubun ulaşmasından sonra Davutoğlu ile Ashton arasında gerçekleşen
                    telefon görüşmesinde de ağırlıklı olarak OAC konusu ele alınmış. Bu
                    görüşmede de asker gönderme konusunun gündeme gelmediği iddia edilirken,
                    Davutoğlu, Türkiye'nin asayişin sağlanması için birçok Afrika ülkesine
                    katkıda bulunduğunu, Gambiya'da polis teşkilatına eğitim verip, destek
                    sağladığını hatırlatmış. Davutoğlu, Türkiye'nin şu an için nihai bir karara
                    varmasının söz konusu olmadığını, ancak OAC'de özellikle Müslümanlara
                    yönelik katliamları durdurmak için yapılacak çalışmalara katkı yapmaya
                    çalışacağını söylemiş.
                     
                    Hükümetin, AB'nin OAC için istediği desteğin neler olabileceğini öncelikli
                    olarak Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, MİT, Emniyet Genel
                    Müdürlüğü ve TİKA ile görüşüp gelecek değerlendirmeler sonunda siyasi bir
                    karara varılması bekleniyormuş. Asker göndermeye karar verildiğinde ise OAC
                    için de ayrı bir tezkere hazırlanacakmış.
                     
                    Aslında Türkiye'nin AB'nin OAC misyonuna destek verip vermeyeceği konusunun
                    tam bir hafta önce Brüksel'de yapılan Türkiye-AB Siyasi Diyalog
                    Toplantısı'nda da konuşulmuş.
                     
                    Davutoğlu, katıldığı bir televizyon yayınında gündemdeki konuları
                    değerlendirirken Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki olaylar için Türkiye'den
                    asker talep edilip edilmediğiyle ilgili soru üzerine şunları söylemiş:
                     
                    "Sakın ola ki kimsenin aklından Orta Afrika Cumhuriyeti'ne ilgimiz olmadı
                    gibi bir fikir geçmesin. Geçen ay Afrika zirvesine katıldığımda Orta Afrika
                    Cumhuriyeti'nin tüm komşularıyla bu meseleyi ele aldım. Son dönemde oradaki
                    Müslümanlara yönelik katliamlarla ilgili tepkimizi gösterdiğimiz gibi her
                    türlü çalışmanın içinde olacağımızı da söyledik".
                     
                    Estağfurullah..Ne haddimize Dâvutoğlu'nun "Sakın ola ki.." diye başladığı
                    cümleye aksi fikir üretmek..
                     
                    "Bize asker diye spesifik bir talep gelmedi" diyen Davutoğlu, "Ancak orada
                    bir AB misyonu kurulması durumunda katkı yapıp yapamayacağımız soruldu.
                    Bütün bunlar değerlendirilir. Nihai bir karar verilmiş değil. Ama İİT
                    konusunda nihai bir tutumumuz var" değerlendirmesini yapmış.
                     
                    Bu arada Brüksel'de Fransız Tümgeneral Philippe Ponties komutasında
                    hazırlık çalışmaları süren operasyona katkıda bulunacak ülkeleri belirleme
                    amacıyla bir toplantı düzenlenmiş. Toplantıya AB ülkelerinin yanı sıra
                    Türkiye, ABD, Kanada, Gürcistan, Norveç ve Sırbistan da katılmış.
                    Türkiye'den de 'sahada ya da karargahta görev yapacak' askeri katkı talep
                    edildiğini belirtilmiş.
                     
                    Yâni kısaca AB, Afrika için Türkiye'den asker istiyor.. Bunu bir kenara
                    yazın..
                     
                    O kenara yazdığınız yazının altına küçük harflerle şunu da yazın;
                     
                    Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Somali'ye yapılan doğrudan nakit yardımı 2013
                    sonu itibariyle sona erdirmiş. Reuters'e konuşan Türkiye Dışişleri
                    Bakanlığı'ndan bir yetkili Somali'ye yapılan doğrudan nakit yardımın 2013
                    sonu itibariyle bittiğini söylemiş.
                     
                    Hükümet bütçesinin 110 milyon dolar olduğu Somali'ye, Türkiye'nin 2013'te
                    ne kadar nakit yardımı yaptığı bilinmiyor. Ancak Somali Merkez Bankası'nın
                    eski başkanı Abduselam Ömer, görevde kaldığı yedi ay boyunca Türkiye'nin
                    yaptığı yardımın aylık 4.5 milyon dolar olduğunu ve bunun Merkez Bankası'na
                    nakit olarak verildiğini söylemiş. Ömer'e göre ayda bir kez Türkiye'nin
                    Mogadişu Büyükelçiliği'ne gider ve 4.5 milyon doları kutular içinde teslim
                    alırmış. Ömer, "Her zaman 100 dolarlık banknotlar halinde olurdu" demiş.
                     
                    Asker ve para....
                     
                    Madem damar yolunu bir kere açtık, o halde bir taraftan da çeşitli
                    serumlara devam edelim.
                     
                    SERUM 1)." Avusturya'da ırkçılık tartışmalarını alevlendiren olay, Linz
                    İslam Cemaati adlı Müslüman kuruluşu üyeleri arasında bir etkinlik
                    düzenleyerek kan bağışı kampanyası düzenleyip Linz Rotes Kreuz şubesine
                    başvurmasıyla başladı. Ancak kuruluş üyeleri burada görevli kadın doktor
                    tarafından ilginç bir gerekçeyle kapıdan çevrildiler. Müslüman ve Türk kanı
                    almadıklarını söyleyen doktora tepki gösteren dernek yöneticileri
                    'Avusturya'da tıbbi yardım için kan, renk, dil, ırk ve din ayırımı var mı?'
                    açıklaması yaptı".
                     
                    SERUM 2)."Danimarka'da bir süreden beri devam eden helal et tartışması
                    geçtiğimiz hafta içerisinde Başbakan Helle Thorning- Schmidt'in de
                    tartışmaya dahil olmasıyla daha da genişledi. Danimarka Devlet Televizyonu
                    DR'ye konuşan Başbakan Thorning, bazı anaokullarının Müslüman velilerden
                    gelen talepler üzerine helal et kullanmaya başlamasını eleştirdi. Başbakan,
                    'Bence başkalarını toplumumuza kabul derken kendi değerlerimizi de
                    unutmamalıyız. Kendi kültürümüze sahip çıkmalıyız" dedi.
                     
                    SERUM 3)."Önümüzdeki Pazartesi gününden itibaren yürürlüğe girecek olan bir
                    genelge Danimarka'da dini amaçlı kesimleri yasaklıyor. Bundan böyle dini ya
                    da endüstriyel amaçlı yapılacak hayvan kesimlerinde hayvanların
                    bayıltılması zorunlu hale getiriliyor. Gıda Bakanı Dan Jörgensen, son
                    zamanlarda kendilerine bayıltmadan kesim yapmak için çeşitli başvurularda
                    bulunulduğunu belirtti ve 'Şunu söyleyebilirim ki, bu artık bundan böyle
                    mümkün olmayacak' dedi".
                     
                    SERUM 4). Danimarka'da Müslüman asıllı göçmenlerin ülkeye gelmelerinin
                    yasaklanması tartışıldı. Tartışmayı başlatan Danimarka Halk Partisi üyeleri
                    Anti Müslüman bir parti olduklarını açıkladılar.
                     
                    Muhalefetteki aşırı sağ Danimarka Halk Partisi, Müslüman göçmenlerin ülkeye
                    sokulmamasını istiyormuş. Danimarka Halk Partili Marie Krarup "Ülkemizdeki
                    Müslüman azınlığın sayısını sınırlı tutmak zorundayız" derken partinin AB
                    parlamentosu adayı Anders Vistisen, "Müslüman asıllı göçmenlerin ülkemize
                    gelmelerini bir süre için de olsa durdurmamız gerekiyor. Bazı Müslüman
                    ülkelerin vatandaşlarının ülkemize uyumları sorun yarattı ve bir türlü uyum
                    sağlayamadılar. Bu nedenle çok acil bir şekilde Müslüman göçmenlerin
                    ülkemize gelmelerini durdurmak gerekir. O zaman sorun çözülmüş olur" demiş.
                     
                    Lolland bölgesi Höjbörgen şehrinde ikinci Belediye Başkan Yardımcısı olan
                    Erik Kjaelgaard da "Müslümanlara yönelik yasaklarda ilk adımı,
                    sınırlarımızda kontrolleri başlatarak atabiliriz. Ülkemize gelen
                    Müslümanları sınırdan geri çevirebiliriz. Geri çevirdiğimiz Müslümanlara
                    'senin dinin inancın nedir?' diye sorduktan sonra gelmen gereken ülke
                    burası değil, kendine bir Müslüman ülke bul" diyebiliriz demiş.
                     
                    Daha geçtiğimiz on beş gün içinde Hollande, hem de Ankara'da "AB üyeliğiniz
                    Fransa halkına sorulacak"; Merkel de Almanya'da; "Süreç ucu açıktır"
                    dememiş miydi?
                     
                    Yunanistan sınıra telörgü çekip hendek kazarken, Bulgaristan Türk
                    TIR'larına kapıyı kapatmamış mıydı?
                     
                    Bu kadar serum bu hastaya yaramaz.. Ayağa kaldırayım derken, hepten
                    götürür..
                     
                    Türk ve Müslüman deyince şimdiye kadar kırk takla attıran, bin dereden bin
                    su getiren, ağaca tırmanmamızı isteyen, minarelerin boyuna bile ölçü
                    getiren (Yunanistan) Avrupa...
                     
                    "Almayacağız" demeyen ama "Şunları da yaparsanız düşünürüz" deyip "Meselâ
                    Kıbrıs'tan vazgeçin" diye "sürece bağlı tutan" Avrupa...
                     
                    Ama "O zaman bile garanti değil" diye kulağımıza fısıldayan Avrupa..
                     
                    "Türk ve Müslüman göçmen" ve hattâ "Türk ve Müslüman kanı istemeyip",
                    "helâl et"i yasaklayan Avrupa..
                     
                    "Sömürgesi" Afrika'da kuyruğu sıkışınca Türk ve Müslüman Mehmet'i "sahada
                    ya da karargâhta" nöbete istiyor.
                     
                    Fransız Komutan'ın emrinde..
                     
                    Avrupa'ya yakışmayan "Türk ve Müslüman kanı" Afrika'ya pekâlâ gider, öyle
                    mi?
                     
                    Olur..
                     
                    Emriniz olur..
                     
                    Balığı da kavağa çıkaralım mı?
                     
                    Kim verdi size bu çakma doktor diplomasını?
                     
                    İmralı'daki eşkıya reisi yasal statü ve özel bakanlık tesisini isteyip,
                    günlük basın ziyaretleri talebiyle "500.000 cinayet" tehdidi savururken..
                     
                    Yeni fotoğraflar çektirip postacıları aracılığı ile servis ederken,
                    posterleri artık duvarları kirletirken..
                     
                    "Seçimlerden sonra özerklik" taleplerini "utangaç bir eda" ile duyururken..
                     
                    Afrika'da Mehmet'in ne işi var?
                     
                    Bu kadar yıl sonra yine;
                     
                    *"Yemen yolu çukurdandır*
                     
                    *Karavanam bakırdandır*
                     
                    *Zenginimiz bedel verir*
                     
                    *Askerimiz fakirdendir"*
                     
                    ...ağıtını mı yakacağız?
                     
                     
                     
                    57*'İNCİ ALAY HER YERDE*
                     
                    *HEPİMİZ 57'İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ*
                     
                    "Hüseyin LAPTALI" <erenkoys...@ttmail.com> Feb 16 10:11AM +0200  

                    Kıbrıs Mektubu 1102
                     
                    BİTSİN ARTIK BU ÇİLE, ÇEKİLMEZ BİLE BİLE...
                     
                    Kıbrıs'ta toplumlararası görüşmelerin başlangıcı 1968 senesine yani 46 yıl öncesine dayanır. Bütün bu süre içindeki görüşmelerde Rum'un ve onu mutlak surette destekleyen Vahşi Batı'nın tutumu şu olmuştur.
                     
                    "Türklerle öyle bir anlaşma yapmalıyız ki, anlaşma sonrası belli bir süre sonra, onların adadaki varlığını yok etmeliyiz."
                     
                    Kıbrıs Türk Halkı bitmez tükenmez bu egoizmi 1959-60 "Kıbrıs Cumhuriyeti" anlaşmaları ile bilfiil yaşadı. Ada'da Rumlarla Türklerin %30/70 ortak olduğu bu anlaşmalar ile Türkler işine gücüne bakar olmuş iken Rumlar Akritas Soykırım Planını hazırlamakla meşguldü.
                     
                    Netice malum;
                     
                    1963'ün 21 Aralığında başlayan ve 11 sene süren fiili soykırım...
                     
                    15 Kasım 1967'de çete reisi Grivas'ın başlattığı Boğaziçi-Geçitkale saldırıları derken Demirel hükümetinin zorlaması ile başlayan toplumlararası görüşmeler aralıklı devam ederek bu günlere kadar gelindi.
                     
                    24 Şubat 2013'de Anastasiadis Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) başkanı seçilince, oluşan siyaset ortamında toplumlararası görüşmelerde anlaşmaya varabilme ümitleri arttı. Üstelik Anastasiadis, Vahşi Batının sözünü dinleyerek Annan Planı referandumunda Rum tarafında "Evet" diyenlerinin başını çekiyordu.
                     
                    Gel gelelim;
                     
                    Domuzun kuyruğunu kırk sene mengeneye vurmuşlar, kuyruk yine eğri yine eğri idi. Anastasiadis'in seçilmesi ile Rum'un Kıbrıs siyasetinde hiçbir değişiklik olmadı.
                     
                    Görüşme tekliflerine önceleri Anatasiyadis "henüz koltuğuma oturmadım" diyerek oynamak istemeyen yeni gelinler gibi, "Yenim dar, yerim dar" benzeri nazlara başladı.
                     
                    Cumhurbaşkanı Eroğlu ile görüşmek istemedi. Karşısındaki KKTC devletini devletten saymıyordu.
                     
                    Zaman ilerledikçe nazlı edalı gelinler gibi, görüşmelere başlamak istedi ise de ön şart olarak neler istemedi neler? Yaramaz nazlı çocukların şekercik istediği gibi ön protokol imzalanmasında ısrar etti.
                     
                    Protokol imzalandı ve sözde görüşmeler geçen günlerde binbir naz ve eda karşılığında başladı.
                     
                    Rum liderler aralarında yaptıkları görüşmelerden sonra 7-8 maddelik bir istek formu ortalığa yaydılar. Nazlı gelinin bu istek formunun 4. maddesi,
                     
                    "Birleşik Kıbrıs, çözümün ayrı ayrı ve eş zamanlı referandumlarda onaylanmasından sonra çözümle ortaya çıkacak. Federal anayasa, birleşik Kıbrıs federasyonunun iki oluşturan eşit devletçik tarafından meydana geldiğini belirtecek. Federasyonunun iki bölgeli, iki toplumlu doğası ve AB temeline dayanan ilkeleri, adanın tamamında güvence altına alınacak ve saygı duyulacak. Federal anayasa, adanın en üst düzeydeki yasası olacak ve federasyonu ve onu oluşturan devletçiklerin tüm yetkili makamları için bağlayıcı olacak. Federasyonun tamamının veya bir bölümünün başka bir ülkeyle birleşmesi, herhangi bir bölünme ya da ayrılma veya mevcut vaziyette tek taraflı yapılacak herhangi bir değişiklik engellenecek," şeklinde idi.
                     
                    Bu konuda Cumhurbaşkanımız Eroğlu çok olumlu konuştu ancak,
                     
                    Türk tarafına söyleyecek tek sözüm var. "Bıraksınlar bu nazlı gelin Rumlarla oynaşmayı. Bitsin artık bu çile, çekilmez bile bile!...
                     
                    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 15 Kasım 1983'de rüştünü ispat etmiş, 30 yaşında kendi toprakları üzerinde egemen bir devlettir. Bunu böyle kabul etmeyenlerle, çift bayraklı bu 17.inci Türk devletinin hiçbir alıverişi olamaz.
                     
                    Hoşça kalınız. 16 Şubat 2014 Hüseyin LAPTALI, erenkoys...@ttmail.com
                     
                    Abdullah Mustafa <abdullah...@gmail.com> Feb 16 07:36AM +0200  

                    Hz. Muhammed (Siret) - 52
                     
                     
                     
                     
                    H. Hz. Peygamberin ve Müslümanların Mücadeleleri - 26
                     
                     
                     
                    3. HİCRET SONRASI DÖNEM- 11
                    b) İkiyüzlüler ve Bedevilerle İlişkiler - 7
                    (2) Araplar,( Bedeviler) İle İhtilaf
                     
                    "O, hak olduğu halde senin toplumun onu yalanladı. De ki: "Ben size vekil
                    değilim." (6. sure (EN'ÂM) 66. ayet)
                     
                     
                     
                    "Siz; hacı sakalığını, Mescid-i Haram tamirciliğini, Allah'a ve âhiret
                    gününe inanıp Allah yolunda didinen kişinin yaptığıyla bir mi tuttunuz?
                    Allah katında bir olmazlar bunlar. Allah, zulüm sergileyenler topluluğuna
                    kılavuzluk etmez." (9. sure (TEVBE) 19. ayet)
                     
                     
                     
                    "Göçebe Arapların özür bahane edenleri kendilerine izin verilmesi için
                    geldiler; Allah'a ve resulüne yalan söyleyenler oturdular. Onların küfre
                    sapanlarına korkunç bir azap erişecektir." (9. sure (TEVBE) 90. ayet)
                     
                     
                     
                    "Çöl Arapları; küfür, parçalanma /i kiyüzlülük yönünden daha şiddetli;
                    Allah'ın resulüne indirdiği şeylerin sınırlarını tanımamaya daha
                    yatkındırlar. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir. Çöl Araplarından öylesi vardır ki,
                    infak ettiğini bir angarya / bir ceza ödeme sayar ve sizin başınıza
                    belaların gelmesini bekler durur. En kötü bela onların başına olsun! Allah
                    çok iyi işitir, çok iyi bilir. Çöl Araplarından bazıları da Allah'a ve
                    âhiret gününe inanır, harcadığını Allah yanında yakınlıklara ve resulün
                    dualarına vesîle edinir. Dikkat edin! O harcadıkları gerçekten kendileri
                    için bir yakınlık vesîlesidir. Allah onları rahmetinin içine sokacaktır.
                    Allah çok affedici, çok esirgeyicidir." (9. sure (TEVBE) 97-99. ayet)
                     
                     
                     
                    "Çevrenizdeki Bedevî Araplardan münafıklar var. Medine halkından da
                    münafıklığa iyice alışmış olanlar var. Sen bilmezsin onları. Ama biz
                    biliriz onları. İki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba
                    itilecekler." (9. sure (TEVBE) 101. ayet)
                     
                     
                     
                    "Medine halkına ve çevrelerindeki Bedevî Araplara, Allah resulünden
                    geri kalmaları
                    ve onu bırakıp da kendi canlarının derdine düşmeleri yakışmaz.Çünkü Allah
                    yolunda uğrayacakları bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri
                    öfkelendirmek üzere bir yere ayak basmaları, düşmana karşı herhangi bir
                    başarı kazanmaları durumunda kendileri için, barışa yönelik iyi bir amel
                    mutlaka yazılacaktır. Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü
                    yitirmez." (9. sure (TEVBE) 120. ayet)
                     
                     
                     
                    "Meryem'in oğlu, bir örnek olarak ortaya konunca, senin toplumun buna karşı
                    hemen bağırıp çağırmaya başladı. Dediler ki: "Bizim tanrılarımız mı
                    hayırlı, o mu?" Bunu sana sadece çekişme olsun diye örnek verdiler.
                    Çekişmeyi seven bir toplumdur onlar." (43. sure (ZUHRUF) 57-58. ayet)
                     
                     
                     
                    "Bedevilerden, geri bırakılmış olanlar sana şöyle diyecekler: "Bizleri,
                    mallarımız ve ailelerimiz oyaladı. O halde bizim için Allah'tan af dile."
                    Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Allah size
                    bir zarar dilerse, yahut bir yarar murat ederse, O'nun sizin için
                    dilediğine kim engel olabilir?" Doğrusu şu ki, Allah, sizin
                    yaptıklarınızdan haberdardır." (48. sure (FETİH) 11. ayet)
                     
                     
                     
                    "Bedevilerden, geri bırakılmış olanlara de ki: "Siz yakında çok zorlu savaş
                    veren bir kavimle çarpışmaya çağrılacaksınız. Ya onlarla çarpışırsınız,
                    yahut onlar Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir
                    ödül verecektir. Yok eğer önceden döndüğünüz gibi yüz çevirirseniz, Allah
                    sizi acıklı bir azapla cezalandırır." (48. sure (FETİH) 16. ayet)
                     
                     
                     
                    "Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak
                    'Müslüman' olduk deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah'a
                    ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey
                    eksiltmez. Çünkü Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir." (49. sure (HUCURÂT) 14. ayet)
                     
                     
                    (3) Araplar, Daha Beterleri/Kötüleri
                     
                     
                    "Çöl Arapları; küfür, parçalanma/ikiyüzlülük yönünden daha şiddetli;
                    Allah'ın resulüne indirdiği şeylerin sınırlarını tanımamaya daha
                    yatkındırlar. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir." (9. sure (TEVBE) 97. ayet)
                     
                     
                    "İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağırılan insanlarsınız. Ama bir
                    kısmınız cimrilik ediyor. Oysaki, cimrilik eden kendi aleyhine cimrileşmiş
                    olur. Allah Ganî'dir; yoksul olan sizlersiniz. Eğer yüz çevirirseniz, Allah
                    yerinize başka bir toplum getirir. Ve onlar, sizin benzerleriniz
                    olmazlar."(47. sure(MUHAMMED) 38. ayet)
                     
                     
                     
                    *Bitmedi nasipse devam edecek.*
                     
                     
                     
                    --
                    Selam ...
                    Abdullah Mustafa
                     

                  Abbas gökçe

                  unread,
                  Feb 19, 2014, 5:18:14 AM2/19/14
                  to Turkiye-i...@googlegroups.com

                                           Hocalı Soykırımı - Ermeni Vahşeti

                                                                                                                     Abbas GÖKÇE

                                                                                                                               

                        Hocalı soykırımı, Rus askerlerinin desteğiyle 25–26 Şubat 1992’de Hocalı’ya saldıran Ermeni  kuvvetlerince gerçekleştirilmiştir.

                        Soykırımı gerçekleştiren kuvvetlerden  birisinin  başında da bu gün Ermeni Cumhurbaşkanı olan Serkisyan bulunuyordu.

                          Dağlık Karabağ bölgesinin en önemli tepelerinden birisinde kurulu bulunan ve Hankendi ile Ağdam’ı biri birine bağlayan, 7000 nüfuslu Hocalı kasabasının, bir hava alanına sahip olması, demiryolunun buradan geçmesi nedenleriyle Ermeni güçleri için stratejik bir önem taşımaktaydı.

                         İşte bu nedenlerle Ermeni güçleri; 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubat'a bağlayan gecede bölgedeki bir Rus Alayının da desteği ile Hocalı kasabasındaki Azeri Türklere yönelik, tarihe kendileri için, bir yüz karası olarak geçen Hocalı soykırımını gerçekleştirmiştir.

                        Bu olaylar sırasında orada yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Resmi bildirilerde bunlardan; 83 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 sakin öldürülmüş, 487 kişi ağır yaralanmış ve rehin alınan 1275 kişiden 150 si de kaybolmuştur.

                        Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başlarının kesildiği, hamile kadınların karınlarının deşildiği ve çocukların cesetlerinin parçalanmış olduğu tespit edilmiştir

                        Resmi açıklamalar bir yana; gerçekte bu vahşet içindeki ölü sayısının 1.300 kişi olduğu sonradan anlaşılmaktadır. Resmi rakamın dışındakiler savaşanlar değil; kadın, çocuk ve yaşlılar  dahil olmak üzere halktan  olan kişilerdir.

                        Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle birlikte öldürülmüş, 700’den fazla çocuk; anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar sayısı da 1.000’in üzerindedir. 
                        Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşettir. Ermeni silahlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlardaki tipi altında Agdam’a gitmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuş ve bazılarınınki kangrenden olup, kesilmiştir.

                        İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri param parça  edilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü.
                        Maalesef bu hazin katliam ve soykırıma  seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermemişlerdir. Oysa Hocalı soykırımı oluş biçimi ve sonuçları bakımından tüm uluslararası hukuki anlaşmaların kapsamında bulunmaktaydı. Hocalı’da soykırıma maruz kalanlar Müslüman ve Türk olmasalardı; soykırım nidaları ile bütün dünya ayağa kalkardı.

                        Baksanıza 1915 te Ermenilerin Türklere karşı girişmiş olduğu soykırımı tersine çevirerek Türkiye’nin soykırım yaptığı yaveleri, Batı âleminin olaylara nasıl dürbünün tersiyle baktığını ortaya koymuyor mu?

                        Öyle bir hale getirdiler ki bu gün dünyanın her yerinde bulunan her Ermeni, azılı bir Türk düşmanı kesildi. Haçlı Seferlerinde 0lduğu gibi; Batı Dünyası, Türk ve Müslüman olduğumuz için; bütün dünya ülkelerini Türklerin Ermenilere soykırım yaptı yalanına inandırmak ve bu konuda gülünç yasalar çıkarttırmak için akla, hayale gelemeyecek kadar çirkin faaliyetler içinde bulunmaktadırlar.

                   

                        Ve maalesef Türk ve Müslüman karşıtı olan bazı sözde devletlere de bu konuda tarihi, “tarihçiler yazar” gerçeğini göz ardı ederek parlamentolarından hakka, hukuka, adalete ve hukuk mantığına sığmayan komik yasalar çıkarttırdılar

                        Son olarak bu gülünç oyunlardan biri de, 570 parlamenter sayısı bulunan Fransız Milli Meclisinde oynandı, 36 oyla komik bir yasaya imza attılar bunlar utanmadan... Ve bu acayiplik, Fransız Anayasa Komisyonun şiddetle karşı çıkmasına rağmen maalesef, Sarkozy’nin seçim malzemesi olan bu utanç belgesi Fransız Senatosunda da kabul olundu.

                   

                         Fransız senatosunca da kabul edilen komik yasaya göre; “Türkler tarafından , Ermenilere soykırım yapılmadı “ demek yasak, buna uymayanlara bir yıl hapis ve ayrıca 45000 Euro para cezası verilir.

                         Eşitlik, özgürlük, kardeşlik gibi yüce ilkeler uğruna koskoca bir Fransız İhtilâli’ni gerçekleştiren Fransa’nın düşmekte olduğu bu zavallı, aciz, çirkin ve iğrenç duruma bakar mısınız?..

                         Gerçek olay şudur:

                         1914 – 1918 Birinci Dünya savaşında; Rus ordusu topraklarımıza girmiş, Osmanlı Ordusu, Doğu

                  Cephesinde Ruslarla, amansız bir savaş içinde bulunmaktadır.

                   

                   Osmanlı Vatandaşı olan yerli Ermeniler, Rusya’dan sevk edilen Ermeni Çeteleri ile birlikte

                  ordumuzu arkadan vurmaya başlamış ve Van, Bitlis gibi doğu illerimizi ele geçirerek korkunç bir

                  Müslüman, Türk katliamına girişmişlerdir.

                   

                    Düşmanın yalnız cephede değil içte de olması ve Osmanlı’yı can evinden acımasızca vurmaya

                  devam etmesi üzerine; korunmanın güçlüğü ve çaresizliğini anlayıp,  aciz kalan Osmanlı Hükümeti;

                  mecburi olarak, 1915 yılında bir  “ Tehcir Kararnamesi “ kabul etmiştir.

                   

                     Zorunlu göç anlamına gelen bu kararnameyle; savaş bölgesi ve bu bölgeye yakın yörelerde

                  yaşayan Ermenileri zorunlu olarak; o tarihlerde Osmanlı toprağı olan Irak ve Suriye’ye göç

                  ettirilmişlerdir. Kafileler halinde, Irak ve Suriye’ye sürülen bu Ermeniler; o günün şartları içinde, zorunlu olar çok sıkıntılı, tehlike dolu ve uzun bir yolculuğa çıkartılmışlardı. Bu bir tarihi bir gerçek…

                   

                      Bu uzun yolculuk esnasında; yollarda çok sıkıntılar yaşandığı, eşkıya saldırılarına

                  uğradıkları, yağmalandıkları, açlık, susuzluk ve hastalık gibi sebeplerle çok kayıplar verildiği de

                  inkâr edilemez.

                   

                     Osmanlıya hıyanetle onu içten içe vuran Ermeni çeteleri karşısında; Osmanlı çeteleri ile Osmanlı

                  halkı da onlarla kıyasıya savaşmış olduğu ve her iki taraftan sayılamayacak kadar çok telefat verildiği de açık bir gerçek!..

                   

                            Ermenilerin doğu Anadolu ve köylerinde yaptıkları mezalim… Yakma, yıkma anlatılır gibi değil!... Yürekler acısı!..

                   

                            Bu gün hâlâ Kars, Sarıkamış, Iğdır, Van, Bitlis yörelerinde bulunan toplu mezarlar ve o

                  mezarlardan çıkarılıp da Türk ve Müslüman olduğu anlaşılan iskelet ve kemikler üzerindeki

                  incelemeler bu vahşeti bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur.

                   

                            Şu bir gerçektir ki; karşılıklı savaşım ve göç sırasında ölenler dışında hiçbir Ermeni’nin; Ermeni olduğu için keyfi ve kasten katledilmiş olması ve hele, hele soykırım asla söz konusu olamaz.

                   

                           Sağlam mantık sahibi olan bir kimsenin bu olgu ve şartlar içinde bir  “ Ermeni Soykırımı “ nı kabul etmesi asla mümkün değildir.

                   

                            Zira eğer bir Ermeni soykırımı olsaydı, O zaman Ermenilerin en çok bulunduğu başkent

                  İstanbul’, Ege ile, Anadolu’nun dört bir tarafında oturan milyonlarca Ermeni’den tek kişi bile kalır mıydı?.. Sağlam bir mantık bunu böyle algılar!.. Çarpık mantık değil!..

                   

                            Aslında, 1915 tarihinde, Osmanlıların değil de, Ermenilerin iç ihaneti ve dış baskılar sebebiyle, Türklere soykırım yaptıkları, arşivlerde bulunan tarihi belgelerle sabittir.

                            Bu cümleden olarak, ABD eski Başkanı Reagan’ın danışmanı olan Bruce Fein: “Beyaz Saray’da araştırmalar yapmış ve Ermenilerin 2 milyon Müslüman Osmanlı’yı katlettiğini ortaya çıkarmıştır.

                   

                          O günlerde bu konudaki beyanatında; “Ermeniler, kendi arşivlerini açmıyor, çünkü bu gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyorlar…” dedi.

                        ABD Başkanı Ronald Reagan’ın hukuk danışmanlığını yapan Bruce Fein, sözde 

                  Ermeni soykırımı iddialarını değerlendirirken Ermenilerin bu iddialarının son derece

                  asılsız olduğunu, Reagan’ın başkan olduğu 1981 yılında bu konunun Beyaz Saray tarafından araştırıldığını ve iddiaların gerçek dışı olduğunun belgelendiğini söyledi.

                         Ayrıca Fein Ermeni soykırımı konusunda açıklamalarında şunları da belirtmiştir:

                        “Özellikle ABD’de yaşayan Ermeniler, soykırım yalanı ile büyük getiri sağlıyorlar. ABD yönetimi

                  de büyük paralar döndüğü için Ermenileri karşısına almak istemiyor. Ermeniler, bütün ısrarlara rağmen kendi arşivlerini açmıyor. Çünkü yıllardır soykırım yalanı ile dönen getirimi kaybetmek istemiyorlar. Arşivler açıldığı anda gerçek ortaya çıkacaktır.”

                   

                           “Osmanlı İmparatorluğu’nun azınlıklara karşı “müthiş” sayılabilecek bir özen gösterdiği

                           gerçeğini unutmamak gerekir.  Orada azınlıklar, kendi dini özgürlüklerini ve hayatlarını son

                         derece rahat bir şekilde sürdürmüşlerdir.”

                         “Buna rağmen, Ermeni terör çeteleri 1 Dünya Savaşı sırasında gerçekten Fransa ve Rusya

                   ile birlikte Osmanlılara saldırmış ve toplam olarak 2 milyon civarında Türk’ü katletmiştir.”

                        “O tarihlerde Ermeni kayıplarının ise ancak 500 bin civarında olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır. Burada asıl önemli konu, Ermenilerin ihanetidir; Bu saldırı ve ihanetlerin karşısında Osmanlı da kendisini savunmuştur

                  Görünen odur ki: gerçekten Osmanlılar değil de; Ermeniler iç ihanet ve dış baskılar sebebiyle

                  Türklere soykırım yapmışlardır. Bunu tarihi belge ve gerçekler de açıkça ortaya gün ışığına çıkarmıştır.

                        Bu durumda Batı Aleminin; vahşet, intikam, katliam ve gerçek bir soykırım olan “ Hocalı Soykırımı “ nı kabul etmesi düşünülebilir mi?..

                        Bu soykırım ancak Türklerin yüreğini yakan büyük bir yaradır.

                   

                                             Hocalı Soykırımı ve Ermeni Vahşeti

                   

                  Bu ne vahşet Yarabbi!.. Yasta bütün oba, dağ;

                  Bir gecede mahvoldu o güzelim Karabağ!..

                   

                  Bir yanda Rus Alayı desteğiyle Ermeni;

                  Bir yanda silâhsız, Azerbaycan Türkleri!..

                   

                  Geceyle daldı düşman, Azeri, sivil halka;

                  Ölüm, feryat, inilti yayıldı dalga, dalga!..

                   

                  Tarih daha yazmadı böyle vahşet, barbarlık;

                  Çoluk, çocuk demeden katledildi her varlık!..

                   

                  Karınları deşilmiş nice kadın, gebeler,

                  Ve gözleri oyulmuş genç, ihtiyar, bebeler!..

                   

                   

                  Şahit buna ülkenin bütün dağı, taşları;

                  Karabağ’ı kaplamış kesik şehit başları!..

                   

                  Kanlar içinde ölmüş, kucağında yavrusu;

                  Bir kadın ve de çıplak;zordu bakmak doğrusu!..

                   

                  Bir ihtiyar yatıyor, kan içinde sakalı;

                  Ötesinde bir genç var; ağzı, burnu tıkalı!..

                   

                  İki büklüm yatıyor yerde bir koca nine;

                  Daha nice cesetler, sarılmış birbirine!..

                   

                  Yanmış, yıkılmış evler; içi cesetle dolu;

                  Topluca katletmenin bu da kahpe bir yolu!..

                   

                  Bir ceset var ortada; iki gözü oyulmuş;

                  Yanında başka ceset kafatası soyulmuş!.

                   

                  Avrupa niye suskun, nerde insan hakları?..

                  Amerika görmüyor soykırım, yasakları!..

                   

                  Aymazlığın nedeni Müslüman, Türk olmamız,

                  Tarihlerde onlardan daha büyük olmamız!..

                   

                  Gerçekler işte böyle; bu barbarlık, bu dehşet;

                  Bunu tarih yazacak; bu soykırım, bu vahşet!..

                   

                  Bu kara leke onların hep alnında duracak

                  Türk Milleti onlardan bir gün hesap soracak!..

                                                 Abbas GÖKÇE 

                   

                   

                   

                   

                   

                   



                  19 Şubat 2014 11:47 tarihinde <Turkiye-i...@googlegroups.com> yazdı:
                    "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com> Feb 19 11:33AM +0200  

                    ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
                    Kimden: Muammer YILDIZTAŞI <myild...@hotmail.com>
                    Tarih: 18 Şubat 2014 23:30
                    Konu: YAŞADIĞIM ŞEHİRDE HER OY MÜCEVHER DEĞERİNDE
                    Kime:
                     
                     
                     
                     
                    Her mısrasına amin diyerek bu makaleyi maksadına eriştirir misiniz?
                     
                     
                     
                     
                     
                    *Muammer YILDIZTAŞI **myildiztasi@ hotmail.com.*<myildiztasi@%20hotmail.com.>
                     
                    *ALLAH'IM*
                     
                    Beni yoktan var eden sensin.
                     
                    Kendi ruhundan bana bir ruh üfleyerek beni eşrefi mahlukatın en şereflisi
                    yapan sensin.
                     
                    Ne olur senin rızanı kazanma adına, hakkı savunma adına beni güçlü kıl.
                     
                    Dilimi gerçekleri söylemekten alıkoyma.
                     
                    Beynimin cesurca kararlar almasını sağla.
                     
                    Yüreğimi coşkulu ve korkusuz kıl.
                     
                    Kalemimin doğruları, yalnızca doğruları yazmasına yardımcı ol, Allah'ım.
                     
                    Çünkü yaşadığım yüzyılda haktan görünen ama doymak bilmeyen nefislerini
                    tatmin edebilmek adına sürekli halkı sömüren mümin görüntülü münafıklarla
                    doldu her tarafım.
                     
                    *Allah'ım* insanlara *merhamet *ver, *akıl* ver, *izan* ver.
                     
                    Ölürken yanlarında kabre taşıyamayacakları edinimler uğruna tozu dumana
                    katanları, makam ve şöhret uğruna inançlarını askıya alanları sen ıslah
                    eyle *Allah'ım.*
                     
                    Sürekli havası indirilen yumuşak balonlar gibi elden ele dolaşan ve
                    dolaştığı her elde farklı şekillere giren şekilsizlerin, dünyamızdaki
                    sayılarını azalt *Allah'ım.*
                     
                    *Allah'ım* yalnızca sana dua edileceğini ve yalnızca senden yardım
                    dileneceğini biliyorum.
                     
                    İnsanlığın yararına, yaşadığım çağın hayrına ellerimi sana açtım, içimdeki
                    rahatsızlıkları seninle paylaşmak istiyorum. Çünkü adına milenyum denilen
                    bu çağda, güçlü kıldığın kulların nefislerine yenik düşüyorlar. Kendilerine
                    eksiklerini anlatanları adeta tehdit ediyorlar.
                     
                    Onlara dünyada geçici olarak verdiğin ve kesinlikle hayra kullanmalarını
                    tavsiye ettiğin güçlerini Firavunsu bir şekilde kullanıyorlar, onları bu
                    acımasız girdaptan kurtar *Allah'ım.*
                     
                    Çevreme bakıyorum; midemi bulandıran ve her biri fotomontaj gibi görünen,
                    zoraki sırıtan çehrelerden müteşekkil suni fotoğraf kareleri var her
                    yanımda. İnsanlar mana aleminden hızla uzaklaşıyorlar. Geçici dünya
                    menfaatleri için en yakınlarını dahi alçakça jurnalliyorlar.
                     
                    *Gerçek dostluklar, makam ve güce yenik düşerken,*
                     
                    * Ruhlarda yaşanan erozyonlar sonucunda meydana gelen ahlaki çöküntüler,
                    her geçen gün zirveleri zorlarken, *
                     
                    *Ailede bile aile bireylerini bir arada tutan manevi muhteviyatlar yerini
                    hızla materyalist düşüncelere terk ederken ve bu materyalist düşüncelerin
                    her geçen gün insanlar üzerindeki hakimiyeti daha da artarken,*
                     
                    * Dünyada hem dürüst hem de doğru yaşamak isteyenlerin her geçen gün
                    yaşamları daha da zorlaşıyor. Her geçen gün hayat mücadeleleri daha
                    da zorlaşan bu insanların tümüne Yardım et Allah'ım.*
                     
                    Devletin şifrelerini çözmek uğruna senin rızanı kazanmaktan uzaklaşan,
                    kravatlı, lacivert takım elbiseli, parlak kösele ayakkabılar giyen,
                    saygıdeğer görüntülü bazı kulların var ki; onlar ne senden korkuyorlar, ne
                    de kendi ruhundan ruh üfleyerek yarattığın kullara saygı duyuyorlar.
                    Güçlerinin paralarının, makamlarının kudretinden yanlarına gidilmiyor.
                    İnsanların yüreğine korku salmayı kendilerine misyon edinmiş bu zavallı
                    insan müsveddelerini de ıslah eyle *Allah'ım. *
                     
                    İçimize kapandık. Caddelere sokaklara çıkamaz olduk. Çünkü ne zaman üç beş
                    kişinin arasına girip bir iki kelam ettiysek hep üzüldük *Allah'ım*.
                     
                    Doğru bildiğimiz ve cesurca söylediğimiz tüm sözler kartopu misali dağdan
                    yuvarlanarak kirlenen dev kar kütlelerine dönüştürüldü. Yaşadığım
                    şehirde *Dedikodu,
                    iftira yalan dolan* kol geziyor. İnsanları karalayarak merdiven atlama
                    hastalığı aldı başını gidiyor.
                     
                    Birde sen nasıl bunu söylersin, sen nasıl bunu yazarsın bak ağzına acı
                    biber sürdürürüm yada sürerim diyen zehir zemberekçiler var, onları bu
                    anlamsız hasletlerinden en kısa zamanda arındır *Allah'ım.*
                     
                    Görürsün yarın başa gelirsem sana neler yaparım diyenler, bugünden geleceği
                    şekillendirenler, yaşadıkları şehirlerde yalnızca kendi planlarının
                    işleyeceğini zanneden zavallı divaneler, nedense tüm planların üst
                    planlayıcısını birden unutuveriyorlar. Onlara asıl planlayıcının onları
                    yaratan en büyük güç olduğunu arada bir hatırlat *Allah'ım.*
                     
                    Ben birileri gibi beddua etmiyorum. Yalnızca halimi sana arz ediyorum
                    *Allah'ım.
                    *
                     
                    Yazdıklarım yüreğimden kopup gelen duygularım. Senden başka hiç kimseden
                    korkmuyorum *Allah'ım.* Ölünceye kadar hak bildiklerimi savunmaktan asla
                    geri durmayacağım, insanlarla dostluklar kurmakta artık çok daha seçici
                    olacağım.
                     
                    Her insana kolayca ulaşabileceği bir yürek sunmayacağım. Önce dostluğu hak
                    etmeli benimle dostluk kuracak olanlar. Sonrada senin sevgine, lütfuna
                    mazhar olmalı *Allah'ım.*
                     
                    Sana sığınıyorum, yanlış yolda olanları sana havale ediyorum. Kibir
                    dağlarına dönüşen nefisleri sen ıslah eyle *Allah'ım. *
                     
                    Geçici güçlerini faydasız bir şekilde savaştırarak ülkeyi zor günlere
                    sokanları büyük akıl tutulmalarından kurtar *Allah'ım.*
                     
                    Vatanımızı her türlü tehlikelerden koru. *Ezansız, bayraksız,
                    şuursuz*yaşatma bizleri *Allah'ım.
                    *
                     
                    Sevgi kardeşlik ve birlik duygularıyla yücelt bu aziz Milleti, ne olur
                    bizleri rahmetinden ve merhametinden mahrum eyleme *Allah'ım. *
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                    .
                      "Celal Çelik" <celal...@gmail.com> Feb 19 11:26AM +0200  

                      ​​
                      ​​
                       
                      Hâlis Kulluğun Özü
                       
                      Cenâb-ı Hak buyuruyor:
                      *“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”
                      *(Zâriyât,
                      56)
                       
                      Rasûlullah (sav) buyurdular:
                       
                      *“Bir adam, doğduğu günden, yaşlanıp öldüğü güne kadar Allah rızâsı için ve
                      tâat niyetiyle alnını yerden kaldırmayıp gayret etse, o adam yine de
                      (Alâh’ın kendisine lûtfetmiş olduğu nîmetlerin şükründen âciz kaldığı
                      düşüncesiyle) kıyâmet günü amellerini az görür.” *(Ahmed, IV, 185)
                       
                      --

                       

                      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com> Feb 19 11:25AM +0200  

                      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
                      Kimden: Ela Torun <basint...@hayatyayinlari.com>
                      Tarih: 19 Şubat 2014 10:43
                      Konu: Güneşe Açılan Aynalar Basın Bülteni
                      Kime: erzinca...@gmail.com
                       
                       
                       
                      İÇ DÜNYANIZA AYNA TUTACAK SIRADIŞI BİR ROMAN
                       
                      *Hastalarının dertlerine derman olmak, duygularının ellerinden tutarak
                      düştükleri çaresizliklerden kurtarmak için çabalayan bir psikologun,
                      dinlediği bir radyo programı ile hayatının sıra dışı değişimine şahit
                      olacaksınız.*
                       
                       
                       
                       
                       
                       
                       
                       
                       
                       
                       
                       
                       
                       
                       
                      *Psikolog Zafer Akıncı ve Dr. Hakan Yalman'nın sundukları radyo
                      programından esinlenerek kaleme aldıkları Güneşe Açılan Aynalar, adlı
                      romanı edebiyatseverlerin beğenisine sunuldu. İç dünyalarında kendilerini
                      kaybetmiş ve intiharın eşiğinde olan insanların hayata bakış açılarını konu
                      alan kitabın okurları, insanların dertlerine derman bulmalarında ki huzuru,
                      kendi iç huzurları gibi hissedecek. Son dönemde edebiyat alanında
                      yayınladığı eserlerle kitapseverlerin takdirlerini toplayan Hayat
                      Yayınları'ndan çıkan Güneşe Açılan Aynalar romanı, akıcı üslübu ve sıra
                      dışı içeriğiyle okurlarını kendilerini ve hayatı sorgulamaya davet ediyor.
                      Güneşe Açılan Aynalar adlı romandan kısa bir alıntı; "Neden sadece ben?
                      Belki tek değilim. Ama hiç bitmeyen bu anlamlandırma isteğini kaç kişi
                      böylesine derinden hissediyor? İnsanların mutsuz, huzursuz olması, korkması
                      için onca neden varken, niçin hiçbiri de göremiyor bunu? Televizyonun
                      aldatıcı dünyasında, yalandan oluşmuş bir dünyanın içinde yaşamayı
                      gerçekten istiyor olabilirler mi? Gerçekten bu kadar kör olabilirler mi? Ya
                      da sadece umursamaz mı davranıyorlar? Böylesine kolay mı umursamaz
                      davranmak? Her gün, her gün hep aynı hayatı anlamsızca, sonu hiçbir yere
                      varmayarak yeniden yeniden yaşamak? Aynı filmi sürekli baştan izlemek?
                      Sabah kalktığımda bütün bir günün nasıl geçeceğini biliyorum; hiçbir
                      değişiklik olmadan uyumak, uyanmak, aynı koşuşturmacanın içinde sürekli
                      aynı eylemleri yeniden ve yeniden, usanarak ya da usanmayarak yapmak..."
                      Kitap Hakkında Yazar: Zafer Akıncı, Hakan Yalman Yayın Evi: Hayat Yayınları
                      Dili: Türkçe Tür: Edebiyat 318 Sayfa - 15 TL - 2014 * *Ela
                      Torun* | Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu *Hayat Yayıncılık İletişim
                      Yapım Eğitim Hizmetleri ve Tic. Ltd. Şti.*
                      Nişancı Mahallesi Davutağa Caddesi No:26/1 34050 Eyüp-İstanbul Tel: +90
                      (212) 613 11 00 Cep: (530) 290 99 65 Faks: +90 (212) 613 11 55
                        Oraj POYRAZ <oraj....@openmail.cc> Feb 19 10:37AM +0200  

                        Melih Aşık: Balyoz kumpası
                         
                        "Türkiye'deki уolsuzluklar ve demokrasiye aykırı davranışlar NATO'yu da etkiler… Türkiye bir NATO üyesidir" gibi satırlar okuduk.
                         
                        Türk ordusu darma duman edildiği halde ne ABD basını, ne de yönetiminden bu davanın NATO'уu etkileуeceğine ilişkin tek satır duymаdık.
                         
                        ABD, Balyoz sürecini desteklemektedir.
                         
                        Washington; Kıbrıs, Egе, Ermenistаn, PKK gibi konulаrdа TSK'nin ulusal bir ağırlık koymasından şikaуetçidir.
                         
                        Balyоz bir ABD – Cеmaat – AKP ortak kumpasıdır.
                         
                        Tablеti okuyalım!
                         
                        Serter, tаbletler için şimdiуe kadar üç kez alım іhalesі açıldığını… Aynı teknik özelliklere sahip tabletlerde her ihаlede farklı fiyat ödendiğini…
                         
                        HSYK
                         
                        Yenі HSYK yasası ile birlikte ülkede yargının tarafsızlık ve bağımsızlığı tamamen sоna ermiş olacak…
                         
                        AKP paralel yaрılar arasında bile ayrımсılık yаpıyor!
                         
                        Cemaat kötü paralel yaрı…
                         
                        KCK ve PKK iyi pаrаlel уapı…
                         
                        HAİN
                         
                        Takımın tek antrenman sаhаsı, "Gençlik Geliştirme Merkezi" inşa edileceği gerekçesiyle Muğla İl Gençlik ve Sрor Hizmetleri Müdürlüğü tarafından kimseye haber verilmeden kapatılmıştı…
                         
                        Fethiyeѕporlu futbolcular iki ay kadar önсe sahaya fоrmalarında "YÜCE ATATÜRK" yazısıyla çıkmışlardı…
                         
                        TV
                         
                        Kemal Kılıçdaroğlu dün grupta internete düşen vе Başbakan Erdoğan ile Fatіh Saraç araѕında geçen "Sarıgül sansürü" konuşmаsını dinletti.
                         
                        NTV, CNN başta olmak üzere hаber kanalları bu konuşmayı nakletmedi…
                         
                        Melih Aşık: Balyoz kumpası
                         
                        Aуakkabı kutularındaki 4,5 milyon doları ilgili уerlere dağıtmadan yakalanan Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan, kaçma şüphesі yok diуe salıvеrildiği gibi kendisine yurtdışına çıkmа yasağı bile konulmadı.
                         
                        Anсak Balyoz mahkûmları, bazıları yurtdışında geliр teslim olduğu halde heр tutuklu kaldılar.
                         
                        Balyoz mahkûmlarına her daim özel bir hukuk dаhа dоğrusu hukuksuzluk uygulandı.
                         
                        Çünkü bu özel bir dаvа…
                         
                        Son birkаç hаftаdа Newyork Times, Waѕhington Post gibi gazetelerde yayımlanan Tayyip Erdoğan'la ilgili yazılarda
                         
                        "Türkiye'deki уolsuzluklar ve demokrasiye aykırı davranışlar NATO'yu da etkiler… Türkiye bir NATO üyesidir" gibi satırlar okuduk.
                         
                        Oysa Balyoz ѕürecinde…
                         
                        Türk ordusu darma duman edildiği halde ne ABD basını, ne de yönetiminden bu davanın NATO'уu etkileуeceğine ilişkin tek satır duymаdık.
                         
                        Açıkçası…
                         
                        ABD, Balyoz sürecini desteklemektedir.
                         
                        Balyoz süreсinin amacı Türk оrdusunu cezalandırmak, etisizleştirmektir.
                         
                        Washington; Kıbrıs, Egе, Ermenistаn, PKK gibi konulаrdа TSK'nin ulusal bir ağırlık koymasından şikaуetçidir.
                         
                        TSK'уi (hatta CHP'yi) gayri milli çözümlere engel olmaması için devreden çıkаrmıştır.
                         
                        AKP, Balyоz'da yеnidеn yargılamaya gideсeği izlenimi vermesine rağmen şimdi yаn çizmektedir.
                         
                        Çünkü dediğimiz gіbі; bu büyük kumpasın ardında ABD vardır ve neyin ne olaсağına onlar karar verecektir.
                         
                        AKP'nіn yeniden yargılama teranesi, taraftar kazanmak için bir manevraydı.
                         
                        Balyоz bir ABD – Cеmaat – AKP ortak kumpasıdır.
                         
                        Teşhisi dоğru koуalım…
                         
                        Tablеti okuyalım!
                         
                        Başbakan Tayyіp Erdoğаn öncеki gün Ankara'da düzenlenen "Tablet Dağıtım Töreni"nde öğrеncilеrе tаblet dağıttı.
                         
                        Aynı anda Van, Rizе, Samsun, Antalуa, İzmir ve Edіrne'de de уapılan törenlere video kоnferansla katıldı.
                         
                        Tabletlerini alan öğrеncilеr haliyle çok mutlu oldular.
                         
                        CHP milletvekili Prof.Nur Serter'e göre tablet ѕahibi olan öğrеncilеrin en azından bіr bölümünün yakında hayal kırıklığı yaşamaları büyük ihtimal"Çünkü" diyor, "şimdiуe kadar dağıtılan tabletlerin önemli bölümü sorunlu çıktı.
                         
                        Kimilеri bir çalışıp bіr bozuluyor, kimileri bazan şarj оluyоr bazan olmuyor"
                         
                        Serter, tаbletler için şimdiуe kadar üç kez alım іhalesі açıldığını… Aynı teknik özelliklere sahip tabletlerde her ihаlede farklı fiyat ödendiğini…
                         
                        Fiyatın birinci ihalede 722 lіra 80 kuruş, ikinci ihalede 381 lira 32 kuruş, üçüncü ihalede de 605 lirа 92 kuruş olduğunu söyledikten sonrа bazı ciddi іddіalarda daha bulunuyоr.
                         
                        Örneğin…
                         
                        - SENTİM BİLİŞİM A.Ş'nin іhale şartnamеsinе göre gecikme için günlük 100 bin lira ceza ödemeѕi gerekiyordu.
                         
                        Bu parayı ödemediği gibi ikinci ihaleden men еdilmеsi gerekirken edіlmemіştіr.
                         
                        - 41 ilin alan аğı altyapı ihalesini alan DATA TEKNİK firmаsı işе çoktаn bаşlаmаsı gerekirken hâlâ başlamamıştır.
                         
                        Prof.Nur Serter еkliyor: Data Teknіk firmasının Egemen Bаğış'ın sеçim çalışmalarını yürüttüğü, aralarında organik bir bağ olduğu, Sentim Bilişim A.Ş'nin Hüseуin Çelik tarafından desteklendiği уolunda güçlü ѕöylentiler mevcuttur…
                         
                        HSYK
                         
                        Yenі HSYK yasası ile birlikte ülkede yargının tarafsızlık ve bağımsızlığı tamamen sоna ermiş olacak…
                         
                        AKP'li рolis, AKP'li savcı, AKP'li yargıç eliyle muhaliflere göz açtırmayan bir yenі düzen kurulacak.
                         
                        Hırsızlık ve yolѕuzluklar yasal engellerden kurtulacak…
                         
                        Paralel yapıyı tasfiуe edіyoruz diye tek parti diktası kuruluyor.
                         
                        Yaklaşan karanlığı іyі görelim.
                         
                        * * *
                         
                        Başbakan ѕık sık "17 Aralık darbesi", diyor.
                         
                        Neden mi?
                         
                        İktidar çevrelerinin yolsuzluklarına уıllarca göz yuman Cemaat yargısının aniden hukuka uygun davranmaѕı Erdoğan'a darbe olmuştur.
                         
                        Üstеlik bu davranışın ardında ABD'yi görmektedir.
                         
                        Yolsuzluk dosуaları niуe taksit tаksit açıklanıyor?
                         
                        Kamuoyunu iktidarın yоlsuzluklarına alıştırmak іçіn…
                         
                        * * *
                         
                        AKP paralel yaрılar arasında bile ayrımсılık yаpıyor!
                         
                        Cemaat kötü paralel yaрı…
                         
                        KCK ve PKK iyi pаrаlel уapı…
                         
                        Akif Kökçe
                         
                        HAİN
                         
                        Düşmе potasının hemen üzerinde yer alan 1.lig еkiplеrindеn Fethiуespor geçtiğimiz hafta Şanlıurfasрor'u deplаsmаndа 1 – 0 yenerek hayatі önemde üç puan aldı.
                         
                        Hoсadan futbolculara, yöneticilerden taraftara herkes ѕon derece mutlu ve keyifliydi kі…
                         
                        O keyif ve mutluluk yerini bіr anda şaşkınlık vе öfkeye bıraktı.
                         
                        Takımın tek antrenman sаhаsı, "Gençlik Geliştirme Merkezi" inşa edileceği gerekçesiyle Muğla İl Gençlik ve Sрor Hizmetleri Müdürlüğü tarafından kimseye haber verilmeden kapatılmıştı…
                         
                        Sebebini herkes az çоk tahmin edebilir…
                         
                        Fethiyeѕporlu futbolcular iki ay kadar önсe sahaya fоrmalarında "YÜCE ATATÜRK" yazısıyla çıkmışlardı…
                         
                        TV
                         
                        Kemal Kılıçdaroğlu dün grupta internete düşen vе Başbakan Erdoğan ile Fatіh Saraç araѕında geçen "Sarıgül sansürü" konuşmаsını dinletti.
                         
                        NTV, CNN başta olmak üzere hаber kanalları bu konuşmayı nakletmedi…
                         
                        Halkın hаber аlmа hakkı, medyаnın iktidar korkusuna yenildi…
                         
                        Demokrаsi de aynı ѕebepten yenik düşüyor.
                         
                        

                         
                        a45UyF587661-201307301451-{{SN}}
                         
                        ^^^^^ - vvvvv
                         
                        zaryop:jaro
                         
                        Is paraya geldi mi, herkez ayni dindendir.
                         
                        Voltaire. Fransiz filozof
                          Oraj POYRAZ <oraj....@openmail.cc> Feb 19 10:49AM +0200  

                          Özdemir İnce : Actopus Dei
                           
                          AKP dışarıdan bir siyasal parti ama içerden hem Opus Dei hem de Actopus Dei olan bir gizli örgüt.
                           
                          AKP'yi bu gizli örgüt yönetiyor ve bu gizli örgüt AKP'nin standart kadrolarına da kapalı.
                           
                          İkisinin de ortak düşmanı Cumhuriyet ve onun yapıp ürettiği yapılardı: Laik cumhuriyetti, laik hukuktu, laik eğitim ve öğretimdi, laik medeni kanun (vatandaşlık yasası) idi.
                           
                          Burada durup, Fethullah Gülen'in 28 Şubat döneminde televizyonlarda yayınlanan "Mülkiye, Adliye ve Zaptiyeyi (Emniyeti) ele geçireceksiniz" talimatını anımsayalım.
                           
                          Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yerleştirdikleri ajanlar artık uygun rütbelere de gelmişlerdi.
                           
                          Benim tahminime göre, Cemaat'in kadrolarına muhtaç olan ve bundan dolayı da eksiklik ve aşağılık duygusu hisseden AKP tarikatı, ortaklık ilişkisinin belli bir noktasından sonra, kendi kadrolarını yetiştirmek istedi ve İmam-Hatipleri kendi kadro okulları olarak düzenlemeye başladı.
                           
                          İkincisi: Cemaat finans kapital alanında küresel bir güç haline gelmişti.
                           
                          AKP'nin kendi gücünü yaratması gerekiyordu.
                           
                          Bu nedenle inşaat ve müteahhitlik alanlarında çalışmalara ayrıcalık tanıdılar.
                           
                          Üçüncüsü: AKP tarikatından daha deneyimli ve donanımlı olan Cemaat, tam anlamıyla gizli örgüt mantığıyla, ilerde kullanılmak üzere, şantaj malzemesi hazırlıyordu.
                           
                          İsterdi ama RTErdoğan, Cemaat'in mülkiye, adliye ve zabtiyeden sonra AKP örgütünü ve TBMM'deki milletvekili çoğunluğunu ele geçirmesinden korkmaya başladı.
                           
                          Öte yandan, hiçbir şey üretmeyen, sıcak paraya ve borca dayalı ekonomi de çıkmaza girmişti.
                           
                          Özdemir İnce : Actopus Dei
                           
                          Dünkü yazımdan bir cümle anımsayalım: İngiliz araştırmacı Michael Walsh, "Bu örgüte, Opus Dei (Tanrının işi) değil Actopus Dei (Tanrının ahtapotu) denilmelidir" diyordu.
                           
                          Fethullah Cemaati tam anlamıyla bir Opus Dei midir, bunu araştırmak komplo teorisi uzmanlarının işi.
                           
                          Bence aralarında çok önemli benzerlikler var.
                           
                          Ancak, Fethullah Cemaati sanki bir adım ilerde.
                           
                          İktidarı resmen paylaşmak istiyor.
                           
                          Peki, Actopus Dei değil mi?
                           
                          Hem Opus Dei hem de Actopus Dei.
                           
                          Ben böyle anlıyorum.
                           
                          ***
                           
                          Ama, AKP de aynı zamanda hem Opus Dei hem de Actopus Dei.
                           
                          Ben böyle anlıyorum.
                           
                          Anladığım için de "AKP tarikatı hükümeti" diye yazdım.
                           
                          AKP dışarıdan bir siyasal parti ama içerden hem Opus Dei hem de Actopus Dei olan bir gizli örgüt.
                           
                          AKP'yi bu gizli örgüt yönetiyor ve bu gizli örgüt AKP'nin standart kadrolarına da kapalı.
                           
                          (Okuma tavsiyesi: Uğur Mumcu, Rabıta, um:ag Yayınları; Işık Kansu, Rabıtanın Zabıtası, um:ag Yayınları).
                           
                          İki tarafın Opus Dei'leri ile Actopus Dei'leri 1970'lerin başından itibaren birbirlerini tanıyor ve kolluyorlardı.
                           
                          Belki de Milli Görüş hareketi ile Fethullah Cemaati o tarihlerde işbirliği yapmışlar, siyasal kadroyu Milli Görüş, kadro hareketini Fethullah Cemaati üstlenmişti.
                           
                          Aslına bakarsanız Fethullah Cemaati "Altın Nesil" ideali ile kadro hareketinde odaklanmıştı.
                           
                          İşbölümü zaten iki hareketin doğasında mevcuttu.
                           
                          Tam anlamıyla bir ortakyaşarlık (symbiosis) durumu.
                           
                          Peki, ortakyaşarlık ya da sembiyotik durum nedir?
                           
                          Canlı türleri arasında, bütün tarafların yararına işleyen bir bağlaşıklık, birliktelik veya ortaklık.
                           
                          AKP ile Cemaat arasında bir ortakyaşarlık (sembiyotik) ilişki vardır.
                           
                          Bu ilişki takır tukur bir mekanik ilişki değil, tam anlamıyla bir biyolojik ilişkidir, yani iki canlı varlığın iç içe geçmiş hayati ilişkisidir.
                           
                          Herhangi bir şekilde biri zarar görürse ikincisi de zarar görür.
                           
                          Peki, bu ilişki neden sona erdi, ortakyaşam ilişkisi sona erince taraflar üzerindeki ilişkisi ne olur?
                           
                          İki satır yukarda söyledim: İkisi de zarar görür!
                           
                          ***
                           
                          Ortakyaşarlık ilişkisinde bir tarafın yaptığından ikincisinin habersiz olması mümkün değil.
                           
                          Bu nedenle, Başbakan'ın "paralel" adını verdiği yapıdan haberleri olmadığını ileri sürmesi bir tevatür ve safsata, gerçekdışı.
                           
                          İkisinin de ortak düşmanı Cumhuriyet ve onun yapıp ürettiği yapılardı: Laik cumhuriyetti, laik hukuktu, laik eğitim ve öğretimdi, laik medeni kanun (vatandaşlık yasası) idi.
                           
                          Anayasa'nın ilk dört maddesi ve Devrim Yasaları'nı koruma altına alan Anayasa'nın 174.maddesi idi.
                           
                          Burada durup, Fethullah Gülen'in 28 Şubat döneminde televizyonlarda yayınlanan "Mülkiye, Adliye ve Zaptiyeyi (Emniyeti) ele geçireceksiniz" talimatını anımsayalım.
                           
                          Fethullah Gülen, bu talimatı müritlerine büyük bir olasılıkla 1970'lerde vermişti.
                           
                          Sembiyotik ortağı AKP tarikatı, bu ele geçirme operasyonlarında sembiyotik ortaklarına yardımcı oldu.
                           
                          Yardımcı oldu; çünkü Cemaat'in damarlarında dolaşan kan AKP'nin de damarlarında dolaşıyordu.
                           
                          Bu ortakyaşar iki organizmanın dışarıdan katkı aldığını düşünmememiz için hiçbir neden ve engel yok.
                           
                          Akıl hocaları ve ortakyaşar iki ortak, amaçlarına ulaşmak için karşılarında tek bir engel bulunduğunu biliyorlardı.
                           
                          Üstüne üstlük
                           
                          Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yerleştirdikleri ajanlar artık uygun rütbelere de gelmişlerdi.
                           
                          Operasyonun vadesi geldiğine karar verdiklerinde bütün hazırlıkları tamamlamışlardı ve bir emirle TSK'ya karşı operasyon başladı.
                           
                          TSK'ya karşı başlatılan kumpas operasyonlarından AKP tarikatının habersiz olduğu, operasyonları Cemaat'in tek başına yürüttüğü iddiası, ortakyaşarlığın doğası (fıtratı) gereği, kuyruklu bir yalandır.
                           
                          ***
                           
                          Peki, neden bozuştular?
                           
                          Bu bozuşmanın nedenlerini iki tarafın en yetkili ağızları açıklamadan bilemeyiz.
                           
                          Benim tahminime göre, Cemaat'in kadrolarına muhtaç olan ve bundan dolayı da eksiklik ve aşağılık duygusu hisseden AKP tarikatı, ortaklık ilişkisinin belli bir noktasından sonra, kendi kadrolarını yetiştirmek istedi ve İmam-Hatipleri kendi kadro okulları olarak düzenlemeye başladı.
                           
                          İmam-Hatipleri düzenlemek yetmezdi, bu nedenle Cemaat okullarının ve dershanelerinin üretim çalışmalarının engellenmesi gerekiyordu.
                           
                          Bu bir!
                           
                          İkincisi: Cemaat finans kapital alanında küresel bir güç haline gelmişti.
                           
                          AKP'nin kendi gücünü yaratması gerekiyordu.
                           
                          Bu nedenle inşaat ve müteahhitlik alanlarında çalışmalara ayrıcalık tanıdılar.
                           
                          Hedef TÜSİAD'ın geleneksel ve TUSKON'un küresel sermayesi dışında bir birikim yaratmaktı.
                           
                          Salma salacakları bir sermayenin oluşması gerekiyordu.
                           
                          Bu sermaye biriktikten sonra kendi paylarını alacaklardı.
                           
                          Bir iktidar düşünün ki (yapılan yayınlara ve eleştirilere göre) önce iş yapacağı işadamını yaratıyor, sonra bunlara ihale vererek sistematik yolsuzluk yapıyor.
                           
                          AKP'nin en önemli kurucularından Abdüllatif Şener'in sık sık "Alacakları avanta olmasa bunlar bir metre duble yok yapmazlar" dediğini anımsayalım.
                           
                          Üçüncüsü: AKP tarikatından daha deneyimli ve donanımlı olan Cemaat, tam anlamıyla gizli örgüt mantığıyla, ilerde kullanılmak üzere, şantaj malzemesi hazırlıyordu.
                           
                          Zaten TSK'ya karşı kurulan kumpasta gereken deneyimi kazanmıştı.
                           
                          ***
                           
                          TSK'nın nakavt edilmesinden sonra iki taraf da karşı taraftan kuşkulanmaya başladı.
                           
                          Cemaat, "Nikâhı senin omzuna, bacakları benim omzuma" ilişkisinin böyle sürüp gitmesini isterdi.
                           
                          İsterdi ama RTErdoğan, Cemaat'in mülkiye, adliye ve zabtiyeden sonra AKP örgütünü ve TBMM'deki milletvekili çoğunluğunu ele geçirmesinden korkmaya başladı.
                           
                          Ne zaman korkmaya başladı, bunu ben bilemem.
                           
                          Ancak tahmin ettiğim şu: RTErdoğan'ın genel olarak bütün dış politikası, özel olarak Arap dünyası politikası ve daha özel olarak Suriye politikası iflas etmişti.
                           
                          Geleneksel siyasetten uzaklaşarak her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırmışlardı.
                           
                          Öte yandan, hiçbir şey üretmeyen, sıcak paraya ve borca dayalı ekonomi de çıkmaza girmişti.
                           
                          Kurtuluş yoktu.
                           
                          Ellerinde tek bir şans vardı, öküzü öldürüp ortaklığa son vermek, hukuki skandalların, ekonomik açmazların, siyasal bozgunların faturasını Fethullah Cemaati'ne ödetmek.
                           
                          Bu nedenle "Ya bismillah!" deyip dershaneler bohçasını açtılar.
                           
                          AYDINLIK

                           
                          a45UyF587661-201307301451-{{SN}}
                           
                          ^^^^^ - vvvvv
                           
                          zaryop:jaro
                           
                          Buyuk olaylar kolay unutulsa bile, sevdiginle gecen kucuk anlar unutulmazmis.
                           
                          Anlamli sozler
                            "T. C. - Nihal Gülbahar " <nihalg...@gmail.com> Feb 19 03:23AM +0200  

                            [?] [?][?]
                             
                            *"We are the world, we are the children"*
                            *şarkısı eşliğinde,*
                            *birbirinden şirin çocuklar...*
                             
                            *Keyifli seyirler,*

                             
                            *N. G.*
                             
                            *****
                             
                             
                            --
                            *NE MUTLU "TÜRK'ÜM" DİYENE !*
                            Mustafa Kemal ATATÜRK
                             
                             
                             
                             
                            "*Dünyada her millet, icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine
                            ortak sayılır.*"
                            Mustafa Kemal ATATÜRK

                             

                              "T. C. - Nihal Gülbahar " <nihalg...@gmail.com> Feb 19 02:36AM +0200  

                              [?][?][?]
                               
                              *Her ilkbahar, bir "Yeniden doğuş"tur...*
                               
                              *Sevgiler,*

                               
                              *N. G.*
                               
                              *****
                               
                               
                               
                              --
                              *NE MUTLU "TÜRK'ÜM" DİYENE !*
                              Mustafa Kemal ATATÜRK
                               
                               
                               
                               
                              "*Dünyada her millet, icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine
                              ortak sayılır.*"
                              Mustafa Kemal ATATÜRK

                               

                                Oraj POYRAZ <oraj....@openmail.cc> Feb 19 10:14AM +0200  

                                Yılmaz Özdil: Fener Alayı
                                 
                                Yılmaz Özdil: Bu devirde yalakalık zor iş
                                 
                                Bazen yazılmayan haber…
                                 
                                Yazılandan fazla haber anlatır.
                                 

                                 
                                Fenerbahçe'nin bağdat caddesindeki yürüyüşü mesela…
                                 
                                Eğer bir spor kulübünün taraftarı 500 bin kişiyle eylem yapıyorsa, dünyanın her yerinde birinci haberdir.
                                 

                                 
                                O yüzden…
                                 
                                Hürriyet'te sürmanşetti.
                                 
                                Cumhuriyet'te dokuz sütun oldu.
                                 
                                Aydınlık yarım sayfa verdi.
                                 
                                Posta da öyle.
                                 
                                Sözcü'de manşetti.
                                 
                                Yurt'ta, Radikal'de manşetti.
                                 
                                Milliyet'te, Vatan'da en tepedeydi.
                                 
                                Alo Fatih bile manşet yapmıştı.
                                 

                                 
                                Hayata bakışları tamamen farklı, ideolojileri taban tabana zıt gazeteler, haberin haber değeri olduğu konusunda, gazeteciliğin ortak paydasında buluşmuşlardı.
                                 

                                 
                                Sabah'ta…
                                 
                                Tek satır yoktu.
                                 
                                Yeni Şafak'ta yoktu.
                                 
                                Akşam'da yoktu.
                                 

                                 
                                Cemaatin yayın organı kabul edilen Zaman'da, Bugün'de bile Fenerbahçe'nin yürüyüşü manşetken..
                                 
                                AKP'nin gazetelerinde resmen sansürlenmişti.
                                 

                                 
                                Bazen yazılmayan haber…
                                 
                                Yazılandan fazla haber anlatır.
                                 

                                 
                                Pazartesi günkü Türk basını…
                                 
                                Paralel maralel diye bağırırken, aslında Fenerbahçe'ye kimin asimetrik paralel olduğunun kanıtıdır.
                                 
                                Mustafa Kemal'in askerleriyiz sloganına kimin tahammül edemediğinin delilidir.
                                 
                                Toplumdaki adalet arayışına kimin öfkelendiğinin…
                                 
                                Ali İsmail'in yüzünü görmeye, adını duymaya bile kimin gıcık olduğunun itirafıdır.
                                 
                                

                                 
                                a45UyF587661-201307301451-{{SN}}
                                 
                                ^^^^^ - vvvvv
                                 
                                zaryop:jaro
                                 
                                Sesi muzige donusturen asktir. Ask olmazsa, sevgi iliskileri yoksa, ozen eksikse, hayatin kuru bir daldan farki kalmaz.
                                 
                                Aziz Paul
                                    Sili Ozerdim <silio...@gmail.com> Feb 18 08:24PM +0200  

                                    ...
                                    yüreklerin kulakları sağır
                                    bağır
                                    bağır
                                    bağırıyorum
                                    koşun
                                    kurşun eritmeye çağırıyorum
                                     
                                    diyor Koca Şair! Herkes anlıyor fakat YCHP yönetimi, yummuş gözlerini,
                                    kapamış kulaklarını...
                                     
                                    *Oylar bölünmesinmiş?!*
                                     
                                    Sema Pekdaş, Muhammed Çakmak gibilerini aday gösterenler seçmenin sesine
                                    sağır ama *oylar bölünmesin, ha?!*
                                     
                                    İzmirli uyanıktır, geleceğini ne kimsenin öngörüsüne bırakır ne de
                                    zorlamayla işe koyulur. İzmir, İzmirli'den sorulur!
                                     
                                    İzmir, Yüce Atatürk'ün değerini en iyi bilenlerin yurdudur!
                                     
                                    Sizlere de öğretecek İzmirliler, ne yaman olduklarını!
                                     
                                    ULUSALCI GÖNÜLLÜLER
                                     
                                    *Lâle Gürman- Muazzes İlmiye Çığ -Halûk Tarcan- Zerrin Bayrakdar-Tarık
                                    Konal - Şükrü Server Aya-Suay Karaman-Orhan Çekiç-Gülay Çekiç-Sevil
                                    Onaran-Bertan Onaran-Türker Ertürk-Ahmet Avcı- Necmi Akyalçın-Müge
                                    Gülses-Mehmet Gözgücü-Adile Onaran-Kemal Onaran-Halil Kıral-Nejat
                                    Kıral-Lütfiye Kıral-Nilgün Şarman-Zeliha A. Uzunalp-Emin Uzunalp-Sara
                                    Saatmen-İbrahim Saatmen-Erdoğan Altıntarak-Güler Cangil-Salim Cangil-Vural
                                    Cangil-Kıral Cangil-Fethiye Çiftçi-Halil Çiftçi-Suzan Gürman-Celal
                                    Gürman-Metin Gürman-Efdal Gürman-Nuriye Sınayış-Filiz Sınayış-Türkmen
                                    Sınayış-Halil Kaya Aynar-Hatice Ertem-Şadıman Ertem-Musa Ertem-Mustafa
                                    Ertem-Melih Ertem-Huriye Ertem-Şerif Ertem-Cemal Bozkurt-Alis Okay-Bedri
                                    Okay-Fidan Temel-Fazlı Temel-Fuzuli Temel-Faruk Temel-Yakup Temel-Zekiye
                                    Karagöz-Dursun Karagöz-Aysel Çiftçi-İhsan Çiftçi-Mürvet Çiftçi-Şaban
                                    Çiftçi-Cemil Bozkurt-Ülfet Güler Erkli-İsmail Erkli-Nezihe Var-Ragıp Var-H.
                                    Oğuz Günaydın- Özenç Altıntarak-Yıldız Ertem-Emine Ertem-Adnan
                                    Pelvanlar-Atakan Mert- Sabahattin Gökkaya-**Sili Özerdim-Nazmi Doyan-Ahmet

                                    Kılıçaslan Aytar-Yalçın Gürel Gürsu-Nebiye Gürsu-gülcan gürsu-Mahire
                                    Gürsu-Seyfettin Gürsu-Nevval Yula-Halime Yula-Halil Yula-Arcan Dolak-Saime

                                    Dolak-Rıza Dalgıç-Suzan Marmarisli-Liset Marmarisli-Aytaç Marmarisli-Düriye
                                    Kayaalp-Rıfkı Kayaalp-Selden Kayaalp-Ali Ulvi Burdurlu-Ulviye Burdurlu-**Gülnar
                                    Erinç-Ahmet Erinç-Sıla Doğru-Güney Doğru-**Arslan Adsız-Ramazan
                                    Saraçoğlu-Emre Özgen-Ela Korcan-**Lale Korcan-Bahri Erdem-Serdar Okan-Sami
                                    Ayaz-Halil Yavru-**Ergun Çağrı-Sündüz Çağrı-Halise Demir-Şenay Karlı-Kemal
                                    Karlı-**Nermin Öz-Kemal Öz-Sadık Öz-Galip Çimenli-Kemal Çimenli-**Sevil
                                    Zorlu-Şeniz Zorlu-Adnan Pars-Sevda Cura-Ahmet Demir-**Zeki Demir-Süreyya
                                    Erdim-Hilmi Erdim-Dr. Ferit Erdim-**Dr. Zafer Pektaş-Dr. Nazlı Uçan-Dr.
                                    Hüsnü Aydın-**Dr. Kamuran Gelenbe-Dr. Ahmet Lütfü Saraç-Dr. Ferzan İzmirli
                                    -**Nermin Cebbar-Şevket Rodoplu-Şükriye Geldiay-İlter Geldiay-**Sevil
                                    Yurtoğlu-Lebit Yurtoğlu-Kadriye Evkuran-Hayriye Evkuran-**Sevilay
                                    Yargıcı-Feral German-Ayşen Kolcu-Sevin Kayabaysal-**Pertev
                                    Kayabaysal-Lerzan Yurdatapan-Gülsün Kulalı-Koray Kulalı-**Nuray Adalı-Çiçek
                                    Altaylı-Şekip Altaylı-Ayla Öksüz-Şermin Savat-**Seyfi Savat-Durdu
                                    Hasoğlu-Galip Hasoğlu-Nazlı Niş-Hasan Niş-**Füsun Alnıaçık-Giray
                                    Alnıaçık-Nişan Severcan-Mehmet Severcan-**Nazlıcan Gümüşbaş-Dursun

                                    Gümüşbaş-Samiye Günlükçü-**Yeter Gazioğlu-Seyit Gazioğlu-Sevin Arcan-Oktay
                                    Düzlük-**Mehmet Emin Gün-Soner Bayır-Songül Bayır-Güner Kaptan-**Neslihan
                                    Gün-Barış Can-Canan Can-Osman Evliya-Nil Evliya-**Ülkiye Avcı-Kemal
                                    Avcı-Servet Avcı-Ahmet Acar-Pervin Acar-**Şükrü Gülesin-Cahit
                                    Acıpayam-Lütfü Can Gürses-Ali Nusret Kanlı-*Saliha Menevişli-Tayfun
                                    Tüylücan-Ali Servet-Mine Sazlı-*Aydın Örme-Hasan Örme-Selim Güloğlu-Leyla
                                    Tanmak-**Mustafa Tanmak-Ünver Taşçıoğlu-Meliha Taşçıoğlu-Erdem Tunç-**Sıdıka
                                    Kayrak-Ayşe Kayrak-Avni Kayıral-Mesarret Kayıral-**Selime Coşkuncan-Salih
                                    Arısoy-Filiz Arısoy-Olcay Yılgın--**Selim Yılgın-Sevil Kapani-Benan
                                    Akşit-Selva Karacasu-**Neşet Karacasu-Tunç Bilge-Yamaç Su-Sekine
                                    Kibirli--**Günnur
                                    Bahçeli-Hasan Bahçeli-Halil Bahçeli-Ali Ekber Tütüncü-**Korkmaz
                                    Elveren-Zişan Mutlu-Ziya Mutlu-Semih Akyakalı-**Selim Akyakalı-Cemile
                                    Sazlı-Akın Sazlı-Ülkü Sönmezcan-**Gülsüm Sönmezcan-Aylin Tapan-Vildan
                                    Tapan-Mustafa Rodoslu-**Dürdane Rodoslu-Kamil İçli-Selma Yaşlı-Hüseyin
                                    Yaşlı-**Berrin Soylucan-Yüksel Soylucan-Namık Zorlu-Vefa Zorlu -**Nilgün
                                    Pusmaz-Hayal Kuleli-Orçun Kuleli-İlker Buğra-Soner Buğra -**Dilek
                                    Karman-Vacide Karman-Saliha Karman-Mete Karman -**Ümit Komanlı-Şükriye
                                    Komanlı-Defne Komanlı-Çetin Bora-**Elvan Bora-Şeyma Burcu-Cengiz
                                    Burcu-Nerime Yılmaz-**Atilla Yılmaz-Şule Görköy-Erdoğan Görköy-Fidan
                                    Albayrak-**Doğan Albayrak-Kısmet Eray-Vasfi Eray-Seyfi Eray--**Handan
                                    Eray-Sabite Alaylı-Kudret Alaylı-Firdevs Alakuş-**Nimet Alakuş-Civan
                                    Vardar-Selime Vardar-Neslihan Gün-**Mehnet Emin Gün-Meltem Selvi-Güneş
                                    Selvi-Kamer Konuk-**Aysun Konuk-Kaan Yüce-Mustafa Kemal Alkan-Nabi
                                    Özturan-**Hulusi
                                    Özturan-Adviye Özlü-Refika Özlü-Seyhan Korkmaz-**İncila Korkmaz-Sevinç
                                    Peker-Haşim Peker-Emine Peker-**Ruşen Peker-Bergüzar Köken-Kevser
                                    Köken-Nükhet Menet-**Salih Menet-Haver Kurt-Esat Kurt-Yüce Kurt-Elva

                                    Kurt-**Nurdan
                                    Kurt-Şule Görgülü-Zeliha Kutlu-Fethi Kutlu-**Mehmet Ayaşoğlu-Sinan
                                    Ayaşoğlu-Sertap Küllahçı-Bengü Küllahçı-**Meziyet Elmas-Ali Bilgin
                                    Elmas-Sabite Çiftçioğlu--**Muzaffer Çiftçioğlu-Süreyya Alansu-Şakir
                                    Alansu-Seda Burkut-**Sinan Burkut-Sevilay Büke-Aydın Büke*
                                     
                                    *-*
                                     
                                     
                                     
                                     
                                     
                                     
                                     
                                     
                                     
                                     
                                     
                                     
                                    [image: Açıklama: semapekdassoz]
                                     
                                    *İzmir Barosu'nun başkanıyken "Ne Atatürk rozeti ne Türk bayrağı ne türban"
                                    diyen ve seçildiğinde ilk icraatı Baro bülteninden Türk bayrağını çıkarmak
                                    olan CHP Konak Belediye Başkan Adayı Sema Pekdaş, "Sözlerimin arkasındayım,
                                    Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun söylediklerini tekrar ettim" dedi.*
                                     
                                     
                                     
                                     
                                     
                                    *AYRICA URLA İSE BAŞKA BİR TERANE; ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ
                                    DEMİŞLER, HERKESİN AĞZINDA URLA BEL. BŞK. ADAY'ININ EŞİNİN TEFECİLİKTEN
                                    SABIKASI OLDUĞU. *
                                     
                                     
                                     
                                    *AYAKKABI KUTUSUNA SAVAŞ AÇAN CHP ADAYI VE EŞİ.*
                                     
                                     
                                     
                                    *TEBRİK EDERİM SAYIN KILIÇDAROĞLU, TEBRİK EDERİM SAYIN KOCAOĞLU, TEBRİK
                                    EDERİM SAYIN ALATTİN YÜKSEL.*
                                     
                                     
                                     
                                     
                                     
                                     
                                    --
                                     
                                    *YARIN SANA GÖZ AÇTIRMAYACAK OLANLAR, DÜN GÖZ YUMDUKLARINDIR!*
                                     
                                     
                                    *VATAN AŞKI MAYA GİBİDİR; SÜTÜ BOZUK OLANLARDA TUTMAZ!*
                                     
                                    *FARKINDA OLMAK DÜŞMANI BERTARAF ETMENİN İLK KOŞULUDUR!*
                                      "Ziran ÇELİK" <ziran...@ttmail.com> Feb 18 11:00PM +0200  

                                      ----- Original Message -----
                                      From: Sili Ozerdim
                                      To: dunyatur...@googlegroups.com ; Ugur Dundar ; turkiyehaber ; CTO-CiHAN TÜRK OLSUN ; turk...@gmail.com ; Turkiye-icin-el-ele ; Türk Gençlik Kulübü ; AYVALIK KUVVAI ; aydınlık Gazetesi ; ne_mutlu_turkum_dyene ; Ozgur_Gundem ; tgb izmir internet üyeleri bülteni ; Egenin Sesi ; in...@egedesonsoz.com ; Ege Telgraf ; in...@egemengazetesi.com ; Ege'de Bugün ; Rifat Serdaroglu ; "Sebahattin Önkibar" ; SÖZCÜ ; Arslan Bulut ; inte...@chp.org.tr ; emine pisiren
                                      Sent: Tuesday, February 18, 2014 6:49 PM
                                      Subject: [OzgurGundem] Fwd: BENİM İZMİR'İM BU DURUMA MI DÜŞECEKTİ?
                                       
                                       

                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      BENİM İZMİR'İM BU DURUMA MI DÜŞECEKTİ?
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      İZMİR,
                                       
                                      CHP'NİN KALESİ OLARAK KALSIN DİYE YILLARCA DİRENDİK,
                                       
                                      MHP VE DSP'Lİ BİRÇOK VATANDAŞIMIZ AKL-I SELİM ÇERÇEVESİNDE İZMİR ELDEN GİTMESİN, OYLAR BÖLÜNMESİN DİYE
                                       
                                      VE HATTA ZAMANIN CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL'A OLAN SEVGİSİZLİĞE RAĞMEN CHP'Yİ DESTEKLEDİ
                                       
                                       
                                       
                                      AMA BUGÜN OY KULLANACAK BEN, ŞAHSEN BUNA OY VERMEM, VERİRSEM ELİM KIRILSIN,
                                       
                                      KİM ALIRSA ALSIN ARTIK, BANA SAHİP ÇIKMAYANA BEN HİÇ ÇIKMAM, OYLAR BÖLÜNECEKSE BÖLÜNSÜN
                                       
                                       
                                       
                                      GİTSİN BDP'DE SİYASET YAPSIN BU ADAY
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      İzmir Barosu'nun başkanıyken "Ne Atatürk rozeti ne Türk bayrağı ne türban" diyen ve seçildiğinde ilk icraatı Baro bülteninden Türk bayrağını çıkarmak olan CHP Konak Belediye Başkan Adayı Sema Pekdaş, "Sözlerimin arkasındayım, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun söylediklerini tekrar ettim" dedi.
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      AYRICA URLA İSE BAŞKA BİR TERANE; ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ DEMİŞLER, HERKESİN AĞZINDA URLA BEL. BŞK. ADAY'ININ EŞİNİN TEFECİLİKTEN SABIKASI OLDUĞU.
                                       
                                       
                                       
                                      AYAKKABI KUTUSUNA SAVAŞ AÇAN CHP ADAYI VE EŞİ.
                                       
                                       
                                       
                                      TEBRİK EDERİM SAYIN KILIÇDAROĞLU, TEBRİK EDERİM SAYIN KOCAOĞLU, TEBRİK EDERİM SAYIN ALATTİN YÜKSEL.
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      --
                                       
                                      TC Sili
                                       


                                       


                                       
                                      ek - Tüm ekleri indir (sıkıştırma hedefi: Türkçe
                                      ) Tüm resimleri görüntüle
                                      ata ve bayrak.jpeg

                                      31
                                       
                                      .
                                      .
                                      SORGULAMAYAN İNSAN CAHİLDİR,
                                       
                                      SORGULATMAYAN İNSAN İSE ZALİMDİR
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      YURTTA SULH CİHANDA SULH
                                       
                                      PEACE AT HOME PEACE ON EARTH
                                       
                                      K. ATATURK
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      __._,_.___Reply via web post Reply to sender Reply to group Start a New Topic Messages in this topic (1)
                                       
                                      Recent Activity: a.. New Members 1
                                      Visit Your Group
                                      Guruptan ayrilmak icin, icin asagidaki adrese bos bir eposta gonderin:
                                      Ozgur_Gundem...@yahoogroups.com
                                      Switch to: Text-Only, Daily Digest . Unsubscribe . Terms of Use . Send us Feedback .

                                      __,_._,___
                                       
                                      ---
                                      Bu e-posta, avast! Antivirüs devrede olduğu için virüs ve zararlı yazılım içermemektedir.
                                      http://www.avast.com

                                       

                                      "Kardeş Kalemler" <bi...@kardeskalemler.com> Feb 18 10:43PM +0200  

                                      VI. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi Sonuç Bildirgesi
                                       
                                      VI. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi, Avrasya Yazarlar Birliği ve
                                      TÜRKSOY'un işbirliğiyle; Eskişehir Valiliği, Türk Dünyası Kültür
                                      Başkenti'nin ev sahipliğinde 16-18 Şubat 2014 tarihlerinde Türkiye'nin
                                      Eskişehir şehrinde, vefatının 100. yılında büyük Türk düşünürü İsmail
                                      Gaspıralı'nın anısına toplanmıştır.
                                       
                                      Kongreye 16 ülkeden önde gelen 33 edebiyat dergisinin genel yayın yönetmeni
                                      veya temsilcileri katılmıştır.
                                       
                                      Katılımcıların huzurunda;
                                       
                                      · 2013 yılında Astana'da yapılan kongrede Türk Dünyasında Yılın
                                      Edebiyat Adamı ilan edilen Kazakistan'ın önde gelen yazarlarından Tölen
                                      Abdik'e ödülü takdim edilmiştir.
                                       
                                      · Irak Türkmenlerinden Ata Terzibaşı'na Türk Dünyası Edebiyatına
                                      Hizmet Özel Ödülü takdim edilmiştir.
                                       
                                      · Kongrede; "İsmail Gaspıralı İdealleri ile Yerelden Milliye,
                                      Milliden Evrensele Türk Dünyası Edebiyatı Paneli", "Küreselleşme ve Edebiyat
                                      Dergiciliği" konuları 6 oturumda ele alınmıştır.
                                       
                                      Kongre iştirakçileri, aşağıdaki hususların kamuoyuna duyurulmasına karar
                                      vermişlerdir:
                                       
                                      1. Kongre delegeleri, Eskişehir'de Türk Dünyası Başkenti
                                      etkinliklerinden yakından haberdar olmuşlardır. Türk Dünyasının kültürel
                                      yakınlaşmasına Kültür Başkenti uygulamasının ne kadar büyük yararlar
                                      sağladığını birlikte müşahede eden delegeler, yıl içerisindeki tüm
                                      çalışmaları için başta Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna olmak üzere tüm
                                      emeği geçenlere şükranlarımızın bildirilmesine,
                                       
                                      2. 2014 yılı Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı TÜRKSOY tarafından
                                      doğumunun 290. yılı dolayısıyla Türkmen Şairi Mahtumkulu Firaki ve doğumunun
                                      150. Yılı dolayısı ile Kırgız Ozanı Toktogul Satılganov yılı ilan edilmesini
                                      memnuniyetle karşılamış ve edebiyat dergileri olarak adı geçen şairlerin
                                      tanıtılması için yapılacak çalışmalara faal olarak katılmaya,
                                       
                                      3. Vefatının 100. yılı vesilesiyle UNESCO tarafından anma 2014 yılı
                                      programına alınan İsmail Gaspıralı'nın hayatı ve eserlerinin tüm dünyada
                                      daha iyi tanıtılması için çalışmalar yürütülmesine,
                                       
                                      4. Kongre üyesi dergileri kendi web sitelerinde, Türk Dünyası Edebiyat
                                      Dergileri ve yazar kuruluşlarının internet bağlantılarını paylaşılmasına,
                                       
                                      5. Edebiyat dergileri arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesine,
                                      yayınlanan sayıların birbirlerine ulaştırılmasına,
                                       
                                      6. Türkiye'nin Yalova şehrinde kurulmakta olan Türk Dünyası Şairler
                                      Müzesi çalışmalarının desteklenmesine,
                                       
                                      7. Bu yıl Eskişehir'de devam eden ve 2014 yılı içinde Tataristan'ın
                                      Başkenti Kazan'a devredilecek olan Türk Dünyası Kültür Başkenti
                                      faaliyetlerinin kongre üyesi dergilerde duyurulmasına,
                                       
                                      8. 2014 yılı Türk Dünyasında Yılın Edebiyat Adamının Kıbrıs Türk
                                      edebiyatının önde gelen isimlerinden İsmail Bozkurt olarak ilan edilmesine,
                                       
                                      9. VII. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresinin Kazan'da
                                      toplanmasına
                                       
                                      Karar vermiştir.
                                       
                                      Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

                                       

                                      "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de> Feb 18 11:10PM +0100  

                                      Aşağıdaki haberden:
                                       
                                      „ASKERE SIZDILAR
                                       
                                      Malum TSK’nın o nezih yapısı farklı ama oraya da bunlar bu sızmalarını
                                      yapmış durumda. İşte onun için dik duracağız.“
                                       
                                      „Sızanlar“ bunlardan olsaydı iyiydi; daha düne kadar cemaatten olunca da
                                      iyiydi ama şimdi kötü oldu.
                                       
                                      Sanki „sızmalar“ yeni olmuş, bunlar da yeni duymuşlar..
                                       
                                      O sızanları TSK temizlerken daha düne kadar cemaatle birlikte elele omuz
                                      omuza TSK’ye saldırıyor; basınınızla tv’nizle köşe yazarlarınızla Ordu’nun
                                      ne „din düşmanlığı“nı, ne „antidemokratlığı“nı ne de„faşist“liğini
                                      bırakıyordunuz..
                                       
                                      O zaman TSK‘nin„nezih yapısı“ yok muydu, yeni mi „nezihleşti“ TSK?
                                       
                                      Aydoğan
                                       
                                      Nezih:Temiz, temiz ahlaklı TDK Sözlüğü

                                       
                                      * * * * * *
                                       
                                      <http://sozcu.com.tr/2014/gundem/erdogan-konusuyor-37-458864/>
                                      http://sozcu.com.tr/2014/gundem/erdogan-konusuyor-37-458864/
                                       
                                      Erdoğan’dan çok konuşulacak açıklama
                                       
                                      Şubat 18, 2014 |
                                       
                                      Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu.
                                       
                                      http://i.sozcu.com.tr/wp-content/uploads/2014/02/erdoğan-17.jpg
                                       

                                       
                                      İşte Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları…
                                       
                                      BELEDİYECİLİK NEDİR BİLMEYEN
                                       
                                      Belediyecilik nedir bilmeyen birileri de bu köprüyle ilgili İstanbul’un
                                      siluetini bozuyor gibi yakıştırmalar yapıyor. Hiç de böyle alakasız bir
                                      yaklaşım, yakıştırma. Yetişemedikleri üzüme koruk diyorlar, olay bu. Ve
                                      gerek trenle üzerinden geçerken, gerekse seyir terasından Haliç’i seyretmek
                                      gerçekten bir başka insana mutluluk veriyor. İnanıyorum ki turistler için o
                                      farklı bir imkan sağlayacak.
                                       
                                      SARIGÜL’E BALIKLI GÖNDERME
                                       
                                      Birileri de balık tutuyor köprü üzerinde. Ben belediye başkanı olduğum zaman
                                      bırakın oradan balık tutmayı, kara parçalarından geçilmiyordu. Şimdi balık
                                      tutuyorsanız onun sebebi biziz biz. CHP’den İstanbul’u aldığımız zaman
                                      kokudan geçilmiyordu. Haliç’te mikro biyolojik noktada temizlik diye bir şey
                                      yoktu. Tamamen haliç tükenmişti. Sizin çevrecilikle ne alakanız var ya?
                                      Şimdi orada balık avlıyorsunuz, buraya nasıl geldik, bunları nasıl tutuyoruz
                                      bunun farkında değilsiniz.
                                       
                                      YAYGARA KOPARANLAR VAR
                                       
                                      Önümüzdeki aylar itibariyle geniş bant internete sahip okul sayımız 50 bine
                                      ulaşacak. 11 yıl önce okullarımızda bilgisayar ve internet yok denecek kadar
                                      azdı. Şu anda bir milyon bilgisayar var. Şimdi bir kısım medyada, şurada
                                      burada, hükümet interneti yasaklıyor, sansür getiriyor diye afedersiniz
                                      yaygara koparanlar var. Milletim kimin ne yaptığını yaşayarak görüyor.
                                       
                                      İŞİN ASLI FARKLI…
                                       
                                      Bakın biz laf üretmiyoruz, biz icraat üretiyoruz. Dün 100 bin çocuğumuz
                                      evlerine ellerinde tablet bilgisayarlarla gitti. Yaklaşık 163 bin öğrencimiz
                                      etkileşimli tahtayla internetle eğitim görüyor. Bu iktidara nasıl olur da
                                      internete karşısınız yaftası yapıştırılması çalışıyor. Bu medyanın
                                      plazalarda attığı manşetlerle, anadoluda trakyada milletin gördüğünü
                                      birbirini tutmuyor. Size dünyanın her yerinde gülerler. Ama maalesef dünyada
                                      da belli odaklar haberler yapıyorlar. İşin aslı farklı, haberler farklı.
                                       
                                      YANİ 20 BİN NİRE?
                                       
                                      Geniş bant internet aboneliği sayısı biz göreve geldiğimizde 20 bin idi. Şu
                                      anda geniş bant internet sayısı bugün 34 milyona ulaşmıştır. Yani 20 bin
                                      nire, 34 milyon nire? Bunu göremeyecek kadar gözler körelmiş. Siz yasakçı
                                      kadroya diktatör diye çamur atarsanız o çamur dönen, bu çamuru atanların
                                      yüzüne çarpar. Ancak burada bir çizgiyi net olarak ortaya koyacağız. Dün
                                      tablet dağıtım töreninde çocuklarımıza da tavsiyede bulundum. İnternet ve
                                      bilgisayar uygun şekilde kullanılmazsa, denetim altında olmazsa, yararlı bir
                                      araç olmaktan, eğitim aracı olmaktan çıkıyor çok acı sonuçları olan bir
                                      tehlikeye dönüşebiliyor.
                                       
                                      ARKADAŞIMIZIN ÇOCUKLARININ BAŞINA GELENİ ANLATMAK İSTİYORUM
                                       
                                      ABD’de bu tehdidi önlemene dönük çok sıkı tedbirler var. Avrupa’da
                                      düzenlemeler var. burada internetin nasıl bir tehdit olduğu görülmesi
                                      açısından bir çalışma arkadaşımızın çocuklarının başına geleni anlatmak
                                      istiyorum. 12-13 yaşlarındaki iki çocuk, internette gezinirken, karşılarına
                                      bir ekran görüntüsü çıkıyor. Ekran görüntüsünde çocuklardan birinin resmi
                                      var. Bilgisayarın kamerasından çekilmiş. Bilgisayara girmiş, kamerasını
                                      kontrol altına almış evin içindeki görüntüyü çekmiş. Sonra bir sayfaya
                                      yerleştiriyor. Sizi tanıyoruz, sizi biliyoruz, adresiniz elimizde, bir
                                      polisiz jandarmayız diyerek jandarma’nın MİT’in logolarını sayfaya
                                      yerleştirerek, hesaba para yatırmaları isteniyor. İnanın bir çok çocuk,
                                      korkuyla kendilerine ekrandan emredileni yapıyorlar. Bizim arkadaşımızın
                                      çocukları korkuyla ağlayarak babalarını arıyorlar. İşte bu internette
                                      yapılan belki de en basit dolandırıcılık şeklidir.
                                       

                                       

                                       
                                      AHLAKSIZLIĞA KARŞI TEDBİR ALINIYOR
                                       
                                      İnternete sansür gelmiyor, özgürlük kısıtlanmıyor. Sadece ahlaksızlığa
                                      şantaja karşı tedbir alınıyor. Neşter doktorun elinde hayat kurtarır, ama
                                      katilin elinde can alır. Bu ayrıcalığı iyi tefrik etmemiz lazım. En fazla
                                      kaset saldırısına uğrayan tehdit edlien dizayn edilen CHP ve MHP’dir. Biz
                                      diğer partileri de alçakça tehditler karşısında koruma altına alıyoruz.
                                      CHP’de MHP’de içten içe bu düzenlemeyi savunuyorlar.
                                       
                                      O GÖRÜNTÜLERİ DE YAYINLAYIN
                                       
                                      CHP genel başkanı ses sistemi kurdurmuş. Yasak olan ses kayıtlarını
                                      dinletiyor. Bu dinlemeler hukuk çiğnenmek suretiyle dosyalara konulmuştur.
                                      Kamuoyuna sızdırılmıştır. Ortada bırakın hukuku çiğnemeyi, bırakın suç
                                      işlemeyi, çok açık ve net şekilde ihanet vardır. Madem öyle, madem
                                      kuralsızlık bu boyutlara ulaştı. CHP’ye çağrı yapıyorum. Bugün de
                                      arkanızdaki perdeden CHP eski genel başkanıyla ilgili internete verilen
                                      bizim engellediğimiz o görüntüleri de yayınlayın. Aynı şekilde yine genel
                                      başkan yardımcı mı bilemiyorum, onunla ilgili de yayınlar yapıldı. Onu da
                                      engelledik, onu da yayınlayın. Madem bu kadar ahlakı ayaklar altına
                                      alındınız, bugün de rüşvet pazarlıklarını, yamyam itiraflarını da
                                      yayınlayın. Eğer cesaretiniz varsa bugün de patronunuz ananaslı tespihli
                                      uganda’lı ses kayıtlarını yayınlayın. Açın o beddua görüntülerini, hocanız
                                      beddua etsin, siz de CHP’liler olarak hep birlikte amin deyin.
                                       

                                       

                                       
                                      KORKAKLAR ZAFER ANITI DİKEMEZLER
                                       
                                      Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İşiniz de bundan sonra sadece
                                      bedduaya kaldı. Biz milletin duasıyla yürüyoruz. Bizim arkamızda mazlumun
                                      duası var. bizim arkamızda ellerini havaya açarak, rabbe açarak feryad eden,
                                      bize hayır duaları eden o tertemiz samimi, Suriyeli annelerin duaları var.
                                      bir kez daha açık açık diyorum, kimin elinde ne varsa, hiç çekinmesin
                                      ortalığa döksün. CHP’nin MHP’nin siyaset yapmak için zaten kırıntılara
                                      ihtiyacı var. buyursunlar CHP’nin MHP’nin önüne o yemleri atsınlar. Bir kez
                                      daha söylüyorum. Korkaklar zafer anıtı dikemezler.
                                       
                                      CEZA ALDIĞIMDA MUHTAR BİLE…
                                       
                                      Bizim içimizde korkaklar vardı, zor zamanda dik duramayanlar vardı. Bu
                                      partinin içinde korkaklara yer yoktur. Şunu da lütfen unutmayın. Biz bu
                                      makamlara medyanın üfürmesiyle değil, sermayenin desteğiyle değil milletin
                                      mührüyle geldik. Üstelik buraya medyaya rağmen geldik. 28 Şubat döneminde
                                      işte bu medya bize en alçakça saldırıları yaptı. Ceza aldığımda muhtar bile
                                      olamaz diyerek adeta zil takıp oynadılar. Alay ettiklerini bu millet,
                                      başbakanlık makamına yükseltti.
                                       
                                      HANGİ MANŞETİ ATARSA ATSINLAR…
                                       
                                      Çok daha enterasanı 411 el kaosa kalktı diyerek milli iradeyi aşağılayanlara
                                      Ak Parti’nin kapatılması için ellerinden geleni yapmalarına rağmen biz bugün
                                      buradayız. O malum medya hep bir ağızdan bize saldırıyor. 28 Şubat’ta
                                      yaptılar milletten cevabını aldılar. Başörtüsü oylamasında yaptılar cevabını
                                      aldılar. Hiç endişe etmeyin işte bu medya 30 Mart’ta da gereken cevabı
                                      milletten alacak. Bunlar hangi manşeti atarsa atsınlar, son manşeti sandıkta
                                      millet atacak.
                                       
                                      KABATAŞ OLAYI HAKKINDA
                                       
                                      Son günlerde medya tarihinin en alçakça linç girişimi yapılıyor. Bir
                                      kadıncağız, açık söyleyeceğim. Bizim Bahçelievler belediye başkanımızın
                                      gelini bu. Kabataş’ta linç girişimine maruz kalıyor. Bunu ifade vererek izah
                                      ediyor. Yetmedi adli tıp raporuyla, kendisinin ve bebeğin vücudundaki darp
                                      izlerini belgeliyor. Haziran’daki linç girişimi yetmezmiş gibi 8 ay sonra
                                      medya yeniden linç girişimine başlıyor. Malum gazeteler, televizyonlar, aynı
                                      yerden emir ve talimat alarak, genç bir kadın üzerinden linç kampanyası
                                      başlatıyor. Sizin insanlığınız öldü mü be? sizin vicdanınız bu kadar mı
                                      karardı? Çocuklarınızın eşinizin yüzüne nasıl bakabiliyorsunuz be? Sizin
                                      çocuklarınızın başına gelseydi böyle mi davranırdınız?
                                       
                                      Hangi yüzle kadın haklarından bahsedeceksiniz. Bundan sonra her tecavüze
                                      uğrayan kadın bunları ikna etmek için elinde görüntü kaydıyla mı dolaşacak?
                                      Kocasından şiddet gören kadın elinde kayıtla mı gelecek? Sokakta
                                      kurşunlanarak öldürülen kadın cesedinin yanına görüntü kaydı mı kalacak?
                                       
                                      ‘BAŞÖRTÜSÜ DÜŞMANLIĞINI YAPILIYOR’
                                       
                                      İfade tutanağı, darp edilmiş bebek var, bunlar çıkmışlar olayın nasıl
                                      olmadığını anlatıyorlar. Vicdan, vicdan, vicdan. Bunu şuradan açık açık
                                      ifade edeceğim. Eğer o kadın başörtülü olmasaydı bu linç olur muydu?
                                      Başörtüsü düşmanlığını sürdürüyorlar. Bunu yapanların ilkeleri yok.
                                      Sınırları yok. Bunlar için helal yok haram yok. Bunlar her işi meşru
                                      görüyor. Çünkü anlayış şu. İlke şu, amaca ulaşmak için her yol meşrudur.
                                      Gerektiğinde hazreti peygamberi kamyona bindiriyorlar. Ama ben diğerlerine
                                      sormak istiyorum. Siz bunların arkasına niye takıldınız? Cevabı çok basit.
                                      Gezicilerle paralel örgütün patronu bir. Bunlar zaten ezelden kardeştirler.
                                      Şimdi de dayanışma içinde millete karşı operasyon yürütüyorlar.
                                       
                                      Biz bunları 28 Şubat’taki manşetlerinden ihanetlerinden de tanırız. Bakın
                                      atıyorum o başlıklardan bir tanesini “Beceremediniz artık bırakın” manşetini
                                      bu millet unutmayacak. O ihaneti o hançeri 28 Şubatçılarla yapılan o
                                      işbirlikçi tavrı bu millet unutmadı. Unutmayın manşetlerin dediği değil
                                      Allah’ın dediği olur. Bu alçaklığın ihanetin hesabı da bu hainlerden
                                      sorulur. Bir an bile olsun rehavet içinde olmayacağız. Boş bulunmayacağız.
                                      17 Aralık darbe girişimi tam anlamıyla çökmüştür. Geri tepmiştir. Ekonomiye
                                      milli kurumlara yönelik saldırı tamamen püskürtülmüştür. Şu anda kısa sürede
                                      4 milyar dolar yaklaşık Türkiye’ye döndü. Bu onları rahatsız ediyor tabi. Şu
                                      anda paralel yapının başını çektiği ittifakın iki hedefi kaldı, biri 30 mart
                                      seçimleri, diğeri de çözüm sürecidir.
                                       
                                      ‘BUNLARI ANLATACAĞIZ’
                                       
                                      Bu darbe girişimini meydanlarda evlerde anlatacağız. CHP MHP ve BDP bir kez
                                      daha genel kurul salonunu terörize ettiler. Sonuçta çıka çıka 28 tane ret
                                      oyu çıktı. Siz samimiyseniz bu samimiyetinizi Meclis’te niye ortaya
                                      koymuyorsunuz? 28 tane ret oyu. Yaptıkları şey ne? Şiddet, terörize tmek.
                                      Karşılığını da bulunca feryat ediyorlar. Bunların ciddiyeti bu.
                                      Arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Bu mücadeleyi böyle verelim bu millet hep
                                      bizim arkamızda olacaktır.
                                       
                                      Bu çetede tarihe karıştığında inanın demokrasinin önünde hiçbir engel
                                      kalmayacak. Ekonomiye saldırdılar güçlü ekonomiyi yıkamadılar, istikrarı
                                      bozamadılar. Demokrasiye saldırıyorlar demokrasiyi de yıpratamayacaklar.
                                      Demokrasi buradan da güçlenerek çıkacak. Bu operasyon düpedüz bir casusluk
                                      operasyonudur. Kimlerin kimlere talimat verdiği ortaya çıktığında ihanetin
                                      derecesi net olarak görülecek.
                                       

                                       
                                      ASKERE SIZDILAR
                                       
                                      Malum TSK’nın o nezih yapısı farklı ama oraya da bunlar bu sızmalarını
                                      yapmış durumda. İşte onun için dik duracağız. Biz 17 Aralık’tan itibaren
                                      ortaya atılan tüm iftiralara tek tek cevap vereceğiz. Cevabı olmayan hiçbir
                                      soru yok. Bu hainlerin bu paralel yapının Türkiye’deki gündemi
                                      belirlemesine, esir almasına da izin vermeyeceğiz. Bu paralel yapı CHP’nin
                                      MHP’nin önüne yem atıyor. Ama AK Parti’yi böyle yapay gündemler esir alamaz.
                                      <http://sozcu.com.tr/dosyalar/gezi-parki-protestolari.php> Gezi olayları
                                      sırasında Vandallar sokakları ateşe verirken yakarken yıkarken, Türkiye’nin
                                      her yerinde huzuru bozarken, inançlı kesime karşı alçakça hakaret
                                       
                                      Bu medya bir palalı militanın peşine takıldı. Günlerce manşetten bunu gördü.
                                      Haftalar sonra tuzağa kendileri düştüler. Bu palalının CHP organizasyonu
                                      olduğunu CHP’liler itiraf ettiler. Kendi attıkları manşetler dönecek
                                      dolaşacak ve kendilerini vuracaktır. Biz eğer bu iftiraların peşinde
                                      takılırsak ülkemize milletimize hizmet üretemeyiz. Vakti zamanı geldiğinde
                                      her hadise aydınlanacak. Her meselede şaşmaz terazi olacak.

                                       

                                      Can AKIN <mr_ca...@yahoo.co.uk> Feb 18 09:46PM  

                                       
                                       
                                       
                                      Tüm Yazıları
                                             ShareThis MEVLANA & THE MYSTERY SAYINGS OF RETARTED GIRL - Written By Can AKIN
                                      23.04.2007
                                      CAN AKIN




                                      Okunma Sayısı : 9544


                                      Oy Sayısı : 32


                                      Değerlendirme : 4,88


                                      Popülarite : 7,34


                                      Verdiğiniz Puan :



                                       
                                         
                                       
                                       
                                       
                                      Yazar Can Akın - Öykü - Mevlana Türbesi, Küçük Kız ve By Çuu Gizemi
                                      http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=7892&ItemIndex=23
                                       
                                       
                                      Stories Of Memory
                                      Mevlana And The Mystery Sayings Of Retarted Girl
                                      Written By Can AKIN
                                      Translated By Nilufer DURSUN‏
                                       
                                       
                                                             
                                      I was on duty at the square meter in front of the Mevlana's Tomb in
                                      order to guarantee peace around the tomb and helping foreign tourists
                                      who came from all over the world. They've come in order to adapt the
                                      international calling of Mevlana "Come whoever you are, come again." My
                                      duty wasn't limited to carry out necessity of my job. I try to do my
                                      best because of my love and respect to the humanity, answer their
                                      questions about their encamping, lunch, shopping and Tomb Of Mevlana. I
                                      used to be a host who treat his guests all of his heart and give
                                      everything as far as possible.
                                       
                                      .
                                       
                                      .
                                                                           
                                                             Every day including weekends, the tomb has been visiting early morning. Everything has been organized naturally. The people who gathered
                                      together in front of the tomb were never made noise; quietness of the
                                      tomb has embraced the people and the city. As if everything has become
                                      silent at this place, so has everybody. A religion, languages, desires,
                                      wishes, hopes questions have come to an end, all the chaos; struggles
                                      have finished between the crowded who remained calm.
                                       
                                                            
                                      Silence has drunk once more and they became only one heart and breath. I
                                      used to be live happily this quietness and peace in the name of myself
                                      where I was on duty in front of the tomb.
                                       
                                                            
                                      Time used to stop, place has been lost, I and tomb used to beat as a
                                      heart. Even I was very tired I used to be as much as careful to hear
                                      every noise and be awake. After I had left my work and came back home
                                      "The feeling of separation from my true home" never left me, a sadness
                                      of my heart made my eyes wet, gave shade to my heart. When I was back
                                      from duty at an early morning of that night, my six year old son has
                                      been ill was on fire. I took him to the doctor in a hurry. He talked
                                      constantly along the way because of high fever.
                                       
                                                            
                                      After he had been examined in the hospital I took his drugs and
                                      returned home. When we arrived home he was sleeping deeply. I had to
                                      come back my work because I was on duty in a football match of the Konya
                                      Club.
                                       
                                                             I tried to give consolation my
                                      destroyed daughter however never rescued myself from my heart pain and
                                      desperation. From now on I couldn't be find consolation. Words have
                                      finished so have the hopes for me. After I had slept a few hours
                                      disquietly I set off towards to the tomb in order to carry out my duty
                                      which it was at nine. Both my mind and heart have remained at home. I
                                      wished to grow these children with all my heart. I prayed to do my best
                                      and grow them perfectly.
                                       
                                      .
                                       
                                      .
                                       
                                                            
                                      While I was walking arm by arm with sadness by thinking my troubles,
                                      pieces of snow were turning around me and falling down. Every one of
                                      snow pieces was reminding me my loneliness and desperation.
                                       
                                                            
                                      In this city between the crowded I left my son in his bed with his
                                      eight year old sister and went to work. I was all alone, during this
                                      time loneliness and responsibility of the children used to destroyed my
                                      morale. As soon as the football match of Konya city finished I left
                                      stadium and went home in order to look after my son. His fever wasn't
                                      too high. I called my daughter, mother ship at an early age made her
                                      grow early. I watched her tired body which worried about her ill
                                      brother. Because her eyes were still wet she was trying to hide from me.
                                      I put my hands on her hair tenderly.
                                       
                                                            
                                      "Don't be worry my daughter, your brother will be good soon, drugs which
                                      doctor gave him will less his fever in a short time. We did our best.
                                      Now we have to wait patiently. With the permission of God your brother
                                      will be allright tomorrow. However you should control his fever from
                                      time to time without sleeping."
                                       
                                                             Told my
                                      daughter I tried to give consolation my destroyed daughter however never
                                      rescued myself from my heart pain and desperation.
                                       
                                                            
                                      From now on I couldn't be find consolation. After I had slept a few
                                      hours disquietly I set off towards the tomb in order to carry out my
                                      duty at nine o'clock. Both my mind and heart were used to remain at home
                                      beside my children once more.
                                       
                                      .
                                       
                                      .
                                                                                          
                                                             I was all alone as a snow piece falling down from the sky. As much as I know how a snow piece falls down I used to feel into an endless well.
                                      How could I rescue myself from these leaderless wells? Who will show my
                                      way, hold my hands?
                                       
                                                             If I wasn't conserved
                                      myself with my duty in front of the tomb would leave this place. When I
                                      came closer to the tomb I noticed Konya was covered by snow. I've
                                      watched the falling of snow pieces for a short period of time. I also
                                      watched mixing of snow pieces and made the ground white. Each one was
                                      mutating the only color. From the sky snow pieces were falling down the
                                      roofs by whirling as Mevlevi dervishes with the sounds of nay. Each one
                                      mixes the other naturally and forms a consisting of one piece.
                                       
                                                             At that time I saw the city which was whirling at the skirts of Mevlevi Dervishes who perform Sema and shining much more with the reflected
                                      lights of snow. I understood why I liked this city so much. Peace and
                                      quietness used to spread everywhere. The presence of Mevlana who lived
                                      in this city found the secrets of his morale world, invited all the
                                      people to his heart without distinction and love of humanity, has become a united silence has been treated drop by drop to every place by
                                      thinking's, praying, the meaning of light spreading from each heart.
                                       
                                                             In these places only silent language and calling of hearts were spoken. I didn't feel neither pain nor cold along the way, besides the tears of my heart. I stopped by to see the tomb of Sems from Tebriz. After I had prayed, I walked towards to the place where I'll be on duty by passing
                                      Seyfettin Mosque. And I started to help the person who is visiting the
                                      tomb.
                                       
                                                            This time my duty was at
                                      night. Troubled men, prying people and silent ones were coming to mix
                                      the ocean drop by drop. They started becoming crowded by the time
                                      passing. Raining of snow became bigger. I walked towards to the people
                                      in order to help them. Answered their questions I helped them as much as I can.
                                       
                                                            After I had arranged
                                      everything I came back to my cold cottage where I was on duty. While I
                                      was trying to heat myself I thught the others who work on duty here.
                                      Some work and never interested in anything except their duty. They
                                      begrudged visitors an unconditional serving. These men who didn't work
                                      eagerly left here in a short time.
                                       
                                                             A mystery thing never let them stay here long. As the director of
                                      Mevlana Museum who has worked for years with his soul went on working.
                                      Any power couldn't move them.
                                       
                                                            When I was silent I started looking at my book titled "Guide Of Japan"
                                      including digital Japanese dictionaray and coloured pressed. I don't
                                      like wasting time. I'm fond of learning interesting subjects, visiting
                                      foreign places and meet interesting events. In general I don't choose
                                      these events, they run into me because I like being interesting. I used
                                      to learn Japanese because I wanted to learn the culture of Japan. I
                                      started memorizing Japanese words eagerly. I may be affected from
                                      Japanese tourists who visited this place.
                                       
                                                             All of them were respectful both inside and outside the tomb. They
                                      tried to become adapted to our traditions perfectly. They always had
                                      questions about Mevlana. I prepared the life and works of Mevlana in
                                      Japanese language and multiplied copies for them. I used to handed out
                                      these copies to the Japanese tourists. I learned Japanese because I was
                                      upset when I couldn't answer some of their questions.
                                       
                                                             While I was thinking why I learn japanese I embraced my policeman coat
                                      in order to heat. I was very cold. I also wondered my son İf his ever
                                      became less or not. I wasn't able to forget about his pale face, I
                                      remembered mostly when I came home he used to wait for me at the window
                                      and jumped into my arms by saying "Daddy". When I thought these I
                                      started being sad. I wanted to go out and get rid of my sadness.
                                       
                                                             I wasn't able to see the outside because of the iced-window. I tried to look at outside by cleaning the snow of window from time to time.
                                      Cottage has gotten warm in a short time. I felt better because of
                                      heatness. Sleepless and anxiety for my little son has made me tired. My
                                      mind has been at home.
                                       
                                                             I was
                                      looking at the iced windows on my seat in thoughts. At that moment I
                                      couldn't understand what happened suddenly with green light and a
                                      spritual figure dressed in white clothes appeared in front of me. I
                                      cliped my eyes, tried to move however never achieved. The figure in
                                      white clothes came closer to me and with a deep voice
                                       
                                                             "Don't worry about your son, he's sleeping well now. However back of my grave three drunk men are sittting behind the tomb. Besides near the
                                      tomb wall an unable girl will nearly become frozen. Go and take her."
                                       
                                                             said. As soon as voice was cleaned image lost. I became bewildred and
                                      open - mouthed for a short time. I looked around me. Did I see a dream
                                      or not. I waved my hand towards to the light. I saw nothing. I pricked
                                      up my ear in order to hear the voice once more. Everything has been lost as if nothing happened. What has happened?
                                       
                                                             Because I couldn't think I wasn't able to begin acting. Only "There's a little girl under the snow." was resounding echos in my mind strongly
                                      without stopping. If it is true I have to begin acting immediately in
                                      order to rescue a human being who almost be frozen to death. This
                                      knowledge is valuable enough to believe. Three drunk young men and a
                                      girl almost be dead, I stopped for a moment and thought what to do. I
                                      listened to the voice of my heart. The life of a little girl is being
                                      talked. Three drunk men are related to public security. I remembered the words of the siluet's voice and rushed to the back of Mevlana's Tomb
                                      .
                                       
                                      .
                                       
                                                             Behind the tomb I saw them. They were praying loudly by opening their
                                      hands towards to Mevlana's Tomb. I got angry with them because they were drunk and made a lot of noice besides. However my heart forced me to be silent. In my mind the saying of Mevlana "Come whoever you're come
                                      again." Was resounding echos I became silent by these words. First of
                                      all I thought why they were praying loudly. Did they have a reason to be at the place of Mevlana at midnight? I walked towards them and whispred
                                       
                                                              "What are you doing here, what happened?"
                                       
                                                              I asked. One of the young men:
                                       
                                                             "Our friend has just completed his military duty. We had alchol because we had bad news about our friend. We weren't able to tell him for this
                                      reason we drank in order to have the courage to tell him death of his
                                      parents. His parents died when he was on his military duty. We couldn't
                                      give his consolation. He forced us to visit Mevlana at midnight. Now
                                      we're here my dear older brother."
                                       
                                                            
                                      said. After I had removed the young men from the garden of the tomb I
                                      talked to the young man who lost his parents privately. I tried to
                                      explain to the others that visitors shouldn't be drunk and be
                                      respectful. They've been affected and felt sensitive by my sympatic and
                                      helpful behaviours. They're ashamed to visit the tomb because they were
                                      drunk. Later on they became silent and went away rolling arm in arm on
                                      the snow.
                                       
                                                            I remembered the little
                                      girl whom siluet told me. I looked around in a hurry; however I wasn't
                                      able to see her. Everywhere has been covered by snow. I started looking
                                      for the little girl around the tomb when I was walking on the snow. She
                                      had to be beside the tomb. There were no foot prins. All of them have
                                      been cleaned by snow unfortunately. As a ghost I was researching
                                      silently. Everything seemed me very stranger while I was walking towards to the place which siluet described. I leaned forward the snow of tomb
                                      wall; I touched a hard material, lifted up slowly. When I lifted the
                                      cardboard I saw a black dressed girl who was eighty cm tall in the
                                      position of and a fetus with her long hair. I took her pulse, she was
                                      almost frozen. She was still alive. Her lips have been turned to purple
                                      because of cold and her saliva has been frozen also.
                                       
                                                             I took off my coat and covered her little body. After I had taken her
                                      in my arms I carried her to the cottage where I was on duty as soon as
                                      possible. I put her beside the stove. She wasn't able to speak and had a hump on her back. I informed her to the police centre.
                                       
                                                            The policeman gave information lost girl's parents immediately. They
                                      have been at the police station for a long time. As soon as they have
                                      learned something about their daughter they set off towards to the place where I was on duty. When the child saw her parents she started crying
                                      loudly and embraced her mother. Her parents were crying also. I saw a
                                      deep feeling of indepentedness on her father's face. He looked at me
                                      with tears and told little girl has been lost twice. While he was
                                      telling he was crying. Because her daughter was mantally retarted and
                                      they always used to keep the door locked and somebody had to look after
                                      her at home.
                                       
                                                            When her mother took
                                      soup to her neighbor little girl was still sleeping. When her mother
                                      came back home her daughter wasn't in her bed. Her mother has forgotten
                                      to lock the door. Little girl has been interested in doors. They have
                                      looked for her everywhere intensively but never found. At noon they gave information to the police. They've tried to help the policemen in order to find the lost girl. At night they've lost their hopes besides they

                                       

                                      "Turkish Forum Dunya Turkleri Konseyi - World Turkish Coalition" <d...@turkishforum.com.tr> Feb 18 10:03PM -0500  

                                      İNTERNET SANSÜRÜ BU GECE 00.00'DA BAŞLIYOR...!
                                       
                                       
                                      1 - Pornografik içerikler izleyenlerin evine milyardan başlayan cezalar
                                      gelecek.

                                       
                                       
                                      2 - Torrent'ten oyun indirenlere 500-1000 TL arası para cezası kesilecek.
                                       
                                       
                                      3 - Facebook, Twitter, Ask Fm, bu sitelerde PKK'ya yönelik veya eyleme

                                      yönelik bir şeyler paylaşanlar 2000-2500 TL para cezası ödeyecek.
                                       
                                       
                                      4 - Playstation (1,2,3,4) Ayrıca tek PS değil seri farketmez korsan oyun

                                      satın alan ve satan kişi 500-400 TL arasında para cezası yiyecek.
                                       
                                       
                                      5 - Oyunlarda PKK'ya yönelik eylem hazırlayan ve PKK'ya destek çıkan kişiler

                                      ve oyun şirketi para cezasına çarptırılacak.
                                       
                                       
                                      6 - Oyunlara yaş sınırı gelecek kimlik ile oyuna kayıt olunacak.
                                       
                                       
                                      7 - Bazı haber sitelerine sansür atılacak yalancı haber sunan siteler
                                      5000-4500 TL arası para cezasına çarptırılacak
                                       
                                       
                                      8 - Sosyal Medya'daki tüm konuşmalar kayıt altına alınacak. (Facebook,
                                      Twitter, Ask Fm vs.)
                                       
                                       
                                      9 - Pornografik görüntü paylaşan sitelere 500-1000 TL arasında para cezası
                                      kesilecek site fark etmez.
                                       
                                       
                                      10 - Virüs yapımı site hacklemek vb. gibi programlayanlar ve parayla
                                      satanlar 7000 TL para cezasına çarptırılacaktır.
                                       
                                       
                                      SİZDE PAYLAŞIN, BİLGİLENDİRİN...!

                                       

                                     FW:
                                      "Turkish Forum _ Turkish Times" <tti...@turkishtimes.com> Feb 18 10:37PM -0500  

                                      BU NASIL BİR MEMLEKET ?Prof.Dr.Coşkun Özdemir
                                       

                                       
                                      Bu soruyu bir arka sokakta sopa darbeleri ile ölüme gönderilen Ali İsmail Korkmazın acılı annesi Emel Korkmaz soruyor.” Acım çok büyük ama acıdan çok öfke duyuyorum.Bu nasıl bir memleket ? 19 yaşındaki hayat dolu çocuğumu
                                       
                                      sopa ile kıyasıya vurup öldürenler nasıl insanlar.? Çocuğum 38 gün komada iken suskun kalan hayatını kaybettikten sonra “onu arkadaşları öldürmüştür” diyen nasıl bir vali? Bizi, onun uğrunda can verdiği Gezi Parkını ailece görmek gezmek isterken engelleyenler kimlerdir.?Parktakileri çıkarıp bizim aileden 5 kişiye lütfen Geziye girme izni verildiği sırada bana el sallayanlara mukabele etmek istediğimde” bak gözaltına alırım” diyenler kimlerdir,nasıl bir görev üstlenmişlerdir?
                                       
                                      17 şubat akşamı 5N1k programına katılan Emel Korkmaz bana Güldal Mumcuyu hatırlatan vakur tavırları ile Cüneyt Özdemirin sorularını cevaplıyordu.” Dün on binlerce Fenerbahçeli çocuklarla birlikte olmak bana
                                       
                                      acılarımın yanı sıra gururu tattırdı. Bana büyük sevgi ve anne muhabbeti gösteren o gençlerin beraberliği teselli ve gurur verici idi.Birlikte maçı izledik ve İsmail Korkmaz marşını dinledik, o marş heyecan verici idi ama bu marşı kısıklamaya çalışıyorlardı.
                                       
                                      Cüneyt Özdemir de çeşitli kanallardaki bu gayretleri kınadığını söyledi.Emel hanım Gezi olaylarında ölenleri tek tek andı ve” başka İsmailler ölmesin anneler ağlamasın diliyorum” dedikten sonra son söz olarak “ mahkemede katillerin arkasına polisleri koruyucu olarak koymuşlardı. Belki ben saldırırım diye.Ben bu tertemiz ellerimle nasıl onlara dokunmak isterim.”
                                       

                                       
                                      Bu TV programını göz yaşları içinde izledim. Olayın gelişimi ve Emel hanımın anlatımı çok duygulandırıcı idi.Bu duygusallık içinde Erdoğanın kahraman! polislerinin şiddeti ile yaşamlarını yitiren İsmail ve benzerlerini unutup
                                       
                                      Kabataşda başbakanın defalarca yinelediği olayın nasıl kullanıldığını düşündüm. Orada üstü çıplak elleri beyaz eldivenli bebeği kucağındaki kadına saldıran, üstüne idrarlarını yapan tenasül organları ile sürtünen edepsizlerin var olduğuna ve bunların o pırıl pırıl gezi çocukları ile bağlantılı olduğuna inanıp bu konuda kınayıcı yayınlar yapan Mehmet Metinerli kayıtsız şartsız yandaş yazarları ve onlara katılan İsmet Berkan ve Balçiçek Pamiri düşündüm. Ben de tıpkı Emel Korkmaz gibi epey bir zamandır bu nasıl bir memleket, bu nasıl bir toplum, bu nasıl yargı , bu nasıl demokrasi ,bu nasıl üniversite diye hayıflanmaktan kendimi alamıyorum . cosk...@superonline.com

                                       

                                      Gul Gun <histo...@gmail.com> Feb 19 10:11AM +0200  

                                      Sizin sacmaliklarinizi okumak zorundamiyim. Yolsuzluk ve rusvet zanlilari
                                      adelete hesap vermedigi surece bu ulke batmistir.
                                      Bursla universite okuyan, askere gidemeyecek kadar hasta olan biri nasil
                                      oluyorda milyon paralari kisa surede kazaniyor. ben bunlarin cevabini
                                      beklerim bir vatandas olarak. yoksa bunlari gizlemek icin yapilan hersey
                                      her nedkadar demokrasi icin yalaniyla giydirilse de hepsi de yolsuzluk ve
                                      ruseveti ortmek icindir.
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      --
                                      Dr.guler unal
                                      BU Biology

                                       

                                      "Celal Çelik" <celal...@gmail.com> Feb 19 10:27AM +0200  

                                      Ahmed Şahin
                                      a.s...@zaman.com.tr
                                       
                                      <a.s...@zaman.com.tr>
                                      aile-sağlik Yazarlar<http://www.zaman.com.tr/columnistMenuDetail.action?sectionId=6>
                                      Ahmed
                                      Şahin<http://www.zaman.com.tr/columnistDetail_getNewsById.action?columnistId=1023>
                                      Vehb bin Münebbih’ten günümüze mesaj yüklü misaller
                                       
                                       
                                      Vehb bin Münebbih hicri 124’te Yemen’de vefat eden tabiin’in maneviyat
                                      büyüklerindendir.
                                       
                                       
                                      Yaşadığı birinci ve ikinci asırdaki İslam büyüklerinin hepsini de ziyaret
                                      edip her birinden feyizler alıp istifadeler sağlayan bu maneviyat büyüğü,
                                      Peygamberimiz Hazreti Muhammed aleyhisselamın gelmiş geçmiş insanların
                                      hepsinden de en üstün derecede yaratıldığını izah ederken, şu misali verir,
                                      o günün insanlarına. Der ki:
                                       
                                       
                                      -İnsanların aklı bir avuç kum misali olsa, onları irşadla mükellef olan
                                      Allah Resulü’nün aklı da, uçsuz bucaksız bir kum çölü misaline benzer. Bir
                                      avuç kumun sınırsız kum çölüne nispeti ne ise, insanların meleke bakımından
                                      Ahirzaman Nebisi’ne nispeti de odur. Zaten Peygamberliğin özelliği de bu
                                      büyük farkı gerektirmektedir. Zira Rabb’imiz insanların tümünden de
                                      akıllısını tercih eder, onlardan daha akıllı ve kabiliyetlisi varken, yahut
                                      da yaratılacakken neden daha az akıllı ve kabiliyetlisini zatına tebliğci
                                      seçsin? Bu sebeple Resulullah’ın (sas) talim ve tebliğini daha üstünü
                                      olmayan son yüce talim ve tebliğ olarak dinleyip sarılmak gerekir.
                                      Gevşeklik gösterip beklemek bu yüzden akılla da nakille de makul ve meşru
                                      görülmez.
                                       
                                       
                                      Vehb bin Münebbih, hizmet insanlarının maruz kaldığı bela ve musibetleri
                                      yorumlarken de şöyle der:
                                       
                                       
                                      -Okuduğum irşad kitaplarında gördüm ki, eğer insan hizmet esnasında belâ,
                                      sıkıntı ve darlığa düşerse, bilsin ki bu, Peygamberlerin ve salihlerin
                                      hallerindendir. Çünkü onların hepsi, hizmette çok sıkıntı çektiler,
                                      zorluklara maruz kaldılar. Eğer insan bol rahatlığa kavuşursa, bilsin ki,
                                      büyüklerin yolu rahatlık ve lezzetler içerisinde yaşamak değildir. Belki
                                      hizmet yolunda zorluklara sabır ve tahammül ederek makamlarını daha da
                                      yücelere yükseltmektir.
                                       
                                       
                                      Kendisine şöyle bir soru sorarlar.
                                       
                                       
                                      -Bir asra yakın hizmettesin. Sence dine en büyük fayda ile en büyük zarar
                                      hangi halden gelir? Şöyle cevaplar bu soruyu:
                                       
                                       
                                      -Dine en büyük fayda veren hal, hizmetinden dolayı hiç kimseden bir takdir,
                                      tebrik beklentisi içinde olmama halidir. En büyük zarar veren hal de,
                                      çevreden hep takdir ve tebrik beklentisi içinde olma halidir.
                                       
                                       
                                      Derler ki, bir kulu Allah’ın sevdiği ne ile belli olur? Bir işaret ve
                                      tahmin söz konusu olabilir mi?
                                      Şöyle cevaplar bu soruyu da:
                                       
                                       
                                      -Allah bir kulunun hayrını dilerse onu, dine hizmet istek ve arzusu ile
                                      doldurur. Başkalarının para kazanmaktan duyduğu zevkten fazlasını o, dine
                                      hizmet emekten duyar! Bu duygu o kulun hizmette sabır ve sebatına sebep
                                      olur.
                                       
                                       
                                      Emevi halifelerinden Süleyman bin Abdülmelik’e, üzeri yazılı bir mezar taşı
                                      getirirler. Bu yazıyı ancak Vehb bin Münebbih’in okuyacağı söylenir. Hemen
                                      davet edilerek yazıyı gösterirler. Taştaki yıpranmış yazıyı herkesin
                                      dinleyeceği yüksek sesle okur. Şöyle uyarıda bulunuyor mezar taşındaki yazı:
                                       
                                       
                                      -Ey Âdemoğlu! Sen, eğer ecelinin devamlı yaklaşmakta olduğunu düşünseydin;
                                      hep dünyaya çalışmaktan vazgeçer, salih amellerini artırıp, hizmetini
                                      çoğaltmaya bakardın. Şüphesiz sana da yarın benim gibi pişmanlık duygusu
                                      gelecektir. Çoluk çocuğun ve en yakınların seni de toprağa teslim ettikten
                                      sonra çekip gidecekler. Artık amellerinle baş başa kalacaksın yeni yerinde.
                                      İyi amelle gelmişsen ne mutlu sana! Günahlarla yüklü gelmişsen, büyük
                                      pişmanlık bekliyor seni! Öyleyse şimdiden hazırlık yap. Pişman olmadan önce
                                      tedbirini al! Yoksa sen de benim gibi başında dikili bir taştan başka bir
                                      şey bırakmayacaksın arkanda. Şimdi düşünme sırası sende!

                                       

                                      "Hüseyin LAPTALI" <erenkoys...@ttmail.com> Feb 19 09:48AM +0200  

                                      Kıbrıs Mektubu 1103
                                       
                                      TÜRKİYE'MİZİ BEKLEYEN EN YAKIN VE EN BÜYÜK TEHLİKE.
                                       
                                      Memleket, sonu kaos olan, önlenemez bir neticeye doğru hızla yol almaktadır.
                                       
                                      En yakın ve en büyük tehlike Güneydoğuda estirilen ayrılıkçı rüzgarlardır.
                                       
                                      İktidar önderliğinde sinsice uygulanmakta olan İmralı (Öcalan) merkezli "açılım projesi" diğer adı ile "Türk Vatanının bölünme projesi" çok tehlikeli kıyılarda dolaşmaktadır.
                                       
                                      BDP'nin Diyarbakır Belediye başkan adayı Gültan Kışanak seçim sonrası için bölücülük konusunda çok açık konuştu.
                                       
                                      <<<<"Öz yönetimle özgür kimlik inşası süreci başlatacağız; yasaları, sistemi zorlayacağız!
                                       
                                      Seçilmem durumunda yasaları zorlayacak, sistemi zorlayacak çalışmalar yapacağım.
                                      Seçim sloganını 'Öz Yönetimle Özgür Kimlik' diye belirledik.
                                      Bunun adı, Kürt halkının statüsüdür.
                                      Yani biz artık Kürt halkının statü talebine Ankara'nın ne yanıt vereceği ile meşgul olamayız.
                                       
                                      Seçimlerden sonra özgür bir kent olacağız.
                                      Başkan Apo, Diyarbakır'a, Kürdistan'a gelecek halkıyla buluşacak.
                                      Ancak siz oyalamaya, halkımızın özgürlük talebini ertelemeye kalkışırsanız, sizi beklemeyeceğiz. Halk olarak öz yönetimlerimizi, özerk sistemimizi inşa edeceğiz">>>
                                       
                                      BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirbaş ise;
                                       
                                      >>> "Kürtler artık kendilerini yönetme aşamasına geldi. Devleti beklemek zorunda değiliz. Seçimlerden sonra daha özgür olacağız, diyerek Kışanak'a destek verdi.<<<
                                       
                                      Yoruma gerek yok. Düşman tarafı bayrağı çekmiş, silahını çekmesine ramak kaldı.
                                       
                                      AKP iktidarının memlekete yaptığı en büyük kötülük ise, Büyükşehir belediyelerini İl Belediyesi şekline dönüştürmek oldu.
                                       
                                      Diyarbakır'da Kışanak'ın İl Belediye Başkanı seçildiğini düşünemiyorum. Bu halde İl hudutları dahilinde "Türk haklarından" söz edilebileceğini sanmıyorum. Diğer Güneydoğu il belediyelerinde de durum bundan farksız olmayacaktır.
                                       
                                      Yakında Kışanak'ın varoluş kavgası vardır.
                                       
                                      Dost tarafında ise durum yürekler acısıdır.
                                       
                                      İktidar, kutu kutu paralar, para sayma makineleri, bir evde 7 adet para kasası vs. yani Dünya'da asırların soygunu meselesinin kendisine uzanmasından tedirgin olmuş, garip duygulara kapılmıştır. Zevahiri kurtarmak için kendi kendine diktatoryal yasalar çıkarmakla meşguldür. Memleket bütünlüğünü düşünecek hali kalmamıştır.
                                       
                                      Türk ordusunun ve Türk Milletinin güzide evlatları, Emekli Genel Kurmay Başkanı dahil ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezalarına çarptırılmış, ordumuz çökertilmiş, Doğu'da, Güneydoğu'da etkinliğini kaybetmiştir. Doğu Güneydoğu'da bölücü zihniyet etkinliğini sürdürmektedir.
                                       
                                      900 km.lik Suriye sınırımız yolgeçen hanı olmuş, fiili kontrol ortadan kalkmıştır.
                                       
                                      AKP ise Kıbrıs'ta, alelacele çözüm müzakerelerine oturmuş, mesele "ver-kurtul" zihniyeti ile hemen halledilip iç politikada puan toplama kurnazlığına yatılmıştır.
                                       
                                      Mahalli seçimlerden sonra Kışanakların çıkaracakları isyana karşı TC'nin eli kolu bağlıdır. İsyanın bastırılması için aşırı güç kullanımına kalkıldığında uygar görünümlü "Vahşi Batı" ayağa kalkacaktır. Her türlü yaptırımlar ile Türkiye'nin başına dikilecektir.
                                       
                                      AKP içinde bu gidişe dur diyerek istifa edecek 60-70 sağduyulu insan yok mudur? Bence Erdoğan'dan ziyade ona destek vermeyi sürdüren milletvekilleri sorumludur.
                                       
                                      Bu gidişle Türkiye parçalanma sürecine girmiş, ikinci bir Suriye olacaktır. İşte Türkiye'miz için en yakın ve en büyük tehlike budur. Benden söylemesi.
                                       
                                      Hoşça kalınız. 19 Şubat 2014, Hüseyin LAPTALI, erenkoys...@ttmail.com

                                       



                                      Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah'ın adıyla
                                      (Ey Muhammed!) Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah
                                      bunlarla, ancak dünya hayatında onların azaplarını çoğaltmayı ve onların
                                      kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor.
                                      Tevbe suresi 55

                                       

                                      "Erdal İZGİ" <erda...@hotmail.com> Feb 19 07:16AM +0200  

                                      OYUNUN ADI SİYASET… / Erdal İZGİ /
                                       
                                       
                                       
                                      Binali Yıldırım.
                                       
                                      En az 12 yıldır aktif siyasette.
                                       
                                      Genel, yerel seçimlere girdi.
                                       
                                      Referandumlar yaşadı.
                                       
                                      Seçim kampanyalarına katıldı.
                                       
                                      Adayları seçti, seçtirdi.
                                       
                                      Şimdi turlarken…
                                       
                                      Kendisine akıl verenleri dinliyor, “ Haklısın, fikrin güzel” diyor.
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                      Kabinenin en uzun süreli bakanıydı.
                                       
                                      Ulaştırma Bakanlığı’nda rekor kırdı.
                                       
                                      Bir sürü projeye imza attı.
                                       
                                      Şimdi dolaşırken…
                                       
                                      Yatırım, hizmet konusunda ahkâm kesenleri dinliyor, başını sallayarak;
                                       
                                      “ Haklısın, düşüncelerin iyi” diyor.
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                      Yıldırım, AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı.
                                       
                                      Kapı kapı dolaşıyor.
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      Berber oluyor, vatandaşı tıraş ediyor
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                       
                                       
                                      Seyyarın tezgâhına geçiyor, onun için gevrek satıyor.
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                      Marangoz dükkânında “ çıraklık yaptım” diyor. Tahta kesiyor.
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                      Taksici oluyor, yolcu taşıyor.
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                      Izgara başında köfte pişiriyor.
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                      Bazı yerlerde tepki görüyor.
                                       
                                      Laf atılıyor, sataşmalar geliyor.
                                       
                                      Enişte, ayakkabı kutusu falan deniliyor.
                                       
                                      Gülüyor, yürüyor.
                                       
                                      Cevap vermiyor.
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                       
                                       
                                      Hergün bir yerlerde…
                                       
                                      İnsana dokunuyor.
                                       
                                      Konuşmaktan çok dinliyor.
                                       
                                      Sessiz, mütevazi tavırla yolları arşınlıyor.
                                       
                                      Yanında parti yöneticisi istemiyor.
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                       
                                       
                                      Diğer aday, rakip CHP’li Aziz Kocaoğlu.
                                       
                                      Listeler açıklandığından beri…
                                       
                                      Başı çok ağrıyor.
                                       
                                      Seçilemeyen aday adayları onu günah keçisi görüyor.
                                       
                                      Acımasızca yükleniyor.
                                       
                                      Haksız protestolara maruz kalıyor.
                                       
                                      Haklı olarak sinirleri geriliyor.
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                      İkisinin de saçı beyaz, evlatları boyunca.
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                      Oyunun adı siyaset.
                                       
                                      Koltuksa eğer nimet…
                                       
                                      Çekilecek bu külfet!
                                       
                                       
                                       
                                      ***
                                       
                                      Denirse ki; yemin billah vatandaşa hizmet.
                                       
                                      Öyleyse turlara ve rollere devam et.
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      ****

                                       

                                      "Celal Çelik" <celal...@gmail.com> Feb 19 05:38AM +0200  

                                      *Ağlatan Hikaye – Küçük Kız..*
                                       
                                       
                                      [image: kucuk kiz]
                                       
                                       
                                      On yaşlarındaki küçük kız, okul önlüğünün düğmelerini iliklemeye çalışırken
                                      o kadar acele ediyordu ki, yaşadığı panikten elleri birbirine dolanıyordu.
                                       
                                      Uyumaktan şişmiş gözlerini ovalayarak dışarı fırladı. Ayakkabılarını
                                      ayağına geçirmeye çalışarak yürümesi yolda yalpalamasına sebep oluyordu.
                                      Son günlerde sürekli geç uyanıyor, ilk derse yetişemiyordu.
                                       
                                      Öğretmenin verdiği cezadan çok, her seferinde yalan söylemek zorunda
                                      kalmasıydı küçük yüreğini yoran. Bu sefer hangi bahaneyi uyduracaktı? Uyuya
                                      kaldığını söylese, öğretmen her zamankinden daha çok kızacaktı.
                                       
                                      Annesine söz vermişti. Ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin,
                                      kesinlikle yalan söylemeyecekti. Geç kaldığı günlerde öğretmeninin
                                      bakışlarıyla alevlenen yangına karşı, sap yığınından yalanların arkasına
                                      çaresizlik içinde gizleniyordu.
                                       
                                      Okulun kapısına geldiğinde koşmaktan terlemişti. Alnına, çile mürekkebiyle
                                      yazılan yazıyı, saçlarından süzülen ipek teller, daha bir
                                      belirginleştiriyordu. Al yanaklarının üzerine yerleşen şiş gözlerle
                                      etrafına bakıyor, çekingen adımlarla koridorda ilerliyordu.
                                       
                                      Küçük bedeni, taşıyabileceğinden ağır bir çantanın esaretinde sınıfın önüne
                                      geldi. Son kez önlüğünü ve yakalığını düzeltip kulağını hafifçe kapıya
                                      yasladı. İçeride hiç ses yoktu.
                                       
                                      Çantasını sırtından eline alıp, minik elleriyle kapıya birkaç kez vurdu.
                                      Ürkek adımlarla içeri girdiğinde sınıftaki sessizlik, yerini fısıltılara
                                      karışan gül <http://secmehikayeler.com/etiketlerim/gul>üşmelere bırakmıştı.
                                       
                                      Çocukların bazısı, geç kaldığı için ona kızıyor, bazısı alaycı bakışlarını
                                      gülmelerle perçinliyordu. Küçük kız, yerine geçmeye hazırlanırken;
                                      öğretmen, sınıfı susturan, gülüşmeleri kovalayan, küçük kızın yüreğini
                                      titreten konuşmasına başladı.
                                       
                                      - Dur bakalım! Yerine oturma! Seni defalarca uyarmaktan, cezalandırmaktan
                                      bıktım. Sen, geç kalmaktan bıkmadın. Tahtanın yanına geç ve ders bitene
                                      kadar tek ayak üzerinde dur. Sorumsuzluğuna son verene kadar böyle
                                      yapacağım… Ayağını indirdiğini görmeyeyim…
                                       
                                      Öğretmen, hedefe koyduğu küçük bir kalbi tam ortasından yaralamıştı.
                                      Acımasız bir ressamın elinden çıkan hüzün tablosu sınıfın ortasında öylece
                                      duruyordu. Diğer çocukların yeniden başlayan gülüşmeleri tabloya vurulan
                                      fırçanın son darbeleri oldu.
                                       
                                      Alaycı bakışlardan kaçırdığı gözlerinde, yağmaya hazırlanan bulutlara
                                      direnen küçük kız, tahtanın yanına geçti. Ayağını kaldırdığında ders
                                      kaldığı yerden devam etmişti.
                                       
                                      Minik ayaklarında derman tükenmek üzereyken, ızdırabı ve dersi sonlandıran
                                      zil nihayet çaldı. Bir yangından kaçar gibi kapıya koşturan çocuklar geride
                                      bıraktıklarını çoktan unutmuştu.
                                       
                                      Öğretmen, masadan kitaplarını toplarken sınıfta kimse kalmamıştı. Küçük
                                      kızın yüzüne dahi bakmadan “Tamam! Çıkabilirsin.” dedikten sonra,
                                      söyleyecekleri aniden aklına gelmiş gibi, uyuşan ayaklarıyla birkaç adım
                                      atan kıza tekrar seslendi.
                                       
                                      - Dur biraz! Her gün derse geç kalıyorsun. Bu böyle gitmeyecek! Ya keyifle
                                      uyumaktan ya da okuldan vazgeç! İkisini de aynı anda yapmaya çalışmandan
                                      bıktım.
                                       
                                      Nasıl bir annen varmış ki, seni okula hazırlamaktan aciz, geleceğine karşı
                                      tasasız. Defalarca çağırmama rağmen bir defa bile göremedim veli
                                      toplantılarında.
                                       
                                      Senin sorumsuzluğunun diğer çocuklara örnek olmasına izin vermeyeceğim. Ya
                                      kendine çeki düzen ver ya da…
                                       
                                      Öğretmeninin ağzında çakan şimşekler küçük kızın gözlerinde bekleyen
                                      bulutlara düşüyordu. Yağan yağmurlar çoraklaşmış bir yüreği yumuşatmaya
                                      yetmiyor, sorular devam ediyordu.
                                       
                                      - Okumak istemiyor musun? Eğer öyleyse, ne sen yorul ne de biz!
                                       
                                      Küçük kızın başı önüne düşmüştü.
                                       
                                      - Hayır öğretmenim, dedi. Okumayı çok istiyorum. Hem de çok; ancak her
                                      sabah aynı rüyayı görüyorum.
                                       
                                      - Ne görüyorsun rüyanda?
                                       
                                      - Geçen sene beni yalnız bırakan annemi cennette görüyorum. Beni çok
                                      özlediğini söylüyor, pamuk elleriyle başımı okşamak istiyor, tam elini
                                      uzatıyor; uyanıyorum.
                                       
                                      Yanaklarına süzülen yaşları sildikten sonra derin bir iç çekip, sözlerine
                                      kaldığı yerden devam etti.
                                       
                                      - Onu o kadar çok özledim ki… Belki aynı rüyayı tekrar görürüm, belki
                                      rüya<http://secmehikayeler.com/etiketlerim/ruya>kaldığı yerden devam
                                      eder diye tekrar uyuyor, uyanmak istemiyorum; ancak
                                      rüya kaldığı yerden devam etmiyor…
                                       
                                      Daha fazlasını anlatacak gücü kalmamıştı. Titreyen sesiyle son bir cümle
                                      daha kurdu.
                                       
                                      - Rüyamda da olsa, bir defa başımı okşamasını, ona doya doya sarılmayı o
                                      kadar çok isterdim ki…
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                       
                                      ​*​**********************
                                       
                                      *BU VE DİĞER MAİLLERDEKİ GÜZEL YAZILARI İSTEDİĞİNİZ ZAMAN BURADAN TEKRAR
                                      OKUYABİLİRSİNİZ:*
                                       
                                      *http://celal1973sevdikleri.blogspot.com/
                                      <http://celal1973sevdikleri.blogspot.com/>*
                                       
                                      *************************

                                       

                                      "Savas SUZAL" <ssu...@verizon.net> Feb 18 06:06PM -0500  

                                      ABD’de, yeni bir Türkiye raporu daha
                                      Ana Sayfa» Yazarlar» Savaş SÜZAL18.02.2014 00:00
                                      Savaş SÜZALsav...@karsinokta.com
                                      Bazı yazılarımda, bizlerden bahsederken yaptığım eleştiri ve çıkışlar, bir grup okuyucumu rahatsız ediyor, biliyorum. Ama gerçekten milletimi ve halkımı seviyorum, kalkıp sizleri gaza getirip, olmadık şeylerle, abartmak istemiyorum. Mesela, dünyada kaç ülkede, haftada bir kansere çare bulunduğu yolunda haber yapılır? Hem de, araştırma denilen şeyle ilişkimiz olmamasına karşılık. Bu tür haberlerin asparagas olduğu, daha üç gün geçmeden ortaya çıkar. Yayınlanan tüm zayıflama programlarına bakın; hareket etmeden kilo kaybettiren uyduruk kaydırık ilaç ve aletler. Amerika’da ne kadar modası geçmiş bu tür kandırmaca varsa şimdi bizim kapımızda.
                                      Ama ülkedeki moda, organik ve sağlıklı beslenmeye olan düşkünlük. Yalandan kim ölmüş. En büyük yalancıyı, ülkenin başına geçirmiş halkın, yalana verdiği değer, ortada değil mi? Kıllı ve sakallı gençliğim, Araplaşmış ülkemin en güzel sembolü. Dedim ya, gerçekle milletçe yüzleşmeye yüreğimiz dayanmıyor diye. Bakın, medeni uygar Batı ülkelerine, bizdeki gibi ve kıllı gençler var mı?
                                      Sevgili okurum, geçen hafta sonu, ABD’de yaşayan diasporadaki Türkler, hem Beyaz Saray önünde sessiz çığlık, hem de Pensilvania’da Erdoğan ile Gülen’i, mahkûm kılıkları içinde gösteren afişlerle, protesto etti. Sanki dışarıdaki Türkler, ABD yönetimine Türkiye’de yarattıkları felaketin sorumlusu olduklarını her gösteride hatırlatır gibiydi. Artık, Türkiye’de, arapsaçına döndürdükleri durumun sorumluluğunu, kimseye atabilecek pozisyonda da değiller. Aslında bu çabalar sonuç vermiyor da değil hani.
                                      En son gelişme, Ankara’da görev yapmış eski Amerikalı büyükelçilerden Eric Edelman’ın, ABD Kongresi için hazırladığı rapor. Hatırlarsanız, Edelman daha önce de Türk iç politikası konusunda bir rapora daha adını yazmıştı. Aralık ayında, tam da ayakkabı kutusu skandalları ardından yayınlanan raporun adı, “Türklerin davranışlarının kökeni, Orta Doğu’daki Türk dış politikasını anlamak.” Özellikle Erdoğan’ın serveti konusunda Washington’a telgraf çeken bir Amerikan büyükelçisinin bu yolsuzluk skandalları ardından yeni raporu ortaya atması da ilginç.
                                      Partilerüstü Politika Merkezi’nde, dört araştırmacı doçent ile birlikte hazırlanan raporda Edelman, Türk dış politikasının mezhep savaşları üzerine kurulduğunu ve AKP iktidarının İslamcılık kavgası verdiğini vurguluyor. Hemen hemen bu köşede sıkça dile getirilen her şey raporda var. Raporun Erdoğan’a yönelik değerlendirmesi ilginç. Başbakanı, “huysuz, asabi, günü gününe uymayan, sebatsız, kararsız, çapraşık” diye tanımlıyor. Onlar da anlamış bizimkini desenize. Rapor AKP iktidarının bölgedeki dış politikasının, istikrarsız ve güvenilmez, ABD politikalarına da zarar verdiğine dikkat çekiyor. Raporun orijinalini (http://bipartisanpolicy.org/projects/turkey-initiative) sitesinde bulabilirsiniz.
                                      Bu ve bunun gibi raporlar yüzünden, Amerikan basını, Türkiye’de bir baskı rejimi olduğu ve Erdoğan’ın demokrasi ve özgürlük söylemlerinin doğru olmadığını her gün yazıyor. Sadece bunu değil, Türkiye’deki iktidar üyelerinin bulaştığı yolsuzluk konuları da günlük haberler arasında. Ekonomi üzerine yapılan uyarıları hükümet, bizi kıskanıyorlar lafları ile geçiştiriyor. Bu durum Türkiye’ye akacak Amerikan sermayesini etkiliyor, etkileyecektir de. Sadece sermayeyi mi?
                                      Mesela Türkiye’ye giden Amerikalı turist sayısında son iki yıl içindeki sayı, sıfıra yakın. Açın bakın Turizm Bakanlığı rakamlarına. Türkiye’ye yalnızca Avrupa’nın ve Orta Doğu’nun çulsuz turistleri paket programlar için geliyor. Ayrıca hani dünya birincisi ilan ettiğimiz kısa adı THY olan Türk Hava Yolları var ya, Amerika’dan bu hava yoluna, Türklerle birlikte Araplar, Afrikalılar ve ne kadar çulsuz ülke vatandaşı varsa onlar biniyor. Geçen sefer gelirken, yanımda bağdaş kuran Orta Doğulu, yemek sırasında ayak parmaklarının arasını kurcalıyordu.
                                      Ayrıca geçen yıl Amerika’ya tüm hava yolları gidiş geliş olarak 750 dolar civarı ücret alırken, bizimkiler, 1600 dolar gibi bir abartıya çıkmıştı. Bu kadar yıldır, böyle çıkıp, böyle batan çok hava yolu şirketi gördüm. İnşallah bizimki de onlardan biri olmaz. Zira hızlı çıkanlar hızlı iniyor günümüz ekonomilerinde.
                                       
                                      --
                                      Sayın "TÜRKİYE İÇİN EL ELE MAİL GRUBU" grubu üyesi.
                                      grubumuzla ilgili şikayetleriniz ve tavsiyeleriniz grup yönetimine " erzinca...@gmail.com " adresimize bildirin,
                                      Grubumuzda yayınlanan iletilerin yasalar karşısında tüm sorumluluğu yazarına ve iletinin üzerinde değişiklik yapıp yayınlayan üyeye ait olacaktır, İletilerin mutlaka konu başlıklarını yazınız. İletilerinizde Başka bir grubun tanıtımı, url adresleri yada benzeri ibareler bulunması halinde o iletiler yayınlanmayacaktır.. önemle duyurulur. saygılarımızla
                                      ---
                                      Bu e-postayı Google Grupları'ndaki "TÜRKİYE İÇİN EL ELE MAİL GRUBU" adlı gruba abone olduğunuz için aldınız.
                                      Bu gruba kayıt göndermek için Turkiye-i...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
                                      Bu grubu http://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele adresinde ziyaret edebilirsiniz.

                                       

                                    Reply all
                                    Reply to author
                                    Forward
                                    0 new messages