Paralel örgütün vatana, dine ve insanlığa ihanetinin gerçek hikayesi

2 views
Skip to first unread message

Grup Yönetici

unread,
May 16, 2014, 6:02:34 PM5/16/14
to Turkiye-i...@googlegroups.com



---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
From: "Haber Bilgi Yorum" <ista...@istanbulbilgisayar.net>
Date: Wed, 14 May 2014 10:14:32 +0300
Subject: Pensilvanya Paralel örgütün vatana, dine ve insanlığa ihanetinin gerçek hikayesi.Metro Turizm YKB Galip Öztürkün Başına Gelenler...

Paralel örgütün vatana, dine ve insanlığa ihanetinin gerçek hikayesi…

Nureddin Başaran - 05 Mayıs 2014 - medyamit.com

 

Açıklama: Galip_Ozturk İnsanlığa hizmet eden bütün dini yapılanmalara “Allah rızası” için gönlünü ve kasasını açan Galip Öztürk, paralel yapı tarafından öyle kuşatıldı ki, en sonunda tehdit edildi, yurtdışına kaçması söylendi fakat o delikanlı duruşundan taviz vermedi, hapse girdi, “kirli tezgah”ın bütün şifrelerinin çözülmesini sağladı… Evet, tek suçu hayırsever olmaktı ve iyi niyeti sayesinde memlekete en büyük hayrı işledi; sözde hizmet örgütünün çirkin kodları onun sayesinde çözüldü.

Metro Holding’in yönetim kurulu başkanı Galip Öztürk’ü ziyarete gittiğimizde doğrusu kırgın, öfkeli, hayal kırıklığına uğramış bir portre ile karşılaşacağımızı sanıyorduk.

Yanılmışız.

Aksine yaşadığı o kadar sarsıcı ihanete rağmen, asıl mağdurun kendisinden çok memleketi olduğunun farkına varmış ve bu kirli çetenin ortaya çıkmasında katkısı olduğu için “huzur” bulmuş bir adamla karşılaştık.

Bu çetenin tuzağına düşmüş ve konuşmaktan korkan veya çeşitli tehditlerden dolayı çekinen onca insana karşılık Galip Öztürk, daha kimse hiçbir şeyin farkında değilken sesini yükseltmiş, gördüklerini ve analizlerini yargıyla paylaşmış, doğru bildiğinden şaşmamıştı.

A Haber’e verdiği geniş mülakata ilaveten bir çok detayın altını tekrar çizdik, atlanan ve unutulan sorulara cevap aradık.

Galip Öztürk bütün itibarsızlaştırma operasyonlarına, şirketlerinin ve kadrolarının manipüle edilmesine rağmen yüreğinden konuşmaya devam etti.

İşte o delikanlı duruş ve işte “hizmet” adını kirleten çetenin yaptıkları:

 

Sözde hizmet hareketi ile ilk tanışmanız nasıl oldu?

22 sene önce… İlk çocuğumu onların okulu olan Fatih Kolejine vermem ile başladı.Bu zaman ve süreç içerisinde hizmet hareketinin yönetim kadrosunda ya da herhangi bir bölümünde yer almadım ama 22 yıldır her sene sürekli maddi yardımlarda bulundum.

Fetullah Gülenle şahsi olarak tanıştınız mı ?

 Hayır hiç tanışmadım hiç tanışmayı da düşünmedim. Yani biz herkese iyi niyetle bakıp, bize hayır hasenat için gelenleri de, iyi bir iş yapmamıza vesile olduklarını düşünerek karşıladık hep. Bunun ötesinde bir hesabımız olmadığı için, tanışmayı düşünmedim de, arzu da etmedim.

Peki yönetim kadrosundan ya da bölge sorumlularından temasta olduğunuz görüştüğünüz biri var mıydı?

 Tabi bizden iyi muamele gördükleri için çeşitli seviyede insanlar gelip ziyaret ettiler. Tanışmış olduk. Özellikle İstanbul ve Samsun bölge imamları sık sık gelirlerdi. Bugün Kuzey Irak’ın imamı Talip Büyük Hoca var. 22 yıl önce başlayan diyaloğumuz bugüne kadar sürmüştür. Hatta Talip Büyük Hocanın talebi üzerine K.Irak’a iki okul yaptırdım.

Onlara bu kadar yardımcı oluken maddi anlamda destek verirken neden onlarla ters düştünüz, sizi neden bir kumpasın içerisine sürüklediler?

Dediğim gibi ben hiç bir zaman hizmet denilen hareketin içinde yer almadım. Sadece hayırlı işler yaptıklarını zannettiğim için yardım ediyordum, sempati duyuyordum. Benim kapımdan asla eli boş dönmezlerdi. Her yıl gelip kurban parası adı altında, burs adı altında yardım talep ediyorlardı. Ben de hiç bir zaman hayır demedim. Mesela Somali için geldiler. 500 bin lira verdim. Burada rakamları zikrettiğim için üzgünüm. Fakat olayın anlaşılması için söylüyorum.

Sonraları hem talepleri hem de üslupları çok agresifleşti. Bundan sonra onlarla olan ilişkilerime bir mesefa koydum.Ama talepleri daha da arttı. Makbuzsuz belgesiz faturasız para istiyorlardı.

Samsunda bir üniversite yaptırdınız değil mi?

 Evet. Samsun Canik Başarı Üniversitesi. O okulun kaba inşaatının tamamını ben üstlendim.

Kim istedi sizden bu üniversiteyi yaptırmanızı?

 Samsun bölge imamı Bilal hoca vardı o istedi. Bir gün Samsun’dan bir kaç iş adamı arkadaşım ve Bilal Hoca ofisime geldiler. Kendilerine hizmet hareketinin değişmeye başladığını, taleplerinin giderek arttığını, üsluplarının bozulduğunu, usülsuz şekillerde taleplerinin olduğunu, ben mesafe koyunca da, aleyhimde kara propagandaya başladıklarını, işlerimi bozmak ve engellemek için türlü dedikodular yaydıklarını, hakkımda kötü algı oluşturmaya çalıştıklarını söyledim. Polisi ve yargıyı bile kullandıklarını ifade ettim. Bu sebeple artık yardım etmeyeceğimi söyledim. Şiddetle reddettiler. Bunun önüne geçeceklerini, yanlış anlaşılma olduğunu, kişisel olarak hata yapanlar yüzünden hayırlı bir hizmeti yargılamamak gerektiğini anlattılar ve doğrusu ikna da ettiler. Baktım yapılacak olan üniversite. Yardım etmeye tekrar devam ettim. Ve Samsun Canik Başarı Üniversitesi için 4.600.000 lira nakit para verdim.Tamamiyle hayır amaçlı bir iş yaptık. Yalnız beni rahatsız eden şey hiç bir makbuz, belge, fatura getirmemiş olmalarıdır. Eski ceomuz şimdi başka bir yabancı şirketin ceosu olan Ömer Bilgiseven beni Ergün hoca diye biriyle tanıştırdı. Bana gidip gelmeye başladıklarında yine bir talepleri vardı.Ve ben kendilerine Samsun’da hayır için bir okul yaptırdığımı, bu hayır için 4.600.000 lira verdiğimi, bunun karşılığında hiç bir belge fatura alamadığım için paranın oraya mı yoksa başka bir yere mi harcanmış olduğundan emin olamadığımı söyledim. Eğer bir hayır yapılacaksa bunu şahsım adına yapabileceğimi ama nakit olarak para vermeyeceğimi söyleyince, bütün işler değişti, paralel polislerin yıllardır hakkımda oluşturdukları düzmece dosyalar hemen önüme çıkmaya başladı.

Bu düpedüz şantaj yani?

Tamamen şantaj. 2011 yılının eylül, ekim aylarında talebe başladılar. Çok büyük bir rakam talepleri vardı. Ben direnince en son 2.750.000 liraya düştüler. Ben bu parayı nakit olarak ödemeyeceğimi söyledim. Bir hayırsa söyleyin ben yapayım dedim. Kabul etmediler, ille de nakit isteriz diye tutturdular.

Kim istiyordu bu parayı sizden?

Bu parayı isteyen de İstinye bölge sorumlusu Ergün Hoca. İnşaat yapacaklarını söylüyorlar ama inşaatı benim yapmamı istemiyorlar onun yerine açıktan para vermemi talep ediyorlardı.

Bunlarla bu süreç devam ederken ben 3 imam hatip yapmak için milli eğitimle protokol yaptım. En son 2012’nin Şubat ayının başlarıydı. Yine ortak tanıştığımız bu hocalarla beraber iş adamlarına giden istanbulda olan görevini bilmediğim mimar sezgin isimli arkadaşımız beni aradı bir gün. Galip abi bu parayı versen iyi olur dedi.Ben de dedim, iyi vereyim ama, senin arkadaşların makbuzsuz faturasız açıktan para istiyorlar. böyle bir parayı vermem mümkün değil. Aynı zamanda 3 tane imam hatip okulu için söz verdim, protokol yaptım. Sosyal bütçemi bunlara ayırdım, dedim. Ve artık açıktan para talebini karşılamayacağımı söyledim. Ne oldu sonra? Organize şubedeki dosyamdan bahsettiler bana ve arkadaşları durduramıyorz dediler. Ben de kendilerine ellerinden geleni arkalarına koymamalarını söyledim.

Peki bu durduramadıkları arkadaşların kim olduğunu biliyor musunuz?

Hepsini delil olarak veririm. Ergün hoca, Ömer hoca. İmamlar tabii bunlar işadamları ile organizasyon yapan. Kozanlı Ömer hocadan bana bahsettiler. Onu getirirsek parayı verir misiniz dediler. Emniyetten sorumlu dediler. Şu organizasyona bakar mısınız? Devleti ele geçirmiş adamlar. Tabii ben rest çektiğim için hayır dedim. Amerika’da bir çocukluk arkadaşım var İsmail Tüysüz diye. 14 Şubat akşamı beni aradı. Kendisinin Pensilvanyadan gelen bir arkadaşının (Abdulsalem Ergin Çolak) bana operasyon yapılacağını ve Pensilvanya’dan emir alındığını söylediğini fakat biz Galip Abinin ekmeğini yedik, hayrını gördük, haber verelim dediğini söyledi. Kararın Pensivanya’da alındığını, en ufak kararların dahi oradan verildiğini söyledi. 14 Şubat akşamı gerçekleşen bu konuşmamızın sonunda arkadaşım bana, bu cadı kazanını terket, bu memlekete yaptıkların yeter. Bunlar senin başına çorap örüyorlar kaç bu ülkeden dedi. Hayır dedim. Ben nereye ve neden gideceğim? Bende 9 tane çocuk 10 binlerce çalışan, onların aileleri, 50-60 tane şirket… Kaçıp gideceğim. Neden? Üstelik kimden kaçıyorum?  Bu ülkede Anadolu sermayesi olarak  istihdam oluşturmaya çalışırken, kaçıp gidecek kadar ucuz adam değiliz dedim.

Ve 11 tam gün sonra 25 Şubat öğle vakti evimden çıktıktan sonra bana gidiş güzergahım üzerinde operasyon yapılıyor ve gözaltına alınıyorum. Gözaltına alınma sebebimi ancak emniyette öğreniyorum. Borsada manipülasyon yapmaktan gözaltına adıklarını söylediler. Bunun üstüne kanunları araştırdım. Borsa manüpilasyonu yapmanın bir organize şube operasyonu olamayacağını öğrendim. Adamların herşeyi yalan. Arkasından 22 yıl öne bir otobüs firması sattığım, adı başka işlerle anılmış ve cezaevinde yatan bir şahsın, hayatımda 2 defa gördüğüm ve sadece 90’lı yılların başında bir otobüs firması sattığım şahsa cezaevinde baskı yapıyorlar. Ben de mektupları da mevcut… Aleyhime ifade verdiği takdirde kendisine yardımcı olacaklarını söylüyorlar. Yani kendisinin mahkeme sürecinde tahliyeye varan yardımlar yapacaklarını ama yeter ki Galip Öztürk hakkında kendi yazacakları ifadeyi imzalaması konusunda baskı yapıyorlar. Sonuçta Muammer Akkaş militan edasıyla bir dosya hazırlıyor.Ama el atından bana hizmete hakaret ettiğim polisler tarafından söylendi. Çünkü ben böyle faturasız açıktan bir parayı vermeyeceğimi söyledikten sonra dik durdum ve bunun bir hayır işinin dışına çıktığını, bunların artık zapt edilemez bir hale geldiklerini, polisi ve yargıyı bana karşı kullanarak bu parayı vermemi istediklerini söyledim. Bu da hizmete hakaretmiş. İşe bakın.

Peki bu yardımların tamamını hayır için mi yaptınız. Yoksa bir yerden sonra ticari ilişkilerinize zarar gelmesin diye düşündüğünüz oldu mu?

Samsun’daki okula kadar sadece hayır için yaptım. Kaliteli, aydın, inançlı çocuklar yetişsin diye. Ben bir hizmetin, grubun, bir cemaatin adamı olmadım.  Kızılay’a da kan merkezi yaptım. Milli Eğitime de onlarca okul yaptırdım. Diyanete de yurtlar camiler yaptırdım. Onun için ülkeye, insanlara, İslama hizmet edenlere yardım yaptığım gibi, hizmet hareketine de yapıyordum ama hizmet hareketini bir nebze önde tutarak yapıyordum. Türkiye’yi dünyada temsil eden bir grup olduğunu düşünüyordum.  Ama ta ki 2009 yılına kadar. 2009 yılından sonra bu fikrimden vazgeçmiştim. Çünkü kafamda kuşkular oluşmuştu. Bugün başbakanımızın gördüğünü ben 2009 yılında görmüş ve yaşamıştım… Gelecekte ülkemiz adına bunlar, ülkenin devletin adına değil, hizmetin selameti adına her şeyin mübah olduğunu ağızlarından duymaya başladığımda alt üst oldum. İşin doğrusu hem anlamaya hem de ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım. Samsun’daki üniversiteyi biraz karışık duygularla yaptırdım. Hayır işlemek için mi, bunlardan kurtulmak için mi, duygularım birbirine karıştı. Ama sadece bunlardan kurtulmak gerçeğinin ötesinde, yapılanın üniversite olması içimi serinletiyordu. Ama o parayı vermeme rağmen, bendeki değişimi hissettikleri için harekete geçtiler ve yine o dönem bankalara yabancı ortaklarıma velhasıl bütün çevreme paralel yapının polisleri kötü referans veriyorlardı.

Bir karalama kampanyası başlattılar yani?

Evet tam bir karalama kampanyası. 2009 yılında ben bunların Türkiye’nin geleceğinde çok tehlike arz edeceğini, bu ülkeyi artık imamların yöneteceğini yani polisi yargıyı ve devleti amirlerin değil bu malum abilerin yöneteceğine dair öngörüde bulunmuştum ve bu fikirlerimi de söylüyordum. Bu kadar güçlü olduklarını bilmiyordum. Bu kadar güçlü olduklarını bilseydim, bu kadar çok konuşmazdım belki. Daha ölçülü olur, daha siyasi davranır ve sonuç almaya çalışırdım.  Ben gerçeği görmüştüm; bugün başbakanımızın da gördüğü gerçeği o gün görmüştüm. Neyle karşılaştığımı anlayın yani. Bunlar, kurban parası için geliyorlar, okuldaki çocuğun velisisin diye geliyorlar. Sonra sizden almaya başlıyorlar. Ufak ufak almaya başlıyor, her ortamda ve her kılıkta olabiliyorlar. Onun için bu beni ürkütüyordu. Şahsım adına değil, vatanımın devletimin geleceği adına ürkütüyordu ve bu söylemlerde bulunuyordum.

Hala inandığım şu var ki, hala hizmet hareketinde çok masum çok gönülden  hatta karnı doymayacak kadar bir parayla hatta gönüllü hiç para almadan hizmet eden bir çok kardeşimiz var. Hala yardım eden iş adamımız var. Bunları bugün de görüyorum.  Devam eden bir süreçte şahit olduğum isimlerinden bahsetmem doğru olmaz. İş yeri sermayelerini dahi verip işlerinin batmasını umursamayan arkadaşlarımıza da şahidim. Haksız yere bir iftiraname ile yattığımız 14 ay cezanın bir bedeli ve önemi olduğunu düşünmüyorum. Hayatında çocuklarına hiç haram lokma yedirmediğini iddia eden bu konuda herhangi bir tesbit olduğunda bütün malını mülkünü devlete bağışlamayı kabul eden bir kardeşiniz olarak diyorum ki; artık bunlar Türkiye için bir tehlike olmuştur.

 Hangi suçlardan ne gerekçelerle yargılandınız?

Maalesef 11.5 yıl hapis cezası aldık. 19 sözde ayrı eylemden Muammer Akkaş iftiranemesi… 150 yıl ceza istiyordu. Tabii hepsi düzmece. Sonunda bir dosya ile suçlandım ve 14 ay yattım. Neler yaşandı, neler… Mesela bir örnek vereyim beni daha da iyi anlamanız için. Bu operasyonu yaptıklarında  çocukluk arkadaşım olan Mehmet Tekin de dosyaya dahil edildi. Sonra bir şirketimizin koruma müdürü, emekli yarbay… Bir gün bindiğim otomobil  (şirketimizin arabası) evimin önüne gelmişti. Mehmet bey 2 tane ruhsatlı silahı olduğu için  bir tanesini arabanın torpidosuna koymuş. Beylik tabancası, benim hiç  dokunmadığım bir silah. Bu silahı da dosyaya dahil ettiler ve Beykoz adliyesine gönderdiler. Bu dosya için öyle bir gün ayarlandı ki, bizim kavacıktaki sampi şubemizin olduğu binanın restorasyonunu yapmıştık belediyeden izinli olarak.  Beykoz’daki mahkeme gününden bir gün önce büyükşehir belediyesine gidiyor organize şube polisleri.  Belediye de buna şahitlik yapabilecek durumda. Çünkü onlardan aldığımız bilgiyi anlatıyorum. Ring aracı beni bu silahla ilgili mahkemeye götürüyor. Ama ring arabasını tadilat yaptığımız sampi şubesinin önünden geçiriyorlar ve o sırada binayı yıkmaya başlıyorlar benim görmem için.  O gün 7-8 organize şube ekip polisi oradaydı. Tanıdığım yüzlerdi ve bana benim binamın yıkımını izleterek gövde gösterisi yapıyorlardı. Bir diğer anlatmak istediğim kumpas da şu. Samsun’da iki site yapmıştık. Organize şube polisleri bu sitelerle ilgili derleme haberler organize ettirip, internette yayınlatıyorlar. Kötü ve aşağılayıcı yayınlar bunlar. Biz de dava açtık. Kazandık. İki siteyi kapattırdık. Ama bunlar ısrarla yeni siteler açıp iftiraya devam ediyorlar.  Basın Danışmanım Necmi Bey de bu kişileri tanıyor. Telefon açıp, yaptığınız ayıptır, günahtır diyor. Necmi Bey’in bu insani konuşmasını hakeret sayıyorlar ve azmettirici olarak da beni gösteriyorlar.

Düzmece iddialarla 25 Şubat’ta gözaltına alındınız. Gözaltı süresi, sorgu sonra tutuklanma… 150 yıl ile yargılandınız. 11 yıl hapis cezasına çarptırıldınız. 14 ay sonra tahliye oldunuz. Bu süre içinde size herhangi bir teklifleri, pazarlıkları oldu mu? 

Tabii. Bu işten çıkar sağlamak isteyen birçok insan oldu. Gelip gidildi ama ben hep şunu söyledim. Suç işleyerek girmediğim bir yerden ömrümün sonuna kadar özgürlüğüm elimden alınacak dahi olsa hiç kimseye bir bedel ödemeyeceğim. Hatta şirketimiz çok tecrübeli ve pahalı bir avukat tuttu. Bu avukat hocamızı, avukatlığımdan azlettim. Genç bir kardeşimizin savunmasını istedim. Siz benimle alakalı iddaanamemi okuduğunuzu söylediniz. Ben 14 ay tutuklu kaldım iddianamenin tek bir sayfasını bile okumadım. Çünkü onun içindeki herşey bana iftiraydı. Ben suç işlememiştim. Hiçbir suç işlemeyen birisi kendisi hakkında uydurulan bir iddianameyi niye okusun? Ben sadece bana sorulacak sorulara cevap verip haykırmak istiyordum. Çünkü oradaki iğrenç iftiranameleri okuyarak kendi psikolojimi bozmak istemedim.

Peki Başbakanımızın ve bizim yeni gördüğümüz paralel yapıyı siz nasıl çözdünüz?

Yaşadıklarımdan çözmüştüm. Çünkü ben onlara uzak birisi değildim ki. İçlerinden birisiydim. Her dönem yardım eden, her ihtiyaçlarına cevap veren, onlarla gurur duyan, dünyada Türkiye’yi tanıttıkları için minnet duyan bir vatandaştım. Hizmetin selametininkoca bir ülkenin ve milletin önünde olacağı, tutulacağını duyduğum zaman şaşkına döndüm. Ve olaya biraz daha dışarıdan bakmaya ve daha sağlıklı görmeye başlamıştım.

Hiç Fetullah Gülen ile konuşmayı düşündünüz mü?

Talepler oldu. Hep reddetim. Çünkü ben bir hizmetin değil bütün hizmetlerin adamı olduğumu, sadece bir tarafın yanında bulunamayacağımı söyledim arkadaşlara. Götürmek istediler ama hiçbir zaman gitmeyi kabul etmedim.

Bu iş yüzünden şu kadar bir kaybım oldu diyebileceğiniz bir hesap yapılabilir mi? Belli bir rakamdan bahsedilebilir mi?

Tabii. Gayet doğal olarak mali işlerle ilgili arkadaşlarımızın kabaca çıkardığı kaybımız 200 milyon dolar civarında. Bankalar üzerinden öyle kumpaslar çevrildi ki… Bir çok bankayla çalışamaz duruma geldik. Bankalar tarafından haksız muamelelere uğradık. Tabii bunları yargıya taşıdık, taşıyoruz.

Yanınızda polislikten istifa etmiş, savcılıktan istifa etmiş kişileri çalıştırdığınız şekilde iddialar var. Ticari avantaj sağlamak veya bir takım sıkıntılara uğramamak için bu tür insanlarla çalışıyor musunuz gerçekten? Bu tarz çalıştırdığınız insanların şirketinize bu paralel yapı tarafından yerleştirilmiş olabileceğini düşündünüz mü?

Şimdi tabii bizim yanımızda da polislikten ayrılmış genç kardeşlerimiz var.  Güvenlik şirketlerimiz var. Bizim hizmet aldığımız güvenlik şirketleri var.  Birçok emekli polis yanımızda çalışmıştır. Birçok hakimlikten ayrılmış, savcılıktan ayrılmış arkadaş hukukla ilgili olarak çalışmıştır. Bu gayet doğaldır. Onların tecrübelerinden faydalanarak, hem adli ve hem hukuki işlerimizin daha düzgün ve sağlıklı olmasını isteriz. Fakat bu insanlar nereden, hangi istihbarata bağlı olarak ve hangi maksatla gelmiştir, bilemeyiz. Sadece yaptığımız ticaretin hukuka uygun olması bizi ilgilendirir. Zaten bu vasıftaki insanları farklı ve kötü maksatlarla kullanacağımız işlerimiz yok bizim. Devletten ihale alan devlet bankasından kredi alan böyle bir yanımız yok. Yol inşaatı alalım gibi bir işimiz yok. Biz hizmet sektöründe büyümeye çalışan,  bugün Afyon Sandıklı’da domates tarlaları kuran, Samsun Bafra’da ovada pirinç fabrikası kuran yapıyız. Tam bu operasyon öncesinde yine Samsun organize gıda sanayide bir süt ürünleri fabrikasının temelini atmıştık. Kaba inşaatı bitiriyoruz inşallah. Bir çikolata fabrikası, bir fındık entagre fabrikası, bir fındık kırma fabrikası ve daha bir çok devlete, millete faydalı iş. Bunların yanında yaşadıklarımız yüzünden Milli Eğitimle protokol yaptığımız bazı hayır işleri yarım kaldı. Ama tamamlamaya çalışıyoruz… Özellikle 84 derslikli Samsun’daki imam hatip lisesi tutuklanmamın son ayında olduğu için, cezaevinden çıktığım ilk günde onlar geçmiş olsuna geldiler.  Kardeşim başına gelenleri yaşadıklarını biliyoruz. Bugün senden imam hatip yapman için para istemeye gelmedik sadece geçmiş olsuna geldik, dediler. O gün bunu yaptırmayı gönülden arzu etmiştiniz. Samimiyetinizi biliyoruz.  Biz de size teşekkürlerimizi iletmeye geldik dediler. Ve hiç paramız yokken, şirketlerimiz 10 bin lira teminat mektubu bile alamazken inandığım tek bir şey vardı. Çocukluğumdan bugüne kadar inandığım. Sadece çek defterimi istedim. Şirketlerin ödemelerinde de zar zor dönerken… O gün kendilerine çekleri yazıp inşaatın yapılmasını, vadeli ödemesini istedim… Ben ödemezsem Allah öder Allah yardımcımız olur düşüncesiyle… Oradaki imam hatip inşaatımız devam ediyor.

Üzüldüğüm şu. Ben bu insanlara hep iyilik yaptım. Onları iyi niyetli kabul ederek. Fakat haklı olarak şüpheye düştüğümde, sadece zorla istedikleri parayı vermediğim için ve kurdukları paralel yapının farkına varıp dillendirdiğim için, hakkımda yok edilmem için karar veriliyor. İş yerlerimi yıkıp, mahkemeye götürürken bana seyrettiriyorlar. Ben hapisteyken bütün yöneticilerimi kaçırıp, tehdit edip, manipüle edip şirketlerimi zor duruma düşürüyorlar. Bu vicdansızlığı kim yapar? Ateist bile yapmaz. Ama niyetimiz halis olduğu için, dua aldığımız için dimdik ayaktayız. Haksız yere kaldığımız hapisten kurtulduğumuz gün, tekrar işimizin başına döndük. Hala o iftirinameler sebebiyle yargıtayda dosyalarımız var. Ama önemli değil. Çünkü suçsuz olduğumuzu biliyorum. Allah’tan başka kimseden korkum yok. Fakat bu paralel yapının hala intikam hırsıyla çırpındığından şüphem yok… Bir an evvel temizlenmesi lazım.

Hala sizle uğraştıklarını ve size intikam hırsıyla dolu olduklarını düşünüyor musunuz?

O endişeyi niye hala taşıyorum, anlatayım. Tam 17 Aralık’a kadar, cezaevinden çıktıktan sonra hiç kimse beni ziyarete gelmedi. Ne hikmetse… Bu paranın istenmesi döneminde  Mehmet Ali Şengün mesela… Fetullah Gülen Hoca Efendinin yardımcısı olduğunu bildğimiz.

Samsunlu Hoca mı?

Hayır. Samsunlu hoca diye anılır ama Burdurlu. Mehmet Ali Şengün hocamızı ben çok değerli bir insan olarak görmüştüm ama heralde bir sisteme kaptırmış kendini ve bir yeminin içinde diye düşünüyorum. İsminin geçeceğinden, bu paranın faturasız ve belgesiz istenmesi döneminde Mehmet Ali Şengün hocamız da bundan haberdardı. 17 Aralık’a kadar kimse gelmedi. 25 Aralıkta da hükümeti düşürüceğiz diye inanıyorlar, birbirlerine garanti veriyorlardı. Seçim olmayacak diyorlardı. Mehmet Ali Şengün Hocamızın oğlu bana geldi Samsun’dan. Yine bir ortak arkadaşımızla. Bu ortak arkadaşımızın da hikayesi o kadar enteresan ki. Bu arkadaş da herşeyini hizmete vermekten, sermayesini, işin yolunu kaçırıp iflas etmiş bir adam. Ve kendisi, abi hepsini alıyorlar, kasamda ne varsa onlarındı ama bugün battım ve beni tanımaz oldular diyen bir arkadaştır. İsmi Fatih’ti. Kendisi de Samsun’dandı. Benden randevu istedi. Çok önemli insanlarla geleceğim dedi. Hizmet  hareketinden çok önemli abilerin gönderdiğini ve bu abilerin de benimle görüşmek istediklerini söyledi. Ben evime davet ettim kendilerini. Çok gizli kapaklı ve tedirgin bir şekilde geldiler. Ne gerek var bunlara dedim. Niye böyle yapıyorsunuz? Ortalık çok karışık Galip abi, sen bu işlerin dışında kalsan, konuşmasan dediler. Henüz konuşmayı falan düşünmüyorum. Sizin elinizdeyim, yargı sizde, polis sizde…  Samsun’daki  iflas etmiş iş adamı Fatih kardeşim getiriyor bunları benim yanıma. Anlamı ne yani? Ne istiyorsunuz, dedim. Ama sonuçta şuna vardım. Bunlar, biz sana yardım edelim derdindeler. Olanlar bizim dışımızda ve Mehmet Ali Hocanın bilgisi dışında olmuş. Çok üzgünüz. Telafi edeceğiz. Biliyoruz cezaevi döneminizde de cezaevinden çıktıktan sonra spkda ilişkileriniz dondurulmuş, olmayan suçlardan size cezalar yazılıyor. Yani düşmanca hareket ediliyor. Bunları biliyoruz ama düzeltebilecek tek mevki de yine biziz! Lütfen rica ediyoruz Başbakan tarafıyla konuşmayın. O zaman dedim ki, ben konuşmaya karar verdim. Bu yaptığınız yine bir tehdit. Bu yine bir aldatmaca. Yine bir oyun. O gün bana bunu yapanlar, bugün yaptıklarını itiraf edenler, gelmiş diyolar ki, biz senin metro grubunun spkdaki sorunlarını çözelim ve haksız yere aldığın bu yargıların cezalarını da, 6 Mart’ta müdafaamız vardı, bu dosyada suçun olmadığını biliyoruz. Bu dosyayı da bozduracağız dediler. Ben de kendilerine söz vermeyince, dosyamız eksik bir maddeden mahkemeye iade edildi. Yani susmam için çok tehdit aldım.

Ne zaman bu?

Daha yeni. 6 Mart’ta müdafaamız vardı. 13 Mart’ta karar açıklanacaktı. Kararın açıklanacağı gün dosya 19 ağır cezaya İstanbula geri gönderiliyor.

Hangi dosya uğraştıkları?

18 yıl önceden akrabalarımın adının karıştığı, uzaktan yakından alakam olmayan tanımadığım insanların öldürülmesiyle alakalı bir dosya. Seçim öncesi başbakan tarafıyla konuşmazsan bunun çözümü bizim elimizde. Susmanızı istiyoruz dediler. Burada şunu gördüm. Ben konuşmayı falan düşünmüyordum. Başımdaki belaları atıp, bu memlekete daha fazla nasıl hizmet ederim? Daha fazla nasıl üretim yaparım diye düşünüyorum. Cezaevinden çıkalı 10 ay olmuş, hiç kimse gelmezken, Ocak ayında gelip, bizim tarafımızda kal, biz senin spk işlerini çözeceğiz. Yargıdaki dosyalarını halledeceğiz ve dosya geri geldiğinde müdafaa dosyasını biz uzattık. Susman lazım, dediler. İyi hayırlısı olsun, dedim.  Bizim spkda yasal işlerimiz var. Cebimizden para koyuyoruz. İşte örnek veriyorum. Van’da 20 milyondan 25 milyona çıkacağız. Ek makinalar yapacağız. Yatırım yapıyoruz orada. Vanda istihdamı arttıracağız. Ama sermayemizi arttırmıyosunuz be kardeşim. Orada önümüzü kapatıyorsunuz. Mademki orada 7’ye 5 öndeyiz diyorsunuz. Spk yönetiminde çözün işimizi dedik. Yine gelip anlattığı şey şu oldu. Babası bir aydır Amerika’dan döndüm, dönüyorum diyor ama dönemedi bir türlü. Diyor ki; tamam çözüyoruz. Gittim diyor, Ankara’ya, ismini sakladığı bir abiyle görüştük diyor. Tesadüfen spk başkanı da yanımızdaydı. Spk başkanı da, sen onların işine ne karışıyorsun. Çık git, baban gelsin demiş. Şimdi kafam karışıyor. Bu ülkeyi seven, bu ülke için çalışan, hayatını bu ülke için veren, bu emeği ortaya koyan insanlar olarak, biz canımızı malımızı özgürlüğümüzü kime emanet edeceğiz? Ben diyorum ki, hiç kimseden korkmadan devlete emanet edeceğiz.Biz tehditlere boyun eğmedik. O yüzden de siz burdasınız. Burada olmanızı istememizin temel nedenlerinden birisi, bu yargıtaydaki dostumuzun, bozma işini kendilerinin yaptırdığını ve susmamız gerektiğini söylüyorlar.

Davanın sürecinin uzatıyorlar yani.

Uzatıyorlar. Ellerinden geleni ardlarına koymasınlar demiştim.

Tehdit olarak algılıyorlar.

Tabii. 2012 Şubatında da ellerinden geleni ardlarına koymasınlar dedim. 3 tane imam hatip de yapacağım inşallah. Sözde hizmet hareketinin de artık bu ülke için bir tehdit olduğunu söylemiştim ve hizmetin selametinin ülke selametinin önünde tutulmasını kabul edemeyiz demiştim. Ve ellerinden geleni ardlarına koymadılar. 14 ayımızı yediler ve Galip Öztürk ismini bilen belki bu ülkedeki 20 milyon insanın, belki 30 milyon insanın yarısına Galip Öztürk çıkar amaçlı bir suç örgütüdür, mafyadır, kara para kazanmıştır algısını aşıladılar.

Ben bu algıdan kurtulmak istiyorum. Beni yargılayacak varsa, bu ülke olmalı, devlet olmalı. Paralel çete olmamalı.  Benim kendi vicdanımda kendime veremeyeceğim bir hesabım yok. Allah’tan başka hiç kimseye de borcum yok. Ama bu vatan bizim vatanımız olduğu için, çalışmak zorunda olduğumuzu, vatana hizmet borcumuzun olduğunu düşünüyorum.

Sizin yaşadığınız süreci, 17 aralık sürecini ve tüm Türkiye’nin içine sokulmak istendiği süreci göz önünde bulundurduğunuzda, bir iş adamı olarak ne düşünüyorsunuz? Karşınızdaki bu yapılanmanın yönetim kısmından bahsediyorum. Alt tabakadan değil. Cemaat mi, örgüt mü sizce?

Aslında benim haddime de değil, gücüm de yetmez. O gün arkadaşlarım bana demişti ki, yapma ne olursun. Bulaşma. Bunlar bildiğin gibi değil. Konuşma sus, demişlerdi. Döndüm başa yine konuşuyorum. Bana göre tabanda halishane amelleri olan insanların bir araya toplandığı gerçek. Ama bir iş adamı olarak, bu ülkede yaşayan bir insan olarak gördüğüm hissettiğim, anladığım, kendileriyle konuştuğumda da ortaya çıkan bir şey var. Fethullah Gülen bu ülkenin başına siyasetçi olarak gelmek istemiyor. Bu ülkenin devlet büyüklerine elini öptürmek istiyor. Ama bütün devlet büyüklerimiz elini öpmeye razı olmak üzereyken, Allah şaşırttı ki, o bedduayı çıkıp yaptı ve gerçek yüzünü hep beraber gördük. Çünkü bir Müslümana Müslümanın beddua etmesi kadar acı bir tablo düşünemiyorum.

Sizi tutuklayan mahkemenin savcısı Muammer Akkaş. 17 Aralık’ın da 25 Aralık’ınki de Muammer Akkaş. Sizce bu bir tesadüf müydü?

Hayır asla değildi. Kesinlikle bir militan savcıdır ve onun gibi daha çok savcılar olduğunu düşünüyorum. Başbakanımız hepsinin bir listesini yaptığını söylüyor ama ben kimilerine soruyorum. Spk Başkanı devletin adamı diyor ama cemaatten gelen imamlar da bizim Ankarada’ki başimamımız, spkya bakan imamız onun yanında çay içiyor. Onun ağzındaki mesajları getiriyor. Şimdi bu ülke bunlardan ve bu şüphelerden nasıl kurtulacak? Benim gibi bu işte mağdur olmuş, bu işte duygu ve düşüncelerini ön plana çıkaran iş adamlarımızın, tabanda buraya gönül veren kardeşlerimizin uyandırılması gerekli olduğu için ben bu konuşmayı yapıyorum. Kendim için değil. Çünkü bir tane Galip Öztürk, gider ama ülke kalmalı. Beni gidip bir zindana atabilirsiniz. Ceza yatırabilirsiniz. Çünkü benim bir beklentim de yok zaten. Çocuklarım da benimle beraber çalışıyorlar. Kendileri de çok iyi biliyor. Öldüğünde bir tane tapunun kendi üzerinde olmayacağını iddiaa eden bir adam olarak söylüyorum bunu.

Çekinmeden konuşuyorsunuz ama endişeleriniz var. Sebebi nedir?

Evet, hala endişe içerisindeyim. O gün bana hala konuşma abi, konuşma kardeşim nolursun diyen arkadaşlarım ve kardeşlerim, bugün de aynısını söylüyorlar ama ben de birilerinin bugün konuşmasını gerektiğine inanıyorum. Başbakanımız gerçekleri net olarak gördü. Cesurca üzerine gidiyor. Hepimizin bildikleriyle, tavırlarıyla destek olması lazım. Tekrar büyük devlet ve millet olduğumuzu hatırladığımız şu dönemde, dünyanın kullanmaya devam edeceği bir maşa haline gelecek millet olmak istemiyorum. Ben çocuklarımı öyle bir ülkenin vatandaşı olarak bırakma istemiyorum.

Çocuklarım dediniz de. Sayın Başbakan biliyorsunuz, çocuklarınızı bunların okullarından alın diyor. Nasılm karşılıyorsunuz?

Ben çoktan aldım hepsini. Hiç bir şüpheniz olmasın. Yeğenlerimi de aldım. Tanıdığım insanlara da almayanlara hakkımı helal etmiyeceğimi söyledim.

Kaç çocuğunuz var?

Dokuz çocuğum var.

Hepsi mi orada okudu?

Altı tanesi orada okudu. Son 4 yıldır orada okutmuyorum. 5 yeğenim var. Bu dönemde aldım. Velilerinin adına para yatırmadılar. Özellikle paraları benim adıma yatırdılar.  Sırf kayıtlarında olsun diye. Anneler gidip paralarını geri istediler. Ama Galip Öztürk hesabına parayı gönderdiler… Onlar o kadar ince hesap yapıyorlar.

Onun için ben diyorum ki, birilerinin konuşması ve bu ülkenin artık bağımsızlık sürecine girmesi lazım. Ve inandığım bir şey daha var. Kaybedeceğim herşeyim ve özgürlüğüm olsa dahi bu ülke bunu haketmiyor ve mutlaka paralel yargının ve paralel polisin ve paralel devlet birimlerinin mutlaka temizlenmesi lazım.

Bu arada başta adı geçen Ömer Bilgiseven hakkında detaylı bilgi verir misiniz?

Halk ekmeğin eskiden genel müdürlüğünü yapmış bir kardeşimiz. Hanımı da belediye başkanıyken Başbakanımızın sekreterliğini yapmış başka bir kardeşimiz. Ömer Bey şu anda da bir yabancı şirketin ceosu. Bizde de bu olayların olduğu dönemde, genel müdürlük yaptı. Hizmet hareketinde çok güçlü ve gelecekte ülkeyi idare edeceğine inandığı için, onlarla yakın olan birisi olduğunu düşünüyorum.

Size yönelik operasyon başlamadan önce sizin yanınızda ceo olarak çalıştı değil mi?

Evet.O malum parayı vermeyince, o da gitti.

Birileri ona ayrıl mı dedi yani?

Bu şirkette Ömer Bilgiseven kadar olayların içinde olmayan bir çok arkadaşım benimle tutuklandı veya mahkemelere geldi. Ama Ömer Bilgiseven ismi oradan çıkartıldı. Aynı zamanda başbakanımızın da ismen tanıdığı birisi. Yani ismini ortaya koymakta problem yok. Beni arkadaşlar hep uyardılar. Ben duygularımı değil, yaşadıklarımı anlatıyorum. Çünkü anlayan anlamayan, bilen bilmeyen insanlara 2013 yılından bugüne kadar, paralel yargının savcı ve polisleri sayesinde, benim bir kara para trafiği içerisinde olduğumu, otobüsçülükle bu kadar büyük bir iş adamı olunamayacağını anlattılar hep. Ve beni bir mafya lideri, yani çıkar amaçlı suç örgütü lideri olduğumu empoze eden bir kesim vardı. Ben hem ülkeme hizmet etmek istiyorum. Hem de üzerime yapışan bu algıdan kurtulmaya çalışıyorum.

Bir internet sitesinde sizin hayat hikayenizi gördüm. Son operasyondan sonra hazırlanmış. Hakkınızda açılan davalardan, sizi zengin eden sistemden bahsetmiş. Savcılara polislere maaş veriyor demiş. Operasyon zincirlerini anlatmış. 

Okumadım. Ben iddianamemi de okumadım. Bu tür haberleri de okumadım. Çünkü hepsi yalan. Ben işime bakmak istiyorum. Çünkü psikolojimi bozmak istemiyorum. Bütün yollar metroya çıkmış. Heryol metro gibi bir sürü gazete başlıkları gördüm fakat hiç birini okumadım. Kendi iddianamemi de hiç okumadım. Haykıra haykıra hakime 23. Ağır Cezanın Başkanına bana bunu paralel yapının polisleri yaptılar dedim. O da mahkeme kayıtlarında vardır. Sonuçta bunları okumakla zaman kaybetmek yerine, nasıl bir tane daha fabrika temeli atabiliriz, nasıl bir proje daha fazla yapabiliriz, bunları düşünmek istiyorum…

 





--
Türkiye için el ele mail grubumuz  https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele   

Gruba e-posta gönderme adresi   turkiye-i...@googlegroups.com   
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum 

Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com 

Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362  erzinca...@gmail.com 
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum : https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
 
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages