Fwd:

0 views
Skip to first unread message

Mahmut Tuncer

unread,
Dec 24, 2013, 6:00:23 AM12/24/13
to Turkiye-i...@googlegroups.com


---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden:


Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Ali Karahasanoğlu / Yeni AkitArtık gelmeyin; orda kalın hoca’m!

21 Aralık 2013 Cumartesi 08:33

yeni...@yeniakit.com

Artık Fethullah Gülen’e “hocam” diyebilir miyim, bilemiyorum ama..

Şu kesin..

Kendisine “Hocaefendi” diye hitap ettiğimiz günlerde, değişik vesilelerle çağrıda bulunmuştuk ya: “Artık gelin hocam” diye..

Ben bu çağrımı, 18 Aralık itibari ile değiştiriyorum..

“Artık gelmeyin hoca’m! 

Orda kalın..

Amerika’da kalın..”

Öyle ya..

Bu fitne ateşi yakıldıktan sonra..

Nasıl geleceksiniz ki, Türkiye’ye?

Daha önce “Böyle dostlarınız olacağına” diye eleştirdiğimiz kişiler.. 

Sizin yanınızda çalışmalara devam ederken..

Onların alnı secdeli insanlara saldırmalarını siz seyrediyorsanız...

Avukatınızın “Muhterem Fethullah Gülen’in bu soruşturmalar ve bunları yürüten kamu görevlileriyle en küçük bir ilgi ve bilgisi bulunmamaktadır.” açıklamasına rağmen..

Aynı açıklamada, operasyondaki iddiaları, kesinleşmiş mahkeme kararı gibi takdim eden ifadeleri görünce..

Televizyonlarınızda.. Gazetelerinizdeki hiçbir hak ve insaf ölçüsüne sığdıramadığım isnatları, hatta birbirini yalanlar şekilde dile getirilen iftiraları görünce..

Kararımı değiştirdim..

Artık gelmeyin hoca’m..

Çünkü Türkiye’ye gelmek isteseniz, daha bir ay önce, sizin “Onca iç ve dış gailenin getirdiği yoğunluk arasında lütfedip bizzat telefon ederek, samimi sesi kalbe sürur veren duasıyla ‘geçmiş olsun’ temennisinde bulunan Başbakan’ımız Recep Tayyip Erdoğan beyefendi” diye takdim ettiğiniz kişiyi yanınızda bulamayacaksınız..

Sorun tek başına, Başbakan’ı artık yanınızda bulamamak da değil..

Bu andan sonra..

Artık, (görüntüde) dershane uğruna giriştiğiniz bu mücadelenin sonrasında..

O dershanelerinizin de kanunla kapanmasına gerek kalmayacak hoca’m..

Fiilen kapanacak onlar..

Böylesi bir sinsi mücadeleyi izleyen hangi genç, artık dershanelerinize gelir, hoca’m?

Kim güvenir, size?

Gelen öğrencilerin, gizli gizli kayıtlarının alınmadığından, kim güvende olur?

Yüzüne gülüp, ardından kuyusunun kazılmadığından, kim emin olur?

Yetiştireceğiniz, belli yerlere yerleştirdiğiniz öğrencilerinizin.. Böylesine sinsi planlar içinde olduğunu gördükten sonra..

Bağlınız milletvekillerinin... Bir günde 180 derece farklı  tavır aldığını gördükten sonra..

Hangi anne-baba, çocuklarının böyle bir “emireri” olmasını ister hoca’m..

Düne kadar.. 

Bekar erkek veya kız gruplarına.. “Apartmanımızda kiralanacak yer yok”diyerek karşı çıkan insanlar.. 

“Abiler.. Ablalar mı? Tamam tamam.. Onlar olur” derlerken..

Bir de üstelik. 

Apartmandaki Ayşe teyze, sabah namazından sonra yaptığı çayı, termosla götürüp, “siz çay içmeden okula gidersiniz şimdi. İçiniz ısınsın” diyerek abilerin ablaların kapılarını çalıp, ibadet aşkı ile şefkat gösterirken..

Bundan sonra Ayşe teyzelerin..

O kapıların ziline basmayı bir kenara bırakın..

Kuşkulu gözlerle o çocukları izleyeceklerinden, emin olabilirsiniz hoca’m..

Ülkeyi, bu hale getirdikten sonra, buraya niye geleceksiniz ki, hoca’m?

“Türki cumhuriyetlerde bir okul açacağız” denildi mi.. “Bir tuğla ile de olsa.. Bir torba çimento parası ile de olsa.. Benim de katkım olsun” diyen işadamlarının..

Bundan sonra artık, “aynı katkı”yı sunmayacaklarını, tahmin ediyor olmalısınız hoca’m..

Artık işadamlarının, “Türkiye’yi yangın evine döndüren bir harekete, bir kuruş bile vermem” diyeceklerinden, küçücük bir şüpheniz var mı hoca’m..

Bir ay önce, “sesi kalbe sevinç veren” dediğiniz alnı secdeli insana..

Ne oldu da, bir ay içinde kanaatiniz değişti.. Televizyonlarınızdan, bu kadar iftirayı atabiliyorsunuz?

Gazetecileriniz.. Hukukçularınız.. Göz göre göre.. Adeta efsunlanmış gibi.. Yüzde yüz yalanlarla.. İftiralarla.. Alnı secdeli insanlara kara çalarken..

Siz bu ülkeye, nasıl geleceksiniz hoca’m?

Artık gelmeyin..

Biz burda yaşayalım.. Karalar çaldığınız.. Televizyonlarınızda iftiralar attığınız insanlar bu ülkede yaşasın.. Hiçbirisi, “Türkiye’de güvende değilim” diye düşünmesin.. “Güvende olmasam da, kendi topraklarımda yaşayayım”desin..

Ama siz..

Canınız nerde güvende ise.. Orda kalın hoca’m..

Bırakalım sizi, ABD korusun.. 

Sizin güvenceniz ABD olsun..

Keşke, kendinizi düşündüğünüz kadar, bu ülkedeki samimi bağlılarınızı düşünseydiniz..

Onları.. Ve bağlılarınızı “kardeş” bilenleri düşünseydiniz.. Bu fitnenin çıkmasına sebeb olmasaydınız!

 

 




--
kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
image002.gif
image001.gif
image005.jpg
image003.gif
image004.gif

Mahmut Tuncer

unread,
Dec 24, 2013, 6:04:53 AM12/24/13
to Turkiye-i...@googlegroups.com, Fikret


---------- Yör>
Tarih: 23 Aralık 2013 10:46
Konu:
Kime:


YAZARLAR SÜLEYMAN ÖZIŞIK

http://cdn.internethaber.com/author/125_b.png

Yüzde 50 Erdoğan'dan neden vazgeçmiyor?

23 Aralık 2013 PazartesiSüleyman ÖZIŞIKsule...@internethaber.com

Erdoğan'ın neden vazgeçilmez bir lider olduğunu, halkın yüzde 50'sinin neden peşinden gittiğini çok mu merak ediyorsunuz?

Anlatayım.

1999'da ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atıldı. 2001'de parti kurdu, siyaset yapması yasaklandı. 2004 yılında Balyoz darbe planıyla indirilmek istendi. 2005 yılında AK Parti'yi bitirme planları ele geçirildi. 

2006 yılında Ergenekon. 2007 yılında e-muhtıra. 2007'de 367 garabeti. 2008'de kapatma davası. 2009-2010 Cumhuriyet Mitingleri. 2011 Suikast planları. 2012 Hakan Fidan üzerinden darbe indirme çabaları. 2013 Gezi olayları. 2013 Yolsuzluk operasyonu...

Menderes'in asıldığı, Özal'ın zehirlendiği, Erbakan'ın postmodern darbeyle indirildiği Türkiye'de son başbakanın başına 11 yılda bunlar geliyorsa, halkın, "Hepsini aldınız. Bunu yedirmeyiz"demesinden daha doğal ne olabilir?

Kabul etsek de, etmesek de o bir sembol artık...

AK Parti sadece bir parti değil ve Recep Tayyip Erdoğan da sadece bir parti lideri veya başbakan değil artık.

İnançlı kesimlerin 90 yıl gördüğü zulme "Dur" diyen biri.  30 yıl süren terörü bitirmek için oy hesabı yapmadan çırpınan biri o halkın gözünde... 

Mısır'da demokrasisi elinden alınan Mısır halkının son umudu.. Tunus'ta, Fas'ta, Cezayir'de Libya'da huzuru, barışı, mutluluğu arayan halkların kahramanı. Dünyanın en büyük hapishanesi olan Gazze'deki mazlum Filistinlilerin duası... Suriye'de kendi liderlerinin kimyasal bombalarla katlettiği çocukların babası...

Arakan'da katledilen mazlumların kahramanı. Makedonya'nın "halife" diye andığı efsane artık o. Avrupalı'nın deyimiyle batan Osmanlı'yı yeniden diriltmeye çalışan biri...

Her darbeden sonra daha fazla taraftar buldu. Her darbeden daha güçlenmiş olarak çıktı. Türkiye'yi sallayan yolsuzluk operasyonundan sonra da durum değişmedi, pek de değişeceğe benzemiyor.

Bu ülkede 80 senedir yolsuzluk vardı, ülkenin zenginleri devlet içinde mafya olup sömürdü, halkı açlığa mahkum etti. 11 yıl önce bankalardan 360 milyar dolar hortumlandı, kimse çıkıp hesabını sormadı.

"Yolsuzluk yapan babamın oğlu da olsa hesabını sorarım" diyen bir başbakan ve"Yolsuzluk yapan varsa, en azından hesabını soracak bir başbakan da var" diyen kitlesi var artık. 

Şu açıkça görüldü ki, bakan çocukları ve Fatih Belediye Başkanı'na yapılan operasyon işin bonusu. Asıl amaç son bir yılda ülkenin ekonomisine  yurtdışından 87 milyar dolar kaynak sağlayan Halkbank hedefte...

Amerikan büyükelçisinin "Halkbank konusunda uyarmıştık, dinlemediler. Şimdi bir imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz" sözünden sonra iktidarın vazo gibi devrilmesini ummak için, Kemal Kılıçdaroğlu'nun deyimiyle "İleri derecede geri zekalı olmak gerekiyordu."

Bakan çocukları konusunda daha önce fikrimi söyledim, tekrar edeyim. Ben o dosyalardan bazılarının içinin boş olmadığı kanaatindeyim. O çocukların babalarının görevde olmasını da doğru bulmuyorum. Herşey bir iddiadan ibaret olsa dahi, doğru bulmuyorum. Çocukları hapiste olan bakanların yaptırım gücü olduğu için, en azından hukuki süreç sonlanıncaya kadar bu görevlerinden istifa etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Bu iddialar doğrulanırsa, yapan, aracı olan ve göz yuman kim olursa olsun hep beraber hesabının sorulması için mücadele etmeyen de namerttir.

Ancak ortada bir gerçek var. Operasyonu yapanlar ve savunanlar işin bakanlarla sınırlı kalmasını istemiyor, işin ucunun başbakana dayanması için şeytani planlar yapıyor. "Bu işi Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'a nasıl uzatabiliriz?" diye kafa patlatanlar var. 

Odatv isimli internet sitesinde geçtiğimiz hafta iki haber yayınlandı. Birinci haber, "Fatih Belediye Başkanı herşeyi itiraf etti. Bana talimatları Bilal Erdoğan veriyordu. Babasının da haberi vardı dedi" şeklindeydi.

İkinci haber ise, "Erdoğan'ın yolsuzluk konuşmaları da teknik takibe takıldı. Operasyon Erdoğan'a uzanıyor" satırlarıyla kirli oyunun nereye vardırılmak istendiğini haber veriyordu. Zaman Gazetesi'nin, "İspanyol polisi iktidar partisi bastı" başlığıyla verilen haber de Erdoğan'a, "Senin başına da gelebilir" mesajıydı.

Bu süreçte şuna şahit olduk ki, AK Parti'yi ve Erdoğan'ı yolsuzluklar konusunda eleştirebilecek tek bir temiz kurum veya kişi yok. MHP desen, koalisyon ortağı olduğu dönemlerde Türkiye yolsuzluklar ve vurgunlar sayesinde dibe vurmuş.

CHP apayrı bir facia...

Amerikan büyükelçisiyle görüştükten sonra medyanın karşısına geçen kemal Kılıçdaroğlu'nu "Bu Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu. AK Parti'dekilerin 1 veya 2'si hariç herkes kirli. Ben temiz adamım. Yemem de, yedirmem de" derken izledim.

Kim diyor bunu?

Başında bulunduğu SSK'yı yolsuzluklar ve usulsüzlükler sonucu batıran, kundaktaki torununu çalışıyor gösterip sigortalı yapan, Tuncelili tüm akrabalarına iş veren ve Rahşan affı sayesinde yargılanmaktan kurtulan adam diyor.

SSK Genel Müdürlüğü'nden ayrılalı bir deri, bir kemik kalan adamım söylüyor!

Başka ne diyor?

"Sen yolsuzluk yapan bakanlarına sahip çıkıyorsan demek ki sen de yolsuzluk yapıyorsun. Onlar kadar sen de suçlusun" diyor.

Bunları söyleyen kişi, yolsuzluk ve usulsüzlük yaptığı gerekçesiyle hakkında 200 yıl hapis cezası istenen Aziz Kocaoğlu'nu İzmir'de başkan adayı olarak gösteriyor!

Bunları söyleyen kişi, kendisinden önceki Başkan'ın "Sen yolsuzluk usulsüzlük yapmışsın"diyerek partiden ihraç ettiği ismi İstanbul'dan Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak gösteriyor!

Bunları söyleyen kişi Çankaya ve Mersin Belediyesi'ndeki inanılmaz yolsuzlukları unutmuşa benziyor. İki dönem milletvekili seçilen Bayram Meral ile Derviş Günday'ın tarihi yolsuzluklarını unutmuşa benziyor. 

Daha da önemlisi...

Yolsuzluk ve usulsüzlük yaptığı Anayasa Mahkemesi kararı ile belgelenen partinin başındaki adam söylüyor bunu. 

Dikkatinizi çekerim!

Kılıçdaroğlu Başbakan değil, partisi de iktidarda değil. Elinde tuttuğu birkaç belediyesi, Türkiye'de eşine rastlanmayan yolsuzluk iddialarıyla suçlanıyor. Yapılan yolsuzluk ve usulsüzlükler "Bunlar iktidarda olsa ne olurdu acaba?" dedirtiyor. 

Hem "AK Partililer bir iki kişi hariç kirlidir" diyor, hem de bir süre öncesine kadar yolsuzluklarla anılan Hatay'ın AK Partili belediye Başkanı'nı partisine alıp aday gösteriyor. Hem "AK Partililer kirli" diyor, hem AK Parti'nin kurucusu olan adamı Kepez'den belediye başkan adayı yapıyor.

Bakanları yolsuzlukla suçlanınca Erdoğan kirli, kendi adamları yolsuzlukla suçlanınca bizimki pir-u pak!

Operasyon Yılmaz Büyükerşen'e yapılınca, "Bu operasyon Büyükerşen'in itibarını yükseltti"diyen adam, o operasyon Erdoğan'a yapılınca "Hükümetin itibarı kalmadı. İstifa etsin" diyor. Operasyon Ergenekon'culara yapılanca Cemaate sallayan kişi, aynı operasyon Erdoğan'a yapılınca bir günde en koyu cemaatçi oluyor!

İşte tam da bunları yaptığı için her zaman duyguları sinesinde kalıyor, birşey olamıyor ve Allah önünü kesiyor!

 

image001.png

Mahmut Tuncer

unread,
Dec 24, 2013, 6:09:15 AM12/24/13
to Turkiye-i...@googlegroups.com
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden:
Kime:


http://www.internethaber.com/stats.php

İNTERNET HABER - Yeni Akit'in kadın yazarı Mehtap Yılmaz, Fethullah Gülen'in 'Harun iken milletin hayır için verdiği paralarla Karun" olduğunu iddia etti.

Gülen için yaptığı ağır benzetme ise
 Kur'daki Araf Suresi'nde geçen Belam oldu.  "Yahudilere dua, Müslüman'a beddua! Belam mı olmaya kastediyorsun Gülen Hoca?" diye yazan Yılmaz, Gülen için 'Cübbe altında fuhuş' sözünü kullandı. 

Belam, Hazreti Musa'ya beddua ettiği için Allah'ın lanetlediği, dili uzayarak göğsüne yapışan bir alim...

İşte Yılmaz'ın Gülen için yazdığı zehir gibi satırlar;

"
Yahudilere dua, Müslüman'a beddua! Belam mı olmaya kastediyorsun Gülen Hoca?
Hoşgörü, diyalog hikâye oldu...
 Hoca'nın kimyası bozuldu. Artık Fethullah Gülen, ağzını bedduayla, lanetle açar oldu.

ARAF SURESİ 
'BELAM'IN GEÇTİĞİ KISIM

''Dileseydik, elbette onu bu ayetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve heveslerinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin kine benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir.Kıssayı anlat;belki düşünürler.''

ŞEYTANIN SAĞ YANINDAN YAKLAŞTIĞI KİŞİ

Belam'ı Baura için İslam alimleri bu tanımı kullanıyor. 

Peki kimdi Belam?

Belam-ı Baura, Musa aleyhisselam zamanında yaşamıştı. İsm-i a'zamı biliyor, her duası kabul oluyordu. Bulunduğu Belka şehrinin valisi Belak, Hazret-i Musa’nın askerlerinin şehre girmemesi için, dua etmesini istedi. Ölüm ile tehdit etti. Can korkusu ile ve halkın verdiği rüşvete aldanarak, Musa aleyhisselama beddua etti. Akabinde dili göğsüne kadar sarkıp yapıştı. Musa aleyhisselamın askerleri tarafından öldürüldü. Kur'an-ı kerimde, dilini sarkıtıp soluyan köpeğe benzetildi.


Bir şey söyleyince de kızıyor Fan-kafalılar, beddua değil, duadır bu diye...
İnsan Fan-kafalı olunca, bedduayı bile dua görürmüş demek ki böyle! Neyse...
Soruyorum size...
Fethullah
 Gülen, İsrail'e karşı hiç "yuvaları yıkılsın" diye beddua etti mi? Etmedi...
ABD'deki Yahudi lobilerine, "
Allah birliklerini bozsun" diye ah etti mi? Etmedi...

CÜPPE ALTINDAN FUHUŞ

Papanın elini öpen Gülenistler, Müslümanlara
 "hadi lanetleşelim" dedi.
Yahudi Lobileriyle kol kola girerek millet iradesine karşı çirkin bir düşmanlığa girişti.
Cüppe altından fuhuş isnad etti.
Fuhuş istihbaratları gittiği ilk adresti.

HARUN İKEN KARUN OLDU

Milletten burs istedi.
 Zaman'a, Sızıntıya zorla abone etti. Himmet adı altında, zenginlerden belgesiz-makbuzsuz para temin etti.

Kısacası;
 Harun iken milletin hayır paralarıyla Karun olundu. Karun olunca ilk iş, Müslümanlardan topladığı helal paralarla banka kurdu. Müslümanlar dışında herkesle ittifak kurdu. ABD'deki Yahudi lobileri kalk deyince kalktı, otur deyince oturdu.
İsrail'le arası açılan iktidara düşman oldu.

BELAM GİBİ OLDUN

Bu bana
 A'raf Suresi'nde sözü edilen Belam-ıhatırlattı. Kim bu Belam peki?
İçinde bulunduğumuz fırtınalı süreci çok andıran bir hikâye olduğu için bunu sizinle de paylaşacağım. Bildiğiniz gibi
 Belam-ı Baura, Musa (a.s) zamanında yaşamıştı. İsm-i Azam'ı bildiği için, duaları kabul oluyordu. Kalabalık bir cemaati olan, âlim ibadet ehli bir insandı. Derken, bulunduğu şehrin valisi, Hz. Musa'nın askerlerinin şehre girmemesi için dua etmesini istedi. Öldürmekle tehdit etti.

DİLİ GÖĞSÜNE YAPIŞTI

Nihayet Belam-ı Baura, hem can korkusu hem de halkın verdiği rüşvete aldanarak, Musa (a.s)'a beddua etti. Bu sözleri işiten Belka şehri ahalisi; "
Ey Belam! Ne yapıyorsun? Onlara dua ederken, neden bize beddua ediyorsun!" dediler.

Sonrasında,
 Belam-ı Baura'nın dili göğsüne kadar sarkıp yapıştı. Vaktiyle ilim irfan sahibi ve binlerce cemaati olan Belam, menfaat uğruna Müminlerden yüz çevirdiği için Allah tarafından cezalandırıldı. Onun son hali Kuran'ı Kerim'de, "dilini sarkıtıp soluma" ile benzeştirilir.

 

image001.gif

Mahmut Tuncer

unread,
Dec 24, 2013, 6:32:44 AM12/24/13
to


---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimdenov.tr>
Tarih: 17 Aralık 2013 12:53
Konu:
Kime:


YAZARLAR SÜLEYMAN ÖZIŞIK

http://cdn.internethaber.com/author/125_b.png

Osmanlı tokadı...

15 Aralık 2013 PazarSüleyman ÖZIŞIKsule...@internethaber.com

Tarihte kendi medeniyetini aşağılayan, küfreden bir topluma Türklerden sonra rastlanılmayacak galiba... Tüm dünya milletlerini toplasanız, Türkiye'nin içinde yer alan düşmanlar kadar düşman bulamazsınız Osmanlı'ya.

Yüreğinde nefretten gayrı bir duygu filizlenmeyip, o nefreti kusanlar kervanına kimler katılmadı ki bugüne dek. Cihan padişahlarına "oğlancıydı" diyenler, Osmanlı'yı bir haremden ibaret görenler...

Zincirin son halkasını Kemal Kılıçdaroğlu oluşturmuş.

Dün yaptığı konuşmada, "Cumhuriyetle beraber halkın egemenliği esas alındı. Cumhuriyet kurulurken Osmanlı'dan kalan ne vardı? Osmanlı'yı savunanlara sesleniyorum. Osmanlı bittiğinde ülkede ne bırakmıştı? Kaç kilometre demiryolu vardı? Kendi parasını bile basamıyordu" diyor.

Madem bay başkan "Osmanlı'yı savunanlara sesleniyorum. Osmanlı bittiğinde ülkede ne bıraktı?" diye soruyor. O zaman, "Osmanlı benim şanlı geçmişim, Türkiye Cumhuriyeti ise benim bugünüm ve umutla baktığım geleceğim" diyen biri olarak hemen cevap vereyim.

Osmanlı bittiğinde, geride Mustafa Kemal'i, Cumhuriyet ise bize bula bula Kemal Kılıçdaroğlu gibi birini bıraktı!

Bu bile başlı başına bir facia!

Mesele Osmanlı ile Cumhuriyet kıyaslaması yapmaksa, o zaman kıyaslayalım.

Mesela Osmanlı'nın elinde 12 adası vardı. Ama çok basit bir ifadeyle ülkeyi karneye, ekmek kuyruğuna, gaz kuyruğuna bağlayan yöneticileri yoktu.

Mesela Osmanlı'nın da hainleri vardı aynı bugünkü gezi zihniyetinde olanlardan. Buna rağmen kendi ülkesinin insanı olan alevileri bombalayan bir yöneticiler gibi yöneticileri yoktu.

Mesela, din özgürlüğü, inanç özgürlüğü vardı. Tüm dinlerin mensuplarına saygı vardı. Ezanı Türkçe okutmak, camileri ahıra çevirmek, Kur-an okunan evleri basmak yoktu.

Mesela kılık kıyafet özgürlüğü vardı. Kimse giyiminden ötürü hor görülmez, dışlanmazdı. Başı kapalı diye eğitim hakları elinden alınan, şapka kanunundan dolayı şehir meydanlarında asılan insanları yoktu.

Mesela 700 yıl hem askeri, hem siyasi, hemde kültürel olarak dünyayı adaletle yöneten bir ülke vardı. Dünyanın tüm ülkelerinden vergi alan azamet sahibi yöneticileri vardı. Yıllarca IMF kapılarında dilenen bir yönetim yoktu.

Mesela, Marmaray gibi, Boğaz Köprüsü gibi projeleri asırlar önce kafasında tasarlayan usta yöneticileri vardı. Tüp geçitlere, otoyollara, metrolara karşı çıkan hainleri yoktu.

Mesela 1909-1918 arası, yani 9 senede ittihatçılar geldi ve 700 yıllık koca imparatorluğu dünyadaki işbirlikçilerine adeta peşkeş çekti. 24 milyon kilometreden fazla toprağı vardı Osmanlı'nın. O toprakları 780 bin kilometreye düşürüp bunun adına zafer diyen yöneticileri yoktu.

Darbeler yoktu, asılan başbakanlar ve bakanlar yoktu, batırılan bankalar yoktu. Gelen yardım paralarıyla partiye özel açılan bankalar hiç yoktu. Genelevler, eroin fabrikaları yoktu. Başka ülkelerden aparılan medeni kanunları, yasaları yoktu.

Yoktu oğlu yoktu...

Osmanlı neler mi bıraktı?

Taaa Medine'ye, Hicaz'a uzanan bir raylı sistem bıraktı. 60 yılda topu topu 3 bin kilometre ray döşeyip, "Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan" diyen yöneticileri yoktu.

Sen o beğenmediğin Osmanlı'dan kalan topraklarda Cumhuriyeti kurdun. Osmanlı'nın toprağında başladın hayata. Yine Osmanlının altınları, sikkeleri ile savaştın Kurtuluş Savaşında.

Osmanlı, Peygamber'in müjdelediği İstanbul'u bıraktı mesela. Dünyanın konuştuğu, bugün bile milyonlarca turisti Türkiye'ye çeken camiler, saraylar, hanlar, hamamlar bıraktı. Cumhuriyet kurulunca bu eserlere ilave olarak ve ilk olarak "Şarap Fabrikası" kuruldu!

Ortalıkta dolaşan ve artık bebelerin bile ezberlediği o bilgiler ışığında gidersek...

145 yaşındaki Kızılay'ı
157 yaşındaki TCDD'yi
174 yaşındaki Jandarma'yı
150 yaşındaki Ziraat Bankası'nı
168 yaşındaki Polis Teşkilatı'nı
299 yaşındaki İtfaiye teşkilatı'nı
561 yaşındaki İstanbul Üniversitesi'ni
106 yaşındaki Fenerbahçe'yi
110 yaşındaki Galatasaray'ı
108 yaşındaki Beşiktaş'ı
1876'da açılan Meclis'i bıraktı bize Osmanlı...

Daha ne bırakacaktı?

F16, hızlı tren ve boing uçaklar mı bırakacaktı? Twitter ve Facebook'u mu bırakacaktı?

Birkaç tane de atasözü bıraktılar. Tam da bugün Osmanlı'ya hakaret edenler için söylenmiş sözlerden...

"Geçmişine kurşun sıkanın, geleceğine gülle atarlar" gibi... "Özde hata olsa bile özünü inkar eden soysuzdur" gibi... "Geçmişini bilmeyen geleceğini göremez" gibi...

Bir de meşhur "Osmanlı Tokadı"nı bıraktılar.

E onu da 60 yıldır her seçim döneminde yiyen yiyor zaten!

twitter.com/slymnoz

 

image001.png
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages