Yaha AKYOL / İslam ve Bilim / Amerika'yı Kim Keşfetti?

7 views
Skip to first unread message

hasan yalçın

unread,
Dec 2, 2014, 4:41:03 AM12/2/14
to



            Selam ve saygılarımla...


                                                       Hasan YALÇIN




Tarih: 20 Kasım 2014 22:30
Konu: Fwd: Yaha AKYOL / İslam ve Bilim / Amerika'yı Kim Keşfetti?





İslam ve Bilim
20.11.2014 Perşembe    
TARİHTEKİ büyük İslam bilim mirası üzerine bugün Müslümanların yazdığı kitaplarda, kurdukları müzelerde genellikle görülen, parlak maziyle övünmektir.
Biraz da Batı karşısında bir tür meydan okuma psikolojisidir.
Bunun tipik örneği, Salim Al Hasani'nin editörlüğünde "1001 İcat, Dünyamızda İslam Mirası" adlı sergi ve kitaptır.
Fazla bilgi için http://www.1001inventions.com/files/in_the_press_documents/11_05_01_Kadin_Medya.pdf
2010 yılında İBB'nin desteğiyle birkaç ay İstanbul'da da sergilenmiş, ilgi duyan ziyaretçilere kitap armağan edilmişti.
Başarılı bir çalışmanın ürünü olan bu sergi ve kitap, Müslüman gençlerde bilime ilgi uyandırmak bakımından elbette çok yararlıdır. Fakat bilim zihniyeti yaratmak bakımından o kadar verimli olduğunu sanmıyorum. Çünkü zihinlere "Öyleyse neden geri kaldık?" diye temel soruyu yerleştirmiyor, daha çok geçmişle iftihar duygusu yaratıyordu. Müzeyi gezdiğimde böyle bir izlenim edinmiştim.

NEDEN DİYE SORMAK
Bu "1001 İcat" kitabında adı geçen bilgin ve mühendislerin bir dökümünü çıkardım: Toplam 115 isim... Bunlardan 88 bilgin ve mühendis 12. yüzyılın sonuna kadar olan dönemde yer alıyor. İslam medeniyetinin parlak dönemi...
27'si ise 13. yüzyıl ve sonrasındaki yüzlerce yıl içinde!
Gerileme apaçık ortada! Hem de Batı'da 16. yüzyılda bilim devrimi başlamışken!
Deneysel bilim zihniyetinin ve yaratıcı düşüncenin öncüleri olarak övündüğümüz İbn Heysem, İbni Sina, Farabi, El Kindi, Biruni, İbn Rüşd gibi Müslümanlar 8. yüzyıldan 12. yüzyılın sonuna kadar... Ondan sonrası böyle parlak değil.
Müslümanların "Neden geri kaldık?" sorusunun cevabını araştırırken, rasyonalist Müslüman İbn Rüşd'ün serüveni adeta bir simgedir.

İBNİ RÜŞD'ÜN SERÜVENİ
1126-1198 yıllarında yaşayan Endülüslü ve Mağripli İbni Rüşd hakkında Prof. Bekir Karlığa Hocamızın "Batı'yı Aydınlatan İslam Düşünürü" adlı kitabı son derece değerlidir.
Kendisi de dindar bir ilahiyatçı olan Prof. Karlığa, İbn Rüşd'de temel felsefi sorunsalın 'akıl-din' ya da 'bilim-din' ilişkisi olduğunu, bu konuda daha önceki düşünürlerden farklı bir paradigma geliştirdiğini belirtiyor. Bu paradigmanın akıl ve bilim bölümünü alan Batı'nın Rönesans'a ulaştığını, Doğu'nun ise "bu modele hiç sıcak bakmadığını" anlatıyor.
İspanyol yazar Maria Rosal Menocal da İbn Rüşd'ün Arapça eserlerinin İslam dünyasında etkili olmadığını fakat Latince çevirilerinin Batı'yı aydınlattığını yazar; bunu "ironi" olarak niteler!
El Kindi, İbni Sina, Farabi, İbni Rüşd gibi dehaları yetiştiren İslam medeniyetinin bunları unutması, Batı'nın onlardan yola çıkarak bilim devrimi yapması! 
Bu konuda kütüphaneler dolusu araştırmalar vardır.
İBN RÜŞD VE AVRUPA
İslam dünyasında Berberilerin taassubu, Avrupa'da kilisenin taassubu hem Gazali'nin hem İbn Rüşd'ün eserlerini yakmıştı.
Fakat 16. yüzyıla gelindiğinde İbn Rüşd'ün eserleri Avrupa'da matbaalarda 17 defa basıldı... Medrese ise matematiği bile unutmuştu. 17. yüzyılda Osmanlı bilgini Kâtip Çelebi, bu hazin hikayeyi derin bir teessürle anlatır.
Medreseye matematik, Ziya Gökalp'in çabasıyla 1910 yılında girdi. Bizde modern bilim köklü "medrese"nin evrimiyle değil, ayrı ve yeni bir fidan gibi inşa edilen "mektep"in gelişmesiyle öğrenildi. Gecikti yani.
Bilim zihniyetinde hâlâ büyük zaaflarımız var. Her şeye politik gözle bakmak da bilimsel merakı katlediyor.

KLİŞELERDEN SAKINMAK
Meseleyi "Avrupa dinde reform yaptı, İslam'da da reform lazım" klişesine bağlamak yanlıştır. Evvela 12. yüzyıla kadarki bilimsel gelişmeler "dinde reform" yapılarak sağlanmamıştı. İkincisi Avrupa'da reformun anlamı papalığın ruhani ve ilmi otoritesinin reddedilmesiydi; İslam'da ise zaten papalık gibi bir makam yoktur.
Bazı okurlarım kilisenin giyotinle kafa kestiğini yazmış. Katolik kilisesi adam yaktı, giyotinle kafa kesen, "aydınlanma devrimi" olan Fransız ihtilaliydi! Kafasını kestiği isimlerden biri de modern kimyanın kurucusu Lavoisier idi!
Her türlü klişeyi bir kenara bırakarak bilimin gelişmesi için eğitim ve araştırma politikalarına bütçeden daha çok kaynak ayırmak... Ve hayatımızda zihinleri araştırmalara yöneltecek soruları, tecessüsleri artırmak lazım. Bilim zihniyetine ilk adım tecessüstür, meraktır, okumaktır.
-----------------------------------------------------
Amerika'yı Kim Keşfetti?
19.11.2014 Çarşamba                  
HEMEN yazmadım, konu hakkında bilgim yoktu, biraz okuduktan sonra yazıyorum.
Öncelikle Prof. Fuat Sezgin'in kitabını okudum bu arada. İslam bilim tarihi konusunda dünyada bir numara olan Fuat Sezgin Hocamızın Boyut Yayınları'ndan çıkan kitabı "Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi" adını taşıyor.
Bundan başka Prof. Muhammed Hamidullah'ın ve Prof. Hasan Tahsin Fendoğlu'nun da aynı konudaki makalelerini okudum.
Şu kesin: Kolomb'dan çok önce yaşayan Mesudi, Ebul Fida ve Biruni gibi tarihçiler ve âlimler bazı Müslüman gemicilerin Atlantik'e açıldığını yazmışlar...

KOLOMB ÖNCESİ
Sezgin Hoca'ya göre, Kolomb'un yolculukta kullandığı harita "muhtemelen orijinal bir Arap haritasının İtalyan versiyonuna dayalı" olarak çizilmişti. Evet, Piri Reis ünlü haritasında Atlantik bölgesinin kuzey kısmını "Kolomb haritasına" dayanarak çizmişti, fakat güney kısmını çizerken Portekizce başka kaynaklara dayanmıştı. Bu bilgilerin ve özellikle Piri Reis haritasındaki boylam ölçümlerinin kaynağı İslam dünyasıdır... Çünkü "o tarihlerde gerçeğe çok yakın boylam ölçümünün yapılabileceği tek bölge Arap-İslam kültür dünyasıydı." Müslümanlar Atlantik'in ötesine daha önce giderek bu bilgileri edinmiş olmalıydılar...
Hoca'nın kitabında, bunun ötesinde, Kolomb'un yolculuğu gibi, falanca tarihte falanca Müslümanlar şöyle yola çıktılar, Amerika'da Müslüman koloniler (toplumlar) kurdular, döndüklerinde şunları yazdılar diye bulgular yok. Sezgin Hoca da "Maalesef mevcut kaynaklar daha ileri sonuçlar elde edilmesine izin vermiyor" diye yazıyor.
Kolomb'dan önce bazı Müslüman denizcilerin Atlantik'e açıldığı, bazı adalara, belki de kıtaya ulaştığı anlaşılıyor fakat "kıta keşfetmek" sonucunu doğuran yolculukları Kolomb'un yaptığı da ortada: Kuzeyi Anglo Sakson, güneyi Latin.

İSLAM MİRASI
Amerika kıtasının keşfi, Müslümanların daha önce oraya ulaşması gibi konular sadece tarih metotlarıyla incelenebilecek olgusal konulardır; ideoloji ve itikatla ilgisi yoktur. Bizler de uzman tarihçilere başvurarak bir şeyler öğreniyoruz.
Günümüzün kültürel sorunları açısından baktığımızda, ben "tarihte Müslümanlar ne harikalar yaratmıştı" diye övünmeyi çok anlamlı bulmuyorum. Övünme duygusu yerine, Müslümanlar o bilim ve felsefe mirasından nasıl koptular diye sorgulamak ve araştırmak çok daha önemlidir, gereklidir.
Bugün Müslümanların bu yönde "özeleştiri" yapması gerektiği açıkça ortada. Böyle bir özeleştiri çağımızda modern bilimin özümsenmesini de kolaylaştırır.
Siyasi çatışma yerine bilim tutkusu; asıl ihtiyaç bunadır.

YENİDEN BİLİME SARILMAK
İslam medeniyetinin bilim ve felsefede dünya öncüsü olduğu tarihi devirler neden söndü de İslam dünyası taassup ve geri kalmışlığa gömüldü? Bunun tarihi ve sosyolojik sebepleri üzerine kütüphaneler dolusu tartışmalar vardır. O tartışmalara dalmadan, sadece çağımız bakımından "bilim zihniyeti" sorununa dikkat çekmek istiyorum.
Ortaçağda "imam", yani ilmi ve dini otorite kabul edilen zatların yazdığı tefsir, fıkıh ve kelam gibi kitaplarda güneşi batırıp çıkarmak gibi birçok rivayet vardır. Hadis âlimi muhterem hocamız Prof. Mehmet Sait Hatiboğlu, bunlardan örnekler vererek şöyle yazıyor:
"Sünni olsun, Şii olsun pek çok imamın zihninde 'Acaba bu konuda matematik ve astronomi bilginlerimiz ne diyor?' sorusu akla gelebilmiş değildir. 11. yüzyılın İbni Sina'larıyla, Biruni'leriyle bu konuları müzakere etme ihtiyacını duymuş müfessir (tefsirci) ve fakihlerimize (fıkıhcı) rastlayabilmiş değiliz." (Kültürel Mirasımızı Tenkid Zarureti, Otto Yayınları, s.56)
O kitapları yazanlar içinde, bırakın İbni Sina'ya danışmayı, onu "zındık" ilan edenler az değildi!
Matematik bile medrese müfredatından çıkarılmıştı! İbn Rüşd Rönesans Avrupa'sında harıl harıl okunurken, İslam dünyasında unutulup gitmişti!
En az üç asırdır böyle bir anlayış hâkim olmuştu.
Çağımızda İslam'ın onurunu ve itibarını yükseltecek tek yol, yeniden bilime sarılmaktır.




Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages