İzmir'li
hahamlar sabetay sevi'nin dinlerini bozduğu gerekçesiyle öldürülmesine
karar verdiler, ama bu kararı uygulayamadılar ve onu osmanlı sarayına
şikayet ettiler. osmanlı yönetimi en başta olaya ilgisizdi. daha sonra
yahudi din adamlarının artan şikayetleri üzerine sevi'yi tutuklayarak
sultan IV. mehmet'in huzuruna çıkarttılar. sevi sultandan mesih olarak
tanınma talep etti, ayrıca israil toprağını kendisine vermesini de
istedi. sultan onu çanakkale'de bir kaleye hapsettirdi. faaliyetleri
burada da devam eden sevi'yi yahudi hahamlar yeniden saraya şikayet
edince, osmanlı bu talepler karşısında kayıtsız kalamadı. ortaya çıkan
kargaşayı gidermek için köprülüzade fazıl ahmet paşa, işin esasını
öğrenmek için, sevi'nin derhal istanbul'a gönderilmesini istedi. edirne
sarayinda, sadaret kaymakamı mustafa paşa, şeyhülislam minkarizade yahya efendi ve padisah'in imamı meşhur vanî efendi'den (bknz. vaniköy !)
oluşan bir divan kuruldu, sultan IV. mehmet de divanı 'kafes'ten'
izledi. divanda, türkçe konuşamayan sabetay için padişah'ın hekimbaşısı
yahudilikten dönme hayatizade mustafa fevzi efendi ( moses ben raphael abrabanel) tercümanlik
etti . divan reisi: – "karıştırmadığın halt kalmadı. uyandırmadık fitne
bırakmadın sabetay efendi. haydi bakalım şimdi göster mucizeni!"
deyince sabetay sevi afallar. ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırır.
mucize göstermesi beklenmektedir. tercüman, mucizenin şeklini de
anlatır: sabetay soyunacak, vücudunu en maharetli okçular nişangâh
yapacaklardır. attıkları oklar vücuduna işlemezse o zaman osmanlı
padişahı da onun mesih olduğunu resmi olarak tasdik edecektir. çünki
taraftarları "ona kılıç, ok, tüfek, kurşun işlemez, hatta onu ateş
yakmaz, suda boğulmaz" diye itikat etmekte idiler. divan heyetinin
teklifi karşısında sabetay sevi titremeye başlar.
teklifin dehşetinden beti benzi atar, artık her şey bitmiştir. can
havliyle son bir hamle yapar. her şeyi inkâr eder. ayrıca mesihlik
davasının bazı yahudiler tarafından ortaya atıldığını, kendisinin asla
böyle bir iddiada bulunmadığına dair yemin üstüne yemin çeker, teminat
üstüne teminat verir. dökmedik dil bırakmaz. Ancak, ulema ve padişah bu
cevaplardan tatmin olmaz. bunun üzerine tercüman hekimbaşı hayâtîzâde
(terzizâde) mustafa fevzî efendi, sabetay'a müslüman olma teklifi
götürür. önce sabetay bunu kabule yanaşmaz. ancak, hekimbaşı, ona bunu
kabul etmediği takdirde türlü, türlü işkencelerle öldürüleceğini ladino
diliyle uzunca anlatır. sevi, dönme hayatizade'nin tavsiyesi üzerine
"can bedenden çıkmadıkça" diyerek kendisine söylenen kelime-i şehâdeti
tekrarlar. divan huzurunda müslüman olan sabatay veled-i mordehay veya
sabetay sevi, üzerine içoğlanlarına mahsus hamama gönderilerek gusül
abdesti aldırılır ve kendisine müslüman kisvesi kürk ve hil’at
giydirilir. aziz mehmet efendi adını alarak 150 akçelik bir maaşla
sarayda üst düzey memur -kapıcıbaşı- olarak göreve getirilir. söylentiye
göre divandan çıkan sevi, elbisesi içerisinde sakladığı "can" adlı
beyaz güvercini serbest bırakarak "can bedenden çıktı" dedi ve
çevresindekilere ettiği yeminin geçerli olmadığını söyledi. "can
bedenden çıktığı" için artık bu söze sadık kalması gerekmezdi...
Sevi'nin
müslüman olması bütün yahudi dünyasında şok etkisi yarattı.
hahambaşılık olayı sevinçle karşıladı ve müslüman olan sevi'yi dinden
çıkmış saydı. büyük çoğunluk onun mesih olmadığına inanarak ortodoks
yahudi inancına geri döndü, ikiyüz ailelik bir topluluk ise islamiyete
geçerek onun yolundan gitti. bunlar onun büyük bir hikmete binaen
zahiren müslüman olduğunu, mesihliğinin bir gereği olduğu yorumunda
bulunurlar. polonyalı karısı
sara'nın kardeşi jacob kerido'da bu kervana katılır. sara "fatma" adını,
jacob ise yakub adını alır. sevi, bu olayla taraftarlarına "karanlık
bir" dönemin başladığını ve bunu "aydınlık günlerin" takip edeceğini
söyleyip, aydınlık dönemin başlaması için karanlığın şart olduğunu dile
getirir. sabetaycılar "aydınlık günler" gelinceye kadar gizlenmeye devem
edeceklerdir. sevi dinden döndükten sonra bir süre edirne/hızırlık
yakınlarında bulunan bir bektaşi tekkesine devam etmiş. bu tekke
1641-1642 yıllarında "şüpheli" bulunarak yetkililerce kapatılmış ancak
IV. mehmet tarafından zaviye olarak tekrar açılmış. musevi kaynakları
sevi'nin sufizm ve bektaşilikten etkilendiğini ve bu öğretileri kabala
öğretisi ile harmanlayarak kendi öğretisine şekil verdiğini dile
getirirler.
Sürgün
bir süre sarayda kapıcıbaşı olarak sarayda üst düzey memur olarak
çalışsa da, mesihi yahudi inancına bağlılığının fark edilmesi üzerine
batı trakya'ya sürülür. sabetay sevi'nin (mehmet efendi adi ve müslüman
kıyafeti ile) istanbul’da yine eski müritlerinden bir kısmini
toplayarak ayinler yaptığını, girit seferinden dönen sadrazam fazıl
ahmet paşaya haber verdiler. sadrazam kendini çağırtarak· "bu ne iştir?
sen hâlâ uslanmadın mı?" diye tembih ettiği zaman sabetay ağız
kalabalığına başladı ve meşhur olan kurnazlığı ile· "aman sultanım, ben
birtakım akrabamı, dostlarımı müslüman yaptığım gibi bunları da dini
celil islam’a celp ve davet etmeğe uğraşıyorum" yolunda cevaplar verir.
sadrazam ona ihtar eder: – "aklını başına topla. müslümanım dedikten
sonra yine çıfıtlığa (yahudilik) başlarsan belânı bulursun". yine de bu
sözlerle bir müddet takipten kurtulur. fakat aradan uzun bir süre
geçmeden sadrazamın adamları boğaziçi’nde kuruçeşme’deki havrada sabatay
sevi’yi müridleriyle beraber ibranice dua okurken yakalarlar. artık
hiçbir şeyi inkâr edecek gücü kalmaz, bütün foyası meydana çıkar. bu
hadise üzerine izmirli sevi kendisini unutturmak ve izini kaybettirmek
için kuruçeşme’yi bırakarak kağıthane civarında ıssız bir köşeye
çekilir. fakat müritlerinin bir müddet sonra orada da etrafına toplanıp
ayinler yapmaya devam ettikleri görüldü. iş tekrar sadrazama haber
verilince fazıl ahmet paşa kızar ve onu tek bir yahudinin yaşamadığı
arnavutluk’un ülgen kenti, berat kasabasına sürülmesini emretti. burada
beş yıl yaşadıktan sonra ölür. avram galante'ye göre berat'ta
müslümanlar tarafından, şehrin içinden geçen ırmağın kıyısında halen
yeri bilinmeyen bir noktada toprağa verilir. sabetaya inananlar
mesihlerinin ölümüne inanmazlar, onun göğe yükselmiş olup, yeniden
geleceğine dair inançlarını sürdürdüler. hala inançlı sabetaycılar,
belli zamanlarda deniz ve ırmak kenarlarına gelerek, "sabetay sevi seni
bekliyoruz!" diye bağırma geleneğini sürdürmektedirler. kayıp mesih
kitabının yazarı john freely bu kitabı yazdıktan sonra bazı
sabetaycılardan hala sabetay'ın mesih olduğuna inandıklarını ifade eden
mesajlar aldığını belirtmiştir. sevi dini tefekküre ve teorik
çalışmalarına arnavutluk’ta devam etmekteydi. bu sıralarda
sabetaycılığın ana kaynağı olan kitaplar yazılacaktır. olaylardan sonra
sevi enerjisinin önemli bir kısmını islâm’a ve müslümanlara düşmanlık
için harcar. nathan levi ise din değiştirmeden onu takip eder. daha
sonra bir kısım din değiştiren sabetaycıların tekrar yahudi dinine
döndükleri bilinmektedir. şahsının isteği üzere selanik şehri kutsiyete
kavuşur ve inananlar (maminim) buraya yerleşirler. iki yüz ailelik ilk
sabetaycı çekirdek toplum işte burada kurulur.
Selanik'e
yerleşerek dış görünüşte müslüman, gerçekte ise sabetaycı-yahudi olarak
yaşamaya devam etti. bu topluluk pratikte zohar'a dayanan mistik bir
yaşami benimser, yahudi inancını sürdürür, fakat resmen müslüman
milletine dahil olarak yaşarlar. işte tarihte dinden dönenler anlamında
'dönmeler' olarak adlandırılan cemaat böylece doğmuş olur. bunların
başında gazze’li meşhur haham nathan gelmektedir. genç nathan, yeni din
yorumu ve sabetay’ın fikirlerinin tanıtılmasında etkin bir rol
oynamıştır. sabetaycılara göre yahudiler kendi aleyhlerinde bir çifte
standart içindedirler. halbuki yahudiler, halakhah’ya (Yahudi şeriatına)
göre Müslümanlığı seçen Sabetaycıları dinden çıkararak doğru bir karar
verdiklerine inanmaktadırlar. Gizli Yahudi "Ingilizcede crypto Jew"
olarak Sabetaycıların Ispanyol konverzolarından, marranolardan ve
moriscolardan çok farkı var. 1391-1492 yılları arasında Katolik
Ispanya’sında zorla Hıristiyanlaştırılan yüzbinlerce Yahudi vardı. Ölüm
tehdidiyle dinlerini değiştirmek zorunda kalmışlardı. Ama içlerinden pek
azı - birkaç bin - bugüne kadar geleneklerini devam ettirip,
inançlarını korumuşlardır.
Daha
sonra gizli sabetaycılar olarak adlandırılabilecek bir grup yahudide
din değiştirmeden Sevi'ye inanacaktır. Sabetayist, Dönme, vesaire adlar
ile anılan topluluğun Müslüman görünen bir kısmı Selanik'in
Yunanistan'da kalması ile, 1924 yılında yapılan nüfus mübadelesi sonucu
Türkiye'ye göç etti. Yirmibeşbin kişilik bir cemaattiler. Selanikliler
diye anılıyorlardı. Tarikat üyelerinin gizli kalmayı tercih etmesi
haklarındaki pek çok bilginin spekülatif olmasına yol açmaktadır. Bugün
gerçek sayıları ile ilgili resmi herhangi bir sayı bulunmamaktadır. Sayı
konusundaki bilgiler spekülatif sayılmalıdır. Türkiye Musevî cemaati
ileri gelenlerinden Harry Ojalvo'nun, 23-29 Mayis 1998 Tarihli Aksiyon
dergisi'ne "Ülkemizde bir buçuk milyon Yahudi kökenli Türk vardır"
demesi ile sayının 1,5 milyon civarında olduğu tahmin edilmiştir.
Sabetaycılar ondokuzuncu yüzyıla kadar oldukça depolitik olarak
varlıklarını sürdürdüler. Ancak bu yıllarda Osmanlı toplum yapısındaki
değişiklikler kendilerini oldukça aktif kılmıştır. Özellikle
imparatorluğun geleceğinin tayini konusunda ortaya çıkan Ittihat
Terakki'de siyasi roller üslendiler. Nitekim bu dönemdeki çok önemli
siyasi aktörlerin sabetaycı kökenli olduğu söylenir.
Sabetaycılar giyime ve dış görünüme çok önem verirler.
Büyük yemekler düzenlerler. amaçları ise gençler kaynaşsın, saf kan
bozulmasın. Kendi aralarında evlenmeyi istemeyen, dışardan birini seven
çocuklar, evlatlıktan reddetmeye ve cemaatten kadar gidebilir. Cemaat dışından izinsiz evlenenler aforoz edilir, böyleleri “Kararmış” diye anılır. Sabetaycıların kendi aralarında evlenmeleri, onlara has resesif özellikte genetik problemlerin doğmasına yol açmıştır. Sabetaycılar'in Şemseddinzâde Osman Efendi taifesine mensup Ali Efendi'nin 18-20 yaşlarındakı kizi Râbia, Manastırlı Hacı Feyzullah Efendi'ye kaçmış, dönmeligi bırakarak Müslüman olmak ve onunla evlenmek istedigini bildirmiştır. Israrli girişimlere ragmen kızın babasi Ali Efendi bu evliliğe razı olmamiş, bunun üzerine durum Selanik Valiliği tarafindan Babiâli'ye bildirilmistir. Osmanli Bakanlar Kurulu, 29 Aralık 1891 tarihinde yaptiğı toplantıda, kız babasının, bu izdivaca muvafakat vermemesine rağmen, kızın reşid ve kendi evliliğine karar verebilecek yaşta olduğunu gerekçe göstererek, bu evliligi onaylamış; ancak Selanik'te olaylar çıkmaması için genç çiftin ilk vapurla ve gizlice Istanbul'a getirilerek, evliliğin Selanik'ten uzakta yapılmasını istemiştir.