Mustafa Muğlalı olayındaki acı gerçek***.K İMLER İNTİKAM ALIYOR***

18 views
Skip to first unread message

pericen

unread,
Oct 14, 2012, 4:12:19 AM10/14/12
to
Bugün farklı mı?




 
GÖRÜLEN LÜZUM ÜZERİNE BİLGİLERİNİZE  BIR KERE DAHA SUNULUR... ( 04.11.2011 İtibariyle Kışladan ismi kaldırılan Mustafa MUĞLALI Paşanın MENEMEN olaylarından sonra katillerin yakalanıp, yargı önüne çıkarıldığında; Harp Divan Başkanlığı görevini yürütmesinin intikamı nasıl alınırdı acaba...?)

  Fazlı Köksal'dan Özet alıntı
Orgeneral Mustafa Muğlalı Olayı

Kıymeti bilinmeyen, sırf görevini yaptığı için cezalandırılan

insanların başında Mustafa Muğlalı Paşa gelir. O'na millet olarak
özür borçluyuz.

Vefatının üzerinden 58 yıl geçmesine rağmen Mustafa Muğlalı

Paşa Türk Milleti ile sorunu olan mâlum çevrelerin hâla bir numaralı
boy hedeflerinden birisidir. Mustafa Muğlalı ne yapmıştır da,
yarım asırdır Türkiye'nin ve Türklüğün düşmanlarının hedefi
olmaya devam etmektedir.?

1882 yılında Muğla'da dünyaya gelen Mustafa Muğlalı, 1901

yılında Harp Okulunu, 1904 yılında Harp Akademisini bitirdi.
Balkan savaşına katıldı. 1. dünya savaşı sırasında Adana Bölge
Komutanlığı Kurmay Başkanlığı yaptı. Bugünkü Milli İstihbarat
Teşkilatı'nın nüvesi olan Teşkilatı Mahsusa'da çalıştı, Onun
devamı niteliğindeki Zabitan Grubu'nun kurucuları arasında yer
aldı. Zabitân Grubu'nun bir müddet sonra adını değiştirdiği ve

yine Muğlalı Mustafa Bey başkanlığında Yavuz Grubu olarak
faaliyetini devam ettirdiği anlaşılmaktadır.

Kurtuluş savaşına Tümen komutanı olarak katılan Muğlalı

Mustafa, 1922'de Albay 1927'de Tümgeneral oldu Soyadı
Kanunu çıkınca, Muğlalı soyadını aldı.

23.Aralık.1930' da Menemen'de Devlete Karşı ayaklanıp Genç

Asteğmen Kubilay'ı şehit eden yobazları yargılayan Harp Divanının
başkanlığını yaptı. Bir kısım Medyanın Mustafa Muğlalı düşmanlığının
temelinde, bu mahkemenin reisliğini yapması yatmaktadır.

1931-1939 yıllarında 1. ordu komutanlığı, iki kez yüksek askeri

Şura üyeliği ve 1943-1945 yılları arasında da 3. Ordu Komutanlığı
yaptı. Mustafa Muğlalı'nın haksızlığa uğramasına, 20 yıl hapse
mahkum edilmesine yol açan olaylar bu görevi sırasında cereyan
etmişti.

1940'lı yıllar... İkinci Dünya Savaşı yılları, ülkede yokluk yaşanıyor.
İngiliz, Fransız, Alman,Rus ve İran casusları ülkede cirit atıyor.

Doğu Anadolu ülkenin diğer kesimlerine nazaran daha karışıktır.
Yabancı ülkeler lehine casusluk iddiaları hergün ilgili makamlara
ulaşıyor. Devlet bölgede sıkıyönetim uyguladığı halde hırsızlık,
kaçakçılık, eşkıyalık, soygunculuk, ırza tecavüz eylemleri
engellenemiyor. Casus mu, hain mi, eşkıya mı olduğu belli olmayan
bazı gruplar, bölgede güvenlik sağlamak için canla başla çalışan
askerleri de pusuya düşürerek şehit ediyorlar ve kendilerine kucak
açan Irak ile İran'a
kaçıp bir süre saklandıktan sonra tekrar

bölgeye dönüp eylemlerine devam ediyorlardı. Bu çeteler,
Türkiye'den büyük ve küçükbaş hayvanları çalıyor, o sıralarda
fiilen Rusların kontrolunda olan İran'a götürüp satıyorlardı.
Bu eşkıyalar Rus ve İran makamlarınca da korunuyordu.
Bu eşkıya genelde iki nüfus kağıdı taşıyordu. İran'da İran,

Türkiye'de Türk vatandaşı gözüküyorlardı. Bölge halkı bu
eylemlerden dolayı canlarından bezmişlerdi. İnsanlar kendilerini
nasıl koruyacakları nı bilemedikleri için orduya ve askere sığınıyorlardı...

Bölgedeki karışıklıklar artınca Orgeneral Mustafa Muğlalı, çok

deneyimli ve disiplinli bir asker olduğu için Üçüncü Ordu ve
Sıkıyönetim Komutanlığı'na getirilir. Hayatı savaşlarda geçmiş
olan Muğlalı Paşa işi çok sıkı tutar, canilere karşı amansız bir
mücadele başlatır ve birtakım tedbirler alır. Bu tedirlerler
arasında; Siirt'teki gezici Jandarma Taburu'nun bu bölgeye
kaydırılması, çobanlar silahlandırılması , gezici ekipler kurulması

da vardı. Ayrıca, Paşa, eşkıyanın sınır ötesine kaçmasını önlemek
için de emrindeki birliklere Irak ve İran'a kaçan eşkiyayı takip
ve "gerekirse vur" emri verir.

1943 yılında Van'ın Özalp İlçesi'nin sınır bölgesinde İran'a kaçmaya

çalışan bir grup, güvenlik güçleri tarafından sıkıştırılır. Çatışma çıkar
ve dur emrine uymayan kürt eşkıyalardan 33 tanesi öldürülür..

Bu olaydan sonra bölgede az da olsa sükun sağlanır. Bölge halkı

Paşa'ya minnettar. Bölge huzur ve sükun içinde... İçişleri
Bakanlığınca, bölgede sükun sağlandığı için, Valiliğe, Jandarma
komutanlığına teşekkür yazıları yazılır.

20.Aralık.1943 tarihinde Van Cezaevinde yatan İsmail Özay isimli

bir mahkum, TBMM'ne yazdığı dilekçesinde; bu 33 kişinin kaçmalarının
sözkonusu olmadığını, bilerek katledildiklerini iddia eder, olaydan
yaralı olarak kurtulup İran'da yaşayan kardeşinin affedilmesini ve
olayın tahkikini talep eder.

Adalet Bakanlığının Genelkurmay Başkanlığından kanunun adli

takibinin yapılmasını ilişkin talebine karşı, Mareşal Fevzi Çakmak'ın
verdiği yanıt yiğitçedir, Türk'çedir: "Ordu komutanı o günkü şartların
gereğini yapmıştır. Memleketin yüksek menfaati için gerekli tedbirleri
almıştır. Görevini yerine getiren bir komutanı mahkemeye veremem.
Böyle Şey olamaz." Fevzi Çakmak'tan sonra Genel Kurmay Başkanı
olan Kazım Orbay'da aynı tavrı sürdürür.

1945 yılında 2. dünya savaşı sona erer. Her şey normale dönüşür .

1946 seçimleri sırasında bu olayı kendi lehlerine oya tahvil etmek

isteyen siyasetçiler bu olayı saptırırlar. Bir taşla birkaç kuş
vurulacaktır. İkinci dünya savaşı sırasında yabancı ajanların
kaşıdıkları Kürtçülük çıbanı yeniden kaşınarak olay oya tahvil
edilecek, Atatürk'ün yakın bir silah arkadaşı zor durumda bırakılarak,
şuur altlarındaki Atatürk düşmanlığına dayanan aşağılık duygusu
tatmin edilecek, Menemen olaylarında yargılamayı yapan kahraman
bir asker yargılanarak gerici çevrelere menemenin rövanşının
alındığının mesajı verilecektir.

1946 seçimlerinden sonra Meclis'e giren Demokrat Parti milletvekilleri

bu olayı yeniden Meclis gündemine getirirler. Öne sürülen iddia şudur:
"Çatışma sırasında öldüğü iddia edilen 33 insan masumdu ve kurşuna
dizildiler." Kıyamet kopar...

Muhalefet milletvekilleri bu olaydan Cumhurbaşkanı İnönü ile

Milli Savunma Bakanı Ali Rıza Artunkal, İçişleri Bakanı Hilmi Uran'ı
sorumlu tutarlar. İktidar ise Demokrat Parti'nin derdinin 33 masum
vatandaşın öldürülmesi değil, İnönü iktidarını yıpratmak ve oy
toplamak olduğunu söyler. Aylarca süren tartışmalardan sonra bu
olay hakkında Mecliste araştırma komisyonu kurulur. Araştırma
komisyonu o yılların olağanüstü şartlarını, o olay sayesinde sağlanan
huzur ortamını, 33 eşkiyanın ülkeye zararlarını, Mustafa Muğlalı'nın
ülke sevgisini, hiç dikkate almaz. Kin ve intikam duyguları içerisinde
hareket eder. Araştırma komisyonu hiçbir siyasiye, hiçbir bürokrata
suç yüklemez. Tek suçlu Orgeneral Mustafa Muğlalı ile Necdet Bilgez
ve Bilal Bali isimli yedek subaylardır. Meclis Araştırma komisyonu
kararından sonra dava açılır ve 1947 yılında emekli olan kahraman
Mustafa Muğlalı Paşa yargı önüne çıkarılır.

Mahkeme, 1943 yılının şartlarına, o tarihte bölgede cereyan eden

olayların vahametine, o ortamın düşünce ve gereklerine göre değil
1948 yılının normal şartlarının havasına göre yürür. Muğlalı Paşa,
yargılama boyunca bir Türk komutanına yaraşır şekilde bütün
sorumluluğu üzerine alır ve zamanın hükümetini hiçbir şekilde
suçlamaz. "Bu subaylara emri ben verdim, onların suçu yoktur.
Yaptıklarım suç ise tek suçlu benim" der. Hakimin "Ya emrinizi
yerine getirmeseydiler" sorusuna "O zaman şakileri kendim vururdum."
Yanıtını verir.

33 şakinin yok edilmesi sırasında oh diyenler, Muğlalı Paşa'yı

takdir edenler, alkışlayanlar, başka bir havanın, başka hesapların
insanı olmuşlardır. Oy kaygısı her şeyin önüne geçmiştir. Mustafa
Muğlalı Paşa Atatürk'ün silah arkadaşı olmasına rağmen,
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bu olay karşısında parmağını bile
kıpırdatmaz. Ve mahkeme sonucu gerçekten çok hazindir:
Hayatını Türk Ordusuna ve Türkiye Cumhuriyetine adamış olan
Mustafa Muğlalı Paşa "33 masum(!) insanı öldürmek suçundan"
idam cezasına çarptırılır... Daha sonra cezası 20 yıl hapse çevrilir.
33 tane eşkıyaya hak ettiği cezayı verdiği için ödüllendirmesi
gereken Mustafa Muğlalı Paşa, politik yalakalığın, siyaset
oyunlarının kurbanı olur. Türk yargısının siyasi kararlarından
birisi olan bu yargılama sonucunda, tek mahkumiyet Mustafa Muğlalı
içindir. Başka hiçbir kimse ceza almaz... Mahkeme, eşkıya
artıklarının ifadelerini Türk Askerinin ifadesine tercih etmiştir.

Mahkeme sonrası Askeri Yargıtay bu kararı bozar. İkinci bir

mahkeme dönemi başlar ama bu sırada kahraman Türk Ordusu'nun
bir neferi olan, bütün ömrünü Türk Yurdu'nun bağımsızlığına
adayan Mustafa Muğlalı Paşa bu durumu hazmedemez; bulunduğu
cezaevinde kahrından 11 Aralık 1951 tarihinde, 70 yaşında vefat eder.

Türk gibi düşünen tek kurum olan Türk Silahlı Kuvvetleri,

Mustafa Muğlalı Paşa'nın naaşını Devlet Mezarlığına naklettirdi ve
kahraman Türk komutanlarının heykellerinin yer aldığı Genelkurmay
bahçesindeki Ölmezler Yolu'na O'nun heykelini diktirdi.


--

                   BENİM  YEGANE  FAHRİM, SERVETİM  TÜRKLÜKTEN BAŞKA BİRŞEY  DEĞİLDİR.
 
                                                         MUSTAFA KEMAL ATATÜRK










--
Sevgiler
ia
 
"Dünyada her millet icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortak sayılır." 
"Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan ve halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur."
 
 
 





__._,_.___

--
PERİCEN
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages