İslam Akıl Dinidir. Akılsız Nakil Şeytandandır. (Ne dersiniz?)

44 views
Skip to first unread message
Message has been deleted

www.19.org

unread,
Feb 20, 2010, 8:36:41 AM2/20/10
to yuzondort
Keşke "inanmak" kelimesi yerine "gerçeği takdir etmek" veya "gerçeği
onaylamak" gibi bir ifade kullansaydınız... Kuran'daki İMAN ile ZAN
arasında büyük fark var. Bugün uydurma dinleri ve mezhepleri izleyen
tüm papazlar, hahamlar, rahipler, imamlar, mollalar inanmak kelimesini
Kuran'ın reddettiği ZAN etme, yani körü körüne inanma, anlamında
kullanmaktadırlar...


-- Üçlemede çelişkiler görüyorum.
-- Aklını kullanma; inan.

-- Reankarnasyon inancında çelişkiler var.
-- Aklına güvenme... Rahiplere inan.

-- Papa'nın günahsız olduğuna inanamıyorum.
-- Aklını kullanma. Sadece inan.

-- Muhammed peygamberin miraç'ta Allah ile namaz pazarlığı yaptığını
kabul edemiyorum.
-- Aklını putlaştırma; inan.

-- Kuran niye Allah sözüdür? Muhammed peygamberden ikiyüz üçyüz yıl
sonra derlenen rivayetlere nasıl güvenebilirim?
-- Sorma, sorgulama.. İnan.

İnanmak aslında en yakınındaki, en şatafatlı, veya en şamatalı
kalabalığa uymak için kullanılan bir "euphemism"dir (bu kelimenin
Türkçesi'ni bulamadım). Bir arkadaşımız hakkında anlatılan bir
hikayeyi sorgularız; ama maalesef Allah hakkında uydurulan hikayeleri
sorgulamanın şeytani bir tavır olduğuna inanırız. Nitekim bu inanç
yoluyla, şeytanlar Allah hakkında milyonlarca uydurmayı insanlara din
ve mezhep diye binlerce klise, cami ve ibadethanede yutturmaktadır. En
saçma ve en tutarsız hikayeler Allah adına, peygamberleri adına
anlatılınca bu "inanç" adı verilen şeytani propaganda yöntemiyle
milyonlarca kişiyi hipnoz ederek taraftar bulabiliyor. Hem de
canlarını ve mallarını kurban edebilecek kadar fanatik taraftarlar...

Kuran, İMAN işleminin bir zan bir sanı değil, delile, bilgiye ve akıl
yürütmeye dayanan mantiki bir işlem olduğunu bir kanaat ve takdir işi
olduğunu bildirir.

Quran: a Reformist Translation adlı İnglizce çeviride bu konuyu
detayıyla tartıştım ve "belief" veya "faith" kelimesini ve türevlerini
neden "ACKNOWLEDGEMENT" olarak çevirdiğimi savundum. MESAJ çevirisinin
en son düzeltilerinde İNANMAK kelimesinin türevlerini Gerçeği
Onaylamak olarak çevirdim. Örneğin, Mümin kelimesini, sorgulamadan
inanan anlamına gelen İnanan olarak değil, Gerçeği Onaylayan olarak
çevirdim.

Kuran düzinelerce ayette sürekli olarak aklımızı kullanmamızı teşvik
eder. Akıllarını kullanmayanların pisliğe ve perişanlığa mahkum
olacağını bildirir. Akıl, bizimle Allah arasında irtibat kuran ve
Allah'ın sözlü mesajını takdir etmemizi sağlayan en büyük nimettir.
Akıl ile Hevayı yani mantıksal düşünme ile duygusal davranmayı
birbirine karıştıran şeytan maalesef bizi Allah'a ulaştıracak tek araç
olan aklı kötülemek için bir sürü propaganda sloganları ve hapları
icat etmiş ve örneğin "aklı putlaştırmak" gibi bir saçmalığı halk
arasında yaymıştır.

Saçma sapan, çelişki dolu dini iftiraları sorgalayanlara akıllarını
kullanmayarak hayvanlaşmış tipler hemen, "Sen aklını putlaştırıyorsun"
diye suçlarlar. Kuşkusuz bu suçlamanın ardında gizli veya açık tehdit
te vardır. Hani "Sen aklını kullanıp bizim dedelerimizden
aktardığımız bu dini uydurmaları, Allah'a ve elçilerine yönelik
uydurulmuş bu hakaret ve iftiraları sorgularsan seni aforoz ederiz ve
hatta gücümüz yeterse seni döveriz ve hatta öldürürüz!!" Akıl düşmanı
bu dindar tipleri Kuran birçok ayette tasvir eder bunları her yerde ve
her ülkede bulabilirsiniz.

Akıllarını kullanmayarak hayvanlaşan insanları koyun sürüsü gibi
güdebilen insanlardan ve cinlerden şeytanlar maalesef bu şeytani
desiseyi Allah'ın dininin bir metodu olarak sunmaktadırlar.

Örneğin, "İslam akıl dini değil, nakil dinidir" safsatası da yine
şeytan tarafından uydurulmuş ve maalesef "kör taklitçiler" olmakla
övünebilen akılsızlar tarafından sık sık kullanılmaktadır.

Gerekirse veya istek olursa bu konuda biraz daha derli toplu ve
detaylı bir makale yazabilirim. Ne dersiniz?

İslam Akıl Dinidir. Akılsız Nakil Şeytandandır.

Selam,
Edip

Murat Erdoğanlı

unread,
Feb 20, 2010, 12:19:18 PM2/20/10
to yuzo...@googlegroups.com
21:10 Size içinde mesajınız bulunan bir kitap indirdik. Hala
akletmeyecek misiniz?

Akletmek, Kuran'ın en çok üzerinde durduğu konulardan birisidir. Tam
49 farklı ayet-i kerimede ALLAH akletmemizi buyurmuştur. Akıllarını
kullanmayanlar ise hayvanlara benzetilerek kınanmıştır. (2:171) Ancak
akıl, aynen "fikir" kelimesinde olduğu gibi tüm Kuran boyunca hep fiil
olarak kullanılmıştır. İsim halinde kullanıldığı tek bir istisna bile
yoktur. Bunun manası, akıl ve fikrin hakikat yolculuğunda amaç değil
araç olmalarıdır.

"Aklın dindeki yeri nedir?" tartışması, kâmil mezheplerin ortaya
çıktığı hicri üçüncü asırda ortaya çıkmıştı. Sünni ve Şiiler
akletmenin ve düşünmenin lüzumsuzluğu hususunda hem fikir olurken,
bunlara cevap olarak Mutezile aklı ve akılcılığı bayraklaştırdı. Öyle
ki, Mutezilelere göre akıl vahyin bile önünde tek mutlak otorite
olarak kabul görülmekteydi. Kendi akıllarına uymayan her ayeti tevil
etmekten geri durmuyorlardı. Mutezilenin bu ifratı mağlubiyetle
sonuçlanmış, zafer aklı kullanmanın bile zül olduğunu düşünenlerin
olmuştur. Böylece akıl ve fikir, ifrat derecesinde kendisinin
savunucularını kaybederek tamamen gündemden düşmüştür.

11'inci çağda, Türklerin İslam'a girmeleriyle akletmek ve düşünmek,
tekrardan Müslümanlar nezdinde hak ettikleri itibarı buldular. Başta
Ahiler olmak üzere pek çok Türkmen oluşumu, bu gayretlerinin meyvesini
fazlasıyla topladılar. Bu sebeple 11-16'ncı asırlar arası Avrupa
ortaçağ karanlığına bürünmüşken, Türkmenlerin öncülüğündeki İslam
medeniyeti ikinci altın çağını yaşıyordu. 16'ncı asrın başında
Safevi'nin Şiileşmesine cevap olarak Osmanlı ve Orta Asya Sünnileşti.
Böylece akletmek ve düşünmek yeniden yerini koyun gibi güdülmeye,
hurafe ve bidatleri körü körüne taklit etmeye bıraktı. Nitekim 19'uncu
asırda Müslümanlar batıya karşı ağır bir yenilgi alınca, Kuran'ın
emrettiği araç olarak akletmenin ve düşünmenin kullanılması yerine
"aklı" mutlak kıstas haline getirme furyası ortaya çıktı.

Bu asırda ortaya çıkan post modern mutezileler eliyle akıl tekrardan
dinin onlarca hüküm kaynağı arasındaki yerini aldı. Hatta moderniteyle
beraber büyük bir savrulma ve şiddetli depremler yaşayan Sünniler ve
Şiiler dahi mezheplerinde hiç yeri olmamasına rağmen aklı pek çok
konuda yegâne ölçüt haline getirdiler.

8:22 ALLAH katında yaratıkların en kötüsü aklını kullanmayan sağır ve
dilsizlerdir.

Düşünmenin ve aklı çalıştırmanın en temel Kurani emirler olduğunu
belirttik. Buna mukabil akıl, asla hükmün yalnız ALLAH'a özgü olduğu
İslam dininde teşri kaynağı değildir. Akıllı olmakla akılcı olmak
arasındaki fark, Kuran'ın bu konuya bakışının özetidir. ALLAH, akıllı
olmamızı ve akletmemizi emrederken, hiçbir ayetten akılcılığa ve aklın
dinde bir hüccet olduğuna dair bir referans edinemeyiz.

Aklı bayraklaştıranlar, çok büyük bir tutarsızlık içerisindedirler.
Çünkü ALLAH'ın bir kitap indirdiğini kabul etmek bile tek başına,
aklın gerçeği bulmada aciz olduğunun dile getirilmesidir. Eğer akıl
denildiği gibi hakikatin tek ve en güvenilir adresi olsaydı, ALLAH'ın
peygamberler ve kitaplar gönderişi saçmalık olurdu. Herkes kendi
aklıyla ortaya koyduğu doğrulara intisap eder ve ona göre mahşerde
yargılanırlardı. Bu gerekçelerle deistlerin haricinde aklı ön plana
çıkaran tüm hizipler, kendi kendileriyle çelişki yaşamaktan
kurtulamazlar.

Yeryüzünde milyarlarca farklı insan ve farklı akıl yapısı vardır.
Birisinin doğru kabul etmediğini en nihayetinde diğeri olağan
sayabilir. Bu ihtilaflarsa ancak bir üst merciin hakemliğiyle ortadan
kalkar. Bu hakem elbette ki ALLAH'ın indirdiği vahiydir. Vahyin
bildirimleri, eğer şahsın akli doğrularıyla çelişiyorsa kişi
küstahlaşıp ALLAH'a dinini öğretmeye çalışmak yerine, kabahatin kendi
aklında olduğunu itiraf edip: "İşittik ve itaat ettik." demelidir.
Aksi, zikredilen insanın ALLAH'a değil de hevasına-egosuna kul
olduğunu gösterir.

49:16 De ki: "ALLAH'a dininizi mi öğretiyorsunuz? ALLAH göklerdeki ve
yerdekini bilir. ALLAH her şeyi hakkıyla bilendir."

En temel konulardan tali alanlara kadar insan aklının vahye ters
düştüğü binlerce durum vardır. Özellikle akılları moderniteyle iğfal
edilmiş kişilerin, hemen hemen hiçbir vahiy gerçeğini kendi akıl
mantaliteleri çerçevesinde idrak edemediklerini müşahede etmekteyiz.
Bu zihniyetin temsilcilerinin kitaba uymak yerine, kitabına uydurmayı
seçmeleri tek kelimeyle onursuzluktur. ALLAH'a teslim oldum
(Müslüman'ım) diyenlerin, ALLAH'ın indirdiklerini beğenmeyip, kendi
zihniyetlerini vahyin önüne çıkarmaları büyük bir terbiyesizliktir.
(47:26) Kuran'ın tamamını kendisine uydurmak yerine, kitaba hiç
inanamamanın daha şerefli olduğu kanısındayım.

Bahsimiz yalnızca bireysel akıl savrulmalarını değil, insanlığın
ortaya koymuş olduğu ortak aklı da içermektedir. İnsanlığın topyekûn
bir ortak akıl geliştirme kudretinden yoksun olduğu maruftur. Gene de
çoğunluğun bazı edinimleri vardır. Örneğin; Türkiye'mizde
"Müslüman'ım" diyenlerin dahi çoğu, Kuran'ın pek çok emrinin hilafında
bir düşünce yapısına sahiptir. Misalen; halkın çoğu hırsızların
ellerinin kesilmesi emrini aklına yatıramaz. Tesettür emri, banka
faizinin haram oluşu, cihat, mirasta erkeğin kadının iki katı oranını
alması, zina edenlere yüz sopa vurulması, çok eşlilik, iyiliği emretme
kötülüğü engelleme, peygamberlere nişane olarak verilen mucizeler gibi
pek çok Kurani buyruk, genelin içine (aklına) sinmemektedir.

33:36 ALLAH ve elçisi bir konuda hüküm verdiği zaman, mümin kadın ve
erkeğin bu konuda seçme hakkı yoktur. Ve kim ALLAH'a ve elçisine isyan
ederse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.

Hatta temel ibadet pratiklerinde bile bunu görebiliriz: "Hacca gidip
Arap'ı zenginleştirmek yerine fakirlere yardım et, namazı kazaya
bırak, en büyük ibadet çalışmaktır diğerlerini boş ver, Kuran'ı çok
okuma kafayı yersin." söylevi artık sadece seçkin bir elitin değil;
Memoların, Hassoların bile diline pelesenk olmuştur.

Zinanın, Faizciliğin, rüşvetin, namussuzluğun, korsan cd ve kitap
kullanmanın, çırılçıplak denize girmenin, alkol kullanmanın, vergi
kaçırmanın, şatafatlı yaşamanın, yalancılığın, ikiyüzlülüğün,
kapitalizmin, liberalizmin hatta homoseksüel ilişkilerin bile çok
doğal karşılandığı bir dünyada yaşıyoruz. Toplumun bu fiilleri normal
görmesi, onlara karşı herhangi bir direniş sergilememesi bunların
akıllarına yatıyor olduğunun göstergesidir.

Bu sıraladığımız olguların tamamı Kuran'ın yasakları olup da, halkın
aksi istikamette bir akıl geliştirdiği durumlardan yalnızca
birkaçıdır. Dolayısıyla, aklı dinde hüccet olarak kabul edenlerin,
yukarıdaki emirleri kendi zihniyetleri ışığında tevil etmesi yani
törpülemesi kaçınılmazdır. Ancak Sübhan ALLAH'u Teâlâ, dininde
kimsenin aklını hüccet kılmamış, gökten ipini indirerek bizleri
şaşkınlıktan kurtarmıştır.

Akıl ancak vahiy ulaşmamış ve bu nimete ermemiş insanlara bir ışık
olabilir. Kitaptan nasiplenenlere düşense akıllarını ALLAH'ın
ayetlerini algılamak için kullanmalarıdır. Aklı yalnızca vahye giden
yolda bir araç olarak değerlendirip, akıllarıyla vahyin çatıştığı
noktalarda "Ben yanlış biliyormuşum, doğrusu buymuş." erdemini
gösterebilmeleridir.

2:242 İşte ALLAH size ayetlerini böyle açıklıyor. Umulur ki akledersiniz.

20 Şubat 2010 15:36 tarihinde www.19.org <edipy...@gmail.com> yazdı:

> --
> Gruba yazı asmak için: yuzo...@googlegroups.com
> Gruptan çıkmak için: yuzondort+...@googlegroups.com
> Grubu ziyaret için: http://groups.google.com/group/yuzondort?hl=en
> Kitaplar ve makaleler için:
> www.19.org
> www.yuksel.org
> www.islamicreform.org
> www.brainbowpress.com

Cemal Aktaş

unread,
Feb 22, 2010, 3:09:45 AM2/22/10
to yuzo...@googlegroups.com
M�s�r Hiyerlogliflerinde Yakub �smi

"M.S. 19. asr�n sonlar�ndan beri �srail kelimesinin hiyeroglif
karekterlerle yaz�lm�� oldu�u iyi bilinen bir konu olmas�na kar��n, M.�. 17.
as�rda 15. hanedana ait bir Hiksos kral�n�n �nvanlar aras�nda ayn�
karekterlerle yaz�lm�� Yakup isminin varl��� �ok az bilinmektedir.

M�s�r'da kar��la�t�klar� dini adetlere kar�� sayg�l� olan Hiksoslar,
M�s�r tanr�lar�na inand�klar�n� g�steren �nvanlar ta��maya devam
etmi�lerdir. Bizi burada ilgilendiren konu ile ili�kili olarak, h�k�mdar�n
ad� bile dini bir olguyu iade etmekteydi. S�z konusu h�k�mdar Mess�re'dir...
Messure'nin birinci ad� d���nda tek bir unvan� vard�r; o da alfabetik
karakterlere d�n��t�r�ld���nde, Yakup Her kelimelerini vermektedir.
ger�ekten eski M�s�r dilinde e�itim yapm�� her ki�i, bu hiyeroglif yaz�da,
Yakub ad�n� ve "memnundur" anlam�na gelen Her kelimesini okur. Demek ki bu
ifadeyi "Yakup Memnundur" �eklinde terc�me etmek durumunday�z. Burada
memnuniyetin nedenini bilmemekteyiz ve metnin t�m�ne sahip oldu�umuzdan da
maalesef emin de�iliz.Bu y�zden metnin geneli hakk�nda herhangi bir hipotez
ortaya atmak m�mk�nd�r.

Burada �a��rt�c� olan 15. hanedan�n bu Hiksos kral�n�n M.�. 1650
y�llar�nda h�kmetmi� olmas�d�r (bu kral�n, tarih �ncesi hangi d�neme ait
oldu�u, iyi bilinen Thebainli bir prensle yapt��� tart��malar� metinlerle
bizlere aktar�lm��t�r). Demek ki bu ara�t�rman�n sundu�u kronolojiye uygun
olarak, b�y�k bir olasl�kla Yusuf'un babas� Yakup, M�s�r'a bu tarihten az
bir s�re �nce girmi�tir.M�s�r tarihinin bu d�neminde �nvanlar� aras�nda -
hiyeroglif �eklinde �rne�i tektir - Yakup ad�n�n zikredilmesi, onun Hiksos
aristokrasisinin soyadlar� aras�nda yer ald��� anlam�na gelir." (Musa ve
Firavun, Dr. M. Bucaille)

--------------------------------------------------------------------------------
Bu mesaj Superonline E-posta sisteminden g�nderilmi�tir.

--------------------------------------------------------------------------------
Bu mesaj Superonline E-posta sisteminden g�nderilmi�tir.

Cemal Aktaş

unread,
Feb 22, 2010, 4:04:42 AM2/22/10
to yuzo...@googlegroups.com
Sn. Mustafa Erdo�anl� diyorsunuz ki;

"...yolda bir ara� olarak de�erlendirip, ak�llar�yla vahyin �at��t���
noktalarda "Ben yanl�� biliyormu�um, do�rusu buymu�." erdemini
g�sterebilmeleridir."

Kesinlikle kat�lm�yorum. "Akl�n alm�yorsa bile iman et" diyorsunuz yani .
Bu durumda sadece kendimizi kand�rm�� oluruz. Bu sadece yar�m bir iman olmu�
olur. Kur'an'da anlay���m�za/kulturumuze/e�itim duzeyimize/ya�ad���m�z �a�a
g�r�n��te uymayan ayetler ile kar��la�abiliriz. Ancak Kur'an'n�n ilahi bir
ileti oldu�u ile ilgili yeterli delillere sahipsek, bu problemleri ge�ici
bir sureli�ine/cevap buluncaya kadar 20:114 ayetine havale edebiliriz.

Murat Erdoğanlı

unread,
Mar 3, 2010, 11:21:17 AM3/3/10
to yuzo...@googlegroups.com
es selamun aleykum cemal bey;

"Kur'an'da anlayışımıza/kulturumuze/eğitim duzeyimize/yaşadığımız çağa
görünüşte uymayan ayetler ile karşılaşabiliriz. Ancak Kur'an'nın ilahi
bir ileti olduğu ile ilgili yeterli delillere sahipsek, bu problemleri
geçici bir sureliğine/cevap buluncaya kadar 20:114 ayetine havale
edebiliriz."

demişsiniz, maalesef kulağa hoş gelen ancak kuran gerçekliğiyle
çelişen bir sav ortaya atmışsınız...

öncelikle yazımın başından sonuna kadar akıl ve hüküm kavramını
karşılaştırmalı olarak ele aldım. yani burada mevzu bahis olan kuranın
hükme dair muhkem ayetleridir. muhkem ayetlerin neler olduğu hususunda
bir sıkıntımız yoktur inşallah...

velhasıl inşa yahut haber içerip hüküm bildiren hiç bir emir ve
bildirimi aklımızın süzgecinden geçirmek gibi bir lüksümüz islam
dairesi içerisinde kaldığımız sürece söz konusu bile değildir...

örnek verecek olursam; oruç, namaz, hac, cihad vs vs gibi emirler
ister kişinin aklına yatsın isterse yatmasın bu emirleri inkar küfür
savsaklamak - amel etmemek ise nifaktır... yani kuran'ın muhkem
emirlerinin hiçbirisi amel edilmek ve inanılmak için 20:114 e havale
edilemez...

ancak akideye ve malumata tesir etmeyen müteşabih ayetler kapsamımızın
dışındadırlar. onlar cahiller için bir fitne ilimde rasih olanlar
içinse amenna ve sadkna denilmesi gerekn bildirimlerdir...

detaylı bilgi için:
http://www.hanifmurat.com/hukum-allahindir/69-muhkem-ve-mutesabih-ayetler

sonuç olarak hükmün yalnızca ALLAHa ait olduğu islam dininde ne sizin
ne benim ne başkasının ne de tüm insanlığın geliştirmiş olduğu ortak
aklın hiçbir şekilde teşri manada bir geçerliliği yoktur. aksi kişinin
kendisini (egosunu) ilah edinmesini doğurur. kendi kendisine rablik
taslamasının diğer bir adıdır...

inşallah hepimiz sünnetçilikten gelen çok da bizlerin hayatında
tesirli olmayan parazitlerden kolaylıkla kurtulabildiğimiz gibi
doğduğumuz günden beri her tarafımızı her yanımızı eğitimimizi
çevremizi ankebut ağı gibi sarmış modernite telkinlerinden de
arınabilirz...

yoksa sağ cenaha karşı kaplan sol kola karşı meyilimsi kuzu hatta
gizliden taraftar olmak monoteistciklik :))) olmasa gerek

22 Şubat 2010 11:04 tarihinde Cemal Aktaş <cemal...@superonline.com> yazdı:
> Sn. Mustafa Erdoğanlı diyorsunuz ki;
>
> "...yolda bir araç olarak değerlendirip, akıllarıyla vahyin çatıştığı


> noktalarda "Ben yanlış biliyormuşum, doğrusu buymuş." erdemini
> gösterebilmeleridir."
>

> Kesinlikle katılmıyorum. "Aklın almıyorsa bile iman et" diyorsunuz yani . Bu
> durumda sadece kendimizi kandırmış oluruz. Bu sadece yarım bir iman olmuş
> olur.  Kur'an'da anlayışımıza/kulturumuze/eğitim duzeyimize/yaşadığımız çağa
> görünüşte uymayan ayetler ile karşılaşabiliriz. Ancak Kur'an'nın ilahi bir
> ileti olduğu ile ilgili yeterli delillere sahipsek, bu problemleri geçici
> bir sureliğine/cevap buluncaya kadar  20:114 ayetine havale edebiliriz.

www.19.org

unread,
Mar 4, 2010, 8:18:04 AM3/4/10
to yuzondort
Murat kardeşim, maalesef siz ne beni ne de Cemal'i anlayamıyorsunuz..

Aşağıdaki eleştirinizi akla dayanarak mı yapıyorsunuz yoksa akılsızca
mı? Dahası, aşağıdaki önerinize aklınız yatıyor mu, yoksa saçma ve
tutarsız mı buluyorsunuz? Aklınız yatıyorsa niye?

Bu üç soruya cevap bulmaya çalışırsanız ne demek istediğimizi
anlarsınız...

Selam,
Edip

Murat Erdoğanlı

unread,
Mar 7, 2010, 9:58:46 AM3/7/10
to yuzo...@googlegroups.com
ve aleykum selam Edip hocam;

size olan saygımı bilirsiniz. lakin verdiğiniz bu cevap maalesef hiç
mi hiç klasınıza yakışmamış... akıllı olmakla akılcı olmak arasındaki
kesif farkı fark edememeniz yahut algılamak istememniz beni şaşırttı.

siz ki yıllardır kuran'ın tek kaynak olduğunu savunurken şimdi tamamen
sübjektif olan ve kişiden kişiye değişebilen hiç mi hiç statik yanı
olmayan bir hüküm kaynağının daha olduğunu ileri sürüryorsunuz.

Kuran'a göre akıl hakikati bulmak hususunda yalnızca bir araçtır,
hakikatin bizzat kendisi olması, doğrunun yegane ölçütü olması değil
elbette... onlarca defa geçen akıl kelimesinin hep fiil olarak
kullanılması tek bir defa bile fail olarak geçmemesi sizde bir
çağrışım yaratmıyor mu? Eğer sizin dediğiniz gibi olsa vahye ve
peygamberlere ne hacet?

karmaşık olmayan çok basit bir önerme yapmıştım: aklımız vahyi hayata
geçirmek için kullanmalıyız. vahyi yönlendirmek için değil. hiçbir
çetrefilli yanı olmayan bu önermeyi bayraklaştırmış olduğunuz
aklınızla anlayabilecek kapasite olduğunuzu çok iyi biliyorum. ancak
verdiğiniz cevap sadece topu taca atmaya yönelik. konu aklımızı
kullanıp kullanmamız değil aklın ALLAH'ın dininde hüküm kaynağı olup
olmaması idi...

sanırım çalışmadığınız yerlerden gelince böyle oluyor :)))
hadislerden, 19'dan değil de içeriden ve beklenmedik yerden apansızın
gelen bu eleştiri üzerinde inşallah bir kez daha düşünürsünüz.

04 Mart 2010 15:18 tarihinde www.19.org <edipy...@gmail.com> yazdı:

www.19.org

unread,
Mar 16, 2010, 1:29:29 AM3/16/10
to yuzondort
Sevgili Murat:

Ben tartışmamı akletme işlemini isme indirgeme üzerin kurmadım. Dahası
akletme konusundaki eleştiriniz benim için "çalışmadığım yerlerden"
birisi değil. Ben felsefe öğrencisiyim ve on yıldır üniversite
öğrencilerine felsefe ve mantık dersleri veriyorum. Yani konuya bir
hayli aşinayım. Tabi bu aşinalığım bu tartışmada haklı olduğum
anlamına gelmez; ama sizin beni bu konudan habersiz olduğum idianız
pek doğru değil...

Allah'ın hüküm kaynağı olup olmadığının kararını da akıl verir sevgili
kardeşim. Akılsız insanlar bu kararı veremezler. Dahası, hangi konunun
Allah'a hangi konunu kendi kararlarına kaldığı konusunda akıl karar
verir. Bu farkı farketme konusunda da aklını kullanmayanlar
bocalıyorlar...

Vahyi yönlendirme için akıl kullanılmamalı diyorsun. Akıl, eğer akıl
ise öylesine saçma bir şeyi yapmaz. Vahyi, yani Kainatın
Yaratıcısının, kendi Yaratıcımızın mesajını değiştirmeye çalışmak aklı
kullananların işi olamaz; olsa olsa heva ve heveslerine uyan
akılsızların işi olabilir.

Akletmek vahiy ile çelişmez, çelişemez. Böyle olunca, lütfen akletme
işlemini sınırlandırmaya veya eleştirmeye yönelik çelişkili
iddialardan veya doğmalardan arındır kendini.

Selam,
Edip

Cemal Aktaş

unread,
Mar 16, 2010, 2:40:51 AM3/16/10
to yuzo...@googlegroups.com
Selam Edip,

"Felsefe ��renciyim" diyorsun. "Felsefe profes�r�" oldu�un halde surekli
felsefe ��renmeye devam etti�in halde bu ifadeyi kulland�n herhalde :))

Huruf-u Mukatta'a ile ilgili tabloyu ingilizce wikipedia'dan ald�m. Dip
notlar� eksik. Tamamland���nda o adrese g�nderme yapacakt�m. San�r�m
tabloyu olu�turan ki�i ekonomik ve k�sa olmas� a��s�ndan o yontemi se�mi�.

Selam


----- Original Message -----
From: "www.19.org" <edipy...@gmail.com>
To: "yuzondort" <yuzo...@googlegroups.com>
Sent: Tuesday, March 16, 2010 7:29 AM
Subject: Re: 114 �slam Ak�l Dinidir. Ak�ls�z Nakil �eytandand�r. (Ne
dersiniz?)


Sevgili Murat:

Ben tart��mam� akletme i�lemini isme indirgeme �zerin kurmad�m. Dahas�
akletme konusundaki ele�tiriniz benim i�in "�al��mad���m yerlerden"
birisi de�il. Ben felsefe ��rencisiyim ve on y�ld�r �niversite
��rencilerine felsefe ve mant�k dersleri veriyorum. Yani konuya bir
hayli a�inay�m. Tabi bu a�inal���m bu tart��mada hakl� oldu�um
anlam�na gelmez; ama sizin beni bu konudan habersiz oldu�um idian�z
pek do�ru de�il...

Allah'�n h�k�m kayna�� olup olmad���n�n karar�n� da ak�l verir sevgili
karde�im. Ak�ls�z insanlar bu karar� veremezler. Dahas�, hangi konunun
Allah'a hangi konunu kendi kararlar�na kald��� konusunda ak�l karar
verir. Bu fark� farketme konusunda da akl�n� kullanmayanlar
bocal�yorlar...

Vahyi y�nlendirme i�in ak�l kullan�lmamal� diyorsun. Ak�l, e�er ak�l
ise �ylesine sa�ma bir �eyi yapmaz. Vahyi, yani Kainat�n
Yarat�c�s�n�n, kendi Yarat�c�m�z�n mesaj�n� de�i�tirmeye �al��mak akl�
kullananlar�n i�i olamaz; olsa olsa heva ve heveslerine uyan
ak�ls�zlar�n i�i olabilir.

Akletmek vahiy ile �eli�mez, �eli�emez. B�yle olunca, l�tfen akletme
i�lemini s�n�rland�rmaya veya ele�tirmeye y�nelik �eli�kili
iddialardan veya do�malardan ar�nd�r kendini.

Selam,
Edip

--
Gruba yaz� asmak i�in: yuzo...@googlegroups.com
Gruptan ��kmak i�in: yuzondort+...@googlegroups.com
Grubu ziyaret i�in: http://groups.google.com/group/yuzondort?hl=en
Kitaplar ve makaleler i�in:
www.19.org
www.yuksel.org
www.islamicreform.org
www.brainbowpress.com

www.19.org

unread,
Mar 16, 2010, 8:57:20 AM3/16/10
to yuzondort
Her felsefe profesörü aynı zamanda bir öğrencidir ve öğrenci olduğunun
bilincinde olmalıdır. Allah benim öğretmenimdir ve herkes ve herşey
yoluyla bana yeni şeyler öğretir. Ben ne söylediğini bilmeyenden de,
bana havlayan köpekten de bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum,
çalışmalıyım.

Selam,
Edip

On Mar 15, 11:40 pm, Cemal Aktaş <cemal.ak...@superonline.com> wrote:
> Selam Edip,
> "Felsefe renciyim" diyorsun. "Felsefe profes r " oldu un halde surekli
> felsefe renmeye devam etti in halde bu ifadeyi kulland n herhalde :))

Cemal Aktaş

unread,
Mar 31, 2010, 6:39:17 AM3/31/10
to yuzo...@googlegroups.com

FARKINDA OLMALI �NSAN

Kendisinin, hayat�n olaylar�n, gidi�at�n fark�nda olmal�. Fark� fark etmeli,
fark etti�ini de fark ettirmemeli bazen.

Bir damlac�k sudan nas�l yarat�ld���n� fark etmeli.

Anne karn�na s��arken d�nyaya neden s��mad���n� ve en sonunda bir metre
karelik yere nas�l s��mak zorunda kalaca��n� fark etmeli.

Hayvanlar�n yolda, kald�r�mda, ��pl�kte ama kendisinin g�zel haz�rlanm��
m�kellef bir sofrada yemek yedi�ini fark etmeli.

Yarat�lm��lar�n en g�zeli oldu�unu fark etmeli ve ona g�re ya�amal�.

G�l�n hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yan� ba��ndaki g�l� fark etmeli.

Evinde kedi, k�pek besledi�i halde �ocuk sahibi olmaktan korkman�n
mant�ks�zl���n� fark etmeli.

Sevdi�ine 'seni �ok seviyorum!' demenin mutluluk yolundaki m�thi� g�c�n�
fark etmeli.

Dolab�nda as�l� 25 g�mle�inin sadece ���n� giydi�ini ama arka sokaktaki
kom�usunun o be�enilmeyen g�mleklere muhta� oldu�unu fark etmeli.

Zenginli�in ve bereketin sofradayken �n�nde biriken ekmek k�r�nt�lar�n�
yemekte gizlendi�ini fark etmeli.

�m�r dedi�in �� g�nd�r

d�n geldi ge�ti,

yar�n me�huld�r.

O halde �m�r dedi�in bir g�nd�r,

o da bug�nd�r..


(Can Y�cel)

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages