Yazının daha rahat okunabilmesi için aslını ekte gönderiyorum.
TATARCA’DA HARFLER
Fazıl AGİŞ
Harfler, insanın söylerken kullandığı seslerin işaretleridir.Tatarca Türkçe’nin bir lehcesi olarak Kıpçak grubuna girer. Edebî dil olarak en gelişmişi Kazan Tatarcası’dır
İdil-Ural bölgesinde yer alan bu halkın geçmişi Hun, Bolgar, Kpçak ve Cengiz’in kavminden olan Tatarlar’a dayanmaktadır. Arkeolojik kazılarda Köktürkler’in kullandığı Runik yazı türüne de rastlanmıştır. En çok bulunan ve en çok da kullanıldığı anlaşılan Arap harfleridir. Bu harfler İslâm Medeniyeti’nin din ve bilimde, edebiyatta ve sanatta, hâliyle yazışmalarda 20. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar kullanılagelmiştir.
Bir ara Tatar yazarları Arap harflerinin sonda yazıldığı şekil bırakılarak, yerine başta yazıldığı biçimini kullanıp daha kolay olur düşüncesiyle yazmaya başlamışsa da okuma ve yazmada oldukça sıkıntı getirmiştir. Buna alışılmadığı gibi harfler birbirine daha çok benzemeye başlamıştır. Bundan dolayı önceki sisteme dönülmesi tercih edilmiştir.
İktidarda olan Rus Ortodoks Hıristiyan görüşü, toplumunda olan Müslüman nüfusu hazmedemiyor olmasından dolayı gerek baskı, gerekse misyonerler yoluyla Hıristiyanlaştırmaya çalışıyorlardı. Büyük çoğunluğun Hıristiyan olmamakta direnmesi, Müslümanlığa sımsıkı sarılması, dini uğruna büyük isyanlara ortak olması nedeniyle Rusya devleti, din özgürlüğünü tanımaktan başka bir yol daha düşündü:
Rusya devleti, yönetimi altına aldığı çoğunluğu Müslüman olan Türk soylu halka Tatar diyordu. Ama karşısında birbiriyle anlaşabilen büyük kitle kendisi için büyük tehlike demekti. Buna karşı böl ve yönet siyasetini uygulaması gerekti. Önce ağız ve lehçe farklılıklarını araştırarak ortaya çıkmış olan farklardan dolayı, her birinin ayrı dil kullandığını yaymaya başladı. Ayrı dili kullananlara aynı değil, ayrı milletlersiniz dendi ve bu işlenmeye başlandı. İsmail Gaspıralı’nın (Allah rahmet eylesin) “dilde, fikirde, işte birlik” sloganı ve Tercüman gazetesi işlevini sürdürdüğünden, Rus devletinin planı pek etkin olamıyordu. Rusya Müslümanları olarak da anılan Tatarlar, Meşrutiyet rejiminin getirdiği demokratik ortamdan ellerinden geldikçe faydalanıyorlardı; gazete, dergi çıkarıyorlar, tiyatro eserleri yazıyorlardı. Bolşevik İhtilâli sırasında daha çok destek, Rusya’nın üniter devlet statüsünü korumaya çalışan nasyonalist Çarlık taraftarı beyazlara değil, her halka dil ve folklorik özelliklerden dolayı federe devletler oluşmasına izin verecek olan internasyonalist kızıllara, yani Bolşevik Marksist Komünistlere verilince, bu desteği alan taraf, Birinci Dünya Savaşı’nda yenilip dağılan imparatorluklar yanında dağılmaktan kurtulan koskoca Rusya İmparatorluğu’nun sahibi oldu. İstenilen İdil-Ural Cumhuriyeti yerine Rusya Federatif Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan gibi otonomik (muhtar=özerk) cumhuriyetler kuruldu.
Stalin; bunların birleşip Sovyetler Birliği’ni dağıtmak, hatta sonunu getirmek gibi eylemleri olmaması için, bunu önlemek için birçok tedbirler düşündü. Pan-İslâmist, Pan-Turanist, Pan-Turkist görüşler şiddetle cezalandılmalıydı. Bunun yanı sıra kültür ve medeniyetin hayat kanı olan yazı değişirse, ideoloji de kendinden yana değişir hesabıyla, esas Latin alfabesine değişik şekillerde harf ilâveleriyle, her lehcenin ayrı dil olabilmesi için değişik karakterler kullanılarak uygulanmaya geçildi. Bu harfler sadece Türk soylu Müslümanlar için uygulanacaktı. Bundaki hedef; bu halkları İslâm Medeniyetinden çıkarıp Batı Medeniyeti içine sokmaktı. Türk Dillerinin yeniden ele alınması için Sovyetler Birliği’nin Azerbaycan’ının başkenti Bakü’de Türkoloji Kongresi toplandı. Bu konuda derlenmiş ayrıntılı yazıyı sunuyorum:
“Bakü Türkiyat Kongresi
Bakü Türkiyat Kongresi, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de toplanmış 1926 senesi 26 Şubat'ından 26 Martı'na kadar devam eden Türkoloji kongresidir. Kongrede "Sovyet Cumhuriyetleri İttihadı"na dahil Türk ülkelerinin kâffesinden temsilciler hazır olmakla beraber Türkiye, İran ve Çin Türklerinden de murahhaslar bulunmuştur. Avrupa'da Türkiyatın pek ziyade inkişaf ettiği devletlerden olan Macaristan, Türkiyat meseleleri ile pek fazla alakadar olması iktiza eden Finlandiya bu kongreye murahhas gönderemedikleri gibi, İngiltere, Fransa, Avusturya, Çekoslavakya ve Lehistan devletleri de kongreye iştirak etmemişlerdir. Vaktiyle Ankarada etnografı müzesi teşkili ile uğraşan Macarlı Doktor Mesaroş, Avusturyalı Doktor Wittek kongrede kendi arzularıyla hazır bulunmuşlardır. Almanya'ya gelince, Prusya Fünun, Sanayi ve Maarif Nezareti namına Doktor Theodor Menzel, meşhur Alman Türkoloğu Profesör Bang'ın yerine onun muavini Doktor Radebuld kongreye iştirak etmişlerdir. İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi Reisi Köprülüzâde Fuad Bey ve aynı darülfünunun Tıp Fakültesi müderrislerinden Doktor Hüseyinzâde Ali Bey kongrede Türkiye'yi temsil ediyorlardı. Kongreye yüzyirmi murahhas iştirak etmişti. Bunlardan seksenikisi Türklerden idi. Bu sonunculann otuzu cenub Türklerinden olup, şöyle inkısam ediyordu: Ondokuz Azerbaycanlı ve Kafkasyalı, bir Türkiyeli, altı Kırımlı ve dört Türkmen. Otuzdört murahhas orta Türklerden olup, bunların onu Özbeklerden, ondördü Kazanlılardan, beşi Kazak-Kırgızlardan ve beşi Başkırlardandı. Şark Türklerinden iki Karakırgız, bir Oyrat, bir Kaşgarlı Uygur, bir Hakas (yahud Sagay); Şimalî Kafkasya Türklerinden bir Nogay, bir Balkar, bir Karaçaylı, iki Kumuk bulunuyordu. Sair Türklere nisbetle ayrı bir vaziyette bulunan Yakutları ve Çuvaşları üçer murahhas temsil ediyordu. Gayri Türk kavimlerden ise şu mümessiller hazır bulunmuşlardır: Fino-Ugarien zümresine mensub kavimlerden iki kişi (bir Macar, bir Eston), Moğol kavmine mensub bir kişi (bir Kalmuk), Yâfesî kavimlerden sekiz kişi (bir Abaza, iki Çerkeş, bir Çeçen, bir İnguş, bir Acar ve iki Ermeni), İrânî kavimlerden beş kişi (bir Acem, bir Tat, bir Kürt ve iki Asetin), onaltı Rus (Bunlar içinde akademi azası Bart-hold ve Oldenburg), üç Ukraynalı (Akademi azası Krimski, Profesör Rudenko, Profesör Ragdayof), üç Alman (Menzel, Radebuld, Wittek), üç Yahudi ve beş kavmiyeti taayyün edememiş murahhas1. Türk kadınlarından kongreye yalnız bir Azerbaycanlı hanım iştirak etmiş ve Kazan murahhaslarından birinin karısı gazete muhabiri sıfatıyla hazır bulunmuştur. Kongrede aşağıdaki konular müzakere edilmiştir:
1- Türk kavimlerinin tarihini, etnografyasını, dillerini, edebiyatlarını tetebbu etmenin bugünkü vaziyeti ve bu yoldaki mühim vazifeler.
2- Türk lisanlarının birbiriyle ve sair lisanlarla münasebetleri.
3- Türk elifbasını ıslah etmenin ilmî ve ameli ehemmiyeti.
4- İmlâ meselesi.
5- Türk lisanlarındaki ıstılahlar.
6- Türk kavimlerinde edebî lisanın inkişafı.
7- Türk lisanını tâlim usulünde en yeni cereyan.
8- Türk kavimlerinin son zamanlardaki medeni kazançları.
9- Türk kavimleri arasında ülke tetebbulannda kullanılacak usuller.
10- Türk kavimlerini tetebbu için etraflı bir plân hazırlamak.
11- Neşriyat enstitüleri ve saire meseleleri.
Kongrede tesbit edilen elli kadar esasî raporlardan başka, kongre celselerinde cereyan eden münakaşalar neticesinde doğan birçok epey uzun yeni raporlar da dinlenmiştir. Kongrede başlıca müzakere lisanı Rus lisanı olmuştur. Önce Türkçe söylenen sözlerin Rusça'ya, Rusça söylenen sözlerin Türkçe'ye tercüme edileceği kararlaştırılmışsa da, sonraları bundan vazgeçilmiş, yalnız en mühim raporlar bu iki lisandan hangisiyle okunmuş ise diğerine hulasaten tercüme edilmiştir. Müzakeresi sair meselelerden sonraya bırakılan elifba meselesi kongrede en mühim mevkii tutmuştur. Bu meseleye dair yedi esasî rapor okunmuş ve bundan başka bu mesele hakkında kırk murahhas söz söylemiştir. Genç Rus Profesörü Jirkof Türkler için Latin harflerinin kabul edilmesi daha faydalı olacağını ileri süren bir rapor okumuştur. Kazanlı Türklerden Âlimcan Şeref Bey ise tercüme ve neşir ettiğimiz bu raporunda mevzuubahs olan ıslah şekilleri tatbik edilmek üzere Arap harflerini müdafaa etmiştir.
Kategori: Azerbaycan tarihi Kategori:Azerbaycan'da kültür Kategori:Türkoloji
Bu sayfa oluşturulurken "Bakü Türkiyat Kongresi" adlı Vikipedi maddesinden yararlanılmıştır. Bu metin, GNU Özgür Belgeleme Lisansı kapsamındadır.
Erdal ŞAHİN’in Temmuz 2003, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi 199. Sayı 42-45. Sayfalarda yayınlanan “Kazan Tatar Türklerinin Latin Alfabesi Mücadelesi” adlı makalesi de bu konuda gerekli ayrıntılı bilgi vermektedir.
Şimdi bilgisayar ortamında oldukça çok bilgiyi bulmak ve okumak mümkün.
Rusya, bizi harfler konusunda anlaşmazlığa düşürdü.
Tatarca’da harfler:
Önce ünsüz harflerden (consonant) başlayalım:
Harfler seslerin işareti olduğu için sessiz harf terimine katılmıyorum.
Harfler:
Arap Latin Kiril Bugünkü Latin için tercihler
ب B,b Б, б B,b
ﭗ P,p П, п P,p
ج C,c Җ,җ C,c
ﭺ Ç,ç Ч, ч Ç,ç
ح ve خ Kh X,x X,x (gırtlaktan hırıltılı h)
د D,d Д,д (ya da g) D,d
ذ،زظ،ض Z,z З,з Z,z
ر R,r P,p R,r
ﮊ J,j Ж,ж J,j (Bu ses, Türkçe’de olduğu gibi Tatarca asıllı kelimelerde yoktur. Bundan dolayı “y” yerine, ж harfi için Türkçedeki “j” sesi gibi kullanılması daha uygundur.)
س،ص،ث S,s C,c S,s
ش Ş,ş Ш,ш Ş,ş
ت،ط T,t T,t veya m T,t
ع (Türk lehcelerinde olmayan ses غ ile aynı şekilde söylenir.) G,g
غ G,g,Ğ,ğ Г,г,Ғ,ғ (son iki şekli Başkurt ve diğer lehcelerde vardır, Yumşak g Tatarca’da gırtlak g’sı sesini verir.)
ف F,f Ф,ф F,f
ق Q,q K,k Q,q
ك K,k K,к K,k
ﮒ،ﯕ،ﯔ G,g Г,г G,g
ﯔ،ﯕ،ﯓ veya sadece ﮎ،كﮑ، ya da ﻧﮑ ﻧﻚ biçiminde yazılan nazal n denilen burunsu n
Ň,ň Ң,ң Ň,ň yazılmakla birlikte Ŋ,ŋ şekli tercih edilmektedir.
ل L,l Л,л L,l
م M,m M,м M,m
ن N,n H,н N,n
و V,v (dudak değince f’ye yakın ses çıkar, dudak değmeyen, yani leb değmez türünden v, w şeklinde iki v’nin birleşmesi görünümünde gösterilir. Arapça elifba’ya dudak değen biçimi, özellikle Batı dillerinden aldıkları kelimelerde ﯞ olarak gösterilir; ﯞﻳﻼ (villa) gibi.
ه،ھ H,h Rusça’da bu ses olmadığından bunun yerine Г,г (g)’yi kullanırlar; Hongkong’u Гoнгкoнг (Gankon) olarak yazıp söyledikleri gibi.
ى،ي Y,y ya da J, j Й, й Y,y
Kiril’de Е,е (“ye” okunur )”; Я, я (“Ya” okunur); Ю (“yu” okunur); Ё,ё (“yo” okunur). Kiril’de olmasından dolayı Tatarca’da da kullanılmaktadır.
Ц (ts) ve Щ (şç) ile tiyordiznyak ve miyokiznyak harfleri Ъ ve ь Türkçe soylu hiçbir lehcede olmadığı gibi Tatarca’da da yoktur. Ancak Arapça’dan Tatarca’ya geçmiş kelimelerde ء (hemze) işareti için Türkçe’deki kesme işareti (apostrof) olarak kullanılır; ﺘﺄﺜﻴﺮ tәьcиp (te’sir) gibi.
Şimdiye kadar ünsüz harflerden bahsetmiştik; gelelim ünlülere (vokal harfler):
Eski dilde Arapça’dan alınan sesli anlamında sâit terimi de kullanılmıştır.
Arap Latin Kiril Bugünkü Latin için tercihler
ا ve ﺁ A,a A,a A,a
ا،أ ve ہ,ۃ E,e Э, Ә Ä,ä veya Э, Ә (Bu geniş e’dir)
ى (dar e için) E,e E, e E,e
(é biçiminde kullananlar da vardır)
إ،ئ،ي،اى harfleri ve bir harfin altına konan kesre (Osmanlıca esre)”ـِ” hareke işareti Latin harfi olarak İ,i; Kiril’de И, и ve bugünkü Tatarca’da İ,i’dir.
Başka alfabelerde olmayan, ancak Türkiye Latini ile Kiril’de olan I,ı harfi, Kiril’de Ы, ы şeklindedir. Arap harfleriyle yazıldığında genelde İ gibi kesreli ve إ، ي،اى şekillerinde yazılmakla birlikte I sesi için ئ (hemzeli ye) yazıldığı da görülmüştür. Bunu Türkçe kökenli kelimelerde görmekteyiz. Bazan da I için و (vav) harfi kullanılmıştır. Hangi mânasında olan ﻘﺎﻴﻭ (Kaю= Qayu), ﻘﺎئ (Kaы = Qayı) iki şekilde de yazılmıştır.
ـُ،او،ﻭُ harfleri ve bir harfin üstüne konan Osmanlıcası ötre olan zamme denilen hareke işareti, Latin alfabesinde O, Ö, U ve Ü harflerinin her biri için aynı harfler kullanılır. Bunların ayırt edilmesi, daha önceden edinilmiş okuma tecrübesi ile imlâ bilgisine bağlıdır.
Türklerin kullandığı önceki alfabelerde ünlü harfler arasında incelik-kalınlık farkından dolayı ayrı işaretler pek bulunmadığı halde, Kiril ve Türkiye Latini’nde ünlü harfler kullanılmaya başlanmıştır.
O,o Latin ve Kiril’de aynı; U,u Kiril’de У, у; Ö,ö Kiril’de Ө, ө; Ü.ü Kiril’de Ү,ү şeklindedir.
Bugün Tatarca’da Latin alfabesinde (elifbasında) henüz standart hâle gelip oturmadığından, birkaç çeşit harf karakterine rastlamak mümkündür.
Rusya Duma’sının Rus şovenizmi ağırlıklı kararı, Rusya Federasyonu içinde yer alan devletlerin kendi dillerinde Kiril alfabesini kullandırtarak, Federasyon içindeki millet ve halkları, İnsan Hakları ve kazanılmış hukukları hiçe sayarak Rus kültürüne asimile etmeye zorlamaktadırlar.
Yine de milletlerin kendi kültürleri için kendilerinin karar vermeleri en doğal hakkı olarak kendi çabalarıyla, anlaşarak, hiçbir baskı, diretme olmadan kendi dillerini kullandıkları gibi kendi harflerini de tayin edebilirler.
Bununla birlikte, Rusya’da yaşayan Tatarlar, ister istemez, gördükleri öğrenim ve eğitimden dolayı Rus dili ve kültürünün etkisinde olabilirler. Belki Tatarca’yı bilmeyebilirler de. Kendi ihmalkârlıkları kendi hatalarıdır. Bu hatadan dönmek isteyenler de Rusça’ya alışkanlıkları, Tatarca’da zorlanmaya da sebep olur.
Bilgisayarda Latin’den Kiril’e, Kiril’den Latin’e tercih yapılmak isteniyorsa yazılı metindeki karakterleri Bul ve Değiştir, Tümünü Değiştir komutuyla birinden diğerine geçiş yapılabilinir.
Büyük ve küçük harflere de imlâdan dolayı duyarlı dikkat gerekmektedir.
Ünlülerin birbirinden farklı olarak yazıda yer alması, dar anlamda, yani belirli lehcelerin fonetikinin belirlenmesi açısından yararlı olmakla birlikte, geniş anlamda, Türk lehcelerinin her birinin neredeyse ayrı diller düzeyinde birbirini anlayamayacak kadar ayrılmalarına sebep olmuştur.
İstanbul ağzı Türkiye Türkçesi’nin resmî dili kabul edildiğinden bu ağızda olmayan ses işaretleri, diğer Türk lehce ve ağızlarında olsa da, Türkiye Cumhuriyeti Alfabesine alınmamıştır; bunlar:
Dar e olarak adlandırılan “e”, gırtlak g’si, gırtlak k’si olan Q, nazal (burunsal) n ve w’dir.
Asıl Latin alfabesinde olmayıp da Türk alfabesinde olan:
Ç, Ğ, I ve İ farkı, Ö, Ş, Ü Türklere has buluştur diyebiliriz.
Bu arada Latin Alfabesinde olan: Q, W, X harfleri alınmamakla birlikte diğer Türk Latin alfabelerinde kullanılmaktadır.