SEHERSİZLİĞİMİZ SEFERSİZLİĞİMİZDEN Mİ DOSTUM?..
Kaç gece bıraktın ardında dostum.. Kaç gündüz.. Kaç seher kaydı gitti avuçlarından.. Öyle bomboş.. Öyle dalgın.. Öyle ağıtsız.. Öyle duasız kaç bahar geldi geçti omuzlarından…
Sehersizliğin sefersizliğinden mi dostum?..
Cennetin basamaklarına dokunan ayakların yere mi bastı yoksa?
Yoksa o bütün sevdaları tüketmiş, sanki cenneti görmüş geçirmiş adamlardan mı oldun? O durmadan "durun" diyen.. O bütün ağırlığıyla "ağır ol" diyen..
Saçlarına kır düşmüş şehirlere razı mı oldu yüreğin?.. Her adımında biraz daha yok olduğumuz kaldırımlarda mı kayboldun?..
Eteklerinde saçlarımızı savurduğumuz dağlar nerde kaldı dostum?.. Nerde kaldı dualarımızı dua, ağıtlarımızı ağıt yapan sevdamız?..
Her şeyden çok bizi biz yapan yanımız?..
Oysa kuşları ağlatan dualarımız vardı avuçlarımızda…
Yağmurlarla yarışan ağıtlarımız vardı..
O inadına inanan, hiç yılmayan hayallerimiz vardı?..
Sehersizliğimiz sefersizliğimizden mi dostum?.. Dünyaya alıştığımızdan mı duasızlığımız?..
Dolaplarımızda her an hazır duran, o bir kişilik, o bir yolcu azığı, o bir garip hatırası çantalarımızı boşalttığımız gün kaybettik dualarımızı.. Yolcu azığını bozup dünya azığına koştuğumuz gün bittik, tükendik, eskidik…
Ne zaman dünyanın eli girse dualarımıza, dünyanın dili yaktı dudaklarımızı..
Ne zaman dünyanın sevgisi girse avuçlarımıza, gözlerimizden ilmek ilmek söküldü cennet sevdamız..
Ne kadar dünya, o kadar kan sızdı boynumuzdan..
Ne kadar dünya, o kadar kara çalındı ellerimize..
Ayaklarımıza bir sefer gerek dostum.. Bir yolcu yüreği gerek bize.. Bir garip azığı gerek..
Şöyle başımızı kaldırıp yoksul ellerimize bakmamız gerek.. Öyle muhtaç, öyle kırgın, öyle yıkık yanlarımıza...
Ne kadar hiçbir şeysiziz değil mi dostum?
Ne kadar cennetsiz gözlerimiz?
Ne kadar sefersiz yüreklerimiz?
Ne kadar dünyayız hepimiz dostum… Ne kadar dünya…
Bir dua koy avuçlarıma dostum… Baştan sonra yol olsun içimde.. Baştan aşağı yolcu olsun duaların… Bir aminle geleyim sana ki, aminlerim dünyadan çook uzakta olsun..
Gözlerime gözlerinden ağıtlar kat dostum… Yıkansın dünyaya bulanmış ellerimiz.. Bir sürmenin akışı gibi gözlerimizden akıp gitsin dünyevi sevgilerimiz..
Yüreğime bir sefer kat dostum.. O çok sevdiğim adımlarından at.. O her yeri veda kokan, yol kokan, sen kokan bir ayrılık başlat dünyayla aramıza…
Öyle inan ki dostum, Rabbin Hay, Kerim.. Mahçup etmez ellerini, boş çevirmez..
Zekeriya gibi inan… Umutsuzlukları eriten Yahyalar iste avuçlar dolusu… Varsın tutuşsun saçların… Varsın kurak olsun yolların..
İste dostum.. Kimden istiyorsun ki?
O ellerinde olsa dünyanın rahmetini kıstıkça kısacaklardan mı?
O sevdalarımıza kökünden balta vuranlardan mı?
Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyor dostum?
Onlar mı ellerimizin, gözlerimizin, sevdiğimizin, cennetimizin sahibi?
Dünyaya veda eden biri gibi iste dostum..
Duan Rabbinin katında değerindir unutma…
Duan hayallerine imanındır..
Duan sevdalarına sımsıkıya bağlılığındır..
İste dostum… Ne olur benim içinde iste…