Pema Chödrön’ün “şenpa” kavramı üzerine...
Asla kökenine varamayız, dün akşam bahsettiğim
uyuz gibi. O olayda söz konusu olan köken, sahiden huzursuzluğu
deneyimlemektir. Kaşıntıyı deneyimlemeliyiz. Şenpayı deneyimlemeliyiz, ondan
sonra, bunu dışa vurmamalıyız.
Dışa vurmama işine kaçınmak diyeceğim. Ayrıca,
ruhsal öğretilerde buna “feragat” de denir. Bu ilginçtir, çünkü, feragat için
kullanılan Tibet sözcüğü “şenluk”tur ve “şenpanın altını üstüne getiren”
anlamına gelir. Feragat, yiyecekten, ya da seksten, yahut ilişkiden, veya, her
ne ise ondan feragat etmeyi kastetmez. Şu terim vardır: bu hayata bağımlı
olmamak, dünyevi şeylere bağımlı olmamak. Gerçekten, şeylerin kendileri
değildir söz konusu olan, şenpadır burada bahsedilen. Feragat edeceğimiz şey ya
da kaçınacağımız şey şenpanın kendisidir.
Feragat, şenluk, şenpayı alt üst eden anlamına
gelir, ya da onu sarsalayan. Garip olan şu ki, şenpayı hakikaten terk etmenin yolu
yoktur. Biri size belli bir şekilde bakar veya, haydi yalnızca yüzleşirsek, belli
bir şarkı duyarsınız, belli bir koku duyarsınız, belli bir odaya girersiniz, ve
bum! Hele de travmatik temeli bulunuyorsa. Ve bilirsiniz ki, onun şimdiyle
hiç bir alakası yoktur. Yine de, o oradadır işte: o istemsizcedir.
resim: Filiz Unat