Aysel Akgöz
unread,Dec 10, 2010, 2:41:55 AM12/10/10Sign in to reply to author
Sign in to forward
You do not have permission to delete messages in this group
Either email addresses are anonymous for this group or you need the view member email addresses permission to view the original message
to TÜRKiYE PATENT HAREKATI
Elleri üşüyordu. Ama yüreği sımsıcaktı. O günlerde büyük bir maddi
sıkıntı içindeydi. Ankara'nın soğuğunda ceketle gezerdi. Paltosu
yoktu.
Çok soğuk günlerde arkadaşı Şefik Kolaylı'nın muşambasını ödünç alarak
giyerdi.
7 Kasım 1920'de gazetelerde yer alan bir ilan gördü. Genel Kurmay
Başkanlığı'nın isteği üzerine Milli Eğitim Bakanlığı'nın verdiği
ilanda bir istiklâl marşı yarışması açıldığı ve bu marş için 500 lira
para ödülü konulduğu bildiriliyordu. O zamanlar için çok büyük bir
para olan bu ödülle neler alınmazdı ki... Dönemin en güçlü şairlerinden
biri olan Mehmet Âkif bu ilanla hiç ilgilenmedi.
Yarışmaya 724 şiir katıldı. Fakat hiçbirisi istenilen nitelikte
bulunmadı. Bunun üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi
Tanrıöver ve arkadaşları Mehmet Âkif'e başvurdular.
Akif ise millet için yapılacak bu işi para için yapamayacağını
belirterek başvuruyu geri çevirdi. Bunun üzerine Hamdullah Suphi Bey
kendisinin yarışma dışında tutulacağı sözünü vererek yarışmaya
katılmasını rica etti. Ve Mehmet Âkif İstiklâl marşı'nı yazmaya
başladı. Ankara'da gece gelen ilhamı kaçırmamak için bazı dörtlükleri
mum ışığında Taceddin Dergahı'nın duvarlarına kazıdı. Her kelimesine
yüzlerce vatan evladının canını feda ettiği özgürlük marşımız Âkif'in
kalemiyle en güzel ifade tarzını buldu. 17 Şubat 1921'de Sebülirreşad
dergisinde yayımlandı.
1 Mart 1921'de Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver TBMM'de,
insanların ancak kendi eserlerinden esirgemeyecekleri bir sesle okudu
Âkif'in şiirini. Okunurken şiddetli alkışlarla defalarca kesildi,
ruhları bir heyecan sardı.
12 Mart 1921'de dört defa okunup ayakta alkışlanmış, meclisi bir coşku
tufanı kaplamıştı. Alkışlarla meclis inlerken Mehmet Âkif
mahcubiyetinden başını kolları arsına alarak, sıranın üzerine yumuldu.
Mecliste duramayıp dışarı çıktı. Milleti için yaptığı bu işte
alkışlarla gurur duyma ücretini bile çok gördü kendine. Âkif'in şiiri,
12 Mart 1921'de meclis tarafından milli marş olarak kabul edildi.
Verilen ödülü kabul etmemesi o zaman bazı kimselerce tuhaf karşılandı
ama o bunlara aldırmadı.
Hala üşüyordu. Yine arkadaşından aldığı ödünç paltoyu giyiyordu. Bir
gün Şefik Bey ona:
_ "Şu mükafatı reddetmeyip bir palto alsan olmaz mıydı?" diyecek oldu.
Mehmet Âkif böyle konuştuğu için tam iki ay Şefik Bey'le hiç
konuşmadı. Artık Ankara'nın çok soğuk günlerinde de ceketle
dolaşıyordu.
Mehmed Akif'in ölümünden kısa bir süre önce Hakkı Tarık Us'un da
aralarında bulunduğu misafirler, Âkif'i ziyarete gelmişlerdi. Âkif,
bitkin bir durumda olduğu için yatağına uzanmıştı. Söz İstiklâl
Marşı'na intikal etmiş ve misafirlerden biri:
- Acaba, yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı? demişti:
Bitap bir halde yatan Mehmed Akif, birdenbire başını kaldırdı ve kesin
bir cevap verdi:
-Allah, bir daha bu Millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın!...
Evet, Allah Teâlâ, bu Milleti bir daha İstiklal Marşı yazmaya mecbur
etmesin ve bu Milletin istiklâl ve hürriyetini tehlikeye düşürmesin.
Merhum Akif, bu eseri Türk Milleti'ne ve Kahraman Ordumuza hediye
etmişti. Bundan dolayı eseri SAFAHAT'a almak istemiyordu. Vefatından
sonra tam metin, yani on kıta olarak Safahat'ta neşredildi.