Temel bir iş için ertesi gün İngiltere'ye gidecektir, kahvede dertli dertli oturmaktadır. Dursun Temel'in hâlini görünce "hayrola?" der.
"Sorma Dursun, yolum İngiltere'ye düştü, ama tek kelime İngilizce bilmiyorum."
"Len bundan kolay ne var" der Dursun, "her lâfının arkasına ing getir, al sana İngilizce."
Temel'in aklına yatar, atlar uçağa İnglitere'ye gider, ingilizcesini denemek için havaalanında bir kafeye oturur.
"Garsoning!" diye seslenir, garson gelir. "Bana bi' çaying getiring" der, garson gider çayı getirir.
Bu başarı Temel'in çok hoşuna gider. "Garsoning, bak ben ne güzel ingilizce konuşuyoring" der sevinçle.
Garson cevap verir: "ben Türk olmaying sen o çayı nah içiyoring."
--