Türkiye son yaşadığı yüz yılı Sömürge olarak mı yoksa tam bağımsız olarak mı yaşadı?
Merhaba Değerli dost ve kardeşler. Sayın Remzi Eker ve Furkan Uğur Eşitti, bir birimizi tanımasak da aynı mefkûreyi paylaşan arkadaşlar. Bu fakirde seksen yaşında ve çok şeylere vakıf oldu.
Bu gizli anlaşmalar Gizli İngiliz sömürgesi olarak Kurulan Türkiye'nin zorunlu olduğu devlet sırrıdır.
Öyle sır anlaşmalar var ki, açıklamak yasaktır ve uluslar arası anlaşmalar gizli yada açık sömürge olan bir ülkede resmi ağızdan açıklanırsa.
İşkence mengeneleri gibi anlaşmalar sömürge devletin kurumlarını sıkarak teslim diye sessiz diplomatik feryatlar ile inim inim inletir.
Türkiye de Refah partisi ve daha önceki milli partiler neden ve hangi görünmeyen yasalara göre sürekli bir biri ardına kalemine uydurulup kapatıldı.
FETÖ örgütü Müslüman ise neden Refah'ın (Milli Görüşün) Yanında ve ya en azından arkasında durmadı. Aksine Türkiye'deki sömürge devleti Dukalığı olan İstanbul Kripto medyası Kuduz köpek gibi milli görüşe saldırıp, ne mal olduğu bilinmeyen Emperyalist ülkelerin içimizde (Mason Süleyman Demirel'in sözü ile Kurandan iki yüz küsur ayeti çıkarır isek batı ile aramızda sorun kalmaz sözü dikkati çekmedi de) ABD+ İngiliz ve ABD'ye bağımlı Almanya'ya bağlı FETÖ örgütüne de saldırmak bir yana içeride ve dışarıda bu kadar güçlü destekler ile bazı İslam ülkelerini de Mısırdaki Sisi Darbesi ve Kırgızistan gibi ele geçirdiler.
Sözü çok uzatmadan: Bizde Cumhur başkanı seçilince bütün ülkelerin Büyük elçileri Çankaya ya çıkıp ülkelerinden gelen tebrikleri iletir tebrik ederler..
Peki Abdullah Gül seçilince aynı protokol uygulandığı halde sadece İngiliz Büyük elçisi gelmeyip Abdullah Gülü Kraliçelerinin gelmesine kadar beklettiler.
Peki Kraliçe uçakla Ankara'ya mı indi. Yoksa Donanmalarının kendi adını taşıyan amiral savaş gemisi ile Çanakkale boğazından girip. Dolmabahçe sarayının İstanbul'un işgalinde ki Amiral gemisini demirlediği, aynı noktaya gelerek demirlediler. Neden Kraliçe Lüks bir otelde kalmadı da. Geceyi Savaş gemisinde Başkomutan olarak geçirdi. Sonrada Ankara gidip Cumhurbaşkanı Gül tarafından çok özel bir karşılama ile karşılandı ve Şövalyelik nişanı verdi?
Furkan Uğur Bey kardeş, aynen dediğiniz gibi, bizler halk olarak farkında olmasak da hala tam anlamı ile bizim olmayan ve on beş yıldır oldurmaya çalışılan devletimizin aldığı nefes dışarının izni kadarla sınırlı idi. Şimdiki çevremizi kuşatmada 15 Temmuz 2006 İncirlik üssünden askeri kısmı İstanbul ve Ankara üzerinden de siyasi ve diplomatik kısmı yönetilmekte idi. Sizle siyasi partiler savaşı var zannediyorsunuz. Asıl iç savaş Sömürgecilerin devleti teslim ettiği İstanbul gizli işgal dukalığından Yönetilen CHP ile Millet arasındadır. Bu yazı çok uzar. Neden bize eski silahlarını pahalı sattıkları ve mühimmat vermedikleri halde o silahları tankları terör örgütlerine karşı ve Uçakları da sınır dışına çıkış yasaklarına bağlamışlardı da TC: Devleti dinlemez olunca 15 Temmuzu hem de İhtilal uçaklarına havada İncirlikten kalkan bir yakıt verme depo uçağını da kaldırarak, havada yakıt takviyesi yaparken İncirlikten de İhtilali yönettiler.
Biz İstanbul'un işgalinde İngilizler ve müttefiklerinden bir kişi bile öldürmediğimiz halde, Padişahı da yanlarına alıp Atatürk'ün dediği gibi geldikleri gibi gittiler?
Neden hepimiz aslı astarı olmayan veya çarpıtılan hikâyeler ile büyütülerek sorgulama kabiliyetleri köreltilerek, farklı oranlarda Man-kurtlara dönüştürülmüş bir halde yetiştirildiğimiz halde afyonlu uykularımızdan uyanamayarak hale hayal dünyasında rüyada yaşıyoruz. Neden uyanamıyoruz ve merak etmiyoruz. Bende beş buçuk yıl Avrupa da kaldım ve 35 yılda alt kademe personeli olarak çalıştığım AB'nin patronu sayılan ülkenin Büyük-elçiliğinde Cumhur Başkanlarına Şoförlük de yaparak, Eşi ile birlikte yakın dostluk kurdum. O elçilikte 35 yıl diplomatlarının arasında yaşarken ve çalışırken çok şeyler öğrendim.
Buraya arşivimden eski bir yazımı da ekliyorum.
O Yazı:
Sayın Burak Bey
Biliyorsunuz ki Suriye de Fransızlara verilmiş Libya da zaten İtalyan işgalinde iken doğrudan Fransa’nın payı olan sömürge devleti olmuştur.
12 Eylül 1980 sonrası Türkiye de Devlet başkanı Kenan Evren ve diğer dört komutanda Kuvvet komutanlarıdır.
Başbakanlık da Deniz Kuvvetleri komutanlığından emekli edilen Bülent Ulusu paşaya (Oramirale) verilmiştir. Osmanlıdan kopartılan ülkeler arasında bir tane bile tam bağımsız ülke yoktur. Ne ise. 1981 yılı başları veya 1980 12 eylül sonrası (O zamanlar bu konuların bu kadarda lazım olabileceğini hiç düşünmediğim için not tutmadım) Egede kıyıların 12 milden 6 mile indirilmesi sorunu çıkmıştı. ABD ve Akman Büyükelçileri birlikte Başbakan Bülent Ulusu ile görüşmeye gittiler. Hepsi de İngilizce bilseler de Resmi görüşmelere mutlaka Bir tercüman katılırdı. Alman Büyükelçiliği Baş tercümanı, Atatürk'ün çevresindeki Yargıçlardan İhsan Eryavuz'un oğlu Bülent Eryavuz-du.
Büyük elçiler (Sefirler diyeyim) Başbakana 12 mili 6 mile indirmesi için bir sürü gerekçeler ve baskı unsurları ileri sürüp 6 mile indirin diyorlardı. Başbakanımız. Bu sizin dediğiniz, bana, sen hiç kıpırdanmadan dur. Biz seni boğarak öldüreceğiz. Ölürken bize rahatsızlık verme demek anlamına geliyor. Egede Türkiye'ye nefes alacak kadar dahi yer bırakmayacağız demiş oluyor ve Türkiye’yi boğazlamaya kararlı görünüyorsunuz. Eğer beni boğmaya kalkışsanız bende size tabii ki aynısı ile karşı koyarım. Siz bizi boğazlayacaksınız da biz sakince boğazlanmayı mı bekleyeceğiz.. Bu konuda ısrar ederseniz biz kesinlikle kabul etmez kendimizi sonuna kadar savunur ve savaşırız. Bu konuda bir daha görüşmeye gerek yoktur. Biz bağımsız bir ülkeyiz diye cevap verir.
ABD Sefiri oturduğu koltukta biraz daha arkaya yaslanarak ayaklarını daha ileri uzatıp, Sayın Başbakan. Anlaşılan bürokratlarınız size yeterli bilgi vermemişler. Bu yüzden bir daha ki görüşmeye bürokratlarınız dan daha yeterli bilgi alarak katılınız. Türkiye bağımsız bir ülke değildir der.
Alman Sefareti Baş tercümanı görevden geldiğinde büyük bir gerilim içinde sağa sola hiç de doğal olmayan bir tavırla burnundan soluyarak dolaşıyordu. Bizim Odada İsa Karaşay diye Kırımlı bizden yaşlı bir arkadaş vardı. (Rahmetlik oldu) Hayır ola Bülent bey gel hele bir neskafe iç deyince derhal yanımıza geldi. Biraz kısık bir sesle
Yeminli olduğum için kimseye söyleyemiyorum. Ama söylemesem de patlayıp öleceğim diyerek bu yazdıklarımı Odadaki iki arkadaş ve bana aynen böyle anlattı. Bizler hepimiz ilk Defa bu konuyu dünyanın en büyük süper gücünün Sefirin den, bir Başka Sefirin de şahitliğinde yeminli mütercimin ağzından bir saat kadar önce yaşanmış olarak duymuş oluyorduk. Basit gibi görünen küçük istihbarat bilgi kırıntıları birikince kendiliğinden oluşmaya başlayan puzle (Yap- Boz oyunu) Gittikçe birleşip büyüyor ve kesin bilgilere dönüşüyor. Ama bu bilgileri değerlendirmek için kurulmuş merkezlerde o yıllarda Türkiye'ye çalışmıyor.
Not: Bir kuvvet komutanı. Boğazlar komutanlığı Donanma komutanlığı gibi siyasi konuları da içeren ve Deniz kuvvetlerinin önemli istihbarat bölümlerden bilgi alan, belki yönetmiş. Sonra kuvvet komutanı olup MGK üyesi olarak devletin her konusu ile ilgili bir devlet adamı olarak görev yapmış. İhtilallere katılmış. Dolayısı ile akıl almaya kadar çok bilgiler ile dolu bir adam. Bürokratlardan gizli bilgileri bilen en üst makamlardaki görevliler. Ne diğer beş komutana nede devleti yöneten hükümet başkanlarına belki de Cumhurbaşkanı olan Generallere bile bilgi vermeden herkesi Türkiye'deki ideolojik siyasi oyunlarda mahalle çocukları gibi oynatmış. Evet, benim gibi sıradan kişileri bırakın bu ülkede geçen Gün kont terör dairesi başkanlığı yapmış olan Mehmet Eğmür. Bir TV de Eski MİT başkanı Hiram Abasın öldürülmesi ile ilgili bir konuşma yapıyordu ama ben ancak sonuna yetişebildim. Aydınları öldürüp halkın gerici diye suçlanan sıradan kişilerinin üzerine atanlar. Sivas ve Bağbağlar köyü katliamını da sonuç alamayınca PKK ya yıktılar. Hâlbuki PKK da devletin bir parçası olarak NATO Gladiosu tarafından MİT'in hangi dairesine ise dışarıdan ordumuz kullanılarak kurduruldu.
Saygı bizden
Ahmet Doğan Şimşek
Von:gti...@aol.com [mailto:gti...@aol.com]
Gesendet: Freitag, 9. Februar 2018 01:44
An: GTI...@aol.com
Betreff: T.C.'yi Ingilizler kurdu; isbirlikcilerine teslim etti
"1918’de koskoca bir imparatorluk bozuk para gibi harcanmis; birisi Kizil Sultan, oburu hurriyet kahramani!”
Turgut Ozal’in son konusmasindan:https://www.youtube.com/watch?v=QbJ39KCAwSY
Osmanlı'yı Yıkan, Cumhuriyet Türkiye'sini Kuran İngilizlerdir –
Prof. Ekrem Buğra Ekinci
https://www.youtube.com/watch?v=AwPDeSzjLkw
VIDEO 7 dk
41,521 views
Published on Mar 12, 2016
İngilizler İstanbulu işgal ettikten sonra hem Yunan işgalini sağladı hem de M.Kemal'i rahatça at koştursun ve Yunanlıları yenerek kahramanlaşsın gayesiyle Anadoluya gönderdiler. (İzmir işgali 15 Mayıs 1919, M.Kemal'in Samsuna gönderilmesi 16 Mayıs 1919).. M.Kemalin Samsun'a gönderilmesine vize veren kişi İngiliz istihbarat subayı John Godolphin Bennet'tir. Resmi tarih bundan hiç bahsetmez, gizlice gitti diye yazar. Osmanlı'yı ve halifeliği bir işgal gücü olarak kendisinin ortadan kaldıramayacağını iyi bilen İngilizler bunu suni bir kahraman eliyle uygulama planını yürütmüştür. M.Kemal "kurtuluş" savaşında işgalci İngiliz ve Fransızlara tek kurşun sıkmamıştır. İngilizler de Osmanlı'yı yıkacak, Halifeliği lağv edecek, asırlardır İslam'a önderlik yapmış bir milleti laikleştirecek M.Kemal'e zorluk çıkarmadan gönül rahatlığıyla Anadolu'yu terk edip gittiler
İngilizler Anadolu'da Devlet Kurmak İçin M.Kemal'i Samsun'a Göndermiş –
Prof. Ahmet Şimşirgil
https://www.youtube.com/watch?v=eFb6N9hMe6M
VIDEO 3.14 dk
15,100 views
Published on May 4, 2017
Tarihçi Ahmet Şimşirgil: " 24 Nisan 1919'da İngilizler Anadolu'da bir Türk Hükümeti kurulmalıdır diye karar aldı. Samsun'a gidiş için bir çok kişiye vize vermediler, M. Kemal ismi en başta geldiği zaman O'na vize vereceklerdi."
Mustafa Kemal'in İngiliz Bağlantısı –