"Aydogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de>: May 09 11:18PM +0200
Von: Birlikte Türk Milletiyiz Hareketi [mailto:btmha...@gmail.com] Gesendet: Montag, 9. Mai 2016 22:34 An: undisclosed-recipients: Betreff: Birlikte Türk Milletiyiz Hareketi Değerli kardeşimiz, Milli Davamız Kıbrıs paneli afişi eklidir. Lütfen sizdeki adreslere gönderebilir veya paylaşabilirseniz, çok seviniriz. Milli davamızda dayanışmaya ihtiyacımız vardır. Saygılarımızla. BTM-H afiş son |
"Aydogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de>: May 09 11:04PM +0200
http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/necati-dogru/tek-adam-iki-dudak-122143 2/ Necati DOĞRU Tek adam! İki dudak! 9 Mayıs 2016 Çin, dönüşüm, değişim yapmaya karar verdiğinde eylemine bir isim bulmuştu: Tek Ülke. İki Sistem. Demişlerdi. Çin'de ekonomik alanda; komünizmin "özel mülkiyeti yasaklayan" temel ilkesinden vazgeçilmiş, ABD'nin dev özel şirketleri ve yabancı sermaye ülkeye davet edilmiş fakat yönetimde sosyalizme bağlı kalınmıştı. Çin, yalan söylemedi. Neyse o! Azerbaycanlı can kardeşlerimiz de Türkiye Cumhuriyeti'ne olan sevgilerini dile getiren samimi duygularını şöyle anlatıyorlar. Tek millet! İki devlet. Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı arasında uzlaşmaz çelişkiler, yakıcı kavgalar, yıkıcı nefretler varmış. Halktan ustaca gizlediler. Seçim meydanlarında "biriz-beraberiz-yediğimiz içtiğimiz aynı yalanı" ile oy isteyip yüzde 49.5'u buldular. Ahmet Davutoğlu'nu 21 ay boyunca birlikte çalıştığı yol arkadaşları, (partinin genelkurmayı sayılan Merkez Karar Yönetim Kurulu üyeleri) arkadan vurdu. Sevgili Başbakanlarını ülke dışındayken arkasından "siyasi pusu kurarak" istifaya iteklediler. Yetkilerini elinden aldılar. Bu nasıl oldu? Siz de izliyorsunuz. Yazılıyor, söyleniyor. İtiraf ediliyor. Cumhurbaşkanı istedi. Başbakana pusu kuruldu. Adam da ağlayarak gitti. Bu nedir? Adını doğru koymak lazım: Tek adam! İki dudak! * * * 90 yıl önce "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" temel ilkesi ile yola 12 milyon nüfusla çıkan ve 90 yıl boyunca bata çıka "tek adamların iki dudağı arasından çıkıp hukuk devleti olmaya" çabalayan Türkiye, 90 milyon nüfusa ulaştı ve sonunda geldi "tek adamın iki dudağı arasına" teslim edildi. Egemenlik iki dudağındır. İki dudak ad söyleyecek. Başbakan, bu ad olacak. İki dudak isim verecek. Meclis başkanı, bu isim olacak. İki dudak işaret edecek. Genelkurmay Başkanı, o olacak. İki dudak büzülecek. Kanunlar değişecek. İki dudak fısıldayacak. Hakimler karar alacak. Hayatın her santimetre karesi; "tek adamın iki dudağından" çıkacak ayet ve hadis etkisinde sözlere göre belirlenecek, yaşanacak, yaşatılacak. * * * Egemenliğin "tek adam-iki dudak" arasına verildiği yönetim biçiminin dünyanın başka ülkelerinde örnekleri var: Almanya'da, İspanya'da, İtalya'da, Arjantin'de, Şili'de, Afrika ülkelerinde, Ortadoğu'nun İslamcı despotluklarında yaşandı. Çok acı, yıkıcı, ülkeleri felakete götürücü ve insanlık adına utanç verici sonuçları oldu. Tarih kitaplarında yazıyor; "tek adam-iki dudak" yönetimleri hep sarayda oturdu. Bu sarayların hepsinde; "din siyasete alet edildi, hınç ve para, kibir ve utanç el ele verdi" ve sonunda halk o sarayları bastı, "iki dudağa fermuar çekip" tarihin sepetine koydu. SÖYLEŞİ Sonunda evlatlarını yer! Fransa'da kral ile kraliçeyi tahtından indirip başlarını giyotine veren 1789 devriminin en ateşli savunucularından Danton'un başı, devrimden bir süre sonra giyotinle kesildi. Bu sonuca nasıl gelindiğini anlatmak için "Devrim önce kendi evlatlarını yer" sözü tarihe geçmiş oldu. AKP'nin iktidara geldikten sonra yaptıklarına bakarak benim gibi yazarlar "Karşı Devrim" adını koymuştuk. Ahmet Taşgetiren gibi AKP yanlısı yazarlar da "Ak Devrim" adını vermişlerdi. Geçen gün Ahmet Taşgetiren bir TV kanalına çıkmış, "Davutoğlu'nu da yedik. Daha kaç öz evladımızı yiyeceğiz." türü cümlelerle yakınıyordu. Taşgetiren başını vuracak büyük bir taş aramakta haklı; karşı devrim Davutoğlu'ndan önce pek çok öz evladını yedi. Fethullah Gülen'i yedi, Abdullah Gül'ü yedi, Bülent Arınç'ı yedi, Hüseyin Çelik'i yedi, Ertuğrul Yalçınbayır'ı yedi, Yaşar Yakış' ı yedi, Ali Babacan'ı yedi, Merve Kavakçı'yı kolunda Meclis'e getiren Nazlı Ilıcak'ı bile yedi. Karşı devrimde öz evlat çok, yiye yiye bitiremez. İlk sırada Abdurrahman Dilipak var, "Stop Erdoğan" diye tweet yazmış. |
"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: May 10 01:02AM +0300
IŞİD'in 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde Gaziantep Emniyet Müdürlüğü'ne bomba yüklü araçla gerçekleştirdiği intihar eyleminde "zafiyet" şüphesi doğdu. Haklarında önleyici dinleme yapıldığı belirtilen IŞİD hücresinin, "Emniyetin bahçesinde maç yapacağız" şeklindeki şifreli konuşmaları kayda alındı. Yunus Durmaz grubuna dönük olarak alınan saldırı istihbaratı ile teknik takibe takılan konuşmalara karşın sadece "bariyer" önlemine başvurulduğu belirlendi. Durmaz grubuna bağlı faaliyet yürüten İsmail Güneş'in bomba yüklü aracı patlatmasından yarım saat sonra, babası ve kız kardeşinin gözaltına alınması tutanağa yansıdı. İntihar eyleminden önce araçtan inen ve polislere ateş açan iki IŞİD üyesi ise hala yakalanamadı. BİLGİ AMERİKA'DAN IŞİD'in ilk kez bombalı araçla düzenlediği ve 3 polisin şehit edilmesi ile 28'i polis 35 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıya ilişkin yeni bilgiler ortaya çıktı. "IŞİD hücresi Emniyet Müdürlüğü'ne intihar eylemi yapacak" istihbaratının 30 Nisan günü Amerika'dan geldiği öne sürüldü. ABD bu istihbarat üzerine Gaziantep Konsolosluğunu kapatmıştı. Adli ve idari soruşturma başlatılan saldırı konusunda eylemi düzenleyen IŞİD'ci militanlara dönük önleyici dinleme de yapıldı.30 Nisan'da Emniyet Müdürlüğü'ndeki güvenlik toplantısında elde edilen tüm bilgiler masaya yatırıldı. 1 Mayıs günü görevli polislerin toplanma yeri olarak önceden belirlenen Emniyet Müdürlüğü bahçesinin değiştirilmesi büyük bir faciayı önlemiş oldu. BARİYER ÖNLEMİ Yurtdışından gelen istihbarat ve önleyici dinlemeye düşen konuşmalara rağmen yalnızca Emniyet Müdürlüğü giriş kısmının bariyerlerle kapatılması yeterli önlem alınmadığı eleştirilerine yol açtı. Emniyet İstihbaratının "önleyici" dinleme dışında IŞİD grubundaki militanlara yönelik fiziki takip yapmadığı anlaşıldı. Bir yetkili, "Dinleme ile birlikte takip-tarassut yapılmış olsaydı bu eylem önlenebilirdi" dedi. Eylem grubunun kayda alınan "Emniyetin bahçesinde maç oynayacağız" konuşmaları inceleme konusu yapıldı. Soruşturmada, bombalı araçta İsmail Güneş dışında iki teröristin daha olduğu belirlendi. Patlamadan önce iki IŞİD üyesinin araçtan inerek koruma görevi yapan polislere ateş açtığı kaydedildi. İki teröristin yüzlerce polisin bulunduğu bölgeden kaçmasına karşın bir türlü yakalanamaması da dikkat çekti. İntihar eylemine imza atan İsmail Güneş'in 6 ay önce iki kez IŞİD terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla gözaltına alındığı ve daha sonra da serbest bırakıldığı anlaşıldı. Kanlı saldırı sonrası Gaziantep Valisi Ali Yerlikaya, İl Emniyet Müdürü Erhan Gülveren'e güvendiğini açıklamıştı. [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category terör] [tags IŞİD ÖRGÜTÜ DOSYASI, Gaziantep, saldırı, şifre] |
"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: May 10 12:09AM +0300
Tarihin en büyük sızıntılarından Panama Belgeleri'nde Türkiye'den yaklaşık 500 şahsın ismi geçiyor. Belgelerin tamamının yayınlanmasıyla Türkiye'den 500 işadamı, 21 aracının Panama'da offshore şirketlere sahip olduğu ya da bu şirketlerde payı olduğu ortaya çıkmış bulunuyor. Doğan, Sabancı, Zorlu, Çarmıklı, Hattat, Altınbaş gibi Türkiye'nin önde gelen ailelerinden isimlerin yanısıra listede Gürmen Group Yönetim Kurulu Başkanı Remzi Gür, Beşiktaş'ın eski başkanı ve Bilgili Holding Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Bilgili, eski TÜSİAD başkanlarından Anadolu Grubu CEO'su Tuncay Özilhan ve yine eski TÜSİAD başkanlarından Erkut Yücaoğlu listede öne çıkan isimlerden. Listede dikkat çeken başka isimler de şunlar: Ayşe Mina Bezmen, Fettah Tamince, Hatice Cemre Birand, İbrahim Betil, İnan Kıraç, İmre Barmanbek, Mehmet Ali Birand, Mustafa Necdet Bezmen, Rüşdü Saracoğlu. Panama Belgeleri'nde yer alan isimler alfabetik sırayla şöyle: Abdülhamit Yurt Abdülkerim Merdan Araz Adan Tuncer Adem Aykurt Adil Kuralı Adil Nazmi Özden Adnan Polat Ahmet Akyol Ahmet Ali Ağaoğlu Ahmet Fahri Yiğitbaşı Ahmet Kibar Ahmet M. Aydın Ahmet Rasim Tükek Ahmet Soybaş Ahmet Toksöz Ahmet Ünver Ahmet Vefik Gözüm Ahmet Yasin Çiftçi Akbal Gündüz Alaeddin Taman Alain A. Danon Ali Akman Ali Altınbaş Ali Can Verdi Ali Cavit Akşehirlioğlu Ali Cingillioğlu Ali Fuat Ekşi Ali İpeker Ali Levent Orhun Ali Öcal Ali polat Ali Somal Ali Sulyak Ali Ulvi Orhan Alisdair G. Dündaş Alon Ovadya Alp Bülent Bulut Alp Şenbay Andre James Mullin Arı Aslan Birol Arif Kenenci Arif Mehmet Madenci Arif Özozan Aslı Çetinceviz Asuman Uygur Atilla K. Köksal Ayhan Karaosmanoğlu Ayhan Mızrakçı Ayhan Özdemir Aykan Erdoğan Semizer Ayşe Melis Börtcene Ayşe Mina Bezmen Aytek Savkan Bahadır Teker Barış Yiğit Baysan Pamay Behçet Kerem Ertan Bekir Güreş Benzat Yıldırımer Beyazıt Özgan Beyza Durmaz Bilal Balcı Birgül Akşehirlioğlu Boris Gelman Brad Langford Buğra Kavuncu Burak Başlılar Burak Orucu Burak Uygur Bülent Dandin Bülent Ferdağ Acar Bülent Hakan Dülge Bülent Karani Can Ergenekon Can Kadıköy Can Senem Gürün Caner Cevdet Akçalı Cebrail Nakkaş Celal Kölük Cem Akçalı Cem Şenbay Cemal Metin Şekirden Cenap Oğan Şengel Cengiz Erdoğan Cenk Küçük Cihangir Vatandost Cumhur Güzelçiftçi Cumhur Kemal Turam Cüneyd Yuzak Cüneyt Özgümüş Cüneyt Zencirci Çalış Köroğlu Çem Şirin Daria Yurdaer David Meen Değer Şahbaz Demir Birmek Demir Girmek Dezi Torel Diloy Gülün Kılıç Dupont Janti Ece Özgümüş Elif Güney Elif Mirza Elif Yakut Eliza Nataşa İsrailyan Emin Bitlis Emine Bilge Baysal Emine Neslihan Örnekal Emir Ethem Ünsal Emir Evirgen Emre Baysal Emre Gürsel Emre Kurttepeli Emre Paksoy Emre Yıldırım Enver Eren Veral Ercüment Gündem Erdal Bastiyalı Erdem Mirza Erdi Bastiyalı Eren Günhan Ulusoy Erkan Erkek Erkan Genç Erkan Özmen Erkut Mirza Erkut Yücaoğlu Erol Çarmıklı Erol Kalkan Erol Lodrik Erol Sevimlisoy Erol Tim Şahin Erol Toksöz Esat Kemal Denizeri Esat Koray Eser Tümen Esin Günay Esra Acar Fatih Naci Yalçın Fatma Tusgül Feray Alpay Ferhat Pazarbaşı Fettah Tamince Feyyaz Piroğlu Fırat Tüzün Fikret Has Firuz Barbaros Bağlıkaya Frithjof Mathias Fuchs Fuat Yalvaç Geissler Cruz Graca Gonca Yaprak Özdemir Gökçen Adıgüzel Gökhan Özdemir Gökhan Şıkrak Gül Delemen Güldem Kurttepeli Gülgün Akdağ Gülsevin Çıtlak Güneş Biray Güray Zora Gürsel Burak Öymen Hakan Gönüllü Hakan Murat Öztürk Hakan Yabaş Halis Demir Halit Güran Hamdi Karabulut Harun Bayramoğlu Hasan Burak Kaleli Hasan Cansız Hasan Özdemir Hasan Semih Çıdam Hasan Serdar Akçalı Hasan Uçan Hatem Duru Hatice Cemre Birand Hezi Darsa Hüeyin Ayduk Hünkar Karakaşlar Hüseyin Başaran Hüseyin Eden Mısırlı Hüseyin Ersin Takla Ian Connor Indira Cruz Graca İbrahim Betil İbrahim Çelik İbrahim Karakaş İbrahim Kölük İbrahim Romani İbrahim Seyfettinoğlu İbrahim Yetginler İdil Yiğitbaşı İdris Halil İbre İhsan Çetinceviz İhsan Metin İlhan Kamış İlhan Nejat Akdağ İmre Barmanbek İnan Altınbaş İnan Kıraç İpek Barbaros İsmail Enes Algan İsmail Erman Erdoğan İsmail Öncel İsmail Özek İsmail Yalçın Delemen İsmet Mura İzak Alaluf İzak Koenkaş Jane Carolyn Robson Jean-Marie Jegoux Jeki Levi Jose Luis Suares Montano Joseph Saso Kadir Onur Lüleci Kadir Surui Drin Kazım Recai Ayanoğlu Kemal Güleryüz Kemal Tahir Güleryüz Kenan Özkazım Kerim Erben Kerim Eren Kerim Kumla Kimmo Tapio Haapa Kirkor Murat İsrailyan Kora Haver Korhan Akkok Kurt Korkut Jolker Levent Koper Liya Düvenyaz Lusintak Tüzün Lütfü Küçük Mahir Zra Malatya Kohen Maria de Lourdes Rodrigues Mazariegos Marina Niermann Matilde Venturi Mazlum Hüseyin Utabay Mehmet Ali Birand Mehmet Ali Fincan Mehmet Ali Kantar Mehmet Aydın Mehmet Aydınlıoğlu Mehmet Burak Vardan Mehmet Cem Bodur Mehmet Dilber Mehmet Duru Mehmet Emre Zorlu Mehmet Erden Kışlal Mehmet Erkan Erkek Mehmet Esat Uluveren Mehmet Hattat Mehmet Levent Küçük Mehmet Necati Yağcı Mehmet Satuk Mehmet Sepil Mehmet Serhan Ünsal Mehmet Tarkan Karakaya Mehmet Tolga Güney Mehmet Turgut Ebrem Mehmet Uğur Esin Mehmet Yeşildere Mehmet Yeşildere Mehmut Levent Merve Harzadin Saha Merve Harzadin Saha Mesut Sandıkçı Mesut Sandıkçı Mete Gürsel Mete Kerimoğlu İlyas Murat Mine Ekal Mine Kaya Mordo Damon Moris Algazi Mualla Özdemir Muharrem Turmuş Murat Asal Murat Barış Tansever Murat Başer Murat Doğan Erden Murat Esen Murat Koray Murat Saner Murat Saner Murat Simaylı Murat Sungur Bursa Murat Türel Murat Türel Murat Tüzün Musa Yahya Mustafa Akgün Mustafa Alp Mustafa Arhan Kayar Mustafa Doruk Yılmaz Mustafa Ersan Sevdisan Mustafa Ertan Sevdisan Mustafa Halidun Pasin Mustafa Lebib Mısırlı Mustafa Mehmet Günyeli Mustafa Mirze Mustafa Necati Abacoğlu Mustafa Necdet Bezmen Mustafa Tatlıcı Mustafa Tuna Mustafa Uğur Demirci Muzaffer Sumru Akçalı Mükremin Altuntaş Müslüm Fincan Naci Pırlanta Naime Kohen Nazmi Canbaz Neal Lindsey Necmettin Mehmet Ürgüplü Necmi Alper Sümer Nelson Kent Nevzat Balkır Nevzat Balkır Nihat Cem Ertem Nihat Yalvaç Nilay Alpaslan Nilüfer Sayder Nur Delemen Nurcan Yılmaz Nurettin Baykara Nurettin Çarmıklı Nurettin Eroğlu Nuri Güzel Nuri Osman Akgül Nusret Altınbaş Oğuz Çarmıklı Okan Bahşiş Okan Yücel Oktay Bıçakçıoğlu Oktay Leblebici Olgun Zorlu Olivia Emanuelle Dara Thong Onur Sait Aksu Orhan Çelikkol Orhan Eşref Çelikkol Orhan Remzi Karadeniz Orkun Özek Osman Soybaş Ömer Çelik Ömer Sabancı Ömer Tuğrul Bilhan Öner Mahmut Tezcan Özcan İşsever Özcan Tahincioğlu Özgecan Kızıldağ Özkan Taman Özlü Yalaza Pakize Oya Narin Prodromos Kürükoğlu Raim Tabakoğlu Refik Arif Reful Saso Remzi Gür Rıfat Emre Sönmez Rıza KaanFeratoğlu Rıza Kutlu Işık Rıza Oğuz Bozkurt Rıza Kutlu Işık Robert Bell Ronald Cruz Graca Rüksan Ürgüplü Rüşdü Saracoğlu Sabahattin Su Sadık Burak Yahşi Salahattin Bastıyalı Salahattin Baysal Sami Herman Sarkis Semerciyan Sebahattin Somal Sebahattin Somal Seda Gengörü Sedat Uyar Sedef Betil Sedef Güven Gevrekyan Sedef Öztürk Selçuk Ilgaz Selim Koray Selim Salamon Koen Semih Özsoy Semra Turgut Senan İdin Serdar Bilgili Serdar Şaşman Sermet Kolçak Sermet Kolçak Sibel Güler Sibel Pensoy Sinan Tülün Sitare Leyla Acar Sitare Leyla Eren Sitare Önür Sofu Altınbaş Soner Yalvaç Steven Chappell Suat Çoban Susanne Pape Süha Bilal Süleyman Bacalan Süleyman Behiç Akerman Sümer Tarhan Süreyya Sarp Onataslan Şahin Sezgin Şerif Adıyaman Taha Altaylı Tijen Çıdam Tolga Çayırlı Tolga Işık Tolga Moral Tufan Aytekin Gültekin Tuna İpekkan Tuna İpekkan Tuncay Özilhan Tuncer Adnan Tülay Ulusoy Ufuk Koç Uğur Sarıgülle Uğur Türkmen Uğur Yenal Uruz Ersözoğlu Ülker Mirza Ümit Aykut Taftalı Ümit Sandıkçı Ümit Sandıkçı Ümit Yener Vakkas Altınbaş Vasıf Uçular Vedat Anjel Vedat Güven Vildan Güleryük Vildan Güleryüz Virna Ender Levi Virna Levi Vitali Antebi Volkan Coşkun Vuslat Doğan Sabancı Yanni Simanto Yasin Aydın Yasin Vural Yervan Tüzün Yervan Tüzün Yıldız Gül Yılmaz Hakan Karadayı Yiğit Güler Yusuf Çağlar Gözüaçık Yusuf Önder Eren Yusuf Ziya Çubukçu Yusuf Ziya Kabaoğlu Yüksel Tiryakioğlu Zafer Tangil Zahit Kırkan Zeynep Berna Akgöze Zeynep Sema Üçer Zübeyir Akyol Zübeyit Akyol Ne olmuştu? Panama Belgeleri'yle, zengin ve muktedirlerin servetlerini gizlemek için çevirdiği dolaplar ortalığa saçılmıştı. Dünyanın önde gelen off-shore hizmetleri firması Mossack Fonseca'ya ait 11 milyondan fazla belgenin <http://www.diken.com.tr/11-milyon-belgelik-sizinti-zengin-ve-guclulerin-kir li-camasirlari-ortaliga-sacildi/> 'sızdırıldığı' skandalda adı geçen 140 şirketin, bir siyasetçi ya da kamu görevlisinin doğrudan ya da aileleri yakınlarıyla bağlantılı olduğu ortaya çıkmıştı. Müşteriler arasında eski ya da halen görevi başında 72 devlet başkanı ya da başbakan da bulunuyor. Belgeleri sızdıran ve John Doe mahlasını kullanan kişi ise sessizliğini geçtiğimiz hafta bozmuştu. Kaynağın belgeleri de ilettiği Süddeutsche Zeitung gazetesinde yayınlanan açıklamasında <https://panamapapers.icij.org/20160506-john-doe-statement.html> Doe, amacının dünya genelinde gittikçe artan gelir eşitsizliğiyle mücadele etmek olduğunu söylemişti. [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category istihbarat] [tags KARA PARA DOSYASI, Panama Belgeleri, Türkiye, şahıs, Alfabetik, tam liste] |
"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: May 09 11:50PM +0300
Suriye sınırında yaşanan çatışmalar ve özellikle Kilis'e düşen roketleri önlemek için yoğun çaba harcayan güvenlik güçlerinin DAEŞ terör örgütüne büyük bir darbe vurduğu bildirildi. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yaptığı çalışmalar neticesinde, sınırın Suriye <http://www.sondakika.com/suriye/> tarafında terör örgütü DAEŞ'in cephanelik haline getirdiği evlerin tespit edildiği ifade edildi. Suriye <http://www.sondakika.com/suriye/> 'deki yerleşim yerlerinde bulunan söz konusu evler için yoğun istihbarat faaliyetleri yürüten MİT'in, "evlerin DAEŞ terör örgütü tarafından cephanelik haline getirildiği" bilgisini somut olarak netleştirdiği aktarıldı. Kilis'e düşen roketlerin büyük çoğunluğunun cephanelik haline dönüştürülen söz konusu evlerden alındığına ve DAEŞ militanlarının cephaneliklerin yerlerini bildiğine dikkat çekildi. Bölgede faaliyet yürüten seyyar roketatarlı araçlarla dolaşan teröristlerin cephane ihtiyaçlarını bu evlerden karşıladığı bildirildi. MİT'in ise bu bilgiyi somutlaştırıp hedefleri belirlemesinin ardından Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı Bordo bereli askerlerin devreye girdiği aktarıldı. Kilis <http://www.sondakika.com/kilis/> 'e konuşlandırılan Özel Kuvvetler Komutanlığı taburunda görevli bordo bereliler Cuma ve Cumartesi geceleri Suriye <http://www.sondakika.com/suriye/> 'ye yaya olarak geçip sızma harekatı gerçekleştirdi. "Bordo Bereliler"in MIT'in tespit ettiği ev görünümlü cephanelikleri başarı ile imha ederek geri döndüğü vurgulandı. Operasyonlarda hiçbir zayiat verilmezken MİT'in tespit ettiği tüm hedeflerin imha edildiği öğrenildi. [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category terör] [tags IŞİD ÖRGÜTÜ DOSYASI, Türkiye, Daeş, Büyük Darbe] |
"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: May 09 11:33PM +0300
Pentagon, Arap Yarımadası El Kaidesi'ne karşı Yemen'de devam eden operasyonlarda BAE'ye istihbarat ve planlama desteği vermesi için ülkeye sınırlı sayıda asker gönderildiğini açıkladı. Operasyona destek veren Amerikan askerleriyle ilgili detay vermeyen Pentagon sözcüsü, bu askerlerin 2 haftadan daha kısa bir süredir Yemen'de bulunduklarını belirtmekle yetindi. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon Sözcüsü Yüzbaşı Jeff Davis, Arap Yarımadası El Kaidesi'ne karşı Yemen'de devam eden operasyonlarda Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) istihbarat ve planlama desteği vermesi için ülkeye sınırlı sayıda asker gönderildiğini açıkladı. Arap Yarımadası El Kaidesi'nin Yemen'de son aylarda giderek güç kazandığını ifade eden Davis, başta BAE olmak üzere bölgedeki müttefik ülkelerin örgüte karşı başlattıkları operasyonları memnuniyetle karşıladıklarını vurguladı. Bu çerçevede BAE'ye istihbarat ve planlama desteği vermesi amacıyla sınırlı sayıda Amerikan askerinin Yemen'e gönderildiğini aktaran Davis, özellikle Arap Yarımadası El Kaidesi'nin güçlü olduğu Yemen'in liman şehri Mukalla'nın kurtarılması için yapılan operasyonların çok önemli olduğunu kaydetti. "Yemen güçlerinin önderliğindeki operasyonlara başta BAE olmak üzere Arap koalisyonu ülkeleri destek veriyor" diyen Davis, ABD'nin Mukalla civarındaki söz konusu operasyonlara sınırlı destek verdiğini belirtti. BAE'ye istihbarat paylaşımı dışında tıbbi destek ve havada yakıt ikmali gibi operasyonel diğer konularda da destek sağladıklarını anlatan Yüzbaşı Davis, "Bunlardan ayrı olarak 23 Nisan'dan bu yana Arap Yarımadası El Kaidesi'ne karşı gerçekleştirdiğimiz 4 hava saldırısında 10 El Kaide militanı öldü ve birçoğu da yaralandı" dedi. Operasyona destek veren Amerikan askerleriyle ilgili detay vermeyen sözcü, bu askerlerin 2 haftadan daha kısa bir süredir Yemen'de bulunduklarını belirtmekle yetindi. Davis, Yemen'e giden askerlerin Husilerin savaştığı bölgelerden çok uzak bir yerde olduklarını da sözlerine ekledi. Geçen yıl bin kadar özel kuvvetler askerini Husi ayaklanmasının ardından geri çeken ABD'nin bölgede bir amfibi gemisi, iki destroyeri ve çok sayıda insansız hava aracı bulunuyor. [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category terör] [tags EL KAİDE DOSYASI, ABD, Yemen, asker] |
"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: May 09 11:48PM +0300
ÇAĞLAYAN'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda 6 Mayıs Cuma günü Gazeteci Can Dündar <http://www.hurriyet.com.tr/index/can-dundar> 'a silahlı saldırı <http://www.hurriyet.com.tr/index/saldiri> gerçekleştiren Murat Şahin ve dün olayla ilgili gözaltına alınan iki arkadaşının Asayiş Şube Müdürlüğü'ndeki işlemleri devam ediyor. Saldırıyla ilgili olarak İstanbul <http://www.hurriyet.com.tr/istanbul/> Emniyet <http://www.hurriyet.com.tr/index/emniyet> Müdürlüğü'ne bağlı İstihbarat Şube Müdürlüğü, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve Asayiş Şube Müdürlüğü'ne bağlı polis <http://www.hurriyet.com.tr/index/polis> ekipleri 3 şüphelinin cep telefonu <http://www.hurriyet.com.tr/index/cep-telefonu> sinyallerini, yazışmalarını ve telefon <http://www.hurriyet.com.tr/index/telefon> görüşmelerini geriye dönük olarak incelemeye aldı. Polis ekipleri şüphelilerin görüştüğü çok sayıda kişinin bilgisine başvurarak soruşturmayı genişletti. Soruştumanın daha da genişletilmesi ve derinleştirilmesi için 3 günlük ek gözetim süresi alındı. Öte yandan saldırı <http://www.hurriyet.com.tr/index/saldiri> sırasında yaralanan gazeteci Yağız Şenkal'ın da dün akşam <http://www.hurriyet.com.tr/index/aksam> saatlerinde ifadesine başvurulduğu öğrenildi. [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category istihbarat] [tags MİT TIRLARI DOSYASI, Can Dündar, silahlı saldırı, Soruşturma, terör, istihbarat, polis] |
"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: May 09 11:53PM +0300
Türkiye genelinde 300'binden fazla kişiyi arayarak toplam 10 milyon TL vurgun yapan çete, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Ekiplerince yakalandı. Vatandaşları cep telefonlarından arayarak çeşitli nedenlerden ötürü kendileni bankacı gibi tanıtan çete, 2 aylık teknik takibin ardından yakalandı. Bu teknik takip sonucu Afyonkarahisar'da kurulduğu anlaşılan çete, kısa sürede eş zamanlı baskınlarla çökertildi. Yapılan baskınlar sonucu 8'i kadın olmak üzere 15 kişi tutuklandı. Aramalarda 18 dizüstü bilgisayar, 19 cep telefonu, sahte kimlikler, 2 kaşe ve çok sayıda yazılı döküman ele geçirildi. Yapılan tespitler sonucu çetenin akıllı telefonları ve interneti kullanarak toplam 10 milyon TL'lik vurgun yaptığı ortaya çıktı. Kendilerini Bankacı Olarak Tanıtıyorlar 0850'li VOİP hatlarıyla insanları arayan dolandırıcılar kendilerini bankacı gibi tanıtıp, "Ödediğiniz kredi kartı aidatınızın geri iadesi ile ilgili arıyorum.Şimdiye kadar hesabınızda yapılan yasal kesintileri yeni kredi kanunu kapsamında hesabınıza tanımlayacağız onaylıyor musunuz?" tarzında sorular sorarak kişilerin kredi kartı bilgilerini elde ettikleri ve sanal pos cihazları ve internet üzerinden harcama işlemleri gerçekleştirdikleri ortaya çıktı. Türkiye'de 300'binden fazla kişiyi bu şekilde dolandırdıkları ortaya çıkan çete, toplamda 10 milyon TL'lik vurgun yapmış. Polis Şikayetleri Değerlendirdi Kendisine gelen şikayetleri değerlendiren İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri çeteyi 2 aylık teknik takibe aldı. Teknik takip sonucu Afyonkarahisar'da belirlenen adreslere eş zamanlı baskınlar düzenlendi. Polis ekipleri yapılan baskınları saniye saniye kameraya aldı. Önlem almak için ne yapmak gerekiyor? Bu tür bir arama ile karşılaştığınızda aramayı kapatarak banka şubenizi arayıp durumu teyit etmeniz en akıllıcası. Çünkü hesapları kontrol için özellikle anne kızlık soyadına kadar sorular sorduklarından, tüm bilgileri dolandırıcılara teslim etmiş oluyorsunuz. Hiç hesapta yokken ekstra para kazanma oyununa gelmemek adına, mutlaka bu tür çağrıları başka bir telefondan teyit edebilir ya da kapatıp doğrusunu bankanızdan öğrenebilirsiniz. Gerçeği öğrendikten sonra bu bir dolandırıcılık girişimiyse hemen yetkilileri uyarmayı da ihmal etmeyin. [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category istihbarat] [tags DOLANDIRICILIK DOSYASI, İnternet, Telefon, Dolandırıcılık] |
"Lale Gürman" <h.l.g...@gmail.com>: May 09 11:56PM +0300
http://www.ulusalkanal.com.tr/m/gundem/disisleri-nden-almanya-ya-dogu-perincek-yaniti-h102740.html -- *“Yüreği yılmadan düşen, dizleri üstünde de savaşmayı sürdürür.”* *Seneca* |
"Aydogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de>: May 10 12:33PM +0200
Bir kez daha.. * * * Von: <mailto:eturkiy...@googlegroups.com> eturkiy...@googlegroups.com [ <mailto:eturkiy...@googlegroups.com> mailto:eturkiy...@googlegroups.com] Im Auftrag von Cem Cüneyd Canan Gesendet: Sonntag, 3. April 2016 14:19 An: <mailto:eTurkiy...@googlegroups.com> eTurkiy...@googlegroups.com Betreff: [Turkish Forum - E Turkiyeyiz Biz] 1915 Ermeni Cemiyetlerl <http://www.cccanan.com> www.cccanan.com HAFTALIK YAZILAR CEM CÜNEYD CANAN <mailto:c...@cccanan.com> c...@cccanan.com <http://cccanan.com/arsiv.php> Yazı Arşivi 31 Mart 2016 1915 ERMENİ CEMİYETLERİ.. AHPARİG, geçen yıl yazdıklarıma tek kelime cevap alamadım. Hatırlar mısın? Herodot ve Eudoksos gibi tarihçilerin siz ERMENİLERİN acılarını, nasıl anlattıklarını, Thessaly'dan nasıl da TEHCİR edildiğinizi, ANADOLU'YA nasıl gelmiş olduğunuzu dikkatine sunmuştum! Artavazt'ı, Pompeyüs'ü, Dejoter'i, Hititleri, Lukullos'u, I. Orodes'i, Antonnius'u, Pers, Makedon, Selefkit, Rum, Part, Sasani, Bizans, Arap ve Rusların ERMENİLERE SOYKIRIMI uyguladığını, ERMENİLERİ nasıl TEHCİR ettiklerinin altını çizmiştim. İberya Kralı Parasman'ın saldırılarını, Roma Komutanı Corbulo'nun, Diocletianus'un katliamlarını, ARŞAG'IN başına gelenleri, Thesdosius'un, İustinianos'un ve Mauricius'un, Constant'ın ERMENİLERE yaptıklarını sıralamıştım. Ya Arapların yaptıkları? Ya Yezid'le beraber yaşamak? Ya, ERMENİLERİN ilk defa KİLİKYA'YA gelişleri? demiştim. Türkler ANADOLU'YA girmeden önce, ERMENİLERİ katleden hangi milletti? diye sormuştum. Ani'den, Fransa'ya giden ERMENİLERİ, Ermeni Tarihçi MATEOS'UN ''Romalıların yaptıklarını" nasıl anlattığını, Tarihi coğrafya da hiçbir millet kadim ve kaim değilken, ERMENİLERİN, Lübnan, Suriye, Mısır, Kıbrıs, Yunanistan, Trakya, Balkanlar, Anadolu ve Anadolu'nun bütün şehirlerinde var oluşlarını, TARİHTE yaşadıkları SOYKIRIMIN ve TEHCİRLERİN sonucunda olduğunu belirtmiştim. O nedenle, AHPARİG, o gün sıralamaya çalıştığım, yaşadığın bütün TEHCİRLER ile ilgili acılarını paylaşmış, SOYKIRIMLARINI TANIYORUM demiştim. Sen, nedense hâla sessizsin! Buna rağmen, tarihin her döneminde ERMENİLERİ aldatan, kullanan ve katleden RUSLARLA kucak kucağısın! Nasıl mı? Anlatayım; Tarih 27 Şubat 2016. Yer Kremlin Kevorkiev Salonu. Burada 10. Ermenistan Müzik Ödülleri Töreni düzenleniyor. Salonda Harut Sasunyan, Sergey Smpatian ve Viladimir Jirinovski'de bulunuyor. Ve Jirinovski'ye ödül veriliyor. (herhalde zırvaladığı için olmalı) Törende yaptığı konuşmada da "Bir gün gelecek, Ermeniler hür Batı Ermenistan topraklarında kendi festivallerini kutlayacaklar. Bu, Kars, Ardahan, Sason veya Trabzon'da olabilir. Bu sizin kutsal dağınızın, Ağrı Dağının adını taşıyabilir. Rus jetinin düşürülmesinin ardından, bana kalsa Türkiye'ye karşı çok güçlü bir saldırı emrim olurdu. Bu saldırıdan sonra Türkiye'nin az bir kısmı ayakta kalırdı. Dünyadaki bütün Ermenilerin dileğinin gerçekleşmesini diliyorum. I. Dünya Savaşı sırasında, Nisan 1915 tarihinde o korkunç soykırımı gerçekleştirenler cezalandırılacaklar." Sözlerine devam eden Jirinovski, Türklerin asıl yurdunun Orta Asya olduğunu ve Türklerin oralara geri dönüp Anadolu'yu Kürtlere, Yunanlılara ve Ermenilere bırakmaları gerektiğini" ifade ediyor. Sonra söz alan Sasunyan da "Ermeni soykırımından bu yana 100 sene geçmiş olmasına rağmen, 1000 sene de geçse haklarından vazgeçmeyeceklerini" söylüyor. Sen, bu aşağılık nefret ve kin dolu sözler için neler düşünmektesin? Ben, "Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür" atasözümüzü hatırlıyorum. Bilmem ki anlata bildim mi? O bildik yazı ve konuşmalarda sık rastladığımız gibi; ama-fakat bile diyemiyorsun neden? Bugün hafızanı tazelemek, doğruları yorumlaman için yine siz ERMENİLERLE ilgili, HINÇAK ve TAŞNAK CEMİYETLERİNDEN başkaca ERMENİ CEMİYETLERİNİ hatırlatmaya çalışacağım. Cemiyet-i Tedrisiye Cemiyeti Ermeni Cemiyet-i Vataniyesi Ermeni Vatanperver Cemiyeti Ermeniyan Cemiyeti Engization Cemiyeti Feda-yi Nefs Cemiyeti Protestan Cemiyeti Vatandaş Cemiyeti Ermeni Suikast Cemiyeti İhtilalci Ermeniler Cemiyeti Arpeyaryan Cemiyeti Ermeni Cemiyet-i Müttehide-i Fesadiyesi Cemiyet-i Tasarrufiyye-i Şarkiyye Dinamit Cemiyet-i Fesadiyesi Anglo-Armenian Cemiyeti İngiliz Ermeni Dostları Cemiyeti Ermeni Muhibb-i Vatan Cemiyeti Kırımyan Cemiyeti i Narlıkapı Ermeni Şirketi İane Cemiyeti Truşak (Tarosak) Cemiyeti Kırmızı Komite Cemiyeti Ermeni Zadegan Cemiyeti Genç Hıristiyanlar Cemiyeti Hydepark Ermeni Cemiyeti Ermeni Müdafaa-i Nefs Cemiyeti Fukara-perver Nisvan Cemiyeti Sevgili AHPARİG, bu CEMİYETLER senin için neler ifade ediyor? Neden kurulmuş, neden emperyal devletlerin maşası olmuşlardı? "Ne istemiştiniz de" Osmanlı Devleti, Ermenilere vermemişti? 1800'lerden itibaren, Osmanlı İmparatorluğuna karşı Ermenileri isyana sürükleyen ne idi? AHPARİG, tarih sayfalarını çevirirken birlikte 21 Temmuz 1905 gününe gidelim. ERMENİ DEVRİMCİ FEDERASYONU (bak sen, istemeden yine Taşnakları yazmış oldum) tarafından, Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit'e karşı yapılan Yıldız Camii önündeki BOMBALI suikastı hatırlayalım. Senin sözde SOYKIRIMI, benim ise TEHCİR dediğim olayın tarihi yanlışta olsa 24 Nisan 1915'dir. Kendi kendine hiç mi sormazsın! Biz ERMENİLER tebaası olduğumuz Osmanlı Padişahına ON YIL önce neden suikast düzenlemiştik? Ve neden TEHCİR edildik? Bu gibi soruları uzun uzun sıralayabilirim. Demem o ki, o İttihat ve Terakki Cemiyeti, Teşkilât-ı Mahsusa'nın ve Divan-ı Harplerin neleri neden yaptığının, ERMENİ kaynaklarının iddia ettiği gibi olmadığını insafla değerlendirmelisin! 1919 da bile Osmanlı adliyesinde, hem de TEHCİRİ sorgulayan ERMENİ sorgu hâkiminin olduğunu, (Mart 1919, Trabzon, Setrag Karagözyan gb.) nasıl gözden kaçırabilirsin? Bunlar oldukça açık değil mi? Şimdi senden tek ve samimi isteğim; yukarıda ismini verdiğim ERMENİ CEMİYETLERİNİN kurucularını, kuruluş yer ve tarihlerini, faaliyetlerini ve akıbetlerini hiç saptırmadan; İSTANBUL ERMENİ PATRİKHANESİ ENFORMASYON BÜROSU kayıtlarından, ERİVAN DEVLET, BOSTON TAŞNAK, KUDÜS ERMENİ PATRİKHANESİ ve PARİS ERMENİ HAYIRSEVERLER BİRLİĞİ NUBAR KÜTÜPHANESİ ARŞİVLERİNDEN belgeleri ile birlikte benimle paylaşa bilir mi sin? Bana soracak olursan, yukarıda sıraladığım ERMENİ CEMİYETLERİ ile ilgili OSMANLI ARŞİV belge ve bilgilerini her zaman paylaşa bilirim. Bu nedenledir ki, SÖZDE SOYKIRIMINI arşiv belgelerine dayanarak karşılıklı ve de birlikte dürüstçe değerlendirelim. Ve senin SÖZDE SOYKIRIMI YALANINA artık bir son verelim. Söz konusu yazımda da belirttiğim gibi ; " Bil ki, TARİH de böyle okunuyor" demiştim. Yine mi cevap vermeyeceksin? Kaynak: -İstem . Yıl:8 . Sayı:15 . 2010 . s. 143- 157 Dr. Cahit Külekçi - Ermeni İddialarının ve Türklere Karşı Önyargılarının Günümüzdeki Kaynakları, Osman Gün Cem Cüneyd CANAN |
"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: May 10 02:17AM +0300
Giriş Doğu Anadolu Bölgesi coğrafi sınırları doğuda İran ve Ermenistan, Gürcistan, Nahçivan, batıda Erzincan ile Sivas arasındaki dağlık bölge (Kızıldağ), kuzeyde Kızıldağ'dan başlayarak Çoruh-Kelkit sıradağları, kuzeydoğu Anadolu dağ kavisinin doruğundan geçen hat, güneyde Malatya'nın güneyinden doğuya doğru uzanarak Cudi Dağı ile Irak sınırına ulaşmaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş, Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan, Iğdır illerinden oluşmaktadır <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark1> [1]. Doğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük özelliği yüksek bir bölge olmasıdır. Bölgenin büyük bir bölümünün ovaları (Iğdır Ovası dışında) Türkiye'nin diğer bölgelerinde bulunan dağların yüksekliğindedir. Bu özelliğinden dolayı "Yüksek Ülke" olarak adlandırılmıştır <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark2> [2]. Türkiye'de kar örtüsünün en fazla yerde kaldığı bölge Doğu Anadolu Bölgesi'dir. Doğu Anadolu Bölgesi aynı zamanda Türkiye'nin büyük akarsularını da sınırları içerisinde bulundurmaktadır. Bu akarsular bölgenin tarihinin belirlenmesinde de önemli rol oynamıştır. Ülkeler arasındaki sınırları oluşturdukları gibi önemli savaşlarda bu nehirlerin havzalarında yapılmıştır. Aras ve Fırat'ın suladığı bölge olma özelliği taşıdığı gibi Dicle Nehri'nin de doğduğu topraklardır <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark3> [3]. Doğu Anadolu'nun coğrafi şartları yol ağlarını doğu-batı yönünde sınırlamıştır. İki ana damardan oluşan yollar, Anadolu'yu Kafkaslara ve İran yaylalarına bağlamaktadır <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark4> [4]. Maden açısından bölgenin zenginliği tarihin her döneminde bölgeyi cazip kılmıştır <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark5> [5]. Anadolu'daki Türk varlığının tarihi ile ilgili bilgilerimizi ele aldığımızda görüyoruz ki genel anlamda 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi Anadolu'nun Türkleşmesinde ilk adım olarak kabul edilmektedir. Bu zafer Anadolu kapılarını Türkler açmış ve Anadolu yeni bir Türk yurdu olmuştur. Ancak bu; Türklerin Anadolu'ya ne ilk gelişleri ve ne de ilk yerleşmeleridir. Anadolu'nun Eski Çağ tarihi ile ilgili bilimsel çalışmalar yürüten Memiş <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark6> [6] M.Ö.2350-2150 yılları arasında Mezopotamya'da büyük bir devlet kurmuş olan Akad devleti krallarından Naram-Sin'e ait bir belgeye dikkat çekmiştir. Guterbock tarafından yayınlanmış olan bu belgeye göre; Naram-Sin 17 Anadolu kralının oluşturduğu bir koalisyona karşı savaşmış ve onları mağlup etmiştir. Mağlup ettiği kralların isimlerinin de verildiği bu belgenin 15. satırda geçen "Turkî" kralı "İlşu-Nail" adı dikkat çekicidir. Memiş <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark7> [7] burada geçen Turki kelimesinin Türk olduğuna şüphe olmadığını belirtmektedir. Yine Anadolu'nun Eski Çağı'nı aydınlatan önemli bilim adamlarından birisi de hiç şüphesiz Tarhan'dır <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark8> [8]. Tarhan, Kimmer ve İskitler üzerine yaptığı çalışmalarda İskit ve Kimmerler'in Türklüğünden şüphe duymamaktadır. Değerli bilim adamının yazdığı son makalelerden biri de "Ön Asya Dünyasında İlk Türkler Kimmerler ve İskitler"dir <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark9> [9]. Bu çalışmalara önemli katkı sağlayan bilim adamlarından biri de Durmuş <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark10> [10]'tur. Bilim adamı yazdığı kitap ve makalelerde İskit ve Kimmerler'in tarihi ve kültürlerini ele almış ve bu millerlerin Anadolu'daki varlıklarını ve Türklüklerini açıklamıştır. Bu çalışmalara bir katkıda Dönmez <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark11> [11]'den gelmiş ve Dönmez Anadolu'da yapılan arkeolojik kazılarda çıkarılan İskit eserlerini incelemiştir. Milattan sonraki yıllarda Anadolu'daki Türk varlıkları ile ilgili araştırmalar yapan Sevim'dir. <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark12> [12] Avrupa Hunları'nın 378'de Tuna'yı aşarak Bizans İmparatorluğu topraklarını istilaya başladıklarını diğer taraftan ise Batı Hunları'nın doğu bölümünün 395'te Kafkasları aşarak Anadolu'yu egemenlikleri altına almaya başladıklarını bilinmektedir. Hunların bu seferlerini Kursik ve Barsık adında iki başbuğun yönetmiştir. Bu komutanların idaresindeki Hunlar Anadolu'da Erzurum üzerinden Karasu- Fırat Havzasından Malatya'ya oradan Çukurova ve Suriye'ye kadar gitmişlerdir. Suriye'de çok kalmayan Hunlar Orta Anadolu- Doğu Anadolu- Azerbaycan- Kafkaslar yolu ile Karadeniz'in kuzeyine dönmüşlerdir. Bu sefer iki yıl sürmüştür. 398'de ise ikinci bir Hun dalgasının Anadolu'ya akın düzenlendiği ancak bunun ilki kadar büyük olmadığı anlaşılmaktadır. Daha sonra Hunlara bağlı olan Sabar (Sabir, Sibir) Türkleri, 515/516'dan sonra Sasanilerle antlaşmalar yaparak Bizans topraklarına akınlar düzenleyerek Kafkaslar'ın güneyini ele geçirmişlerdir. Sabarlar daha sonra Kayseri, Konya, Ankara şehir ve yörelerine şiddetli akınlar yaparak pek çok ganimet ele geçirdikten sonra Kafkas Dağları'nı aşarak yurtlarına dönmüşlerdir. Bu kısa tarihçe Türkler'in Anadolu'ya akınlarının ve egemenliklerinin 1071'den çok daha eskiye dayandığını göstermektedir. 1998 yılından itibaren başta Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere yakın çevresinde yürütmekte olduğumuz "Doğu Anadolu Yüzey Araştırmaları (Dyap)" ve "Doğu-Kuzeydoğu ve Kafkaslarda En Erken Türk İskan İzlerinin Tespiti (Turkyap)" projeleri kapsamında bölgede tespit ettiğimiz yeni bulguları ile bölgede bulunan diğer bulguları ana hatları bu makalede değerlendirilmiştir. Erzurum Bölgesi Erzurum, coğrafi konumuna bağlı olarak büyük ve köklü bir yerleşim gören bölgedeki önemli bir geçit şehri olmasının yanı sıra, şimdiye kadar yeterince araştırılmamış olan erken dönem Türk İzlerinin zenginliği ile de önemli bir merkez olduğunu göstermektedir. Çalışmalarımız ışığında Erzurum'un il ve ilçelerinden Karayazı'da tespitlerde bulunulmuştur. Karayazı Erzurum'un güneydoğu ilçelerinden Karayazı'nın Salyamaç Köyüne 6 km. uzaklıkta bulunan Cunni Mağarası; Türk iskân İzlerinin tespiti noktasında önemli bir merkez olarak karşımıza çıkmaktadır. Cunni Mağarası: Cunni Mağarası, Salyamaç Köyünün kuzeydoğusunda bulunan kalkerli kayalıklarda yer alan çok sayıda mağaradan birisidir <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark13> [13]. Cunni Mağarasında yapmış olduğumuz incelemede mağaranın erken dönemlerden itibaren kullanılmış olduğunu gözlemlenmiştir. Mağaranın iki bölümünün ilkinde apsisli bir Ortaçağ kilisesi, doğuya bakan büyük bölümde ise erken dönemde kullanılan ve damgalarla tasvirlerin yer aldığı bölüm kullanılmaktadır. Bu bölümde yer alan 50 adet damga, işaret ve tasvirlerde Oğuz Boylarından 12 boyun, 29 çeşit damgası, runik harfler ile süvari, dağ keçisi motifleri belirlenmiştir <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark14> [14]. (Resim 1-2) Cunni Mağarasında tespit edilen bu Oğuz boyları şunlardır. Üç Oklardan Gök-Han'a bağlı; Peçenek- Çuvaldır / Çuvaldar- Çepni Dağ-Han'a bağlı; Saldur- Eymur Ula-Yundlu (Alayuntlu) Demir-Han'a bağlı; İğdir (Yigdir)- Bügdüz Boz Oklardan Yıldız-Han'a bağlı; Afşar (Avşar) Ay-Han'a bağlı; Yigır (Yazır) Gün-Han'a bağlı; Bayat- Kayı Oltu: Oltu, konumu ile tarihte ve günümüzde merkez olma özelliğini korumaktadır <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark15> [15]. Oltu'yu önemli kılan özelliklerinden biri Anadolu'yu Kafkaslara bağlayan Erzurum-Tortum- Narman yolu ile Ardahan-Doğu Karadeniz-Kars yolunun üzerinde bulunmasıdır. Oltu bölgesi eski Türk yerleşmelerinin yoğun olarak tespit edildiği bir merkez olması bakımından ayrıca önemlidir. Koyun Koç-At Mezar Taşları: Türk izlerinden özellikle mezar taşları Oltu bölgesinde büyük bir yoğunluk kazanmaktadır. Oltu'nun köylerinden ilçe merkezindeki Oltu Kütüphanesi'nin bahçesine getirilen çok sayıda koyun, koç ve at mezar taşları, Gökçedere Köyü'ndeki at mezar taşı, Tortum'un Pehlivanlı Köyü'nde bulunan ve büyük bir tahribata uğrayan, köy yapılarının duvarlarında kullanılan çok sayıdaki koyun, koç mezar taşları, Olur'dan Erzurum Müzesi'ne getirilen koyun, koç mezar taşları tespit edilmiştir. Bu mezar taşlarının şimdiye kadar tam olarak bilinmemesi veya herhangi bir korunma olmadan kaderin terk edilmesi bölgede yapılan tarihi ve arkeolojik araştırmaların sayıca yetersizliğini göstermektedir. <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark16> [16]. Oltu Taş Heykel: Oltu koyun, koç ve at şekilli mezar taşlarının yanı sıra 1995 Yolboyu Köyü'nde yapılan kaçak kazılar sonucu ortaya çıkarılan ve ilk kez Tahsin Parlak tarafından tespit edilen insan biçimli taş heykel, bölgedeki en önemli erken dönem Türk izlerinden birini oluşturmaktadır. Taş heykel; 2002 tarihinde Tahsin Parlak ve Oltu Garnizon Komutanlığı'nın girişimiyle Oltu Meslek Lisesi'nin bahçesine getirilmiştir <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark17> [17]. Halen burada bulunan taş heykel Orta Asya-Anadolu ilişkilerine ışık tutacak özelliğe sahiptir. Yukarıda belirttiğimiz gibi Oltu, Orta Asya ve Kafkasları Anadolu'ya bağlayan önemli bir kavşaktır. "Oltu Taş Heykeli" olarak adlandırdığımız bu heykel 5.20 cm. uzunluğunda 6-7 ton ağırlığındadır. Taş heykelin baş kısmından beş sıradan oluşan kemere kadar olan kısmı 2.20 cm.dir. Özellikle kemerden alta kalan kısımda herhangi bir işlemeye rastlanmamaktadır. Heykelin baş kısmında kabartma olarak yapılan oldukça iri gözler ve açık olarak tasvir edilen ağız dikkat çekmektedir. Kollar hemen gözlerin sağ ve solundan aşağı doğru uzatılmış sağ kol kalın olarak başlayıp, dirsekte bir kıvrım yaptıktan sonra aşağı doğru uzanmakta ve parmaklarla son bulmaktadır. Sol kol ise heykelin ön kısmına doğru uzanarak sağ ele doğru uzanmakta ve belirgin olarak görülen parmaklarla son bulmaktadır. Heykelin baş kısmı alt kısmına göre daha geniştir (Resim 3). Erzurum'un Hınıs, İspir, Narman, Tortum ve Uzundere İlçelerinde de çok sayıda koç şekilli mezar taşları belirlenmiş bulunmaktayız. Kars Bölgesi: Geyiklitepe kaya Resimleri ve Runik Harfler: Kars İli, Kağızman İlçesi, Şaban Köyü'nün 5 km. güneydoğusunda Çallı Köyü'nün 3 km kuzeyinde ve Seksen Mahallesi'nin 2 km kuzeydoğusunda yer almaktadır. Kaya resimlerine ve Runik Harflerin bulunduğu bu bölgeyi panolardaki geyiklerden dolayı ilk kez isimlendirirken "Geyiklitepe" olarak kullanmayı uygun gördük <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark18> [18]. Kaya panoları deniz seviyesinden 2247 m. yükseklikte sarp andezit bir kayalık üzerinde yer almaktadır. İki kısımdan oluşan panoları "Küçük Pano" ve "Büyük Pano" diye isimlendirdik. Panolarda dağ keçisi, ceylan, geyik, at, deve, köpek, tilki ve kuşlar bulunmaktadır. Bu panolarda ayrıca tuzak sahneleri ile hayat ağacı ve Türk Tarihi açsısından çok önemli olan runik harfler bulunmaktadır. Kaya panoları ile ilgili yaptığımız ön incelemede "m,ç,y,k,p,ı,i" runik harfleri belirlenebilmiştir (Resim 4). Geyiklitepe verileri hemen altında yer alan Seksen Mahallesi ile bölgenin Türklüğüne kesin delil teşkil etmektedir. Zira köyün ismi yakın bir tarihe kadar "Sakasen" iken değiştirilerek "Seksen" halini almıştır. Dereiçi Kaya Panoları: Kars İli'nin kuzeyinde eski Kars-Ardahan karayolunun doğusunda yer almaktadır. Panolar kayalık tepenin alt kısmında bulunmaktadır. Denizden yüksekliği 1798 m.dir. Kağızman Geyiklitepe Panoları ile aynı teknikte yani çizgi tekniğinde yapılmıştır. 2,10×2 m. boyutlarındaki panoda toplam 9 hayvanın resimleri yanında tuzak sahnesi de yer almaktadır (Resim 5-6). Dağ keçisi, geyik, köpek tasvirlerinin olduğunu söyleyebiliriz. Panodan 13 m. uzaklıkta doğal olmasına karşın daha sonra kullanılmış olduğu anlaşılan bir mağarada bulunmaktadır <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark19> [19].Bu panoların çeşitli benzerlikleri dolayısıyla Kağızman Geyiklitepe ile aynı dönemde yapıldığını düşünmekteyiz. Kars Bölgesinde Orta Asya Türk geleneğinin yaşatıldığı en önemli belgelerden biriside hiç şüphesiz mezar taşlarıdır. Bu mezar taş örnekleri aynı zamanda Orta Asya'da karşımıza çıkan insan heykellerinin bir benzeridir. Kars ili Arpaçay ilçesi Tomarlı Köyü'nün eski mezarlığında bulunan mezar taşları bu özelliğin en iyi örneklerindendir <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html#bookmark20> [20]. Kars ili ve çevresinden getirilen koyun, koç şekilli mezar taşları Kars Müzesi'nde sergilenmektedir. Erzincan: Erzincan çevresindeki birçok ilçe ve köy mezarlığında Erken Dönem Türk mezar geleneğinin devamı olan koyun-koç heykelli ve bezemeli mezar taşları yer almaktadır. Hunlardan başlayıp günümüze kadar devam eden bu kültür günümüzde de yaşamaktadır. Koyun Koç-At Mezar Taşları: Erzincan Çayırlı İlçesi Başköy, Sarıgüney, Çamurdere, Ozanlı, Çaykent köylerinde tespit edilmiştir <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html/2#bookmark21> [21]. Erzincan Çayırlı İlçesi Yeşilyaka Köyü ve Sarıgüney Köyü Mezarlığında ise insan heykelli mezar taşları bulunmuştur. Bu mezar taşları Orta Asya Türk kültürünün Anadolu'daki güzel örnekleri olması son derece önemlidir <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html/2#bookmark22> [22]. Ayrıca Erzincan Kültür Turizm Müdürlüğü Bahçesinde bulunan Erzincan'ın muhtelif köylerinden getirilen koyun-koç şekilli mezar taşları bulunmaktadır. Hakkâri Hakkâri'deki en önemli veriler hiç şüphesiz "Hakkâri Taşları"dır. 1998 yılında kente merkezinde bir rastlantı sonucu 13 adet taşı (dikilitaş) stel bulunmuştur <http://www.ergenekun.net/dogu-anadoluda-ilk-turk-izleri.html/2#bookmark23> [23].Hakkari İl Merkezinde bulunan Mir Kalesi'nin kuzeybatı eteklerinde bulunan taş steller başkanlığını Veli Sevin'in yaptığı ekip tarafından 2001 yılına kadar kurtarma kazısı dahil olmak üzere bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Hakkâri taşları killi kireçtaşı ve kalkere oyulmuştur. Taşlar oyulma aşamasında sanatçılar tarafından teknik açıdan üç gruba ayrılmıştır. 1. Kabartma tekniği, 2.Kabartma ve Oyma Tekniği, 3. Çizgici tekniği Hakkâri Taşları, bilimsel heyet tarafından M.Ö. XV. Yüzyılın ortalarından başlayarak birkaç yüzyıl boyunca dikilmiş oldukları görüşündedirler. Bu tarihleme taşların yakınında bulunan aynı bilim heyeti |
"Ömer AKBIYIK" <tur...@gmail.com>: May 10 11:28PM +1000
*Okuyucunun yorumu:*Sn Soner Yalçın bu yazısında ABD ünlülülerin beyin hastalığı *"sara" *illetini değerlendirmiş,bizimkinin hastalığına şöyle bir değinmiş. Yahu,ABD'ekilerden bize ne! Bizim derdimiz,bizimkini iyi etme... (Ö.A.) *** Sara hastası CIA Başkanı *Soner Yalçın* 10 Mayıs 2016 *Muazzez İlmiye Çığ* adını bilmeyen yoktur. Yiğit bir Cumhuriyet aydınıdır. Kardeşi *Turan M. İtil*, uzun yıllar *ABD'de beyin üzerine araştırmalar* yapan bir bilim insanı. *Hangi psikiyatrik ilaçların hangi hastalara iyi geldiğini belirlemek için* Amerika'da araştırma merkezi kurdu. Örneğin, ABD Hava Kuvvetleri Araştırma Merkezi, Turan İtil'in bulup geliştirdiği sistemi kullanmaktadır. İki yıl önce vefat eden Turan İtil'in yeni kitabı çıktı:*“Unutulan Beyin.”* Alınan ilaçların beyne etkisi konusunda Erdoğan'ın sağlığıyla ilgili makaleler yazdığımı hatırlarsınız. Bu nedenle Turan İtil'in kitabını okumaya başladım. Notlar aldım. Bunlardan ikisi önemli. *Biri,* ABD Başkanı *Ronald Reagan*'ın Alzheimer hastası olduğunun beş yıl boyunca anlaşılmaması! *İkincisi,* CIA Başkanı *William J. Casey*'in beynindeki koskocaman tümörün farkına varılmaması! Casey,*sara/epilepsi krizi* geçirince hastalığı ortaya çıkmış ve bunun sonucu beyin tetkiklerine başvurmuşlardı. *Ne ilginç;* ikisi de aynı dönemde 1980'li yıllarda görev yaptılar! Bu yıllarda, ABD'nin iç ve dış politikasında *nasıl köklü değişiklikler yapıldığı* detayına girmeyeceğim. Hastalıkları ortaya çıkınca ikisi de bir zaman sonra görevlerinden ayrıldı. Hatta CIA Başkanı Casey, 1987 başında görevden ayrıldıktan üç ay *sonra öldü.* (Ki CIA'nın,*İran*'a el altından silah satıp gelirini *Nikaragua*'da seçimle iktidara gelmiş *solcu hükümetin* yıkılması için kullandığının ortaya çıkışının *1986 sonbaharı* olduğunu anımsatırım.) Peki… Her *altı ayda bir* fiziki *check-up* yaptırılan ABD Başkanı Reagan ve CIA Başkanı Casey'in beyin rahatsızlıkları nasıl gözden kaçtı ya da kaçırıldı? *Oysa…* ABD *“beyin”* ile ilgili çalışmalarını yıllar önce başlatmıştı. Şöyle… CIA Doktorları Yıl, 1953. *CIA'nın efsanevi başkanı Allen Dulles,* artık istihbarat faaliyetlerinin özünü “beyin yıkama” olarak açıkladı. Princeton Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada *şöyle * *dedi:* “Hedef beyin yıkama, zihin kontrolü, ideolojiyi değiştirme ve gerektiğinde birçok Mançurya Kobayı yaratabilmektir.” *Mançurya Kobayı;* kendi iradesi dışında, bir takım beyin yıkama seanslarının, *ilaçların* veya hipnozun etkisiyle*başkalarının istediği bazı eylemleri yapanlara* verilen isimdi. *CIA;* “zihin konrolü” konusunda, *Frank Sinatra*'nın oynadığı*“Mançurya Kobayı”* adlı film bile yaptırmıştı. Yani CIA, beynin ne kadar önemli olduğu meselesini *1950'li yıllardan* beri biliyordu! Peki… *İlaç gibi araçlarla;* iradesi kontrol altına alınmış ve istenilen bazı eylemleri itiraz etmeden, kayıtsız şartsız gerçekleştiren bazı kişilerin yaratılması konusunda çalışmalar yürüten ABD, Reagan ve Casey'in beyin rahatsızlıklarını nasıl gözden kaçırdı?.. *Turan İtil, “ihmal” diyor.* Demek yıllardır beyin üzerine çalışma yapanlar, ABD Başkanı ve CIA Başkanı'nın beyin sağlığını gözden kaçırmıştı! “İhmal” gerekçesi bana pek yeterli gelmedi. Çünkü… *Colin A. Ross* çıkardığı *“The CIA Doctors” (CIA Doktorları)*adlı kitabında Amerikalı psikiyatristlerin CIA ile birlikte yaptığı kirli operasyonları ortaya çıkardı. Keza… *Harvey Weinstein*'in yazdığı *“Psikyatr ve CIA”; John Marks*'ın yazdığı *“Mançurya Adayını Arayış”* gibi kitaplar da ABD'nin beyinle ilgili örtülü operasyonlar yaptığını ortaya koyuyor. İnsan ister istemez soruyor: Dünyanın neresinde *“yönetici koltuğunda”* oturan Mançurya Kobayları var? Ki bunların kim olduğunu *şu belirtilere bakarak* tahmin edebilirmişiz: Belli dönemlere ait unutkanlık, sürekli çelişkili konuşmalar ve çelişkili davranışlar, mantıkdışı düşünceler, ağlama nöbetleri, sara krizleri, depresyon, uyku bozuklukları ve çeşitli davranış bozuklukları olan kimseler! Erdoğan'ın sağlığı Dönelim Türkiye'ye… Davutoğlu'nun görevden alınması tartışması soğumaya bırakıldı. Şimdi: Türk Ordusu'nun Suriye'ye girdiği/gireceği gibi haberler çıkıyor. Yeni gündemimiz bu. Sahi… Ne oluyor? Kuşkusuz bu konuyla ilgili *çok politik açıklamalar*yapılabilir. Ancak. *Biliyoruz ki:* Türkiye'nin kaderi *Erdoğan*'ın elinde; iki dudağının arasından ne çıkarsa o yapılıyor. Bu çok tehlikeli bir durum. O halde şunu da konuşmamız gerekmiyor mu: Erdoğan'ın sağlıklı kararlar alabilecek sağlık durumu var mı? Sara bir *beyin hastalığıdır.* *Bu hastaların kullandığı ilaçların yan etkileri* kişinin ruhsal dünyasını etkileyebilir. Anımsayınız. Bu konuda makaleler yazdım; tek bir yanıt almadım. Oysa, bu konu, “üniversite diploması var-yok” tartışmasından daha önemli. *Kilis'e füzeleri kim neden attırıyor?* Kimler, IŞİD füzeleriyle *Türkiye'ye “gel gel” yapıyor?* Ve… “Ülke güvenliği” aldatmacasıyla *Türkiye yine hangi maceralara sokulacak?* Yazdığım gibi, bunları siyasal açıdan tartışabiliriz. Gözden kaçırdığımız bir gerçek var; *Turan İtil* diyor ki: “CIA Başkanı ya da ABD Başkanı'nın beyin fonksiyonlarının tam manasıyla çalışmaması çok önemli; hele (başkalarına duyulan güvensizlik ve kuşkuculuğun arttığı) *paranoid*fikirler gelişir, mantık bozulur, doğru karar verme hususiyeti azalırsa. (…) *Düşünün böyle bir insan devlet başkanı ise,*kararları yanlış olur ve yönettiği ülkeyi bambaşka istikametlere götürür…” *Erdoğan'ın sağlığı hepimizin sağlığı açısından önemli.* *Ama dinleyen kim?* |
"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: May 10 02:12AM +0300
1. 25 Şubat 1992: 336. Motorize Alayı, Hocalı'yı üç taraftan kuşatıyor SSCB'nin dağılma aşamasının hızla sürdüğü o dönemde, ordunun çoğu Ermeni askerlerden oluşuyordu. Ermenilerin dışında, Rus askerler de Alay'da görevliydi. Dağlık Karabağ bölgesi için Azeri ve Ermeni halkı arasında 1988'de başlayan Karabağ Savaşı sürerken, Ermeniler bölgenin bir kasabası olan Hocalı'da hakimiyeti ele geçirmek amacıyla Hocalı'ya ilerlemeye başladı. Tuzaklarla dolu koridor Ermeniler, Hocalı kuşatmasıyla, sivil halkın kaçabileceği tek bir istikamet bırakmıştı: Doğu tarafı. Çok az sayıda kişinin kullandığı Kuzeydoğu hattını saymazsak, sivillerin bir kısmı doğu koridorunu kullanarak Hocalı'dan ayrılmak istedi. Ancak o yolda, Azerileri Ermeni askerler bekliyordu. Sivillerin yanındaki silahlı güçler karşılık vermeye çalışsa da, sivillerle birlikte tamamı açılan ateş sonucu öldü. 2. Geride kalanlarsa, yakın tarihin en insanlıkdışı katliamlarından birini yaşadı Hocalı kuşatmasından kaçamayan Azeriler, belki de yakın tarihin gördüğü en acımasız, en vahşi katliamlardan birine maruz kaldılar. 3. Katliamın boyutları: 106'sı kadın, 83'ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azeri vahşice öldürülmüştür. İnsan Hakları örgütü'ne ölenlerin sayısını verilmediği için, kentin içindeki çatışmalarda ölenlerin sayısı bilinmemektedir. Hocalı`dan kaçarken koridorlarda Ermeniler tarafından öldürülenlerin sayısı ise olaydan sonra netleşmeye başladı. Hocalı'da 63'ü çocuk, 106'sı kadın ve 70'i yaşlı 613 sivil insan öldürülmüştür. Sekiz aile tamamen yok olmuş, 487 kişi sakat kalmış ve 1275 kişi esir alınmıştır. Esir alınanlardan 68'i kadın ve 28'i çocuk toplam 150 kişinin yaşayıp yaşamadığı belli değildir. Cavid Veliev 4. Hocalı'daki katliamı organize eden isimse tanıdık: Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, Hocalı Katliamı'nın sorumlusu birliklerin başındaki iki liderden biriydi, ve bazı kaynaklara göre katliam emirlerinin sahibi. Nitekim Sarkisyan, İngiliz araştırmacı Thomas de Wall'un yaptığı bir röportajda o günlerden şu şekilde bahsediyor; Azerbaycanlılar Ermenilerin sivil halka karşı katliam yapmayacağını düşünmekteydiler. Biz bunu azerbaycanlılara şaka yapmadığımızı göstermek amacıyla ibret olsun diye yaptık. Röportajın tam metni içeriğin en sonunda, kaynaklarda yer almaktadır. 5. Hocalı vahşetinin tanığı Ermeni gazeteci Daud Kheriyan'ın yazdığı kitaptan kan donduran satırlar. Ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı'nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa'ya döndüm. Onlar Haç'ın hatırı için savaşa devam ettiler. 'For The Sake of Cross' - Haçın Hatırı İçin, Sayfa: 62-63 6. Dünya basını katliamı nasıl verdi? "Ermeniler Hocalı'ya saldırdılar. Bütün dünya tanınmaz hale getirilmiş cesetlere tanıklık etti. Azerbaycanlılar çok sayıda insanın öldürüldüğünden haber vermekteler". "Krua l'Eveneman" dergisi (Paris), 29 Şubat 1992 yılında "Ermeni askerleri binlerce aileyi yok etmiştir" Sunday Times gazetesi (Londra), 1 Mart 1992 yılında "Ermeniler Ağdam'a doğru giden orduyu kurşun yağmuruna tutmuştur. Azeriler 1200 kadar ceset saymış. Lübnanlı kameraman, ülkesinin zengin Ermeni Taşnak lobisinin Karabağ'a silah ve asker gönderdiğini onaylamıştır." Financial Times gazetesi (Londra), 9 Mart 1992 yılında "Birçok insan çirkin hale getirilmiş, masum kızın sadece kafası kalmış. "Times gazetesi (Londra), 4 Mart 1992 yılında "Video kamera kulakları kesilmiş çocukları gösterdi. Bir kadının yüzünün yarısı kesilmişti. Erkeklerin kafa derisi soyulmuştu." "İzvestiya" gazetesi (Moskova), 4 Mart 1992 yılında "Ağdam'da bulunan yabancı gazeteciler Hocalıda öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş, tırnakları çıkarılmış 3 kişi görmüşlerdir." "Le Monde" gazetesi (Paris), 14 Mart 1992 yılında "Binbaşı Leonid Kravets: Ben şahsen tepede yüz civarında ceset gördüm. Bir erkek çocuğun kafası yok idi. Her tarafta acımasızca öldürülmüş kadın, çocuk ve ihtiyar vardı." "İzvestiya" (Moskova), 13 Mart 1992 yılında 7. BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 2, 3, 5, 9 ve 17. maddelerinin ihlal edildiği Hocalı Katliamı'ndan ötürü kimse yargılanmadı İnsan Hakları İzleme Örgütü, yaşanan olayı Dağlık Karabağ'ın işgalinin ardından, yaşanan en kapsamlı sivil katliam olarak nitelendirmiştir. Azerbaycan'da 'Hocalı Faciası', 'Hocalı Soykırımı'; Ermenistan'da ise 'Hocalı Olayı' olarak anılan katliamla ilgili, geride kalan 24 yılın ardından herhangi bir sorumlunun cezalandırılamadığını da belirtmek gerekir. 8. 24 yıl boyunca beklemek. Hocalı katliamı sırasında eşleri, kardeşleri çatışırken çocuklarını ve yeğenlerini alıp kaçan üç kadın, yıllardır hep birlikte metruk bir evde yaşıyor. Esir düşen yakınlarının döneceğine inandıkları için şehit yardımını kabul etmiyorlar. 9. Türkiye ve Hocalı katliamı Yaşananlar, dünyanın bazı ülkelerinde, teşkilatlarında soykırım, bazı ABD eyaletlerinde ise katliam olarak tanınmıştır. Türkiye ise, Hocalı'da yaşanan olayı soykırım olarak tanıyan ülkeler arasında yer almıyor. 'Hocalı Soykırımı' Azerbaycan, Meksika, Pakistan, Kolombiya, Çek Cumhuriyeti, Peru, Bosna Hersek, Sudan, Honduras ve İslam İşbirliği Teşkilatı Parlementolar Birliği tarafından tanınmaktadır. Türkiye 'soykırım'ı tanımıyor Türkiye'de bazı şehirlerde, 'Hocalı Katliamı' anıtları yer almaktadır. Ancak 'soykırım' Türkiye tarafından tanınmamıştır. MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan tarafından, Hocalı Katliamı'nın 21. yıldönümüde TBMM'de sunulan, 26 Şubat 1992'de yaşananların 'soykırım' olarak tanınmasına yönelik kanun teklifi, MHP ve CHP tarafından kabul edilmiş, ancak AKP'li milletvekillerinin oyları ile reddedilmişti. Türkiyeli Ermeniler Kamuoyunun yakından tanıdığı bazı Ermeni asıllı isimlerin de Hocalı hakkındaki yorumları da dikkate değer. Gazeteci Etyen Mahçupyan: Bu olayın hukuksal tanımı üzerinde çok geniş bir tartışma yaşanmadı. Ancak öldürülenlerin hepsinin azeri olduğu, Bu kimliği taşıdıkları için böyle bir sonla karşılaştıkları, ateş edenlerin ise bunu bilerek ve bir karar doğrultusunda yaptıkları bellidir. Diğer bir deyişle Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi açısından bakıldığında karşımızda bir soykırım daha var. Gazeteci Rober Koptaş: Hatalarda ısrar etmek, onların üzerini örtmek, toplumları küçültür. Büyümek için, önce hatalarımızı kabullenmek gerekir. Böylece, düşman sandıklarımızdan çok da farklı olmadığımızı, nihayetinde hepimizin biçare faniler olduğumuzu görebiliriz. Gelecek, Hocalı'nın acısını yüreğinde duyan Ermenilerle, Sumgayit'ten ötürü üzülen Azerilerin ve onlar gibilerindir. 10. Hocalı'nın ardından. 'Tarihin siyah gecesi'nde yaşamını kaybetmiş yüzlerce Azeriyi, yaşanan vahşetin 24. yıldönümünde rahmetle anıyoruz. [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category araştırma] [tags ARAŞTIRMA DOSYASI, TARİH, SİYAH GECE, HOCALI KATLİAMI] |
"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: May 10 01:25AM +0300
Platformunu kullanan servislerin erişimini bir anda kesmesiyle <http://webrazzi.com/etiket/meerkat/> ünlenen Twitter, bu kez ABD istihbarat ajanslarını platformundan dışladı. Ajanslara Twitter verilerini kullanarak kritik analitik servisi sunan Dataminr'ın servisini kesen Twitter teknoloji ve güvenlik şirketleri arasındaki gerilime bir yenisini ekledi. WSJ'nin istihbarat ajansları tarafından doğrulanan haberine <http://www.wsj.com/article_email/twitter-bars-intelligence-agencies-from-us ing-analytics-service-1462751682-lMyQjAxMTE2MzAwODUwNzgzWj> göre Twitter, Dataminr'ın istihbarat ajanslarına sunduğu servisin devam etmesini istemiyor. Dataminr, açık tweet'leri gerçek zamanlı olarak analiz ederek, terör, eylemler ve "haber değeri" olabilecek son dakika gelişmeleri gazetecilerden bankacılara ve istihbarat ajanslarına kadar geniş bir takipçi kitlesine ulaştırıyor. Servis kesintisinin istihbarat ajansları dışındaki müşterileri etkilemediği belirtiliyor. Twitter bu hamleye bir gerekçe göstermiyor ve istihbarat ajanslarının diğer herkes gibi atılan tweet'leri kendi başlarına analiz edebileceklerini söylüyor. Şirket istihbarat ajanslarıyla yakın bir ilişki içinde olduğu izleniminin yaratılmasından çekiniyor olabilir. CIA'in yatırım şirketi In-Q-Tel destekli girişimler 2009 yılında kurulan Dataminr bugüne kadar yaklaşık 180 milyon dolar yatırım almıştı. Bu yatırımcıları ve bugünkü hissedarları arasında Twitter da yüzde 5'lik payla yer alıyor. Bir diğer önemli not ABD istihbarat ajanslarının Dataminr'a erişim kazanmasının CIA'in yatırım ayağı olan In-Q-Tel yatırımıyla gerçekleştiği. Stratejik yatırımlara odaklanan In-Q-Tel <https://www.iqt.org/> aralarında Palantir, mongoDB ve Atlas'ın olduğu onlarca teknoloji girişiminin yatırımcısı durumunda. CIA'in artan sosyal medya istihbaratı <http://bgr.com/2016/04/18/cia-surveillance-social-media-in-q-tel/> ilgisi In-Q-Tel portföyünde artan sayıda girişimle de dikkat çekmişti yakın zamanda. İlginç olan Twitter'ın sınırlamasının Palantir'in durumunun düşünüldüğü kadar iç açıcı olmadığını gösteren belgelerin basına sızmasından <https://www.buzzfeed.com/williamalden/inside-palantir-silicon-valleys-most- secretive-company?utm_term=.soeBaRNRww#.xrkDkmEmNN> kısa bir süre gerçekleşmesi. Buna göre, bugüne kadar övgüyle bahsedilen Palantir, görünenin aksine müşterilerini tutmakta zorlanıyor, çalışanlarını kaybediyor ve karlı bir girişim değil. İki olay arasında doğrudan bir bağlantı olup olmadığını eldeki verilerle söylemek henüz mümkün değil. İstihbarat ve teknoloji şirketleri arasındaki ilişkiler yeniden şekillenecek gibi görünüyor. [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category istihbarat] [tags CIA DOSYASI, Twitter, ABD, istihbarat, ajans] |
"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: May 10 02:14AM +0300
Nevruz Nedir? Eski takvimlerde yılın ilk günüdür. Bu yüzden Türk dünyasının büyük bir bölümünde Yeni Gün olarak bilinmektedir. Gece ile gündüzün eşit olduğu mart ayının yirmi birini yirmi ikisine bağlayan gündür. Bu özelliğinden dolayı isimlerinden birisi, Gün Dönümündür. Uzun süren kış soğuğundan ve sıkıntılarından kurtulup bahar güzelliğine geçme günüdür. Türk halkı bu özelliği dikkate alarak mart ayının 21'ne rastlayan güne Yılsırtı ismi de vermiştir. Nevruz, Türk dünyasının hemen her köşesinde eğlence ve tören yapılarak kutlanan veya anılan nevruz, Türk dünyasının ortak kültür ürünlerinden biridir. Türk dünyasının millî bayramıdır. Millî bir bayram olduğu için dünya Türklüğünü kaynaştırmakta, birbirine bağlamakta ve kenetlemektedir. Türk milletinin birlik ve beraberliği açısından son derece önemlidir. Nevruz'un Kaynağı Neresidir? Coğrafya, tabiat şartları, insan meşguliyetleri, toplumun yapısı takvimlerin ve özel günlerin oluşmasında birinci derece önemli unsurlardır. Nevruzun da kaynağı hiç şüphesiz coğrafya, tabiat şartları, insan meşguliyetleri ve toplumun yapısına dayanmaktadır. Bu unsurları dikkate alarak Nevruzun kaynağına gitmek istediğimizde bu unsurlar yönümüzü Altaylar bölgesine döndürmektedir: Altaylar bölgesinde: 1. Bu bölge 44°-50° enlemler arasında kalmaktadır. 2. Denizden yüksekliği ise 1500-4500 metre arasındadır. 3. Altaylar bölgesinde kış çok sert geçer. Kış ayları çok kar yağar ve hiç kalkmaz. 4. Kış aylarında sıcaklık -73 dereceye kadar düşer. Ortalama sıcaklık -51 derecenin altındadır. 5. Toprak sürekli don hâlindedir. 6. Bu bölgede yaşayanlar altı ay evde kapalı kalırlar, bunalırlar, baharı beklerler. 7. Altaylar bölgesinde Bahar yani Nevruz / Cılgayak gününün anlamı her şeyden daha önemlidir. Çünkü her yıl mecazi anlamda bir Ergenekon'dan çıkış gerçekleşir, o günden itibaren bütün olumsuzluklar olumlu unsurlara dönüşür. Nevruz günü bütün bu yukarıda saydığımız unsurlardan anlam kazanmış ve özel bir gün olmuştur. Kaynağı da görüldüğü gibi bütün dış kültürlere kapalı olan Altaylar Bölgesi'dir. Türkler vasıtasıyla Asya'ya ve Avrupa'ya yayılmıştır. Türkler Nevruz'u Ne Zamandan Beri Kutlamaktadır? Çinli Prof. Dr. Ch'in-chung-main'in eski Çin Takvimleri konusunda yaptığı araştırmalarda göre M.Ö. VIII. yüzyıllarda yaşayan eski Türk kavmi "Ti"ler; Nung-li adlı hem ay hem güneşe göre düzenlenen ve mart ayını yılbaşı sayan bir takvimi kullanıyorlardı.[1] <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#_edn1> Chou Sülâlesinin tarihinin "Göktürk Tezkeresi" bölümünde ise "Göktürkler, bitkilerin yeşerdiği zamanı yılbaşı olarak kutlamaktadır."[2] <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#bookmark1> denilmektedir. Türk dünyasının tamamında ve Türk dünyasına komşu olan coğrafyalarda kutlanan Nevruz, eski takvimlere göre yılın ve baharın ilk günüdür. Yeni takvime göre ise gece ve gündüzün eşit olduğu martın yirmi birine rastlamaktadır. Türklerde Nevruz'la ilgili inanış ve uygulamaların M.Ö. 3. yüzyıldan yani Mete Han zamanında da devam ettiği bilinenler arasındadır. Binlerce yıldır Müslüman Türk Dünyası, Hristiyan Gagavuz ve Çuvaşlar, Şamanist Yakut Türkleri de dahil, devam etmektedir.[3] <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#_edn3> Nevruz Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde Yılsırtı, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Sultan Nevruz, Gün Dönümü, Yeni Gün gibi Türkçe isimlerle bilinmekte ve kutlanmaktadır. Hemen her Türk coğrafyasında ve Türk topluluğunda görülmektedir. Fars kültüründen uzak yörelerde Türkçe veya Türklerin yakından tanıdığı isimlerle bilinmektedir: Altay Türkleri Cılgayak Bayramı; Azerbaycan Ergenekon, Bozkurt Bayramı; Başkurt Türkleri Ekin Bayramı; Doğu Türkistan Yeni Gün, Baş Bahar; Gagavuzlar İlkyaz; Hakas Türkleri Cılsırtı, <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#_edn4> [4] Ulu Kün; Karaçay-Malkar Türkleri Gollu, Gutan, Saban Toy, Tegri Toy; Kazakistan Türkleri Ulus Günü; Kazan Türkleri ve Karapapaklar / Terekemeler Ergenekon Bayramı; Kumuk Türkleri Yazbaş; Nogay Türkleri Saban Toy; Türkmenler Teze Yıl; Uygur Türkleri Yeni Gün, . İran'a yakın coğrafyalarda ve Fars kültürünün etkisinin görüldüğü yöreler olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan'ın bazı yörelerinde Novruz, Navruz, Nevruz Bayramı, Nevruz Köce, Noruz; Nogay Türkleri Nevroz gibi Farsça nev ve rûz kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıkan ve "yenigün" anlamına gelen terimle veya terimlerle bilinmektedir. Nevruz ve Türk Tarihinin Köşe Taşları: Türklerin Ergenekon'dan çıkışının yirmi bir martta yani Nevruz günü gerçekleştiği, bu yüzden bayram olarak kabul edildiğine inanılmaktadır. Konu ile ilgili olarak şu ayet ve hadis üzerinde durmak gerekmektedir: Bakara Suresi'nin 243. ayetinin meâli şöyledir: "(Ey Resulüm), binlerce kişi iken ölüm korkusu ile yurtlarından çıkanları görmedin mi ki; Allah onlara: "Ölün" dedi de öldüler, sonra onlara hayat verdi. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı lütfedicidir. Fakat insanların çoğu şükretmez." El-Gazvinî, "Geyhan Şinasi" adlı eserinde Abdülsamed İbn-i Ali'den (Abdülsamed İbn-i Ali'ye de dedesi Abdullah İbn-i Abbas anlatmış) şunları nakletmektedir: "Bir gün altın tepsi dolu tatlı ile Hz. Peygamber'in yanına gelirler ve O'na ikram etmek isterler. Hz. Peygamber: 'Bunlar nedir?' diye sorar. 'Bunlar Nevruz tatlısıdır.' diye cevap verirler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: 'Nevruz nedir?' diye sorar. Sahabeler: 'Bayramdır.' diye cevap verirler. Hz. Peygamber bunu duyduktan sonra güler ve: 'Şimdi hatırladım. Bu, ordunun yeniden Allah emri ile hayata kavuştukları gündür. Bu ordu korkudan kendi barınaklarını terk etmişlerdi. Onlar sonra binlerce oldular. Allah onların ölüm emrini verip de kaç sene sonra yeniden hayata dönmelerini sağlamıştır. Bu; aynı gün, yani yeni gündür.'"[5] <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#_edn5> biçiminde açıklamada bulunur. Ayet ve hadisteki ifadelerden öyle anlaşılıyor ki Hz. Peygamber'in hatırladığı ve bağlantı kurduğu, Bakara Suresi'nin 243 ayeti olmalıdır. Bütün bunlar da Türeyiş Destanı ve Ergenekon'u hatırlatmaktadır. On İki Hayvanlı Türk Takvimi'nde yılbaşı mart ayının yirmi biri yani nevruzdur. Türklerde zaman ve on iki sayısı ilgi çekici bir durum sergilemektedir. Türkler yılları on ikiye bölüp On İki Hayvanlı Türk Takvimi'ni yapmışlardır. Bu takvimin yılbaşını da 21 mart olarak belirlemişlerdir. Yıllar da on ikiye bölünmüş ve her birine ay adı verilmiştir. Eski Türkler günleri de on ikiye bölüp her bir bölümünü çağ [6] <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#_edn6> diye isimleştirmişlerdir.[7] <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#_edn7> Saatte asıl sayı on ikidir.[8] <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#_edn8> Çağlar ikiye bölünmüş ve saat kavramı da bu şekilde ortaya çıkmıştır. Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki yılın on ikiye bölünmesi Türkler tarafından Avrupa'ya götürülmüştür. Hatta yılbaşı yine mart ayı iken Sezar tarafından Hz. İsa'nın doğumu esas alınarak ocak ayına alınmıştır.[9] <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#_edn9> Ayrıca Hıristiyan Gürcü ve Osetler ocak ayına Başil (<Baş yıl), mart ayına da Bayrım (<Bayram) demektedirler. Türkler yılları da on ikiye bölmüşlerdir. On İki Hayvanlı Türk Takvimi <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#_edn10> [10] bunu açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Türk kültüründe ve Türk tarihinde nevruz, hemen her çağda her coğrafyada karşımıza çıkmaktadır: Oğuz Kağan'ın bu günü kutsal saydığını ve bayram gibi törenlerle karşıladığı bilinmektedir. Türklerin Nevruz kutlamaları Eski Uygur Dönemi resimlerine de konu olmuştur. Selçuklu Sultanı Sultan Celaleddin Melikşah, devrin uzay bilimcilerini Selçukluların başkenti İsfahan'da toplamış, kendi adıyla anılan Celalî Takvimi'ni yaptırmıştır. Şemsî Takvim adıyla İran ve Afganistan'da kullanılan bu takvime göre yılbaşı yirmi bir marttır. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, Nevruz gününü yılbaşı kabul etmiş, vergileri buna göre düzenlemiştir. Sultan kelimesinin Nevruz'la birlikte kullanılması, padişahların halkla birlikte Nevruz kutlamalarına katılmasıyla ilgilidir. Ertuğrul Gazi Törenleri, II. Abdülhamid zamanına kadar (eski takvime göre) mart dokuzu yani Nevruz günü yapılmaktaydı. Bu tarihî derinlik Divan edebiyatında da işlenmiş, şairler tarafından gazel ve kaside tarzında Nevruziyeler yazılmış, devrin hükümdarlarına ve devlet adamlarına sunulmuştur. Halk şairlerinin Nevruz'u anlatan Nevruziyeleri ise konuya halkın bakışını yansıtmaktadır. 21 Mart 1919'da Konya'da Ergenekon Bayramının kutlandığını devrin gazetelerinden öğrenmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Ankara Keçiören'de 21 Mart 1922'de Ergenekon Bayramı ismiyle düzenlenen bir törene katılmıştır. Günümüzde Nevruz: Ancak nevruz son 50-60 yıl içerisinde çeşitli sebeplerden dolayı, Türk halk kültürü araştırmacıları hariç, Türkiye'de ve Türk Dünyasında pek gündeme taşınmamış; ihmal edilmiştir. Gündeme gelmemesi ve ihmal edilmesi sebebiyle aydınlar ilgisiz kalmış, devlet töreni olarak kutlanmamıştır. Bu gelişmeleri fırsat sayan bazı çevreler Nevruz'u olumsuz noktalara çekmeye çalışmışlardır. Fakat Türk halkı bu bayramı gönlünde ve köyünde yaşatmaya devam etmiş, düzenlenen oyunları bozmuştur. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Cumhuriyetleri'nde 21 Mart 1991'den itibaren Nevruz resmî bayram ilân edilmiş ve bayram kutlamaları devlet töreni durumuna getirilmiştir. Diğer Türk Cumhuriyetleri'nin bağımsızlıklarını ilân ettiği 1991'den beri Türkiye'de Nevruz konusunda bilimsel çalışmalar da artmıştır. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi[11] <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#_edn11> ve Kültür Bakanlığı[12] <http://www.ergenekun.net/turklugun-en-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-yap isi.html#_edn12> tarafından Başbakan ve diğer bazı bakanların da katıldığı, dünyanın pek çok bölgesinden gelen bilim adamlarının bildiri sunduğu bilgi şölenleri düzenlenmiş, sunulan bildirilerle konu ayrıntılarıyla incelenmiştir. TRT tarafından her yıl Nevruz ile ilgili programlar düzenlenmekte, diğer Türk Cumhuriyetlerindeki törenler naklen yayımlanmaktadır. Türkiye'nin hemen her ilinde valiliklerce düzenlenen konferanslarda halk Nevruz konusunda bilgilendirilmektedir. Üniversitelerde paneller yapılmakta, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda günün anlam ve önemini anlatmak için törenler düzenlenmektedir. Günümüzde ve Gelecek Yıllarda Nevruz: Nevruz, Türk bayramıdır. Onu başka milletlerin tarihlerinde ve kültürlerinde aramak, bilim ve gerçekle bağdaşmaz. Yirminci yüzyılın alpı ve bilgesi Mustafa Kemal ATATÜRK, ebediyete intikal ettikten sonra, devlet töreni olarak kutlanmaması fırsat sayılmış, Türk milletinin birlik ve beraberlik günü, Türk vatanını bölmeye çalışanlar tarafından bölücülük günü durumuna getirilmek istenmektedir. Türkçe konuşan ülkelerin Kültür Bakanları, 17-18 Şubat 1994'te Marmaris'te, 20 Mart 1995'te bir araya gelerek "Nevruz Bayramı"nı ortak kutlama kararı almışlardır. Bu önemli gelişmeden sonra Türk milletinin hafızası tazelenmiştir. Dolayısıyla Nevruz sonsuza kadar Türk milletinin bayramı olmaya devam edecektir. Sonsuza kadar Türk milletinin Nevruz Bayramı kutlu olsun! Türklük hep güzelliklerle yoğrulsun. <http://www.ergenekun.net> Prof. Dr. Necati DEMİR [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category istihbarat] [tags TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ DOSYASI, TÜRKLÜK, BAYRAM, NEVRUZ, TARİH] |
"Aydogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de>: May 10 12:51PM +0200
Von: "Mehmet Ali Güller" [mailto:commen...@wordpress.com] Gesendet: Dienstag, 10. Mai 2016 09:07 An: dog.k...@t-online.de Betreff: [Yeni yazı] ABD’nin Ankara’daki adamı kim? <http://mehmetaliguller.com/2016/05/10/abdnin-ankaradaki-adami-kim/> ABD’nin Ankara’daki adamı kim?. <http://mehmetaliguller.com/author/maliguller/> Mehmet Ali Güller Erdoğan'ın bir saray darbesiyle Davutoğlu'nu görevden alması, ABD'nin ünlü dış politka dergisi Foreign Policy'de “ABD Ankara'daki adamını kaybetti” başlıklı bir haber-analizle değerlendirildi. John Hudson imzalı yorumda, Davutoğlu'nun şu özelliği nedeniyle ABD'nin adamı olduğu ifade edildi: “Kendisi geniş ölçüde becerikli ve saygın bir diplomat olmanın yanında IŞİD'e karşı sürdürülen savaşta ABD için çarpışan Kürtlere karşı daha fazla toleransa sahipti.” (Foreign Policy, 5 Mayıs 2016) Foreign Policy'nin bu yorumu haliyle şu soruyu gündeme getirdi: ABD'nin Ankara'daki adamı Davutoğlu ise Erdoğan'ın pozisyonu ne? ABD DIŞPOLİTİKASINDA İKİLİK Önce iki önemli belirlemede bulunalım: 1) Tek başına Foreign Policy'nin ya da bir başka Amerikan dış politika dergisinin tavrı, doğrudan Amerikan devletinin tutumu olarak değerlendirilemez. Bu tip dergilerde ve düşünce kuruluşlarında yayınlanan yorumlar, elbette yakın oldukları kurumun politika belirlemesinde değerlendirilir,eğilim oluşturulmasında yararlanılır ancak ötesinde büyük ve kesin anlamlar taşımaz. Bu yayın organlarını sıkı takip edenler bilir ki, aynı konuda bir yayın organı ile diğeri tam tersi şeyi savunabilmektedir. Bu durumda hangisi ABD'nin görüşüdür? Özellikle CIA, Pentagon ve Dışişleri'ne yakın kuruluş ve yayın organlarında zaman zaman birbiriyle çelişen analizler yapılabilmektedir. Hele İsrail konusunda ABD devlet aygıtı içinde ikilik çıktığı şu son dönemde bu daha da artmıştır. Haliyle Ortadoğu'daki her gelişmede İsrail'in güvenliğini en başa yazan yorumcular ile diğerleri arasında tutum farkları ortaya çıkmıştır. Uzatmayalım ve anlaşılır olması için şu örneği verelim: Bir dış politika dergisi Davutoğlu'nu kastederek “ABD Ankara'daki adamını kaybetti” derken, bir başka önemli kuruluşun yayın organı da açık açık Erdoğan'ın Suriye politikasını savunmakta ve Cerablus'a operasyonu desteklemektedir! 2) ABD'nin Ankara'daki adamı, adamdan ibaret değildir, adamlardan oluşur. ABD 70 yıllık “Küçük Amerika” sürecinde bir sistem inşa etmiştir ve işimizin zorluğu da buradan kaynaklanmaktadır. ABD'nin Ankara'daki adamı adamdan ibaret olsaydı, işimiz kolaylaşırdı. Örneğin ABD'nin Ankara'daki en has adamı olan Tansu Çiller kaybettiğinde, ABD de tümden kaybetmiş olurdu! Ancak öyle olmadı, ABD mevzi kaybetti ama sistem inşa ettiği için kaybettiği mevziyi maalesef kısa bir süre sonra daha sağlam bir şekilde ele geçirdi! CLINTON-ERDOĞAN UYUMU Artık en temel soruya gelebiliriz: Peki Erdoğan'ın pozisyonu ne? Foreign Policy'nin yorumundan hareketle Erdoğan'ın artık ABD'nin adamı olmadığı, ABD'nin planlarından ayrıldığı iddia edildi. Bir süredir Erdoğan'ı milli mevzilere yerleştiren analizlerin devamı olan bu yorumların gerçekle bağı yoktur. Çünkü Erdoğan hâlâ ABD'nin Ankara'daki adamlarından biridir, ABD planlarından ayrılmamıştır ve dahası en önemli ABD planı olan BOP'un eşbaşkanıdır! Özellike Suriye'ye müdahale konusunda Obama ile Erdoğan arasında ortaya çıkan kimi taktik ayrılıklardan hareketle Erdoğan'ı “milli ve antiemperyalist” cepheye kaydetmeye çalışmak, basit bir siyaset hatası olmanın ötesine geçmektedir. Kaldı ki, Suriye'ye müdahale konusunda yaşanan bu ayrılık, ABD içinde de yaşanmaktadır. Örneğin Obama, ABD'nin muhtemel yeni başkanı Hillary Clinton ile bu konuda ayrı düşmüştür. Clinton'un Dışişleri Bakanlığı'ndan tasfiyesinde de bu ayrılık temel nedendir. Suriye merkezli bu taktik ayrılıklar Erdoğan'ı ABD'nin Ankara'daki adamı olmaktan, Amerikancı olmaktan çıkarıyorsa, bu durumda Clinton da Amerikancı değildir! Burada temel mesele şudur: ABD 2008 ekonomik krizinin tetiklediği stratejik savunma koşullarında yeni bir güvenlik doktrini ilan etti; özetle Ortadoğu merkezli güvenlik doktrininden Asya-Pasifik merkezli güvenlik doktrinine geçti. Washington Ortadoğu'daki kimi işlerini müttefiklerine bıraktı. Fakat Çin ve Rusya'nın Ortadoğu ilgisi ile müttefiklerinin gücünün sınırlılığı nedeniyle, kısmen Ortadoğu'ya yeniden döndü. Fakat Obama yönetimi, daha ileri gitmedi, gidemedi; doğrudan askeri müdahalelerde bulunamadı. Ancak Amerikan devlet aygıtı içindeki bu saflaşma sonuçlanmış değil. Tersine Obama'nın uyguladığı “realist” stratejinin yerini, yeni dönemde “kontrollü kaos” stratejisi alacak gibi görünüyor. (Zbigniew Brezezinski'nin Clinton'un bir nevi programı olarak ilan ettiği yeni stratejisini daha sonra ayrıntılı inceleyeceğiz.) ABD'nin iki muhtemel başkan adayı Trump ve Clinton da “kontrollü kaosu” savunuyor; her iki isim de Suriye'ye müdahaleyi savunuyor. Her iki isim de Erdoğan'ın güvenli bölge, uçuşa yasak bölge hedefine destek veriyor! Bazı özel analizlerden çıkardığımıza göre Erdoğan ile muhtemel Clinton yönetimi arasında da şimdiden kimi “ön anlaşmalar” yapılmış durumda. (Nitekim Erdoğan'ın yakın çevresi de çeşitli zamanlarda özel vurgularla Clinton'un Dışişleri Bakanlığı döneminde daha uyumlu olduklarını vurgulamışlardır.) TÜRKİYE ABD'NİN İSTEDİĞİ DURUMDA Burada Türkiye açısından asıl mesele şudur: Erdoğan yönetiminde Türkiye hem içeride hem dışarıda tam da ABD'nin istediği duruma gelmiştir: ABD Kemalist devletin yerine Ilımlı İslam Cumhuriyeti istemekteydi, olmaktadır. ABD komşularıyla işbirliği yapan ve bölge merkezli dışpolitka uygulayan Türkiye yerine komşularıyla kavgalı bir Türkiye istiyordu, oldu. (Türkiye soğuk savaş dönemi de dahil, hiçbir dönemde konşularının tamamıyla aynı anda düşman olmamıştı!) ABD'nin Ankara'daki adamlarının Türkiye'yi getirdiği yer işte burasıdır: Türkiye'yi Rusya'ya düşmanlaştıran kişi ABD'nin en has adamıdır! Türkiye'yi İran-Irak-Suriye hattına karşı operasyonel araç yapan kişi ABD'nin en has adamıdır! Türk devletini milli ve laik devlet olmaktan çıkararak dincileştiren kişi ABD'nin en has adamıdır! Kaldı ki ABD açısından pratik mesele şudur: Türkiye'de Erdoğan'dan daha kolay hiç kimse, İncirlik Mutabakatı öneminde bir anlaşmayı ABD başkanın bir telefonuyla imzalamaz, imzalayamaz! Ne Kılıçdaroğlu, ne Bahçeli; hatta Davutoğlu bile bir telefonla imzalayamaz, çekinir ve öncelikle kurumların mutabakatını aramaya soyunur... 14 yıldır ABD'nin BOP eşbaşkanı olarak Washington'un her istediğini yapan Erdoğan'a sırf PKK'ye operasyonlara bakarak “ABD'nin adamı olmaktan çıktı” muamelesi yapmak, herşeyden önemlisi Türkiye'nin muhalefet birikimine haksızlıktır! Mehmet Ali Güller 10 Mayıs 2016 <http://mehmetaliguller.com/author/maliguller/> Mehmet Ali Güller | 10/05/2016, 10:06 | Kategoriler: <http://mehmetaliguller.com/category/politika-yazilari/> Politika Yazıları | URL: <http://wp.me/p1tiVW-14V> http://wp.me/p1tiVW-14V <https://wordpress.com> WordPress.com ile uçtuğunuz için teşekkürler <http://pixel.wp.com/b.gif?blog=21760632&post=4149&subd=mehmetaliguller&ref=&email=1&email_o=wpcom&host=public-api.wordpress.com> |
"Özel Büro (Dig.Security.İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: May 10 01:16AM +0300
Belma Akçura Bir gazeteci eğer 'devlet sırrı' kapsamına girecek 'gizli' bilgi, belge ve dosyalar üzerinden haber <http://www.milliyet.com.tr/> yapıyorsa; öncelikle haberin hukuka uygunluk durumuna bakar: Haberin gerçek olması, haberde kamu yararı bulunması, haberle işlenen suç arasında düşünsel bir bağın bulunması gibi. Bütün devletlerce kabul edilen; bir ülkenin güvenliği, yüksek menfaatleri için korunması gereken ve gizli bir alana işaret eden bilgiler yani devlet sırrı kanunla belirlenir. Türkiye'de devlet sırrını düzenleyen bir taslak var ama kanun yok. Yani bu sırrın neler olduğu, hangi kıstaslara göre belirlendiği ve geçerli olduğu zaman süresi belli değil. Bu nedenle devlet sırrını ifşa eden gazeteciler <http://www.milliyet.com.tr/gazeteciler/> Türk Ceza Kanunu'nun "devlet sırrı olan bilgileri himaye" maksadıyla düzenlenen bir maddesi gereğince yargılanıyor. *** İstanbul <http://www.milliyet.com.tr/istanbul/> 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin meslektaşlarımız Erdem Gül ve Can Dündar <http://www.milliyet.com.tr/can-dundar/> hakkında TCK'nın 329. maddesinde yer alan 'Devletin güvenliği iç ya da dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklama' suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar vermesi bunun son örneği. Ve Türkiye medyası yine bölündü. Bazı basın organları gazeteciler hakkındaki mahkumiyet kararını bir ülkenin ulusal güvenliğinin basın özgürlüğünden daha önemli olduğuna işaret ederek normal karşılarken, bazıları da bu kararla sadece gazetecilerin değil gazeteciliğin mahkum edildiği fikrinde birleşti. *** Avrupa <http://www.milliyet.com.tr/avrupa/> İnsan Hakları Mahkemesi <http://www.milliyet.com.tr/insan-haklari-mahkemesi/> 'nin (AİHM) 'devlet sırrı' kapsamında yapılan haberlere ilişkin emsal olabilecek birçok kararı var ve bu kararlar genellikle gazetecilerin cezalandırılmaması yönünde. Mahkeme bu tür davalar için özetle şöyle diyor: Eğer bir ülkenin milli güvenliğini ilgilendiren bilgiler, bir kez kamu alanında çıkmışsa, bunu haber yapan, yayımlayan gazeteyi, dergiyi ya da kitabı toplatamazsınız, yasaklayamazsınız, kaynağını sorgulayamazsınız ve bilginin yayılmasına, yayımlanmasına aracı olanları cezalandıramazsınız. Vereniging Weekblad Bluf! Hollanda <http://www.milliyet.com.tr/hollanda/> 'ya karşı davası tam da bu nedenle incelenmeye değer bir davadır. 1987'de Bluf! Dergisi Hollanda İstihbarat Servisi'nin 1981 tarihli üzerinde "gizlidir" yazan bir raporunu ele geçirir. Raporda Polonya <http://www.milliyet.com.tr/polonya/> , Romanya <http://www.milliyet.com.tr/romanya/> ve Çekoslovakya gizli servislerinin Hollanda'daki faaliyetlerinden, nükleer karşıtı hareketlere, Arap Birliği <http://www.milliyet.com.tr/arap-birligi/> 'nin Lahey'de bir büro kurma planına kadar çeşitli bilgilere yer verilmektedir. Hollanda İç İstihbarat Servisi savcılık kararıyla Bluf! Dergisi'ni toplatır. Ancak derginin dağıtılmasının önüne geçemezler. Hollanda'nın ulusal güvenliği korumak amacıyla yaptığı müdahale ve açtığı dava sonuç itibariyle AİHM <http://www.milliyet.com.tr/aihm/> 'ye taşınır. Mahkeme kararında şu ifadelere yer verilir: "Söz konusu bilgilere çok sayıda insan ulaşma ve bunları başkalarına da aktarma olanağını elde etmiş durumdadır. Üstelik medya da olay üzerine yorumlar yapmıştır. Durum böyle olunca, bu bilgilerin devlet sırrı olarak muhafazası artık haklı gösterilemez." Yani sonuçta 'bu sırrı korumakla görevli olan istihbarat servisidir ve koruyamadığı durumlarda istihbarat servislerinin faaliyetleri de yayımlanabilir' demiştir. Bir başka örnek kararı Goodwin/İngiltere <http://www.milliyet.com.tr/ingiltere/> davasıyla ilgilidir. Mahkeme burada da bir gazetecinin haber kaynağını açıklamasını zorunlu kılan ifşa emrine muhatap olmasını ifade özgürlüğünün ihlâli olarak değerlendirmiştir. *** Türkiye Gazeteciler Cemiyeti <http://www.milliyet.com.tr/turkiye-gazeteciler-cemiyeti/> evrensel hukuk kurallarına göre halkın haber alma hakkının engellenemeyeceği, devlet sırrını korumanın gazeteciye değil, bundan sorumlu kişilere ait olduğu vurgulaması bu nedenle önemlidir. Elbette bir devletin ulusal güvenlik açısından 'devlet sırlarını' korumak istemesi anlaşılır bir durumdur. Ama hukukta ulusal güvenlik, devletin de üzerinde bir duruma işaret eder. Dolayısıyla devletlerin de zaman zaman 'devlet sırrı' gerekçesiyle hukuk dışı yollara saptığı bilinen bir gerçektir. Türkiye'de bunun en iyi örneği Susurluk <http://www.milliyet.com.tr/susurluk/> davasıdır. Susurluk'la ilgili yazılan, yayımlanan, açıklanan her belge ve bilgi için hemen hemen bütün gazeteciler bir kez olsun yargının karşısına devlet sırrını ifşa etmekten çıksa da tarih gazetecileri haklı çıkartmıştır. Dolayısıyla bir devletin gizli belgesini temin etmenin suç olup olmadığına karar verecek olan elbette yargıdır ama yargının da adil yargılanmaların önünü açmak için devlet sırrının ne olup olmadığı konusunda acilen bir kanuna ihtiyaç vardır. Dürüst, adil ve tarafsız gazetecilik yapabilmenin tek yolu iyi bir hukuka sahip olmaktır. [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category istihbarat] [tags MEDYA DOSYASI, BELMA AKÇURA, DEVLET SIRRI, HABER] |
Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: May 10 01:55PM +0300
*Hepimiz kınıyoruz !!!! * *Bu kadar kötü çekimli bir reklam filmi görmedim.Sili* *ŞU FİLMİ İZLEMEK GEREKİR....* ---------- Yönlendirilmiş ileti ---------- Gönderen: Senol Keskin Tarih: 9 Mayıs 2016 17:16 Konu: KINIYORUM! Alıcı: Atatürk’ün *insani* yanlarını göstererek onun büyüklüğünü göstermek istediğini belirten, oysa Onu sıradan birisi gibi göstermeye çalışan Can Dündar’ı kınıyorum. Kendisine ateş edildiğinde yanındaki NTV muhabirini canlı kalkan gibi kullanmaya çalışan *gayriinsani* Can Dündar’ı kınıyorum. Şenol Keskin Lütfen izleyiniz; https://www.youtube.com/watch?v=4YlDTDg2k1s -- *TC Sili* [image: http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/215290_10200934840280643_385814596_n.jpg]E-Posta ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasasının; *MADDE 25:* "*Düşünce ve Kanaat Hürriyeti*"; *MADDE 26:* "*Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti*" kapsamında tarafımdan yapılmıştır. Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı altına alınması, bu nedenle "*hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi*", TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim. * ek* — Tüm ekleri indir <https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=zip&zfe=cp857> (sıkıştırma hedefi: Türkçe [image: Dosya adı kodlama menüsü] ) Tüm resimleri görüntüle <https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=imgs> [image: ata ve bayrak.jpeg] <https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&attid=0.1&disp=inline&realattid=f_h8pql53l0&safe=1&zw> *ata ve bayrak.jpeg* 31 . YURTTA SULH CİHANDA SULH PEACE AT HOME PEACE ON EARTH K. ATATURK |
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: May 10 05:16PM +0300
---------- Yönlendirilmiş ileti ---------- From: Aydogan Kekevi <dog.k...@t-online.de> Date: Mon, 9 May 2016 18:18:21 +0200 Subject: Konferans; GÖBEKLİTEPE ve NEOLİTİK ANADOLU'da ÖN-TÜRK İZLERİ.. Özgür Barış ETLİ [image: Konferans] -- -- Türkiye için el ele mail grubumuz *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> * Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com <turkiye-i...@googlegroups.com> * Erzincan Kemaliye Egin Grubum http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum : https://twitter.com/#!/MiLALDi Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim. http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148 |
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: May 10 05:04PM +0300
---------- Yönlendirilmiş ileti ---------- Gönderen: yasemin <yasem...@hotmail.com> Tarih: 10 Mayıs 2016 08:19 Konu: KUR’AN’DA; ALLAH’I TANITAN AYETLER-3- Alıcı: "erzinca...@gmail.com" <erzinca...@gmail.com> *KUR’AN’DA; ALLAH’I TANITAN AYETLER-3- * · Rabbim, kendi katından kimin hidayet getirdiğini / Kendisi tarafından, kimin yol gösterici olduğunu ve sonunda kimin kazançlı çıkacağını iyi bilir. *(KASAS,37)* · Kuşkusuz Allah nankör halkı doğruya iletmez. *(KASAS,50)* · Dileyeni doğruya ileten sadece Allah’tır. Doğruya ulaşmayı hak edenleri en iyi bilen de O’dur. *(KASAS,56)* · Senin Rabbin, toplumların ana kentlerine, kendilerine ayetlerimizi anlatan bir elçi göndermedikçe, o memleketleri yok etmez. *(KASAS,59)* · Allah’ın yanında olanlar, çok daha iyi ve süreklidir. *(KASAS,60)* · Senin Rabbin dilediğini yaratır, dilediğini seçer. Allah onların ortak koştuklarından çok uzaktır, O, yüceler yücesidir. Senin Rabbin ortak koşucuların açığa vurduklarını bildiği gibi, kalplerinin gizlediğini de bilir. İşte O, Allah’tır; O’ndan başka Tanrı yoktur. Başta da, sonda da tüm övgüler Allah’adır. Tüm yargı da Allah’a aittir ve hepiniz Allah’a döndürüleceksiniz. *(KASAS,68,69,70)* · Allah’ın, geceyi dinlenmeniz, gündüzü de çalışıp kazanmanız için düzenlemesi, Allah’ın size iyilikleridir. Umulur ki Allah’a teşekkür edersiniz. *(KASAS,73)* · Allah şımaranları sevmez. *(KASAS,76)* · Allah bozguncuları sevmez. *(KASAS,77)* · En iyi sonuç Allah’a saygılı olanlarındır. *(KASAS,83)* · Kimin hidayet getirdiğini ve kimin açık bir sapıklık içinde olduğunu Rabbim iyi bilir. *(KASAS,85)* · Allah ile birlikte hiçbir tanrıyı çağırma. Allah’tan başka Tanrı yoktur. Allah’ın varlığı dışında her şey yok olacaktır. Yargı tümüyle Allah’ındır ve siz Allah’a döndürüleceksiniz. *(KASAS,88)* · Allah’tan başka güvenip dayanacak kimse yoktur. *(İSRÂ,2)* · Rabbiniz sizi esirger. *(İSRÂ,8)* · Biz her şeyi ayrıntılı olarak açıklarız. *(İSRÂ,12)* · Biz her insanın kaderini kendi özgür seçimine bırakmışızdır. *(İSRÂ,13)* · Biz, uyarıcı bir elçi göndermeden hiç kimseyi cezalandırmayız. *(İSRÂ,15)* · Kullarının günahlarını bilen ve gören olarak Rabbin yeter*. (İSRÂ,17)* · Allah ile birlikte başka ilah edinmeyin, yoksa kınanmış ve yalnız başına terk edilmiş olarak kalırsınız. *(İSRÂ,22)* · Rabbin, kesinlikle yalnız Kendisine kulluk etmenizi ve ana babaya karşı iyi davranmanızı ister. *(İSRÂ,23)* · Rabbiniz niyetlerinizi çok iyi bilir. Eğer siz erdemli davranırsanız, Allah, elbette tövbe edenleri bağışlayandır. *(İSRÂ,25)* · Kuşkusuz Rabbin dileyen kimse için rızkını açar da kısar da. Muhakkak Allah, kullarından haberdardır, onları görendir. *(İSRÂ,30)* · Allah ile birlikte başka ilah edinme; aksi takdirde kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. *(İSRÂ,39)* · Eğer ileri sürdüğünüz gibi, Allah’tan başka ilahlar olsaydı, onların her biri, yönetimin kendine geçmesi için, sürekli birbirleriyle yarışırlardı. O takdirde, evrende hiçbir şey düzenli olmazdı. *(İSRÂ,42)* · Yönetimin / egemenliğin tek sahibi olan Allah, ortak koşucuların iftiralarından uzaktır ve çok yücedir. *(İSRÂ,43)* · Yedi gök, yer ve onların içindekilerin tamamı, işlerinde O’na itaat ederler; O’nun emrini yerine getirmeyen hiçbir varlık yoktur / Allah’ı yücelterek anarlar. Allah’ı överek ve yücelterek anmayan hiçbir varlık yoktur. Kuşkusuz Allah, şefkatlidir, bağışlayandır. *(İSRÂ,44)* · Rabbiniz sizi daha iyi bilir. O, Rabbinden merhamet isteyene acır, yanlışında ısrar edenleri cezalandırır. *(İSRÂ,54)* · Rabbin göklerdekileri ve yerdekileri en iyi bilendir. *(İSRÂ,55)* · Gerçekten Rabbinin cezası sakınılacak bir şeydir. *(İSRÂ,57)* · Biz mucizeleri yalnızca uyarı amacıyla göndeririz. *(İSRÂ,59)* · Erdemli kulları, koruyucu olarak Rabbin yeter. *(İSRÂ,65)* · Rabbiniz, denizlerde yarattığı nimetlerden nasibinizi aramanız için, suya koyduğu yasa gereği, gemileri okyanuslarda yüzdürendir. Rabbiniz size karşı çok merhametlidir. *(İSRÂ,66)* · O yüceler yücesidir. *(İSRÂ,93)* · Allah, kullarından haber alır, onları görür. Kim doğruya yönelirse, Allah o kişiyi doğruya ulaştırır, kim inkârda direnirse o kişiyi de sapıklıkta bırakır. Allah’ın sapıklıkta bıraktığı kimseler, Allah’tan başka bir koruyucu da bulamazlar. Allah onları kıyamet gününde körler, dilsizler ve sağırlar olarak yaka paça toplayacak. *(İSRÂ,97)* · İnkârcılar, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, kendilerini yeniden yaratmaya gücü yeteceğini düşünmüyorlar mı? *(İSRÂ,99) * · Rabbimiz yüceler yücesidir. Rabbimizin sözü gerçekleşmiştir. *(İSRÂ,108)* · İster Allah diye yakarın, ister Rahman diye yakarın. Hangisiyle yakarırsanız yakarın fark etmez. Çünkü tüm güzel isimler O’nundur. *(İSRÂ,110)* · ”Tüm övgüler çocuk edinmeyen, yönetimde ortağı olmayan, aciz olmayan ve bundan ötürü bir yardımcıya gereksinim duymayan Allah içindir.” *(İSRÂ,111)* · Şu kesin bir gerçektir ki tüm gezegenleriyle birlikte gökleri ve yeri altı evrede / günde yaratan, sonra da arş üzerine egemen olan ve tüm işleri / evreni yöneten Rabbiniz Allah’tır. O’nun izni olmadan hiçbir aracı bu düzeni değiştiremez. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Artık böyle bir Allah’a kulluk edin. Hâlâ düşünüp akıl erdiremiyor musunuz? Hepinizin dönüşü Allah’adır. Bu Allah’ın koyduğu değiştirilemez bir yasadır. Allah, yaratılışı başlatır ve sonra sürekli tekrarlar; insanlardan inanıp yararlı işler üretenleri, adil bir şekilde ödüllendirir. İnkâr edenlere ise, inkârlarından ötürü kaynamış bir içecek ve acı bir azap vardır. Allah, güneşi bir ışık kaynağı, ay’ ı da bir ışık yansıtıcı yaptı. Yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için, ay’a evreler düzenleyip belirledi. Allah bütün bunları rastgele değil, gerçek bir işleyiş yasasına göre yaratmıştır. Allah, bilgi sahibi olmak isteyen bir topluma, ayetlerini ayrıntılı olarak açıklar. Gece ile gündüzün sürekli uzayıp kısalarak, birbiri arkasında gelip gitmesinde ve Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde, Allah’a saygılı bir toplum için deliller ve ibretler vardır. *(YUNUS,3,4,5,6)* · Allah çok yücedir, Allah ortak koştuğunuz şeylerden çok uzaktır. *(YUNUS,18)* · Gaybı / gizemleri Allah bilir. Plan yapmada Allah daha hızlıdır. *(YUNUS,20,21)* · Sizi karada ve denizde yürüten Allah’tır. *(YUNUS,22)* · Allah insanları kalıcı olan barış ve esenlik yurduna / cennete çağırır ve dileyeni doğru bir yola iletir. *(YUNUS,25)* · Allah’tan başka bir koruyucuları yoktur. *(YUNUS,27)* · Bizimle sizin, aramızda Allah tanıktır. *(YUNUS,29)* · Gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülmüşlerdir. *(YUNUS,30)* · Ortak koşuculara, “Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? İşitme ve görmenizi sağlayan duyu organlarınızın işleyişinin kontrolü kimin elinde? Ya da ölüden diriyi / kurudan yeşili, diriden ölüyü / yeşilden kuruyu kim çıkarıyor? Tüm evreni ve içindekileri kim yönetiyor?” diye sorarsan, “Allah” diyeceklerdir. O zaman sor: “Öyleyse neden O Allah’a ortaklar koşuyorsunuz, erdemli davranmıyorsunuz?” İşte o söylediğiniz, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır. *(YUNUS,31,32)* · Ortak koşuculara sor: “Ortaklarınızdan hangisinin, hiç yokken var edip, ardından öldürüp, ölümünden sonra da diriltecek bir gücü var?” Ve cevap ver onlara: “Hayır yok! Hiçbir ortağı olmayan Allah yaratmayı başlatır, öldürür ve diriltir. ” Ortaklarınızdan hangisi gerçeğe ulaştırabilir?” Ve cevap ver: “Sadece hiçbir ortağı olmayan Allah gerçeğe ulaştırır. O halde gerçeğe götüren mi uyulmaya daha lâyıktır, yoksa birisi götürmezse gidemeyen mi uyulmaya daha lâyıktır? Kuşkusuz Allah onların yaptıklarını bilendir. *(YUNUS,34,35,36)* · Allah, hiçbir zaman insanlara zulmetmez; ancak insanlar kendi işlediklerinden ötürü, kendilerine zulmederler. *(YUNUS,44)* · Biliniz ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Ve unutmayın ki Allah’ın sözü tamamıyla gerçektir; fakat inkârcıların çoğu fark etmez. Yaratan ve öldüren Allah’tır. Ve tekrar Allah’a döndürüleceksiniz. Allah’ın lütfu ve rahmetini kazanmak, insanların dünyada biriktirdiklerinin hepsinden daha iyidir. *(YUNUS,55,56,58)* · Allah adına yalan uyduranlar kıyamet gününü düşünmezler mi? Allah insanlara karşı bol lütuf sahibidir; ama insanların çoğu şükretmez. Göklerde ve yerde zerre kadar / en ufak bir şey, hatta bundan daha küçüğü ve daha büyüğü bile, Rabbinden gizli kalmaz. *(YUNUS,60,61)* · Unutmayın ki Allah’ın yakınları için ne bir korku vardır ne de üzülürler. Çünkü onlar, Allah’a ortak koşmadan inandılar ve O’na saygılı davrandılar. Dünya yaşamında da ahrette de mutluluk onlarındır. Allah’ın verdiği söz değişmez. Üstünlük tümüyle Allah’a aittir. Allahh işitendir, bilendir. *(YUNUS,62,63,64,65)* · Unutmayın ki göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ındır. Dinlenmeniz için geceyi, çalışıp kazanmanız için gündüzü oluşturan Allah’tır. *(YUNUS,66,67)* · Ortak koşanlar, ortak koştukları şeyler için, “Allah bunları çocuk edindi!” dediler. Asla! Allah ortak koştukları şeylerden çok yücedir. Allah’ın hiçbir ortağa ve çocuğa ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ındır. “Allah bunları çocuk edindi” dedikleriniz konusunda, sizin elinizde hiçbir kanıtınız yoktur. Siz, Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi uyduruyorsunuz? Allah hakkında yalan uyduranlar asla başarıya ulaşamazlar. *(YUNUS,68,69)* · Allah bozguncuların yaptıkları şeyleri boşa çıkarır. Suçlular hoşlanmasa da, Allah sözlerinin gerçek olduğunu ortaya koyacaktır. *(YUNUS,81,82)* · Eğer gerçekten Allah’a inanmış ve O’na teslim olmuş iseniz, yalnızca Allah’a güvenin. *(YUNUS,84)* · İnananlara Allah’ın yardım edeceğini müjdeleyin. *(YUNUS,87)* -- Türkiye için el ele mail grubumuz *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> * Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com <turkiye-i...@googlegroups.com> * Erzincan Kemaliye Egin Grubum http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum : https://twitter.com/#!/MiLALDi Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim. http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148 |
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: May 10 05:03PM +0300
---------- Forwarded message ---------- From: gazi karabulut <arabu...@hotmail.com> Date: 2016-05-10 10:11 GMT+03:00 Subject: mardinin bozkurtları To: http://haberiniz.com.tr/kose-yazisi/262034/mardinin-bozkurtlari-nusaybinin-yigitleri-ve-istikbalimizin-istiklali--gazi-karabulut.html -- Türkiye için el ele mail grubumuz *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> * Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com <turkiye-i...@googlegroups.com> * Erzincan Kemaliye Egin Grubum http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum : https://twitter.com/#!/MiLALDi Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim. http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148 |
"erdal akalın" <e.aka...@hotmail.com>: May 10 04:46PM +0300
|
AAKM <in...@ataturk.org.au>: May 10 11:38PM +1000
Sayın Avustralya Atatürk Kültür Merkezi’nin hazırladığı 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Kutlama Programına Avustralya Türk Basınını temsilen katılmanız ve davetimizi kabul etmenizden yönetim kurulu olarak memnun olacağımızı bildiririz. Toplum duyurusunu gazetenizin yeni sayısında baskıya almanızı da rica ederiz. Ücretsiz olan zengin içerikli bayram kutlama programı posteri ilişiktedir. Tarih: 19 Mayıs 2016 Perşembe Saat: 7:30PM Yer: Sydney Türk Evi, Türk Dayanışma Derneği, 33 Gelibolu Parade AUBURN NSW 2144 Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanı Şiirinin değerli müzisyen sayın Onur Şahin’in eşliğinde canlı performans ile sunulacağı bayram kutlama gecesinde, yine Onur Şahin’den Türküler ve Austolian Dance Academy’nin Halk Dansları gösterisi ile canlı bir program olacaktır. Sakarya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Temel Bilimler mezunu olan Onur Şahin. 2009 yılında eşi ile beraber Sydney’e yerleşmeden önce Yavuz Top Halk Müziği Merkezi ve İstanbul Belediyesi Sanat kurslarında Usta Öğretici olarak görevler almıştır. Uzun yıllar İstanbul'da birçok müzikal organizasyonlarda farklı müzisyenlerle sahne alan bağlama üstadı Avustralya'da halen çeşitli etkinliklerde yer almaktadır. Avustralya Alev'i Kültür Merkezinde halen bağlama kursları vermekte ve önümüzdeki süreçte Avustralya da bağlamayı tanıtmak amacı ile müzikal projeler hazırlıkları içerisindedir. 5 |
"Celal Çelik" <celal...@gmail.com>: May 10 02:50PM +0300
İslam'da Adalet <http://celal1973sevdikleri.blogspot.com.tr/2016/05/islamda-adalet.html> *İslam'da Adalet* Adalet kelimesi, dengelemek, dengeli davranmak, tesviye edip düzeltmek, bir şeyi uygun yere koymak, bir hakkı sahibine vermek anlamlarına gelir. Bu kavramın içinde insaf, hakkaniyet, istikamet mânâları da vardır. Dolayısıyla adaletli davranmak, bir şeyi, bir işi hakkaniyet ve insaf ölçülerine göre yapmak demektir. Kur'ân-ı Kerîm'de pek çok âyette geçen "اَلْقِسْطُ: el-kıst" kelimesi de adalet kelimesinin ihtiva ettiği mânâları ifade eden bir kavramdır. İslâm'da adalet anlayışı, bir arada yaşamaktan ve insanlar arası ilişkilerden ortaya çıkan insan hakları temeline dayanır. Adalet, bu hakları olması gereken yere koymak, hakkı olanlara vermek demektir. Adaletin zıddı ise zulümdür ve o da bir şeyi yerli yerine koymamak veya uygun olan yerden başka yere koymak anlamlarına gelir. *Allah Hak ve Adalete Önem Veriyor* Adalet, Allah Tealâ'nın çok önem verdiği esaslardan biridir. Allah'ın kendisi âdildir ve yaptığı her şeyde adalet tecellî eder. "İsm-i Adl'in cilve-i azamından gelen kâinattaki adâlet-i tâmme, umum eşyanın muvâzenelerini idare ediyor ve beşere de adaleti emrediyor." İnsanlardan adaletin ikamesini istemek Allah'ın adlinin muktezasıdır. Sosyal dengenin tesisi ve içtimaî hayatın ahenkli biçimde işleyişi de adaletin gerçekleştirilmesine bağlıdır. Bu yüzden Allah çeşitli toplumlara peygamberler gönderiyor ve onlarla birlikte kitap ve adalet terazisi indiriyor; (Hadid sûresi, 57/25) adaleti sağlamayı emrediyor. (Arâf sûresi, 7/29; Nahl sûresi, 16/90) Ayrıca insanlardan hakkın ikamesini, verilen hükmün lehte de olsa aleyhte de olsa kabul edilmesini istiyor ve aksine davrananları zalimler olarak niteliyor. (Nur sûresi, 24/48-51) Bir de takvaya en uygun olanın adaletli davranış olduğunu; (Maide sûresi, 5/8) âdil olanları sevdiğini belirtiyor. (Hucurat sûresi, 49/9; Mümtahine sûresi, 60/8) Bunların da ötesinde bizzat Kendisinin âhirette hiçbir haksızlığa meydan vermeden kullarını yargılayacağını ve her hak sahibine hakkını vereceğini beyan ediyor. (Yunus sûresi, 10/54; Enbiya sûresi, 21/47) Dolayısıyla hakkın tevzîi ve adaletin ikamesi, biz Müslümanlar için Allah tarafından belirlenmiş en önemli hayat prensibidir. Önemli olan şeyin karşılığı da önemlidir. Adaleti gerçekleştirmenin karşılığı da dünya ve âhiret saadetidir. Elbette ki adaletli davranışın dünyadaki karşılığı kıymetlidir; ancak âhiretteki mükâfatı muhteşem olacaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s.) yönetici olsun, hâkim olsun, aile reisi olsun bunlardan âdil davrananların âhirette Allah katında nurdan minberler üzerinde duracaklarını müjdelemektedir. (Müslim, İmare 18) Kur'ân'ın mü'minlerden adalet talebi, ilgili olduğu alanlara göre çeşitlilik arz ettiğinden biz de bunları, yönetimde, şahitlikte, yargıda, aile içi münasebetlerde ve ticarî hayatta adalet olmak üzere çeşitli başlıklar altında ele alacağız. KAYNAK: http://www.yeniumit.com.tr/konular/detay/islamda-adalet-ilkesi -- |
Mustafa Aksungur <maslana...@gmail.com>: May 10 01:57PM +0300
*Mustafa Aslan AKSUNGUR **Egitimci-Araştırmacı* *Yazar.**Memurevler Mah. **Tonguç Cad. **205 Sok No 2/44* *Tel: **0535 445 55 11 **maslanaksungur**@gm**il.com* <maslana...@gmil.com> *ANTALYA* *8)* *DÜŞÜNCENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ:* *Düşünce:* Düşünce konusu, hemen hemen tüm insan türünün insanlaştığı, düşünmeye başladığı en ilkel günlerinden bugüne değin beyinleri sancıtacak kertede gündemi dolduran sıcacık bir konudur. Düşünce, soyut gibi görünse de, en somut konulardan birisidir. Düşünce bir sanattır. Her sanat gibi DÜŞÜNCE sanatı da, doğru düşünebilmemiz için, büyük emekler ve uğraşlar vermemizi ister. Verdiğimiz kadarını alabiliriz ancak. Ve de aldığımıza, beynimizle, bedenimizle, emeğimizle bir şeyler katarak, aldığımızın biraz daha fazlacasını verebiliriz evrene… Doğru Düşünmenin Baş koşulu: ”EMEK” tir: El ve Beyin emeğidir..! Düşünce, ayni zamanda boylu-boyunca ÖZGÜRLÜK demektir. Düşüncelere sınır koymaya kalkıldığı an onu öldürmüş oluruz. Demek ki düşünmenin en temelli ögelerinden birisi de: *Kanatlandırılmış ÖZGÜRLÜKTÜR..!* Doğru düşünmenin ana kaynağı, en başta, düşünülen konu üstünde derin ve geniş BİLGİ sahibi olmaktır. Ama salt bilgi sahibi olmakla da yetinemeyiz. Ayrıca onu akranlarıyla karşılaştırıp kıyaslayarak benzer yanlarını ve ayrılan yönlerini de kavrayıp ona göre değerlendirme uğraşısına girmemizi gerektirir doğru düşünebilme erdemimiz... Doğru düşünmenin bir başka koşulu: Peşin hükümlerden arınıp tarafsızca, hiç bir etki altında kalmadan onu kavrayıp değerlendirme yetisi, TARAFSIZCA irdeleyebilme yetisidir… Düşüncenin iki türü vardır: *a) Soyut Düşünce. * *b) Somut Düşünce.* Her iki durumda da en büyük yük *“BEYİN”*in omzundadır… En ongun çözümleri de, yine *“BEYİN”*in işlevleri yaratır; beyinin işlevleri çözümler... *Soyut düşünce:* Daha çok kurgularla beslenir ve yeni yeni kurgular yaratmamızı gerektirir. *Somut düşünce:* Elle tutulacak somutlukta önümüze *İŞ* olarak çıkacak sonuçlara çağırır düşünce evrenimizi... Her iki tür düşüncenin de hem kendilerine özgü kuralları vardır, hem kendilerine özgü ürünler verirler. Günümüz dünyasındaki ulaşılan bugünkü Bilim, duygunun da, beyinin de titreşim sıklığını (frekansını) ölçmüş; duygunun titreşim sıklığı, beyinin titreşim sıklığından 60 kat daha aşkın gelmiş... Bu ne demektir? Bu: *“Sakın haa, Doğru Düşünme eyleminin içine, olabildiğince duygu ögesini yaklaştır-mayınız..!”* Demektir. *“Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur!”* Demiş atalarımız. Evet, bedencil zayıflıklar, kaygılar, kuşkular, korkular, öfkelenmeler, suçluluk duygusu içindeki ikircikli likler beynimizi dürtükler durursa eğer, hiçbir koşul altında *Doğru *ve sağlam *Düşünme *Erdemine ulaşamayız! Öyleyse, Doğru Düşünebilmek için her yönden beynimizi özgür ve *SAĞLIKLI* kılmak zorundayız… Gelin dostlar, düşünmeye girişmeden önce kendimizi böylece koşullandıralım..! Doğru Düşünmenin başlıca koşullarından birisi de: Koşullanmalardır.. *KARARLILIKTIR..!* Ben bu işi başaracağım diye koşullanılarak giriştiğimiz hiç bir iş, eksikli ve yarım kalmaz. Erde, geçte kesinkes en olumlu sonucuna ulaşır, en olumlu ürününü verir... *“Kararlı dağ devirmiş, kararsızı dağda kurtlar yemiş!”* Diyorum bir öz-deyişimde. Olayların üstüne kararlıca yürüdüğümüz sürece, olumlu sonuca kesinkes varırız... Descartes: *“Düşünüyorum, o halde varım!”* Demiş. Bu doğrudur. Ama yarım bırakılmış bir doğrudur! Biz buna: *“Varım! O halde düşünmek zorundayım!” *Doğrusunu da ekleyip, bütünleştirmemiz gerekiyordu. Ekledim; bütünlüyorum: *“Varım! O halde düşünmek zorundayım..!” * *DÜŞÜNMEK:* *İnsanlara özgü, ayrıcalıklı bir üstünlüktür. *İnsanı öteki canlardan ayırıp üstün kılan en temelli *“Üst-Erdem*”lerden birisi, hatta, hatta birincisidir..! *Doğru düşünmekse, üstünlüğün de üstünde taht kuran bir güneşli üstünlük olur... * * (m.a.a.) * |
Bu grubun güncellemelerine abone olduğunuz için bu özeti aldınız. Ayarlarınızı
grup üyelik sayfasından değiştirebilirsiniz. Bu gruba aboneliğinizi iptal etmek ve gruptan artık e-posta almamak için Turkiye-icin-el...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin. |