Primat terimi ilk kez Linneaus tarafından 1758’de kullanılmış olup, Latince primas kelimesinden gelir ve “birinci sıra” anlamındadır. Linneaus, insanların hayvanlar dünyasındaki yerini belirlemek amacıyla homosantrik de olsa bu kelimeyi seçmiş ve insanları canlılar dünyasındaki en üst noktaya yerleştirmiştir. Yeryüzündeki tüm canlıları sınıflamayı hedefleyen Linneaus’un sistemi (Sistema Natura), canlıları analojik (işlevsel) ve homolojik (yapısal) özelliklerine göre sınıflara ayırma temeline dayanır. Bu sınıflardan her biri bir taksonu oluşturur; her takson yapısal ya da işlevsel olarak aynı özelliği taşıyan canlı gruplarından oluşmalıdır. Bu benzer özellikler ortak atalardan kalıtılarak bir sonraki kuşağa aktarılmaktadır. Bu sistem sayesinde tüm canlıları, en ilkelinden gelişmişine kadar sınıflamak mümkündür. Tümdengelim sistemine göre türlerin sayısı aşağı doğru inildikçe azalır ve özelleşir. Buna göre çok hücreli, hayvanlar aleminin üyesi olan insanoğlu, omurgalı bir memeli olup, plasenta içinde yavrusunu büyüten canlılardan sadece biridir. Onu özel kılan primat takımının içinde yer almasıdır. Primat takımının içinde ise, anthropoidler, insanımsılar (hominoidler) , insansılar (hominidler), homo cinsi üyeleri ve Homo sapiens’ler yer alır. Primatların yaşamöyküsü, 70 milyon yıl öncesine uzanmaktadır. Bu dönemde insan ile karşılaştırıldığında, anatomik açıdan son derece ilkel primatların olduğunu görmekteyiz. Ancak ilkel olmak ortak özellikler taşımaya engel değildir. Bütün primatların belki de en temel özelliği ağaçta yaşamaya (arboreal) uyum sağlamış olmalarıdır. Bu bağlamda bizlerin de içinde bulunduğu primat takımına ait bazı ortak özellikleri sıralamak yerinde olacaktır: 1 ) Primatlar, derinlik algılama dahil, çok iyi gelişmiş görme duyusuna sahiptir. Gözlerin yüzün önünde yer alacak biçimde evrimleşmesi sayesinde, iki göz aynı noktaya bakabilmekte ve derinlik algısı olan stereoskopik görüş kazanılmaktadır. 2) İlkel primatlar (prosimian hariç) , renk yelpazesini geniş bir aralıkta görmek ve ayırt etmek becerisine sahiptir. Bu durum belki de meyve ve bitkilere dayalı beslenme tarzı sonucu geliştirilmiş bir özelliktir. 3) Diğer memelilere göre primatlar, beden ölçülerine oranla daha büyük bir beyine sahiptir. Beyin boyutlarındaki artma eğilimi zeka ile ilişkilendirilen bir uyumluluktur. 4) Primatlarda birçok memelinin aksine, her batında tek bir yavru dünyaya getirme eğilimi yaygındır. Bu seçilim doğan yavruya artan ebeveyn ilgisiyle açıklanabilir. Annenin yavruya bakım süresi oldukça uzun ve zorludur. Gebelik süresi, yani fetüsün gelişimi ilkel primatlardan insanımsılara doğru artış gösterir. 5) Ağaç yaşamına yönelik olarak geliştirilen adaptasyonlardan en önemlisi, tüm primatlarda 5 parmak (pentadactyl) bulunmasıdır. El ve ayakları donatan bu parmaklar, nadiren sivri, genellikle yassı tırnaklara sahiptir. Ancak hassasiyet kazanmış bu parmaklarla başarılı kavrama hareketi yapabilir, ağaçta yaşayabilirler. 6) Boyut bakımından oldukça farklılıklar sergilerler. Tarsi, marmoset gibi 10-15 cm boyutlarında primatlara rastlayabileceğimiz gibi, 180-190 cm boyunda, iri erkek gorillerin varlığı da unutulmamalıdır. Bu çeşitliliğin temelinde, farklı habitatlara gösterilen başarılı uyum süreçleri aranabilir. 7) Önceleri 44 ya da 40 dişe sahip olan bazı ilkel memeliler, daha ileri evrim aşamalarında dişlerinden bazılarını yitirdi. Primatlarda da 36 diş ile başlayan serüvenimiz, yaklaşık 6 milyon yıl öncesinde olduğu gibi, hala 32 diş olarak devam etmektedir. Ancak çene yayında kendine yer bulamayan 3. büyük azı dişleri, bugün bazı bireylerde artık çıkmamaktadır. 8) Primatların tümünde, üst kol ve kürek kemiği ile eklemleşen köprücük kemiği (clavicula) bulunur ve işlevseldir. Omuzlara doğru genişlik ve kolların rahatça salınım hareketi yapmasını sağlayan bu kemikler, özellikle ağaç yaşamında daldan dala atlamak için kaçınılmaz olarak gereklidir. 9) Primatların birçoğu gündüz aktiftir (diurnal); yani gündüz düşmanlarından korunur, besin ve eş ararlar. Gecelerini güvenli bir alanda geçirirler. Prosimianlar ve bazı primat türleri ise gececidir (nocturnal), yani yaşamsal döngülerini alacakaranlıkta ve geceleri sürdürürler. 10) Beslenme alışkanlıkları açısından çeşitlilik gösterirler. Etçil (carnivor); yaprak, filiz, sürgün yiyenler (folivor); böcek yiyenler (insectivor); meyve, çicek yiyenler (frugivor); tohum, kabuklu yemişler yiyenler (gramnivor); sakızlı bitki ve özsuyu tüketenler (gummivore) ve karışık çoklu beslenenler (omnivor) olarak ayrılırlar. 11) İlkel primatların bazılarında üç, ancak insan dahil diğer tüm primatlarda göğüs hizasında bir çift aktif meme bulunur. Bu durum, tekli doğumlar yanında, ikiz doğumlarda bebeklerin şansını artıran uyumsal bir süreçtir. Özellikle iri primatlarda (goril, orangutan, şempanze) rahatlıkla fark edilebilecek boyutlara ulaşırlar. 12) Dik (bipedalizm), yarı-dik ve dört ayak üzerinde hareket ederler. Bu hareket sistemleri primat türünün yerde (terrestrial) ya da ağaç üzerinde (arboreal) yaşamasına göre, dallarda salınma, dikey sıçrama-atlama gibi farklılıklar gösterir. Örneğin goriller, ağırlıklarını dengelemek için, çoğu kez kıvırdıkları el parmaklarının üzerinde hareket eder. 13) Son derece sosyal canlılardır. Özellikle ileri primatlarda, dokunma, paylaşma, hoşgörü gibi davranışlar gözlemlenebilmiştir. Gece aktif olanlar hariç, genellikle grup halinde yaşarlar. Çokeşlilik, tekeşlilik, harem kurma gibi karışık sosyal organizasyonlara ek olarak, hiyerarşi, statü farkı, iletişim, ölümcül kavgalar, tuzak kurma, avcılık, alet kullanma, liderlik, gruptan dışlama gibi son derece insancıl davranışları da sergiledikleri, bugün artık net biçimde bilinmektedir. Primat takımının bilinen ilk temsilcileri, ağaçlardayaşayan, gececi ve böcek yiyen, yaklaşık sincap büyüklüğündeki kemirgen canlılardır. Daha sonra, taksonomideki yerlerini ilkel primatlar olarak adlandırdığımız prosimianlara bırakırlar. Prosimianlar, lemur, lorisi ve tarsiler olarak üç alt gruba ayrılır. Maymunları ve kuyruksuz büyük maymunları oluşturan anthropoidler; geniş burunlu (platyrrhini) yeni dünya maymunları ve dar burunlu (catarrhini) eski dünya maymunları olarak iki alt takıma ayrılır. Ağaç yaşamında, uzun kuyruklarını beşinci bir el gibi aktif kullanan yeni dünya maymunları, diş sayıları bakımından da (36 diş) eski dünya maymunlarına oranla homo cinsinden daha uzakta yer alır. Eski dünya maymunları arasında bazı türler ağaçlarda yaşarken, babun, makak gibi bazı türler de yerde yaşar. Kuyruksuz büyük maymunların ve insanların oluşturduğu grup hominoid üst ailesi olarak adlandırılır. Eski dünya maymunlarından hylobat, pongid ve hominidler bu ailenin üyeleridir. Kuyruksuz büyük maymunlar (ape) pongid ailesine, insanlar ve insanımsılar hominid ailesine dahil edilir. Gibonlar (hylobat) hayatlarının tümünü neredeyse ağaç üzerinde geçirirken, pongid ailesi üyeleri olan orangutan, goril ve şempanzeler daha çok yerde yaşamayı tercih eder. Sonuç olarak, primat türleriyle ilgili gözlem ve araştırmaların son yıllarda sevindirici bir hızla arttığını ve primatoloji bilimine büyük katkılar sağlandığını izlemekteyiz. Kaynak : 50 Soruda Antropoloji- Sibel Özbudun, Gülfem Uysal. |
[category teknoloji]
[tags BİLİM DOSYASI, Primat]