KUR’AN’ IN KADER ANLAYIŞI:(1-2) (Yaşar Nuri Öztürk yazısıdır)

665 views
Skip to first unread message

M.Kemal Adal

unread,
Jun 1, 2014, 9:34:39 AM6/1/14
to

I.                  KUR’AN’ IN KADER ANLAYIŞI (1)


Yaşar Nuri Öztürk

in...@yasarnuri.com

29 Mayıs 2014, 10:40


Kader; Kur’an’da tabiat kanunları, varlığın değişmez yasaları anlamında kullanılır. Sünnetullah tabiri de bu anlamdadır. Ahzâb 38, kader ile sünnetullah tabirlerinin eşitliğini bildiriyor.

Elimizdeki geleneksel akait kitaplarındaki kader anlayışının Kur’an’daki kader kavramıyla bir ilgisi yoktur.


O kitaplar yoluyla asırlardır taşınan ve bizlere öğretilen kader, sürüleştirilmiş bir toplum yaratmak isteyen saltanat odaklarının kitleyi uyuşturmak için oluşturdukları Kur’an dışı bir anlayıştır. Bu anlayışla Müslüman kitlelerin getirilmek istendiği yerin ne olduğunu, İslam’ın temel kabulleri gibi benimsettirilen ‘ilkeler’den seçtiğimiz şu birkaç örnek çok iyi göstermektedir:

1. Devlet başkanı, ahlaksızlık da zulüm de işlese azledilemez.

2. Sapık ve zalim bir imamın peşine de olsa namazı cemaatle kılın.

3. Dünya, müminin cehennemi, kâfirin cennetidir.

4. Her insanın cennetlik veya cehennemlik olacağı, önceden belirlenmiştir.


İnanç manifestosunun içine sokulan bu Kur’an dışı hezeyanların tümü Emevî yalanıdır.

Bu kader anlayışına teslim edilmiş kitlelerin yarınlara ümitle bakabilmelerinin biricik koşulu, ‘gelecek bir kurtarıcı-mehdî’ beklemektir. Çünkü bu kitlelerin ‘gerekeni yapma’ azim ve iradeleri felce uğratılmıştır; onlar ancak göklerden gelecek olanı bekleyebilirler.

Kur’an’da, bugün dayatıldığı şekliyle bir kader kavramı olmadığı gibi, ‘kadere iman’ diye bir tâbir de yoktur.


Türkiye’de bu gerçek, İslam ilahiyatının dahi bilgini Prof. Dr. Hüseyin Atay tarafından 1960 yılında yayınlanan ‘Kur’an’da İman Esasları’ adlı doktora teziyle ortaya konmuştu. Bu, çağdaş ilahiyat literatüründe ilk kez telaffuz ediliyordu. Prof. Atay bu tezi yüzünden, Ehlisünnet inancını bozmakla suçlandı. Oysaki bu gerçek, Hüseyin Atay’dan çok önce yaşamış bilginlerce de dile getirilmiş ama üstü örtülmüştür.

Ehlisünnet adı altında Ebu Süfyan'ın oğlu Muaviye ve işbirlikçilerinin ideolojileştirdikleri Cahiliye kabullerini pazarlayan Arapçı dincilik çevreleri, acaba bu gerçeği bilmiyorlar mı? Bilmiyorlarsa cehaletlerinden, biliyorlarsa, iftiracılıklarından utanmalıdırlar. Şimdi, meselenin gerçek Ehlisünnet inancındaki durumuna bakalım:


Ahkâm ayetleriyle ilgili ilk tefsir kitabının sahibi sayılan ve gerçek Ehlisünnet’in baş imamı olan İmamı Âzam’la aynı yıl ölen Mukaatil bin Süleyman (ölm. 150/676), iman konusunu anlatırken Allah, ahiret, melekler, kitap ve nebilere imanı sayar ama kadere iman diye bir şarttan söz etmez. (Mukaatil b. Süleyman, Tefsîru’l-Hams Mie, 12-13)

Ehlisünnet inancının temel kitaplarından bazılarını yazmış bulunan ünlü Matürîdî kelamcısı ve Hüseyin Atay’ın kaynağı olan Ebul Muînî (ölm. 508/1115), Tabsıratü’l-Edille adlı eserinde, kader konusunda Hüseyin Atay’ın söylediğinin aynısını söylüyor.


Atay’dan 850 yıl önce. Nesefî, anılan eserinde imanın şartları konusunda şöyle diyor:

İman esaslarına gelince bunlar 5 tanedir: 1. Allah’a, 2. Meleklere, 3. Kitaplara, 4. Peygamberlere, 5. Âhirete iman. Aynen bunun gibi ibadetler de 5’e ayrılır.” (Nesefî, Tabsıratü’l-Edille, 2/92)

Nesefî burada iki Kur’an dışılığı aynı anda düzeltmiştir:

1. Kur’an’ın gösterdiği iman esasları içinde kadere iman diye bir şey yoktur,

2. Geleneksel kabullerin ‘İslam’ın Şartları’ diye öne çıkardığı beş kavram, İslam’ın şartı değil, İslam’daki temel ibadetlerdir. İslam’ın şartları Kur’an’ın bütün hükümleridir
.


http://www.sanalbasin.com/goster/23864/?href=http://www.yurtgazetesi.com.tr

II.               KUR’AN’IN KADER ANLAYIŞI (2)


Yaşar Nuri Öztürk

in...@yasarnuri.com

01 Haziran 2014, 11:16


‘Kadere iman’ tabiri, İslam inançlarının içine, hadis diye ortalıkta dolaştırılan bir söze dayanılarak sokulmuştur. Oysaki o söz, bugünkü kader anlayışını savunanların deyimiyle bir ‘haberi vâhit’tir, yani Peygamberimizden bir tek kişinin rivayetidir. Ve hadisçilerin de kabul ettikleri bir kurala göre, haberi vâhit imanla ilgili konularda delil olmaz.

Kader sözcüğü, Kur’an’da 11 yerde geçmekte ve tümünde de ‘ölçü’ anlamında kullanılmaktadır. Türkçe’deki ‘miktar’ (Arapça özgün şekliyle mikdar) sözcüğü de ölçü anlamındadır ve kader kökündendir.

Allah her şeyi bir ölçüye göre yapıp yönetmektedir. Platon’un güzel deyimiyle “Tanrı hep geometri kullanmaktadır.” Gökten su ölçüyle iner (Müminûn, 18; Zühruf, 11); inen suyun yeryüzünde vadilerde dolaşması bile ölçüyledir. (Ra’d, 17) Topraktan pınarlar fışkırması, fışkıran suların birleşmeleri yine belli bir ölçüye göredir. (Kamer, 12)

Tüm bu ölçüye bağlılıklar, kader kelimesi veya türevleri kullanılarak ifade edilmiştir. Ve bu ifadelerle önümüze konan kader kavramının temel amacı, insanın fiillerinin belirlenmiş olduğunu değil, varlık ve oluşta rastlantının bulunmadığını göstermektir.


Kur’an, kader kavramıyla ‘sünnetullah’ da denen tabiat kanunlarını kastetmektedir. ‘Kader asla değişmez’ söyleminin Kur’ansal anlamı budur.

Bu kullanım, şu ayetlerde herkesin anlayabileceği açıklıktadır: Ra’d, 8, 17; Hicr, 21; İsra, 77; Fâtır, 43;Müminûn, 18; Ahzâb, 38, 62; Şûra, 27; Zühruf, 11; Fetih, 23; Kamer, 49; Talak, 3; Mürselât, 22.


Kader kökünden gelen ve ölçüye bağlamak anlamında olan ‘takdir’ sözcüğü de tabiat kanunları, değişmez ölçüler, yani sünnetullah anlamında kullanılmıştır. Bu kullanıma göre, Ay ve Güneş’in belirlenmiş ölçülere göre seyretmeleri, kısacası, irade sahibi tek yaratık olan insan dışındaki tüm varlıkların, her türlü iş ve oluşun, her türlü yaratılış ve yaratışın seyri değişmez kurallara, bağlanmış, determine edilmiştir.

İnsana gelince, onun için, kader kavramının, tabiat kanunlarının değişmezliği dışında herhangi bir değişmezlik getirmesi söz konusu değildir. Çünkü insan özgür iradeye sahip tek varlıktır.

Kur’an’daki kaderin anlamı budur. Ve bu anlamda bir kaderin değişmezliği, Allah’ın tabiata, varlığa koyduğu yasaların değişmezliğidir ki, Kur’an bunu açıkça ve defalarca ifade etmiştir. Bu değişmezlerin insanın fiilleriyle, iradesi ve özgürlüğü ile bir ilgisi yoktur. Oradaki değişmezlik, kanunların Yaratıcı tarafından koyulmasıdır; insan fiillerinin Yaratıcı tarafından önceden belirlenmesi değildir.

Biz, varlığın ve evrenin yönetimine, ontolojik yapıya ilişkin kanunlar koyamayız; bizim böyle bir yetkimiz yoktur. Ama biz, kendi fiillerimiz ve yönetimimizle ilgili kanunlar koyarız ve koymalıyız.

Kur’an’daki kader, İbn Teymiye’nin deyimiyle, yaratılışla ilgili ontolojik bir kavramdır; davranışlarla ilgili bir kavram değil. (İbn Teymiye; el-Furkan, 98-99)


Yine İbn Teymiye’nin ifadesiyle kader, Allah’ın yaratış ve dileyişiyle ilgili bir kavramdır, buyrukları ve hoşnutluğu ile ilgili bir kavram değil.

Kemal Sağır yazıyor:

“Bildiklerinizi sonuna kadar paylaşın, yayınlamadıklarınızı ne olur çabuk yayınlayın. Sadece Türkiye değil İslam âlemi de doğrular ile yanlışları tartsın ve dünya, İslamiyet’in bize anlattıkları gibi olmadığını görsün de gerçek Müslümanın Allah diye diye boğaz kesenler olmadığını bilsin.”


http://www.yurtgazetesi.com.tr/kuranin-kader-anlayisi-2-makale,8069.html


--
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal

KUR’AN’ IN KADER ANLAYIŞI - (1-2).pdf
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages