12 EYLÜL VE DAHİ AKP.

1 view
Skip to first unread message

necmettin tanju suar

unread,
Jul 20, 2010, 6:28:51 PM7/20/10
to ahmet altan, Alaattin Alpan, Ali Nail Kubali, ali yıldız beker, altemur kılıç, Ata Kitap, aynur bozoğlu, aytenakbayram, banu...@superonline.com, barış yarkadaş, BÜLENT ESİNOĞLU, Cassie Richardson, ceyhan doğu, cuneyt guzel, dav...@baskent-aln.edu.tr, Demet Oyal, emre komurcu, engin düzyol, ertan doğan, ertan özer, Esat Dilsizoğlu, farukk...@superonline.com, fatih altaylı, fatih gülcü, Fatih GÜLCÜ, fatoş GEZEN, feride yılmaz, ford1958...@mynet.com, grup vizyon, gulseve...@gmail.com, hadı oradan ıbnetor yurtseven, hakan...@hotmail.com, HATİCE SARIG�L, HATİCE SARIGÜL, HATİCE SARIGÜL, hikmet türen, ibrahim ortaş, inci.c...@gmail.com, kemal.kil...@tbmm.gov.tr, kutalmış ocaklı, M. Ç., mert boz, Mérwé Yanqoz, metin ergin, mikail kütük, msen...@mail.com, murat, Murat Bolut, mustafa...@windowslive.com, ne_mutlu_t...@googlegroups.com, neverland, nilgün aksoy, nokta form, nurhan, nur...@enformasyonmedya.com, nurten kara, Nurten Kederoğlu, Nüket Süar, omerfaruk dogan, öznur tekinkaya, pali canon, carolee...@hotmail.com, qweanjella qwerdinçerler, Reyhan, rifarse...@gmail.com, rifatse...@superonline.com, ritimci erdoğan, selçuk keskingöz, serkan balpınar, Serpil, sevgi karadeniz, silivrip...@googlegroups.com, Silvan Güneþ, şeref çetinkaya, şeri şeri, tay...@yahoo.com, tımo tımo, turha...@yahoo.com, turk...@googlegroups.com, umut Küçükgöde, Ümran Çelik, vural ozdemir, VURAL ÖZDEMİR, yeniçağ gazetesi, yon...@toplumsalbilinc.org, zeki zenger, ZENGER ELEKTRONİK

12 EYLÜL VE DAHİ AKP.

 

 

           Nasıl demeli..?

             Düşünüyorum, bir şeyler yazmalı…diyorum, Recep bey’in, o sözleri hangi ruh hali içinde söylediği hakkında herhangi bir fikir gelmiyor aklıma. Hani, bilsem ki Recep bey 12 Eylül mağdurudur, bilsem ki Recep bey 1980 öncesi ve sonrası abd’nin ülkemizde cirit atan ajanlarına, NATO’nun militanlarına, Yahudi – Ermeni tetikçilerine ve nihayet günümüzde abd – İngiltere – İsrail tarafından kurulup, eğitilip, donatılıp, üzerimize salındığı bilinen PKK örgütüne karşı en küçük bir önlem almıştır, en küçük bir karşı çıkışta bulunmuştur…

               İnanın dilimi yutacağım, bir daha kalem tutmamak için parmaklarımı yiyeceğim, düşünme yetimi engellemek için mahallenin kasabından “bana beyin ameliyatı yapmasını…” isteyeceğim.

 

             Recep bey’ in gözlerinin yaşarmasına neden olan şey ne ola ki ? Necdet Adalı’ nın mı yoksa, daha 16 yaşında iken abd’ nin “ Bizim çocuklar…” diye adlandırdığı diktatörler tarafından bir gün içinde yaşı büyütülüp asılan Erdal Eren’ in mektubu mu ?

             Recep bey’ in gözlerini yaşartan şey, 12 Eylül tarihinden en fazla bir hafta sonra Mamak kışlasına götürüldüğünü bildiği ama yıllarca haber alamadığı, 1990’ ların ortasında bir gün Kızılay semtinde, felçli halde gördüğü Muzaffer kardeşi mi?

 

             Sevgili Muzaffer. Dostum, canım kardeşim, öğretmenim, kavga arkadaşım, yoldaşım !

             Cebimizde kalan son para ile aldığımız birinci cıgarası da tükendiğinde, yerden topladığımız izmaritleri keyifle tüttürürken o güzel yüzünden yayılan gülümsemeleri unutmam mümkün değil.

             Ankara’ nın o muhteşem soğuğunda, parti genel merkezinde birbirimize sarılarak, üzerimize bayrak ve pankartlardan oluşan battaniyelerimizi çekip, uyuma provaları yaparken, rahmetli Genel Başkanımız Mehmet Ali Aybar’ın öğretilerini tekrar tekrar bizlere dikte ettiren öğretmenimiz sendin.

 

             Soğuktu. Uyuyamıyorduk…

             “ Haydi. Al şu gitarı da bize bir şeyler çal. İçimiz ısınsın…” diyordun. Alpay’ ın “Gözlerin” adlı  şarkısını çalıyordum senin için. O şarkıyı çok sevdiğini biliyordum.

 

            Sonra, Keçiören semtinde bir ev kiraladık. Pek uzun süreli olmadı ama, Yükseliş Kolejli arkadaşlarla birlikte, sabahın ilk saatlerine dek süren tartışmalarımız, evin içi görünmesin diye camlara boydan boya döşediğimiz gazete kağıtları, gizliden gizliye ( kısık sesle ) dinlediğimiz Sofya radyosu’nun Türkçe yayını…

 

              Ve…

              Ben, askere gittim.

              Döndüğümde partimiz kapatılmış, dostlar içeri alınmış, kitaplarımız yakılmış, sloganlar attığımız, marşlar söylediğimiz, birbirimize kenetlenip yürüdüğümüz sokaklar, postallarla çiğnenir olmuştu. Sen yoktun. Dostlarımız yoktu. Ne yapardım tek başıma ? Öksüzlüğümü ilk kez orada tattım. Koca Ankara. Ailem, okul arkadaşlarım, tüm yaşamım orada ama, yine de kimsem yok işte.

 

             Yıllar sonra öğrendim ki bir çok arkadaşım,  kaçarken çıkan ( ! ) çatışmada vurulmuş, cezaevinde gördüğü işkenceler sonrası sakat kalmış, ortadan kaybolmuş ( ! ) tu…

 

             O sıralar Recep bey, Milli Selamet Partisi’ nin İstanbul il gençlik örgütü lideri idi. 12 Eylül diktasının lideri Kenan Evren, abd ile bağlantıları güçlü olan Recep bey ve Abdullah Bey’ lere pek dokunmadı… desem yeridir. Öyle ki, Milli Selamet Partisi’ nin “Akıncılar” ı neredeyse korunma altına alınmışlardı.

 

             Diktatörlerin saltanatında  “dokunulmazlık zırhına” bürünen ve bu zırhı bir türlü üzerinden çıkarmayan Recep bey, bugün aynı zırhın ardında  12 Eylül edebiyatı yapıyor. Hatta, 12 Eylül’ ün diktatörü Kenan Evren’ i ( sözde 12 Eylül dönemini ve lider kadrosunu yargılayacağı vaat edilen AKP Anayasasının taslağı hazırlık aşamasındayken ) köşke davet edip,  engin görüşlerini alıyor.

 

              Sonra…

              Darbecilere pabuç bırakmayacağını söyleyen, 12 Eylül’ cüleri yerden yere vuran, hesap soracağını iddia eden Recep bey, Kenan bey’i “nikah şahidi” yapıyor. AKP’nin perde arkasındaki lideri Bülent Arınç, 24 Mayıs 2009’ da Manisa’ da onur konuğu olarak katıldığı bir açılışta kurdeleyi Kenan Evren’ e kestiriyor.

 

             Sevgili Muzaffer…

             Biz, gençliğimizi doya doya yaşadık. Aşkı, özlemlerimizi, sevinçlerimizi, acı ve kederlerimizi, kavgamızı… bağlamamızın tellerinde dile getirirken bastılar evimizi. Dövüldük, işkencelerden geçtik, sakat bırakıldık, öldürüldük ama yine de, bağlama tellerinden çıkardığımız acemice nağmelerden taç yaptık sevdiğimizin saçlarına. İnsan sevgimiz, insana olan inancımız, duygularımız, umudumuz hiç tükenmedi.

 

             12 Eylül döneminde tüm ülkenin ceza evlerinde yaşananları bugün kendi iktidarlarında da aynen yaşatanların, senin ve diğer dostlarımızın hak arama savaşına katkıda bulunacağına inanmak, son derece büyük “saflık” olur… diye düşünüyorum.

 

            Seni özlüyorum. Öğretilerini, gülüşünü, marş söyleyişini, insan sevgini, yaşama bakışını…

            Bizlere öğrettiğin her şeyi özlüyorum be kardeşim.

           

           İkiyüzlülüğün, yalanın, soygunun görüldüğü yerde toplumsal direnişle karşılaştığı, çatışma halinde de olsa tüm fikirlerin “Vatan sevgisi, ülkenin ve halkın onurlu geleceği” noktasında birleştiği o muhteşem günleri özlüyorum sevgili dostum.

 

                                  Necmettin Tanju SÜAR.



Windows Live: Arkadaşlarınız size e-posta gönderdiklerinde Flickr, Twitter ve Digg güncellemelerinizi öğrenirler.
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages