Süleyman YAĞIZ www.haberakis.com 'a yazdı
İktidarın yandaş yazar ve sözde aydınları, bütünüyle AKP ile Tayyip Bey’i koruyup kollamayı ve yargıyı ele geçirmeyi amaçlayan ve bu niyet anlaşılmasın diye de içine bazı elma şekerleri sokuşturulan anayasa değişikliği paketine karşı çıkanları; demokrasi karşıtı (!), darbeci (!) ve statükocu (!) olmakla suçlayacak kadar faşist olabiliyorlar.
Bu tutum, tamamen “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” mantığının ürünüdür. Çünkü değişiklik paketine evet diyen yandaşlar, AKP’nin anti-demokratik tutumunu, “yavuz hırsız” misâli, bilerek göz ardı etmeye çalışıyor. İyi niyetle evet diyenleri ve bu yönde oy kullanacak olanları kesinlikle tenzih ederim. Zaten o nedenle, özellikle “yandaşlar” ifadesini kullanıyorum. Çünkü yandaşların iyi niyetine de inanmıyorum.
***
AKP’nin paketine karşı çıkanlar ise iddia edilenin tam tersine, demokrasinin yara almasından ciddi biçimde endişe edenlerdir. Çünkü bu paket kabul edilirse AKP, mevcut demokrasiyi bile aratır hâle getirecek ve ileri-mileri değil “kendi demokrasisini” dayatacaktır.
Zaten özel mahkemeler aracılığıyla bunu uzunca zamandır yapmaktadır. Daha ileri demokrasi ve daha fazla özgürlük diye diye anti-demokratik yöntemler uygulamaktadır. Adına “balyoz” denilen soruşturma ve dava sürecinde son alınan ve terfi sıraları gelen bazı muvazzaf generalleri de kapsayan yakalama kararı, bunun somut bir kanıtıdır.
Çok ilginçtir; “balyoz sanıkları”nın ilk duruşmaları için 5 ay sonrasına (16 Aralık 2010 tarihine) gün veriliyor. Bu ne demek? Şu demek: Bunlar, -eğer itirazları kabul edilmezse- beş ay sorgusuz sualsiz hapis yatacak; böylece, kesin suçluymuş gibi cezaları peşin peşin infaz edilmiş olacak.
Sanıklardan bir kısmı için üçüncü kez tutuklama kararı çıkarılması ise işin başka bir tuhaf yanını oluşturuyor. İşin diğer bir tuhaf yanı da şu: Çetin Doğan örneğinde olduğu gibi, bunlara özgürce teslim olma olanağı bile tanınmıyor. Öyle ya, kaçma tehlikesi var diye üçüncü kez yakalanma emri çıkarılan Çetin Doğan kaçarken değil, teslim olmaya giderken gözaltına alınıyor. Yandaş ve yalaka basın da “Çetin Doğan’ı polis getirdi” diye başlık atıyor.
***
Gerçekten demokrat olanlar, uzlaşma sağlanmadan yapılan hiçbir anayasa değişikliğine evet demezler; demeyi içlerine sindiremezler. Çünkü anayasalar, toplumsal mutabakatın ürünü olmak zorundadır. AKP’nin yaptığı değişiklikler ise uzlaşmadan yoksundur; tıpkı 12 Eylül paşalarının yaptığı gibidir... Yâni bütünüyle “dayatma”dan ibarettir.
Onun içindir ki, elma şekeri gibi paketin içine sıkıştırılan maddelerde bile “arkadan dolanma oyunları” var. Örneğin, memura toplu iş sözleşmesi hakkı, bunların en önde gelenidir… Mevcut uygulamaya göre toplu iş görüşmesi yapan sendikalı memurlar da artık bu madde uyarınca, tıpkı sendikalı işçiler gibi toplu iş sözleşmesi yapabilecekmiş!..
“Miş” diyorum; çünkü bu tamamen kandırmacadan ibarettir. Bir kere, AKP’nin yaptığı, “görüşme” sözcüğünü “sözleşme” diye değiştirmekten ibarettir. Zira, bu ad değişikliğine karşın uygulamada şimdikinden farklı bir durum olmayacaktır. Eğer uzlaşmazlık olursa kararı uzlaşma kurulu verecektir ve bu karara da itiraz mümkün olamayacaktır. Yâni… Yâni, aynen şimdiki gibi…
***
Bazı konular da var ki, bunların anayasa maddesi hâline getirilmesine gerek bile yoktur. Bunlar anayasalarda olmasa da olur. Ayrıca tüm ülkelerde anayasaların kısa olması arzu edilir. AKP de anayasanın kısa olmasını istiyordur. O zaman, örneğin, zaten yasası olan Ekonomik ve Sosyal Konsey gibi bir düzenlemeyi anayasa maddesi hâline getirmenin ne anlamı var?
Ombudsmanlık da öyle… Onun da yasası var… Ama şimdi paket evet oyu alırsa o da Anayasa’ya girmiş olacak… Kadınlar, yaşlılar, çocuklar, gaziler, şehit yakınları ve engellilerle ilgili düzenlemeler de öyle… Bunlar Anayasa’ya girmezse; bu kesimlerle ilgili kayırıcı özel düzenlemeler yapılamaz mı? Bal gibi de yapılabilir… Kimse de yapılanın Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu iddia etmez…
Ama… AKP, paketin içine elma şekerleri sokacak ya, bunları da çok önemli değişikliklermiş gibi sunmaya çalışıyor… Yandaşları da, “yargıyı ele geçirme”yi amaçlayan maddelerinden dolayı pakete karşı çıkanları, “Bakın bakın, bunlar bu tür düzenlemelere bile karşı çıkıyor” diye hedef göstererek yalana başvuruyorlar!..
Tayyip Bey, bir konuşmasında “Dürüst olun, dürüst!” diyordu… Aynı tavsiyeyi kendi yandaşlarına da yapsa ya!.. Aslında Tayyip Bey de biliyor yandaşlarının dürüstlük vaziyetlerini!.. Zira, bir ara onlara da, “Beni gaza getirmeyin” deme ihtiyacını duymuştu… Anlaşılan, “gaz-man”lerin üzerinde etkili olamamış… Nasıl olsun ki, yandaşları, Tayyip Bey’den daha Tayyipçi!..