…MIŞ GİBİ YAPMAK.
Neredeyse 9 yıldır yasadışı olduğu tartışma konusu bile yapılamayacak bir sözde partinin diktatoryası ile yönetiliyoruz. Kuruluşu, iktidara taşınması, ilişkileri, ülke sorunlarına bakışı, yolsuzlukları, hukuk tanımazlığı, ihanete varan ordu ve millet düşmanlığı, yüce dinimiz İslam adına soygun ve talan düzeni, Hıristiyan, Yahudi çıkarlarına hizmet için Müslüman halklara saldırı…
Neredeyse 9 yıldır yasal bir hükümetimiz, yasal bir Cumhurbaşkanımız, yasal bir Meclisimiz var…mış gibi yapıyoruz. Bu oyuna o’nlar da katılıyor,…mışlar mış gibi yapıyorlar.
Kadim dostumuz abd’nin canhıraş yardımları sonucu Başbakan …mış gibi yapılan Recep efendi bu işe kendisi de şaştı ama, şaşkınlığını atlattıktan hemen sonra, “Benim bakanım, benim bürokratım, benim işçim, benim san’atçım…” diye zırvadan öte gitmeyen sözler sarfetmeye başladı. “Ben, nasıl olup ta Başbakan oldum” şokunu o gün bu gündür atlatamamış olsa gerek, olur olmaz her konuda şaşkın.
Benim… lafını öyle benimsedi ki, kendisini “milletin efendisi” ilan edebilecek kadar gözü döndü. Hukuk tanımadı, yasa tanımadı. İşçi, çiftçi, doktor, asker, eczacı, öğrenci, memur, emekli… tanımadı.
Uyarıldı, dikkati çekildi, bilgilendirildi, iletiler gönderildi… ne çare. O, bir “eşbaşkan” dı. Uyarmak, kimin haddine ?
O, bir eşbaşkan…dı. Atatürk’ün kurduğu ülkeyi, Atatürk’ün Cumhuriyetini parçalayacak, ortadan kaldıracak bir projenin, bölgedeki 24 İslam ülkesini bölecek bir projenin eş başkanıydı. İlk adımda hukuk kurumları teslim alınmalıydı, başarıyla sonuçlandı. Ardından aydınlar, siyasiler,yazarlar, öğretim görevlileri geldi.
Ve, ordu.
Proje sahiplerinin en korkulu rüyasıydı Türk ordusu. Önce abd – Yahudi çıkarlarına hizmette NATO adına kullanılmalı, sonra alt edilmeliydi. Öyle oldu. abd. li “kahraman askerler” için gece gündüz dua eden Recep efendi, Mehmetçiği pazarlamakta sakınca görmedi. Hemen ardından, abd beslemesi terör örgütü ile yıllarca savaşmış, ülkesi ve milleti için canını ortaya koymuş vatansever Türk subaylarına geldi sıra. Eşbaşkanın imza attığı projede bölünmesi öngörülen 24 devlet arasında Türkiye de vardı. Irak, Afganistan, Mısır, Tunus, Libya, Suriye… derken, sıra Türkiye’ye gelmişti işte. Karşı çıkma olasılığı olan herkes, nedensiz, sorgusuz… içeri alınmalıydı. Tarih, kendi ordusuna, kendi milletine, kendi ülkesine ihanet etmek için belge imzalayan ilk C. Başkanı ve Başbakanı yazacaktı kuşkusuz.
İhanetleri belgeleriyle ortada. Dünyanın bir yerinde, en ilkel kabile toplumu bile böylesine şerefsiz, haysiyetsiz, vatan hainlerini içlerinde barındırmazken bizler inatla, “C.Başkanı – Başbakan…” sıfatlarını kullanıyor, kullanmakta sakınca görmüyoruz. Kimimiz çıkar için, kimimiz “Bana dokunmayan yılan…” mantığı ile.
12 Haziran günü seçim var.
1919 öncesinde bile bu kadar cesurca ortaya konmamış ihanetleri bu gün deli cesaretiyle sergileyen bu işbirlikçilerden hesap sormayı düşünen var mı ? Yoksa, “Olur mu canım? C. Başkanı, vatana ihanet suçuyla yargı karşısına çıkarılır mı hiç..?” diye mi soracaksınız? Önceki hainlere yaptığınız gibi.
Haydi dostlar ! Hepimiz …mış gibi yapsak ta bilmekteyiz ki, 9 yıldır bu ülkenin Meclisi, C.Başkanı, Başbakanı… yok. Ortadoğu’yu kana bulayanlarla, ülkemizi parçalama hayalleri kuranlarla işbirliği yapanlar, bizim C. Başkanımız, bizim Başbakanımız, bizim vekillerimiz olamazlar.
Hani derler ya, “Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış.”
9 yıldan beri, yüzlerce deli kuyuya taş atıyor.
Bunun altından kalksa kalksa Silivri’dekiler kalkar.
Necmettin Tanju SÜAR.
01 Haziran 2011 Çarşamba