EMİN ÇÖLAŞAN: 29 Ekim’de Anıtkabir’e…
Sevgili
okuyucularım, Türkiye'de neler olduğunu hep birlikte izliyoruz. Başımızda bir
iktidar var, bu iktidarın destekçisi olan kitleler var.
Bu
kafalar ulusal bayramlarımızın kutlanmasına bile kısıtlama getirdi.
Bu
konuda son olarak Ankara Valiliği bir karar aldı, önümüzdeki bir ay boyunca
düzenlenecek bütün mitingleri, gösteri ve yürüyüşleri yasakladı.
İsim
verilmedi ama amaç belliydi:
29
Ekim ve 10 Kasım'ı yasaklamak!
Ellerinde
nasıl olsa OHAL yetkisi var.
Baskı
rejiminde hak ve hukuk yok, özgürlüklere kelepçe vurulmuş durumda.
*
*
Bu
karar büyük tepki yarattı… Ve iktidar yetkilileri tepkileri görünce geri adım
atmak zorunda kaldı:
“Alınan
bu kararın 29 Ekim ve 10 Kasım'la ilgisi yoktur!..”
Olup
olmadığını, gazların yine sıkılıp sıkılmayacağını göreceğiz bakalım.
*
Önümüzdeki
cumartesi günü Cumhuriyet'in İlanının 93. Yıldönümü. Büyük kitleler elbette ki
yürüyecek, yasal haklarını kullanıp barışçıl gösteriler yapacak.
Cumartesi
günü hedef Anıtkabir…
O
gün Anıtkabir'e on binlerce insanımızın akın akın gelmesi gerekiyor.
O
gün Ankara'da hava soğuk olabilir, yağmurlu olabilir…
Mustafa
Kemal Atatürk'ün aydın izinden yürüyen, Cumhuriyet rejimi ve laikliğin bekçisi
olan sevgili okuyucularım, üşenmeyin… Ellerinizde Türk bayrakları ile lütfen
gelin.
*
Sanırım
Ankara'ya o gün dışarıdan da on binlerce yurtsever insanımız akın edecek.
Atatürk'ün
huzurunda saygı duruşunda bulunursunuz, ruhuna bir dua edersiniz…
Ve
haykırırsınız:
“Bazıları
öyle zannetse de biz ölmedik, biz bu ülkenin bekçileriyiz…”
Çünkü
bu iktidar bizleri, milyonlarca insanımızı yok (!) sayıyor.
Ölmediğimizi
görecekler.
Cumartesi
günü Anıtkabir'de buluşmak dileği ile…
BİR
ASTSUBAYIN FERYADI
15
Temmuz olayı sonrasında haksızlığa uğradığını vurgulayan kesimlerden çok sayıda
mektup alıyorum. Çok acı, çok insanlık dışı olaylar yaşanıyor, haksızlıklar
yapılıyor, kurunun yanında yaş da yakılıyor.
Hükümet
vur deyince öldürdü.
Kim
darbeye bulaşmışsa, kim suç işlediyse üzerine amansızca gidilsin,
eyvallah…
Ama
hukuk çiğnenmesin, masum insanların canı yakılmasın, insanlık dışı olaylar
yaşanmasın. Benim bütün derdim bu…
Bugün
size havacı bir astsubayın, Hasan Kargın'ın cezaevi mektubunu, üzerinde hiçbir
yorum yapmadan iletiyorum:
*
“Sevgili
Emin Çölaşan, mağdurların sesini duyuran sayılı yazarlardan olduğunuz için çok
sağolun. 18 Temmuz 2016 gününden beri Adana F Tipi Cezaevi'nde tutukluyum. Bana
isnat edilen suç 15 Temmuz darbe gecesi F-16'lara havada yakıt ikmali
yapmak.
İlk
bakışta tutuklanmamda yanlış olan şey nedir diye düşünebilirsiniz ama kurulan
kumpası öğrenmek isterseniz bu mektubumu lütfen okuyunuz.
İncirlik
Hava Üssü'nde harbe hazır havada yakıt ikmal operatörü astsubay olarak görev
yapmakta idim…
Uçuşa
gitmediğimiz günlerde (uçağın) bir saat içerisinde kalkmaya hazır edileceği
şekilde, lojmanda tabiri caizse hapis hayatı yaşarız.
15
Temmuz günü yine aynı şekilde lojmanda beklerken terörle mücadele harekatı
kapsamında saat 21.02'de uçuşa çağrıldım. Apar topar filoya gittim. Üs komutanı
general, uçak komutanı (tanker uçağı komutanı) pilota ‘Afyon üzerine
gidiyorsunuz.Gelen uçaklara (F-16'lara) yakıt ikmali yapacaksınız' emrini verdi
ve uçuşa çıktık.
Afyon
üzerine yaklaştığımızda hava harekat merkezinden ‘Planlı görev yok, üsse dönün'
şeklinde emir geldi.
Uçak
komutanı emre riayet etti ve Adana üzerine geldik. Filo ile temasa geçtik ve
durumu izah ettik. Yakıt azaltıp iniş yapacağımızı bildirdik.
Filodaki
personel ise üs komutanı generalin emrini şöyle iletti: ‘İniş yapılmayacak,
göreve devam edilecek.'
Uçuş
ekibi olarak yerde neler olduğuna dair bir bilgimiz yoktu. Mecburen, askerlik
gereği, sesini bildiğimiz ve tanıdığımız kişinin aktardığı bu emri yerine
getirdik.
Zifiri
karanlıkta, yerden 8 kilometre yükseklikte 700 kilometre hızla uçarken ve
elinizde komutan emrinden başka bir şey yokken ne yapabilirsiniz?
Tanker
uçağı hiçbir şekilde mühimmatı olmayan bir uçaktır.
Tek
görevi (jetlere havada) yakıt ikmali yapmaktır.
Bizden
yakıt alan F-16 uçağının pilotunu, ne kapsamda görev icra ettiğini, nereye
harekat düzenlediğini, pilotun kim olduğunu, nereye operasyon yaptığını ve
operasyonun amacını tanker uçağı olarak bizim bilme şansımız yoktur.
*
*
Sayın
Çölaşan bu hainler emir komuta zincirini kullanarak çok sayıda vatansever askere
‘Vatanınız yanıyor yetişin' diyerek kumpas çekti. Sonuç ne oldu? Bu vatansever
askerler saf dışı kaldı.
Bir
uçucu personelin yetişme bedeli milyon dolarlarla ifade ediliyor. Hesabı size
bırakıyorum. TSK'nın bu seçkin insanları (pilotlar ve mürettebat) saf dışı
kalınca ordumuz kan kaybetti. Amaçları da bu değil miydi zaten.
Hava
Kuvvetleri'nin lojistik bacağına kurulmuş olan bu kumpası es geçmeyin
lütfen.
Verilen
zararlar ve bu kumpas yanında, benim mahvolmuş hayatımdan söz etmiyorum bile.
Vatan sağolsun. Şu anda anayasal suçtan yargılanıyorum. Benim fakir bir aileden
çıktıktan sonra evlenip hayat düzenimi kurmaktan başka ne amacım
olabilirdi?
Hain
darbe girişiminde elinde tüfeği ile etrafa boş gözlerle bakan erlerden
farkımızın olmadığını anlatabilmiş olmam dileği ile saygılarımı
sunuyorum.”
-----------
BİNLERCE KİŞİ AYNI SLOGANI
ATIYOR, VARIZ…- ORTAK EYLEM BİRLİĞİ
Atatürk İlke ve Devrimlerinin,
laik, demokratik rejimin bekçisiyiz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve
milleti ile bölünmez birlik ve bütünlüğünün teminatıyız.
Türkiye Cumhuriyeti;
gerici ve bölücülerin oyuncağı olmayacaktır.
Her zamankinden daha çok sayıda
ve daha güçlüyüz.
BİZ VARIZ