EMİN ÇÖLAŞAN: Cadı kazanı
Sevgili
okuyucularım, hangi meslekten olursanız olun… Esnaf, işçi, memur, işadamı,
emekli, ev kadını, öğrenci, çiftçi… İş sahibi veya işsiz vatandaş
olun…
Hangi
siyasi görüşü paylaşıyor olursanız olun…
Bir
tek gününüze mutlu, huzurlu, umutlu, hatta başınıza gelebilecekleri düşünüp
korkmadan başlıyor musunuz?
Bir
tek gün “Oh çok şükür, bu güzelliği de yaşadık, bu güzel haberleri de duymuş
olduk” diyebiliyor musunuz?
Günlerimiz
terörle başlıyor, FETÖ ile devam ediyor, Ortadoğu bataklığı ile son
buluyor.
İşsizlik,
siyasi kavgalar, hukuksuzluk, adaletin yok edilmiş olması, din sömürüsü, kurulan
faşist yönetim ve tek adam diktatörlüğü de işin cabası.
*
*
15
Temmuz günü acı bir olay yaşadık. Bir darbe girişimi sonuçsuz kaldı. Bu girişimi
kimlerin başlattığı konusunda kafalarda çok ciddi soru işaretleri var.
Yargı
bu işin perde arkasını önümüzdeki aylarda herhalde ortaya çıkaracaktır.
Benim
ısrarla üzerinde durup vurguladığım husus ise başkadır.
On
binlerce insana bu süreçte yapılan haksızlıklar ve hukukun çiğnenmesi.
Tekrar
vurguluyorum:
Darbe
girişimini kim örgütlediyse, o geceyi bize kim yaşattıysa, kim şu veya bu
biçimde suç işlediyse, hesabı elbette sorulmalıdır.
Ancak
hükümet işin dozunu kaçırdı… Kimsenin gözünün yaşına bakılmadan kurunun yanında
yaş da yakıldı.
Vur
deyince öldürdüler.
*
Kesin
sayıyı hiç kimse bilmiyor. Ancak bu süreçte on binlerce masum insan mağdur
edildi.
Gerekçe
çok basit!
Sen
FETÖ'cüsün.
Suçlu
suçsuz ayırımı yapılmadı…
Binlerce
kişi cezaevlerine tıkıldı.
Cezaevleri
zaten tıka basa doluydu. Yeni gelenlere yer açabilmek için binlerce kişi erken
tahliye edildi.
*
Ne
ilginçtir, mağdur olduğunu iddia edenlerden her gün mektuplar alıyorum… Çünkü
medyada onların sesini dile getiren hemen hiç kimse yok.
Düşünün
ki, geçmişte belki de kavga ettiğimiz o insanların “Umudu (!)” şimdi ben olmuş
durumdayım!
Onlar
belki yazılarımı okudukça bana söverdi. Çoğu benden nefret ederdi çünkü cemaate
ve lideri olan Fetullah'a en ağır eleştirileri yapardım.
Liderleri
beni defalarca mahkemeye vermiş ama açtığı her davayı kaybetmişti.
Şimdi
onlardan gelen mektuplarda şu ifadeyi sık sık okuyorum:
“Sizi
yanlış tanımışız, hakkınızı helal edin!”
Üzerlerinde
bir hakkım yok, dolayısıyla helal edecek veya etmeyecek bir durumum da
yok!
*
Birkaç
gün önce bir olay yazmıştım. İstanbul'da bir anne iki günlük yeni doğmuş bebeği
ile gözaltına alınıyor, polis ekibi tarafından karayoluyla Konya'ya götürülüyor.
Anne dikişli ve hasta, çocuk sarılık.
Konya'da
devlet hastanesine yatırılıyor. Durumları öylesine kötü ki, doktorlar anne ile
bebeği polise vermiyor. Beş gün sonra ifadeye çıkarılan anne o haliyle
tutuklanıyor.
Kocası
bana yazmıştı. Araştırdım, olay doğruydu…
Genç
adam cemaatçi olduğunu telefonda itiraf etmişti… Ve anne ile birkaç günlük hasta
bebeğin başına gelenleri yazdım.
Ertesi
gün kocasından mesaj geldi:
“Sesimizi
duyduğunuz ve duyurduğunuz için size çok teşekkür ediyoruz. Az önce yazı gelmiş,
eşimi sizin yazı üzerine bırakmışlar. Şimdi almaya gidiyoruz. Sizinle on konu
konuşsak dokuzunda fikirlerimiz ayrı düşer ama hepimiz bu toprakların çocuğuyuz.
Vicdanınızın sesini dinlediğiniz ve insan olmak her şeyden önemli dediğiniz için
çok teşekkür ederim. Dilerim Allah'tan hainler her türlü cezasını çeksin ama
içerideki binlerce mazluma da Allah tez zamanda bu sevinci yaşatsın. Bu insanlar
kin ve intikam duygusunun kurbanı. Siz güzel olanı yapıyorsunuz. Allah'a emanet
olun.”
*
Evet,
on binlerce insan haksız yere görevinden ihraç edildi, binlercesi
tutuklandı.
İçlerinde
suçlu olanlar elbette vardır da, suçsuzları ne yapmalı!
Anladığım
kadarıyla “Suçlar” genelde üç ayrı başlık altında toplanıyor:
–
Telefonunda ByLock olanlar. (Teknoloji bilgim sıfırdır, o yüzden bunun ne
olduğunu bilemiyorum.)
–
Öğretmenler için Aktif Sen isimli sendikanın üyesi olmak. Bu sendikayı zamanında
bu hükümet kurdurdu, hatta aidat paralarını bile öğretmen maaşlarından kestirip
hesaba yatırdı.
–
Bank Asya'da parası, hesabı olmak, o hesap üzerinden işlem yaptırmak. Cemaate
ait ama yasal bir banka idi. Allah korusun, herkesin hesabı olabilirdi.
–
Cemaat okullarında ve kuruluşlarında çalışmış ve görev yapmış olmak.
*
İşlenen
bu suçlar memuriyetten kovulmaya, tutuklanmaya kadar gidiyor.
Kovulanların
bütün parasal haklarına el konuyor.
Hak
arayacağınız, başvuruda bulunacağınız, size yanıt verecek herhangi bir makam ve
merci yok.
Zaten
hakkında işlem yapılanlara yargı önünde bir tek soru sorulmamış, savunma
istenmemiş.
*
Uzun
yıllar boyunca Fetullah ve cemaate destek veren, palazlanmasını sağlayan bu
iktidar, günümüzde olanların baş sorumlusudur.
“Bizden
ne istediniz de vermedik” diyen onlardır.
Cemaati
devlete yerleştiren, bir sürü kumpasına göz yumup görmezden gelen, onları her
alanda taşeron ve tetikçi olarak kullanan da aynı iktidardır.
Şimdi
gerçek suçlular ikinci plana itilmiş, on binlerce masum insanın canı
yakılıyor.
İşte
bu haksızlıklara karşı çıkıyorum.
*
*
Emin
Çölaşan'ın notu: PKK ile yıllarca Güneydoğu ve Kuzey Irak dağlarında mücadele
veren Özel Kuvvetler eski Komutanı emekli Korgeneral Engin Alan'ın yeni çıkan
kitabını okumanızı öneririm.
“Terör
ve PKK. 40 Yıllık İhanet” (Bilgi Yayınevi).
-----------
BİNLERCE KİŞİ AYNI SLOGANI
ATIYOR, VARIZ…- ORTAK EYLEM BİRLİĞİ
Atatürk İlke ve Devrimlerinin,
laik, demokratik rejimin bekçisiyiz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve
milleti ile bölünmez birlik ve bütünlüğünün teminatıyız.
Türkiye Cumhuriyeti;
gerici ve bölücülerin oyuncağı olmayacaktır.
Her zamankinden daha çok sayıda
ve daha güçlüyüz.
BİZ VARIZ