
Reşit Kemal As : Geçmişten Günümüze Jeopolitik Gelişmeler : Orta Doğu – Orta Asya – Rusya – NATO
Reşit Kemal AS – 28 Kasım 2025 1991’de Sovyetler
***
1991’de Sovyetler
Birliği’nin dağılması, yalnızca bir devletin çöküşü değil;
küresel sistemin yeniden dizayn edildiği bir kırılma anıydı.
Avrupa ve Batı için bu süreç, Rusya’nın uzun yıllar boyunca
belini doğrultamayacağı bir jeopolitik boşluk yaratmıştı.
Batı’nın önceliği, Rusya’nın bu zayıf hâlini kalıcılaştırmak,
eski nüfuz alanlarına geri dönmesini engellemekti. Orta
Doğu’dan Orta Asya’ya uzanan büyük satranç tahtasında planlar
işte bu doğrultuda şekillendi.
Büyük Orta Doğu Projesi (BOP), Arap Baharı ve bölgesel
kırılmalar da bu çerçevede okunabilecek gelişmelerdir. Batı,
Orta Doğu’dan Rus nüfuzunu temizleyerek “Rusya’sız Orta Doğu”
düzeni kurmak istiyordu.
Putin Dönemi: Batıya Endişe Yaratan Geri Dönüş
Sovyetler çöktükten
sonra, Putin iktidara gelene kadar Batı’nın stratejik planları
tıkır tıkır işliyordu. Fakat Putin sahneye çıktığında dengeler
değişti. İçeride Çeçen çatışmasını durdurarak istikrarı
sağladı; savunma, enerji ve güvenlik alanlarına yaptığı
stratejik yatırımlarla Rusya’yı ayağa kaldırdı.
Ardından Rusya’nın tarihsel olarak nüfuz ettiği bölgelerde
yeniden güç inşa etmesi, Batı’da ciddi bir alarm etkisi
yarattı. 2008’deki Gürcistan krizi, 2014’te Kırım’ın ilhakı,
2015’te Suriye sahasındaki müdahale ve enerji hatlarındaki
rekabet, bu alarmın sahadaki tezahürleriydi.
Suriye ve Orta Doğu: Batının Rusya’yı Geri İtme Hamleleri
Orta Doğu’da Rusya’yı
etkisizleştirme çabaları kısmen başarılı oldu. Suriye
sahasında Rusya’nın geniş çaplı müdahalesi, Batının bölgedeki
planlarını zorlaştırsa da genel stratejisi değişmedi: Rusya’yı
hem güneyden (Orta Doğu) hem kuzeyden (Ukrayna ve Karadeniz
hattı) çevrelemek.
Bu bağlamda Rusya–Ukrayna çatışmasının masa başında
çözülememesinin sebebi basittir:
Krizin kendisi, Rusya’yı zayıflatmanın bir aracıdır.
Ukrayna Krizi: Ekonomik ve Askeri Yıpratma Politikası
Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımların temel amacı,
Moskova’yı yeniden Sovyetlerin dağıldığı dönemdeki çaresizliğe
sürüklemektir. Avrupa, Rusya tam anlamıyla zayıflamadan barışı
kabul etmeyecektir.
Batı’nın uzun vadeli planı şu eksende ilerliyor:
Orta Asya’da Yaklaşan Fırtına: Yeni Ukrayna Modelleri
Orta Asya’da önümüzdeki dönemde büyük jeopolitik kırılmalar yaşanacağı düşünüyorum.
ABD’nin Zengezur Koridoru
hamlesi ve Rusya’nın desteklediği Hindistan karşısında
Pakistan’a destek girişimi, bu jeopolitik hattın tamamlayıcı
adımlarıdır. Bu girişimlerin temelinde Rus etkisini kırma
arayışı vardır.
Türkiye’nin Stratejik Konumu: Vazgeçilmez Ama Riskli Bir
Merkez
Bütün bu tabloda Türkiye’nin doğrudan hedef değil, fakat
olmazsa olmaz bir merkez ülke olduğunu görüyoruz.
Batı, hem Orta Doğu’da hem Orta Asya’da Türkiye’siz adım
atamayacağını biliyor. Bu yüzden NATO, AB ve ABD’nin Ankara’ya
sıcak mesajlar göndermesinin temel nedeni budur.
Türk ordusunun övülmesi, Türkiye’nin kilit ülke olarak işaret
edilmesi aslında daha büyük bir stratejinin parçasıdır.
Fakat dikkat edilmesi gereken kritik bir nokta var:
Batı, Karadeniz’e ve Hazar’a inmek istiyor. Bu hamle,
kaçınılmaz olarak Türkiye’nin güvenlik kalkanıyla
karşılaşacaktır.
Bu da ilerleyen süreçte Türkiye ile Batı’nın Karadeniz
ekseninde karşı karşıya gelme ihtimalini güçlendiriyor.
Ukrayna Meselesi: Bir Araç, Bir Suni Problem
Benim değerlendirmem
şudur:
Ukrayna–Rusya krizi bir
amaç değil; daha büyük jeopolitik projelerin aracıdır.
Asıl hedef, Rusya’nın ekonomik ve askeri kapasitesini
yıpratarak NATO’nun yayılmacı stratejisine alan açmaktır.
Bu nedenle Batı, çatışmanın uzamasını istemektedir. Ancak
Batının da durumu pek iç açıcı değildir. Onlar da bu stratejik
savaşta ekonomik olarak zarar görmektedir. Mevcut durumda “KİM
AYAKTA KALIRSA” anlayışı hakimdir.
Türkiye İçin Uyarı: Orta Asya’da Yeni Bir Satranç Başlıyor
Türk dünyasında, özellikle Kazakistan ve Azerbaycan hattında
yeni bir Ukrayna modeli için zemin hazırlanıyor.
İç çatışmalar → Bölgesel müdahaleler → Uluslararası savaş
zemini
Bu modeli tekrar sahneye koymak için bazı hazırlıkların
yapıldığına inanıyorum.
Türkiye açısından kritik olan şudur:
İki Yayılmacı Politikanın
Arasında Türkiye
Hem NATO’nun hem Rusya’nın yayılmacı politikaları var. Bu
gerçeği biliyoruz.
Bu nedenle Türkiye, adımlarını son derece dikkatli, soğukkanlı
ve uzun vadeli planlamalarla “atmalı” değil atmak ZORUNDADIR.
Tarih defterinde Türkiye’ye ayrılan sayfa sayısı çoktur. Bu
sayfayı doldurmak bugün atacağımız adımlarla belirlenecektir.
NOT : HER ŞEY YENİ BAŞLIYOR