
Arslan BULUT : “Öcalan ittifakı !!!”
27 Kasım 2025
E-POSTA : arsla...@yenicaggazetesi.com.tr
***
Cumhurbaşkanlığı sistemi
denilen ucube sisteme geçilmeden önce Türkiye’de devlet
geleneğine göre Başbakan ve Genelkurmay Başkanı, “haftalık
olağan görüşmeler” için Çankaya Köşkü’ne çıkar ve
Cumhurbaşkanı tarafından ayrı ayrı kabul edilirdi.
Tayyip Erdoğan döneminde bu geleneğe Genelkurmay Başkanı’nın
Başbakan ile haftalık olağan görüşmesi de eklendi. İlker
Başbuğ’un Genelkurmay Başkanı olarak göreve başladığı 2008
yazından bir süre sonra, Tayyip Erdoğan böyle bir geleneği
başlattı! Bu haftalık görüşmeler yapılırken, TSK’yı çökertme
operasyonları da bütün hızıyla sürdürülüyordu...
***
“Birinci çözüm süreci”nin sonuna doğru, bugünkü DEM’in yerine
BDP eş başkanları da önceleri ayda bir sonra da neredeyse
haftada bir İmralı Köşkü’ne çıkarma yaparak PKK terör
örgütünün başı Abdullah Öcalan ile görüşüyordu! Yani onlar da
haftalık olağan görüşmelerini yapıyordu!
Öyle ki, Ankara milletvekili Özcan Yeniçeri, “Başbakan,
Genelkurmay Başkanı ile haftalık olağan görüşme yaparken,
devlet de İmralı’daki caniyle rutin görüşmeler yapar hale
gelmiştir” demişti...
İşte o görüşmeler BDP’nin özerklik esasına göre yönetmeye
çalıştığı “Diyarbakır Hükümeti” adına BDP eş başkanları
tarafından sürdürülüyordu!
Yalçın Bayer’in yayınladığı bir haber ve fotoğrafa göre
“Diyarbakır Hükümeti” ifadesi, Türkiye’nin devlet olarak
katıldığı Berlin Fuarı’nda bir bölüm adı olarak kullanılmıştı.
***
Günümüzde ise, Meclis’te kurulan bir “korsan komisyon”
üzerinden Abdullah Öcalan, devletin muhatabı haline getirildi.
CHP’yi de İmralı Köşkü’ne göndermeye çalıştılar ama CHP
yönetimi ülke genelindeki tepkileri dikkate alarak, Öcalan ile
görüşmeye kimseyi göndermedi.
İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Hainlerin abad
değil, tarumar edildiği bir Türkiye’ye ihtiyaç vardır. Öfkemiz
sözde kalmayacak, sözler amaçlara, amaçlar da gerçeklere
dönüşecek. Bu devran er ya da geç dönecek!” dedi.
Dervişoğlu, “24 Kasım, uzun yıllardır hayaleti dolaşan
habisliğin ete kemiğe büründüğü gündür. AKP–MHP–İmralı
ittifakının da resmileştiği gündür 24 Kasım. Artık hiç kimse
bana Cumhur İttifakı’ndan falan bahsetmesin. Bu ittifak,
Abdullah Öcalan ittifakı olarak tarihe geçecek.
Kürtleri PKK'dan ayrıştırmaya çalışan devlet aklı gitmiş,
Öcalan'ı Kürtlerin ulusal lideri yapmaya çalışan Devlet
Bahçeli aklı gelmiştir.
Bir de 'darağacına giderim' diyorsun. Sen darağacına Türkiye
Cumhuriyeti devletini çıkarıyorsun farkında mısın?
Kulaklarınızda şu söz çınlasın: İhanetin zaman aşımı yoktur.
İhanetin yaşı da yoktur zaman aşımı da yoktur.” diye konuştu.
***
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ da Sözcü
TV’de İpek Özbey’in programında süreci bütün ayrıntılarıyla
anlattı. Özdağ, Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin kuzeyinde “eğitim
birliği” uygulandığını, Öcalan ve DEM Parti’nin Kürtçe eğitim
ile birlikte bu birliğe Türkiye’nin Güneydoğusunun da katmak
istediğini söyledi ve böylece Türkiye’de bölünmenin sosyolojik
alt yapısının hazırlandığını söyledi. Özdağ, bölgede “Müslüman
bir İsrail devleti”nin alt yapısının oluşturulduğunu belirtti.
Özdağ, “Yani Türkiye'de bir devlet-millet kenetlenmesi yok da
bu Öcalan'la görüşünce mi olacak? Milli birlik, Türk-Kürt-Arap
diye milleti 3 etnik gruba bölerek mi sağlanacak? Bu sürece
karşı çıkanların akılları yetmiyormuş diyor ya... Peki
1984'ten 2024'e kadar siz de karşı çıkmadınız mı kardeşim? 40
sene aklınız yetmiyor muydu, bu sene mi akıl baliğ oldunuz?”
diye sordu.
***
İçinde bulunduğumuz süreç, Nusret Paşa’nın “kahtı rical”
tanımına uyuyor.
dergipark.org.tr’nin özetine göre “II. Abdülhamid dönemi
Osmanlı Devleti’nin hayatta kalma mücadelesi verdiği bir
devredir. Bu dönemde başta padişah olmak üzere devlet adamları
ve aydınlar devletin çöküşünü durdurmak için çeşitli çözüm
yolları aramışlardır. II. Abdülhamid de onlardan düşüncelerini
‘lâyiha” şeklinde kendisine takdim edilmesini istemiştir.
Hayatı hakkında çok detaylı bilgilere sahip olmadığımız Nusret
Paşa, layihasında, devletin içerisinde bulunduğu sıkıntıların
kaynağı olarak ‘kaht-ı rical’ yani devlet adamı kıtlığına
bağlamıştır. Lakabı ‘Deli’ olan Nusret Paşa, devleti idare
etmekte olan kişilerin yetersizliği ve kifayetsizliğini kahtı
rical olarak tanımlamıştır.”
Bugün, Türkiye’nin yeteri kadar yetişmiş insanı vardır ve
devleti, içine düştüğü durumdan çekip çıkaracaktır ama ne
pahasına?