
Erdoğan Süzer : Zambiya imzaladı, Türkiye seyirci kaldı
Türkiye, işçinin ve
ailesinin ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde asgari ücret
belirlenmesini zorunlu kılan ILO sözleşmesini imzalamadı.
Böylece, milyonlarca kişi açlığa sürüklendi.
Türkiye, insan onuruna yakışır bir asgari ücret belirlenmesi
için ülkeleri zorlayan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO)
131 sayılı sözleşmesini imzalamadığı için milyonlar açlıkla
boğuşuyor. Zambiya, Kamerun ve Kenya gibi ülkelerin dahi
imzaladığı sözleşmeye Türkiye de imza atmış olsaydı asgari
ücret hiçbir şekilde açlık sınırının altına düşmeyecek, ilan
edilen asgari ücrete mahkemelerde iptal davaları
açılabilecekti. Üstelik, işçinin katılmadığı komisyon karar
dahi alamayacaktı.

ILO, çalışma barışını sağlamak ve emeğin sömürüsünü önlemeye
yönelik olarak üye ülkelerle çeşitli sözleşmeler imzalıyor.
Sözleşme imzalamak isteğe bağlı, ancak imzalanan sözleşmelere
uymak zorunlu. Türkiye, ILO’nun 26 numaralı Asgari Ücret
Belirleme Yöntemi Sözleşmesi’ni imzalayarak asgari ücreti
zorunlu hale getirdi. Ancak, asgari ücretin insan onuruna
yakışır bir düzeyde belirlenmesini esas alan 131 numaralı
Asgari Ücret Sözleşmesi’ne imza atmadı.
TEK İŞÇİNİN DEĞİL, AİLENİN GEÇİMİ
Türkiye’de asgari ücret belirlenirken imzalanan dar kapsamlı
sözleşme gereği tek bir işçi dikkate alınıyor ve yıllık
artışlar enflasyon (TÜFE) ve kısmen de büyümeye göre
yapılıyor. Geçim, zorunlu kriterler arasında yer almıyor. Oysa
131 sayılı sözleşme imzalanmış olsaydı hükümet, bekar bir
işçinin değil, ailenin geçinebileceği bir ücreti tespit etmek
zorunda kalacaktı. Bu ücret belirlenirken de gıda, barınma
(kira), giyim, sağlık, eğitim, ulaştırma, kültürel ve sosyal
ihtiyaçlar dikkate alınacak, tespit edilen ücret hiçbir
şekilde açlık sınırının altına düşmeyecekti.
Veto ve dava hakkı verilmedi
Türkiye Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 131 sayılı
sözleşmesini imzalamış olsaydı komisyonun yapısı daha adil
olacak, işçi tarafının veto hakkı doğacak, asgari ücretin
hangi kriterler ve veriler esas alınarak belirlendiğine
ilişkin kamuoyuna şeffaf şekilde açıklama yapılacaktı.
Asgari ücret bugün olduğu gibi oy çokluğuyla
belirlenemeyecekti. İlan edilen asgari ücrete karşı ‘Aile
geçimini karşılamıyor’ denilerek mahkemelere dava
açılabilecek, Anayasa Mahkemesi’ne kişisel başvuru
yapılabilecekti. Sözleşme gereği asgari ücret açlık sınırının
üstünde, yoksulluk sınırına yakın belirlenecekti.