
Çam Süsleme Histerisi Kültürel Soykırımın Ayak Sesleri mi ???
Yorumcalar
15 Aralık 2025
Her Aralık ayının ikinci yarısında, Türkiye’nin sokaklarında
ve sosyal medya mecralarında aynı nakarat yükselir: “Müslüman
Noel Kutlamaz!”, “Noel kutlamak gavur adetidir!”, “Çam ağacı
süslemek dinden çıkarır!” Kendini “dindar” addeden kesim,
panik havasıyla sokaklara dökülür; çam ağaçlarını devirir, çam
çevre kırarak yılbaşı süslerini indirir, kendilerini
paralarcasına bağırır çağırır. Din elden gidiyormuş gibi
sergilenen reaksiyonlar, aslında çok daha derinlerde yatan
kültürel çatışmanın ve manipülasyonun yüzeydeki yansımaları
olabilir mi?
Kadim Mirasın Çalınışı: Nardugan’dan Noel’e Uzanan Gölge
Yılbaşı kutlamalarının kökeni, Hristiyanlıktan çok daha
eskiye, kadim Türk geleneklerine dayanır. Eski Türklerin
“Nardugan Bayramı” adını verdikleri gelenek, “Yeniden Doğan
Güneş”i temsil ederdi. Kış gündönümünde (21-22 Aralık)
kutlanan Nardugan, gecelerin kısalıp günlerin uzamaya
başlamasının, doğanın yeniden canlanmasının kutlamasıydı.
Akçam ağacı süslenir, altında şarkılar söylenir, hediyeler
verilir, yeni başlangıçlar için dilekler tutulurdu.
Günümüzdeki yılbaşı ağacı, hediye geleneği ve hatta Noel Baba
(Ayaz Ata’nın evrimi) kadim Türk ritüellerinden izler
taşımaktadır.
Hristiyanlığın yılbaşı kutlamalarına adaptasyonu Türk kültürel
etkileşimin parçasıdır. 325 yılında toplanan İznik Konsili,
aldığı siyasi kararla 25 Aralık’ta İsa’nın doğumunu kutlama
kararı almıştır. Oysa İncil’e göre İsa Sonbahar’da doğmuştur.
İmparator Konstantin döneminde, İsa’nın doğumu olarak 24
Aralık’a alınmış ve Noel Bayramı denmiştir. Batı Kilisesi 25
Aralık’ta kutlar.
Eski Türkler gibi çam süsleme ise ilk olarak 1605’te
Almanya’da görülmüş ve oradan diğer Hristiyan ülkelere
geçmiştir. Batı’nın en büyük bayramını “göçebe ve ilkel”
olarak gördüğü Türklerden “yürütmüş” olduğunu ortaya
koymaktadır.
Osmanlı’dan Cumhuriyete: Yılbaşı Kutlamalarının Tarihsel
Çelişkileri ve Dönüşümü
Osmanlı döneminde alternatif yılbaşı kutlamaları vardı, ancak
her sene 11 gün geriden gelen hicri (ay) takvime göreydi.
Muharrem ayı, hicri yılbaşı olarak kabul edilir, padişahlar
“Muharremiye” adı verilen hediyeler dağıtırdı. Osmanlı’da çam
süsleme geleneği “nahıl” adı altında yüzyıllarca devam etti.
Nahıllar, gelin ve sünnet alaylarında balmumundan figürler,
değerli taşlar ve ipek mendillerle süslenirdi. 19. yüzyılda
miladi takvime göre kutlamalar başladı. 1829’da İngiliz
elçisinin balosuna Osmanlı devlet adamları katıldı. Özellikle
1853-1856 yılları arasında yabancı askerlerin etkisiyle
kutlamalar yaygınlaştı.
Dönemin yazarları, kutlamaları “hovardalık rezaleti” olarak
tasvir etti. Cumhuriyet’in ilanından sonra kutlamalar devam
etti. 1926’yı 1927’ye bağlayan gece ilk miladi yılbaşı
kutlandı. 1935’ten itibaren “resmi tatil” ilan edildi.
Tarihsel süreç, yılbaşı kutlamalarının Türk toplumunda köklü
geçmişi olduğunu ve farklı kültürel etkileşimlerle
şekillendiğini göstermektedir.
Seçici Dindarlığın İkiyüzlü Dansı: Gösteriş ve Çelişkiler
“Pek Müslüman” kesimin sesi, kendi çevrelerindeki tesettürlü
ancak bol makyajlı, dudak dolgulu, filtreli gösteriş budalası
“Süslüman” influencer’ların gelin hamamı, bekarlığa veda
partisi, baby shower, gender reveal, sevgililer günü gibi
hersene yeni icatlarla genişlettiği kutlamalarını sosyal
medyada gözümüze soka soka yaparken neden gıkı çıkmaz?
Batı kökenli tüketim çılgınlıkları, lüks partiler, israf dolu
etkinlikler dinen hoş görülürken, neden sadece yılbaşı hedef
tahtası oluyor? Birine “haram” diye feveran ederken, ötekine
göz yuman, dinin sadece başkalarının eğlencesini yasaklamak
için var olduğunu düşünen “seçici dindarlık” anlayışının
çarpıcı örneğidir.
İkiyüzlü bu hokkabazlık, toplumun kültürel kodlarıyla oynayan,
gerçek dindarlığı değil, şekilciliği ve gösterişi ön plana
çıkaran zihniyetin ürünüdür. Dini değerlerin kişisel çıkarlar
ve sosyal statü uğruna nasıl çarpıtılabileceğinin açık
göstergesidir.
Siyasal İslamcıların Yılbaşı Çelişkisi ve Tarihsel Gerçeklerle
Yüzleşme
Siyasal İslamcı kesimin yılbaşına karşı çıkarken sergilediği
çelişkili tutumlar dikkat çekicidir. Ankara’da saray yapıp
Papa’yı açılışa getirmeleri, İznik’te ayin yaptırmaları, ve
daha nice kutlama yapmaları orta iken, ancak çam ağacına
gelince ortalığı ayağa kaldırmaları, çelişkinin bariz
örnekleridir.
Çam süslenmesini cahilce “Hristiyan geleneğidir” diyerek kendi
köklerini reddeden zihniyet, Batı’nın en büyük bayramını
Türklerden alıp “yürütmüş”tür. Osmanlı’da bile kutlamalar
yapılırken, günümüzde “Osmanlıcı” süsü verenlerin Hristiyan
adeti demesi, tarihsel gerçeklerle çelişir. İdeolojik körlüğün
ve tarihsel bilgisizliğin, kültürel mirasın yanlış
yorumlanmasına nasıl yol açtığını gözler önüne sermektedir.
Gerçek Tehditler ve Gizli Operasyonlar: Kimin Oyunu Bu?
Çam ağacı süslemek ve kutlamak kimsenin dinini elinden
almıyor. Sadece yeni yıla umutla girmek, sevdiklerimizle
paylaşmak… Gerçek dindarlık, başkalarının masum eğlencesine
karışmak değildir; kendi hayatında tutarlı olmak, israfı,
gösterişi, ikiyüzlülüğü bırakmaktır.
Gerçek kültür tarihini bilmek, saçma tartışmalarla vakit
öldürmekten alıkoyar. Ülkemiz iç destekli küresel elitler
arafından soyulurken, halk açlık tehlikesiyle karşı
karşıyayken, Türkiye’nin toprakları ve değerleri elimizden
kayıp giderken, ABD’nin ve Siyonist kriptoların İslam içi
çatışma stratejisiyle kripto kadroları Truva atı gibi
kullanmasına izin verirken, boş işlerle uğraşmak yerine, kendi
köklerimize sahip çıkmalı ve gerçek sorunlara odaklanmalıyız.
YORUMCALAR