
Sadi ÖZGÜL : Esra Erol Aynasından; Çürüyen Toplumun Normalleştirilmesi
9 Aralık 2025
***
Çürüme Tablosuna Sessiz Kalmak Hepimizi İçine Çekerek
Geleceğimizi Karanlığa Gömecektir…
Televizyon ekranlarında
her gün sergilenenler aslında çok daha derin çürümüşlüğün
semptomu olduğunu görmezden gelmek, artık imkansız hale geldi.
Aile kurumunun kutsallığına vurgu yapan, toplumsal değerleri
yücelten yayıncılık anlayışının yerini, reyting uğruna her
türlü ahlaki sınırın çiğnendiği hokkabazlıklar aldı.
Böyle programlar, sadece bireysel hikayeleri değil, aynı
zamanda toplumun nasıl adım adım erozyona uğradığını gözler
önüne seriyor. Ancak erozyon, sadece ekranlarda gördüğümüzden
ibaret değil; çok daha karanlık, çok daha hesaplı planın
parçası olabilir mi?
Aile Kurumu: Yıkımın Başlangıç Noktası
Toplumun temel taşı olan
aile, programlarda adeta savaş alanına dönüştürülüyor. Eşler
arası ihanetler, çocukların istismarı, akıl almaz entrikalar…
Tüm bunlar, gerçek hayat hikayeleri adı altında servis
edilirken, aile kavramının içini boşaltan, güveni sarsan ve
gelecek nesillerin zihninde onarılmaz yaralar açan propaganda
yürütülüyor. Süreç bireysel trajedilerle sınırlı kalmıyor;
toplumsal dokuyu derinden sarsarak, aidiyet duygusunu ve
karşılıklı saygıyı yok ediyor. Zira toplumun çöküşü, her zaman
en zayıf halkasından, yani aileden başlar.
Gayri Ahlakilik Paradoksu: Erkekliğin İtibarsızlaştırılması
Programlarda sıkça dile
getirilen ahlaki olmayan ithamlar ve erkeklerin içine
düşürüldüğü aciz durum, sadece hakaret olmanın ötesinde,
erkeklik algısını hedef alan sistematik itibarsızlaştırma
çabası olarak okunabilir. Kendi eşinin ihanetine sessiz kalan,
hatta kabullenen erkek figürleri, toplumun geleneksel değer
yargılarını altüst ediyor. Durum, erkeklerin toplumsal
rollerini sorgulatırken, kadın-erkek ilişkilerindeki dengeyi
bozuyor. Zira toplumda erkeklik onuru ayaklar altına alınırsa,
o toplumun geleceği de karanlığa gömülür.
Medyanın Karanlık Yüzü: Reyting Uğruna Ahlaksızlık
Programların “kurgu”
olduğu iddiaları, sadece algı ve zihinlere operasyon olmaktan
öte, ciddi gerçeği işaret ediyor. Reyting uğruna her türlü
ahlaksızlığın normalleştirildiği, hatta teşvik edildiği medya
düzeni, toplumu zehirleyen en büyük unsurlardan biri.
İnsanların en mahrem sırlarının, en acı dramlarının ekranlarda
sergilenmesi, sadece izleyiciyi değil, toplumun genel ahlakını
yozlaştırırken, medyanın dördüncü kuvvet olma özelliğini
yitirerek, manipülasyon aracına dönüştüğünü gösteriyor.
RTÜK’ün Sessizliği: Devletin Sorumluluğu Nerede?
Tüm ahlaki çöküş ve
toplumsal yozlaşma karşısında, devletin denetleyici kurumu
olan RTÜK’ün sessizliği, düşündürücü. Toplumun değerlerini
korumakla yükümlü olan kurumun, tür yayınlara göz yumması,
akıllara ihmal mi, yoksa daha büyük planın parçası mı sorusunu
getiriyor. Zira devletin, kendi toplumunun ahlaki değerlerini
korumaktan aciz kalması, devletin geleceği açısından ciddi
tehdit oluşturur.
Başörtüsü ve Ahlak Tartışması: İkiyüzlülüğün Resmi
Programlarda özellikle
başörtülü kadınların karıştığı skandalların sıkça gündeme
gelmesi, başörtüsü ve ahlak arasındaki ilişkiyi sorgulatan
ikiyüzlülük tablosu çiziyor. Dini sembollerin, ahlaki
değerlerden bağımsız şekilde kullanılması, toplumda derin kafa
karışıklığına yol açıyor. Durum, sadece dini değerleri değil,
toplumsal güveni sarsıyor. Zira toplumda semboller ve değerler
arasındaki bağ koparsa, o toplumun kimliği de kaybolur.
Ekonomik Çıkmazlar ve Toplumsal Gerilim
Tüm ahlaki çöküşün ve
toplumsal yozlaşmanın ardında, ekonomik sıkıntıların önemli
rol oynadığı göz ardı edilemez. Yoksulluk, işsizlik ve gelecek
kaygısı, insanları çaresizliğe sürükleyerek, ahlaki
değerlerden ödün vermesi toplumsal gerilimi artırırken, suç
oranlarını yükseltiyor. Zira toplumda ekonomik adalet
sağlanamazsa toplumda huzur ve refah olmaz geleceğimizi ve
milli güvenliğimizi ipotek altına alıyor.
Gizli Operasyonlar ve Büyük Oyun
Tüm yaşananlar, sadece
tesadüflerden ibaret mi, yoksa daha büyük planın parçası mı?
Toplumun ahlaki değerlerini hedef alan, aile kurumunu yıpratan
ve milli kimliği zayıflatan tür yayınlar, acaba kimlerin işine
yarıyor?
Süreç, akıllara toplum mühendisliği adı altında yürütülen
gizli operasyonları ve büyük oyunları getiriyor. Zira toplumun
çöküşü, her zaman en zayıf halkasından, yani ahlaki
değerlerinden başlar.
Harekete Geçme Zamanı
Karanlık tablo
karşısında, sessiz kalmak, durumu kabullenmek anlamına gelir.
Bilinçli farkındalık, gidişatı durdurmanın ilk adımıdır.
Toplumun her kesiminden bireylerin, tür yayınlara karşı
durması, bu tür skandalların normalleştirilmemesi için
medyanın sorumluluğunun sorgulaması ve devletin denetleyici
rolünü hatırlatması gerekiyor. Zira toplumun geleceği, kendi
ellerindedir.
Unutmayalım ki, ekranlarda gördüğümüz her şey, bize sunulan
birer illüzyon olabilir. Gerçekler, her zaman görünenin
ardında saklıdır. İllüzyon perdesini aralamak, gerçekleri
görmek ve harekete geçmek, hepimizin sorumluluğudur. Aksi
takdirde, çürümüşlük, hepimizi içine çekecek ve geleceğimizi
karanlığa gömecektir.
SADİ ÖZGÜL