TERÖRLE MÜCADELE DOSYASI /// İlay AKSOY : Davutoğlu'nun akılalmaz ihaneti !!!

2 views
Skip to first unread message

Digi Security (İŞNET)

unread,
Nov 29, 2025, 8:44:28 AM (4 days ago) Nov 29
to (122) - ATATÜRK MİLLİYETÇİLERİ, (122) - TURAN ÇATLI MAIL GRUBU, (122) - TÜRK VE İSLAM ALEMİNİN LİDERİ TÜRKİYE, (122) ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (ÖZEL BÜRO), (122) ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (TÜRK SİYASET VE GÜVENLİK AKADEMİSİ), (122) ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (TÜRK STRATEJİ KURUMU)

İlay AKSOY : Davutoğlu'nun akılalmaz ihaneti !!!

24 Kasım 2025

E-POSTA : aksoy...@gmail.com

***

Geçen hafta Ahmet Davutoğlu, İndependent Türkçe’ye verdiği röportajda son derece önemli bir İRTİRAFTA bulundu.

Davutoğlu, çok açık bir şekilde 2005 yılında, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin meşru Cumhurbaşkanı Beşar Esad, kendisine terörü bitirmek için Türkiye ile ortak operasyon yapılması için teklifte bulunduğunu ve kendisi de bu teklife “şiddetle karşı” çıktığını söyledi.

Bu teklife “şiddetle karşı" çıktığı yıl, Türkiye, teröre 100 askerini şehit verdi.

Terörle mücadele edilmesine karşı çıkan Davutoğlu o tarihten itibaren 2011 yılına kadar Türkiye’nin kolluk güçlerinden 700 şehit daha vermesinin önünü açtı.

Oysa Beşar Esad’ın o tarihte bize sunduğu teklif, 1998 yılında Suriye ve Türkiye arası imzalanan Adana Mutabakatı gereği yapılması gereken operasyonlardı.

Esad bize ortaklaşa hudutlarımızı korumak ve her iki devlet Amerika’nın yetiştirdiği PKK/YPG teröristlerinden de kurtulmayı önermişti.

Davutoğlu, Türkiye ve Suriye’nin güvende olması yerine tam tersi Amerika’nın istediği şeklide sınırımızda El-Nusra ve PKK’nin diğer harf kombinasyonu olan YPG’nin iki terör “devletçilik” kurmalarını tercih etti.

Yani, silahların Türkiye’ye doğru doğrultulmasının önünü açtı.

Milyonlarca günümüze kadar kim olduğunu bilmediğimiz insanları ülkemize aldı, sosyolojik, demografik ve ekonomik düzenimizi alt üst etti.

Ülkemizin kriminal tipolojisi bile büyük değişime uğradı.

Davutoğlu, Türkiye’ye "stratejik derinlik" değil "stratejik felaket” getirdi.

2011-2024 arasında Türkiye 8 büyük operasyon yapılmasının önünü açtı ve yaklaşık 270 askerimizin daha şehit olmasına neden oldu.

27 Şubat, 2020 tarihinde, İdlib’de 34 askerimizi yitirdiğimiz o felaket geceyi hiç kimsenin unutması mümkün değildir.

İşte Davutoğlu, Beşar Esad’ın önerisine, Türkiye’nin bu ağır bedelleri yaşaması için mi “şiddetle karşı" çıktı?

Bu akıl almaz tutumu, ruhsuz sözleri hangi vicdan kabul edebilir gerçekten?

Eğer, 2005’te ortak operasyon yapılsaydı, PKK’nın kökü kurutulmuş olurdu,

İŞİD de Irak’ın Musul, Ninova ve Anbar bölgelerinden Suriye’nin Deyrizor veya Rakka bölgelerine geçemeyecekti.

Dolayısıyla, 2005’deki yapılan teklifi reddederek sadece Suriye’nin işgal edilmesi sağlamadı, aynı zamanda iki terör örgütünün de güçlenmesinin de önünü açtı.

Davutoğlu’nun bu “şiddetle karşı" çıkması Türkiye’nin içine sürüklendiği başka bir devasa soruna neden oldu.

Açık kapı politikası nedeniyle milyonlarca, Türk toplumuyla, kültürüyle uyum içinde olamayacak insanlar ülkemize kontrolsüz giriş yapılasına izin verildi.

Kimlik istenmedi, parmak izleri alınmadı, retina taramaları yapılmadı, sadece beyan esas kabul edildi.

Sınırımızı geçerek, istedikleri kimlikleri bize beyan ettiler.

Ülkemiz hiç olmadığı kadar güvenlik zafiyeti ile karşı karşıya kaldı.

Aynı Davutoğlu bu sefer, 2016 yılında bir tarihi ihanete daha imza attı.

Batı, intikam alırken, tarihlerle mesaj vermeyi çok sever.

O yüzden bizim büyük zaferimiz, onların da büyük hezimet yaşadığı 18 Mart tarihini özellikle seçerek, “Geri Kabul Anlaşması” imzalandı gün olarak açıklandı.

Oysa, ortada öyle bir sözleme yoktu, Avrupa, insan hakları mahkemelerinde ileride yargılanmamak için her hangi sözleşmeye imza atmamıştı.

İşte Türk Milletinde öyle bir yalan söyledi ki, akıl almaz bir ihanet içine girdi.

Bize “sözleşme” diye anlattıkları ve dayattıkları şey, sadece bir deklarasyondan ibaretti. İmzalar atılmadı ve Türkiye’yi bağlanan hiç bir tarafı da günümüze kadar da yoktur... işte bu detayı bize Davuoğlu “şiddetle” anlatmaktan kaçındı!

Demografimizi bozdu, ekonomimizi bozdu, dinimizi kirletti, milyonlarca Türk öğrencini gece gündüz üniversiteye girmek için seferber olurken, Suriyelileri SINAVSIZ üniversiteye herkesin önüne geçmesini sağladı, olmayan oma onlar için ek kontenjanlar açtı.

Kurumlarımızı çökerti ve tam sınırımızda Kürdistan'ın kurulması için resmen önünü açtı.

Bu “şiddetle karşı” çıkması başka bir büyük güvenlik sorunun daha önünü açtı.

CİA’nin Suriye operasyonu nedeniyle, yüzlerce yabancı STK, Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Suriye’ye geçip faaliyet göstermeye başladı.

Batı destekli ve fonlanmış 748 STK, Suriye’de devlet kontrolü dışında olan bölgelerde faaliyet gösterirken,

75 İstanbul merkezli yabancı STK, Suriyeli sığınmacılarla direkt çalıştı,

150 yabancı STK’da Türkiye ve Suriye sınırı arasında sürekli gidip geldi.

Resmi kayıtlara göre 2011-2025 yıllar arasında Avrupa Birliği söz konusu STK’lara 38 Milyar Euro para aktardı.

Şubat 2012-Mart 2025 arası, İngiltere, Türkiye ve Suriye arasında faaliyet gösteren İngiliz STK’larına da 2 Milyar Sterlin para ödedi.

2012-2018 arası Birleşmiş Milletler kendisiyle afiliye olan STK’lara 32 Milyar Dolar para gönderdi.

Eğer Suriye’deki savaş bir organik halk ayaklanması olsaydı, bu kadar yabancı STK veya bu kadar büyük meblağlarda paralar niye aktarıldı o bölgeye?

Daha da önemlisi yabancılara aktarılan paralar, yabancı devletler tarafından nerelerde kullandı?

Bu yabancı STK’ların bir kısmı da unutmayalım ki 15 Temmuz, 2016 tarihinde yürütülen CİA/FETÖ darbe kalkışmasından sonra da kapatıldı.

Dolayısıyla, bu kadar yüksek sayıda yabancı STK ülkemizde veya sınırlarımızda bulunmasın yarattığı güvenlik zafiyetine Davutoğlu “şiddetle karşı” çıkmayı hiç aklından belli ki geçirmedi.

İşte, bugün geldiğimiz noktada sınırımız artık bir devletle değil, iki, terör örgütü ile paylaşılıyor ve

Suriye Arap Cumhuriyeti ortandan fiilen kalkmış durumda.

İsrail, üçte birini, Suriye’nin başkenti olan Şam’a kadar işgal etmiş,

YPG de diğer üçte birini almış durumda.

Şimdi ortaya çıkan tablo Suriye ve Türkiye için “felaket” olarak tanımlanırken, İsrail ve Amerika için büyük kazanımdır.

İşte İsrail ve Amerika kazansın diye mi Beşar Esad’ın PKK’yı birlikte bitirelim teklifine “şiddetle karşı” çıktı Davutoğlu?

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages