Ne Kadar Surede Bir Olay Tarihtir Veya Tarih Degildir?

3,777 views
Skip to first unread message

Abdulvahap Kara

unread,
Apr 1, 2012, 10:17:07 AM4/1/12
to Arif Bilgin, Tarihciler Grubu
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ile ilgili Turkce bir kitabın tanıtım toplantısı ile ilgili kapsamlı bir yazı gönderdim. Fakat yayınlanmadı. Gerekçe 1990 yilinda goreve gelen bir cumhurbaskaninin sureci tarihsel sayilmazmis.

Bu gruba hic de yakismayan bir yaklasim bu. Iki sebebi var.

1. Gercekten 1990'da goreve gelen ve yasayan bir Cumhurbaskani bilimsel olarak tarih olmaz mi? Hadi olmadi diyelim, bu grupta yayinlanan hersey bilimsel degilki. Benim yazimda bu kriteri koyuyorsunuz. Biri docent, prof. oluyor kutluyoruz. Biri su var mi, su kaynagi nerede bulurum diyor yayinlaniyor. Bunlar bilimsel seyler mi?

Anlasilan grup yoneticileri bilimsel bir dergiye makale yayinlamayi yonettiklerini zannediyorlar. Bence bu grup tarihle uzaktan yakindan ilgili ciddi ne varsa yayinlamalidir. Cunku mesele ufuk acmak, bilgi paylasimi yapmaktir. Bazi seyler bilimsel olmayabilir. Ama kaynak sorma, meslektaslari tebrik elbette bu grupta yayinlancak. Bu acidan benim yazim yayinlanmaliydi.

Ama bu meseleyi tartismaya actiginiz icin samimi oldugunuzu ve bu yayinlamama kararinda bir subjektiflik olmadigini dusunuyorum. Ben yonetici olsaydim, yasayan bir cumhurbaskani hakkinda onemli bilgiler veren bir kitabi hemen yayinlardim.

Gelelim ikinci ve onemli konuya.

2. Bir tarihi olayin veya surecin tarih sayilabilmesi icin uzerinden kac yil gecmelidir? konusu aslinda saniyorum sizin kafanizi mesgul eden esas konu ve bu kategoride benim yazimi yayinlamadiniz.

Bu konu 1990'li yillardaki hocalarin fikrine gore en az 50 yil diye kisitlanirdi. Ama gecenlerde bir tarihyazimi konusunda bir makale okudum. Orada 1900'li yillarin baslarinda Avrupa'da bir konunun tarih konusu olarak islenmesi icin en 200 yil gecmesi gerekiyormus.

Yani 80-90 yilda bu zaman kisitlamasi 200'lerden 50 yila kadar dusmus anlasilan. Ama tabii herkes bu fikirdedir demiyorum. Farkli dusunenler olabilir. Biz genel kaniyi ifade ettik.

Ama 2000'li yillara geldigimizde ve internet araciligiyla bilgi paylasiminin hizlandigi bu donemde, biz dunku olayin bile tarih konusu olabilecegini savunuyoruz. Tek sart elde o tarihi irdeleyebilecek yeterlikte bilgi, belge olmasidir.

Zamanimizda bilgi kirliliginden ve bilgi coklugundan yakiniyoruz. Bir cogu da internet kaynaklari.  Ve bunlar bugun var yarin yok. Siz 50 yil sonra arastirmaya basladiginizda internet ortaminda bir cok bilginin silindigini goreceksiniz. Dolayisiyla her an tarih arastirmasi yapilmali. Bu kaynaklar kayit altina almali, kagida dokulmelidir. Tabi ki, tarihi arastirmalarda saglikli sonuca ulasabilmek icin 50 ve daha fazla sure gecmesi gerekir.

Ancak 50 yil dolmadan yapilan arastirmalarda yazilan tarihin o olayin her turlu boyutuyla ele alip herseyi ortaya koyacagini da dusunmuyoruz. Ama belli olculerde bilgileri tasnif edecektir ve 50 yil sonranin arastirmacilarina isik tutacak, yardimci olacaktir. Bu sebeple elinde bilgi ve belgesi olan dunku olayi arastirabilir diyorum.

Mesela benim yuksek lisan tezim 1986 Almati Olaylaridir. 1997'de savundum. hem de 10 yil bir zaman diliminde. Nicin? Cunku olayi genis boyutlu bir sekilde inceleyek kadar elimde yeterli dokuman vardi. Almanya'da Hurriyet Radyosunda iken cok malzeme toplamistim. 2006 yilinda kitap olarak yayinladim. Cunku bu konuda ne Turkiye'de ve hatta Kazakistan'da boyle derli toplu bir arastirma eseri yoktu, halen de yoktur. Var olanlar sadece bu olaylara katilanlarin hatiralaridir. Simdi bu kitap tek bilimsel eser niteligine haiz bir kitap olarak ayri bir oneme haiz bulunmaktadir.

Bu ikinci mesele bence grubun yazilari yayinlayip yayinlamama kriteri olmamalidir. Bu tez danismanlarinin yaptiracaklari tezler icin kriter tartismalarinin konusudur. Veya bilimsel eserleri degerlendiren komisyon ve jurilerin alanina girer. Turk-tarihciler grubuna degil. Aksi halde bugune kadar yayinladiginiz bir cok seyi tekrar gozden gecirmeniz gerekebilir.

Son soz: bu tartisamada herkesin tek bir goruse gelmesi de mumkun olmayacaktir. Birileri benim gorusume destek verirken, baskalari 50 yilda, bir baskasi biraz daha indirime giderek 40 yil, bir baskasi en 25 yil gecmeli diyebilir. Bunlarin hepsine saygi duyulmali. Yoksa obur turlu bilimi bir kaliba dokmeye calismak olur ki, bilimin ruhuna yakismaz, bu grup yoneticilerin de haddi degildir.

Saygilarimla,
Istanbul,
Abdulvahap Kara


From: Arif Bilgin <arifbi...@gmail.com>
To: kara_...@yahoo.com
Sent: Sunday, April 1, 2012 4:43 PM
Subject: Dagitilmayan Iletiniz Hakkinda

Abdulvahab Bey merhaba,
Turk Tarihciler mail grubu olarak, kriterleri olan, ilkeli calisan bir
platform olmaya gayret ediyoruz. Ister yakin arkadasimiz isterse
tanimadigimiz biri olsun butun meslektaslarimiza esit mesafede durma
hedefimiz var. Gruba gelen maillerin dagitimini benim disimda uc
arkadasimiz daha yurutmektedir. Temel ilkemiz sudur: Gelen ileti
hakaret, akademik olmayan uslup vs. tasimadikca tarihle ilgiliyse
yayimlanmalidir. Sizin gonderdiginiz iletiyle alakali arkadaslarimizla
gorustum. Yayimlanmama sebebi, hangi zaman araliginin tarih olduguyla
ilgilidir. Yani 1990'da cumhurbaskani olan bir yöneticinin devlet
baskanligi surecini tarihsel bir olay sayacak miyiz? Cogu tarihci bu
soruya olumsuz cevap vermektedir. Gercek gerekce budur, arkasinda
baskaca bir neden aramak yersizdir.
Ayrica bu konuyla ilgili ortak akli harekete gecirmek uzere grupta
neyin tarih olduguyla ilgili bir tartisma baslatip bu tur iletilerin
yayinlanmasina yonelik uyelerimizin gorusunu ogrenebelir, ona gore
hareket edebiliriz. Mevcut durumdan rahatsizliginiz, ileri sundugumuz
gerekceye ragmen devam ediyorsa bu tartismayi lutfedip sizin
baslatmanizi bekleriz. Bu talepte ciddi oldugumu ozellikle
belirtiyorum.
Son olarak, grupla ilgili herhangi bir rahatsizliginizi sahsima daha
hizli ulasmak icin arbi...@yahoo.com adresine ulastirirsaniz size cok
daha hizli cevap verebilirim.
Saygilarimla,
Arif Bilgin


Arif Bilgin

unread,
Apr 1, 2012, 1:13:58 PM4/1/12
to turk-ta...@googlegroups.com
Herkese merhaba,
Abdulvahap Bey'le ozelden yazistigimiz bir konunun, benim onerimle
grup ortamina tasinarak sizleri mesgul etmesinden dolayi sahsen
uzgunum. Aslinda surec bu kadar karmasik degil. Vahap Bey, iletisinin
hangi nedenle yayinlanmadigini sordu. Biz de kendisine dagitilmama
gerekcesini ulastirdik. Sahsen ben de bir olayin tarih olabilmesi icin
en az iki neslin gecmesi gerektigini dusunuyorum. Boyle dusunmeme
ragmen asagida belirttigim gibi, Turk Tarihciler yonetimi olarak
uyelerimizin goruslerini onemseriz ve genel egilime gore pozisyon
almaktan kacmayiz.
Vahap Bey cok yakin gecmisin bile tarihciler tarafindan arastirilmasi
gerektigini savunuyor. Hatta "bilgi ve belgesi olan dunku olayi
arastirabilir " diyor. Ben kendisinin gorusune saygi duyuyorum.
Kendisinin de farkli dusunenlerin gorusune saygi duymasini bekliyorum.
Zira bu konu matematiksel sonucu olan bir problem degil. Surenin
sartlara ve zamana gore degismesi kadar da dogal bir durum yok. Fakat
gazetecilerle tarihcilerin ilgilendikleri zaman araliklarini bir
olcude ayristirmakta yarar var.
Bir akademisyen herhangi bir konuda goruslerini sonuna kadar
savunabilir. Herhangi bir duruma tepki gosterebilir. Bunu sinirlari
zorlamayan bir uslupla yaptigi surece bu aktivite sonuna kadar
desteklenmelidir. Fakat Vahap Bey'in uslubunda bir sorun var. Had
bildirmeye kalkmak, grup yonetimine ne yapmasi gerektigini dikte
etmek, hüküm koyan/buyurucu bir uslup, muhatabini samimiyet testine
sokmak, hafif tahfif...ilh Butun bunlar sukunet ortamini bozan
egilimler.
Bundan sonraki uygulamalarimiz, sizlerden gelecek tepkiye gore
sekillenecegi icin konuyu onemseyen uyelerimizin yazmasini bekliyoruz.
Soru su: Grupta tarihle ilgili olmayan iletileri de yayinlayalim mi?
Yayinlamayacaksak hangi zaman araligi tarih sayilamaz? (soruyu
tersinden de sorabilirsiniz).
Saygilarimla,
Arif Bilgin


1 Nisan 2012 17:17 tarihinde Abdulvahap Kara <kara_...@yahoo.com> yazdı:

Coşkun Yılmaz

unread,
Apr 1, 2012, 1:57:52 PM4/1/12
to turk-ta...@googlegroups.com
Merhaba...
Tarihle ilgisi olmayan e-mailler yayınlanmamalı...
Süre konusunda ise, dunyada belgelerin araştırmaya açılma süresi bir ortak zaman belirlenmesi konusuna katkıda bulunamazmı?
Selam, hürmet ve muhabbetle...

Coşkun Yılmaz

Bu mesaj iPhone uzerinden gonderilmistir

1 Nis 2012 tarihinde 20:13 saatinde, Arif Bilgin <arifbi...@gmail.com> şunları yazdı:

> --
> Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "turk-tarihciler" grubu.
> Bu gruba posta göndermek için , mail atın : turk-ta...@googlegroups.com
> Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: turk-tarihcil...@googlegroups.com
> Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com.tr/group/turk-tarihciler
> adresinde bu grubu ziyaret edin

levent duzcu

unread,
Apr 1, 2012, 3:27:00 PM4/1/12
to turk-ta...@googlegroups.com
Merhaba
Vahap Bey'in çalıştığı ve tartışmaya açtığı konu aktüel mevzualarla yakından ilgili. Dolayısıyla güncel siyasetle de doğrudan ilintili. Bu yüzden de tarih dışında başlıkların yer alması doğru olmayacaktır diye düşünüyorum. Eğer tarih dışında özellikle güncel siyaset konuları da bu gruba dahil olursa o zaman grubun ismini değiştirmek gerekebilir. Bir de gördüğüm kadarıyla Vahap Bey, gruba son zamanlarda en fazla mail gönderenlerden biri. Dolayısıyla gruba getirdiği eleştiriler haksız gibi duruyor.
iyi çalışmalar
Levent Düzcü
 


 
1 Nisan 2012 20:57 tarihinde Coşkun Yılmaz <yzco...@gmail.com> yazdı:

Hüseyin Çınar

unread,
Apr 1, 2012, 3:37:43 PM4/1/12
to turk-ta...@googlegroups.com
Merhaba.
Bu grubun ortak noktası tarih ve tarihçilerse, onların ortak alanları
dışındaki her hangi bir haber ve bilgi burada yayınlanmalıdır. Zira,
günümüzde, insanların farklı bilgi ve belgeleri anlatabilecekleri ve
paylaşabilecekleri çok sayıda platform vardır. Arif Hocamız ve ekibi
gayet güzel ve seviyeli bir üslupla bu grubun moderatörlüğünü uzunca
bir süredir yürütmektedirler. Kendilerine, sabırlarından ve
nezaketlerinden dolayı müteşekirim. Herhalde bizim burada dikkatimizi
çeken en önemli nokta, tarihin sınırlarının nerede başlayıp nerede
bittiğinden ziyade, üslup meselesidir.
Saygılarımla.
Hüseyin Çınar

1 Nisan 2012 18:57 tarihinde Coşkun Yılmaz <yzco...@gmail.com> yazdı:

ali korkmaz

unread,
Apr 2, 2012, 5:03:26 AM4/2/12
to turk-ta...@googlegroups.com

Tabiki tarihle ilgisi olmyan yazılar yayinlanmamali..başka yazıları o yazı ile ilgili bir gurupta yayinlamali.
01 Nis 2012 20:14 tarihinde "Arif Bilgin" <arifbi...@gmail.com> yazdı:

Abdulvahap Kara

unread,
Apr 2, 2012, 7:17:14 AM4/2/12
to turk-ta...@googlegroups.com
Arif Bey,

Öyle sanıyorum ki, Osmanlı tarihçisisiniz. Dolayısıyla sizin son yılların tarihini araştırma diye bir derdiniz yok. Onun için siz tarih yazmak için iki nesil geçmesi gerek diyebilirsiniz. Bir nesil için 25 yıl kabul görüyor. Yani size göre 50'dan öncesi tarihe konu olamaz. Zaten Osmanlı Devleti 1918'de sona erdiğine göre bu konuda hiç sıkıntınız yok. Hatta en üç-dört nesil öncesi tarih olmaz deseniz de, sizin kapsama alanınıza girmiyor.

Ama Türkiye Cumhuriyet Tarihi, Sovyetler Birliği Tarihi, Sovyetler Birliği Tarihi, Türk-Sovyet İlişkileri Tarihi, Çağdaş Türk Dünyası gibi hep en 1991'de kadar gelen tarihi olayları ders olarak anlatan bizim gibi tarihçilerin kapsama alanına değil 2 nesil, bir nesil bile giriyor. Bu konuları öğrencilere anlatıyoruz. Yeri geliyor bu konularda makale ve kitap yazıyoruz.

Bu yüzden tarihte zaman konusu bizim gibi tarihçilerin kafasını daha çok ve ciddiyetle meşgul eder. Bu konuda tartışmalar her zaman pür dikkat kesiliriz. Çünkü bazen son dönem tarihleri öyle karmaşıklaşır ki, tarih mi, siyaset bilimi mi, uluslararası ilişkiler mi hepsi iç içe girer.

Şimdi sadece sizin yaklaşımınızı öğrenmek için soruyorum. Mesela Türkiye Cumhuriyeti Tarihi dersini verirken, 50'dan öncesini tarih saymadığınıza göre 1962 yılından sonraki olayları ve tarihi gelişmeleri TC Tarihinde öğrencilere anlatmayacak mıyız?

1962-1991 yılları arasında Türk-Sovyet ilişkilerini mercek altına almayacak mıyız? Bunları tarih öğrencilerine öğretmeyecek miyiz?

Çağdaş Türk Dünyası dersinde Nazarbayev, Kerimov, Berdimuhammedov, Aliyev gibi liderlerin devlet adamı olarak biyografilerini ve onların yaptıkları işleri öğrencilere anlatmayacak mıyız? Onun yerine 1962'lere kadar olan Sovyet Sosyalist Kazakistan Tarihlerini anlatıp mı geçeceğiz? 1991'de Sovyetler Birliği'nin çöküşünü 2041'de fakültemize gelen öğrencilere mi anlatmamız lazım olacak?

Bu grupta bu konular bilgilendirme yapıp tartışmayacak mıyız?

Bu husustaki görüşlerinizi hakikaten çok merak ediyorum. Beni bu meraktan kurtarırsanız sevnirim.

Saygılarımla,
Istanbul,
Abdulvahap Kara 


From: Arif Bilgin <arifbi...@gmail.com>
To: turk-ta...@googlegroups.com
Sent: Sunday, April 1, 2012 8:13 PM
Subject: [turk-tarihciler] Re: Ne Kadar Surede Bir Olay Tarihtir Veya Tarih Degildir?

haydar çoruh

unread,
Apr 4, 2012, 11:49:52 AM4/4/12
to turk-ta...@googlegroups.com
Muhterem grup üyeleri,

Bir olay ne zaman tarih olur? Sorusu gerçekten bu günün en güncel
sorusudur. Eğitim gördüğümüz yıllarda, hocalarımız bizlere tarihi
hadiseleri şu şekilde izah ederdi. Her olay bir tarih konusudur.
Ancak, tarih olması için insanların bu olaya karşı ön yargı besleyen
hatıralarını yitirecek kadar bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Aksi
halde olay, güncelliğini koruyacak olduğundan tarihin değil, bir
araştırmanın konusu olabilir.
Haydar Çoruh

Mustafa AKSOY

unread,
Apr 4, 2012, 7:06:53 PM4/4/12
to turk-ta...@googlegroups.com

Arkadaşlar ben tarihçi değilim ancak tarihe merakımdan dolayı kültür tarihi ve yöntem arayışı ile ilgileniyorum. Bir konun tarihi olabilmesi için “ön yargı besleyen hatıraların utulması için bir sürenin geçmesi gerek veya hocalarımız böyle dedi” anlayışı tartışılması gerekir. Hocalarımız böyle dedi anlayışına uyacaksak o zaman bilimsel gelişme nasıl olacak? Ön yargı kaybolsun diye beklerken yarın elimize aldığımız belgelerin ön yargıdan arınmış yazıldığını nasıl kabul edeceğiz?  Bildiğiniz gibi Carr tarih her yazıldığında tarihçinin kaleminde kırılarak gelir ve tarihten önce tarihçiye bakmak gerekir diyor.

Bir şeyin tarih olması ya da tarihin konusu olması meselesi Türkiye’deki tarihçilerin çok kafa yorması gereken bir konu olarak bekliyor.

Umarız bir gün tarihçilerimiz bu konuya eğilirler de tarihin ne olduğunu öğrenmeye başlarız.

Eğer bir yerde insan varsa orda ön yargı vardır. Eğer tarih zamanla ilgili bir şeyse çınar ve zeytin ağaları ile fiziki âlemin tarihçiler için çok önemli bir araştırma alanı olması gerekmez mi?

Kısaca bana tarihçi olmadan tarih yazıyoruz gibi geliyor. Yani tarih yazmak ve tarih araştırmak için önce tarihin, tarihi metodun veya metotlarının ne olduğuna karar verilmeli diye düşünüyorum.

Saygılarımla...

 
Dr. Mustafa AKSOY
http://www.haberakademi.net
http://www.mustafaaksoy.com

--- On Wed, 4/4/12, haydar çoruh <hcor...@gmail.com> wrote:

Erol AKCAN

unread,
Apr 5, 2012, 5:42:53 AM4/5/12
to turk-ta...@googlegroups.com
Bu tart��man�n a��lmas�na Abdulvahab Bey'in bu grupta payla�m�� oldu�u baz� iletiler yol a�t���na g�re evvela bu konudaki d���ncemi belirterek ba�lamak istiyorum. Tarih ilmiyle u�ra�an, bu ilme ilgi duyan, bu nedenle bu gruba �ye olmu� insanlar�n burada uzmanl�k alanlar�yla, g�ncel birtak�m faaliyetleriyle ilgili iletilerini bizimle payla�malar�nda hi�bir beis g�rm�yorum. Aksine, bu iletilerin faydal� oldu�unu d���n�yorum. Herhangi bir konunun tarihin kapsam�na girebilmesi i�in �zerinden ne kadar zaman ge�mesi gerekti�i konusuna gelince: Bir tarih�inin herhangi bir konu �zerinde sa�l�kl� bir fikir edinebilmesi, konuyu b�t�n y�nleriyle g�rebilmesi i�in ele ald��� konuyla ilgili b�t�n kaynaklar� g�rebilmesi �nemlidir. Tarih�inin ele ald��� konu yada d�nemle ilgili b�t�n kaynaklara ula�abilmesi i�in, olay�n yada konunun ï¿½zerinden uzun bir s�re ge�mi� olmas� fevkalade �nemlidir. �imdi bu zaman�n miktar�, konuya ya da bulundu�unuz �lkeye g�re de�i�iklik g�sterebilir. Tarih�inin ele ald��� bir konuyu a�aca benzetecek olursak, bu a�a�ta hi�bir canl� dal�n bulunmamas� son derece �nemlidir. Aksi bir durum, tarih�inin konuyla ilgili vermi� oldu�u h�km�n k�sa bir s�re sonra ortaya ��kan yeni bilgi ve belgelerle ge�erlili�ini yitirmesine sebep olacakt�r. Sosyal ilimlerde, kesin yarg�lar yoktur; herhangi bir konuda yaz�lm�� eserin yada ortaya konan d���ncenin uzun s�re ge�erlili�ini koruya bilmesi ele al�nan d�nemle ilgili olabildi�ince canl� nesnenin kalmamas�yla ilgilidir. Ele al�nan konuyla ilgili "canl� dallar"�n �oklu�uyla, ge�en zaman do�ru orant�l�d�r. Bu s�ylediklerimiz, tarih�inin bir konuyu inceleyebilmesi i�in illaki muayyen bir zaman dilimini beklemesi gerekir �eklinde anla��lmas�n. Tabii ki, tarih�i istedi�i zaman istedi�i konuya e�ilecektir ancak bu tarih�inin verece�i h�km�n yada d���ncenin ï¿½mr�n� k�saltaca�� gibi "canl� dallar"a zarar vermemek, yada "z�lfiyare dokunmamak hissi" rahat�a kalem oynatamamas�na engel te�kil edecektir. Halen ya�ayan tan�klar� olan bir konuda tarih�inin rahat kalem oynatmas�, d���ncelerini ifade etmesi baz� s�k�nt�lar do�uracakt�r. Tarihin ideolojilere mahkum edildi�i, bizim gibi memleketlerde ise tarih�inin burada belirtmeye l�zum g�rmedi�im daha ba�ka a�mazlar� vard�r. B�t�n eksikliklerine ra�men, erken incelemeye al�nm�� bir konuyla ilgili ortaya ��kan d���nceler, sonrakilere yeni pencereler a�abilmesi, yol g�stermesi a��s�ndan de�erlidir ve sayg�ya lay�kt�r. Pekala, ge�mesi gereken zamanla bulundu�umuz �lkenin ne ilgisi var diye soracak olursan�z, bu sorunun cevab�n� en iyi bu �lkede tarihle u�ra�anlar bilir. Maalesef bizim �lkemizde bu s�re tarih�inin malzemesini elinde bulunduran kurumlar�n yada idarecilerin insaf�na ba�l�d�r. Bazen, inceleyece�iniz konunun �zerinden as�rlar ge�mi� olmas�n�n sizin i�in bir anlam� yoktur. ï¿½lgili malzemeyi depoda muhafaza eden ki�i yada kurum, size oradan istedi�iniz malzemeyi farkl� saiklerle vermez. Tarih�i i�in canl� bir dal kalmam��t�r ancak bu seferde ba�ka zorluklar vard�r. Sizin incelemek istedi�iniz konuyla ilgili ula�amad���n�z belge yada bilgileri bir bakars�n�z "politikac�" yada "gazeteci" size nispet yaparcas�na TV ekran�nda g�ncel meselesine alet ediverir. Demek istedi�im, ge�mesi gereken zaman m�himdir; ancak her�ey demek de�ildir. Galiba, tart��t���m�z konu ziyadesiyle ï¿½nemlidir ve farkl� boyutlar�yla ele al�nmay� haketmektedir. Benim bu konuyla ilgili d���ncelerim bunlardan ibarettir. Sayg�lar�mla... 
 

Date: Thu, 5 Apr 2012 00:06:53 +0100
From: mustaf...@yahoo.com
Subject: [turk-tarihciler] Ne Kadar Surede Bir Olay Tarihtir Veya Tarih Degildir?
To: turk-ta...@googlegroups.com

Arkada�lar ben tarih�i de�ilim ancak tarihe merak�mdan dolay� k�lt�r tarihi ve y�ntem aray��� ile ilgileniyorum. Bir konun tarihi olabilmesi i�in ��n yarg� besleyen hat�ralar�n utulmas� i�in bir s�renin ge�mesi gerek veya hocalar�m�z b�yle dedi� anlay��� tart���lmas� gerekir. Hocalar�m�z b�yle dedi anlay���na uyacaksak o zaman bilimsel geli�me nas�l olacak? �n yarg� kaybolsun diye beklerken yar�n elimize ald���m�z belgelerin �n yarg�dan ar�nm�� yaz�ld���n� nas�l kabul edece�iz?  Bildi�iniz gibi Carr tarih her yaz�ld���nda tarih�inin kaleminde k�r�larak gelir ve tarihten �nce tarih�iye bakmak gerekir diyor.

Bir �eyin tarih olmas� ya da tarihin konusu olmas� meselesi T�rkiye�deki tarih�ilerin �ok kafa yormas� gereken bir konu olarak bekliyor.

Umar�z bir g�n tarih�ilerimiz bu konuya e�ilirler de tarihin ne oldu�unu ��renmeye ba�lar�z.

E�er bir yerde insan varsa orda �n yarg� vard�r. E�er tarih zamanla ilgili bir �eyse ��nar ve zeytin a�alar� ile fiziki �lemin tarih�iler i�in �ok �nemli bir ara�t�rma alan� olmas� gerekmez mi?

K�saca bana tarih�i olmadan tarih yaz�yoruz gibi geliyor. Yani tarih yazmak ve tarih ara�t�rmak i�in �nce tarihin, tarihi metodun veya metotlar�n�n ne oldu�una karar verilmeli diye d���n�yorum.

Sayg�lar�mla...

 

--- On Wed, 4/4/12, haydar �oruh <hcor...@gmail.com> wrote:


From: haydar �oruh <hcor...@gmail.com>
Subject: Re: [turk-tarihciler] Re: Ne Kadar Surede Bir Olay Tarihtir Veya Tarih Degildir?
To: turk-ta...@googlegroups.com
Date: Wednesday, 4 April, 2012, 18:49

Muhterem grup �yeleri,

Bir olay ne zaman tarih olur? Sorusu ger�ekten bu g�n�n en g�ncel
sorusudur. E�itim g�rd���m�z y�llarda, hocalar�m�z bizlere tarihi
hadiseleri �u �ekilde izah ederdi. Her olay bir tarih konusudur.
Ancak, tarih olmas� i�in insanlar�n bu olaya kar�� �n yarg� besleyen
hat�ralar�n� yitirecek kadar bir s�renin ge�mesi gerekmektedir. Aksi
halde olay, g�ncelli�ini koruyacak oldu�undan tarihin de�il, bir
ara�t�rman�n konusu olabilir.
Haydar �oruh

02 04 2012 tarihinde ali korkmaz <arrahm...@gmail.com> yazm��:
> Tabiki tarihle ilgisi olmyan yaz�lar yayinlanmamali..ba�ka yaz�lar� o yaz�


> ile ilgili bir gurupta yayinlamali.

> 01 Nis 2012 20:14 tarihinde "Arif Bilgin" <arifbi...@gmail.com> yazd�:


>>
>> Herkese merhaba,
>> Abdulvahap Bey'le ozelden yazistigimiz bir konunun, benim onerimle
>> grup ortamina tasinarak sizleri mesgul etmesinden dolayi sahsen
>> uzgunum. Aslinda surec bu kadar karmasik degil. Vahap Bey, iletisinin
>> hangi nedenle yayinlanmadigini sordu. Biz de kendisine dagitilmama
>> gerekcesini ulastirdik. Sahsen ben de bir olayin tarih olabilmesi icin
>> en az iki neslin gecmesi gerektigini dusunuyorum. Boyle dusunmeme
>> ragmen asagida belirttigim gibi, Turk Tarihciler yonetimi olarak
>> uyelerimizin goruslerini onemseriz ve genel egilime gore pozisyon
>> almaktan kacmayiz.
>> Vahap Bey cok yakin gecmisin bile tarihciler tarafindan arastirilmasi
>> gerektigini savunuyor. Hatta "bilgi ve belgesi olan dunku olayi
>> arastirabilir " diyor. Ben kendisinin gorusune saygi duyuyorum.
>> Kendisinin de farkli dusunenlerin gorusune saygi duymasini bekliyorum.
>> Zira bu konu matematiksel sonucu olan bir problem degil. Surenin
>> sartlara ve zamana gore degismesi kadar da dogal bir durum yok. Fakat
>> gazetecilerle tarihcilerin ilgilendikleri zaman araliklarini bir
>> olcude ayristirmakta yarar var.
>> Bir akademisyen herhangi bir konuda goruslerini sonuna kadar
>> savunabilir. Herhangi bir duruma tepki gosterebilir. Bunu sinirlari
>> zorlamayan bir uslupla yaptigi surece bu aktivite sonuna kadar
>> desteklenmelidir. Fakat Vahap Bey'in uslubunda bir sorun var. Had
>> bildirmeye kalkmak, grup yonetimine ne yapmasi gerektigini dikte

>> etmek, h�k�m koyan/buyurucu bir uslup, muhatabini samimiyet testine


>> sokmak, hafif tahfif...ilh Butun bunlar sukunet ortamini bozan
>> egilimler.
>> Bundan sonraki uygulamalarimiz, sizlerden gelecek tepkiye gore
>> sekillenecegi icin konuyu onemseyen uyelerimizin yazmasini bekliyoruz.
>> Soru su: Grupta tarihle ilgili olmayan iletileri de yayinlayalim mi?
>> Yayinlamayacaksak hangi zaman araligi tarih sayilamaz? (soruyu
>> tersinden de sorabilirsiniz).
>> Saygilarimla,
>> Arif Bilgin
>>
>>

>> 1 Nisan 2012 17:17 tarihinde Abdulvahap Kara <kara_...@yahoo.com> yazd�:
>> > Kazakistan Cumhurba�kan� Nursultan Nazarbayev ile ilgili Turkce bir
> kitab�n
>> > tan�t�m toplant�s� ile ilgili kapsaml� bir yaz� g�nderdim. Fakat
>> > yay�nlanmad�. Gerek�e 1990 yilinda goreve gelen bir cumhurbaskaninin

>> > ilgilidir. Yani 1990'da cumhurbaskani olan bir y�neticinin devlet


>> > baskanligi surecini tarihsel bir olay sayacak miyiz? Cogu tarihci bu
>> > soruya olumsuz cevap vermektedir. Gercek gerekce budur, arkasinda
>> > baskaca bir neden aramak yersizdir.
>> > Ayrica bu konuyla ilgili ortak akli harekete gecirmek uzere grupta
>> > neyin tarih olduguyla ilgili bir tartisma baslatip bu tur iletilerin
>> > yayinlanmasina yonelik uyelerimizin gorusunu ogrenebelir, ona gore
>> > hareket edebiliriz. Mevcut durumdan rahatsizliginiz, ileri sundugumuz
>> > gerekceye ragmen devam ediyorsa bu tartismayi lutfedip sizin
>> > baslatmanizi bekleriz. Bu talepte ciddi oldugumu ozellikle
>> > belirtiyorum.
>> > Son olarak, grupla ilgili herhangi bir rahatsizliginizi sahsima daha
>> > hizli ulasmak icin arbi...@yahoo.com adresine ulastirirsaniz size cok
>> > daha hizli cevap verebilirim.
>> > Saygilarimla,
>> > Arif Bilgin
>> >
>> >
>>
>> --

>> Bu mesaj� �u gruba �ye oldu�unuz i�in ald�n�z: Google Gruplar�
> "turk-tarihciler" grubu.
>> Bu gruba posta g�ndermek i�in , mail at�n :
> turk-ta...@googlegroups.com
>> Bu gruba �yeli�inizi sonland�rmak i�in �u adrese e-posta g�nderin:
> turk-tarihcil...@googlegroups.com
>> Daha fazla se�enek i�in, http://groups.google.com.tr/group/turk-tarihciler


>> adresinde bu grubu ziyaret edin
>
> --

> Bu mesaj� �u gruba �ye oldu�unuz i�in ald�n�z: Google Gruplar�
> "turk-tarihciler" grubu.
> Bu gruba posta g�ndermek i�in , mail at�n : turk-ta...@googlegroups.com
> Bu gruba �yeli�inizi sonland�rmak i�in �u adrese e-posta g�nderin:
> turk-tarihcil...@googlegroups.com
> Daha fazla se�enek i�in, http://groups.google.com.tr/group/turk-tarihciler


> adresinde bu grubu ziyaret edin
>

--

Bu mesaj� �u gruba �ye oldu�unuz i�in ald�n�z: Google Gruplar� "turk-tarihciler" grubu.
Bu gruba posta g�ndermek i�in , mail at�n : turk-ta...@googlegroups.com
Bu gruba �yeli�inizi sonland�rmak i�in �u adrese e-posta g�nderin: turk-tarihcil...@googlegroups.com
Daha fazla se�enek i�in, http://groups.google.com.tr/group/turk-tarihciler

adresinde bu grubu ziyaret edin


--
Bu mesaj� �u gruba �ye oldu�unuz i�in ald�n�z: Google Gruplar� "turk-tarihciler" grubu.
Bu gruba posta g�ndermek i�in , mail at�n : turk-ta...@googlegroups.com
Bu gruba �yeli�inizi sonland�rmak i�in �u adrese e-posta g�nderin: turk-tarihcil...@googlegroups.com
Daha fazla se�enek i�in, http://groups.google.com.tr/group/turk-tarihciler

haydar çoruh

unread,
Apr 6, 2012, 12:18:25 PM4/6/12
to turk-ta...@googlegroups.com
Mustafa bey çok güzel dedi. Carr... dedi. Bu hoca olmuyor galiba. Siz
sizi yetiştiren hocaları sanırım küçümsüyorsunuz. Biz tam tersine
onların öğretilerini bir adım daha ileri taşımaya çalışırken, yine
onların söylemlerinden yola çıkıyoruz. Ama farklı söylemlerle. Öyleyse
bilimsel çalışma için Carr ın söylemleri kadar bizim hocalarımızın
söylemleri de önemlidir. Siz ne düşünürsünüz bilemem. Herkes sanırım
kendi işini daha iyi yapar. Saygıyla.

Haydar Çoruh

Hasan Ali Polat

unread,
Apr 6, 2012, 5:44:12 PM4/6/12
to turk-ta...@googlegroups.com
 
"bir olayın ne zaman tarih olacağı" hususunda birkaç söz:
 
Tarih, "dün, bugün, yarın" üçlemesinde "bugünü anlamak", "yarını doğru okumak" için gerekli olarak değerlendiriliyorsa; yarını doğru anlamak; uzak dünden olduğu kadar yakın dünden de haberdar olmayı gerektirir.
O yüzdendir ki kanaatimce 1990'lar dahi tarihçiler tarafından değerlendirilebilir, çalışılabilir, çalışılmalıdır da. Bazı hocalar bu konuda esnek davranmaktadırlar; herkesin görüşüne saygı duymakla birlikte bir olayın ne zaman tarihin konusu olacağı noktasında esnek olunması gerektiği kanaatindeyim. Baktığımız zaman bazı önemli tarihçiler bilgi belgeler ışığında bu güne yakın olan konularda da eserler yazıyorlar, bunlar gayet güzel şeyler.
Bu arada, çoğu üniversitelerde Yakın Dönem Cumhuriyet Tarihi lisans, yüksek lisans veya dr. düzeyinde ders olarak verilmektedir; bu derslerde en yakın zamana kadar gelinmelidir. Tarihçiler bu hususlarda eserler yazmalıdırlar. Örneğin ATAM Cumhuriyet Tarihi kitabı var: 2000'li yıllara kadar hocalarımız tarafından kayda geçirilmiş, kısaca değerlendirilmiştir; ne güzel.
Mesela tarihi meselelerimizden birisi olan Ermeni Meselesi. Ermenilerle ilgili çalışmalarda 1970'lerden 2000'lere kadar uzanan süreç, tarihçiler tarafından tarihi bir vakıa olarak değerlendirilebilir; değerlendirilmelidir de.
Özellikle Cumhuriyet tarihçileri yakın dönemden kopuk olamazlar gibime geliyor.
Nihayetinde anlaşılmaktadır ki, bir olayın ne zaman tarih olacağı hususunda farklı görüşler mevcut. Bize düşen herkesi fikrine saygı göstermek.
 
Saygılarımla.
H.Ali Polat
 

fatih kose

unread,
Apr 6, 2012, 7:30:35 PM4/6/12
to turk-ta...@googlegroups.com
Bu konuda H. Ali Polat'ın görüşlerine katılıyorum ve şunları ilave etmek istiyorum:
1- 2000 yılı bir asrın bittiği yeni bir asrın başladığı bir kilometre taşıdır. Bu tarih sınır olarak kabul edilebilir.
2- Tarih dergilerinde, ya da tarihle ilgili gazete köşelerinde hatta takvim yapraklarında "tarihte bugün" adıyla geçmişte yaşanmış önemli ve kayda değer olaylar zikredilmektedir. Hatta bir ya da iki yıl öncesi bir olay bile. Bilimsel olmamakla beraber bu hususu da göz önünde bulundurmalıyız.
3- Bir kitabın halka mâl olması meselesi de (Üzerinden 70 yıl geçmesi gerekiyor sanırım) bu konuda bir sınır olabilir. 
Saygılarımla
Fatih Köse
 

From: Hasan Ali Polat <halip...@gmail.com>
To: turk-ta...@googlegroups.com
Sent: Saturday, April 7, 2012 12:44 AM
Subject: Re: [turk-tarihciler] Ne Kadar Surede Bir Olay Tarihtir Veya Tarih Degildir?

Mustafa AKSOY

unread,
Apr 6, 2012, 8:17:14 PM4/6/12
to turk-ta...@googlegroups.com

Sayın Haydar Bey hocalarınızı nasıl değerlendireceğiniz sizinle ilgi bir tutum oysa ben Türk tarihçiliği hakkında yazmıştım. Ayrıca hocaları küçümsemekle yazdıklarını küçümsemek ya da eleştirmek aynı şeyler değildir. Mesela ben doktora tezimde hocalarımı eleştirdim. Hiçbir hocamda bundan alınganlık göstermedi. Herhalde onların sosyoloji okumaları eleştiriye tahammül etmenlerine neden olmuş değildir. Çünkü bilimsel  daha doğrusu akademik anlayış bunu gerektirir.

Keşke hocalarınızın ya da hocalarımızın çalışmaları da Carr ve benzerlerinki gibi olsaydı da dünyada tarihe farklı bakabilmeye bizler neden olsaydık. Oysa bizim tarihçilerimiz Mustafa Akdağ, Faruk Sümer, Zeki Velidi Toğan, İbrahim Kafesoğlu, Fuat Köprülü; Cengiz Orhonlu, Baykan Sezer, Mehmet Eröz, Mehmet Niyazi gibi insanları dahi anlamış değiller.

Eğer onları anlamış olsalardı Toplumsal tarih Vakfının gündeme getirdiği “sözel ve yerel tarih” çalışmalarının yukarıda adını saydığım insanlar tarafından Türkiye’de yıllar önce yapıldığını görürlerdi ve sözel yerel tarih konusunda bir şeyler yazarlardı?

Bana inanıyorsanız bölümünüzdeki talebelerinizin Türk tarihçiliğini ne kadar tanıyıp tanımadıklarını küçük bir araştırmayla tespit edebilirsiniz. Bu konuda son dönemlerde yazılmış tarih eserlerinin kaynakçaları da bizlere önemli ipuçları verecektir.

Keşke herkes kendi işi güzel saysaydı da bu halde olmasaydık. Bugün Kafesoğlu'nun Toğan'ın vb. neresindeyiz? Benim görev yaptığım üniversitede (Sayın Çoruh görev yaptığım üniversiteyi iyi tanıyor olsa gerek) bir hoca tarihte yöntem dersinde Toğan'ın “Tarihte Usul” adlı eserinden özet yapmış onu anlatıyordu. Çocuklarda anlatılanları hocanın görüşüymüş gibi not alıyorlardı. Gönül ister ki Toğan'dan daha ileride bir şey yazılsın ya da Toğan'ın eserinin özetini değil de aslı okutulsun da çocuklar bir eserle ve Toğan'la tanışsınlar.

 Türkiye'de yazılan tek telif eser olan "Türk Tarih Felsefesi" adlı eserden haberdarsak yazarının hukukçu olduğunu biliriz. Diğer yandan dünyada meşhur olmuş tarih yazıcıların acaba kaçta kaçı tarih kökenli biliyor muyuz? Mesela Ahmet Cevdet Paşa tarih kökenli mi? Meslek taassubundan kurtulursak olaylara bilimler arası bir anlayışla bakmasını öğrenebiliriz.

Sanırım Türkiye’de kronoloji yazmayı, Osmanlı Türkçesiyle yazılmış belgeleri Türkiye Türkçesine aktarmayı tarih yazmakla karıştırıyoruz.  Oysa bunlar çok farklı alanlardır.

Carr hocalarımızdan farklı bir şeyler söylese de özellikle “Tarih Nedir” adlı eserini okumakta fayda var. Ancak Carr’ı okumak için biraz tarih felsefesi ile sosyal felsefe bilmek gerekiyor.

 Sonuç olarak, eleştiriden korkmamak gerek, bu konuda Ahmet İnam ile Erol Güngör'ün acı ama çok güzel tespitleri var. Ayrıca yazmak eleştirilmeyi peşinen kabul etmek değil mi? Saygılarımla...

NOT: Yukarıdaki cevabı saygımdan dolayı cevap verdim. Çünkü yazılana cevap vermemek yazılanları ve yazanı yok saymak demektir. Bundan sonra konuyla ilgili olmayan ifadelere cevap vermeyeceğimi belirtyeim.

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages