1 Nisan 2012 17:17 tarihinde Abdulvahap Kara <kara_...@yahoo.com> yazdı:
Coşkun Yılmaz
Bu mesaj iPhone uzerinden gonderilmistir
1 Nis 2012 tarihinde 20:13 saatinde, Arif Bilgin <arifbi...@gmail.com> şunları yazdı:
> --
> Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "turk-tarihciler" grubu.
> Bu gruba posta göndermek için , mail atın : turk-ta...@googlegroups.com
> Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: turk-tarihcil...@googlegroups.com
> Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com.tr/group/turk-tarihciler
> adresinde bu grubu ziyaret edin
1 Nisan 2012 18:57 tarihinde Coşkun Yılmaz <yzco...@gmail.com> yazdı:
Tabiki tarihle ilgisi olmyan yazılar yayinlanmamali..başka yazıları o yazı ile ilgili bir gurupta yayinlamali.
01 Nis 2012 20:14 tarihinde "Arif Bilgin" <arifbi...@gmail.com> yazdı:
Bir olay ne zaman tarih olur? Sorusu gerçekten bu günün en güncel
sorusudur. Eğitim gördüğümüz yıllarda, hocalarımız bizlere tarihi
hadiseleri şu şekilde izah ederdi. Her olay bir tarih konusudur.
Ancak, tarih olması için insanların bu olaya karşı ön yargı besleyen
hatıralarını yitirecek kadar bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Aksi
halde olay, güncelliğini koruyacak olduğundan tarihin değil, bir
araştırmanın konusu olabilir.
Haydar Çoruh
Arkadaşlar ben tarihçi değilim ancak tarihe merakımdan dolayı kültür tarihi ve yöntem arayışı ile ilgileniyorum. Bir konun tarihi olabilmesi için “ön yargı besleyen hatıraların utulması için bir sürenin geçmesi gerek veya hocalarımız böyle dedi” anlayışı tartışılması gerekir. Hocalarımız böyle dedi anlayışına uyacaksak o zaman bilimsel gelişme nasıl olacak? Ön yargı kaybolsun diye beklerken yarın elimize aldığımız belgelerin ön yargıdan arınmış yazıldığını nasıl kabul edeceğiz? Bildiğiniz gibi Carr tarih her yazıldığında tarihçinin kaleminde kırılarak gelir ve tarihten önce tarihçiye bakmak gerekir diyor. Bir şeyin tarih olması ya da tarihin konusu olması meselesi Türkiye’deki tarihçilerin çok kafa yorması gereken bir konu olarak bekliyor. Umarız bir gün tarihçilerimiz bu konuya eğilirler de tarihin ne olduğunu öğrenmeye başlarız. Eğer bir yerde insan varsa orda ön yargı vardır. Eğer tarih zamanla ilgili bir şeyse çınar ve zeytin ağaları ile fiziki âlemin tarihçiler için çok önemli bir araştırma alanı olması gerekmez mi? Kısaca bana tarihçi olmadan tarih yazıyoruz gibi geliyor. Yani tarih yazmak ve tarih araştırmak için önce tarihin, tarihi metodun veya metotlarının ne olduğuna karar verilmeli diye düşünüyorum. Saygılarımla... Dr. Mustafa AKSOY http://www.haberakademi.net http://www.mustafaaksoy.com --- On Wed, 4/4/12, haydar çoruh <hcor...@gmail.com> wrote: |
Arkada�lar ben tarih�i de�ilim ancak tarihe merak�mdan dolay� k�lt�r tarihi ve y�ntem aray��� ile ilgileniyorum. Bir konun tarihi olabilmesi i�in ��n yarg� besleyen hat�ralar�n utulmas� i�in bir s�renin ge�mesi gerek veya hocalar�m�z b�yle dedi� anlay��� tart���lmas� gerekir. Hocalar�m�z b�yle dedi anlay���na uyacaksak o zaman bilimsel geli�me nas�l olacak? �n yarg� kaybolsun diye beklerken yar�n elimize ald���m�z belgelerin �n yarg�dan ar�nm�� yaz�ld���n� nas�l kabul edece�iz? Bildi�iniz gibi Carr tarih her yaz�ld���nda tarih�inin kaleminde k�r�larak gelir ve tarihten �nce tarih�iye bakmak gerekir diyor. Bir �eyin tarih olmas� ya da tarihin konusu olmas� meselesi T�rkiye�deki tarih�ilerin �ok kafa yormas� gereken bir konu olarak bekliyor. Umar�z bir g�n tarih�ilerimiz bu konuya e�ilirler de tarihin ne oldu�unu ��renmeye ba�lar�z. E�er bir yerde insan varsa orda �n yarg� vard�r. E�er tarih zamanla ilgili bir �eyse ��nar ve zeytin a�alar� ile fiziki �lemin tarih�iler i�in �ok �nemli bir ara�t�rma alan� olmas� gerekmez mi? K�saca bana tarih�i olmadan tarih yaz�yoruz gibi geliyor. Yani tarih yazmak ve tarih ara�t�rmak i�in �nce tarihin, tarihi metodun veya metotlar�n�n ne oldu�una karar verilmeli diye d���n�yorum. Sayg�lar�mla... |
--- On Wed, 4/4/12, haydar �oruh <hcor...@gmail.com> wrote: |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Haydar Çoruh
Sayın Haydar Bey hocalarınızı nasıl değerlendireceğiniz sizinle ilgi bir tutum oysa ben Türk tarihçiliği hakkında yazmıştım. Ayrıca hocaları küçümsemekle yazdıklarını küçümsemek ya da eleştirmek aynı şeyler değildir. Mesela ben doktora tezimde hocalarımı eleştirdim. Hiçbir hocamda bundan alınganlık göstermedi. Herhalde onların sosyoloji okumaları eleştiriye tahammül etmenlerine neden olmuş değildir. Çünkü bilimsel daha doğrusu akademik anlayış bunu gerektirir. Keşke hocalarınızın ya da hocalarımızın çalışmaları da Carr ve benzerlerinki gibi olsaydı da dünyada tarihe farklı bakabilmeye bizler neden olsaydık. Oysa bizim tarihçilerimiz Mustafa Akdağ, Faruk Sümer, Zeki Velidi Toğan, İbrahim Kafesoğlu, Fuat Köprülü; Cengiz Orhonlu, Baykan Sezer, Mehmet Eröz, Mehmet Niyazi gibi insanları dahi anlamış değiller. Eğer onları anlamış olsalardı Toplumsal tarih Vakfının gündeme getirdiği “sözel ve yerel tarih” çalışmalarının yukarıda adını saydığım insanlar tarafından Türkiye’de yıllar önce yapıldığını görürlerdi ve sözel yerel tarih konusunda bir şeyler yazarlardı? Bana inanıyorsanız bölümünüzdeki talebelerinizin Türk tarihçiliğini ne kadar tanıyıp tanımadıklarını küçük bir araştırmayla tespit edebilirsiniz. Bu konuda son dönemlerde yazılmış tarih eserlerinin kaynakçaları da bizlere önemli ipuçları verecektir. Keşke herkes kendi işi güzel saysaydı da bu halde olmasaydık. Bugün Kafesoğlu'nun Toğan'ın vb. neresindeyiz? Benim görev yaptığım üniversitede (Sayın Çoruh görev yaptığım üniversiteyi iyi tanıyor olsa gerek) bir hoca tarihte yöntem dersinde Toğan'ın “Tarihte Usul” adlı eserinden özet yapmış onu anlatıyordu. Çocuklarda anlatılanları hocanın görüşüymüş gibi not alıyorlardı. Gönül ister ki Toğan'dan daha ileride bir şey yazılsın ya da Toğan'ın eserinin özetini değil de aslı okutulsun da çocuklar bir eserle ve Toğan'la tanışsınlar. Türkiye'de yazılan tek telif eser olan "Türk Tarih Felsefesi" adlı eserden haberdarsak yazarının hukukçu olduğunu biliriz. Diğer yandan dünyada meşhur olmuş tarih yazıcıların acaba kaçta kaçı tarih kökenli biliyor muyuz? Mesela Ahmet Cevdet Paşa tarih kökenli mi? Meslek taassubundan kurtulursak olaylara bilimler arası bir anlayışla bakmasını öğrenebiliriz. Sanırım Türkiye’de kronoloji yazmayı, Osmanlı Türkçesiyle yazılmış belgeleri Türkiye Türkçesine aktarmayı tarih yazmakla karıştırıyoruz. Oysa bunlar çok farklı alanlardır. Carr hocalarımızdan farklı bir şeyler söylese de özellikle “Tarih Nedir” adlı eserini okumakta fayda var. Ancak Carr’ı okumak için biraz tarih felsefesi ile sosyal felsefe bilmek gerekiyor. Sonuç olarak, eleştiriden korkmamak gerek, bu konuda Ahmet İnam ile Erol Güngör'ün acı ama çok güzel tespitleri var. Ayrıca yazmak eleştirilmeyi peşinen kabul etmek değil mi? Saygılarımla... NOT: Yukarıdaki cevabı saygımdan dolayı cevap verdim. Çünkü yazılana cevap vermemek yazılanları ve yazanı yok saymak demektir. Bundan sonra konuyla ilgili olmayan ifadelere cevap vermeyeceğimi belirtyeim. |
|