--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "turk-tarihciler" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : turk-ta...@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: turk-tarihcil...@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com.tr/group/turk-tarihciler
adresinde bu grubu ziyaret edin
Değerli grup üyeleri, Süleyman İnan'ın History Studies dergisinin son
öncelikle grubu takip eden bütün saygıdeğer üyelere selamlar ve
uzun sayılabilecek bir aradan sonra ortaya yeni bir tartışmanın tohumlarını atan Kemal Daşcıoğlu Bey'e teşekkürler.
Gerçekten dikkat çekici bu denemeyi yayımlandığı zaman okumuştum ve diğer okuyanlar gibi zihnimde birkaç görüş canlandı. Yorumlarıma geçmeden önce şunu belirtmek isterim ki, yazıda söylenenlerin birçoğu şuan gelişim aşamasında olan yenilikler. Mesela, Osmanlıca pek çok süreli yayına şimdiden bu adresten http://sureli.mk.gov.tr/ ulaşılabiliyor ve İnan Bey’in belirttiği gibi “İstediği bilgiler on dakika içinde kendisine e-maille yollanıyor ve anında kablosuz bilgisayarına yükleniyor.” Bunu yabancı dildeki çoğu süreli yayınlar için de yapmak mümkün ki milliyet gazetesi bile ( http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/ ) 54 yıllık kayıtlarını kullanıcılara ücretsiz olarak açmış durumda. Yeni ve eski basım birçok esere ve çoğunun içeriğine http://books.google.com/ adresinden göz atılabilir. Son bir örneği ise çeviri için verilim. Ne kadar emekleme aşamasında olsa da herhangi bir yabancı dilden Türkçe’ye veya tersine çeviri yapmak mümkün. (Belirtmek gerekir ki bu teknolojinin daha çok yol alması lazım çünkü bilmediğiniz bir dilde yaptırdığınız çeviriye güvenmek şimdilik çok zor.)
Birkaç gün önce gruptan bir üye yabancı dildeki bir makaleye ihtiyacı olduğunu yazdı ve ardından başka bir üye rapidshare adlı paylaşım sitesinden makalenin bulunduğu uzantıyı buraya kopyaladı.
Şunu söylemek istiyorum: Süleyman İnan Bey’in söylediklerinin çoğu zaten yavaş yavaş yerleşmeye başlıyor. Büyük olasılıkla bu verilerden yola çıkarak böyle bir deneme kaleme alınmış.
Tartışmanın ana konusu için ise; yani bu gelişmeler ışığında tarihçilerin tutumu ne olacak? sorusuna ne gibi bir yanıt verilebilir?
Bunun için öncelikle şu soruya içtenlikle yanıt vermeliyiz. Bir çoğumuzun elinde işlenmeyi bekleyen ve ön hazırlığı yapılmış (yani alan taraması yapılmış, gerekli belgeler toplanmış, işlenecek fişlerin bir kısmı hazırlanmış [artık çoğu fiş word belgesinde tutuluyor ve fişleme ile ilgili klasik yöntem bilgileri raflara kalkmaya başlıyor] vs) çalışmalar yok mu? Bir ara bunları yazmam gerekiyor demiyor muyuz? Cevabımız evet ise adı geçen denemede yazılan 10-15 yıl sonraki durumu bazılarımız şimdiden yaşıyor demektir. Tek fark, şimdi sıkıntılı ve uğraşlı olarak edindiğimiz kaynaklara o zaman çok daha kolay ulaşmak olacaktır.
Gerekli bulduğumuz çoğu kaynağa ulaşmamız görüldüğü gibi her dönem mümkün. Ya onların işlenmesi? Benim tarih araştırmasında izlediğim yol öncelikle genel bir literatür çalışmasıdır. Sonra bunlardan da yola çıkarak bulabildiğim kaynaklara ulaşmaktır. Buraya kadar teknoloji bize yardım edecektir muhakkak. Ya sonrası. Bunları okumak, değerlendirmek ve yorumlamak illaki masa başında uzunca vakit alan işlerdir. Hangi teknoloji bunları benim yerime işleyerek bunları benim için değerlendirir ve yorumlar? O zaman ben bunun içinde olur muyum? Herhangi biri de bunu yapabilir. O zaman tek tip bir tarih anlayışı egemen kılınır ve tartışmalarda bahsedilen Türk tarihçilerinin geri kalacağı nokta bu ise hiçbirimizin sorun etmesine gerek yoktur. Sonuçta her tarihçinin farklı bir üsluba, farklı bir bakış açısına sahip olması ve farklı kriterleri göz önüne alarak çalışmasına yön vermesi tarihçiliği zenginleştiren bir taraftır.
Söylediklerimden şu anlaşılmasın, zaten biz sürecin içersindeyiz ve değişen bir şey olmayacak. Tabiki değişikliklerin meydana gelmesi kaçınılmaz. Ama bunun nasıl olacağının şimdiden kestirilmesi biraz zor. 19 yüzyıl sonunda kim Annales ekolünün tarihi bu kadar etkileyebileceğini düşünürdü ki? Biz ilerisi için hazırlıklı olmak istiyorsak şimdiyi yakalamak zorundayız. Türkiye’de bu çerçevede yapılmış eserler mevcut. Ama Avrupa’daki örnekleri ile kıyaslanabilecek geniş kapsamlı tarih çalışmalarına ihtiyacımız var. Yoksa biz hala Braudel, Moore, Wallerstein, Tilly, McNeil vs nin eserlerine gıpta ile bakmaya devam edeceğiz. Mesela sağlam bir kuram çerçevesinde geçmişten yakın tarihlere kadar neden bir Türk Tarihi’ni kaleme almayalım. Bunu interdisiplinlik ve ele alınan dünyanın da içinde olduğu bir çerçevede yapmalıyız…
Eğer buraya kadar yazdıklarımı sıkılmadan okuduysanız -ki bunu size teknoloji vermez sizin sabrınız ve emeğiniz burada önemli- son sözümü de söylememe izin veriniz. Benim kanaatimce tarihle ve tarihçilikle ilgili geleceğe yönelik çeşitli varsayımlarda bulunulabilmesi gayet doğaldır. Ben bunun bir yönüne şuan hazırlamakta olduğum bir çalışmada dikkat çekmeye çalışıyorum. Belki de bu, yayımlanmadan bir yerlerde unutulup gidecek çoğu yazı gibi. Ama sonuçta tarihsel yöntem ve metodoloji açısından farklı düşüncelerin gün yüzüne çıkması (bu zihinsel derinliklerden not kağıtlarına dökülen cümlelerle de olabilir) Türk tarihçiliği için bir gelişim olacaktır.
Tüm grup üyelerine saygılarımla
DEÜ SBE
Tarih Anabilim Dalı
Mustafa MALHUT