Ümmetin Islahında Tevhidin Önemi

2 views
Skip to first unread message

huzurvadisi huzurvadisi

unread,
Jul 1, 2011, 1:06:53 AM7/1/11
to Tevhidi_Makaleler, huzurv...@gmail.com
Ümmetin Islahında Tevhidin Önemi

Şeyh Hüseyn Âlu'ş Şeyh


Muhterem müslümanlar!.. Kulluğun yalnızca Allah azze ve celle'ye
yapılması için mahlûkat yaratıldı, peygamberler gönderildi, kitaplar
indirildi ve şeriatlar belirlendi. Bu konuda insanlar; mü'minler ve
kafirler, mutlular ve bedbahtlar olarak ayrıldı. Kulluğun yalnızca
Allah'a yapılması dinin aslı ve esasıdır.

"Lâ ilahe illallah"... Bu sözün dindeki konumu her türlü tanımın ve
bilginin üzerindedir. Hiçbir yaratılmışın sayamayacağı kadar çok
özellikleri ve yüce faziletleri bulunan değerli bir sözdür. Akla ve
hayale gelmeyecek değeri ve üstün nitelikleri vardır.

O, peygamberlerin davetinin özü ve çağrılarının özetidir. Allah Teâlâ
şöyle buyurur: (Senden önce gönderdiğimiz her peygambere mutlaka şunu
vahyettik: "Benden başka ilah yoktur. O halde yalnız bana ibadet
edin.") (21/el-Enbiya/25) Ve şöyle buyurur: (Andolsun ki biz, "Allah'a
kulluk edin ve Tağut'tan sakının" diye her ümmete bir peygamber
gönderdik.) (16/en-Nahl/36)

"Lâ ilahe illallah"; kendisine tutunanın kurtulduğu ve kazandığı,
bırakanın ise helak olduğu ve zarara uğradığı sağlam kulptur. Allah
Teâlâ şöyle buyurur: (O halde kim tağutu reddedip, Allah'a inanırsa,
kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır.) (2/el-Bakara/256) Kelime-i
tevhid; doğruluğun gayesi ve zirvesi, sözlerin en üstünü ve yücesidir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Ruh (Cebrail) ve melekler saf saf olup
durduğu gün, Rahman'ın izin verdiklerinden başkaları konuşamazlar,
konuşan da doğruyu söyler.) (78/en-Nebe/38) İbni Abbas radıyallahu
anhuma ve diğer alimler, ayette belirtilen doğru sözden kastın, "Lâ
ilahe illallah" olduğunu bildirir.

"Lâ ilahe illallah", hasenâtların en üstünü ve ibadetlerin en
yücesidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Kim (hasenatla) iyilikle
gelirse ona daha iyisi verilir.) (27/en-Neml/89) İmam Ahmed'in
Müsnedi'nde, Ebu Zerr radıyallahu anh'ın Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem'e şöyle sorduğu sabittir: ""Lâ ilahe illallah" (demek)
hasenâttan mıdır?" Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurur: "Evet; o, hasenâtların en güzelidir."

O, amellerin en hayırlısı ve sevabı en çok katlananıdır. Buhari ve
Müslim'de, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu
rivayet edilir: "Kim bir günde yüz kere "Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ
şerîke lehu, lehu'l mülkü ve lehu'l hamdü ve huve alâ kulli şey'in
kadîr / Allah'tan başka ilah yoktur; O, tektir ve ortağı yoktur; mülk
O'nundur ve hamd O'nadır; O, her şeye gücü yetendir" derse on köle
bağışlamış sevabı onun olur, ona yüz iyilik yazılır ve ondan yüz
kötülük silinir. Bundan daha çok yapandan başka hiç kimse onun
getirdiğinden daha üstününü getiremez."

Bu söz; göklerle ve yerle tartılsaydı, Allah celle ve alâ katında
onlardan daha ağır gelirdi. İmam Ahmed'in Müsnedi'nde, Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu sahih bir senetle rivayet edilir:
"Nuh aleyhisselam oğluna dedi ki: "Sana "Lâ ilahe illallah"ı
emrediyorum. Şüphesiz yedi kat gökler ve yerler bir kefeye konsaydı,
"Lâ ilahe illallah" da bir kefeye konsaydı, "Lâ ilahe illallah" onlara
ağır gelirdi."

"Lâ ilahe illallah"ın faziletlerinden biri de, onunla Allah arasında
bir perde olmamasıdır. Bilakis, bütün engelleri deler geçer ve Allah
celle ve alâ'ya ulaşır. Tirmizi'de, Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem'in şöyle buyurduğu hasen bir senetle rivayet edilir: "Kul;
büyük günahlardan sakındığı sürece, ihlasla "Lâ ilahe illallah"
dediğinde mutlaka semanın kapıları o (kelime-i tevhid) Arş'a
ulaşıncaya kadar açılır."

"Lâ ilahe illallah", söyleyen için cehennemden kurtuluştur. Sahih-i
Müslim'de şu rivayet edilir: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem,
""Eşhedu ellâ ilahe illallah" diyen bir müezzin işitir ve şöyle
buyurur: "Cehennemden çıktı." Buhari ve Müslim'de, Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilir: "Şüphesiz Allah,
Allah'ın rızasını dileyerek "Lâ ilahe illallah" diyeni cehenneme haram
kılmıştır."

"Lâ ilahe illallah", zikirlerin en üstünü ve en yücesidir. Tirmizi,
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu hasen bir
senetle rivayet eder: "Zikrin en üstünü "Lâ ilahe illallah", duanın en
üstünü "Elhamdulillah"tır."

Kim, kelime-i tevhidi samimi bir kalple söylerse, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem'in şefaati ile en çok mutlu olan
insanlardan olur. Sahih-i Buhari'de, Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın
şöyle dediği rivayet edilir: "Ey Allah'ın Rasulü! Kıyamet günü
insanların, şefaatinle en mutlu olanı kimdir?" Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Ey Ebu Hureyre! Hadise düşkünlüğünü
gördüğüm için bu hadisi senden önce bana kimsenin sormayacağını
düşünmüştüm. İnsanların, Kıyamet günü şefaatimle en mutlu olanı,
kalbinden ya da nefsinden samimi olarak "Lâ ilahe illallah"
diyendir."

İslam kardeşleri!.. Bu büyük ecirler ve yüce faziletlerle, dünya ve
ahiretteki faydalı sonuçlarla birlikte müslüman mutlaka bilmelidir ki;
"Lâ ilahe illallah", onu söyleyen kişiden sadece diliyle telaffuz
etmesiyle kabul edilmez. Bilakis, onun haklarını ve farzlarını edâ
etmeli, Kur'an ve Sünnet'te belirtilen şartlarını tam olarak yerine
getirmelidir. Hasan el-Basri rahimehullah'tan şu rivayet edilir: Ona
denilir ki "Bir takım insanlar, "Lâ ilahe illallah" diyenin cennete
gireceğini söylüyor" Şöyle der: "Kim "Lâ ilahe illallah" der, hakkını
ve farzını yerine getirirse cennete girer."

Hasan el-Basri, eşini defnetmekte olan Ferazdek'e şöyle der: "Bu gün
için ne hazırladın?" Ferazdek, "Yetmiş yıldır "Lâ ilahe illallah"a
şehadet etmek" der. Hasan el-Basri şöyle der: "Ne güzel hazırlık!
Fakat "Lâ ilahe illallah"ın bir takım şartları vardır. Evli kadınlara
iftira etmekten sakın!" Vehb b. Münebbih, kendisine ""Lâ ilahe
illallah" cennetin anahtarı değil mi?" diye soran birine şöyle der:
"Öyledir; fakat her bir anahtarın mutlaka bir takım dişleri vardır.
Dişleri olan bir anahtar getirirsen senin için açılır, değilse
açılmaz."

Ey mü'minler topluluğu!..Kelime-i tevhid "Lâ ilahe illallah"; kul onun
işaret ettiği gerçeği ve temel amacını yerine getirmedikçe kabul
edilmez. Kabul olunabilmesi için kulun şirki reddetmesi ve Allah'ın
birliğini kabul etmesi, kelime-i tevhidin içeriğine kesin olarak
inanması ve onunla amel etmesi gerekir. Kul böylece gerçek bir
müslüman olur, kelime-i tevhid ehlinden olur.

Bu yüce kelime; Allah'tan başkasının ilah olmadığını ve Allah'tan
başkasının ilahlığının en büyük batıl olduğunu, Allah'tan başkasının
ilahlığını kabul etmenin en büyük zulüm ve sapıklık olduğunu içerir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Böyledir; çünkü Allah, hakkın ta
kendisidir. O'nun dışındaki taptıkları ise batılın ta kendisidir.
Gerçek şu ki Allah, evet O, uludur, büyüktür.) (22/el-Hacc/62)

"Lâ ilahe illallah"ın mutlaka anlaşılması gereken delâleti ve iyice
bilinmesi gereken bir anlamı vardır. Çünkü, ilim ehlinin tümünün
görüşüne göre, anlamını bilmeden ve gereği ile amel etmeden bu
kelimeyi sadece dil ile telaffuz etmek fayda vermez. Allah Teâlâ şöyle
buyurur: (Allah'ı bırakıp da taptıkları putlar şefaat edemezler. Ancak
bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır.) (43/ez-Zuhruf/86)
Tefsir alimleri şöyle der: "Yani; "Dilleriyle söylediklerinin anlamını
kalpleriyle bilerek Lâ ilahe illallah"a şehadet edenler..."

"Lâ ilahe illallah"; reddetme ve kabul etme bakımından işaret ettiği
anlamı bilmeden, buna inanmadan ve bununla amel etmeden söylemek fayda
vermez. Kelime-i tevhidi söyleyen kimse dua, kurban, adak, yardım
dileme, tevekkül, tevbe, ümit etme, korku ve sevgi gibi ancak Allah
için yapılması gereken ibadetlerden herhangi birini Allah'tan başkası
için yaparsa o kimse, kelime-i tevhidi söylese bile Yüce Allah'a şirk
koşuyordur. "Lâ ilahe illallah"ın gerçek manası şudur: Bir tek ilahtan
başka ibadet edilmeye layık mabut yoktur. O da, tek olan ve ortağı
bulunmayan Allah'tır.

"Lâ ilahe illallah" sözü; bazılarının sandığı gibi anlamsız bir söz ya
da içeriği olmayan bir lafız değildir. Onlar, asıllarından hiçbir şeyi
yerine getirmeden bu sözü söylemenin yeterli olacağına veya anlamının,
Allah'ın rabb olduğunu kabul etmek olduğuna inanırlar. Oysa onun büyük
bir anlamı vardır ve bütün anlamlardan daha yücedir. Özetle; Allah'tan
başka hiçbir şeye ibadet etmemek; korkarak ve ümit ederek, tevbe
ederek ve tevekkül ederek, dua ederek ve isteyerek yalnızca Allah'a
yönelmektir.

"Lâ ilahe illallah"a inanan, Allah'tan başkasından istemez ve
Allah'tan başkasından yardım dilemez. Allah'tan başkasına tevekkül
etmez ve Allah'tan başkasından ümit etmez. Allah'tan başkası için
kurban kesmez ve ibadetlerden hiçbirini Allah'tan başkası için yapmaz.
Bununla birlikte, Allah'tan başka ibadet edilenleri inkar eder. Allah
Teâlâ şöyle buyurur: (De ki: Bana, dini yalnız Allah'a halis kılarak
O'na kulluk etmem emrolundu. Bana müslümanların ilki olmam emrolundu.
De ki: Rabbime karşı gelirsem büyük günün azabından korkarım. De ki:
Ben dinimde ihlas ile ancak Allah'a ibadet ederim.) (39/ez-Zümer/
11-14)

"Lâ ilahe illallah" kelimesi; nefisleri cahilliğin karanlıklarından
çıkaran, şirkin bataklıklarından kurtaran, kuruntuların ve hurafelerin
kirinden arındıran saf tevhid ve inanç kelimesidir. Bu kelime; kulun
onu yerine getirmekle inancında doğru ve sevgisinde samimi olduğu,
Rabbine boyun eğmesinin tam olduğu kelimedir. Bu onu, Allah'tan
başkasına yönelmekten alıkoyar.

İslam kardeşleri!.. Allah'ı birleyen ve kelime-i tevhidin gerçek
anlamını hakkıyla yerine getiren kimsenin duyguları ve hisleri Rabbine
bağlı olur. O'nun emirlerini yerine getirir ve yasaklarından sakınır.
Sınırları önünde dimdik durur. Rabbinin razı olduğundan razı olur ve
Allah'ın kızdığına o da kızar. Hayatı ve ölümü, duruşu ve hareketi
bütün işlerde Allah'a tam teslimiyetini yansıtır. Allah Teâlâ şöyle
buyurur: (De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve
ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir. O'nun ortağı yoktur. Bana
sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.) (6/el-En'am/
162-163)

Ey mü'minler topluluğu!.. Beşeri hayat; "Lâ ilahe illallah" olmadan ve
hayatın bütün alanlarında "Lâ ilahe illallah" tatbik edilmeden doğru
ve sağlıklı bir hayat, insana layık bir hayat olamaz.

İslam ümmeti ancak; düşüncelerini ve anlayışlarını, değerlerini ve
ölçülerini, kanunlarını ve kurallarını "Lâ ilahe illallah"tan aldığı
zaman yükselecek, musibetlerinden kurtulabilecek ve en iyi halinde
olacaktır. Ancak kelime-i tevhidin bütün içeriğini her alanda hakim
kıldığı ve bütün işlerde ona boyun eğdiği zaman üstünlüğe ulaşacak ve
mutluluğu elde edebilecektir. Ümmetin üzerindeki mutsuzluk, gam ve
keder; yaşam metodunu "Lâ ilahe illallah"tan aldığında, gizli ve
aşikar bütün işlerinde bu kelimenin gerçek anlamına göre davrandığında
ortadan kalkacaktır.

İslam ümmeti!.. Kelime-i tevhid; ümmetin nefislere, nefisleri
yönlendiren unsurlara ve nefislerin gayelerine hakim olmasını
gerektirir. İlişkilerinde ve sisteminde toplumun yönlendirilmesi
anlamına gelir. Bütün alanlarında hayata hakim olma anlamına gelir.
İslam toplumlarının yönetenler ve yönetilenler olarak Allah'a teslim
olmalarını, O'nun emirlerine uymalarını; teori ve pratikte buna bağlı
kalmalarını gerektirir. Bunu; Allah'ın rızasını isteyerek ve beşeri
aktivitenin her alanını kapsayan kusursuz metoda uygun olarak
yapmalıdır.

Kelime-i tevhidin gereklerinden biri de; siyasi, toplumsal , ekonomik
ve benzeri hayatın tüm alanlarında müslümanların sistemlerinin bu
dinin ölçütlerine uygun, öğretilerine ve amaçlarına uygun olmasıdır.

Kelime-i tevhid; ümmetin tümüne, her hallerinde ve işlerinde, müslüman
kardeşleriyle ya da başkalarıyla olan anlaşmazlıklarında Allah'ın
Şeriatı'ndan ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Sünneti'nden
başkasının hükmüne başvurmamayı gerektirir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
(Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda
seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükmü içlerinde hiçbir sıkıntı
duymadan tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.) (4/en-
Nisa/65)

Ey müslümanlar!.. İslam ümmeti, durumunu ne zaman gözden geçirecek? Ne
zaman gafletinden uyanacak? Allah'ın yolundan ve Rasulü'nün yolundan
uzaklaşarak kendine zulmettiğini ne zaman anlayacak? Ekonomik
düzenlerini faiz üzerine kurmuş, adalet sistemini Allah'ın Şeriatı
dışında, beşeri kanunlar ve anayasalar üzerine kurmuş bir topluluk ne
zaman uykusundan uyanacak?.. Dünyaya aşırı bağlılık ne zamana kadar
sürecek?.. Hevâ ve heveslere boğulmuşluk ve maddiyâta bağlılık ne
zamana kadar devam edecek?.. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmaktadır: "Dinara ibadet edenin burnu yere sürtülsün, dirheme
ibadet edenin burnu yere sürtülsün." Bu hadisi, Buhari rivayet eder.

Ey İslam ümmeti!.. Müslümanlar bugün; imanlarıyla yeniden gurur
duymaya, kendilerine güvenmeye; Allah'ın kelimesinin her şeyden yüksek
ve dininin üstün olduğu, kafirlerin kelimesinin ise aşağıda olduğu
parlak bir geleceği ümit etmeye her zamankinden daha çok muhtaçtır.

Bütün müslümanlara düşen görev, sorumluluklarını ve ne istediklerini
hissetmeleridir. Yapmaları gereken ilk ıslah; akidelerini düzeltmek,
onu yanlış anlayışlardan ve bozuk tasavvurlardan arındırmaktır. İyiyi
kötüden, sünneti bid'attan, doğruyu yanlıştan ayırmaktır. Ne zaman
gerçekten azmedilir ve niyetler doğru olursa, yol aydınlanır ve kafile
yürürse işte o zaman İslam ümmetinin işi düzene girer. Dağınıklığı
toplanır ve devleti üstün olur. Değilse; Rabbinin sınırları önünde
durmadan girişilen gayretler ve çabalar boşunadır. Hiçbir üstünlük
sağlamaz, hiçbir hakkı geri getirmez, dünyayı da ahireti de ıslah
etmez! (İnanıp da imanlarına hiçbir şirk karıştırmayanlar var ya, işte
güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.) (6/el-En'am/82)

İslam ümmeti!.. Şüphesiz ki tevhid ümmeti ne kadar zayıflık nedenleri
ve ne kadar yenilgi unsurları yaşarsa yaşasın, üzüntüleri ve kederleri
ne kadar çok olursa olsun; inancında, davranışında ve yaşam sisteminde
hak üzere sabittir. Ne kadar çok sıkıntılar yaşarsa yaşasın ve ne
kadar çok musibetlere uğrarsa uğrasın, mensuplarının kalplerini
inançlarıyla ilgili veya Allah'a iman ve Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem'in peygamberliğini tasdik gibi ilkelerinin doğruluğuyla
ilgili hiçbir şüphe kaplamamaktadır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Fakat
Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşemediler, zaafa
uğramadılar, boyun da eğmediler. Allah sabredenleri sever.) (3/Âl-i
İmran/146) Ve şöyle buyurur: (Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye
kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.) (3/Âl-i
İmran/139) (Eğer sabreder ve Allah'tan korkarsanız, onların hilesi
size hiçbir zarar vermez.) (3/Âl-i Imrân/120)

Tevhid ümmeti, başlarına gelen musibetlerin ve sıkıntıların ancak
Allah'ın bir imtihanı olduğunu bilir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
(Durum şu ki Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi
birbirinizle denemek ister.) (47/Muhammed/4) (Bir de Allah, iman
edenleri günahlardan temize çıkarmak, kafirleri de helak etmek ister.)
(3/Âl-i İmran/141)

Ey tevhid ümmeti!.. Bu dinin bir yönünü terketmekten, onda şüpheye
düşmekten ya da ondan ayrılmaktan sakının!. Çünkü bu, öyle bir
kayıptır ki ötesinde başka bir kayıp daha yoktur. Bu din olmadan asla
şeref elde edemeyecek ve o olmadan asla üstünlüğe yükselemeyecektir.

Ey tevhid ümmeti!.. İslam ümmetinin düşmanları, anlayışları alt-üst
etmek ve tasavvurları bozmak için büyük gayret sarfetmektedir.
Müslümanları; bu dinin inancında, şeriatında ve hayat nizamında
şüpheye düşürmeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle; dinimizde dimdik
ayakta duran sapasağlam dağlar gibi kararlılık gösterelim ve kindar
düşmanların planlarına karşı hazırlıklı olalım!..

İslam ümmeti!.. Ancak tevhid bağı ayrı kalpleri ve dağınık İslam
toplumlarını birleştirebilir. Böyle bir birliğin önünde kabilesel
sloganlar, ırksal çağrılar, hizipsel bağlılıklar zayıflar ve böylece
bütün cahiliye çağrıları yok olur.

Bağlılık Allah'a ve Rasulü'nedir. Kardeşlik ise, iman kardeşliğidir.
Din, güç ve üstünlük kaynağı; tevhid ise, şeref ve direniş kalesidir.

Dünya bugün; zulüm ve bozgunculukla, zevkler ve şehvetlerle
çalkalanmaktadır. Yüce değerler ve seçkin ahlak kuralları yıkılmış,
şahsi çıkarlar için savaşılmaktadır. İnsanlığın üzüntü ve kederini
artıran hastalıklar ve savaşlar yaşanmaktadır.

İslam ümmeti, bütün dünyayı doğru yola ve hak dine yöneltmekteki büyük
sorumluluğunu mutlaka bilmelidir. Halis tevhid inancı olmadan
kendisine hayat olmadığını iyice anlamalıdır. Varlığı, tevhid inancını
korumasına bağlıdır. Yok olması ise, bu inancın gereklerini yerine
getirmemesi nedeniyle olur. Tevhid inancının kalplerde sürekli
yaşamasıyla ve günlük yaşamda uygulanmasıyla ümmetin varlığı devam
eder. Nefislerde zayıflaması ve günlük yaşamda uygulanmaması ile de
eriyip gider. Din; gerçek anlamıyla ve içeriğiyle, ümmeti rezillik
çukurlarından faziletin zirvelerine yükseltecek tek metottur. Yalnızca
o; zilleten ve kölelikten, üstünlüğe ve gerçek özgürlüğe çıkaracaktır.


Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages