FACEBOOK a DİRENENLERE SELAM OLSUN
-Abi facebookta hangi gruptasın. Seni göremedim?
-Facebook a üye olmayıp direnenler grubu.
-Aaa öyle bir grup mu var?
—Var ben kurdum.
Bugünlerde herkesin ağzında varsa yoksa facebook. Daha dün tanıştığım biri benim facebook a üye olup olmadığımı, üye isem hangi grupta olduğumu soruyor. Bir dakika kardeşim senle tanışalı 2 gün oldu. İnsanların karşılıklı oturup konuşarak bile kaynaşmaları için çok uzun bir sure gerekirken neden bizi sanal bir ortamın soğuk duvarlarına itiyorsun.
Geçenlerde Abdurrahman Dilipak bu furyanın tehlikesine binaen bir yazı yazdı. Yazıyı okuyana kadar durumun vahametinin bilincinde değildim. (dilipak yazısında bu tur seylerden uzak durmamıza deginirken muminun suresinde gecen ‘ muminler boş şeylerden yuz cevirirler’ ayetiyle ilişkilendirmişti.).Ama okuduktan sonra anladım ki insanoğlunun sınır tanımaması ile övündüğü düşünceleri yine bir sınır tanımamazlık yapmış ve milyonlarca kişiyi sözde dostluk(!) sitesine üye yapmıştı.
Dostluk için neden sanal dünyanın soğuk duvarlarına itiliyoruz. Neden arkadaşlıklarımızı bu odalara hapsediyoruz. Baş ucumuzda komşularımızı daha tanımamışken neden binlerce kilometre ötedeki insanlarla arkadaşlık kurma gereği duyuyoruz. Akrabalarımızı bile yılda bir arayıp sorarken daha dun tanıştığımız biriyle konuşmak için neden her gün bu tür sitelere giriyoruz. Neden daha komşularımızın ve akrabalarımızın bile haklarını vermemişken sanal dostumuzun peşine düşüyoruz. Neden şöyle bir mektup yazmak varken bir telefon açmak varken ‘Selamun aleykum kardaş’ demek varken ‘slm abi naber’ kalıplarına sıkışıyoruz. ‘Mektubu mu kaldı bu devirde, hem telefon dediğinde bir ton kontör, bu tur siteler ücretsiz’ diyenleri duyar gibiyim. Evet mektup belki acil görüşmeler için elverişli olmayabilir ama (mektup alanlar bilirler) çok uzaklardan aldığınız mektubun sevincini kaç mail size yaşatabilir. Kapının her calisini postacı sanıp kapıyı heyecanla açmanız kaç mesene de arkadaşınızı bekleyişinize benzer. Hele o mektubu aldığınızda duyduğunuz heyecanı kaç arkadaşınızdan böyle sitelere davet almanız karsılar.
Hele sesiyle size heyecan katan dostlarınızın ‘Selam un aleykum kardas’ demesini kaç ‘slm abi ne haber’ karsılar. Telefonda o dostunuzla az konuşmanıza rağmen dostunuzun yanınızda olmasını hissetmenizi kaç görüntülü Chat karsılar.
Yanlış anlaşılmasın mesene de facebook ta görüntülü chatte veya teknolojinin bize sunduğu diğer nimetlerde (!) elbette ki birçok güzellikler var. Ancak herşeyi tadında bırakmanın gerekliliğine inanıyorum. Bizlerin Müslümanlar olarak facebooklarda mesene lerde 4-5 saatimizi harcayacak kadar lüksümüz yok öte yandan bunlarla uğraşırken namazlarımızdan geri kalmanın hiçbir mantıksal açıklaması olamaz.(bu tur sitelerin kimler tarafından kurulduğu, üyelerinin bilgilerinin ve fotoğraflarının hangi amaçlarla kullanılabileceği, yazılan mesajların kimlerin elinden geçtiği ise işin başka bir boyutu) (İnsanların bütün bilgilerin, fotografının, kac arkadaşı olduğunun, kimlerle arkadaş olduğunun hangi gruplara üye olduğunun tüm dünyanın gözü önünde olmasının nasıl bir mantıksal açıklaması olabilir ki.)
Bizler güzel bir tercih yaptık ve Allaha iman etmeyi seçtik. Bizler bir takım insanların belirlediği ve bir çok kısmı insan fıtratına aykırı olan ‘modern insan’ kalıbına uymak zorunda değiliz ve uymamalıyız. Varsın bizi modern bulmasın insanlar.
Bizler hareketlerimizde o veya bu ne düşünür kaygısı yerine Allah ne düşünür kaygısı taşımalıyız. ‘Hayatımız her alanıyla kuşatılmışken bir facebook mu kaldı kısıtlayacağımız?’’ türünden bir soru akla gelebilir. Ama sizce de Müslümanca bir yasam seçen bizlerin bir takım insanların belirlediği kalıplardan sıyrılmamızın vakti gelmedi mi? Bu konuda direniş için bir yerlerden başlamanın vakti gelmedi mi?