“Gaye-i insaniyet ve vazife-i beşeriyet, ahlâk-ı İlahiye ile ve secaya-yı hasene ile tahalluk etmekle beraber, aczini bilip kudret-i İlahiyeye iltica, zaafını görüp kuvvet-i İlahiyeye istinad, fakrını görüp rahmet-i İlahiyeye itimat, ihtiyacını görüp gına-i İlahiyeden istimdad, kusurunu görüp aff-ı İlahîye istiğfar, naksını görüp kemal-i İlahîye tesbihhan olmaktır.” (Sözler, Otuzuncu Söz) |
Ey sahip çıkan, terbiye edenlerin ve tevehhüm edilen batıl Rabların, gerçek ve mutlak Rabbi, Ey hayır ve bereket kapılarını açan, Ey bütün sebepler kudretiyle hâsıl olan gerçek tesir sahibi, Ey sevaplar bağışlayan, iyiliklerin karşılığını gerçek mânâda yalnız kendisi verebilen, Ey doğruları ilham eden, her mahlûka vazifesini ilhamla bildiren, Ey bulutları inşa eden, istediği zaman gökyüzünü bulutlarla dolduran, Ey cezalandırması ağır, azap ve ikâbı çok şiddetli olan, Ey hesabı çok seri, sonsuz sür’at içinde hesaba çeken, Ey herkesin dönüşü kendisine olan, Ey günahları bağışlayan mağfiret eden Gafur, tevbeleri kabul eden Tevvâb, Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman! Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar. |