“Adâvet etmek istersen kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref'ine çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmarene ve heva-i nefsine adâvet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için mü'minlere adâvet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adâvet et.” (Mektubat, Yirmi İkinci Mektup) |
Ey bütün sesleri birden işiten, hiçbir ses kendisini başka bir sesi duymaktan alıkoyamayan, meşgul edemeyen, Ey hiçbir fiil kendisini başka bir fiili görmekten men edemeyen, bütün işleri sonsuz sür’at içerisinde nihayet kolaylıkla yapan, Ey hiçbir sözü başka bir sözü söylemesine mani olmayan, hadsiz kimselerle aynı zamanda konuşabilen, herkese bir çeşit hitabı bulunan, Ey birinin ihtiyacına cevap vermek, kendisini başkasının ihtiyacına cevap vermekte yanlışlığa sevk etmeyen, bütün isteklere, dualara, suallere aynı anda cevap veren, Ey ısrarcıların ısrarı, istek sahiplerinin gayreti kendisini asla usandırmayan, onlara devamlı cevap veren, Ey mü’minlerin gönüllerini İslamiyet’le genişleten, teslimiyetle ferah verip göğüslerindeki sıkıntı ve kederi gideren, ilimle aydınlatan, Ey kalbi kırıkların, tevazu ehlinin kalplerine zikriyle huzur veren, tatmin eden, Ey kendisini arzulayıp şevk duyanların kalbinden gitmeyen, kaybolmayan, her zaman hazır olan, Ey kendisini arzulayıp isteyenlerin son gayesi, yegâne muradı, en ileri arzusu, Ey bütün âlemlerde hiçbir yerde hiçbir şey kendisinden gizli kalmayan, Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman! Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar. |