“Ey insan, hiç mümkün müdür ki: Sana bu simayı veren, o simada böyle bir sikke-i rahmeti ve bir hâtem-i ehadiyeti vaz’eden zat, seni başı boş bıraksın, sana ehemmiyet vermesin, senin harekâtına dikkat etmesin, sana müteveccih olan bütün kâinatı abes yapsın, hilkat şeceresini meyvesi çürük, bozuk, ehemmiyetsiz bir ağaç yapsın!” (Lem'alar, On Dördüncü Lem'a) |
ALLAHIM, Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum. Ey her şeyi düzgün ölçülü yaratan, her şeyde adaleti tecelli eden, ahirette herkesi hesaba çekip kimsenin kimsede zerre miktar hakkını bırakmayan sonsuz, sınırsız mutlak adalet sahibi olan Âdil, Ey bütün mevcudattan dergâhına yükselen ibadet, zikir, teşbih ve amelleri, iyi niyetleri kabul eden, kendine istiğfar ile tevbe edip sığınanları rahmetiyle karşılayan Kabil, Ey hiçbir karşılık ve sebep olmadan bol bol nimet eden fazıl gösteren, her şey kendi fazlı ve keremi olan, üstünlüğü bütün bilinen ve tasavvur edilenden sonsuz derece üstün olan Fadıl, Ey kâinatta devamlı tazelenen isim ve sıfatlarının tecelliyâtını gösteren hadsiz hareket ve faaliyetler kendi fiili olan Fail, Ey mevcudat ve mahlûkatın maddî manevî bütün ihtiyacına kefîl-i mutlak olan Kâil, Ey dönüp dolaşan, var olan her şeyi kendisi var eden, her fiil ve hareket kendi elinden çıkan, her şey Onun yapmasıyla meydana gelen Câil, Ey hiçbir ayıp ve kusuru bulunmayan, bütün olgunluk ve kemâlât kendi eseri olan Kâmil, Ey her şeyi örneksiz taklitsiz yoktan, vücuda getiren Fâtır, Ey kullarını kendine çağıran, onlardan emrine uymalarını rahmetine koşmalarını isteyen Tâlib, Ey istenilen, rağbet edilen her şeyden sonsuz derece istenilmeye lâyık olan, akıl, kalp, ruh ve bütün duyguların kendisiyle rahat bulduğu gerçek Mâtlub, Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman! Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar. |