Görüngübilim yaklaşımı

1 view
Skip to first unread message

Sonsuz Us

unread,
Jul 3, 2019, 7:12:44 AM7/3/19
to sonsuzus


Jacques Derrida’nın “yapı bozumu” kavramını biraz daha açmak istiyorum. Yapı bozumu derken, kalıplaşmış, tartışması bitmiş, mutlak düşünce kalıplarının bozulmaları gerekliliği anlaşılmalıdır. Örneğin,”nesne” dendiğinde tümüyle tanımlı, sınırları belli olan, kendi başına bağımsız bir varlık düşünmek, belirli bir yapı oluşturmak demektir. Oysa ki bu kavramın içerdiği pek çok ayrıntıyı ele alıp onların bütünsel ilişkisini incelemek, yapı bozmaktır.

Bu yaklaşımın kökünü Edmund Husserl (1859-1938)’in Fenomenoloji (Görüngübilim) felsefesinde bulmaktayız. Husserl’e göre varlığın aslı (özü) hakkında fikir ileri sürerken daima “tırnak içinde” konuşmak gerekir. Çünkü, öz tam olarak bilinemez. Ancak teğetsel veya asemtotik olarak yaklaşan ifadeler kullanılabilir. Dış dünya olarak tanımladığımız nesnelerle olan ilişkimiz onları bir bakıma kendi isteğimiz doğrultusunda şekillendirir. Önemli olan nesnelerin kendi varlıkları değil bizim onlara karşı olan tutumumuzdur.

Nesne, öznenin (çoğu zaman benliğin) dış dünya ile girdiği etkileşim sonucu duyu organlarıyla algıladığı bir durumdur. Benlik, şekil verici ve kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirici olduğundan dış dünyayı kendine göre yorumlar. Oysa ki özne, taraf tutmadan, mümkün olduğunca “benlik” iddiasında bulunmadan dış dünyanın yapısını çözümlemeye çalışır. Eğer bu durum sağlanırsa özne “varlığın özüne” ulaşmasa da yaklaşır. Öznenin dış dünya ile ilişkisi sayesinde dış dünyanın özüne yaklaşılabilir.

Dış dünyanın özüne asla ulaşılamaz. Ona ancak asemtotik olarak yaklaşılır. Bu bakımdan hem dış dünya hem de özne tırnak içinde açıklanıp yorumlanabilir. Yani, “varlık” kavramı kısa ve kesin bir tanıma indirgenemez. Tırnak içine alınan kavramı açıklamak, ilişkilerini göstermek ve kapsadığı alanı mümkün olduğunca ayrıntılı bir şekilde açıklamak gereklidir.

Görüngübilim yaklaşımında nesneler artık gerçek nesneler olmaktan çıkmış, düşünce ürünlerine dönüşmüşlerdir. Yani nesneler duyularla algılandıkları gibi değil, birer bilinç ürünü olarak bilinçte ortaya çıkmış nesneler olarak işlenirler. Böylece bilinç özne ile bütünleşmiş olur. Tüm değer yargıları, algılar ve dıştan verilen önyargılar bilinci kısıtlayan örtülerdir. Bu örtüler kalkarsa “aşkın” (transandantal) bilince ulaşılır. Bilinç kendi üzerine katlanmak ve kendini düşünmekle "özne-nesne" ikiliğini ortadan kaldırmış olur.

İşte Descartes’ın “düşünüyorum öyleyse varım” sözünün asıl anlamı, varlığın düşünceden ayrılması mümkün olmadığına işarettir. Görüngübilimin özne-nesne bütünlüğü hakkındaki görüşü modern bilimin, özellikle Kuantum kuramının felsefesi ile tam bir uyum halindedir. Bilinç bir yandan anlam üretirken diğer yandan dış dünyanın özünü sorgulamaktan geri kalmaz. Bilimsel ve felsefi düşünce yapıtları bu sorgulamanın sistematik ve tutarlı görüntüleridir.

Yani hem bilim hem de felsefe görüngüler ilişkisine “inandırıcı bir anlam” verme gayretidir. Yoksa anlam her davranış şeklinde ve her alınan kararda gizlidir. Onsuz insan tek bir söz bile söyleyemez, tek bir hareket bile yapamaz. İnandırıcı anlam özne ile nesnenin ilişkiye geçmesini sağlayan yapıyı açıklamaktan geçer. Bilim (özellikle fizik bilimi) nesnelerin birbirleri ile etkileşimlerini temel kuvvetlere indirgeyerek açıklamaktadır. Ancak, bu kuvvetlerin etkin olmalarını sağlayan yapı nedir? sorusu daha temel ve derin bir yorum gerektirir. Bu yorum da şimdiye kadar genel kabul görmüş “pozitif bilim” anlayışının içeriğini genişletmeyi (yapısını bozmayı) gerektirir.

Pozitif bilimde nesnellik ve nesnel olanın bilgisine ulaşma amaçlanır. Bu amaç doğrultusunda aynı sonuçlara ulaşabilmek için deneylere ve gözlemlere büyük önem verilir. Buna karşı görüngübilim bütünüyle her öznenin dünyayı farklı bir biçimde yapılandırıp kurma biçimleri üzerine odaklanır. Yani, ortak bir modelden (varsayımdan) hareket etmek yerine, kabul edilmiş olan yapı bozularak katılımcı ve "öznelerarası" etkileşim ile iletişim temelinde öznel olana önem verilir.

İşte, postmodern yaklaşım, insanın bir yandan evrene düşünce boyutunda anlam vermeye çalışmasını, ancak diğer yandan kendi öznesini dışlamaması gerektiğini savunmaktadır.

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages