Evrenin küçülüp büyümesi olayı bizim gündelik gözlemlerimizle uyuşmuyor. Ne böyle bir durum gözlüyoruz ne de aletlerimiz ölçebiliyor. Bunun iki nedeni var.
1. Açılıp kapanma o kadar hızlı oluyor ki bunu fark etmek (ölçmek) mümkün değildir. Bu kısa süre “an” olarak tanımlanırsa, en kısa zaman süresi olarak AN Planck zamanına yakın bir süre olması gerekir. Planck zamanı ise T(p) = 1.33 x 10-43 saniyedir. Şu halde 1 AN yaklaşık olarak 10-40 sn alınabilir. Bu o kadar kısa bir süredir ki hiçbir mevcut alet bu süreyi ölçemez. İlerde dahi bu sürenin ölçülmesi mümkün olmayabilir.
2. İkinci neden ise bizim ölçmek istediğimiz evrenin hareketine uygun olarak hareket etmekte olmamızdır. Evren açılıp-kapanırken biz de birlikte açılıp-kapanıyoruz. Yani, olay bizim dışımızda cereyan etmiyor. Bu akordeon hareketinde biz gözlemci değil, katılımcıyız. Gözlem yapmak için bir gözleyen bir de gözlenen olmalıdır. Oysa ki bu harekette gözleyen ile gözlenen bir tek bütündür.
Evren tek bir dalga paketidir. Biz de, özne olarak, bu dalga paketini oluşturan daha küçük dalga paketçiklerinden biriyiz. Evren küçülürken, veya büyürken bizimle birlikte evreni oluşturan tüm dalga paketçikleri aynı hareket içinde olduklarından bizim için fark edilecek bir durum oluşmamaktadır. Nasıl ki Takiyonlar gözlenemiyorlarsa, aynı şekilde evrenin peryodik hareketi de gözlenemez.
Klasik Genel Görelilik ve Büyük Patlama modellerinde ortaya çıkan ikinci soru: . Neden evrenin her bir tarafına bakıldığında aynı kozmik ışıma görülüyor? Sorusudur. Şimdi biliyoruz ki, Takiyon evren ile bizim ışık-altı parçacıkları evreni etkileştikleri için, ışık hızından dahi büyük bir hızla “bilgi” evren içine yayılmakta ve her tarafta eşit bir yoğunluk yaratmaktadır. Kozmik ışımanın her yönde aynı oluşu da bu nedenledir.
Bu homojen madde yoğunluğuna neden olan evrenin sıkışma evresinde oluşan parçacıkların daha sonra (genişleme evresinde) her yöne doğru eşit bir olasılıkla yayılmalarıdır. Zaten Termodinamiğin ikinci ilkesi bunu gerektirir. Bu parçacıklar çeşitli maddesel parçacıklardır. En fazla olasılıkla oluşanlar da Nötrinolardır.
Nötrino adı verilen parçacık, küçük bir nötrona benzer. Kütlesi sıfır veya sıfıra çok yakındır ama spini ½ olduğundan nötron gibi kendi etrafında dönmektedir. Fakat bir Lepton olduğundan Baryonlarla zayıf bir etkileşme içindedir. Bu bakımdan, evrende belirgin bir etki yapmaz. Fakat deneysel olarak da ölçülmüştür.
Bir görüşe göre evrenin genişlemesine neden olan bu Nötrinolardır. Bu parçacıklara “karanlık madde” diyen fizikçiler de vardır. Şu halde “Karanlık Madde” evrende yaygın olarak bulunan fakat henüz bir araya gelmemiş olan maddesel parçacıklardır. Deniyor ki: “Fakat bu karanlık madde bizim evrenimizin maddesi olan nötron ve protonlar olamaz. Çünkü evrendeki nötron ve proton sayısı bu hızlı genişlemeyi açıklamaya yetmiyor”.
Doğrudur, çünkü genişlemiş evrene bakıyorlar da ondan. Baryonlar ve Leptonlar evrene daralmış durumda iken etki edip genişletiyorlar. Genişlemiş durumda fazlaca bir etkileri olmuyor. Genişleme ilk tepkimenin sonucudur. Fakat bu ilk tepkime, Büyük Patlama modelinde varsayıldığı gibi tek bir kere olup bitmiş bir olay değildir. Sürekli olan ve tekrarlanan bir olaydır.
Son olarak “singülarite” sorusuna yanıt getirmek gerekiyor. Evren her ne kadar açılıp kapansa da hiçbir zaman noktasal sonsuzluk durumuna ulaşmıyor. Noktasal sonsuzluğa engel olan ise enerjinin bölünmez bir kuanta oluşundandır. Eğer enerji sonsuza kadar bölünebilirse sıfır hacım içinde sıfır enerjiye ulaşılması gerekir. Oysa ki Kuantum kuramı göstermiştir ki en küçük enerji birimi ışık kuantasıdır ve bölünemeyen bu enerji birimini Planck E = h.f olarak belirtmiştir. h = 6.624x10^(-27) erg-saniye.
Evren küçüldüğünde tek bir foton gibi görülebilir. Bu fotonun da bölünmez bir özelliği vardır. Üstelik foton yer kaplamasa da içinde birçok dalga barındıran bir dalga paketidir.