emiroglu wrote in message <7hpspv$3f3$
1...@news.worldonline.nl>...
>
>M. HAN KAYHANİ
>
>Din, kültür ve tesettür
>
> T.S. Elliot, "Notes Towards The Definition Of Culture" (Kültürün
>Tanıtımı) adlı kitabında din ile kültürün ilişkisini şöyle açıklamıştır:
>"Hiçbir kültür din olmadan meydana gelmemiştir. Kültürler ancak dinler ile
>beraber gelişmiştir. Ama diğer bir soru da şudur: Kültür dinin ürünü müdür,
>veya dini kültür mü meydana getirmiştir?"
>Yazar aynı eserinin daha sonraki sayfalarında dini şu şekilde
tanıtmaktadır:
>"Bir toplumun dini, o toplumun beşikten mezara kadarki bütün hayatını
>kapsar. Din, sabahtan akşama kadar olan faaliyetleri ve hatta uykuyu da
>içine alır. Bu faaliyetlere ve hayat tarzına o toplumun kültürü
>denilebilir."
>Bundan da anlaşıldığı gibi din ile kültürün ilişkisi, ruh ile bedenin
>ilişkisine benzer. Dolayısıyla kültür ve kıyafet ilişkisinden sözederken
din
>konusundan da bahsetmenin daha anlamlı olacağı kanaatindeyim. Bedenin
>istekleri ile ruhun istekleri arasında bir ahenk olmayabilir. Bu ikisi
>arasında bir ahenk olduğu zaman kıyafet de dahil hayatın bütün faaliyetleri
>güzelleşir. Fakat ruh ve beden arasında bir çelişki ortaya çıktığı zaman,
>diğer sahalardaki faaliyetlerde olduğu gibi kıyafet de çirkinleşir. Dine
>göre kıyafet insanoğlunun temel ve fıtri ihtiyacıdır. Kur'an-ı Kerim'de
>Allah (C.C.) şöyle buyurmaktadır:
>"Ey Ademoğulları! Biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek, sizi koruyacak ve
>süs olacak elbise indirdik. Ama takva ile kuşanıp donanmak ise daha
>hayırlıdır..." (A'raf Suresi, ayet 26)
>Kur'an-ı Kerim'de giyim kuşamın amacının bedenin avret yerlerini örtmek ve
>aynı zamanda kendimizi tabiatın şartlarına karşı korumak olduğu
>hatırlatılmaktadır. Ayrıca bunların Allah'ın emirleri ve O'nun lütfu olduğu
>belirtilerek takva hayatı yaşamak, yani kibir, ısraf ve müstehcenlikten
uzak
>durmak gerektiği de insanoğluna hatırlatılmaktadır. Aynı surede yine şöyle
>denilmektedir:
>"Şeytan kendilerinden (Adem ile Havva) örtülüp gizlenen çirkin yerlerini
>açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi... Böylece onları aldatarak
>düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve
>üzerlerine Cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar" (A'raf suresi,
>20-22. ayetler).
>Yine aynı surede Allah (C.C.) insanoğlunu şöyle uyarmakta:
>"Ey Ademoğulları! Şeytan anne ve babanızın avret yerlerini kendilerine
>göstermek için elbiselerini soyarak onları Cennet'ten çıkardığı gibi sizi
de
>aldatmasın. Çünkü Şeytan ve onun taraftarları (kendilerini göremeyeceğiniz
>yerden) sizi görmekteler. Biz gerçekten şeytanları inanmayacakların
dostları
>kıldık" (A'raf suresi ayet 27).
>Böylece dine dayalı kültüre göre, kıyafet ve takva sınırları içinde kalarak
>güzel giyinmeye ve süslenmeye izin verilmiş, hatta bu emredilmiştir. Ama
din
>ve kültür her ne kadar birlikte gelişse de toplumun kendisini meydana
>getiren getiren dinin esasları ile ilişkisi zamanla zayıflamaya başlar;
>kültür kendi köklerinden koparılmış bir ağaç gibi bozulmaya ve çürümeye yüz
>tutar. Bu durumdaki bir toplum kendinden güçlü olan yabancı kültürleri,
>onların esaslarını bilmeden ve kavramadan kopya etmeye başlar. Bugün bizim
>toplumumuz da kıyafet yönünden böyle bir durumla karşı karşıyadır. Bizim
>kıyafetlerimizin modelleri Batı'nın moda dergilerinden alınmaktadır. Ayrıca
>kıyafette moda kavramı da yenidir. Bunun temelinde ticari zihniyet
>yatmaktadır. Zaten Batı'nın kültürü de dini esaslarından kopmuştur ve
modern
>medeniyet denilen la-dini kültür gelişmiştir. Yukarıda sözü edilen Kur'an-ı
>Kerim'in ve Kitab-ı Mukaddes'in ruhuna aykırı ve Şeytan'ın isteği
>doğrultusunda bir kültür türemiştir. Yani Rahmani kültüre karşı bir Şeytani
>kültür meydana gelmiştir.
>"Şöyle demedi mi zaten (Şeytan),
>Çıkaracağım insanı doğru yoldan
>Saldıracağım ona sağdan, soldan, önden, arkadan." (A'raf suresi, 17. Ayet).
>İşte Şeytan modern insanı doğru yoldan çıkarmış ve Şeytani kültür bütün
>dünyaya yayılmıştır. Sokaklardaki çeşit çeşit kıyafetlere göz attığımız
>zaman iki kültürü temsil eden kıyafetlerin arasındaki farkı açıkça
>görüyoruz. Kıyafetler iki kültürün arasındaki savaşın sembolü haline
>gelmiştir. Mesela sokaktaki iki hanımdan mütesettir olan Rahmani kültürü
>temsil eden hanımdır. Metin, Allah'ın emrettiği gibi örtülü ve sanki
>Yaradanının huzurunda olduğunun farkında. İkinci tip kadın ise kıyafet
>giydiği halde çıplaktır. Sanki Şeytan'ın tuzağına düşürülmüştür. Tıpkı
>Şeytan'ın Cennet'te bizim ilk anne ve babamızı tuzağına düşürdüğü gibi.
>Şeytan bununla da kalmamış, bu hareketi körüklemek için müritlerine
güzellik
>yarışmaları, moda defileleri ve bilmem ne kraliçesi yarışmaları gibi
>metodlarla bu işi gelişen bir fuhuş endüstrisi haline getirmiştir. Bunlar
da
>medeniyet ve kültür faaliyetleri sayılmaktadır. Herhalde Türkiye
>Cumhuriyeti'nin muasır medeniyete ulaşması rüyası gerçekleşiyor. Ama onları
>en çok rahatsız eden İslam'a bağlı takva kıyafetlerini şiar edinen genç
>kızlardır. Onları en çok kızdıran da, moda evlerine, defilelere, güzellik
>yarışmalarına karşı direnen Müslüman kızlar ve onları yetiştiren İmam-Hatip
>okullarıdır. Yıllardır onları sabote etmeye çalıştıkları gibi bugün de
>bazıları aynı gayretkeşlik içerisindedir. Velhasıl bugün her sahada İslami
>kıyafetlere karşı savaş açmışlardır. Okul ve üniversiteler ise adeta
>muharebe meydanı haline gelmiştir..
> Sağduyu Gazetesi 18.05.1999
>
>
>
>