Suyun da duyguları var mıdır?
Suya kötü şeyler söylediğinizde üzülüyor, iltifat ettiğinizde
seviniyor. Yanında dua ettiğinizde güzelleşiyor. Üstelik bunlar suyun
yüzüne, fotoğraflara yansıyor!
Güzel bir söz duymak hepimizin hoşuna gider. Suyun da hoşuna gidiyor.
Su, aynı bizler gibi, hatta bizden daha da hassas bir şekilde,
etrafında olup biten her şeye tepki veriyor.
Gürül gürül çağladığı bir şelaledeyken çok mutlu; klorlanmış bir
şekilde musluk içinde akarken mutsuz. Sevgi sözcüklerine olumlu tepki
veriyor; nefret sözcüklerine olumsuz. Dua edilmesi suyu
güzelleştiriyor, berraklaştırıyor. Dinletilen müzik türlerine tepki
veriyor.
Bütün bunları nasıl biliyoruz? Japon araştırmacı Dr. Masaru Emoto'nun
çektiği fotoğraflardan. Emoto, topladığı su numunelerini dondurup eksi
beş derecede fotoğraflarını çekti. İnsan eliyle müdahale edilmemiş
suların olağanüstü güzellikte kristaller oluşturduğunu gördü. Kirli su
kaynaklarından veya musluk suyundan aldığı örneklerse, kristalleşemedi
veya deforme olmuş kristaller oluşturdu.
Suya müzik dinletildiğinde veya su şişesinin üzerine bazı kelimeler
yazıldığında alınan sonuç da son derece etkileyici. "Teşekkürler",
"sevgi ve şükran (en üstteki fotoğraf), "melek" yazılı kağıtlarla
sarılan şişelerde bulunan su kristalleri dantel gibi ince motiflerle
süslü. "Beni hasta ediyorsun. Seni geberteceğim." yazan şişedeki su
ise kristal oluşturmuyor. "Şeytan" yazılı kağıtla çevirili şişedeki
su, kapkaranlık bir delik görünümü veriyor. Su, kelimeler kadar,
manzara resimlerine de tepki veriyor.
Heavy metal türü müzik dinletilen su örnekleri kristal oluşturmazken,
klasik müzik veya halk ezgileri dinletilen su yumuşak şekilli, güzel
kristaller haline geldi.
Dua etmenin de olumlu etkisi olduğunu gözlemleyen Emoto, bir gölün dua
etmeden önce ve duadan sonra su örneklerini fotoğrafladı. Duadan sonra
su kristali daha berrak ve net bir şekil aldı.
Mikrodalga fırın - şeytan benzerliği
Emoto, televizyon, bilgisayar, cep telefonu, mikrodalga fırın gibi
elektromanyetik dalgaların suya verdiği zararı da çektiği
fotoğraflarla belgeledi. Çektiği fotoğraflarda çok şaşırtıcı bir
benzerlikle karşılaştı. Suyun Gizli Mesajı'nda yazdığı gibi bu
benzerlik şöyle: "Mikrodalga fırında ısıtılan damıtılmış su, "şeytan"
sözcüğü karşısında elde edilene benzer bir kristal oluşturdu."
Su insan vücudunun da parçası
Emoto, "Suyun Gizli Mesajı" kitabında, su ile yaptığı çalışmanın insan
dünyasına da ışık tuttuğunu şu sözlerle ifade ediyor: "İnsan bedeninin
ortalama yüzde yetmişi sudan oluşur... Başka bir deyişle bizler büyük
kısmı sudan oluşmuş varlıklarız....
İnsanın mutlu ve sağlıklı bir hayat sürmesinin yolu bedeninde bulunan
yüzde yetmiş oranında suyun saflaştırılmasından geçer.... Sürgit
devinim halinde olan akarsular nispeten saf kalmayı başarmıştır.
Durgun su ölüdür. Hasta bir bedende suyun - ya da kanın - dolaşımı
genellikle durağan hale geçmiştir.
Peki ama bedenimizdeki kan akışı neden durağan hale gelir? Bu durumun
duygularımızın durağanlaşmasıyla doğrudan ilişkisi var. Bilimsel
araştırmalar ruh halimizin ya da zihinsel durumumuzun bedenimizi
doğrudan etkilediğini uzun zaman önce ortaya koydu. İçiniz yaşama
sevinciyle doluyken, hayattan zevk alırken kendinizi fiziksel olarak
da çok iyi hissedersiniz ama üzüntülü ya da kederli olduğunuzda
bedeniniz bunu bilir."
"Hastalıklar toplumun yozlaşmasıyla bağlantılı"
Gene kitaptaki ifadelere göre, yaşadığımız ruhsal veya bedensel
hastalıklar, içinde yaşadığımız toplumla bağlantılı. Aynı, okyanus
içindeki bir damla suyun, bütün okyanusu hissetmesi gibi... Emoto'nun
sözleriyle: " Bedenleri ve ruhları yaralanmış insanlarla
karşılaştıkça, hastalık dediğimizin aslında kişisel bir şey değil de,
bütün bur toplumun yozlaşmasıyla doğrudan bağlantılı bir durum
olduğuna giderek daha fazla ikna oluyorum.
Bozulan dünyamız için bir şeyler yapmayıp yaralı ruhlarımızı
iyileştirmediğimiz sürece fiziksel hastalıklar yüzünden acı çeken
insanların sayısında hiçbir azalma olmayacaktır. .... Dünyadaki
bozulma aslında ruhun bozulmasıdır ve bu darbe, etkisini bütün evrende
gösterir."
Su kaynağına yakın olmak önemli
Şehir koşullarında tertemiz bir pınar suyu bulup içmek hayal gibi.
Pınarlardan gelen sular plastik kaplarda giriyor evimizden içeri. Bu
sorun kitapta şöyle ifade ediliyor: " Suyun başka maddeleri çözündürüp
taşıyıcılık yapmak gibi eşsiz bir özelliği de vardır.
Ne kadar çok maddenin suyun içinde çözünebildiğini bir düşünün; tabii
suya yeniden o ilk ve saf halini kazandırmanın da ne denli güç
olduğunu da düşünün. Yarı iletken teknolojisinde ve kimyasal
fabrikalarda, suyu mümkün olduğunca saf, özgün haline dönüştürebilmek
için kullanılan özel su arıtıcılarının ne kadar işe yaradığı
tartışmalı bir konudur.
Buralarda arıtılan su, her koşulda suda çözünecek katışıklı yabancı
maddeleri barındıran plastik (ya da farklı maddelerden yapılmış)
depolarda tutulur. ... Tertemiz görünen içme sularıyla kaynak
sularının pek çok katkı maddesi ve mineraller barındırdığını öğrenmek
sizi şaşırtmayacaktır."
Yazılanlar gerçekten düşündürücü. Saf su, ancak su kaynağından
içilebiliyor. Belki toprak, tahta veya cam kaplarda taşınması da
sağlıklı ama çoğu evde satın alınan plastik damacanalar ve pet şişeler
su taşımak için uygun malzemeler değil. Su kaynağına yakın olmanın
önemini yabancı şirketler çoktan anlamış olacaklar ki, uluslararası
gıda üreticileri ülkemizde bulunan su kaynaklarını birer birer satın
alıyorlar.
Dünya Ticaret Örgütü de yirminci yüzyılın petrol savaşlarıyla
başladığını ancak yirmi birinci yüzyılın su savaşlarına sahne
olacağını iddia etmişti.
"Kirlilik önce bilincimizde başladı"
Emoto, yağmur sularının dahi kirlendiği bir dünyada yaşadığımızdan
bahsediyor: "Aslında kirlilik öncelikle kendi bilincimizde ortaya
çıktı. Neye mal olursa olsun konforlu bir yaşam tarzı istediğimizi
düşünmeye başladık. Bu bencilliğin bizi çevre kirliliğine götürdüğü
aşikardı aka durmak bilmedik ve şimdi en ücra köşesi bile zehrimizden
nasibini almış bir gezegende yaşıyoruz.
Belki de artık insanı kötücül, şeytansı bir varlık olarak görmekten
vazgeçmemizin zamanı gelmiştir. Bana kalırsa içimizdeki o eşsiz
yetenekleri fena halde azımsıyoruz.
Çevre sorunlarının nasıl bu hale geldiğini, insanların neden böylesine
karmaşa içinde yaşadıklarını ve uygarlığımızın bizi nasıl bir sona
sürüklediğini düşünmeye başladığımdan beri bu projeyi hayata geçirmek
istiyordum. Bütün bunların müsebbibinin öncelikle bilim çevrelerindeki
çürüme ve yozlaşma olduğunu düşünüyorum; ayrıca otoritelerin bilinçli
olarak böyle bir toplum biçimlendirmekte olduklarını da düşünüyorum."
"Suyun mesajı sevmek ve şükretmektir" diyor Emoto. "Sürgit
tekrarladığım gibi, sevgi ve şükran duygularının ışığından sapmamayı
öğrenmek zorundayız. Şükretmek, sevgiyle dolu bir yürek yaratır.
Sevmekse, şükran duygusunu doğru hedefe yöneltmemizi sağlar. Su
kristallerinin açıkça gösterdiği gibi, sevmek ve şükretmek bütün
dünyaya yayılabilir.
Biz insanların çok önemli bir vazifesi var: suyu yeniden tertemiz hale
getirip yaşamaya değer, sağlıklı bir dünya yaratmalıyız. Bunun için de
ilk önce kendi ruhumuzu temizlediğimizden emin olmalıyız."
ALINTI : İyibilgi
Konu ile ilgili videolar
http://www.youtube.com/watch?v=XWmWWqm1hFs
http://www.youtube.com/watch?v=425EQ6mhpzA
http://www.youtube.com/watch?v=XwdDtpmLemY&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=6SpEQeI9Zec&feature=related