Gavs Hazretleri kendi eliyle yetistirdigi, hem zahiri (ser'i), hem de
batini ilimleri Ögretip manevi makamina varis biraktigi ogluna kendisi
henüz hayatta iken dergâhin bir çok isini tevdi etmis olup çogu
zaman birsey soruldugunda "Gidin Rasid'e sorun" diye buyururlardi....
Gavs Hazretleri kendi eliyle yetistirdigi, hem zahiri (ser'i), hem de
batini ilimleri Ögretip manevi makamina varis biraktigi ogluna kendisi
henüz hayatta iken dergâhin bir çok isini tevdi etmis olup çogu
zaman birsey soruldugunda "Gidin Rasid'e sorun" diye buyururlardi.
Gavs hazretleri (k.s.) bir sohbetinde; "Kendi yerine kendinden daha
büyük bir seyh birakmadan vefat eden mürsid, indallah'da
mesuldür" demislerdir. Vefatlarindan Önce bu sözü hatirlayarak:
"Elhamdülillah, biz bunu yaptik. Rasid bizden büyüktür" diyerek
Mu-hamnied Rasid (k.s.)'in manevi yönden, kendilerinden daha büyük
oldugunu belirtmislerdir. Anlatildigina göre Gavs hazretlerine
(k.s:) bir meselenin liasil yapilacagi sorulunca tebessüm ederek:
"Siz onu Muhammed Rasid (k.s.)'e sorun. Bizim mühendisimizde odur.
Benim kanaatimce dünyanin bütün mühendislerini getirseniz,
Muhammed Rasid'in akli gibi olmaz. Ben onlarin gönüllerinin
kirilmasini istemedim. Siz Muhammed Rasid'in dedigini yapin" derdi. *
1974-75 yilinda sikayet üzerine gelen subayla su konusma
olmustu. Subay Seyda Hazretlerine "Muhammed Rasid sen gençsin
yakisiklisin, güzelsin ne diye sen bu gençligini heder
ediyorsun, bu ise basliyorsun. Sonu yoktur bu isin. Bir fayda
olmaz. Hiç bir seyin de yok. Gel bu isten vazgeç. Biz de senden
vazgeçelim. Bu kadar seni rahatsiz etmeyelim." Seyda Hazretleri
cevaben "Komutan biraz sabret. Eger bizim gayemiz Allah nzasi ise bu
is devam eder ne sen, ne ben hiçbir kisi bu insanlari dagitamaz.
Eger gayemiz Allah rizasi degilse birkaç gün sonra kimse benim
kapimi çalmaz. Kimse de senin yanina gelmez. Hiç kimse ne beni, ne
de seni rahatsiz etmez. Ikimiz de evimizde rahat ederiz" dedi. *
Gavsin (k.s.) vefatindan sonra sadiklardan biri su rüyayi
görür: Resulullah (s.a.v.) Sahabe-i Kiram ve Sadatlarin hazir
oldugu mecliste dediler: -Gavs (k.s.)'in zahirinden ve batinindan
Seyyid Muhammed Rasid hazretleri (k.s.) hariç kimse pek bir sey
anlayamadi. * Genellikle teveccüh oldugu günlerde çay verilirdi.
Bir sabah halife iken Seyyid Muhammed Rasid hazretleri (k.s.)
demlenmis çay ve seker getirip sofiye verdi. Herkese üçer bardak
dagitmasini emretti. Ben bu çay, bu kadar insana yetmez diye
içmeyip sonunu bekledim. Baktim ki herkes üçer bardak çay içti.
Sira bana geldigi zaman sogumustur diye gönülsüz olarak aldim.
Baktim ki, çay ocaktan yeni inmis gibi sicak. Demlige baktim daha
yan bile olmamis, sekerde ayni. Bu halleri görünce ehhillah'in
kadir ve kiymetini bilip edepli olmaya gayret ettim. * Bir gün Gavs
hazretlerini (k.s.) ziyaret için iki kisi geldi. Hz. Gavs (k.s.)
bunlara memleketlerinin ismiyle hitap edip, iltifat etti. Birisi dedi:
-Efendim, bu benim kardesimdir, delidir. Biz bunu zincirle baglariz,
derdine tibben bir çare bulamadik, en son doktor "Bu bizim isimiz
degil, bunu ancakhocalar iyi eder" dedi. Biz de sizin isminizi duyduk
ve geldik. Ben ömrümü gafletle geçirdim, yalniz dün gece bir
rüya gördüm, rüyamda tanimadigim, iri vücutlu, siyah sakalli,
cübbeli, sarikli ve nurani bir zat odama girdi ve bas, sehadet ve
orta parmaklarinin üçünü birden kalbime vurarak, kalbimden
yumurta büyüklügünde simsiyah bir sey çikardi. Kalbim hala
agriyor, ama kalbimde bir iz yok. Gavs hazretleri (k.s.) bu sözleri
dinledi tebessüm etti: "Allah (c.c.) sifalar versin, insallah iyi
olur." buyurdu. Zincirlerden kurtulan hastayla Gavs (k.s.)'in elini
öperek çiktilar. Agabey: "Rüyamda gördügüm zat bu degildi. Burada
baska seyh var midir? diye sordu. Seyyid Muhammed Rasid (k.s.)
gösterilince sasirarak rüyada gördügü zatin o oldugunu söyledi.
Hemen gördüm ve kalbindeki yumurtayi siz çikardiniz" dedim. O da
eliyle isaret ederek: "Sus Allah (c.c.) her seye kadirdir. O'nun
fazlu ihsani çoktur." deyip beni susturdu ve hastaniza Allah hayirli
sifalar versin." deyip bizi ugurladi. * Hocanin birisi rüyasinda
Hz. Rasûlüllah'i görüyor, su sekilde buyuruyor "Benim öyle bir
oglum varki Allah (cc) benim ümmetimin bir kismini onun hatirina
vermistir. Su anda divanda sobanin yaninda üzerinde siyah bir
örtüyle yatiyor." Hoca hemen gidip bakiyor ve o kisinin Seyda
Hz.lerinin oldugunu görüyor. * Bir gün Seyh Muhammed Arapkendi
(k.s.) yörenin taninmis ulemasindan Molla Nuri'ye misafir olmus. Ben
de ziyarete gittim. Aksam sohbetinde dediler: -Bize gereken sudur.
Boyunlarimizi uzatalim, Seyh Abdülhakim'in (k.s.) manevi mirasçisi
Seyyid Muhammed Rasid (k.s.) üzerimize basip geçsin, çünkü Naksi
Tarikatinin serefi bugün onlardadir. Itiraz edenler oldu. Cevaben: -O
Gavs olmasaydi, Seyh Muhammed Rasid (k.s.) böyle olmazdi, buyurdu.
* Birgün Menzil'e gidiyorduk, varmamiza kirk dakika vardi, o
sirada aksam oldu. O siralarda Seyda hazretleri (k.s.) aksamla
yatsi namazi arasinda sohbet ediyor, bizde kitap haline getirmek
için banda aliyorduk. Bir an önce sohbete yetismek için
arkadaslardan rica ettik, Seyda hazretlerinden (k.s.) himmet
isteyinde vaktinde varalim, diye. Gerçekten sohbet yeni baslarken
köye vasil olduk ve banda aldik. Ertesi gün Diyarbakir'a geri
dönerken arabanin kilometre saatine gözüm takildi. Her zaman
Diyarbakir çikisi kadrani sifirlardim, kaç kilometre
yaptigimi bilirdim. Daima 152 kilometre olarak ölçerdim, fakat bu
defa 142 kilometreyi gösteriyordu. Göstergemi bozuldu diye
düsündüm fakat Diyarbakir'a dönüste yine 152 kilometre
katettim. Demek kilometre kadrani bozulmamis, Seyda hazretlerinin
(k.s.) himmetiyle yol 10 kilometre kisalmisti.
Seyda hazretleri (k.s.) babasi Gavs hazretlerinin (k.s.) vefatindan
sonra ilk defa Kasrik'e gittiginde hocalari ve sofileri camiye
toplayarak: "Benim babami sevenler Allah (c.c.) rizasi için
seviyorlardi, bizde kabiliyet varsa onun yolundan gitmeye gayret
gösterecegiz. Eger kabiliyetimiz yoksa dogru yoldan ayrilmamiza
sebeb olursaniz Hz. Peygamberin (s.a.v.) huzurunda sizden davaci
olurum" diye dört defa buyurdular. * Yine Seyda hazretleri (k.s.)
kayinbiraderine hitaben: "Haci, biz bu yolda hiçbir sey
yapmamisiz, biz ise kasigimizi alip yiyoruz" diye
buyurmuslardi. * Birgün 83 yasinda bir zat Seyda hazretlerinin
meclisine geldi. Bu zatin bazi söz ve hallerini oradakiler begenmeyip
tenkid ettiler. Bu zat o zaman söyle demisti: "Ben bu yasima kadar
dinin hiçbir emrini yapmadim. Asin derecede sarhos oldugum birgün,
dostlarim beni buraya getirmisler ve Seyda hazretlerinin (k.s.) elini
öptürüp banyo yaptirdiktan sonra caminin altina yatirmislar. Sabah
uyandigimda tanimadigim bir çevre ve insanlarla karsilastim. Seyda
hazretlerini (k.s.) gördügümde ayak parmaklarimdan bir nur girip
bütün vücudumu kapladi. Bu nur beni o halimden bu halime çevirdi.
Ben simdi onyedi günlügüm." Iste evliyanin nazari cezbeyi dogurdu.
Cezbe de ilahi ask ve muhabbeti meydana getirerek bu kisiyi, Allah
(c.c.)'a dönüp, dinini ögrenip yasayan biri haline getirdi. * Bati
vilayetlerinin ileri gelenleri toplanti halin-delermis. Sofra
kurulmus. Alkol almayanlara digerleri "Niçin alkol almiyorsun,
yoksa sen de mi Adiyaman'a gittin" diye soruyorlarmis. Gerçekten bu
darbimesel haline gelmisti. Menzile gidip tevbe edenin sifatinda
Islam nuru, anlakinda Hz. Resulullah'm ahlaki tecelli ederek Seyda
hazretlerinin (k.s.) baglisi oldugu gözlenirdi. * Bir gün Seyda
hazretlerinin (k.s.) meclisinde bir zatla tanistik. O zat söyle
dedi: "Ben 55 yasindayim, islam adina iki sey biliyorum: Birisi,
Allahu Ekber, digeri Bismillah. Hayatta islemedigim günah kalmadi.
Maddi yönden durumum çok iyi, amma hayattan hiç tad alamiyorum. Hind
fakirlerine gitmeyi düsünüyorum. Bu zati duydum, yanina geldim. Ben
de insanlar gibi gülmek, eglenmek istiyorum. Ruhi sikintidan dolayi
perisan haldeyim. Bu zati Seyda hazretlerinin (k.s.) huzuruna
çikardilar. Seyda (k.s.) dedi: "Tevbe et, Allah her seye
kadirdir." O zat tevbe etti. Akabinde namaza basladi ve üç ay
içerisinde harami helali ögrendi. O zat hal ve cezbe sahibi
sofilerin meclisinden ayrilmazdi. Ona: Sen bu cezbeli sofilerden ne
fayda görüyorsun?" diye soruldu. O söyle cevap verdi: "Onlar
ellerini bana degdirseler, bagirip çagirsalar benim kalbime
ilahi ask ve muhabbet geliyor" Bu zat evliyanin nazari, tekkenin
bereketi ve sofilerin muhabbeti olmasa idi ne ile istikâmet
saglardi. * Seyda hazretlerinin (k.s.) mürsidinin mürsidinin
mürsidi Seyh Muhammed Diyauddin (k.s.)'in beldesi Nursin hakkinda
Üstad Bediüzzaman (k.s.) Arapça Mesnevi-i Nuriye'nin Hubab
risalesinde söyle buyururlar: "Eger istersen hayalinde Nursin
Karyesinde-ki (köyündeki) Seyda'nin meclisine git, bak orada fukara
kiyafetinde melekler, padisahlar ve insan elbisesinde melekleri bir
sohbeti kudsiyede göreceksin. Sonra Paris'e git. Göreceksin ki
akrepler insan suretinde ifritler adem suretinde olmus." Iste Seyda
hazretleri (k.s.) ömrü boyunca bu zatlarin yolunu devam ettirmekle
ugrasmistir. * Gavs Hz.leri (k.s.) rahatsizliginin ileri
safhaya ulasmadigi bazi zamanlarda söyle buyururlardi: "
Sah-i Hazne'den (k.s.) az bir zaman sonra onun bölgesinden birisi
kalkacak ki; en az Sah-i hazne (k.s.) yi yüz misli geçecek. Keske
biz onun zamaninda yasayipta ona bir hafta müridlîk yapabilse
idik. Burada Sah-i Hazne'den (k.s.) murad kendileri, kasdedilen
mürsid ise Seyda Hazretleridir, (k.s.) * Gavs Hazretlerinin
sagliginda sikintili bir rüya görmüstüm. Ertesi Sabah
tabiri için Kasrik köyüne gittim. Teveccüh yapilacagindan
kalabalik çoktu. Camiye girdim. Seyda Hazretleri o zaman talebe idi.
Birkaç arkadasiyla oturuyordu. Ziyaret ettim, geri çekildim.
Elindeki Kur'an-i Kerimi açti, yedi sayfa çevirdi ve su Ayet-i
Kerimeyi okudu "edhulennehüm fi cenneti." Bunun üzerine benim bütün
sikintim kayboldu. * Bir gün Menzile bir hasta getirdiler. Seyda
Hz. (k.s.) lerinin evini sordular, bende camiye gelir oraya götürün
dedim. Oldukça halsiz, adeta cansiz bir kisiyi arabadan çikarip
camiye götürdüler ve yatirdilar. Seyda Hz.leri (k.s.) geldi,
namazini eda ettikten sonra hastanin yanina yaklasti. Dua okuduktan
sonra elini hastanin basina koydu ve ayagina kadar gezdirdi, hasta
sahiblerine döndü: " Allah sifa versin, saglik Allah'tandir,
hastalikta. Biz dua ettik, gerisi Allahu Tea-la'nin bilecegi istir.
Bizim elimizde birsey yoktur." diye buyurdu. Bunun üzerine sahibleri
hastalarini alarak hiçbir sey demeden ve teybe de almadan gittiler.
Ben de içimden kizdim, niçin böyle inançsiz kisileri
yolluyorlar. Mübaregi rahatsiz ediyorlar dedim. Bu olaydan 2-3 gün
sonra söyle bir rüya gördüm: Camideyim ayni hasta yatiyor, fakat
çenesi asagi dogru hareket etti, kulagi uzadi ve büyüdü garip bir
sekil aldi. Gavs hazretleri de ayakta kibleye karsi duruyordu. Birden
Seyda hazretleri (k.s.) geldi, hastaya nazar etti, hastanin sekli
degisti ve simasi çok güzel bir hale geldi. Uyaninca
ferahladim,Seyda hazretlerine anlatayim hosuna gitsin dedim. Ertesi
sabah caminin önüne gittigimde Seyda hazretleri iki kisiyle
konusuyordu. Yavasça sag tarafina yaklastim, rüyami anlatacaktim,
dönüp bana bakti, sonra konustugu iki kisiye söyle hitap etti:
"Bazi kisiler bir rüya görüyor; sanki ne olmus! Görmüs,
gitmis!". Bunun üzerin utanarak oradan uzaklastim. Aradan 1-2 ay
geçti. Köye bir araba geldi. Içinden 6-7 yaslarinda bir çocukla
bir adam indi. Adami görünce gözlerime inanamadim. Hasta olan
sahisti, tamamen iyilesmis, sihhat bulmustu. Camiye gittiler, tevbe
aldilar. Hastalik hidayete vesile olmustu. Benim de kalben itirazima
büyük bir ders verilmisti. * Seyda hazretleri (k.s.) birgün Hatme-i
Hace-gan'dan çikmis, caminin Önünde sofiler ziyaret ediyordu. O
sirada sirt çantasiyla birlikte yabanci oldugu anlasilan bir
kisi yaklasti, ziyaret etti, mübarek tebessüm ederek: "Hosgeldin"
dedi. Yabancinin ne dedigini anlamadik, birisi tercüme edince
Nemrut'u ziyaret için geldigim, yarin oraya gidecegini söyleyince
Seyda hazretleri (k.s.) dönüste yine buraya gel dedi, o da söz
verdi. Üç gün sonra geri döndü. Seyda hazretlerini görünce
yanina gitti "ben sana söz" dedi. Mübarek tebessüm ederek
"hosgeldin, biz gidip namaz kilacagiz, sana namaz yok sen camiye
gelme burada kal" dedi. Biz ikindi namazim kildik, hatmemizi yaptik
disari çiktik. Yabanci kisi "Islam baska" diyerek kapiya
kostu, camiye girdi. Seyda hazretlerinin (k.s.) önünde ag-liyarak
tercüman araciligiyla kelime-i sehadet getirdi ve müslüman
oldu. Bir hafta kaldi, islamiyeti ögrendi, temsil yetkisi alarak
Ingiltere'ye döndü. * Bir gün dili tutulmus bir fakih getirdiler.
7-8 gün devamli gezdi. Bir ara bir otobüs gelmisti. Bu fakih
soförü gözlemeye basladi, aniden soförün yanina geldi. "Dur
gitme" dedi. Daha baska kelimeler de söy-ledi. Babasi duyunca çok
sevindi. "Bize son çare olarak buraya gelmemizi söylemislerdi. Çok
sükür oglumun dili açildi." dedi. Gadir köyünden Diyarbakir'a
alis-veris için Seyda hazretleriyle (k.s.) getmistik. Günlerden
cuma idi. Cuma namazimizi camide kildik. Bir ara Seyda
hazretlerini (k.s.) tamemen kaybetmistim. Namaz bitince baktim iki
saf Önümde duruyor. Sen burada yoktun deyince buradaydim dedi, ben
de seni burada göremedim dedim. Ertesi gün köye dogru kamyonla yola
çiktik. Yolda araba arizalandi. Soför yedek parça için
Kozluga gitti. Biz de bir köprü altinda beklemeye basladik. Bir
ara bir pikap geldi, köprüye 1-2 metre kala lastigi patladi. Ben
Seyda hazretlerine (k.s.) söyleyince köprünün altindan çikti.
Pikaptakilerle tanistik. Onlar Seyh Seyda-i Ceziri'nin
(k.s).evlatlariydilar. Birisi de Seyh Nurullah Ceziri (k.s.) idi.
Seyda hazretleriyle birlikte oturdular, sohbet ettiler. Birbirlerine
sen benim arabami bozdun, hayir sen benim arabamin lastigini
patlattin diye latife yaptilar. Arabalar tamir edildikten sonra biz
Gadir köyüne döndük, onlarda Hz. Veysel Karani'ye gittiler. *
Ayagimda rahatsizlik vardi. Seyda hazretlerine (k.s.) söyledim,
Diyarbakir'a gitmemi söyledi. Ben de bulundugum yerde halletmeye
çalistim. Ilaç aldim, tabii ilaç yapanlara gittim, ne
yaptiysam iyilesmedi. En sonunda Diyarbakir'a gittim ve
hastaligim iyilesti. * Gavs Hz.lerinin sagliginda bir haci
efendi gelerek "Efendim ben rüyada Rasûlüllah (sa.v)'i gördüm ve
su senin ogluna (Seyda Hz.lerine) çok benziyordu" diye
söylemisti. * Seyda hazretleri (k.s,) Gökçeada'da iken zor
sartlar altinda bizi kabul etti. Ortami uygun olmayan bir sirkette
çalisiyordum. Muhafazakar bir sirketten teklif geldi. Mübarege
anlattim, nasil çalisma olacagini izah ettim. Sordular: Hesaplari kim
tutacak, teminat istenecek mi? Ben güven esasina göre
çalisacagimizi söyleyince "Zamanimizda dogru tüccar yok ki, hepsi
zarar ettik der" buyurdu. Ben de biliyorum dedim. Mübarek: "O sirkete
geçme perisan olursun." dedi. Bu sözleri 1984 yilinda söyledi. Ben
de girmedim. Daha sonra 1989-1990 yilinda baska bir Islami usulle
çalisan sirket kuruldu, izin almak için Mübarege gittim,
mesaisinin agir oldugunu, ticaret yapildigini söyledim. "Sen bayan
olmayan yerde çalis, ticaret kolaydir." buyurdular. O sirkete
geçtim, is hususunda hiç zorluk çekmedim, tek basina yüzlerce
kisinin yapacagi isin altindan kalkabildim. Bu arada kar-zarar
ortakligi yapilan mütesebbislerin hepsi zarar beyan ettiler. Bunlarin
içinde islami yönü çok kuvvetli olarak bilinenler de vardi. Ben
mübaregin dedigini 10 sene sonra anlamistim. Bu birinci kerameti idi.
Ikincisi ise en karmasik islerde dahi duasinin bereketiyle basarili
olmamdi. * Seyda hazretlerinin (k.s.) Ankara'ya tesrif ettikleri
zamandi. Binlerce kisi bulundugu yerde toplanmis tevbe ediyorlardi.
Ben de siram geldiginde elini tuttum, tevbeye basladim, sonra basimi
kaldirip bakinca hayretler içinde kaldim. Orada o zatin yerinde sadece
ve sadece bembeyaz bir görüntü vardi. Tövbe bittiginde tekrar
bakinca eski haliyle gördüm. * Eklem Romatizmasi denilen
ayaklanmi,elleri-mi, boynumu ve bütün vücudumu agritan ve
oynatmayan hastaliktan muzdariptim.Tedaviye ragmen yazi
yazamiyor,boynumu oynatamiyor yürüyemiyordum.Ömür boyunca
hastaligimin devam edecegine kanaat getirmistim. Seyda
Hazretlerini (k.s.) ziyaret ettigim bir sirada yine agrilarim
dayanilmaz bir haldeydi. Agliyarak bu sikintidan kurtulmak için
Rabbi-me dua ettim. Aksam tevbe aldim , hava serindi, soguk suyla
gusl aldim, sonra uyudum. Sabah namazina kalktigimda
agrilarimdan eser yoktu. O günden sonra bir daha eklem hastaligi
görmedim. * Kocam devamli içki içiyor, bazen kavga ediyordu. Bu
duruma çok üzülüyordum. Doktorlara gittik, fakat çare bulamadik.
Devamli dua ediyordum. Bir ara Güneydogu'da bir zat varmis giden
içkiyi birakiyormus diye duydum. Allah'im benim kocama da nasibet
diye dua ettim. Ramazan ayi girmisti; kocam içki içmiyor teravihe
gidiyordu. Birisiyle arkadas olmus, Menzile götürmeyi teklif
etmisti. Kocam kabul etti, gidip geldiginde içki aklina bile
gelmiyordu. Namaz kiliyor, zikirini yapiyordu. Bunun üzerine bende
namazimi düzgün kilmaya basladim, örtündüm ve tevbe aldim.
Allah dostu sayesinde ailemiz düzene girmisti. * Hanim arkadaslarla
Seyda Hazretlerini (k.s.) ziyarete gitmistim. Bayanlar gece otururken
arkadasim beni pencereye çagirdi. Gördügüm manzara
olaganüstüydü: Caminin üzerinde gövde kalinliginda camiyi
kusatmis sekilde nurdan bir halka ve halkanin tam ortasinda
gökyüzünde dolunay. Herkesin gördügü bu manzara bir saat sürdü
ve mübaregin camiyi terketmesiyle aniden kayboldu. * Seyda
Hazretlerinin kucagina 5-6 yaslarinda bir çocuk verdiler. Solgun,
halsiz, dili disari sarkmis olan çocuk muhtemelen felçliydi.
Mübarek çocuga bir seyler söyledi, tebessüm etti. Bir müddet
sonra çocugu yanindakilere uzatti. Herkes sararmisti. Çocuk
canlanmisti, kollarini ellerini oynatiyordu. Yakinlari çocugu
birbirine veriyor sonsuz bir sekilde seviniyorlardi. * Bir gece
yarisi eve yalniz dönüyordum. Yolumun üstünde bir cami ve
avlusunda 6-7 adet mezar vardi. Tam ortadaki mezarin dibinde bembeyaz
kefeniyle yatan bir cenaze gördüm.Çok korktum ve ürperdim, hizla
eve dogru yürüdüm. Uzun süre bu olayin etkisinde kaldim.
Sonralari bunun Seyda Hazretlerinin himmet ve bereketiyle kabirlerin
kesfi hali oldugunu ögrendim. * Seyda Hazretlerini ziyaretten
dönüyorduk vakit geceydi. Bir ara uyuklamaya basladim. Aniden
gözlerimi açtim, baktim ki araba uçuruma dogru gidiyor,
soförümüz uyuyor. Birden arabanin bir tarafinda Seyda Hazretlerini
diger tarafinda Gavs Hz.lerini gördüm. Arabayi tutup yola düzgünce
birakip kayboldular. Sarsintiyla uyanan arkadaslar ne oldugunu
anlayamadilar. Büyük zatlarin yardimiyla mutlak bir kazadan
kurtulmustuk. * Seyda Hz.leri (k.s.) Istanbul'daki Hocalardan
bahsederken Molla Sadreddin Yüksel'den bahsetti. Ben de çok yüksek
âlim oldugunu söylüyorlar deyince: "Evet, Hazretin tekkesinde
okumus, Seyh Masuk Hazretlerine (k.s.) yakin damat olmus çok
yüksek alim, sen de ziyaretine git." dedi. Istanbul'a dönünce Molla
Sadreddin Hocaefendiyi ziyarete gittim. Sohbet esnasinda: Efendim
dedim, dünyada çok yüksek ulema var, ayni zamanda mürsid-i
kamiller var. Bu ikinciler de hüsnü teveccüh ve cemaat daha çok
bunun hikmeti nedir? Cevaben: Ben meshur bir âlimim, bugün Bayazit
Meydanina çiksam arkamda elli kisi zor toplarim. Ama senin seyhin
Seyyid Muhammed Rasid (k.s.) Hazretleri bir beldeden bir beldeye gitse
çevresinde 20-30 bin insan toplaniyor. Bunun sebebi hakikatta Hadi
olan Allah (c.c.)'dir, hidayet onun elindedir. Hz. Muhammed (s.a.v.)'e
dahi ya Habibim sen istedigini hidayete getiremezsin demis. Su halde
hidayet sahibi Allah (c.c.)dir, yalniz Allah-u Telala bir kulunu
severse ona hidayetten bir nusret bir inayet verir. Allah kimin eline
hidayeti verirse o irsad sahibi olur. Ne yapalim ki bu asirda senin
seyhinin eline hidayeti Allah (c.c.) koymus, Resulullah (s.a.v.)
koymus bunun sirri budur diye açikladi. * Görevli olarak bir gurup
Siirt'ten Bitlis'e gidiyorduk. Arabalarimizi yolun kenarina koyarak
Gavs Hz. lerini ziyaret için Kasrik köyüne girdik. Abdest alinan
havuzun kenarinda Seyyid Muhammed Rasit Hz. leriyle (k.s.)
karsilasdik. Edep, selam ve hürmetten sonra Gavs Hz. lerini (k.s.)
sorduk. Yayla'ya gittigini söyledi. Yayla nerede diye sorunca
Kasrikin arka tarafinda bulunan daglari göstererek: Daglarin en
üst kismindadir. dediler. Gavs Hz lerini görememenin acisi,
üzüntüsüyle görevliyiz asagida arabalarimiz var müsade
ederseniz gidelim dedik. Seyda Hz.leri de size birseyler yedirelim
içirelim sonra gidersiniz dediler. Mecburen beklemeye basladik. Bir
saat-iki saat derken ikibuçuk saat geçti. Gele gele ufak ufak
dogranmis kabak ve üzerine yumurta kirilmis yemek takdim
edildi. Içimden bu yemek çabucak pisebildigi halde bu kadar
beklemenin sirri nedir diye geçirirken bir anda sesler yükseldi:
Gavs Hazlerleri geliyor! Gavs hazretleri geliyor! Yemegi yarida
biraktik, disariya firladik, hakikaten Gavs Hazretleri bir
katira binmis yaninda bir iki sofiyle dagdan iniyor. Sevinçle
ziyaret ettik, siz camiye gidin ben geliyorum dediler. Biz camiye
gittik. Katiri çeken gözlüklü Abdülcelil isminde kunduraci bir
sofi: "Yahu bu gelen sofiler kimmis! Gavsimiz yaylada ziyafetteydi
onun için keçi kesmislerdi, yemegi birakarak bizi camide
misafirler bekliyor onlar elem ve izdirap içindeyken bizim bunu
yememiz olmaz buyurdu ve yayladan Kasrik'e indik" dedi. Burada Gavs
Hazretlerinin bizim camide bekledigimizi bilerek gelmesi ve yine
Seyda Hz. lerinin de bu duruma vakif olarak bizi bekletmesi âlî
birer keramettir.
Özel arabamizla Hacc'a gidecektik. Hazreti Sultanimiz bize talimat
verdiler, bilahere su emri verdiler. "Siz karayoluyla gidiyorsunuz,
Irak'a ugrayacaksiniz Musul peygamberler diyaridir, orada bir
gün kalin. Bagdat evliya-i izam diyaridir arada iki gün kalin"
Sultanimiz Seyyid Muhammed Rasid Hz. lerinin talimat ve duasiyla
yola çiktik Musul'da 24 saat kaldik, Bagdat'a geldik, 2 günde
orada kaldik. Sonra Küfe, Necef ve Kerbela'ya geldik.
Danistigimiz kisiler Kerbela'dan Ammana geçisin 1000 km
oldugunu yakit bulunmadigini ve yolun çöl firtinasiyla
kapandigini söyleyerek tehlike ikazinda bulundular. Bunun
üzerine yol korkusuyla Bagdat'a geri dönerek 3. günde orada
kaldik. Kuveyt vizesi alarak Riyad'a geçtik, oradan da Mekkeyi
Mükerremeye geçtik. Neticede onbin km. yol katederek Seyda Hz lerine
kavustuk, Menzile geldik. Ziyaretten sonra buyurdular: Yolculugunuz
nasil geçti? Ben: Sultanim tam on bin km oldu, hamdolsun
arabamizin lastigine çivi dahî batmadi. Duaniz bereketiyle
yolucugumuz çok güzel geçti. Mu-sulda birgün kaldik Bagdat'ta
... derken buyurdular "Kim dedi sana üç gün kal, ben demedim mi iki
gün kal!" Ben yemin içerek Allah sahit Rasulüllah sahit,
sözünüzü dinlememek kastiyla degil Kuveyt vizesi almak için
zaruretle kaldim deyince yine buyurdular: "Ben biliyorum sen zaruretle
üç gün kaldin. Ama sen de bil ben senin ne yaptigini
biliyorum!" * Hac farizasi esnasinda Medine'yi Münevvere-de 40 vakit
namazi Resulü Kibriya (s.a.v.) efendimizin asr-i saadetteki
mescidlerinin hudutlari dahilinde eda ediyorduk. Birlikte Molla
Muhammet Arapkir ve Molla Muhammed Besiri isimlerinde iki Naksibendi
Seyhi vardi. Hayatimda böyle bir lutfa ilk defa mazhar olmam
dolayisiyla Resulullah (s.a.v.)'m müjde verecegi içime dogdu. O
gece yattim, rüyamda Ravza-i Mutahharada sebeke-i Resulullah'm
huzurundan beyaz bir at çikti, sahlandi, yere inince at degisti,
kayboldu, yerine oturan, beyaz sakalli nurani bir zat halini aldi.
Ben Ya rabbi bu zat Peygamber veya Sahabe mi diye düsünürken bana
dönerek: "Mürsidine varirsin, hacetini söylersin, ne emir verdi
yaparsan muradina erersin" dedi. Menzü'e döndügümde bu rüyayi
Seyda hazretlerine naklettim: Efendim ben 40 vaktin mükafatini
beklerken git diye Mekke'den tekkeye gönderdiler, bu tekke ne zaman
bitip te Mekkeli olacagiz." dedim. Seyda hazretleri buyurdular: "Sen
Ibrahim Hakki hazretlerinin menkibesini okumadin mi?
Fakirullah'in kapisina yazmamis mi? Bu kapi Haccül Ekber'dir.
Sen her Mekke'ye gideni veli mi olur zannettin? Ama her tekkede salih
amel eden veli olur." (Nebinin kadrini bilmek için velinin rizasini
tahsil sarttir. Mekke'nin kadrini bilmek için velinin kadrini bilmek
sarttir. Veliden terbiye almayan Mekke'nin de Nebinin de kadrini
bilmez). * Rüyamda yüksek bir dagda bulunuyorum. Dagin önünde
bir yol var. Bana hitabedildi: "Yeryüzünde hayatta ne kadar Evliya-i
Kibar varsa burdan geçecek." Ben de bugünkü Reis-i Evliya'da
baslarinda geçecek mi? diye sordum. Evet, dikkat edersen görürsün
dediler. Beklemeye basladim. Deve tüyü renginde cübbe giymis bir
zat göründü. Yaklasti, göre göre Seyda hazretlerini gördüm.
Sonra yüz metre sonra bir veli daha, sonra bir veli daha, böylece
hepsi geçtiler. Veliler bitince nereye gidiyorlar diye merak ettim,
peslerinden gittim. Bir anda kendimi bir mekanda buldum. Seyda
hazretleri oturuyor karsisinda deve tüyü cübbeli bir veli daha
oturuyordu. Ortada üzerinde nu-rani bir yiyecek bulunan sofra
bulunuyordu. Seyda hazretlerinin karsisindaki zat sultanimiza sordu:
"Efendim bu zamanin Reisü'l-Evliyasi siz misiniz?" Seyda hazretleri
buyurdu: "Içimizden birisidir" Ben içimden elbette ben degilim diye
geçirdim. Karsidaki zat ben Reisü'l-Evliya degilim dedi. Bunun
üzerine Seyda hazretleri: "Ben desem ki Reisü'l-Evliya'yim bu edebe
uyar mi?" dedi. Karsidaki zat: "Tamam simdi belli oldu.
Reisü'l-Evliya sizsiniz efendim." dedi. * Rüyamda Mescid-i
Aksa'daydim. Kapinin yaninda iki tane Peygamber kabri vardi.
Onlari geçerek Mescid-i Aksa'nin içine girdim. Tabanda iki kat
hali vardi. Üstteki hali Hz. Resulullah'in ayak izlerinin
degdigi yerlerde alttaki haliyi gösterecek sekilde kesilmis gibi
bos. Her tarafi gezdikten sonra beni Peygamber kabirlerinin birinin
üstüne çikardilar ve kabir kubbeye kadar yükseldi. Bu esnada
Seyyid Muhammed Rasid (k.s.) hazretlerini bütün Peygamberlerin
bulundugu bir odaya aldilar. Ben yüksekte oldugumdan odada olanlari
göremiyorum, ancak kapida Ibrahim adinda bir veli var, olanlari bana
aktariyor: Seyda hazretlerine 12 tarikatin zikrini talim ediyorlar,
sirasiyla Mevlevi, Rufai, Kadiri, Halveti, Celveti... bütün
tarikatlarin zikir usullerini talim ettiler. Sonra Seyda hazretleri
odadan çikti. Peygamberin sandukasi Mescid-i Aksa'nin tabanina tekrar
indi. Ben kostum baktim, Seyhimin sarigina 12 ayri renkte, 60-70 cm
uzunlugunda 10-15 cm genisliginde seritler asilmis. Her tarikatin
zikrini ve reisligini ayri renkte seritler temsil etmekteydi. Rüyayi
Seyda hazretlerine naklettim, hamdü sena etti. Tekrar anlattirdi.
Efendim size zikirleri talim ettiren hangi peygamberdi diye sorunca:
"Rüyayi gören sensin hangi Peygamber oldugunu da sen söyle" diyerek
olayi kapatti. * Seyda hazretleri insaat yaptiriyordu. Ben de bir ara
yorgunlukla bir tarafa çekilip uyudum. Rüya görmeye basladim:
Rüyamda Cihar-i Yar-i Güzin Efendilerimiz [(Hz. Ebubekir (r.a.), Hz.
Ömer (r.a.), Hz. Osman (r.a.) ve Hz. Ali (r.a.)] yanyana dört
sandukada yatiyorlardi. Sandukalarin arasinda bir kapi vardi. Ben
kapidan asagi indim. Sanduka-i serifler yukarda kaldi. Asagi
kisim arkasi kapali önü açik bir sahra oldu. O sirada Gavs
hazretleri (k.s.) çikti geldi ne yapiyorsun dedi. Ben de Cihar-i
Yar-i Güzin Efendilerimizin katibiyim, gelen evraklari tashih
ediyorum, dedim. Nasil ediyorsun?" buyurdular. "Efendim evraklar
geliyor büyük bir kütüge kaydediyorum. Sonra, vilayet ismi
yazili zarflara koyuyorum." dedim. Peki sen Hülafe-i Rasidin
Efendilerimizin konusmalarini duyuyor musun? dedi. Ben de bazen
duyuyorum, bazen duymuyorum dedim. Uyandim. Insaata gittim. Seyda
hazretleri halen insaattaydi. Yaklastim, Efendim ben bu rüyayi
gördüm deyince, o gelen evraklar senin vasitanla tev-be telkini
yapilacak insanlarin isim listeleridir. Günü gelince o insanlara,
bu tarikati sen telkin edeceksin buyurdular. * Avrupa'da görevliyken
bir genç getirdiler. Eroinmanmis, hastanelerde tedavi
ettirememisler. Bana geldiler orada Seyda hazretlerinin
baglilarinin tekkesinde kaldi. Aradan 15 gün geçti. Babasi
sevinçle geldi, Allah razi olsun oglum eroini birakti dedi. Daha
önce uzun saçli iken bir ay sonra Menzil'de gördügümde
saçlarini kesmis sakal birakmis idi. Nasilsin diye sorunca:
"Hamdolsun efendim o rahatsizlik bitti çikti gitti" dedi. * Yine
Avrupa'da iken birçok genç gördüm. Esrar kokain, eroin
kullaniyorlardi. Seyda hazretlerinin irsadinin ulviyeti ve
kudsîyetiyle hepsi de bu aliskanliklarini biraktilar, tevbe
ederek sakal biraktilar, Allah yoluna yöneldiler. * Medine'de Molla
Muhammed Emin hazretleri isminde âlim ve kâmil bir zat vardi.
Rusya'yi terkettikten sonra 10 sene Mekke'de 49 sene de Medine'de
kalmisti. Hacca gittigimizde ziyaretine gidiyorduk. Bir ara rüya
gördüm. Rüyada elimde valiz vardi. Bu valizden antika, nadide bir
seccade çikarip Molla M. Emin'e veriyordum. Bu rüyayi Medine'deki
Seyda Hazretlerinin temsilcisine anlatinca: "Molla Muhammed Emin'e
Seyda hazretlerinin temsilciligini verelim." dedi. Bunun üzerine
kendisine teklifte bulunduk. Molla Muhammed Emin: "Benim bu vazifeye
kabiliyetim yok, bu emaneti tasiyamam" dedi. Fakat israrimiz
üzerine kabul etti. Aradan bir yil geçti. Tekrar Molla Muhammed Emin
hazretlerinin ziyaretine gittik. Ben Seyda hazretlerinden vazife
aldiktan sonra durumunun nasil oldugunu sorunca: "Ben daha önce 16
sene baska bir Seyh'e müridlik yaptim. Fakat su son bir senede
Seyda hazretlerine baglandiktan sonra durumum çok degisti, halim
çok güzel oldu." dedi. Ben bunu nasil farkettigini sorunca: "Eskiden
Resu-lullah'tan ilahî beyanlar nakledilince aglamam yoktu. Bir senedir
gözlerimden yas gitmiyor, çok agliyorum. Bundan anlasiliyor ki bu
kapida feyzi ilahî daha fazladir." diye cevap verdi. Hayatinin son
günlerinde cildinde hafif bir kasinma ortaya çikmisti. Bu
yüzden karsisinda edebsiz-lik olur diye Seyda hazretlerini bu
dünyada ziyaret etmek nasib olmadi. Ve Rahmeti Rahman'a kavustu. *
Yurtdisinda Seyda hazretleri adina tevbe veriyordum. Birgün
felçli bir hasta getirdiler. Tevbe etti, bayilir gibi oldu. Kendine
gelince bagirmaya basladi. Ben ne oldugunu sorunca: "Beni
Seytan'm elinden çok güzel bir zati muhterem kurtardi." dedi.
Arastirinca gördügü zatin Seyda hazretleri oldugunu anladik.
meti olarak senin yüzünü benim yüzüme benimkini de seninkine
benzetti. Allah ondan razi olsun." * Büyük bir kamu kurulusunda
çalisiyordum. Rahatsiz oldum, bir çok doktora gittim. Sifa
bulamadim. Yakinlarim çok büyük bir hastaneye yatirdilar. Doktorlar
benden ümidi kesmislerdi. Tabiri caizse ölümü bekliyordum. Bir
gece agladim, yalvardim: "Ya Rabbi senin dostlarindan, sevdiklerinden
kimse yok mu? Sen onlardan birisine benim halimi bildirsen de, benim
derdime sifaya vesile olsun." dedim. Kisa bir süre sonra sakalli,
sarikli nurani bir zati muhterem'in latif ruhaniyeti hastanedeki odama
yalniz oldugum anda tesrif buyurdular. Benim vücuduma teveccüh
buyurdular, dua okudular. Ve sonra kayboldular. Ben doktorlarin ve
ailemin hayreti ve saskmligiyla birlikte iyilestim, eski sihhatime
kavustum. Eski normal yasantima döndüm. Fakat o zati unutamiyor,
her firsatta bulurum ümidimi tasiyordum. Bir gün camide bir arkadas
Menzil'de çok büyük bir Allah dostu vardir diyerek Seyda
hazretlerinin resmini gösterdi. Fotografi görünce gözlerime
inanamadim, bana gelen zat o idi. Hemen ziyaret için yola çiktim.
Menzil'e vardiYine komsularimizdan kendisine cinlerin musallat oldugu
bir kadin vardi. Çok rahatsiz oluyordu. Bir-gün benden tevbe vermemi
istedi. Gerekli sartlari yerine getirdikten sonra yanima geldi. Bana:
"Niçin ne gördügümü sormuyorsun." dedi. Ben sorunca: "Gavs
hazretleri ve Seyda hazretleri geldiler, bana okudular ve rahatsiz
oldugum yeri tedavi ettiler." dedi. Aradan yillar geçti bir daha
rahatsizlanmadi. * Yurtdisinda çalisiyordum. Çalistigim
yerde eskiden teröre bulasmis, ateist bir arkadas vardi. Seyda
hazretlerinden bahsettim. Ilgi duymaya basladi. Tasavvufa meyletti,
Islami hayat yasamaya basladi. Bir-gün çalistigim yere eski
sendikaci arkadaslari gelmisti. "Eyvah simdi ben ne yapacagim
dedi." Ben de Seyda hazretlerinin himmet ve bereketiyle bu isin
içinden çikariz" dedim. Arkadasim motor bölümünde
çalisirken ben sendikacilara yöneldim, onlar beni arkadasim
zannederek: "Merhaba. Seni çoktandir görmüyoruz, sakalda
birakmissin dediler. On-onbes dakika beni arkadaslari gibi
görerek konustu gittiler. Arkadasimda bu durumdan memnuniyetini
belirterek yanima geldi ve söyle dedi: "Cenab-i Hak Seyda
hazretlerinin keragimda nerde oldugunu sordum. Camide dediler.
Heyecanla camiye girdim, benim iyilesmeme sebeb olan zat orada
oturuyordu. Kostum, ayaklarina sarilmak istedim. Zati muhterem
ayaklarini çekmek için ayaga kalkti, hizli olarak uzaklasti,
ben de arkasindan gittim, sonunda ziyaret ettim. Hatta disardan bu
olayi görenler: "Seyda hazretlerini bir deli kovaliyor." demisler.
Allahu Teala'ya hamd olsun ki manevi olarak görüstügümüz zati
dünya gözüyle de görerek baglanmak nasib oldu. * Babami Ankara'da
büyük bir hastanede ameliyat etmislerdi. Ameliyatta alinan parça
kanser olarak rapor edilmisti. Ben vatani görevimi yapiyordum.
Seyda hazretleri durumdan haberdar edildi, dua istendi. Aradan birkaç
ay geçti, babam yeniden kontrol edildi. Bu sefer rapor temiz çikti.
Agabeyim Seyda hazretlerini ziyarete gittigimde mübarek: "Doktorlar
yanilmislar, degil mi?" demis. Bu olay mübaregin duasinin
bereketiyle bir keramet olarak tecelli etmisti. * Seyda hazretleri
birgün Gavs hazretlerinin Merkadinin kapisini bizzat tamir ediyordu.
Bizler izliyorduk. O sirada bahçede bir meczub (deli) geziyordu. Ben
içimden Seyda hazretleri elindeki keseri birakta bu kadar sofi var
bunlar çalissa diye geçirdim. Tam bu sirada meczub bana dogru
gelerek: "Onun Allah'in Rahmetine ihtiyaci yok mu?" dedi. Seyda
hazretleri de dönüp benim gözlerimin içine bakti. * Hac
farizasini yerine getiriyorduk. Türk kafilesinden bir kisi
dikkatimizi çekti. Yanma gittik, selam verdik, nereli oldugunu
sorduk. Adiyamanli oldugunu söyledi. Bizlerin Seyda hazretlerine
bagli oldugumuzu ögrenince su hatirasini anlatti: Ben
Adiyaman'da çok süfli bir hayat yasiyordum. Alkol kullanan
arkadaslarla gece-gündüz birlikteydim. Hanimim Seyda hazretlerine
gitmisti. Bir gece yine alkollüyken masada arkadaslarim beni tahkir
ettiler: "Senden izinsiz karin nasil Menzil'e gider, onun niçin
dersini vermiyorsun?" dediler. Kizginlikla eve gittim. Her zaman
oldugu gibi beni güleryüzle karsiladi, hizmetimi gördü. Ben
bahane bulmak için: "Hanim, ben falan uygunsuz kadinla evlenmek
istiyorum, ne dersin." dedim. Eger evlen derse bana onumu layik
görüyorsun diye, yok evlenme derse benim evlenmeme niçin karsi
geliyorsun diye dövecektim. Fakat o: "Bey, sen bilirsin." dedi. Ben
beklemedigim bu cevap karsisinda ne yapacagimi bilemedim,
sinirlendim, disari çiktim, motosikletime bindim. Hizla
sürerken en son gördügüm bir kamyonun tamponuydu. Gözlerimi
açtigimda bir hastane odasindaydim. Iki bacagim ve bir kolum
alçidaydi. Yüzüm parçalanmisti. Doktor geldi. Ben doktora
tesekkür edecekken: "Bana degil sana gece-gündüz bakan ve devamli
dua eden ve mürsidinden yardim isteyen bu hanima tesekkür et"
dedi. Karim basimin uçundaydi ve her zamanki teslimiyetli ve
saygili tavriyla hizmet etmekteydi. Ben bu durum karsisinda
iyilesince ilk isim Seyda hazretlerine gitmek olsun diye içimden
geçirdim. Neticede hastaneden taburcu oldum, Menzil'e ziyarete gittim.
Seyda hazretleri avludaydi. Mü'minler elini öpüyordu. Ben de
sirami bekledim, yaklastim, tam elini öpecekken sag elini
çekerek arkasina koydu. Sol eline davrandim, o elini de arkasina
çekti ve bana dönerek: "Sen bizim kizimizi sahipsiz mi sandin."
dediler. Ben bunun üzerine pismanligimi belirttim. Mübarek
gülerek: "Hadi gel sen de bizim bir evladimiz ol" diyerek, tevbe
verdi ve bizi kabul buyurdu. * Seyda Hz.leri babasi Gavs Hz.leri gibi
daima "Bizim tankimiz, topumuz misvak ile tesbihimizdir" derdi.
Gökçeadada iken her gün imza attigi defter vardi. Polisler "Biz
defteri getirir sana evde imza attiririz, sen yorulma, hastasin"
deyince Seyda Hz.leri "Hayir, madem devletim emretti, hergün
gelecegim. Birakin polisi, en ufak bir bekçinizi bile gönderseniz,
ben 100 km de, 1000 km de yaya gelirim" dedi. Yine "Nedir bu kadar
mühimmat, asker. Bir bekçi bize haber, yazili bir kagit
getirseydi biz o emre uyup kendi arabamla, çocuklarimla gelirdim. Bu
kadar masrafa, benzine ve zaman israfina gerek yoktu" buyurdular. Yine
Gökçeada da iken "Allah'a dua edelim, bizi buraya getirmis, imtihan
ediyor, sabredelim, sükredelim" derdi. "Simdiye kadar yaptigimiz
kullugun on katini yapmaliyiz. Cenab-i Hak sadik olup olmadigimizi
imtihan ediyor" buyurdu. * Buraya kadar bahsedilenler Seyda
hazretlerinin keramet ve menkibelerinden ufak bir kisimdir. Onun
irsadi zamamizda yurtiçinde hemen her vilayette ve yurtdisinda
birçok ülkede kendisini bir vesileyle taniyan, ziyaret eden, hastasi
iyilesen, alkolü ve uyusturucuyu terkeden onbinlerce kisi
mevcuttur. Bunlarin basindan geçenler yazilsa ciltler dolusu kitap
eder. Biz burada deryadan bir damla misali birkaç örnek vermekle
yetindik.