Derin Devletin Provakatör Sözcüleri!

0 views
Skip to first unread message

Rênas BOTAN

unread,
Jul 28, 2008, 1:52:05 PM7/28/08
to serxwebûn
Güngören'deki patlama ve Hürriyet'teki Ergenekon şifresi -analiz-

BRÜKSEL/ 27 Temmuz geceyarısı İstanbul'un Güngören İlçesi'nde
sivillerin yoğun olduğu bir alanda iki patlama meydana geldi. Bu
patlamalarda 28 Temmuz günü öğleden sonraya kadar 18 sivil yurttaşın
öldüğü ve 100'ü aşkın yaralının olduğu açıklandı. Ölü sayısının
artmasından endişe ediliyor hala. Güngören'deki patlama üzerine
çeşitli yönleri ile spekülasyonlar yapılıyor. Bu kanlı eylemi kimin
yaptığı, neyi hedeflediği üzerine senaryolar yazılıyor, analizler
yapılıyor. Güngören'deki patlama üzerine yapılan açıklamalarda ve
yazılan haberlerde en çok dikkat çekeni Hürriyet Gazetesinin 28 Temmuz
2008 Pazartesi tarihli "PKK'den Sivil Katliam" manşet haberi ile 28
Temmuz 2008 Pazartesi günü öğlen saatlerinden önce Güngören'deki olay
yerine giden Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal'ın
açıklaması...

Önce Hürriyet'in manşet haberini analiz edelim: Hürriyeti gazetesi
gece yarısından sonra manşetini şu cümle ile kuruyor: "PKK'dan
Güngören'de sivil katliam: 17 ölü, 154 yaralı" Haber birinci sayfada
yer alan spotlarda da şöyle devam ettiriliyor: "Terör örgütü PKK, dün
gece İstanbul'un Güngören ilçesini kana buladı. teröristlerin çöp
kutularına bıraktığı iki bomba 10 dakika arayla peş peşe patladı.
Ortalık kan gölüne dönerken patlamada 17 kişi can verdi, 7'si ağır 154
kişi de yaralandı." Haber iç sayfalarda ise daha da derinleştirilerek
şu ifadelerle okuyucuya duyruluyor: "Güngören dün gece saat 21.50
sıralarında 10 dakika arayla patlayan iki terör bombasıyla sarsıldı.
Bölücü terör örgütü PKK'lı teröristlerin masum insanları hedef alarak
yerleştirdiği bombaların patlaması sonucu ortalık kan gölüne döndü.
Terör örgütü, bu bombalı saldırıda da bilinen taktiği uyguladı. Önce
düşük şiddetteki patlamayla büyük bir kalabalık toplanırken, kısa süre
sonra çok daha şiddetli bomba patladı. Patlama sonucu 17 kişi can
verdi, 7'si ağır 154 kişi de yaralandı."

Hürriyet gazetesinde 27 Temmuz 2008 Pazar gecesi saat 22.00'den sonra
gece editörleri kalır. Böylesi bir durumda gazetenin Genel Yayın
Yönetmeni ve Haber müdürlerinin bulunmaması gayet normal bir durum.
Belki de gazetenin yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök ve ilgililer koşup
yazı işlerine gitmişler; gitmemişlerse de telefonla bu durumu
yönetmeleri gerekiyor. Olayın olduğu gece bütün Türk televizyonları,
internet siteleri, gazeteleri "son dakika" olarak girdikleri haberleri
gece geç saatlere kadar yayınlar devam etti. Patlama ile ilgili
İstanbul Valisi Muammer Güler, Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı,
İstanbul Emniyet Müdürü, Güngören Emniyet Müdürü ya da herhangi bir
tanık, mağdur ve gazeteci olayın faili konusunda resmi bir açıklama
yapmamıştı. 27 Temmuz gecesi patlamadan sonra böyle bir açıklama
olmadığı gibi 28 temmuz 2008 günü de hiçbir resmi yetkili
Güngören'deki patlamaya ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı. Bir tek
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hariç.

Bazı analizciler yorum yapıp bazı spekülatif açıklamalarda bulunsa da
kimse patlamanın failleri konusunda direkt gönderme yapmadı. Peki
Hürriyet gazetesi olay gecesi, ortalık daha da muammalı bir halde
iken, devletin resmi yetkilileri böyle bir açıklama yapmamışken gazete
manşetine neden "PKK Güngören'de Sivil Katliam Yaptı" cümlesini kurdu.
Ve neden böylesi bir haber ile Kürt-Türk çelişkisinin çatışmalı bir
duruma evrimle riskini daha da büyütecek bir haber dilini kullandı? Ve
PKK, HPG, KONGRA-Gel gibi Kürt örgütleri bu olayı kınayıp, olayla bir
ilgisinin olmadığını net ifade ettikleri halde, Hürriyet gazetesi
neden kendi haberini düzeltmedi? Ergenekon iddianamesini ve Ergenekon
çetesi ile ilgili çıkan kitapları inceleyenler bilir ki Doğan
Grubu'nun isminin çok yerde geçtiği görülecektir. Bu tür eylemlerde
"medyanın kullanılması" bölümlerinde "etkili" gazetelerin
yönlendirilmesi ve "bilgilendirilmesi" ibarelerine çok sıklıkla
rastlanıyor.

Hatta meşhur "Darbe Günlükleri"nde Aydın Doğan grubu ile yapılan
görüşmelerin de notları geniş bir şekilde yer almaktadır. Dolayısıyla
Güngören'deki patlamanın AKP'nin kapatılma davasının görüldüğü günün
öncesine getirilmesi, Kürdistan'da faili meçhul cinayetlerinin seri
bir metodla işlenmeye başlanması ve bütün bu olup bitenlerin medyada
yer alma biçimlerinde kafaları karıştıran işaretler yer edinmektedir.

Hürriyet'in Güngören saldırısından sonra attığı manşet, bu provokatif
sürecin derinleştirilmesinden başka bir şey getirmemiştir. Hürriyetin
manşeti ile başlattığı provokasyonu CHP Genel Başkanı Deniz Baykal
hırsla ve inançla devam ettirmiştir.
Şimdi Deniz Baykal'ın yaptığı açıklamaya göz atalım. Baykal aynen
şöyle diyor: "Terör saldırısı olduğu çok açık. Bir tek masum insanın
hayatını tehlikeye atarak hiçbir büyük bir siyasi hedefi elde etmek
mümkün değildir. Saldırının siyasi amaçlarla gerçekleştirildiği
anlaşılıyor. Milyonlarca insanın bunu yapanlara tepki koyması lazım.
Bunu yapanlara milli tepki ortaya koymalıyız. Sadece ateş düştüğü yeri
yakarsa ölen öldüğü ile kalırsa bu tip olaylar devam eder. Milli lanet
kampanyası başlatmalıyız" Deniz Baykal ayrıca, patlamaların, Ankara ve
Diyarbakır'da gerçekleştirilen saldırılarının bir benzeri olduğunu
söyledi ve "Aynı metot kullanılmış. Aynı tür bombalar söz konusudur ve
yetkililer bunun PKK'nın terör saldırısı olduğunu beyan etmişlerdir"
dedi.

Deniz Baykal, Hürriyetin izlemek istediği, daha doğrusu toplumu
yönlendirmek istediği yolda gitmenin öncülüğünü yapıyor. CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal ile Hürriyet gazetesinin Güngören'deki kanlı
saldırıyı gerçekleştirenlerin hedeflerini gerçekleştirmek istediği
yönünde bir fotoğraf ortaya çıkıyor. Çünkü PKK'nin reddettiği,
kınadığı bu saldırıyı ısrarla PKK'ye mal ederek toplumsal gerilim ve
çatışmayı Kürtlere karşı bir lince dönüştürmedeki ısrar politikasının
yürütücülüğünü Hürriyet gazetesi ve CHP Genel Başkanı bizzat
yapmaktadır. Hal böyle olunca da insanın Hürriyet gazetesi ile CHP'nin
Güngören ve benzeri katliam politikalarına gönüllü olarak ortak olduğu
görüşleri giderek olgunlaşıyor.

Ergenekon çetesi için hazırlanan iddianame açıklandığında, okuyanlar
karşılaştıkları detaylar ile sarsıldılar. Öyle bir iddianame
hazırlanmış ki TSK, MİT dışında herkese "Ergenekon Çamuru" atılmıştı.
Her nedense iddianamede Doğan Grubu ile ilgili verilere yeterince yer
verilmemiş. Oysa "Darbe günlükleri"nde Doğan Grubu'na bir hayli atıf
yapılıyordu. Zaten en son Hürriyet gazetesinin Yayın Yönetmeni ile
Başbakan Erdoğan arasında Dolbahçe'deki görüşmelerindeki "uzlaşma/
barışma"nın iddianame sonrasına denk gelmesi de düşündürücü değil mi?
Sıkışınca iktidara yamanan, her defasında Kürtlere karşı kan kusan
haberleri ile Ergenekon'un objektif/subjektif uzantısı olan
Hürriyet'in bundan sonraki haberleri de analize değer içerik taşıyor.

Kısacası Ergenekon'un son kullanma tarihi bitmiş ve etkisizleştirilmek
istenen üyelerinin tutuklanması ya da deşifre etmesi yetmiyor.
Güngören'deki kanlı saldırı, Bingöl'ün Genç ilçesinde taranan dört
köylünün katledilmesi, Şemdinli'de katledilen 3 köylünün öldürülmesi
Ergenekon'un devletin içinde olduğu, türk silahlı kuvvetleri içinde
olduğu. MİT'in bilgisi dahilinde olduğunu gösteriyor.

ANF NEWS AGENCY
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages