Be�inci Mesele:
D�nya madem f�nidir. Hem madem �m�r k�sad�r. Hem madem
gayet l�zumlu vazifeler �oktur. Hem madem hayat-� ebediye
burada kazan�lacakt�r. Hem madem d�nya sahipsiz de�il. Hem
madem �u misafirhane-i d�nyan�n
gayet Hak�m ve Ker�m bir m�debbiri
var. Hem madem ne iyilik ve ne fenal�k cezas�z
kalmayacakt�r. Hem madem (
"Allah kimseye g�c�nden fazlas�n� y�klemez." Bakara S�resi:
2:286) s�rr�nca teklif-i m�l�yutak yoktur. Hem
madem zarars�z yol, zararl� yola m�reccaht�r.
Hem
madem d�nyev� dostlar ve r�tbeler kabir kap�s�na kadard�r.
Elbette, en bahtiyar
odur ki, d�nya i�in �hireti unutmas�n, �hiretini d�nyaya
feda etmesin, hayat-� ebediyesini hayat-� d�nyeviye i�in
bozmas�n, m�l�y�ni
�eylerle �mr�n� telef etmesin, kendini misafir tel�kki
edip misafirhane sahibinin emirlerine g�re hareket
etsin, sel�metle kabir kap�s�n� a��p saadet-i ebediyeye
girsin. Ha�iye
Ha�iye: Bu
madem'ler i�indir ki, �ahs�ma kar�� olan zul�mlere,
s�k�nt�lara ald�rm�yorum ve ehemmiyet vermiyorum. "Meraka
de�miyor" diyorum ve d�nyaya kar��m�yorum.
L�gat�e;
misafirhane-i
d�nya: D�nya
mis�firh�nesi, insan�n d�nyada misafir olmas�--Hak�m: Her�eyi
gaye
ve faydalarla yaratan Allah--Ker�m: �kr�m
ve
ihs�n� bol olan Allah--m�debbir: Her
i�i her y�n�yle bilerek ayarlayan ve belli bir gayeyi
takip ederek yaratan Cenab-� Hak--teklif-i m�l�yutak: A��r
ve
g�� yetirilemeyeni isteme--m�reccah: tercih
edilen--bahtiyar: Bahtl�,
iyi
t�lihli; mesut, m�b�rek, kutlu--m�l�y�ni: M�n�s�z,
faydas�z,
bo� �ey.
�yetinin
bir kavle g�re m�n�s�: "Resul-i Ekrem Aleyhissal�t�
Vessel�m, vazife-i risaletin
icras�na mukabil �cret istemez; yaln�z �l-i Beytine meveddeti istiyor."
E�er denilse:
"Bu m�n�ya g�re, kar�bet-i
nesliye cihetinden gelen bir fayda g�zetilmi�
g�r�n�yor. Halbuki, � ("Allah kat�nda
en �erefliniz, en ziyade takv� sahibi
olan�n�zd�r." Hucurat S�resi: 49:13)
s�rr�na binaen, kar�bet-i nesliye de�il, belki kurbiyet-i �l�hiye noktas�nda
vazife-i risalet cereyan ediyor."
Yani, nas�l ki millet-i
�brahimiyede ekseriyet-i mutlaka ile nuran� rehberler
Hazret-i �brahim'in (a.s.) �linden, neslinden olan
enbiya oldu�u gibi; �mmet-i Muhammediyede de (a.s.m.), vez�if-i az�me-i �sl�miyette ve
ekser turuk ve mes�likinde, enbiya-y� Ben�
�srail gibi, akt�b-� �l-i Beyt-i
Muhammediyeyi (a.s.m.) g�rm��. Onun i�in, ("De
ki:
Vazifem kar��l���nda sizden bir �cret istemiyorum.
Sizden istedi�im, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i
Beytime muhabbettir." ��r� S�resi: 42:23)
demesiyle emrolunarak, �l-i Beyte kar�� �mmetin
meveddetini istemi�.
Bu hakikati teyid eden m�kerrer rivayetlerde ferman etmi�:
"Size iki �ey b�rak�yorum; onlara
temess�k etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah, biri
�l-i Beytim."� ��nk�, S�nnet-i Seniyyenin menba� ve
muhaf�z� ve her cihetle iltizam etmesiyle m�kellef olan,
�l-i Beyttir.
��te bu s�rra binaendir ki, Kitap ve S�nnete ittib� �nvan�yla bu hakikat-i had�siye bildirilmi�tir. Demek �l-i Beytten, vazife-i risalet�e murad�, S�nnet-i Seniyyesidir. S�nnet-i Seniyyesine ittib�� terk eden, hakik� �l-i Beytten olmad��� gibi, �l-i Beyte hakik� dost da olamaz.
Hem �mmetini �l-i Beytin etraf�nda toplamak arzusunun s�rr� �udur ki: Zaman ge�tik�e �l-i Beyt �ok tekess�r edece�ini izn-i �l�h� ile bilmi� ve �sl�miyet zaafa d��ece�ini anlam��. O halde, gayet kuvvetli ve kesretli bir cemaat-i m�tes�nide l�z�m ki, �lem-i �sl�m�n terakkiy�t-� m�neviyesinde medar ve merkez olabilsin. �zn-i �l�h� ile d���nm�� ve �mmetini �l-i Beyti etraf�na toplamas�n� arzu etmi�.
Evet, �l-i Beytin efrad� ise,
itikad ve �m�n hususunda sairlerden �ok ileri olmasa da,
yine teslim, iltizam ve
tarafgirlikte �ok ileridedirler. ��nk� �sl�miyete f�traten, neslen ve
cibilliyeten taraftard�rlar. Cibill�
taraftarl�k zay�f ve �ans�z, hatt� haks�z da olsa
b�rak�lmaz. Nerede kald� ki, gayet
kuvvetli, gayet hakikatli, gayet �anl� b�t�n silsile-i ecdad� ba�land���
ve �eref kazand��� ve canlar�n� feda ettikleri bir
hakikate taraftarl�k, ne kadar esasl� ve f�tr�
oldu�unu bilbed�he hisseden bir zat, hi� taraftarl���
b�rak�r m�? Ehl-i Beyt, i�te bu �iddet-i iltizam ve f�tr�
�sl�miyet cihetiyle, din-i �sl�m lehinde edn� bir
em�reyi kuvvetli bir b�rhan gibi kabul eder. ��nk� f�tr�
taraftard�r. Ba�kas� ise, kuvvetli bir b�rhan ile sonra
iltizam eder.
L�gat�e;
vazife-i risalet: Peygamberlik
vazifesi--�l-i Beyt: Hz. Muhammed`in (a.s.m.) soyundan
gelenler--meveddet: Dostluk,
sevgi,
muhabbet, al�ka--kar�bet-i
nesliye: Soy yak�nl���.
Akrabal�k--kurbiyet-i
�l�hiye: Cen�b-� Allah`a
yak�nla�maya �al��mak--gayb-��in�:
Gayb�
bilen. Gelecekten veya �hiretten haberi olan--�ecere-i
nuraniye: Parlak ve
nurani a�a�--kem�l�t-�
insaniye: �nsana ait
m�kemmellikler--Te�ehh�d: �eh�det
getirmek.
Namazda 'tahiyyat`�n oturarak okunmas�--�l: Akrab�
ve
taallukat, soy--vez�if-i
az�me-i �sl�miyet: B�y�k
�sl�miyet hizmeti--turuk: Tarikatler--mes�lik: Meslekler,
mezhepler,
usuller--akt�b-� �l-i Beyt-i Muhammediye: Hz.
Muhammed
(a.s.m.) neslinden gelen kutuplar, b�y�k evliyalar--tekess�r: �o�almak--iltizam:
Gerekli bulmak. Taraftarl�k--silsile-i ecdad: Ata
soyu, dedeler zinciri--�iddet-i
iltizam: �iddetli
ba�l�l�k ve tarafdarl�k.
Elcevap: �u meseleyi s�yleyen iki k�s�md�r.
Bir k�sm�, s�f� ehl-i diy�net ve ehl-i ilimdir ki, b�z� eh�disi g�rm��ler; �u zamanda ehl-i takv� ve sal�hat� te�vik ve ter�ib i�in �yle mebhaslar a��yorlar. Bu k�sma kar�� s�z�m�z yok. Z�ten onlar azd�rlar, �abuk da intib�ha gelirler.
Di�er k�s�m ise, gayet m�thi� ma�rur insanlard�r ki, mezhebsizliklerini m�ctehid�n-i iz�ma m�s�v�t d�v�s� alt�nda ne�retmek istiyorlar ve dinsizliklerini Sahabeye kar�� m�s�v�t d�v�s� alt�nda icr� etmek istiyorlar.��nk�, evvelen, o ehl-i dal�let sef�hete girmi�, sef�hette tiryaki olmu�, sef�hete m�ni olan tek�lif-i �er'iyeyi yapam�yor. Kendine bir bahane bulmak i�in der ki:
"�u mes�il, ictih�diyedirler. O mes�ilde mezhebler birbirine muh�lif gidiyor. Hem, onlar da bizim gibi insanlard�r, hat� edebilirler. �yle ise, biz de onlar gibi ictihad ederiz, istedi�imiz gibi ib�detimizi yapar�z. Onlara t�bi olmaya ne mecburiyetimiz var?"
��te bu bedbahtlar, bu des�se-i �eyt�niye ile, ba�lar�n� mez�hibin zincirinden ��kar�yorlar. Bunlar�n �u d�v�lar� ne kadar ��r�k, ne kadar esass�z oldu�u Yirmi Yedinci S�zde kat� bir s�rette g�sterildi�inden, ona havale ederiz.
S�niyen, o k�s�m ehl-i dal�let bakt�lar ki, m�ctehid�nlerde i� bitmiyor. Onlar�n omuzlar�ndaki, yaln�z nazariy�t-� diniyedir. Halbuki, bu k�s�m ehl-i dal�let, zar�riy�t-� diniyeyi terk ve ta�yir etmek istiyorlar. "Onlardan daha iyiyiz" deseler, meseleleri tamam olmuyor. ��nk�, m�ctehid�n, nazariy�ta ve kat� olmayan teferru�ta kar��abilirler. Halbuki, bu mezhebsiz ehl-i dal�let, zar�riy�t-� diniyede dahi fikirlerini kar��t�rmak ve k�bil-i tebdil olmayan mes�ili tebdil etmek ve kat� erk�n-� �sl�miyeye kar�� gelmek istediklerinden, elbette zar�riy�t-� diniyenin hameleleri ve direkleri olan Sahabelere ili�ecekler.
Heyh�t! De�il bunlar gibi insan s�retindeki hayvanlar, belki hakiki insanlar ve hakiki insanlar�n en k�milleri olan evliy�n�n b�y�kleri, Sahabenin k���klerine kar�� m�s�v�t d�v�s�n� kazanamad�klar�, gayet kat� bir s�rette Yirmi Yedinci S�zde ispat edilmi�tir.
(Allah'�m,
"Sahab�lerime dil uzatmay�n�z. Biriniz Uhud Da�� kadar
alt�n� Allah yolunda harcasa, Sahab�lerimden birinin verdi�i
bir avu� kadar olmaz" (Allah'�n Res�l� do�ru s�yledi)�
buyuran Res�l�n Muhammed'e sal�t ve sel�m eyle.)
Elcevap:
Otuz �kinci S�z�n �kinci ve ���nc� Mevk�flar�nda gayet
kat� ispat edilmi�tir ki, d�nyan�n �hirete bakan y�z�yle,
esm�-i �l�hiyeye mukabil olan y�z�n� sevmek, sebeb-i
noksaniyet de�il, belki med�r-�
kem�ldir ve o iki y�zde, ne kadar ileri gitse,
daha ziy�de ib�det ve m�rifetull�hta
ileri gider. Sahabelerin d�nyas� ise, i�te o iki y�zdedir.
D�nyay� �hiret mezraas� g�r�p, ekip
bi�mi�ler. Mevcud�t�, esm�-i �l�hiyenin aynas� g�r�p,
m��t�k�ne tem��� edip bakm��lar. Fen�-i d�nya ise, f�n� y�z�d�r
ki, insan�n heves�t�na
bakar.
L�gat�e;
ash�b-�
kem�l�t: K�mil
insanlar, m�kemmel ve fazilet sahibi insanlar--edn�: en
k���k,
en a�a��--med�r-� kem�l: Olgunluk
vesilesi--m�rifetull�h: Allah`�
bilme;
isim ve s�fatlar�yla tan�ma, yarat�klar� ve Kur`�n�
hak�katleri tefekk�r ve tahsil ile veya Allah`�n ihsan�
ile kalb� inki�af ve bas�rete sahip olmak--Fen�-i d�nya: D�nyan�n
f�ni,
ge�ici olan y�n�--heves�t: Nefisten
gelen
gelip ge�ici istekler, arzular.
(.....)Hulf�'l-vaad
ise, hem zillet, hem tezell�ld�r. Hi�bir cihetle cel�l-i kudsiyetine yana�amaz. Hulf�'l-va�d ise, ya afdan, ya
aczden gelir. Halbuki, k�f�r cin�yet-i mutlakad�r, Ha�iye
affa k�bil de�il. Kad�r-i Mutlak ise, aczden m�nezzeh ve
mukaddestir.
Ha�iye: Evet, k�f�r mevcud�t�n k�ymetini �skat ve m�n�s�zl�kla ittiham etti�inden, b�t�n k�inata kar�� bir tahkir; ve mevcud�t aynalar�nda cilve-i esm�y� ink�r oldu�undan, b�t�n esm�-i �l�hiyeye kar�� bir tezyif; ve mevcud�t�n Vahd�niyete olan �eh�detlerini reddetti�inden, b�t�n mahl�kata kar�� bir tekzib oldu�undan, istidad-� insan�yi �yle ifsad eder ki, sal�h ve hayr� kabule liy�kati kalmaz. Hem, bir z�lm-� az�mdir ki, umum mahl�kat�n ve b�t�n esm�-i �l�hiyenin hukukuna bir tecav�zd�r.
��te, �u
hukukun muh�fazas� ve nefs-i
k�fir hayra kabiliyetsizli�i, k�fr�n adem-i aff�n� iktiz� eder.
("Muhakkak ki �irk
pek b�y�k bir zul�md�r" Lokman S�resi: 13.)
�u m�n�y� ifade eder.
�nsan�n kalb c�zdan�ndaki let�if ve ak�l defterindeki hav�s ve istidad�ndaki cihaz�t tamamen ve m�ttefikan saadet-i ebediyeye m�teveccih ve ona g�re verilmi� ve ona g�re te�hiz edilmi� oldu�una ehl-i tahkik ve ke�if m�ttefiktirler.
Ezc�mle: Mesel�, akl�n bir hizmetk�r� ve tasvircisi olan kuvve-i hayaliyeye denilse ki, sana bir milyon sene �m�r ile saltanat-� d�nya verilecek, fakat �hirde mutlaka hi� olacaks�n. Tevehh�m aldatmamak, nefis kar��mamak �art�yla "Oh" yerine "Ah" diyecek ve teess�f edecek. Demek, en b�y�k f�n�, en k���k bir �let ve cihaz�t-� insaniyeyi doyuram�yor.
��te bu istidaddand�r ki, insan�n
ebede uzanm�� emelleri ve k�inat� ih�ta
etmi� efk�rlar� ve ebed�
saadetlerinin env��na
yay�lm�� arzular� g�sterir ki, bu
insan ebed i�in halk edilmi� ve ebede gidecektir; bu
d�nya, ona bir misafirh�nedir ve �hiretine bir intizar salonudur.
��te o z�t (a.s.m.), bir saadet-i ebediyenin muhbiri, m�jdecisi, bir rahmet-i b�nih�yenin k��ifi ve il�nc�s� ve saltanat-� Rub�biyetin meh�sininin dell�l�, seyircisi ve k�n�z-u esm�-i �l�hiyenin ke���f�, g�stericisi oldu�undan, b�yle baksan, yani ub�diyeti cihetiyle, onu bir mis�l-i muhabbet, bir tims�l-i rahmet, bir �eref-i insaniyet, en nur�n� bir semere-i �ecere-i hilkat g�receksin; ��yle baksan, yani ris�leti cihetiyle, bir b�rhan-� Hak, bir sir�c-� hakikat, bir �ems-i hid�yet, bir ves�le-i saadet g�r�rs�n.
��te, bak:
Nas�l berk-i h�tif gibi,
onun nuru
�arktan garb� tuttu. Ve n�sf-� arz
ve hums-u be�er onun
hediye-i hid�yetini
kabul edip h�rz-� c�n etti.
Bizim nefis ve �eytan�m�za
ne oluyor ki, b�yle bir z�t�n b�t�n
d�v�lar�n�n
esas� olan L� il�he
illallah'�, b�t�n mer�tibiyle
beraber
kabul etmesin?
L�gat�e;
muhbir:
Haber
veren, ihb�r eden--rahmet-i b�nih�ye: Sonsuz
rahmet--saltanat-�
Rub�biyet: Allah`�n
k�inat�
terbiye ve id�re eden saltanat�, h�kimiyeti--meh�sin: G�zellikler,
iyilikler--k�n�z-u esm�-i �l�hiye: Allah`�n
isimlerinin
haz�neleri--ub�diyet: Kulluk--mis�l-i muhabbet: Sevgi
�rne�i--tims�l-i rahmet: Rahmet
sembol�--semere-i �ecere-i hilkat: Yarat�l��
a�ac�n�n
meyvesi--b�rhan-� Hak: Hakk`�n
delili--sir�c-� hakikat: ger�e�in
ayd�nl���--�ems-i hid�yet: Hid�yet
g�ne�i,
Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bir ismi--ves�le-i saadet: Mutluluk
vesilesi--berk-i h�tif: Birden
g�r�n�p
kaybolan p�r�lt�, �im�ek--n�sf-� arz: Yery�z�n�n
yar�s�--hums-u be�er: �nsanlar�n
be�te
biri--h�rz-� c�n: Ba�r�na
bas�p
can� gibi korumak--mer�tib: Mertebeler,
dereceler.
Sak�n deme, "Benim namaz�m nerede, �u hakikat-i namaz nerede!" Z�r� bir hurma �ekirde�i, bir hurma a�ac� gibi, kendi a�ac�n� tavsif eder. Fark yaln�z icm�l ve tafsil ile oldu�u gibi, senin ve benim gibi bir �m�nin -velev hissetmezse- namaz�, b�y�k bir vel�nin namaz� gibi, �u nurdan bir hissesi var, �u hakikatten bir s�rr� vard�r - velev �uurun taall�k etmezse. Fakat, derec�ta g�re inki�af ve tenevv�r� ayr� ayr�d�r. Nas�l bir hurma �ekirde�inden t� m�kemmel bir hurma a�ac�na kadar ne kadar mer�tib bulunur; �yle de, namaz�n derec�t�nda da, daha fazla mer�tib bulunabilir. Fakat b�t�n o mer�tibde, o hakikat-i nur�niyenin es�s� bulunur.
Ey nefis! Az bir �m�rde hadsiz bir amel-i uhrev� istersen ve herbir dakika-i �mr�n� bir �m�r kadar faydal� g�rmek istersen ve �detini ib�dete ve gafletini huzura kalbetmeyi seversen, S�nnet-i Seniyyeye ittib� et. ��nk�, bir mu�mele-i �er'iyeye tatbik-i amel etti�in vakit, bir nevi huzur veriyor, bir nevi ib�det oluyor, uhrev� �ok meyveler veriyor. Mesel�, bir�eyi sat�n ald�n; ic�b ve kabul-� �er'iyeyi tatbik etti�in dakikada, o �di al�� veri�in bir ib�det h�km�n� al�r. O tahattur-u h�km-� �er'�, bir tasavvur-u vahiy verir; o dahi, ��ri'i d���nmekle bir tevecc�h-� �l�h� verir; o dahi, bir huzur verir. Demek, S�nnet-i Seniyyeye tatbik-i amel etmekle, bu f�n� �m�r b�k� meyveler verecek bir hayat-� ebediyeye med�r olacak olan faydalar elde edilir.
Ey nefis! E�er �u d�nya hayat�na m��taksan, mevtten ka�arsan, katiyen bil ki, hayat zannetti�in h�l�t, yaln�z bulundu�un dakikad�r. O dakikadan evvel b�t�n zaman�n ve o zaman i�indeki e�ya-i d�nyeviye, o dakikada meyyittir, �lm��t�r. O dakikadan sonra b�t�n zaman�n ve onun mazrufu, o dakikada ademdir, hi�tir. Demek, g�vendi�in hayat-� maddiye yaln�z bir dakikad�r; hatt�, bir k�s�m ehl-i tetkik, "Bir ��iredir, belki bir �n-� seyy�ledir" demi�ler. ��te �u s�rdand�r ki, b�z� ehl-i vel�yet, d�nyan�n d�nya cihetiyle ademine h�kmetmi�ler.
M�dem b�yledir; hayat-� maddiye-i nefsiyeyi b�rak, kalp ve ruh ve s�rr�n derece-i hayatlar�na ��k, bak: Ne kadar geni� bir daire-i hayatlar� var! Senin i�in meyyit olan m�zi, m�stakbel, onlar i�in hayyd�r, hayattar ve mevcuddur.
Ey nefsim! M�dem �yledir, sen dahi kalbim gibi a�la ve ba��r ve de ki:
"F�n�yim, f�n� olan� istemem; �cizim, �ciz olan� istemem.
R�humu Rahm�n'a teslim eyledim, gayr istemem.
�sterim, fakat bir y�r-� b�k� isterim.
Zerreyim, fakat bir �ems-i Sermed isterim.
Hi� ender hi�im,
fakat
bu mevcud�t� birden isterim."