Ehl-i dalalet için dünya, firaklar ve zevaller ile dolu ve ademler ile malamaldir. Kainat, onun için manevi bir Cehennem hükmüne geçer. Herşey onun için ani bir vücud ile, hadsiz bir adem ihata ediyor. Bütün mazi ve müstakbel, zulümat-ı ademle memludür; yalnız kısacık bir zaman-ı halde, bir hazin nur-u vücud bulabilir. Fakat sırr-ı Kur'an ve nur-u iman ile, ezelden ebede kadar bir nur-u vücud görünür; ona alakadar olur ve onunla saadet-i ebediyesini temin eder.
(Bediüzzaman Said Nursi - 24. Mektub'dan)
Lügatler
|
Adem : yokluk, yok olma Alâkadar :ilgilendirme, alakalı, ilgili Ânî :birdenbire olan Cehennem :Allah’a inanmayanların ona itaat ve ibadet etmeyenlerin gidecekleri ve sonsuz kalacakları azab ve ceza âlemi Ebed :sonu olmayan zaman,sonsuzluk Ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapan inançsız kimseler Ezel :öncesi olmayan zaman Firak : ayrılık, ayrılmak Hadsiz : sayısız, sınırsız Hazin:hüzünlü, keder veren, acı veren Hükmüne :onun yerine, onun gibi olarak İhata : kuşatma, kapsama Kâinat : evren, yaratılanların hepsi Malamal :çok dolu, ağzına kadar dolu, tıkabasa
|
Manevî :manaya ait, ruhani Mazi : geçmiş zaman, öncesi Memlu :doldurulmuş, dolu Müstakbel :gelecek zaman, karşılanan Nur-u iman :iman ışığı, aydınlığı Nur-u vücud :varlık nuru Saadet-i ebediye :sonsuz mutluluk Sırr-ı Kur’an :Kur’an sırrı Şey :madde, eşya, varlık Temin :güvenlik, emniyet hissi vermek, sağlamak, karşılamak Vücud: beden, varlık, var olmak Zaman-ı hal :şimdiki zaman Zeval :yok olmak, son bulmak, geçip gitme, yerinden ayrılıp gitmek, gelip geçici olmak Zulümât-ı adem :yokluğun karanlığı
|