|
Kıyamet ve mevt-i
dünya ve hayat-ı âhiret hakkındadır Şu Maksadın dört
esası ve bir mukaddime-i temsiliyesi
vardır. MUKADDİME Nasıl ki, bir saray veya bir şehir
hakkında biri dâvâ etse, “Şu saray veya şehir, tahrip edilip yeniden
muhkem bir surette bina ve tamir edilecektir”; elbette, onun dâvâsına
karşı altı sual terettüp eder. Birincisi: Niçin tahrip edilecek?
Sebep ve muktazi var mıdır? Eğer, “Evet, var” diye ispat
etti. İkincisi, şöyle bir sual gelir ki: “Bunu tahrip edip,
tamir edecek usta muktedir midir? Yapabilir mi?” Eğer, “Evet, yapabilir”
diye ispat etti. Üçüncüsü, şöyle bir sual gelir ki: “Tahribi
mümkün müdür? Hem, sonra tahrip edilecek midir?” Eğer “Evet” diye imkân-ı
tahribi, hem vukuunu ispat etse; iki sual daha ona varid olur ki:
“Acaba şu acip saray veya şehrin yeniden tamiri mümkün müdür? Mümkün
olsa, acaba tamir edilecek midir?” Eğer “Evet” diye bunları da ispat etse,
o vakit bu meselenin hiçbir cihette, hiçbir köşesinde bir delik, bir
menfez kalmaz ki, şek ve şüphe ve vesvese girebilsin. İşte, şu temsil
gibi; dünya sarayının, şu kâinat şehrinin tahrip ve tamiri için muktazi
var. Fâil ve ustası muktedir; tahribi mümkün ve vaki olacak, tamiri mümkün
ve vaki olacaktır. İşte şu meseleler Birinci Esastan sonra ispat
edilecektir.
|
Lügatler :
abes : boşuna, faydasız acip : hayret
verici, şaşırtıcı âlem-i berzah : kabir âlemi bâki :
devamlı, kalıcı bekà-i ruh : ruhun ölümsüzlüğü,
devamlılığı beyan : açıklama bina etme : yapma,
üzerine kurma cihet : yön, taraf dâvâ :
iddia delâlet : delil olma, işaret etme fâil : işi
yapan, özne hayat-ı âhiret : âhiret hayatı, öldükten sonraki
hayat imkân-ı tahrip : yıkma, yok etme imkânı kâinat :
evren, yaratılmış herşey kat’î : kesin katiyen :
kesinlikle kıyamet : dünyanın sonu, varlığın bozulup
dağılması maksat : kastedilen şey, gaye melâike :
melekler menfez : delik mevt-i dünya : dünyanın
ölümü muhkem : sağlam mukaddime : başlangıç,
giriş mukaddime-i temsiliye : temsilden oluşan
giriş muktazi : gerekçe muktedir : gücü yeten, iktidar
sahibi ruhanî : maddî yapısı olmayan ruh âlemine ait
varlık suret : şekil, biçim şek :
şüphe tahrip : yıkma, harap etme temsil : kıyaslama
tarzında benzetme, analoji terettüp : ortaya
çıkma vaki : olmuş, meydana gelmiş varid olmak :
gelmek, ulaşmak vesvese : kuruntu, tereddüt vuku :
meydana gelme vücut : varlık |