Her bir zihayat senin şakirdlerin nazarında zalimlerin hücumuna maruz, miskin birer musibetzededirler. Dünya bir matemhane-i umumiyedir. Dünyadaki sadalar ölümlerden, elemlerden gelen vaveylalardır. Senden tam ders alan şakirdin, bir firavun olur. Fakat en hasis şeye ibadet eden ve menfaat gördüğü her şeyi, kendine rab telakki eden bir firavun-u zelildir. Hem senin şakirdin mütemerriddir. Fakat bir lezzeti için nihayet zilleti kabul eden miskin bir mütemerriddir. Hasis bir menfaat için şeytanın ayağını öper derecede alçaklık gösterir. Hem cebbardır fakat kalbinde bir nokta-i istinad bulamadığı için, zatında gayet aciz bir cebbar-ı hodfüruştur. O şakirdin gaye-i himmeti, hevesat-ı nefsaniyeyi tatmin ve hamiyet ve fedakârlık perdesi altında kendi menfaat-ı nefsini arayan ve hırs ve gururunu teskin etmeye çalışan bir dessastır. Nefsinden başka ciddi olarak hiçbir şeyi sevmiyor. Herşeyi nefsine feda ediyor.
(Bediüzzaman Said Nursi – 17. Lem’adan)
Lügatler
Âciz :güçsüz, zayıf Cebbar :istediğini mutlaka yapan, dilediğine muktedir Cebbar-ı hodfüruş : kendini beğenen, satmaya çalışan zorba Ciddi :gerçekçi, şaka olmayan, hakiki Ders : Tenbih, tâlimat, vazife, bir şeyi öğrenmek için muallim veya o işi iyi bilen birisinden azar azar alınan vazife, akıl. Dessas :çok aldatıcı, çok hilekâr Elem :keder, üzüntü, acı Feda : her türlü zahmetlere göğüs gererek davasına sahip çıkmak Fedakârlık : her türlü zahmetlere göğüs gererek davasına sahip çıkmak Firavun :ilâhlık iddia eden dinsiz ve azgın insan Firavun-u zelil :alçaklık sahibi azgın insan Gaye-i himmet :kalben yönelme gayretinin gayesi Gayet :çok, pek çok Gurur :boş yere güvenmek, kıymetsiz şeylere güvenip büyüklenmek Hamiyet : din ve vatan gibi mukaddes değerleri koruma duygusu ve gayreti Hasis :kötülük, fenâ tabiat, fenalık Hevesat-ı nefsaniye : nefsin arzuları, boş batıl ve günah şeylere dair olan istekler Hırs :şiddetli istek, açgözlülük Hücum :saldırmak, hamle, sert sözle birine karşı çıkmak, çatmak İbadet :Allah’ın emirlerini yapmak, sevaplı ve ihlâslı iş yapmak, Allah’a kulluk Lem’a :parıltı, parlamak |
Lezzet :tat Maruz : tesiri altında kalmak, uğramak, yüzyüze gelmek Matemhane-i umumiye :genel yas evi Menfaat :fayda, kâr, gelir Menfaat-ı nefs :kişisel çıkar Miskin :çok fakir, uyuşuk, tenbel, zavallı Musibetzede :belaya uğrayan Mütemerrid :inatçı, ısrar eden, dik kafalılık eden Nazar :bakma, bakış, görüş, görüş açısı, dikkat Nefis :bir kimsenin kendisi; insanı daima kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden duygu Nihayet: son Nokta-i istinad :dayanak noktası Perde : iki yeri birbirinden ayıran, görünmeğe mâni olan şey; ırz, namus, iffet Rabb :âlemleri ve içindekileri idare edip terbiye ve rızık veren(Allah) Sada :ses Şâkird: talebe Şey :madde, eşya, varlık Tatmin :ikna etmek, rahatlatmak Telakki :kabul etmek, karşılamak, öyle görmek ve anlamak, algılamak Teskin :sakinleştirmek, rahatlandırmak, yatıştırmak Vaveyla :çığlık, feryad Zâlim :zulmeden, haksızlık eden Zat : hürmete layık kimse, kişi Zîhayat : hayat sahibi, canlı Zillet :alçaklık, aşağılık |