|
İşte, bu
bedbahtlar, bu desise-i şeytaniye ile başlarını mezâhibin zincirinden
çıkarıyorlar. Bunların şu dâvâları ne kadar çürük, ne kadar esassız olduğu
Yirmi Yedinci Sözde kat’î bir surette gösterildiğinden, ona havale
ederiz. Saniyen: O kısım ehl-i dalâlet baktılar ki,
müçtehidînlerle iş bitmiyor. Onların omuzlarındaki, yalnız nazariyât-ı
diniyedir. Halbuki, bu kısım ehl-i dalâlet, zaruriyât-ı diniyeyi terk ve
tağyir etmek istiyorlar. “Onlardan daha iyiyiz” deseler, meseleleri tamam
olmuyor. Çünkü, müçtehidîn, nazariyâta ve kat’î olmayan teferruâta
karışabilirler. Halbuki, bu mezhepsiz ehl-i dalâlet, zaruriyât-ı diniyede
dahi fikirlerini karıştırmak ve kabil-i tebdil olmayan mesâili tebdil
etmek ve kat’î erkân-ı İslâmiyeye karşı gelmek istediklerinden, elbette,
zaruriyât-ı diniyenin hameleleri ve direkleri olan Sahâbelere
ilişecekler. Heyhat! Değil bunlar gibi insan suretindeki hayvanlar,
belki hakikî insanlar ve hakikî insanların en kâmilleri olan evliyanın
büyükleri, Sahâbenin küçüklerine karşı müsâvat dâvâsını kazanamadıkları,
gayet kat’î bir surette Yirmi Yedinci Sözde ispat edilmiştir.
اَللّٰهُمَّ صَلِّ
وَسَلِّمْ
عَلٰى
رَسُولِكَ
الَّذِى
قَالَ:
«لاَ
تَسُبُّوا
اَصْحَابِى، لَوْ
اَنْفَقَ
اَحَدُكُمْ مِثْلَ
اُحُدٍ
ذَهَباً
مَابَلَغَ
نِصْفَ
مُدٍّ
مِنْ
اَصْحَابِى». صَدَقَ
رَسُولُ
اللهِ
1
2سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ
لَنَاۤ
اِلاَّ
مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ
اَنْتَ
الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Dipnotlar - Arapça İbareler -
Haşiyeler :
1 : Allahım! “Ashabıma sövmeyin; sizden
birisi Uhud Dağı kadar altın bağışlasa, Ashabımdan birinin bir avuçluk
bağışının yerini tutmaz” buyuran Resulüne salât ve selâm et. (Buhari,
Fedâilü Ashâbi’n-Nebî: 5; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe: 221, 222; Ebû Dâvud,
Sünnet: 10; Tirmizi, Menâkıb: 58; İbn-i Mâce, Mukaddime: 11; Müsned,
3:11.) 2 : “Seni her türlü noksandan tenzih
ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen,
ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin.” Bakara Sûresi,
2:32. |
Lügatler :
bedbaht : talihsiz desise-i şeytaniye :
şeytanın aldatmacaları ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan
sapmış, inançsız kimseler erkân-ı İslâmiye : İslâmın esasları,
şartları evliya : veliler hakikî :
gerçek hamele : taşıyıcılar kabil-i tebdil :
değiştirilebilir kâmil : olgun, mükemmel kat’î :
kesin mesâil : meseleler mezâhib :
mezhepler müçtehid : Kur’an ve sünnetten hüküm çıkaran büyük
İslâm âlimleri müsâvat : eşitlik, denklik nazariyât :
teoriler, doğruluğu ispat edilmemiş görüşler nazariyât-ı diniye
: dinin nazarî, teorik kısımları Sahâbe : Peygamberimizi
(a.s.m.) dünya gözüyle görüp onun yolundan gidenler saniyen :
ikinci olarak suret : şekil, biçim tağyir :
değiştirme tebdil etmek : değiştirmek teferruât :
ayrıntılar zaruriyât-ı diniye : dinin zorunlu, gerekli
meseleleri
|