Ubudiyet, emr-i İlahiye ve rıza-yı İlahiye bakar. Ubudiyetin daisi emr-i İlahi ve neticesi rıza-yı Hak'tır. Semeratı ve fevaidi, uhreviyedir. Fakat ille-i gaiye olmamak, hem kasden istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faideler ve kendi kendine terettüb eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubudiyete münafi olmaz. Belki zaifler için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya ait faideler ve menfaatlar; o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz'ü olsa; o ubudiyeti kısmen ibtal eder. Belki o hasiyetli virdi akim bırakır, netice vermez.
(Bediüzzaman Said Nursi - 17. Lem'adan)
Lügatler
|
Akim :neticesiz, kısır, sonu yok, beyhude Belki :bilakis, aslında Cüz :kısım, parça Dai :dua eden, duacı, davet eden, çağıran, sebep Emr-i ilâhi :ilâhî iş ve icraat, Allah’ın emri Faide :fayda, yarar Fevaid :faydalar Hasiyet :özellik, karakter, vasıf Hükmüne :onun yerine, onun gibi olarak İbtal :çürütmek, hükümsüz bırakmak İlle-i gaiye :elde edilmesi için çalışılan gaye, maksat, netice İllet :hastalık, dert, sakatlık, esas sebep, maksat Kasden :bilerek ve isteyerek yapma Kısmen :bir parça, biraz Lem’a :parıltı, parlamak Menfaat :fayda, kâr, gelir Münafi :zıt, aksi, aykırı, uymaz
|
Müreccih :tercih eden Müşevvik :şevk veren, teşvik eden, gayrete getiren, isteğini arttıran Netice :sonuç, son, gaye, semere, hülâsa, özet Rıza-yı Hak :Hakk’ın rızası Rıza-yı ilâhî :Allah’ın rızası, hoşnutluğu Semerat :meyveler, kârlar, faydalar, menfaatler Semere :meyve, verim, netice Şart :kayıt, bir kısım şeylerin olması için mutlak gerekli olan Terettüb :sıralanmak, gerekmek, lazım gelmek, sonuç olarak çıkmak Ubudiyet: Allah’a kulluk Uhreviye :âhirete yönelik Vird :sık sık ve devamlı okunan dua Zaif : zayıf, dayanıksız Zikir :anmak, hatırlamak, Allah’ı çok anıp azametini büyüklüğünü düşünmek
|