İşte,
صَرْحًا
kelimesiyle ve şu cüz’î hadiseyle, dağsız
bir çölde olduğundan dağları arzulayan ve Hâlıkı tanımadığından
tabiatperest olup rububiyet dâvâ eden ve âsâr-ı ceberutlarını göstermekle
ibkà-yı nam eden, şöhretperest olup dağ-misal meşhur ehramları bina eden
ve sihir ve tenasuha kail olup cenazelerini mumya edip dağ misillü
mezarlarda muhafaza eden Mısır Firavunlarının an’anesinde hükümfermâ bir
düstur-u acibi ifade eder. Meselâ, فَالْيَوْمَ
نُنَجِّيكَ
بِبَدَنِكَ 1 gark olan Firavuna der: “Bugün senin gark olan cesedine
necat vereceğim” ünvanıyla, umum Firavunların, tenasuh fikrine binaen,
cenazelerini mumyalamakla maziden alıp müstakbeldeki ensâl-i âtiyenin
temâşâgâhına göndermek olan mevt-âlûd, ibretnümâ bir düstur-u
hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı âhirde, o gark olan
Firavunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahall-i gark
denizinden sahile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri
üstünde şu asır sahiline atılacağını, mu’cizâne bir işaret-i gaybiyyeyi
bir lem’a-i İ’cazı ve bu tek kelime bir mu’cize olduğunu ifade
eder. Meselâ, يُذَبِّحُونَ
اَبْنَاۤءَكُمْ
وَيَسْتَحْيُونَ
نِسَاۤءَكُمْ 2 Benî İsrail’in oğullarının kesilip kadın ve kızlarını
hayatta bırakmak, bir Firavun zamanında yapılan bir hadise ünvanıyla,
Yahudi milletinin ekser memleketlerde her asırda maruz olduğu müteaddit
katliamları, kadın ve kızları hayat-ı beşeriye-i sefihânede oynadıkları
rolü ifade eder.
وَلَتَجِدَنَّهُمْ
اَحْرَصَ
النَّاسِ
عَلٰى
حَيٰوةٍ -
وَتَرَى
كَثِيرًا
مِنْهُمْ
يُسَارِعُونَ
فِى
اْلاِثْمِ
وَالْعُدْوَانِ
وَاَكْلِهِمُ
السُّحْتَ
لَبِئْسَ
مَا
كَانُوا
يَعْمَلُونَ -
وَيَسْعَوْنَ
فِى
اْلاَرْضِ
فَسَادًا
وَاللهُ
لاَ
يُحِبُّ
الْمُفْسِدِينَ-
وَقَضَيْنَاۤ
اِلٰى
بَنِۤى
اِسْرَاۤئِيلَ
فِى
الْكِتَابِ
لَتُفْسِدُنَّ
فِى
اْلاَرْضِ
مَرَّتَيْنِ -
وَلاَتَعْثَوْا
فِى
اْلاَرْضِ
مُفْسِدِينَ 3
Dipnotlar - Arapça İbareler -
Haşiyeler :
1 : “bugün senin cesedini kurtaracağız.”
Yûnus Sûresi, 10:92. 2
: “Kızlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı kesiyorlardı.”
Bakara Sûresi, 2:49. 3
: “Sen onları, hayata karşı insanların en hırslısı olarak
bulursun.” Bakara Sûresi, 2:96. “Onların çoğunun günaha, zulme ve haram
yemeye koşuştuklarını görürsün. Ne kötü birşeydir o yaptıkları!” Mâide
Sûresi, 5:62. “Onlar yeryüzünde hep bozgunculuğa koşarlar. Allah ise
bozguncuları sevmez.” Mâide Sûresi, 5:64. “İsrailoğullarına Tevrat’ta
şöyle bildirdik: Siz yeryüzünde iki kere fesat çıkaracaksınız.” İsrâ
Sûresi, 17:4. “Bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin.” Bakara
Sûresi, 2:60.
|
Lügatler :
an’ane : gelenek asr-ı âhir : son
asır Benî İsrail : İsrailoğulları binaen :
dayanarak düstur-u acib : hayret verici düstur düstur-u
hayatiye : hayat prensibi ehram : Mısır’daki Firavunların
piramit şeklindeki mezarları ekser : pekçok ensâl-i
âtiye : gelecek nesiller gark olmak : boğulmak hayat-ı
beşeriye-i sefihâne : insanların haram ve yasak eğlence
hayatı hükümfermâ : hüküm süren ibretnümâ :
ibretli işaret-i gaybiye : gelecekte olacak bir hadiseye yapılan
işaret kail olmak : inanmak keşfolunmak : meydana
çıkarılmak lem’a-i i’câz : mu’cizelik parıltısı mahall-i
gark : boğulma yeri maruz olmak : tesiri altında
kalmak mazi : geçmiş zaman mevc :
dalga mevt-âlûd : ölümlü misillü :
gibi mu’cizâne : mu’cizeli bir şekilde mu’cize :
yaratma noktasında bütün sebepleri âciz bırakan olağanüstü
şey müstakbel : gelecek zaman müteaddit : birçok,
çeşitli necat : kurtuluş temâşâgâh : seyir
yeri tenasuh : reenkarnasyon
|