OTUZ BİRİNCİ SÖZ-27-ÜÇÜNCÜ ESAS-HİKMET-İ MİRAC(DEVAMI)

0 views
Skip to first unread message

Erhan Patlak

unread,
Jun 22, 2022, 5:03:33 AM6/22/22
to

                                   OTUZ BİRİNCİ SÖZ

                    MİRAC-I NEBEVİYEYE(A.S.M.)DAİRDİR

4.9.ÜÇÜNCÜ ESAS-HİKMET-İ MİRAC(DEVAMI)

BİRİNCİ MÜŞKÜLÜNÜZ(DEVAMI)

Hem şu kâinatın Hâkim-i Hakîmi, şu kâinatın tahavvülâtındaki maksat ve gayeyi tazammun eden tılsım-ı muğlâkını ve mevcudatın “nereden, nereye ve ne oldukları” olan şu üç sual-i müşkilin muammâsını bir elçi vasıtasıyla umum zîşuurlara açtırmak istemesine mukabil, en vâzıh bir surette ve en âzamî bir derecede, hakaik-i Kur’âniye vasıtasıyla o tılsımı açan ve o muammâyı halleden, yine bilbedâhe o zâttır.

Hem şu âlemin Sâni-i Zülcelâli, bütün güzel masnuatıyla kendini zîşuur olanlara tanıttırmak ve kıymetli nimetlerle kendini onlara sevdirmesi, bizzarure, onun mukabilinde, zîşuur olanlara marziyâtı ve arzu-yu İlâhiyelerini bir elçi vasıtasıyla bildirmesini istemesine mukabil, en âlâ ve ekmel bir surette, Kur’ân vasıtasıyla o marziyat ve arzuları beyan eden ve getiren, yine bilbedâhe o zâttır.

Hem Rabbü’l-Âlemîn, meyve-i âlem olan insana, âlemi içine alacak bir vüs’at-i istidat verdiğinden ve bir ubûdiyet-i külliyeye müheyyâ ettiğinden ve hissiyatça kesrete ve dünyaya müptelâ olduğundan bir rehber vasıtasıyla yüzlerini kesretten vahdete, fâniden bâkiye çevirmek istemesine mukabil, en âzamî bir derecede, en eblâğ bir surette, Kur’ân vasıtasıyla en ahsen bir tarzda rehberlik eden ve risaletin vazifesini en ekmel bir tarzda ifa eden, yine bilbedâhe o zâttır.

İşte, mevcudatın en eşrefi olan zîhayat ve zîhayat içinde en eşref olan zîşuur ve zîşuur içinde en eşref olan hakikî insan ve hakikî insan içinde geçmiş vezâifi en âzamî bir derecede, en ekmel bir surette ifa eden zât, elbette o Mirac-ı Azîm ile Kab-ı Kavseyne çıkacak, saadet-i ebediye kapısını çalacak, hazine-i rahmetini açacak, imanın hakaik-i gaybiyesini görecek, yine o olacaktır.

 

Lügatler :

ahsen : en güzel
âlem : dünya
âlem : kâinat, evren
âzamî : en büyük
bâki : sürekli, kalıcı
beyan : açıklama
bilbedâhe : ap açık bir şekilde
bilmüşahede : gözle görüldüğü üzere
bizzarure : zorunlu olarak, kaçınılmaz şekilde
eblağ : en beliğ, veciz ve açık olarak
ekmel : en mükemmel
eşref : en şerefli
fâni : gelip geçici, ölümlü
hakaik-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın hakikatleri
hakaik-i gaybiye : gizli ve bilinmeyen gerçekler
hakikî : gerçek
Hâkim-i Hakîm : herşeyi hikmetle yapan ve herşeye hükmeden Allah
hazine-i rahmet : Allah’ın rahmet hazinesi
hissiyatça : duyguları açısından
ifa etmek : yerine getirmek
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kesret : çokluk
maksat : kastedilen şey, gaye
mevcudat : varlıklar
meyve-i âlem : kâinatın meyvesi
mukabil : karşılık
müheyyâ : hazırlama
müptelâ : bağımlı, tutkun
nihayet : son
Rabbü’l-Âlemîn : âlemlerin Rabbi olan Allah
risalet : peygamberlik
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
sabian : yedincisi
sual-i müşkil : zor soru
suret : şekil, biçim
tahavvülât : değişimler, düşünmeler
tahsinat : güzelleştirmeler
tazammun eden : içine alan
tılsım : sır, gizem
tılsım-ı muğlâk : anlaşılması zor sır
ubûdiyet-i külliye : büyük ve umumî kulluk
umum : bütün
vahdet : birlik, teklik
vâzıh : açık, aşikâr
vezâif : vazifeler, görevler
vüs’at-i istidat : kabiliyet genişliği

 

 

 

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages