Groups keyboard shortcuts have been updated
Dismiss
See shortcuts

MU'CİZÂT-I KUR'ÂNİYE RİSALESİ-25.SÖZ-54-BİRİNCİ ŞU'LE ÜÇÜNCÜ ŞUA(DEVAMI)

0 views
Skip to first unread message

Erhan Patlak

unread,
May 15, 2025, 7:03:17 AMMay 15
to

                        MU’CİZÂT-I KUR’ÂNİYE RİSALESİ-25.SÖZ

3.3.3.BİRİNCİ ŞU’LE ÜÇÜNCÜ ŞUA(DEVAMI)

BİRİNCİ CİLVE(DEVAMI)

 

İKİNCİ ŞAVK(DEVAMI)

Hem Kur’ân gösterdiği o hakaik-ı İlâhiye ve o hakaik-ı kevniyeyi beyandan sonra ve safa-yı kalb ve tezkiye-i nefisten sonra ve ruhun terakkiyatından ve aklın tekemmülünden sonra beşerin ukulü “Sadakte” deyip o hakaikı kabul eder, Kur’ân’a “Bârekâllah” der. Bu kısmın, kısmen On Birinci Sözde izah ve ispatı geçmiştir; tekrara hacet kalmamıştır.

Amma ahvâl-i uhreviye ve berzahiye ise, çendan akl-ı beşer kendi başıyla yetişemiyor, göremiyor. Fakat, Kur’ân’ın gösterdiği yollarla, onları görmek derecesinde ispat ediyor. Onuncu Sözde, Kur’ân’ın şu ihbârât-ı gaybiyesi ne derece doğru ve hak olduğu izah ve ispat edilmiştir. Ona müracaat et.

İKİNCİ CİLVE

Kur’ân’ın şebâbetidir. Her asırda taze nazil oluyor gibi, tazeliğini, gençliğini muhafaza ediyor. Evet, Kur’ân, bir hutbe-i ezeliye olarak, umum asırlardaki umum tabakat-ı beşeriyeye birden hitap ettiği için, öyle daimî bir şebâbeti bulunmak lâzımdır. Hem de öyle görülmüş ve görünüyor. Hattâ, efkârca muhtelif ve istidatça mütebayin asırlardan, her asra göre, güya o asra mahsus gibi bakar, baktırır ve ders verir.

Beşerin âsâr ve kanunları, beşer gibi ihtiyar oluyor, değişiyor, tebdil ediliyor. Fakat Kur’ân’ın hükümleri ve kanunları o kadar sabit ve rasihtir ki, asırlar geçtikçe daha ziyade kuvvetini gösteriyor. Evet, en ziyade kendine güvenen ve Kur’ân’ın sözlerine karşı kulağını kapayan şu asr-ı hazır ve şu asrın ehl-i kitap insanları, Kur’ân’ın
يَاۤ اَهْلَ الْكِتَابِ - يَاۤ اَهْلَ الْكِتَابِ 1 hitab-ı mürşidânesine o kadar muhtaçtır ki, güya o hitap doğrudan doğruya şu asra müteveccihtir ve يَاۤ اَهْلَ الْكِتَابِ lâfzı, “Yâ ehle’l-mekteb“ mânâsını dahi tazammun eder; bütün şiddetiyle, bütün tazeliğiyle, bütün şebâbetiyle,
يَاۤ اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَاۤءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ 2 sayhasını âlemin aktârına savuruyor.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :

1 : “Ey kitap ehli! Ey kitap ehli!” Âl-i İmrân Sûresi, 3:64.
2 : “Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:64.

 

Lügatler :

âciz : güçsüz, zayıf
ahvâl-i uhreviye ve berzahiye : kabir ve âhiret halleri
akl-ı beşer : insan aklı
aktâr : her taraf, her yan
âlem : dünya
âsâr : eserler
asr-ı hazır : şimdiki asır
Bârekâllah : Allah ne mübarek yaratmış
beşer : insan
cemaat : topluluk, grup
cilve : yansıma, görünüm
cinnî : cinlerden olan
çendan : gerçi
efkârca : fikirler bakımından
ehle’l-mekteb : mektepli, okumuş, bilgili
ehl-i kitap : kitap ehli; Allah’ın gönderdiği kitaplara inanan Hıristiyan ve Yahudiler
hacet : ihtiyaç
hakaik : gerçekler
hitab-ı mürşidâne : doğru yolu gösterici hitap
hutbe-i ezeliye : ezelî hutbe
ihbârât-ı gaybiye : gaybdan verilen haberler
istidatça : kabiliyetçe
izah : açıklama
lâfz : kelime, ifade
medeniyet-i hazıra : günümüz medeniyeti
muâraza : karşı koyma, muhalefet
muhafaza : koruma
muhtelif : çeşitli, değişik
mütebayin : ayrı ayrı
müteveccih : yönelik
nazil olmak : inmek
netice-i efkâr : fikirlerin sonucu
nev-i beşer : insanlık
rasih : sağlam
sadakte : “doğrudur”
safa-yı kalb : kalbin safiliği, temizliği
sayha : sesleniş
şebâbet : gençlik, tazelik
tabakat-ı beşeriye : insan tabakaları, sınıfları
tazammun etme : içine alma, kapsama
tebdil edilmek : değiştirilmek
tekemmül : mükemmelleşme
terakkiyat : ilerlemeler, yükselmeler
tezkiye-i nefis : nefsi terbiye edip temizleme
ukul : akıllar

 

 

 

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages