ÜÇÜNCÜ IŞIK
Kur’ân’ın i’cazkârâne îcâzıdır. Kâh olur ki, uzun bir
silsilenin iki tarafını öyle bir tarzda zikreder ki, güzelce silsileyi
gösterir. Hem kâh olur ki, bir kelimenin içine sarihan, işareten, remzen,
imâen bir dâvânın çok burhanlarını derc eder. Meselâ,
وَمِنْ
اٰيَاتِهِ
خَلْقُ
السَّمٰوَاتِ
وَاْلاَرْضِ
وَاخْتِلاَفُ
اَلْسِنَتِكُمْ
وَاَلْوَانِكُمْ 1
de,
âyât ve delâil-i vahdâniyet silsilesini teşkil eden silsile-i hilkat-i
kâinatın mebde’ ve müntehâsını zikirle o ikinci silsileyi gösterir,
birinci silsileyi okutturuyor.
Evet, bir Sâni-i Hakîme şehadet eden
sahâif-i âlemin birinci derecesi, semâvât ve arzın asl-ı hilkatleridir.
Sonra gökleri yıldızlarla tezyin ile zeminin zîhayatlarla şenlendirilmesi,
sonra güneş ve ayın teshiriyle mevsimlerin değişmesi, sonra gece ve
gündüzün ihtilâf ve deveranı içindeki silsile-i şuûnâttır. Daha gele gele,
tâ kesretin en ziyade intişar ettiği mahal olan simaların ve seslerin
hususiyetlerine ve imtiyazlarına ve teşahhuslarına kadar...
Madem
ki en ziyade intizamdan uzak ve tesadüfün karışmasına maruz olan fertlerin
simalarındaki teşahhusatta hayret verici bir intizam-ı hakîmâne bulunsa,
üzerinde gayet san’atkâr bir Hakîmin kalemi işlediği gösterilse, elbette
intizamları zahir olan sair sahifeler kendi kendine anlaşılır, Nakkâşını
gösterir.
Dipnotlar - Arapça İbareler -
Haşiyeler :
1 : “Göklerin ve yerin yaratılışı ile
dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da yine Onun âyetlerindendir.”
Rum Sûresi, 30:22.
|
Lügatler :
arz : yer, dünya asl-ı hilkat : yaratılış
başlangıcı âyât : âyetler âyât-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın
âyetleri burhan : güçlü delil câmiiyet :
kapsamlılık delâil-i vahdâniyet : Allah’ın birliğinin
delilleri derc etmek : yerleştirmek deveran :
dönüş durub-u emsal : atasözleri ehl-i hakikat :
gerçeği ve doğruyu bulan kimseler elzem : çok
lüzumlu hacet : ihtiyaç Hakîm : herşeyi hikmetle yapan
Allah hâsiyet : özellik hususiyet :
özellik i’cazkârâne : mu’cizeli bir şekilde îcâz : az
sözle çok mânâlar anlatma ihtilâf : farklılık imâen :
imâ ederek imtiyaz : farklılık intişar etmek :
yayılmak intizam : düzenlilik intizam-ı hakîmâne :
hikmetli bir düzen kâh : bazen kat’-ı merâtip etmek :
mertebeler katetmek, aşmak kesret : çokluk mabeyn :
ara mahal : yer makbul : kabul görmüş mâlik
: sahip mebde’ : başlangıç müntehâ :
son sahaîf-i âlem : âlem sahifeleri sair :
diğer Sâni-i Hakîm : herşeyi hikmetle ve san’atla yapan
Allah sarihan : açıkça semâvat :
gökler silsile : zincir teshir : boyun
eğdirme teşahhus : şahıslanma, belirlenme teşahhusat :
şahıslanmalar, belirlenmeler teşkil etmek : meydana
getirmek tezyin : süsleme zahir :
görünen zemin : yeryüzü zîhayat :
canlı zikretmek : anmak, belirtmek ziyade :
fazla
|